text
stringlengths
60
431k
### Human: 1881 hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 24 Ocak - Göktepe Savaşı: General Mihail Skobelev komutasındaki Rus birlikleri Türkmenleri yendi. 25 Ocak - Thomas Edison ve Alexander Graham Bell, Oriental Telephone Company'yi kurdular. 1 Mart - Rus Çarı II. Aleksandr Narodniklerce öldürüldü. 4 Mart - James A. Garfield, Amerika Birleşik Devletleri'nin 20. başkanı oldu. 13 Mart - Rus çarı II. Aleksandr'ın yerine III. Aleksandr geçti 12 Mayıs - Fransa bir Türk toprağı olan Tunus'u işgal etti. 16 Mayıs - Siemens & Halske tarafından Berlin'de dünyanın ilk düzenli elektrikli tramvay hizmeti başlatıldı. 2 Temmuz - James A. Garfield suikastı 20 Kasım - Osmanlı Devleti'nde yayımlanan Muharram Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye örgütü kuruldu. Teselya, Yunanistan'a bağlandı. Doğumlar Ocak 10 Ocak - Boris Konstantinovich Zaytsev, Rus yazar (ö. 1972) Şubat Mart 25 Mart - Béla Bartók, Macar besteci (ö. 1945) Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos 6 Ağustos - Alexander Fleming, penisilini bulan İngiliz bakteriyolog (ö. 1955) 12 Ağustos - Cecil B. DeMille, Amerikan film yönetmeni (ö. 1959) Eylül 8 Eylül - Refik Saydam, Türk hekim ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Sağlık Bakanı ve 4. Başbakanı (ö. 1942) Ekim 25 Ekim -Pablo Picasso, İspanyol ressam (ö. 1973) Kasım 22 Kasım - Enver Paşa, Osmanlı Komutanı (ö. 1922) 28 Kasım - Stefan Zweig, Avusturyalı Yazar 29 Kasım - Abdülhalik Renda, Türk siyasetçi (ö. 1957) Aralık 21 Aralık - Yosif V. Stalin, sosyalist lider (ö. 1953) Doğduğu gün ve ay bilinmeyenler Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu (ö. 1938) (Samsun'a çıktığı güne atfedilmiş sembolik doğum günü 19 Mayıs'tır. Gerçek doğum günü bilinmemektedir.) Salih Bozok, Türk asker, Atatürk'ün yaveri ve milletvekili (ö. 1941) Ahmet Şükrü Oğuz, Türk siyasetçi (ö. 1953) Ölümler 28 Ocak - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus yazar (d. 1821) 13 Mart - II. Aleksandr, Rus çarı (d. 1818) 3 Temmuz - Hoca Tahsin Efendi, Osmanlı bilim insanı ve düşünür (d. 1811) 4 Temmuz - Fin halk öğretmeni ve filozof Snelman (d. 1806) 19 Eylül - James Abram Garfield, ABD başkanı (d. 1831)
### Human: 24 Eylül hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 787 - Güvenlik nedeniyle ertelenen İkinci İznik Konsili, İznik'te tekrar toplandı. Resim düşmanı (İkonoklazm) dönemde yapılan bu toplantıda resimlere dönüşü sağlayan kararlar alındı. 1566 - Osmanlı'nın 11. Padişahı II. Selim tahta çıktı. 1852 - Fransız Henri Giffard, ilk kez zeplinle uçtu. 1906 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Wyoming eyaletindeki Devils Tower (Şeytan Kulesi), ABD Başkanı Theodore Roosevelt tarafından ülkenin ilk Ulusal Anıtı olarak ilan edildi. 1922 - Afyonkarahisar ilinin Bolvadin ilçesinin Yunan işgalinden kurtuluşu. 1940 - II. Dünya Savaşı içinde 129 İngiliz bombardıman uçağı, Berlin'deki endüstriyel hedefleri bombaladı, ama sis sebebiyle bombaların 6'sı dışında hepsi boşa gitti. 1946 - Cathay Pacific havayolu şirketi, Hong Kong'da kuruldu. 1956 - Türk Dil Kurumu "En İyi Yapıt Ödülü"nü, "Ali" adlı romanıyla Orhan Hançerlioğlu kazandı. 1960 - 27 Mayıs Darbesi ile iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti yönetiminin yargılanması amacıyla Yüksek Adalet Divanı kuruldu. 1973 - Gine-Bissau, Portekiz'den bağımsızlığını ilan etti. 1981 - Paris Başkonsolosluğu'na saldırı: ASALA'ya bağlı Ermeni militanlar, Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu'nu bastılar; güvenlik görevlisi Cemal Özen öldü, Başkonsolos Kaya İnal yaralandı. 1987 - Süleyman Demirel, DYP Olağanüstü Kongresi'nde oy birliğiyle Genel Başkan seçildi. Demirel, 12 Eylül askeri darbesi sonrası resmen siyasete döndü. 2013 - Belucistan depremleri: Pakistan'ın Belucistan eyaletindeki Awaran şehri yakınlarında, 7.7 Ml büyüklüğünde çok kuvvetli bir deprem meydana geldi. En az 825 kişi öldü ve yüzlerce kişi de yaralandı. 2015 - Hac'da izdiham: Suudi Arabistan'da Hac sırasında yaşanan izdiham sonrasında en az 769 kişi öldü ve 900'den fazla kişi de yaralandı. Doğumlar 15 - Vitellius, Dört İmparator Yılı olarak bilinen M.S. 69 tarihinde 17 Nisan 69'dan aynı yılın 22 Aralık tarihine kadar görev yapan Roma İmparatoru (ö. 69) 936 - Fena Hüsrev, Büveyhoğulları hükumdarı (ö. 983) 1501 - Gerolamo Cardano, İtalyan matematikçi, fizikçi, astrolog ve hekim (ö. 1576) 1583 - Albrecht von Wallenstein, Bohemyalı asker (ö. 1634) 1717 - Horace Walpole, İngiliz politikacı ve oyuncu (ö. 1797) 1725 - Arthur Guinness, İrlandalı iş insanı (ö. 1803) 1839 - Drengman Aaker, Amerikalı politikacı ve iş insanı (ö. 1894) 1865 - Mollie McConnell, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1920) 1874 - İbrahim Tevfik Efendi, Sultan Abdülmecid'in oğlu (ö 1931) 1878 - Charles Ferdinand Ramuz, İsviçreli yazar (ö. 1947) 1884 - İsmet İnönü, Türk asker ve siyasetçi (ö. 1973) 1890 - A. P. Herbert, İngiliz siyasetçi, roman, oyun ve mizah yazarı (ö. 1971) 1893 - Mehmet Aziz, Kıbrıs Türkü doktor (ö. 1991) 1894 - Tommy Armour, İskoç-Amerikalı golfçü (ö. 1968) 1895 - André Frédéric Cournand, Fransız asıllı Amerikalı tabip (ö. 1988) 1896 - F. Scott Fitzgerald, Amerikalı yazar (ö. 1940) 1898 - Howard Walter Florey, Avustralyalı eczacı ve patolog (d. 1968) 1905 - Severo Ochoa, İspanyol-Amerikalı doktor ve biyokimyager (ö. 1993) 1911 - Konstantin Çernenko, Sovyet politikacı (ö. 1985) 1917 - Otto Günsche, Alman SS subayı ve Hitler'in yaveri (ö. 2003) 1921 - Sheila MacRae, İngiliz oyuncu, dansçı ve şarkıcı (ö. 2014) 1924 - Nina Boçarova, Sovyet-Ukraynalı jimnastikçi (ö. 2020) 1930 - John W. Young, Amerikalı astronot (ö. 2018) 1930 - Józef Krupiński, Polonyalı şair ve yazar (ö. 1998) 1934 - Manfred Wörner, Alman siyasetçi ve diplomat (ö. 1994) 1935 - Alfrēds Rubiks, Leton komünist politikacı 1936 İnal Batu, Türk diplomat ve siyasetçi (ö. 2013) Jim Henson, Amerikalı kuklacı ve film yapımcısı (ö. 1990) Lübka Rondova, Bulgar halk şarkıcısı (ö. 2016) 1942 - Gerry Marsden, İngiliz pop-rock şarkıcısı, söz yazarı, gitarist ve televizyon sunucusu (ö. 2021) 1944 - Yalçın Boratap, Türk tiyatro ve dizi oyuncusu 1945 - Vladimir Gligorov, Makedon asıllı Sırp ekonomist ve akademisyen (ö. 2022) 1946 - Maria Teresa Ruiz, Şilili gök bilimci 1948 Phil Hartman, Amerikalı aktör, komedyen, senarist ve grafiker (ö. 1988) Agnieszka Zalewska, Polonyalı fizikçi Yavuz Sabuncu, Türk akademisyen ve anayasa hukukçusu (ö. 2007) 1949 - Pedro Almodóvar, İspanyol yönetmen 1950 - Harriet Walter, İngiliz oyuncu 1954 Esengül, Türk şarkıcı (ö. 1979) Ashton Carter, Amerikalı fizikçi, siyasetçi ve 24. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı (ö. 2022) Marco Tardelli, İtalyan eski futbolcu 1956 - Yılmaz Zafer, Türk sinema oyuncusu (ö. 1995) 1957 - Brad Bird, Amerikalı sinema yönetmeni, yapımcı ve Akademi Ödülü sahibi 1958 - Kevin Sorbo, Norveç asıllı Amerikalı aktör 1959 Erdin Bircan, Türk iş insanı ve siyasetçi (ö. 2018) Theo Paphitis, Kıbrıs Rumu asıllı Britanyalı girişimci ve iş insanı Steve Whitmire, Amerikalı komedyen, oyuncu ve seslendirme sanatçısı 1961 - John Logan, Amerikalı oyun yazarı, senarist ve film yapımcısı 1962 Ally McCoist, İskoç eski futbolcu ve teknik direktör Mike Phelan, İngiliz futbolcu, futbol antrenörü ve teknik direktör Nia Vardalos, Kanadalı-Amerikalı aktris, yapımcı ve senarist 1964 - Marko Pomerants, Estonyalı siyasetçi ve çevre bakanı 1966 - Yaşar Gaga, Türk pop şarkıcısı ve menajer (ö. 2018) 1968 Avad el-Anzi, Suudi milli futbolcu Salih ed-Davud, Suudi milli futbolcu Fuat Uluç, Türk asker ve siyasetçi Michael Obiku, Nijeryalı milli futbolcu ve teknik direktör 1969 - Shawn "Clown" Crahan, Amerikalı müzisyen 1970 - Oscar Kraal, Hollandalı profesyonel baterist (ö. 2021) 1971 - Hafız Hafeezur Rehman, Pakistanlı siyasetçi 1972 - Umaro Sissoco Embaló, Gine-Bissaulu siyasetçi 1973 Toshihiro Hattori, Japon eski milli futbolcu Trick Daddy, Amerikalı rapçi, oyuncu ve yapımcı Takanori Nunobe, Japon eski futbolcu 1974 Cathy Godbold, Avustralyalı aktris Sander Westerveld, Hollandalı milli kaleci 1975 - Ahmet Saraçoğlu, Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu 1976 Carlos Almeida, Angolalı profesyonel basketbol oyuncusu Stephanie McMahon, Amerikalı iş insanı ve profesyonel güreş menajeri Tansel Öngel, Türk tiyatro ve dizi oyuncusu 1977 Emine Ün, Türk oyuncu, manken, şarkıcı ve sunucu Ebru Destan, Türk oyuncu, manken ve şarkıcı 1978 Anthony Mackie, Amerikalı oyuncu Kxng Crooked, Amerikalı hip hop sanatçısı Ramil Hasan, Azerbaycanlı diplomat 1979 Fábio Aurélio, İtalya kökenli Brezilyalı eski futbolcu Katja Kassin, Alman porno yıldızı Casey Johnson, Amerikalı sosyoelit (ö. 2010) 1980 Petri Pasanen, Fin futbolcudur John Arne Riise, Norveçli eski millî futbolcu 1981 - Drew Gooden, Amerikalı basketbolcu 1982 Mazuwa Nsumbu, Kongolu eski millî futbolcu 1983 - Randy Foye, Amerikalı profesyonel basketbolcu 1984 - Sait Özdemir, Türk futbolcu 1985 - Jonathan Soriano, İspanyol futbolcu 1986 - Leah Dizon, Japon şarkıcı 1987 Gürhan Gürsoy, Türk futbolcu Senzo Meyiwa, Güney Afrikalı millî futbolcu (ö. 2014) 1988 - Shingo Kukita, Japon futbolcu 1989 - Pia Wurtzbach, Filipinli manken 1990 Izïa Higelin, Fransız rock şarkıcısı, gitarist ve oyuncu 1991 Gökçe Gökçen, CHP genel başkan yardımcısı ve PM üyesi Oriol Romeu, İspanyol futbolcu 1993 Cemre Gümeli, Türk oyuncu Onur Cenik, Türk futbolcu 1994 Hannah Brown, Amerikalı manken Park Se-wan, Güney Koreli oyuncu Yuki Omoto, Japon futbolcu Romario Ibarra, Ekvatorlu milli futbolcu 1995 - Naoki Otani, Japon futbolcu 1996 - Melisa Şenolsun, Türk oyuncu 1997 - Tosin Adarabioyo, İngiliz futbolcudur 1999 - Mei Nagano, Japon oyuncu Ölümler 366 - Liberius, 6 Şubat 337 ile 12 Nisan 352 arası Roma Episkoposu ve papa 768 - Pepin, Franklar Krallığı'nda devlet adamı ve sonra kral (d. 714) 1143 - II. İnnocentius, 14 Şubat 1130 ile öldüğü 24 Eylül 1143 tarihine kadar papa 1180 - I. Manuil, Bizans İmparatoru (d. 1118) 1435 - Isabeau of Bavaria, Eski Fransa kraliçesi (d. 1370) 1494 - Angelo Poliziano, İtalyan hümanist (d. 1454) 1541 - Paracelsus, İsviçreli hekim, simyager, botanikçi ve astrolog (d. 1493) 1621 - Jan Karol Chodkiewicz, Polonya-Litvanya Topluluğu ordusunun askeri komutanıydı ve 1601 Field Hetman Litvanya'dandı (d. 1561) 1572 - Túpac Amaru, son İnka hükümdar (d. 1545) 1732 - Reigen, Japonya'nın geleneksel veraset düzenine göre 112. imparatoru (d. 1654) 1813 - André Ernest Modeste Grétry, Fransız opera bestecisi (d. 1741) 1834 - I. Pedro, Brezilya İmparatoru (d. 1798) 1896 - Louis De Geer, İsveçli politikacı ve yazar (d. 1818) 1904 - Niels Ryberg Finsen, Danimarkalı hekim (d. 1860) 1914 - İsmail Gaspıralı, Kırım Tatarı fikir adamı, politikacı, eğitimci yazar ve yayıncı (d. 1851) 1921 - Jan Jakob Maria de Groot, Hollandalı Dilbilimci, Türkolog, Sinolog ve Din Tarihçisi (d. 1854) 1930 - William Diller Matthew, Kanadalı-Amerikalı bir omurgalı paleontologudur (d. 1871) 1939 - Carl Laemmle, Alman asıllı Amerikalı film yapımcısı (d. 1867) 1941 - Gottfried Feder, Alman ekonomist ve NSDAP'nin 6 kurucusundan biri (d. 1883) 1945 - Hans Geiger, Alman fizikçi ve Geiger sayacının mucidi (d. 1882) 1948 - Warren William, Amerikalı oyuncu (d. 1894) 1973 - Şükûfe Nihal Başar, Türk şair (d. 1896) 1978 - Hasso von Manteuffel, II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nın General der Panzertruppe'si ve Batı Almanya'nın siyaset adamı (d. 1897) 1993 - Bruno Pontecorvo, İtalyan nükleer fizikçi (d. 1913) 1996 - Zeki Müren, Türk şarkıcı, besteci, söz yazarı ve oyuncu (d. 1931) 2004 - Françoise Sagan, Fransız yazar (d. 1935) 2008 - Kazım Kanat, Türk gazeteci (d. 1950) 2009 - Nelly Arcan, Kanadalı romancı (intihar) (d. 1975) 2010 - Gennadi Yanayev, Sovyet siyasetçi (d. 1937) 2013 - Deniz Teztel, Türk gazeteci (d. 1959) 2015 - Uğur Dağdelen, Türk futbolcu (d. 1973) 2015 - Alan Moore, Avustralyalı savaş sanatçısı ve ressam (d. 1914) 2015 - Bilkisu Yusuf, Nijeryalı gazeteci (d. 1952) 2016 - Vladimir Kuzmiçyov, Rus eski futbolcu (d. 1979) 2016 - Bill Mollison, Avustralyalı araştırmacı, yazar, bilim insanı, öğretmen ve doğabilimci (d. 1928) 2016 - Bill Nunn, Amerikalı oyuncu (d. 1952) 2017 - María Julia Alsogaray, Arjantinli mühendis ve politikacı (d. 1942) 2017 - Gisèle Casadesus, Fransız oyuncu (d. 1914) 2017 - Kito Lorenc, Alman yazar, şair ve çevirmen (d. 1938) 2018 - Norman Breyfogle, Amerikalı çizgi roman sanatçısı (d. 1960) 2018 - Ivar Martinsen, Norveçli sürat patencisi (d. 1920) 2018 - José María Hurtado Ruiz-Tagle, Şilili siyasetçi (d. 1945) 2019 - Donald L. Tucker, Amerikalı siyasetçi (d. 1935) 2021 - Eugeniusz Faber, Polonyalı eski millî futbolcudur (d. 1939) 2021 - Paul Quilès, Fransız siyasetçi (d. 1942) 2022 - Hudson Austin, Grenadalı siyasetçi ve asker (d. 1938) 2022 - Andon Boşkovski, Makedon eski hentbol oyuncusu ve antrenörü (d. 1974) 2022 - Chris Davidson, Avustralyalı profesyonel sörfçü (d. 1978) 2022 - Marie-Louise Fort, Fransız kadın siyasetçi (d. 1950) 2022 - Rita Gardner, Amerikalı aktris ve şarkıcı (d. 1934) 2022 - Pharoah Sanders, Amerikalı caz saksafoncusu (d. 1940) 2022 - Emin Taruh, İranlı oyuncu ve yapımcı (d. 1953) Tatiller ve özel günler 0924 24
### Human: Aliağa hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Aliağa, Türkiye'nin İzmir ilinin bir ilçesidir. İlçenin kuzeyinde Bergama, güneyinde Foça ve Menemen ilçeleri, doğusunda Manisa ili, batısında Ege Denizi bulunmaktadır. Tarihçe İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege Denizi kıyılarında sayıları 30'u aşan Aiolis kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü Aigai, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır. Menemen ilçesine bağlı iken 1982'de ilçe yapılmıştır. Aliağa'da eski yıllarda tarım ana ekonomik faaliyet kolu iken, devlet ve özel sektör yatırımlarıyla sanayi ve liman kentine dönüşmüştür. Coğrafya İzmir'in kuzeyinde, Çandarlı Körfezi'nin kıyısında konumlanan Aliağa'nın yüzölçümü 379 km2'dir. İlçenin kuzeyinde Bergama, güneyinde Foça ve Menemen ilçeleri, doğusunda Manisa ilinin Yunusemre ilçesi, batısında Ege Denizi bulunmaktadır. İlçe toprakları dağlar, platolar, alçak tepeler ile Güzelhisar Deltası, Güzelhisar Grabeni, kıyı düzlükleri ve alüvyal düzlüklerden oluşur. Hakim litolojik kayaçlar andezit, bazalt, tüf ve anglomeradır. Karahasan Dağı 854 m, Çirkince Tepe 509 m, Akkemik Dağı 498 m, Karadevlit Tepe 423 m ile önemli yükseltilerdir. Batı Anadolu grabenleri oluşurken tektonizma sonucu kırıklardan volkanik malzeme çıkışı yaşanmıştır. Karahasan Dağı bu sırada oluşan volkanik bir dağdır. Bozdevlit Tepe ve Karadevlit Tepe Miyosen devrinde oluşmuş volkanik tepelerdir. İlçe topraklarının yaklaşık ortasından, GD-KB yönünde Güzelhisar Grabeni uzanır. Graben içine yerleşen Güzelhisar Çayı Ege Denizi'ne döküldüğü alanda 4,7 km² büyüklüğünde delta oluşturmuştur. Güzelhisar Deltası'nın Aliağa koyu kenarındaki küçük lagün Aliağa Kuş Cenneti'nin bulunduğu önemli bir sulak alandır. Çay denize dökülmeden önce Karaalan Ovası'nda akar. Tarımda kullanılması gereken 1., 2., 3. ve 4. sınıf araziler ilçe topraklarının %32,1'ini oluşturur. Tarıma uygun olmayan 5. 6. ve 7. sınıf araziler %67,9 oranındadır. Aliağa Yarımadası'nın batı ucunda, Ilıca Burun'da tektonik sıcak su kaynağı bulunur. İlçe kıyıları enine tip kıyılardandır. Pek çok koy ve burundan oluşur. 37 km'si alçak kıyı, 26 km'si yüksek kıyı toplam 63 km uzunluğunda kıyıya sahiptir. Çandarlı Körfezi'nde kıyıya yakın küçük adalar bulunur:Akkuş Adası, Bozburun Adalar, İkiz Adalar. İklim Aliağa'nın iklimi yazları sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı Akdeniz iklimi'dir. Yıllık ortalama sıcaklık 16,5 °C, yıllık sıcaklık farkı 18°'dir. Sıfır derecenin altında aylık ortalama sıcaklık görülmez. En soğuk ay (ocak-Şubat) 8,2 °C, En sıcak ay (Temmuz) 26,2 °C'dir. Güneş ışınları 21 Aralıkta 24°, 21 Mart ve 23 Eylül'de 51°, 21 Haziranda 74° ile gelir. Güneş ışınlarının geliş açıları arasında yaklaşık 47°'lik fark bulunur. Rüzgâr, en çok KD yönünden %34,4 sıklıkta, en az ise Güney yönünden %5,8 sıklıkla eser. Yağışın yıllık ortalaması 484 mm'dir. 106,7 mm ile en fazla yağış Aralıkta, en az yağış Temmuz ayında (0,1 mm) görülür. Toplam yağışın %45,3'ü (219,1 mm) kış mevsiminde düşer. Yazlar sıcak ve kurudur, toplam yağışın ancak %2,2'si (104,7 mm) düşer. Yağışların %30,9'u ilkbahar, %21,6'sı sonbaharda düşer. Hidroğrafya Güzelhisar Çayı: Yunt Dağı'ndan kaynağını alır. Manisa Merkez ilçede bulunan Güzelhisar Barajı'ndan çıktıktan sonra Aliağa sınırlarına girer. Aliağa Koyu'nun kuzeyinden Çandarlı Körfezi'ne ulaşır. İlçe topraklarından Sirçe Dere ve Kunduz Dere çaya katılır. İlçede bazı mevsimlik akarsular bulunur: Karaali Dere, Türünlü Dere, Karaosman Dere, Karazeytin Dere, Sazlık Dere, Dedeköy Deresi, Uzunhasan Dere, Himmet Dere, Zindan Dere, Çınarlı Dere, Arap Deresi, Hatun Dere, Hayıtlı Dere. Toprak Kireçsiz kahverengi toprakları, ilçe topraklarının %67,5'sini kapsar. volkanik kayaçlar üzerinde bulunur, üzerlerinde garig, maki veya kuru orman bulunabilir. Kahverengi orman toprakları, ilçe topraklarının %7,7'sinde görülür. Kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları %1,3, kireçsiz kahverengi orman toprakları %1,2 oranında görülür. %5,6 oranında rendzina ile tuzlu alkali topraklar gibi intrazonal topraklar yaygındır. Alüvyal topraklar ilçenin %5,2'sinde görülür. Bitki örtüsü Aliağa topraklarında orman, maki ve garig bitki örtüsü görülür. Orman alanı insan tahribi ile daralmıştır. Ormanlarda genellikle kızılçam hakimdir, orman altı örtüsü makilerden oluşur. Ormanın tahrip edildiği alanlarda maki türleri olan; kermez meşesi, katran ardıcı, akçakesme, katırtırnağı, menengiç, palamut meşesi, ahlat yaygındır. Dere kenarlarındaki nemli alanlarda bu türlerin yanında mersin, defne, erguvan, laden, hayıt ve zakkum eklenir. İnsan tahribi ve aşırı otlatmanın olduğu alanlarda diz boyu, bazıları kışın yaprak döken garig bitki topluluğu hakimdir. Ateş dikeni, karaçalı, abdestbozan, kekik, kermez meşesi, laden, akçakesme ilçede görülen garig türleridir. Nüfus Aliağa, yöresi insanlar tarafından Neolitik çağdan itibaren yerleşme ve tarım amacıyla kullanılmaktadır. 1960'lı yıllardan sonra sanayi gelişmeye başlamıştır. 1935-1970 arasında %92 artan nüfus, 1970-2011 arasında %306 artmıştır. 1960 yılından sonra İzmir ilçelerinden merkez nüfus artışı en fazla Aliağa'da gerçekleşmiştir. Aliağa nüfusu 2020 yılına göre 101.242. Bu nüfus, 55.293 erkek ve 45.949 kadından oluşmaktadır. Yüzde olarak ise: %54,61 erkek, %45,39 kadındır. Yönetim Belediye başkanları Ekonomi Sınırları içerisinde Petrol Ofisi, Petkim Petrokimya Holding, TÜPRAŞ'a ait İzmir Rafinerisi, SOCAR'a ait STAR Rafineri gibi büyük şirketleri ve sanayi kuruluşlarını barındırmaktadır. Türkiye'deki tek resmi gemi söküm bölgesi Aliağa'da bulunmaktadır. Gemi söküm tesisleri kapasite açısından 1986'da Taylan ve Güney Kore'den sonra 3. olmuştur. Günümüzde tonaj açısından Çin, Hindistan, Bangladeş, Pakistan, ABD'den sonra dünya altıncısıdır. Gemi söküm tesisleri demir-çelik ve haddehanelere hurda demir üretirler. 2019'da ilçede ₺2,8 milyar yatırımla vasıflı çelik ürünlerinin üretileceği bir endüstri bölgesi kurulması kararlaştırıldı. Aliağa sanayi bölgesinde İzdemir Enerji Aliağa Termik Santrali ithal kömürle elektrik üretmektedir. Aliağa günümüzde önemli bir ticaret potansiyeline sahip liman kentidir. Kıyıda bulunan koylar doğal liman özelliği gösterir. Aliağa koyu, Nemrut Koyu, Aliağa Yarımadasında büyük gemilerin yanaşabileceği iskeleler bulunur. Aliağa şehir merkezinin güneyindeki Biçer Ovası haddehaneler ve demir-çelik fabrikaları önemli oranda kirliliğe neden olmaktadır. Çevrede ürün kalitesi ve verim düşmüştür. Fabrikalar, sanayi depoları, tır parkları, hurda depoları, tamirhaneler ile kara ve demiryolu önemli tarım arazilerini işgal etmiştir. Aliağa ilçe topraklarının; %44,1'i tarım toprakları, %19,9'u çayır-mera, %21'i fundalık-orman, %14,9'u tarım dışı kullanılan alandır. Tarım ürünlerinden pamuk, zeytin, mısır ve üzüm önemlidir. Tarım alanlarının %47,7'sinde tarla ürünleri yetiştirilir. Tarla alanlarının %39,6'sında zeytin yetiştirilir. %21 olan fundalık ve orman arazisinin, %14,7'si fundalık, ancak %6,3'ü ormandır. Geniş bir plaj alanına ve bir kuş cennetine sahip olan Aliağa, daha çok yerli turistlerin ilgisini çekmektedir.Ayrıca Aliağa'da Ağapark,Anatolia ve Aliağa Halk Plajı da bulunur. Altyapı Menemen-Çandarlı Otoyolu ilçeden geçmektedir. İlçeye ulaşım İZBAN trenleri ve ESHOT otobüsleri ile sağlanmaktadır. Kaynakça Genel Türkiye İstatistik Kurumu ALİAĞA İLÇESİNDE ARAZİ KULLANIMINA ETKİ EDEN DOĞAL VE BEŞERİ FAKTÖRLER https://www.nufusu.com/ilce/aliaga_izmir-nufusu Özel Dış bağlantılar Aliağa Kaymakamlığı Aliağa Belediyesi
### Human: Tunceli (il) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Tunceli, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Bölümü'nde yer alan bir il. Kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Nehri, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi bu bölgede de çağlar boyunca pek çok uygarlık yaşamıştır. Tunceli'nin yerleşimleri: Tunceli (merkez), Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür'dür. Şubat 2021 TÜİK verilerine göre 8 ilçe, 9 belediye, bu belediyelerde 43 mahalle, ayrıca 364 köy bulunmaktadır. Tarihçe Tunceli'de yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda elde edilen bulgulara göre yöreye Kalkolitik Çağda (MÖ 5500-3500) yerleşilmiştir. İşuva (Hurri-Mitanni) adıyla anılan bölgede yazılı tarih MÖ 2200’lerde Subarrularla başlamaktadır. MÖ 2200’lerde bölge, Hurrilerin eline geçmiştir. İşuva adı ilk kez III. Abbas döneminde, Hitit kaynaklarında geçmektedir. Anadolu’da büyük bir devlet kuran Hititler MÖ 1375-1335 yıllarında Tunceli’ye kadar gelmişlerdir. Hitit Devleti yıkıldıktan sonra bölgeye, MÖ 12. yüzyılda Urartular egemen olmuştur. Muşki adıyla tanımlanan kavmin yerleşim alanı olan yöre, MÖ 7. yüzyılda sırasıyla Medlerin ve Perslerin egemenliği altında kalmış ve daha sonra bölge, Büyük İskender tarafından fethedilerek Makedonyalıların egemenliği altına girmiştir. Makedonya Devleti yıkıldıktan sonra ise MÖ 17 yılında Romalıların egemenliğine giren yörede kısa bir süre Partlar etkinlik sağlamışlarsa da MS 2. yüzyılda Romalılar, Partlar'ın etkinliğini kırarak bölgeyi Kappadokia Eyaleti’ne bağlamışlardır. Roma ve Selevkoslar tarafından yönetilen, Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra ise Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde kalan yöre, MS 7. yüzyılda da “Roma Mezopotamyası” adıyla Tehema’da yer almıştır. Yöre zaman zaman el değiştirerek Bizanslılar ve Sasaniler tarafından yönetilmiştir. MS 639’da İslam Halifesi Ömer döneminde Anadolu’ya yapılan akınlar sonucunda yöre Arapların eline geçmiş, ancak Araplar ve Bizanslılar arasında uzun süre devam eden mücadeleler sonucunda yöre, MS 972 yılında tekrar Bizanslıların hakimiyeti altına girmiştir. 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu’da Türklerin egemenliğinin hızla yayıldığı dönemde bölge 1087 yılında kesin olarak Türklerin egemenliği altına girmiştir. 1228 yılında Anadolu’ya tamamen hakim olan Anadolu Selçukluları 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı'na kadar yöreyi hakimiyetleri altında bulundurmuşlardır. Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular yenilince bölge Moğolların denetimi altına girmiştir. Daha sonraları bu yöre önce Mengüceklilerin, sonra da uzun süre Akkoyunlular'ın egemenliği altında kalmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Akkoyunluların yönetimi altında bulunan Tunceli, 1473 yılında yapılan Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Kısa bir süre Safeviler'in yönetimi altına giren yöre, 1514 yılında yapılan Çaldıran Muharebesi'nden sonra tekrar Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Yöre, Osmanlı yönetiminde 1847 yılında, Hozat merkez olmak üzere “Dersim Livası” adıyla sancak yapılarak Erzurum’a bağlanmıştır. 1879 yılında da Farsça "Gümüş Kapı" anlamına gelen “Dersim” adıyla ayrı bir il olan Tunceli, 1892 yılında tekrar sancak yapılarak Mamurat-ül Aziz (Elazığ) iline bağlanmıştır. Dersim diye telaffuz edilen aslında bugünkü Tunceli'yi değil, o yörenin adını belirler. Bugünkü Tunceli merkezinin eski isimleri ise "Mamiki" veya "Mameki" (Kırmançça: Mamekiye), "Kalan" (Osmanlıca: قالان, Kırmançça: Qalan) idi. I. Dünya Savaşı Dersim I. Dünya Savaşı'nda önemli rol oynadı. Dersim aşiretleri 5 bin kişilik bir kuvvetle Dersimin bir bölgesi olan Erzincan'ın, Ruslardan kurtarılması için savaştı ve Erzincan kurtarıldı. Cumhuriyet dönemi İlin eski adı Dersim'dir. Dersim ili 26 Haziran 1926'da TBMM'de alınan kararla ilçeye dönüştürülerek Elazığ'a bağlandı. Dersim adı 25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun ile değiştirildi ve Mamiki köyünde yeni il merkezi oluşturuldu. Kalan kasabasının merkezi de Mamiki köyü idi. Mamiki ile eski bir köy olan Siğenk Tunceli'nin birer mahallesi haline dönüştürüldü. 25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan 2885 sayılı kanun ile tekrar il oldu ve Dersim tarihsel yöresi içinde yer alan ve Munzur çevresini kapsayan bölgenin adı Tunceli olarak değiştirildi. Cumhuriyet döneminde Seyit Rıza önderliğinde Dersim İsyanı'na tanıklık eden Tunceli, 1937-38 yıllarında gerçekleşen Dersim tenkil harekâtı sırasında büyük zarar gördü. Coğrafya Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzası'nda yer alan Tunceli, 38 derece 19 dakika ve 40 derece 26 dakika Doğu Boylamları ile 39 derece 36 dakika ve 38 derece 46 dakika kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Tümüyle Fırat Havzası içerisinde kalan İl, doğal sınırlarla kuşatılmış yüksek bir bölgedir. Tunceli ili; doğuda Bingöl ve Elazığ, güneyde Elazığ, batı ve kuzeyde Erzincan illeriyle komşudur. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya doğru yükselen il topraklarının %70’ini dağlar, % 25’ini platolar, % 5’ini ise ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır. İlin en yüksek noktası, Munzur Dağları’nın doğusunda 3463 metre yükseklikteki Akbaba Tepesi’dir. Munzur Dağlarının yüksek kesimleri, İlin kuzey ve kuzeybatısında doğal sınır oluşturur. Dağlar Tunceli il sınırları içerisinde bulunan dağlar Doğu Torosların uzantısı olarak batı-doğu yönünde uzanmaktadır. İlin belli başlı yükseklikleri; Munzur Dağları, ilin kuzeybatısı, kuzeyi ve kuzeydoğusunda çok zor geçit veren sıralar halinde 130 km. boyunca uzanmaktadır. 3000 metrenin üzerinde Munzur Dağlarının Tunceli sınırları içerisinde kalan bölümünde en önemli dorukları batıdan doğuya Biçare Dağı (3111 m.), Ziyaret Tepe (3071 m.) ve Akbaba Tepesidir (3463 m.). İl alanının kuzeydoğu ucunu tamamıyla kaplayan Bağırpaşa Dağı'nın en yüksek noktası 3300 metredir. Platolar İl topraklarının % 25'ini kaplayan platolar, Munzur Dağlarının ve Bağırpaşa Dağının doruklar bölgesinde, yüksek sırtlarla çevrilmiş düzlükler şeklindedir. Ayrıca güneydoğu ve doğuda Pülümür Çayı Vadisine inen kesimde, çeşitli yükseklik basamaklarına sıralanmış platolar vardır. Bu platoların en ünlüleri, Mercan Dağları üzerindeki Merk Yaylası ve Munzur Dağlarının orta bölümünde yer alan Kepir Yaylası'dır. Kışları çok soğuk geçen bu platolar yazın otlak alanları olarak kullanılır. Vadiler Çoğunlukla güney doğrultusunda uzanan vadiler, henüz gelişmelerini tamamlamamış, dar ve dik yarıklar halindedir. Tektonik çöküntü alanlarında oluşan akarsu vadileri biraz daha geniştir. İlin en önemli vadileri Munzur, Mercan, Pülümür, Peri ve Tahar Çayı Vadisidir. Ovalar Tunceli'de ovalar il topraklarının % 5'ini kaplamaktadır. Munzur Dağlarının güneyindeki çukurlukta oluşmuş Zeranik Ovası ile Ovacık ilçesinin Yeşilyazı Bucağında bulunan Yeşilyazı Ovası ilin belli başlı ovalarıdır. Akarsular Tunceli, akarsu yönünden çok zengindir. Akarsuları besleyen bu kaynaklar sürekli olduğundan, akarsuların taşıdığı sular bol ve akışları da oldukça düzenlidir. İlin önemli akarsuları, Munzur Suyu, Mercan Deresi, Pülümür Çayı, Peri Suyu, Tahar Çayı, Havaçor Çayı, Karolar Çayı ve Büyükdere'dir. Göller Tunceli'de Keban Baraj Gölünün dışında önemli ve büyük göl yoktur. Munzur Dağları ile bu sıranın alt birikimlerini oluşturan Mercan, Avcı, Karasakal Dağları üzerinde ve Bağırpaşa Dağının doruklar bölgesinde buzul yataklarının zamanla suyla dolması sonucunda oluşmuş küçük krater gölleri vardır. Bunlardan bazıları Karagöl, Koçgölü, Mercan Gölleri, Katır Gölleri, Dilincik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve Buyer Baba Gölleridir. Krater gölleri içerisinde en büyüğü, Ovacık-Koyungölü Köyünün kuzeyinde, 2400 metre yükseklikte yer alan Karagöl'dür. Ulaşım Tunceli, Doğu Anadolu’nun kuzey ve güneyini birbirine bağlayan Erzincan-Elazığ kara yolu üzerinde yer almaktadır. İl topraklarında kuzey-güney yönünde uzanan ve Erzincan’ı Pülümür, Tunceli ve Pertek üzerinden Elazığ’a bağlayan kara yolu, Tunceli kentinin içinden geçmektedir. Tunceli-Erzincan kara yolu aynı zamanda Güneydoğu Anadolu’yu Doğu ve Karadeniz Bölgelerine bağlayan devlet karayollarından biridir. Tunceli’nin İç Anadolu ve Karadeniz illeri ile ulaşım bağlantısı, kuzeyde sınırdan geçen Erzurum-Erzincan kara yolu ile, güney illeri ile olan ulaşım bağlantısı ise Elazığ’dan geçen Bingöl-Elazığ-Malatya kara yolu ile sağlanır. Eskiden Pertek-Elazığ bağlantısını sağlayan köprü, Keban Baraj Gölü suları altında kaldığı için günümüzde Pertek ve Çemişgezek-Akçapınar’da kurulan feribot iskeleleri ile Elazığ yakasına ulaşım sağlanmaktadır. Tunceli’ye en yakın demiryolu, ilin kuzey sınırında Erzincan topraklarından, güney sınırında ise Elazığ topraklarından geçer. Tunceli’ye en yakın havaalanı, kent merkezine yaklaşık olarak 120 km. uzaklıkta yer alan Elazığ Havaalanı'dır. Ayrıca yaklaşık 135 km uzaklıkta Erzincan Havaalanı bulunmaktadır. Ekonomi Tunceli ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olup, sanayileşme düzeyi çok düşüktür. Balıkçılık ve arıcılık ilin diğer geçim kaynaklarıdır. Kamu harcamaları il ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. İldeki en önemli gelir kaynağı olan hayvancılık genelde küçükbaş hayvancılık şeklinde olmakta, özellikle koyun ve kıl keçisi beslemektedir. Büyükbaş hayvancılık aile işletmesi şeklinde olmakta, küçükbaş hayvancılık ise yayla hayvancılığı olarak yapılmaktadır. Tunceli Tarım İl Müdürlüğü 2008 yılı verilerine göre Tunceli'de 248.270 koyun, 52.079 kıl keçisi ve 24.884 sığır bulunmaktadır. Koyunculuk belirgin olarak Pertek ve Çemişgezek ilçelerinde yarı yerleşik bulunan Şavak aşiretinden köylüler tarafından yapılmaktadır. İklim Tunceli’de karasal iklim görülmektedir. Bu iklim özelliğine bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak geçer. Kışlar ise soğuk ve yağışlıdır. İlde yıllık ortalama yağış 939 mm.'dir. En az yağış yaz aylarında, en çok yağış ise sonbahar ve kış aylarında düşmektedir. Yaz aylarında kuzeybatıdan esen kuvvetli rüzgârlarla iklim kurak geçmektedir. Kış aylarında ise rüzgâr genellikle güneybatıdan hafif esmektedir. Tunceli’de yıllık ortalama sıcaklık (1950-2014 ortalamalarına göre) 12,8 °C'dir. Ocak ayı ortalama sıcaklığı -2,5 °C, Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 27,2 °C'dir. Yönetim İllerde protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezi yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Büyükşehir dışındaki illerde yerel yönetim, şehirler düzeyindedir. Belediye Başkanı, belediye sınırları içinde kalan seçmenin oy çokluğu ile seçilir. Ayni seçmen İlçe Belediye Meclisi için de oy kullanarak ilçelerin belediye meclislerini oluşturur. İldeki bütün seçmenler ayrıca il genel meclisi için de oy kullanarak, İl Genel Meclisinin oluşumunu sağlarlar. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanır. İl genel meclisi ve belediye meclisi üye sayıları ilçe nüfusuna göre, kontenjandan kalan sayıların partilere dağılımı ise D'Hondt Sistemine göre belirlenir (Kanun:2972-Madde:23) İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresinin karar organıdır, başkanını üyeleri arasından gizli oyla seçer. Ayrıca, İl Genel Meclisi kendi içinden gizli oyla bir yıl görev yapacak 5 kişilik İl Encümenini seçer. Merkezi yönetim, Vali ve İl Müdürlerinden oluşur. İl Özel İdaresi (İl Genel Meclisi ve İl Encümeni) seçilmişlerden oluşur, ancak Vali başkanlığında görev yapar. Yerel yönetim ise belediye başkanları ve belediye meclislerinden oluşur. Tunceli Valisi, 1976 Ankara doğumlu Bülent TEKBIYIOĞLU’dur. Ağustos 2023 tarihinde Kırıkkale Valisi iken atanmıştır. Tunceli Belediye Başkanı, 1968-Ovacık doğumlu Fatih Mehmet Maçoğlu (TKP), 31 Mart 2019 seçimlerinde %32,77 oy oranıyla seçilmiştir. Mazgirt Akpazar Beldesinin HDP'li belediye başkanı seçildikten sonra İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmış, yerine ilçe kaymakamı kayyum atanmıştır. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre Tunceli İl Genel Meclisi üye sayısı, 5 TKP, 6 CHP 2 HDP ve birer üye AK Parti ile MHP olmak üzere 15’dir. Tunceli Belediye Meclisi ise 4 TKP, 3 CHP, 1AK P. ve 7 HDP olmak üzere 15 üyeden oluşur. 2018 Genel seçimleri sonucu, Tunceli'yi temsilen TBMM'de CHP'den 1 milletvekili (Polat Şaroğlu) ve HDP'den 1 milletvekili (Alican Önlü) seçilmiştir. Nüfus Tunceli Türkiye'nin en az nüfusa sahip ilidir. Güncel Nüfus Değerleri (TÜİK 6 Şubat 2023 verileri ) Tunceli ili nüfusu: 84.366'dür. Bu nüfusun % 69,02'si şehirlerde yaşamaktadır (2022 sonu). İlin yüzölçümü 7.582  km2'dir. İlde  km2'ye 11 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkezde 36’dır.) İlde yıllık nüfus artış oranı % 0,86 olmuştur. Nüfus artış oranı en yüksek ve en düşük ilçeler: Pülümür (% 6,37)- Hozat (-% 6,09) 06 Şubat 2023 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 8 İlçe, 9 belediye, bu belediyelerde 43 mahalle ve ayrıca 363 köy vardır. İlin yıllara göre nüfusları Siyaset Tunceli belediye unvanını 1945 yılında almıştır. Tunceli Milletvekili sayısı 2'dir. Tunceli Belediyesi, Osmanlı döneminde Özerk bir yönetime sahip olan Dersim'de belediyeye ait bugünkü görevleri Adev-i Dersimi adındaki Hizmet Birlikleri yapmaktaydı. Tam anlamı ile Belediye olmasa bile Belediye'nin görevlerinin birçoğu bu birliğe aitti. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Dersim'de Belediye görevlendirilmemiş, Elazığ'a bağlı olan Vilayetler Genel Sekreterliği Dersim'de Belediye görevlerini yürütmüştür. 1937/38 yıllarında yaşanan Dersim İsyanı sırasında nüfusun bir kısmının hayatını kaybetmesi ve sürgün edilmesinin ardından şehir Elazığ'a bağlanmıştır. 1945 yılında çıkarılan kanun ile Tunceli bölgesi Elazığ'dan ayrılarak bir şehir statüsü kazandırılmıştır. T.B.M.M. 2018 Genel Seçimleri sonucunda 27. Dönemde HDP'li Alican Önlü ile CHP'li Polat Şaroğlu temsil etmektedir. Konum Kültür ve sanat Yunan tarihi ve coğrafyacılarının Dersim bölgesine Daranis ve Derksene adını verdikleri söylenir. Adının Pers imparatoru Darius'tan geldiği de söylenir. Bölgede konuşulan diller Zazaca, Kurmanci ve Türkçe'dir. Eğitim Türkiye İstatistik Kurumu'nun Ocak 2016'da açıkladığı İllerde Yaşam Endeksi'nde eğitimde ilk sırada Tunceli yer aldı. Munzur Üniversitesi Tunceli Türk Telekom Fen Lisesi Tunceli Dersim Anadolu Lisesi Tunceli Anadolu Lisesi Tunceli Atatürk Anadolu Lisesi Tunceli Anadolu Teknik Lisesi Tunceli Namık Kemal Endüstri Meslek Lisesi Tunceli İsmet İnönü Ticaret Meslek Lisesi Tunceli İsmet İnönü Anadolu Meslek Lisesi Tunceli Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Tunceli Halide Edip Kız Meslek Lisesi Tunceli İbni Sina Sağlık Meslek Lisesi Tunceli Güzel Sanatlar Lisesi Tunceli Spor Lisesi Spor 1990 yılına kadar Tuncelispor adını taşıyan bir futbol takımı vardı. Bu takım, 2008-2009 sezonunda Dersimspor olarak geri döndü ve 2014-15 Bölgesel Amatör Lig 3. grupta şampiyon olarak 3. Lige yükseldi. 2016-17 Sezonu sonunda tekrar BAL'a düştü. 2018-2019 Sezonu sonunda, Tunceli’nin futbol BAL’daki takımı Dersim 62 Spor grubunda 9. olmuştur. Ayrıca Pertek Belediyespor kadın takımı hentbol 2. liginde, grubunda 6. olmuştur. Futbol Türkiye Kupası'nda Dersim 62 Spor 3 takımı eledikten sonra 4. turda Adana Demirspor'a elenmiştir. Önemli spor tesisleri: Tunceli Atatürk Stadyumu (1.600), Tunceli Merkez Spor Salonu (1.500), Tunceli Olimpik Yüzme Havuzu (500) Görüntüler Ayrıca bakınız Tarih Dersim aşiretleri Dersim ayaklanmaları Dersim İsyanı Pertek Kalesi Coğrafya Munzur Vadisi Millî Parkı Munzur Vadisi Munzur Dağları Uzunçayır Barajı ve Hidroelektrik Santrali Mercan Irmağı Kaynakça Dış bağlantılar Tunceli İl kültür ve Turizm Müdürlüğü
### Human: Doğu Anadolu Bölgesi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Anadolu topraklarındaki konumunda doğuda yer alması nedeniyle Birinci Coğrafya Kongresi tarafından 1941 yılında böyle isimlendirilmiştir. Ülkenin, nüfus yoğunluğu ve nüfusu en az olan bölgesidir. Bunda bölgenin yüzölçümünün büyük olması başlıca etkilerindendir. Doğu Anadolu Bölgesinin yüzölçümü 164.000 km²'dir. Yüzölçümü bakımından Türkiye topraklarının %21′ini kaplar. 2021 yılındaki nüfus sayımına göre bölgenin nüfusu 6.513.106 kişidir. Nüfus bakımından en büyük il Van, yüzölçümü bakımından en büyük il Erzurum'dur. Başlıca geçim kaynakları hayvancılık ve tarımcılıktır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde dört bölüm vardır: Erzurum-Kars Bölümü Yukarı Fırat Bölümü Yukarı Murat-Van Bölümü Hakkâri Bölümü Coğrafya Ovalar Birinci çöküntü kuşağını; Ardahan, Göle ve Çıldır Gölü İkinci çöküntü kuşağını; Erzurum, Erzincan, Pasinler, Horasan ve Iğdır ovaları Üçüncü çöküntü kuşağını ise; Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş ve Van Gölü çanakları ve bunlar içerisinde yer alan ovalar oluşturur. Göller ve nehirler Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Aras ve Kura nehirleri sularını Türkiye toprakları dışarısında Hazar Denizi'ne dökerler. Fırat, Dicle ve Zap nehirleri ise sularını yine Türkiye dışarısında Basra Körfezi'ne dökerler. Bölge akarsularının rejimi düzensizdir. Bunun nedeni; yağış rejiminin düzensizliği ve kış yağışlarının kar şeklinde düşmesidir. Kışın yağan karlar erimeden uzun süre yerde kaldığı için akarsuların debileri azalmaktadır. İlkbahar ve yaz aylarında eriyen karlar akarsuların debilerinin yükselmesine ve coşkun bir şekilde akmasına yol açar. Öte yandan bölge akarsularının hidroelektrik enerji potansiyeli yüksektir. Bunun nedeni, yükselti ve eğimlerinin fazla olmasıdır. Bölgedeki fay hatları üzerinde göller oluşmuştur. Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü başta olmak üzere Çıldır, Nazik, Erçek, Hazar, Balık Gölü ve Bulanık gölleri bölge sınırları içerisinde yer alır. İklim ve bitki örtüsü Bölgedeki iklim karasal iklimdir. Sadece iki ilde, Elâzığ ve Malatya illerinde bozkır bitki örtüsü görülür. Van Gölü'nün etkisi sayesinde Bitlis ve Van illerinin Van Gölüne kıyısı olan ilçeleri (Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş, Muradiye, Tuşba, İpekyolu, Edremit, Gevaş) ılıman bir iklime sahiptir. Erzurum ili kışları soğuk olmasına rağmen yazları yeşil bitki örtüsüne sahiptir. İller Doğu Anadolu'da 14 tane il vardır. En çok nüfusa sahip il Van'dır. Ağrı Ardahan Bitlis Bingöl Elazığ Erzincan Erzurum Hakkâri Iğdır Kars Malatya Muş Tunceli Van Kahramanmaraş'ın Afşin, Elbistan ve Nurhak ilçeleri Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesi Sivas'ın Gürün ve Divriği ilçeleri Adıyaman'ın Çelikhan ve Sincik ilçeleri Kayseri'nin Sarız ve Pınarbaşı ilçeleri Demografi Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin nüfus yoğunluğu en az olan bölgesidir. Bunda bölgenin yüzölçümünün büyük olması başlıca etkendir. 2021 yılındaki nüfus sayımına göre bölgenin nüfusu 6 milyon 513 bin 106 kişi civarındadır. Türkiye'deki coğrafi bölgeler arasında nüfus miktarı ve yoğunluğu yönünden önemli farklar bulunmaktadır. Bu farkların oluşmasında fiziki faktörler (iklim özellikleri, yer şekilleri, toprak özellikleri) ve beşeri faktörler (sanayileşme, tarım, yeraltı kaynakları, turizm, ulaşım) önemli rol oynarlar. Diğer bölgelere göçün fazla yaşandığı bölge olan Doğu Anadolu Bölgesi'nde kırsal nüfus, kent nüfusundan fazladır. Etnik yapı Doğu Anadolu Bölgesi etnik açıdan çeşitlilik göstermektedir. KONDA'nın 2010'da yürüttüğü bir araştırmaya göre Ortadoğu ve Kuzeydoğu Anadolu olmak üzere ikiye ayrılmış bölgede, Doğu Anadolu Bölgesi'nin güney kısmını oluşturan Ortadoğu kısmında Kürtlerin nüfusun %79.1'ini oluşturduğu, Kuzeydoğu kısmında ise Türklerin baskın olduğu, ancak %32'lik önemli bir Kürt azınlığa sahip olduğu bulunmuştur. Sanayi Bölgenin sanayi anlamında en gelişmiş illeri: Elazığ, Malatya ve Erzurum'dur. Sanayi kuruluşları yetersiz olan Doğu Anadolu Bölgesi halkı geçimini, başta hayvancılık olmak üzere tarımdan sağlar. Bölgenin hayvancılığa çok elverişli olan Erzurum-Kars Bölümü’nde yüksek nitelikli sığırlar yetiştirilir. Çok sayıda küçükbaş hayvan besleyen göçer aşiretler yazın sürülerini bölgenin öteki kesimlerindeki yüksek yaylalarda otlatır. Bitkisel üretime elverişli alanlar, bölge yüzölçümünün ancak %10'unu kaplar. Bu alanın büyük bölümünde tahıl ekimi yapılır. Tahıldan başka baklagiller, şeker pancarı, meyve, sebze, pamuk ve az miktarda da tütün yetiştirilir. Pamuk yetiştirilen kuytu Iğdır, Malatya ve Elâzığ ovalarının yanı sıra Erzincan Ovası ile Van Gölü çevresinde meyve bahçeleri çok yer tutar. Yalnızca büyük kentler çevresinde kurulan sanayilerin başlıcaları pamuklu dokuma, iplik, şeker, süttozu, un, peynir, yem, sigara ve çimento fabrikaları ile et kombinalarıdır. Yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin sayılan Doğu Anadolu Bölgesi'nde; Afşin ve Elbistan'da linyit, Hekimhan ve Divriği yörelerinde demir, Alacakaya yöresinde krom, Maden yöresinde bakır, Keban ve Baskil yöresinde de gümüşlü kurşun Erzurum-Aşkale'de Bor madeni yatakları bulunmaktadır. Keban ve Karakaya hidroelektrik, Afşin-Elbistan A Termik Santrali ve Afşin-Elbistan B Termik Santrali bölgenin başlıca enerji üretim kuruluşlarıdır. Tarımsal alanları kısıtlı, sanayi işyerleri yetersiz olan bölge halkının artan nüfusu içinde işsiz kalan kesimi, ülkenin ekonomi olanakları daha gelişmiş olan yörelerine göç etmek zorunda kalmaktadır. Ayrıca bakınız Türkiye'nin coğrafi bölgeleri Kaynakça Türkiye'nin coğrafi bölgeleri
### Human: Güneydoğu Anadolu Bölgesi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Güneydoğu Torosların güneyinden Suriye sınırına kadar olan yerleri kaplar. Bölge doğu ve kuzeyden Doğu Anadolu Bölgesi, batıdan Akdeniz Bölgesi, güneyden Suriye ve kısa bir sınırla da Irak ile çevrilidir. Bölgenin en gelişmiş şehri ve merkez nüfusu bakımından en büyük şehri Gaziantep’tir ve bölgenin lokomotif şehri olarak bilinmektedir. Bölgenin toplam nüfus bakımından en büyük şehri Şanlıurfa'dır. En büyük ilçesi Gaziantep'in Şahinbey ilçesidir. En gelişmiş ilçesi ise yine Gaziantep'in Şehitkamil İlçesidir. Bölgenin yemek kültürü Türkiye'nin en güzel mutfaklarından oluşur. Gaziantep gastronominin başkenti ünvanını taşır ve UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı Programı’na ilk giren şehrimiz olarak bilinir. Rumkale ve Halfeti bölgenin en önemli turizm noktalarıdır.Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2 bölümden oluşur. Orta Fırat Bölümü ve Dicle Bölümü olarak ikiye ayrılır. Bölgenin Gaziantep ve Kilis tarafında Akdeniz İklimi hüküm sürer. Fıratın Doğu kıyısındaki dağlar ve tepeleri aşamadığından dolayı iklim Karasal İklime döner. Fırat'ın doğusunda pamuk yaygın iken natı kısmında zeytin , Antep fıstığı , nane , üzüm vb. tarım ürünlerinin üretimi yaygındır. Bölgenin doğu kısmında yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer. Batı kısmında yazlar kurak ve sıcak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin en düzlük bölgelerinden biri olup, bu düzlükler Arap Yarımadası'nın güneyindeki Hint Okyanusu'na kadar gider. Bölge etli ve baharatlı yiyeceklere sahip olan zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Bölge 6 Şubat 2023Kahramanmaraş Depremlerinden dolaylı olarak etkilenmiştir. Gaziantep ve Adıyaman şehirleri ağır hasar ve büyük yıkımlar almıştır. Şanlıurfa, Kilis ve Diyarbakır şehirlerinde depremin etkileri daha az hissedilmiştir. Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illeri depremden çok az etkilenmiştir. Coğrafya Arazi Yapısı Bölgenin kuzey kesiminde Toros dağ sırasının güney yamaçları ile birlikte ikinci bir kıvrımlı dağ kuşağı uzanır. Bölgenin ortasında 1952 m yükseltiye sahip sönmüş Karacadağ Volkanı yer alır. Bölgenin batısında ise Gaziantep Platosu üzerinde yükselen Kartal Dağları önemli yükseklik yapar. İç kesimlere gidildikçe iklim karasallaşır. Karaca Dağ’ın batısında Harran, Suruç, Ceylanpınar ve Birecik ovaları yer alır. Dicle nehri ve kollarının toplandığı Diyarbakır Havzası çok verimli bir ovaya sahiptir. Diyarbakır ovası Bismil ovası Çınar ovası Silvan ovası Ergani ovası Çermik ovası Kocaköy ovası Eğil kıyı ovasına sahiptir. Karaca Dağ’ın batısındaki Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman platoları Fırat ve kolları tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Karaca Dağ’ın doğusu ise daha engebeli bir yapı gösterir. Bu bölümün güneyinde Mardin-Midyat Eşiği yer alır. Bölgenin iki önemli akarsuyundan biri olan Fırat, kaynağını Doğu Anadolu Bölgesi’nden alır. Bölgede ise Toroslar’dan gelen Kâhta ve Karadağ’dan gelen küçük akarsularla beslenir. Güneydoğu Toroslar’ın güneye bakan yamaçlarından birçok kol halinde çıkan Dicle Nehri ise bölgenin diğer önemli akarsuyudur. Her iki akarsu da Basra Körfezi’ne sularını boşaltırlar. Bölgede doğal oluşumlu göl yoktur. Ancak Fırat ve Dicle üzerinde kurulmuş baraj gölleri bulunmaktadır. Bölgenin ve ülkenin 2. en büyük baraj gölü olan Atatürk Barajı bu bölge sınırları içinde yer alır. İklim Orta Fırat Bölümü Orta Fırat Bölümünde Gaziantep , Kilis , Şanlıurfa’nın Birecik ve Halfeti içelerinin Fırat kıyı kesminde Akdeniz iklimi görülür. Fırat Nehrinin Doğu kıyılarında Dağların Ve Tepelerin Engel olmasından dolayı Akdeniz iklimi dağları aşamaz ve o bölgeden itibaren Şanlıurfa Bölümünde karasal iklim başlar. Hatta Bazı Coğrafyacılar Akdeniz Bölgesinin Sınırlarını Fırat Nehrinin Batı Kıyılarına kadar olması Gerektiğini Söylemişlerdir. Kış sıcaklık ortalaması, Dicle Bölümü'ne göre sıcak geçer. Bölümün kış sıcaklık ortalaması 0 °C'nin altına çok nadir düşer. Yağış en fazla kış mevsiminde görülür. Yıllık yağış tutarı 700 mm dir. Yaz aylarında yağışların azalması ve sıcaklığın yüksek olması kuraklığı arttırmıştır. Bölgede Gaziantep , Kilis , Birecik , Ve Halfeti Bölümünde Zeytin , Narenciye ve Palmiye gibi Akdeniz Bitkileri rahatlıkla yetişmektedir. Fırat Nehrinin Batı Bölümünde Gaziantep Kıyılarında Nane Yetiştiriciliği yaygındır Bu Bölgede Üretilen Naneler Türkiyenin %80 Nane İhtiyacını karşılamaktadır. Elifoğlu Ve Keleklioğlu Mahalleleri Nane Üretiminde Önde Gelen Mahallelerdir. Dicle Bölümü Dicle Bölümü'nde karasal iklim etkilidir. Bölümde yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise soğuktur. Bölümün yüksek kesimlerinde kar yağışları görülür. Kış mevsiminde sıcaklık 0 °C nin altına düşer. Bölümdeki yıllık yağış miktarı 500–600 mm'dir. Son zamanlarda özellikle Diyarbakır çevrelerinde ekonomik anlamda büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bitki örtüsü Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkırdır. İç Anadolu bozkırlarına göre çok fakirdir. Bölgede antropojen bozkırlarda geniş yer kaplamaktadır. Ormanların en az olarak kapladığı bölge olan Güneydoğu Anadolu'da mevcut ormanların büyük bölümü de tahrip edilmiştir. Ekonomi Coğrafi yönden Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile de GAP kalkınmasında temel teşkil eden Gaziantep ve Diyarbakır ekonomik yönden çevresindeki 16 ili etkisi altında tutmaktadır. Tarım ve hayvancılık Bölge ekonomisi Gaziantep dışında tarım ve hayvancılığa dayanır. Geniş düzlüklerin olması bölgede tarım için büyük bir avantaj iken, yaz kuraklığının şiddetli olması üretimi olumsuz etkiler en çok ihtiyaç duyan bölge lös adı verilen çok verimli topraklar bulunur. Bölgenin Dünyada en bilinen tarım ürünü antepfıstığıdır ve Türkiye'de en çok bu bölgede yetişir. Ayrıca badem, buğday, pamuk, keten, susam, nohut, zeytin, incir, karpuz, kırmızı mercimek de yetiştirilir. Bölgede ağırlıklı olarak küçükbaş hayvancılık yapılır. Çok az miktarda sığır yetiştiriciliği de vardır. Ayrıca hayvancılığa dayalı olarak Diyarbakır'da Türkiye'de bir ilk olan Organize Hayvancılık Bölgesi kurulmaktadır. Yer altı zenginlikleri Bölge yer altı kaynakları bakımından oldukça zengin sayılabilir. Fosfat ve linyitin yanında bölgede petrol de çıkarılır. Batman, Diyarbakır ve Kâhta'da Türkiye'nin önemli petrol yatakları bulunur ve Batman rafinerisinin işlediği petrol bölgeden sağlanır. Bölgede az miktarda taş kömürü de bulunur. İller Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 9 ili vardır: Gaziantep Diyarbakır Şanlıurfa Batman Adıyaman Siirt Mardin Kilis Şırnak Ayrıca bakınız Türkiye'nin illeri Yukarı Mezopotamya Bereketli Hilal Tur Abdin Güneydoğu Anadolu Projesi Dış bağlantılar Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Türkiye'nin coğrafi bölgeleri
### Human: Anıtkabir hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Anıtkabir, Ankara'nın Çankaya ilçesinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarını içeren komplekstir. Emin Onat ile Orhan Arda'nın tasarımı olan Anıtkabir'in 1944'te başlanan inşası 1953'te tamamlanmıştır. Anıt mezar binası başta olmak üzere çeşitli yapı ve anıtların yanı sıra Barış Parkı olarak adlandırılan ağaçlık alandan oluşur. Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki ölümünün ardından naaşının, Ankara'da bir anıt mezar inşa edilene kadar Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağı açıklandı. Anıt mezarın inşa edileceği yeri belirlemesi amacıyla hükûmet tarafından bir komisyon kuruldu. Hazırlanan rapor doğrultusunda, 17 Ocak 1939'daki Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubu toplantısında yapının Rasattepe'ye inşa edilmesine karar verildi. Bu kararın ardından ilgili arazide kamulaştırma çalışmaları başlatılırken yapının tasarımının belirlenmesi amacıyla 1 Mart 1941'de uluslararası bir proje yarışması açıldı. 2 Mart 1942'de sona eren yarışma sonrasında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesinin, birtakım değişikliklerle uygulanmasına karar verildi ve 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen temel atma töreniyle inşaata başlandı. Dört kısım hâlinde gerçekleştirilen inşaat, yaşanan birtakım sorunlar ve aksaklıklar nedeniyle planlanandan geç olarak Ekim 1953'te tamamlanırken, inşaat devam ederken dahi projede değişiklikler yapılmıştı. 10 Kasım 1953'te gerçekleştirilen bir törenle, Atatürk'ün naaşı buraya nakledildi. 1973'ten beri İsmet İnönü'nün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir'e 1966'da defnedilen Cemal Gürsel ile 1960-1963 yılları arasında defnedilen on bir kişinin naaşları ise, 1988'de Anıtkabir'den kaldırıldı. Kompleksteki ana yapı olan anıt mezar binasının Şeref Holü olarak adlandırılan kısmında Atatürk'ün sembolik bir lahdi yer alırken Atatürk'ün naaşı, bu yapının alt katındaki mezar odasında defnedilmiştir. Komplekse giriş, Aslanlı Yol adı verilen allenin başlangıcından yapılır ve bu yol, tören meydanına ulaşır. Anıt mezar, revaklarla çevrili bu alanın bir kenarında konumlanırken meydanın Aslanlı Yol'un doğrultusundaki diğer kenarında da kompleksten çıkış kısmı yer alır. Aslanlı Yol'un dört köşesi, tören meydanının çıkışı ve meydanın köşeleri olmak üzere komplekste on adet kule, iki heykel grubu ve Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi bulunur. Anıt Bloku olarak adlandırılan tüm bu yapılar, Barış Parkı adı verilen ağaçlık bir alanla çevrilidir. Yapıların betonarme olduğu kompleksteki yapıların yüzeylerinde ve zeminlerinde, farklı tiplerdeki mermer ve travertenler kullanılırken farklı yerlerde kabartma, mozaik, fresk ve oyma tekniğiyle oluşturulan süslemeler vardır. İkinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubunda Neoklasik olan yapı, günümüzdeki Türkiye topraklarında tarih boyunca hüküm sürmüş Hitit, Yunan, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinden izler taşır. Anıtkabir'deki tüm hizmet ve işlerin sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına aittir ve burada gerçekleştirilecek etkinlikler bir kanunla düzenlenir. Türkiye'deki millî bayramlar ile Atatürk'ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım günlerinde, hükûmet tarafından Anıtkabir'de resmî anma törenleri gerçekleştirilir. Bunların dışında, devlet protokolüne dâhil kişiler ile diğer gerçek ve tüzel kişi temsilcileri tarafından da törenler düzenlenir. Anıtkabir, yabancı hükûmet yetkililerinin Türkiye'ye düzenlediği resmî ziyaretlerde de zaman zaman uğradığı ve resmî törenlerin gerçekleştirildiği bir yerdir. Tarihi Arka plan ve anıt mezarın yerinin belirlenmesi Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de, İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'nda ölümünün ardından, defin yeri konusunda basında çeşitli tartışmalar başladı. Hükûmetin 13 Kasım tarihli açıklamasında, Atatürk için bir anıt mezar yapılıncaya kadar kendisinin naaşının Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağının kararlaştırıldığı bildirildi. 19 Kasım'da Ankara'ya taşınan cenaze, 21 Kasım'da düzenlenen törenle müzeye konuldu. Anıt mezarın yerinin belirlenmesi amacıyla kurulan komisyon, yabancı mimarlardan oluşan bir heyetin görüşlerini alarak bir rapor oluşturdu. 24 Aralık'ta Bakanlar Kurulu, raporun incelenmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubuna sevkine karar verdi. 3 Ocak 1939'daki meclis grubu toplantısında, raporu incelemekle görevlendirilen 15 kişilik CHP Anıtkabir Parti Grubu Komisyonu kuruldu. Çeşitli yerlerde incelemelerde bulunan komisyon, 17 Ocak'taki toplantısında anıt mezarın inşa edileceği yeri Rasattepe olarak belirledi. İlk etapta, anıt mezarın inşa edileceği arazinin bir bölümü özel şahıslara ait olduğundan Haziran 1939 itibarıyla kamulaştırma çalışmalarına başlandı. Proje aşaması Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin kamulaştırılmasıyla görevli olan ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden oluşan komisyon 6 Ekim 1939'da, Anıtkabir'in tasarımının belirlenmesi için uluslararası bir proje yarışmasının düzenlenmesine karar verdi. Komisyonun 18 Şubat 1941 tarihli tebliğiyle, 31 Ekim 1941'de sona erecek bir proje yarışmasının düzenleneceğini açıkladı. Yarışma, değişen maddelerden dolayı şartnamesinin yeniden düzenlenmesi nedeniyle 1 Mart 1941'de başladı. Şartnameye göre en az üç kişiden oluşan jüri, birincilik için hükûmete üç proje önerecek ve hükûmet de bu projelerden birisini seçecekti. Yarışmanın jüri üyelerinin planlanan bitiş tarihi olan Ekim 1941'e kadar belirlenememesinden dolayı 25 Ekim'de yarışma süresi 2 Mart 1942'ye kadar uzatıldı. Yarışma devam ederken Ivar Tengbom, Károly Weichinger ve Paul Bonatz; yarışmanın sona ermesinin ardından ise Arif Hikmet Holtay, Muammer Çavuşoğlu ve Muhlis Sertel, jüri üyesi olarak belirlendi. Yarışmaya Türkiye'den 25; Almanya'dan 11; İtalya'dan 9; Avusturya, Çekoslovakya, Fransa ve İsviçre'den ise birer adet olmak üzere toplam 49 proje gönderildi. Çeşitli nedenlerle diskalifiye edilen projelerin ardından değerlendirilmeye alınacak 47 proje, 11 Mart 1942'de jüriye teslim edildi. 21 Mart'ta çalışmalarını tamamlayan jüri, değerlendirmelerini içeren raporu Başbakanlığa sundu. Hükûmete önerilen raporda Johannes Krüger, Arnaldo Foschini ve Emin Onat ile Orhan Arda'ya ait projeler seçilmişti. Üç projenin de direkt uygulanmaya uygun olmadıkları, yeniden incelenmeleri ve birtakım değişikliklere gidilmesi gerekliliğinden bahsediliyordu. Raporda ayrıca; Hamit Kemali Söylemezoğlu, Kemal Ahmet Arû ile Recai Akçay, Mehmet Ali Handan ile Feridun Akozan, Giovanni Muzio, Roland Rohn ve Giuseppe Vaccaro ile Gino Franzi tarafından oluşturulan projelere de mansiyon ödülü verilmesi öneriliyordu. Hazırlanan raporun özeti, 23 Mart'ta tebliğ olarak Başbakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün başkanlığında 7 Mayıs'ta toplanan Bakanlar Kurulunda, Onat ile Arda'nın projesi yarışmanın birincisi olarak belirlendi. Yarışma jürisi tarafından önerilen diğer iki proje ikinci kabul edilirken beş projeye ise mansiyon ödülü verildi. Başlarda, birinci seçtiği proje dâhil hiçbir projenin uygulanmamasına karar veren hükûmet, 9 Haziran'da yayımladığı bildiriyle bu kararı değiştirerek Onat ile Arda'nın projesinin birtakım düzenlemeler sonrasında uygulanmasının kararlaştırdığı duyurdu. Bu düzenlemeler, proje sahiplerinin de yer alacağı bir heyet tarafından yapılacaktı. 5 Nisan 1943'te Başbakanlık, jürinin eleştirileri doğrultusunda altı ay içerisinde yeni bir proje hazırlamalarını Onat ile Arda'ya tebliğ etti. Mimarların ikinci projeyi sundukları Başbakanlık Anıtkabir Komisyonu, 18 Kasım 1943'te aldığı kararla, mimarların uygun gördükleri düzenlemelerinin ardından projenin uygulanacağını bildirdi. İnşaatın yürütülmesi görevi ise 20 Kasım tarihinde Bayındırlık Bakanlığına verildi. Onat ile Arda'nın bu karar sonrasında yaptıkları değişikliklerle oluşturulan üçüncü proje, 4 Temmuz 1944'te mimarlar ile Bakanlık arasında imzalanan sözleşmeyle birlikte uygulama aşamasına geçildi. İnşaat aşaması Birinci ve ikinci kısımlar Anıtkabir inşaatı öncesinde Rasattepe, ağacın bulunmadığı çorak bir araziydi. İnşaatın temeli atılmadan önce, Ağustos 1944'te, bölgenin ağaçlandırmasını sağlamak amacıyla 80.000 liralık su tesisatı çalışmaları yapıldı. Anıtkabir ve çevresinin peyzaj planlamasına 1946'da, Sadri Aran'ın önderliğinde başlandı. Aran'ın hazırladığı plana göre yapılan peyzaj ve ağaçlandırma çalışmaları kapsamında ağaçlandırma, toprak tesviyesi ve fidan dikme çalışmaları gerçekleştirilirken 1953 yılındaki açılış sonrasında da buradaki ağaçlandırma ve peyzaj çalışmalarına düzenli olarak devam edildi. Bayındırlık Bakanlığı tarafından 4 Eylül 1944'te gerçekleştirilen ve inşaat arazisindeki toprak tesviye çalışmaları ile allenin istinat duvarlarının yapılmasını kapsayan inşaatın birinci kısmının ihalesini, Hayri Kayadelen'e ait Nurhayr Şirketi kazandı. 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen Anıtkabir'in temel atma töreninde başbakan, bakanlar, sivil ve askerî bürokratlar yer almıştı. 12 Ekim'de hükûmet, Anıtkabir inşaatına ödenek tahsisi yapmaya izin isteyen bir yasa tasarısı hazırladı. 1 Kasım'da Başbakanlık tarafından meclise sunulan tasarıya göre 1945-1949 yılları arasındaki dönem için Bayındırlık Bakanlığına, her yıl 2.500.000 lirayı aşmamak kaydıyla 10.000.000 liraya kadar geçici taahhütlere girme yetkisi veriliyordu. 18 Kasım'daki Meclis Bütçe Komisyonunda görüşülen ve kabul edilen yasa tasarısı, 22 Kasım'da ise Meclis Genel Kurulunda kabul edildi ve 4 Aralık 1944 tarihli T.C. Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. İnşaatın kontrol ve mühendislik hizmetini Bayındırlık Bakanlığına bağlı Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı yürütürken Orhan Arda'nın Mayıs 1945 sonunda inşaatın kontrolü için görev başına gelmesi ve devamlı olarak inşaat başında kalması kararlaştırıldı. İnşaatın kontrol şefliğine Ekrem Demirtaş getirilse de, Demirtaş'ın 29 Aralık 1945'te görevinden ayrılmasıyla yerine Sabiha Gürayman geçti. İnşaatın ilk kısmı 1945 yılı sonunda tamamlanırken bir tümülüs alanı olan Rasattepe'de, Türk Tarih Kurumu tarafından Temmuz 1945'te gerçekleştirilen kazılarda Frig dönemine ait bazı arkeolojik bulgulara rastlanmıştı. Anıt mezar binası ile tören meydanını çevreleyen binaların yapılmasını kapsayan inşaatın ikinci kısmı için 18 Ağustos 1945'te gerçekleştirilen ihaleyi kazanan Rar Türk adlı şirket ile Bakanlık arasında 20 Eylül 1945'te bir sözleşme imzalandı. Zemin etüdünün hazırlanması, temel sisteminin değiştirilmesi, betonarme ve statik hesaplarının yapılması ve bu hesap işlemleri ücretlerinin ödenmesi konularından dolayı inşaatın ikinci kısmının başlangıcı gecikirken 1947'nin inşaat mevsiminde temel inşaatına başlandı. Anıtkabir'in inşaatında kullanılacak taş ve mermerler, ülkenin çeşitli yerlerinden getirildi. İnşaat için yeterli bir taş sanayii olmaması nedeniyle ülke genelinde taş ocakları arandı ve tespit edilen ocakların açılmalarının yanı sıra taşların elde edilmesi amacıyla birtakım çalışmalar da gerçekleştirildi. 18 Aralık tarihli Bayındırlık Bakanlığı kararı doğrultusunda, Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin deprem ve zemin mekaniği yönlerinden etütlerine yönelik Yapı İşleri Başkanlığı tarafından 23 Ocak 1945'te açılan ihaleyi Hamdi Peynircioğlu kazandı. Ertesi gün başlayan çalışmalar sonrasında hazırlanan rapor 20 Mayıs 1945'te, toprak ve yeraltı sularının kimyasal özelliklerinin yer aldığı analiz raporu ise 1 Aralık 1945'te teslim edildi. Raporda yer alan temel sisteminin değiştirilmesi gerektiği yönündeki görüşe dayanarak Bayındırlık Bakanlığı, yapının temelinde bu yönde bir değişiklik yapılmasını talep etti. Rapor sonrasında projede yapılmak istenen değişiklikler, Onat ve Arda ile bakanlık arasında hukuki bir sürecin yaşanmasına yol açtı. Temel değişikliği kararı üzerine mimarlar tarafından bu yönde yeni bir proje oluşturuldu. Bu değişiklik ardından Rar Türk'ün, ihtiyaç duyulandan daha fazla malzeme satın aldıklarından dolayı zarar ettiklerini belirterek fiyat farkı talep etmesi üzerine ve sonrasında yaşanan bürokratik sorunlar nedeniyle inşaat, Mayıs 1948'e kadar durdu. 14 Mayıs 1950'deki seçimler sonrasında iktidara gelen Demokrat Parti hükûmeti, yapılacak birtakım değişikliklerle hem inşaatın daha hızlı sonuçlandırılması hem de birtakım tasarruflar yapılması amacıyla bir komisyon kurdu. Bu bağlamda, projede yapılması hedeflenen değişikliklerin yer aldığı komisyon raporu, 29 Kasım 1950'deki Bakanlar Kurulu toplantısında kabul edildi. Üçüncü ve dördüncü kısımlar İkinci kısım inşaatın devam ettiği sırada, üçüncü kısım inşaatı için açılan ve 11 Eylül 1950'de sonuçlanan ihaleyi Amaç Ticaret kazandı. İnşaatın bu kısmı; Anıtkabir'e çıkan yollar, Aslanlı Yol ve tören alanının taş kaplama işleri, anıt mezar binasının üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu. 6 Haziran 1951'de gerçekleştirilen inşaatın dördüncü ve son kısmının ihalesini ise Muzaffer Budak'ın şirketi kazandı. İnşaatın bu kısmı; Şeref Holü'nün zemin döşemesi, tonozların alt döşemeleri, Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemeleri ve mermer işlerinin yapılmasından oluşuyordu. Bu kısımlarda kullanılan malzemeler; Kayseri, Hasandere, Hatay, Afyonkarahisar, Çanakkale, Adana, Haymana, Polatlı ve Gavur Dağları'ndan temin edildi. Anıtkabir'de yer alacak kabartma, heykel, yazı ve müze kısmında yer alacak eşyaların belirlenmesi ile ilgili kurulan komisyon, 31 Ağustos 1951 tarihli toplantısında, bu içeriğin Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan ve Atatürk Devrimleri ile ilgili hayatı ve hareketleri düşünülerek seçilmesine karar verildi. Yazılar ile heykel ve kabartmaların belirlenmesi için iki ayrı alt komisyon oluşturuldu. 1 Eylül 1951'deki toplantıda, Anıtkabir'deki kuleler, yazılar, heykeller ve kabartmaların hangi özellikleri taşıması gerektiği belirlendi. Yazıların metinlerini belirlemekle görevli alt komisyonun ise 7 Ocak 1952'deki toplantısında hazırladığı raporda, kompleksteki metinlerde yalnızca Atatürk'ün sözlerinin yer almasına karar verildiği ifade edilmişti. Konusu belirlenmiş olan 19 heykel ve kabartma için, yalnızca Türk sanatçıların katılımına açık yapılan yarışma, 19 Ocak 1952'de sona erdi. 26 Ocak 1952'de açıklanan sonuçlara göre girişte bulunan kadın ve erkek heykel grupları ile alledeki aslan heykellerini Hüseyin Anka Özkan'ın; anıt mezara çıkan merdivenlerin sağında bulunan Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartmayı İlhan Koman'ın, solunda bulunan Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma ile İstiklâl, Mehmetçik ve Hürriyet kulelerindeki kabartmaları Zühtü Müridoğlu'nun; hitabet kürsüsü ve bayrak direğinin altındaki kabartmayı Kenan Yontunç'un; İnkılap, Barış, Müdafaa-ı Hukuk ve Misak-ı Millî kulelerindeki kabartmaları Nusret Suman'ın yapmasına karar verilirken 23 Nisan Kulesi kabartması için birinciliğe layık eser bulunamadığından ikinci olan Hakkı Atamulu'nun eseri uygulandı. Cumhuriyet ve Zafer kuleleri için ise "konuyu başarı ile temsil eden" bir eser bulunamadığından bu kulelere kabartma yapılmasından vazgeçildi. 1 Eylül 1951'deki toplantıda lahdin bulunduğu Şeref Holü'nün yan duvarlarına yapılması gereken kabartmaların yapımı ise, konuyu başarı ile temsil eden eser bulunamadığı gerekçesiyle iptal edildi. Heykel ve kabartmaların uygulanması için 26 Ağustos 1952'de açılan uluslararası ihaleyi, İtalya merkezli MARMI kazanırken birkaç kabartmayı yapacak olan Nusret Suman da şirketin taşeronu oldu. Kompleksteki sözlerin yazımı için 17 Temmuz 1953'te gerçekleştirilen uluslararası ihaleyi ise Emin Barın kazandı. Proje mimarları, Anıtkabir'de kullanılacak mozaik motiflerinin belirlenmesi için Nezih Eldem'i görevlendirdi. Şeref Holü'nün orta bölümünde yer alan mozaikler dışındaki Anıtkabir'deki mozaik süslemelerin tamamının tasarımını Eldem yaptı. Şeref Holü'nün tavanında yer alacak mozaik motifler için ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ndeki 15. ve 16. yüzyıl Türk halı ve kilimlerinden alınmış on bir motifin birleştirilmesi ile bir kompozisyon oluşturuldu. Türkiye'de mozaik süsleme uygulamasının o dönemde yapılamaması nedeniyle İtalya'da üretilen ve parça parça Ankara'ya gönderilen mozaiklerin montajı 22 Temmuz 1952'de başladı ve uygulama çalışmaları 10 Kasım 1953'e kadar sürdü. Anıt mezar kısmını çevreleyen kolonlar, yardımcı binalarının önünde bulunan revaklar ve kulelerin tavanlarındaki fresk tekniğindeki süslemeler için 27 Mart 1953'te açılan ihaleyi Tarık Levendoğlu kazandı. 11 Nisan 1953'te imzalanan sözleşmenin şartnameye göre fresk motifleri idare tarafından verilecekti. 30 Nisan 1953'te başlanan fresk çalışmaları, 10 Kasım 1953'te tamamlandı. 11 Eylül 1954'te, anıt mezar binasının kuru fresk işleri ve demir merdivenler işi için ihale başlatıldı. Anıtkabir'in inşasının 26 Ekim 1953'te tamamlandığı duyuruldu. İnşaat sonunda projenin toplam maliyeti yaklaşık 20 milyon lirayı bulmuş ve proje için ayrılan 24 milyon liralık bütçeden yaklaşık 4 milyon lira tasarruf edilmişti. 10 Kasım 1953 sabahında Etnografya Müzesi'nden alınan Atatürk'ün naaşının yer aldığı tabut, gerçekleştirilen tören eşliğinde Anıtkabir'e getirilerek anıt mezar binasındaki mezar odasına defnedildi. İnşası tamamlandığında Anıtkabir'in toplam arazisi 670.000 m2yi kapsarken 1964 ve 1982'de yapılan kamulaştırmalar sonrasında Anıtkabir'in yayıldığı alan günümüzdeki sınırlarına ulaştı. Sonraki yıllardaki değişiklikler Millî Birlik Komitesinin 3 Haziran 1960'ta yayımladığı tebliğ ile 28 Nisan-27 Mayıs 1960 tarihleri arasında "özgürlük uğruna yaptıkları gösteriler" sırasında ölen beş "Hürriyet Şehidi", 10 Haziran 1960'ta Anıtkabir'e defnedildi. 20 Mayıs 1963'te gerçekleşen askerî müdahalesi esnasında çıkan çatışmalarda hükûmete bağlı taraftan ölen 6 kişi, Millî Güvenlik Kurulunun 23 Mayıs 1963 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda Mayıs 1963'te buraya defnedildi. 14 Eylül 1966'da ölen Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in naaşı, 15 Eylül 1966'daki Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda, 18 Eylül 1966'da Anıtkabir'deki Hürriyet Şehitliği'ne defnedildi. 25 Aralık 1973'te ölen İsmet İnönü'nün naaşı da, 28 Aralık 1973'te gerçekleştirilen devlet töreni ile Anıtkabir arazisine defnedildi. 12 Eylül Darbesi sonrasında, Millî Güvenlik Konseyinin 10 Kasım 1981'de yürürlüğe koyduğu kanunla birlikte Anıtkabir'de Atatürk'ün yanı sıra yalnızca İnönü'nün mezarının kalması yasalaştı. Kanun hazırlandığı sırada İnönü'nün naaşının da Devlet Mezarlığı'na nakli planlansa da fikri alınan İnönü ailesinin, naaşın Anıtkabir'de kalması yönündeki fikirlerini iletmesinin ardından kanun da bu fikre uygun olarak çıkarılmıştı. Anıtkabir'e 27 Mayıs 1960 ve 21 Mayıs 1963'ten sonra defnedilen on bir kişinin mezarı 24 Ağustos 1988'de açılarak naaşları Cebeci Askerî Şehitliği'ne, Gürsel'in ise mezarı 27 Ağustos 1988'de açıldı ve naaşı, 30 Ağustos 1988'de Devlet Mezarlığı'na defnedildi. 1977'de, Şeref Holü'ndeki pencerelere cam takıldı. Atatürk'ün doğumunun 100. yıl dönümüne denk gelen 1981 yılında, Türkiye'nin 67 ilinin yanı sıra Kıbrıs'tan getirilen topraklar, pirinç vazolara konularak Atatürk'ün naaşının etrafına yerleştirildi. İl sayısı arttıkça buradaki toprak dolu vazo sayısı da artış gösterdi ve Azerbaycan'dan gelen toprakla birlikte zaman içerisinde bu sayı 83'e ulaştı. Aynı yıl, Şeref Holü'nün iç kısmında, kapının sağındaki duvara Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajının, solundaki duvara ise İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine yönelik taziye mesajının metni eklendi. 2000'de başlatılan değerlendirmeler sonucunda, anıt mezar kısmının altında yer alan bir alan, müze olarak düzenlenerek 26 Ağustos 2002'de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi adıyla açıldı. Mimari tarzı Anıtkabir'in genel mimarisi, 1940-1950 yılları arasındaki İkinci Ulusal Mimarlık Akımı döneminin özelliklerini taşır. Kompleksin mimarisinde İslam ve Osmanlı mimarileri bilinçli olarak tercih edilmemiştir. Anadolu'nun antik köklerine atıfta bulunan projende mimarlar, Halikarnas Mozolesi'ni örnek almıştır. Her iki yapının kompozisyonu da temelde, dikdörtgenler prizması şeklindeki ana kütlenin etrafını dıştan çevreleyen kolonlardan oluşur. Bu klasik üslubun Anıtkabir'de de tekrar edildiğini belirten Doğan Kuban, "Anadolu'ya sahip çıkma isteği nedeniyle Halikarnas Mozolesi'nin örnek alındığı"nı ifade eder. Amerikalı mimarlık tarihi araştırmacısı Christopher Wilson ise, anıt mezar kısmının çatısının projeden kaldırılmasıyla birlikte bu yapının "akropolisin tepesinde yer alan bir Helen tapınağını andıran, sade ve soyut, kolonlu bir ana bina" hâline geldiğini yazar. Aslanlı Yol'da yer alan aslan heykelleri ise, Anadolu'da hüküm sürmüş Hititlerin kullandığı sembollerdendir. Yapının iç mimarisindeki kolon ve kirişli döşeme sisteminin kemer, kubbe (daha sonra yapılan değişikliklerle kaldırıldı) ve tonozlu bir sistemle değiştirilmesiyle iç mimaride Osmanlı mimarisi kaynaklı öğeler kullanılmış oldu. Bunun yanı sıra revaklar, tören meydanı ve Şeref Holü'nün zemin döşemelerindeki ya da yapıların tavanlarındaki kilim motifli renkli taş süslemeleri de Selçuklu ve Osmanlı mimarilerindeki süslemelerin özelliklerini taşır. Atatürk'ün sekizgen planlı mezar odası, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki türbe mimarisi doğrultusundadır. Anıtkabir'deki bu farklı mimari tarzların karma bir şekilde kullanılmasını Onat, şu sözlerle ifade etmiştir: Anıtkabir'i "Türkiye'nin en çok Nazi etkisi olan yapısı" olarak tanımlayan Şevki Vanlı, totaliter bir kimlik taşıdığını belirttiği yapıyı "Roma kökenli, Nazi yorumlu" olarak değerlendirir. Doğan Kuban da 1950 yılında projede yapılan değişiklikler sonucunda yapının "Hitler tarzı bir yapıya" dönüştüğünü ifade eder. Wilson ise Anıtkabir'deki heykel ve kabartmaların sosyalist gerçekçiliğe benzediğini belirtir. Konumu ve yerleşim planı Anıtkabir, eski adı Rasattepe olan ve günümüzde Anıttepe olarak adlandırılan 906 m rakımlı tepede yer alır. İdari olarak Ankara'nın Çankaya ilçesine bağlı Mebusevleri Mahallesi'nde, Akdeniz Caddesi numara 31'de bulunur. Anıtkabir; Aslanlı Yol, tören alanı ve anıt mezar binasından oluşan Anıt Bloku ile çeşitli bitkilerden oluşan Barış Parkı olmak üzere iki ana kısma ayrılır. 750.000 m2lik toplam yüzölçümünün 120.000 m2sini Anıt Bloku, 630.000 m2sini Barış Parkı oluşturur. Anadolu Meydanı yönündeki merdivenle erişilen giriş kısmının devamında, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusundaki tören alanına kadar uzanan Aslanlı Yol olarak adlandırılan alle yer alır. Aslanlı Yol'un başında, dikdörtgen planlı Hürriyet ve İstiklâl kuleleri ve bu kulelerin önlerinde sırasıyla erkek ve kadın heykel grupları konumlanır. Her iki tarafında gül ve ardıçların yer aldığı Aslanlı Yol'un yine her iki yanında on ikişer adet aslan heykeli bulunur. Dikdörtgen planlı tören alanına üç basamakla erişilen yolun sonunda, sağ ve sol taraflarda sırasıyla Mehmetçik ve Müdafaa-i Hukuk kuleleri vardır. Üç yanı revaklarla çevrili tören alanının her bir köşesinde dikdörtgen planlı kuleler yer alır. Aslanlı Yol doğrultusunda, tören alanının girişinin tam karşısında Anıtkabir'in çıkışı bulunur. Çıkıştaki merdivenlerin ortasında Türk bayrağının dalgalandığı bir bayrak direği yer alırken çıkışın her iki yanında 23 Nisan ile Misak-ı Millî kuleleri vardır. Tören alanının köşelerinde yer alan Zafer, Barış, İnkılâp ve Cumhuriyet kuleleriyle toplam kule sayısı 10'a ulaşır. Alanı çevreleyen revaklarda Anıtkabir Komutanlığı, sanat galerisi ve kitaplık, müze ve müze müdürlüğü yer alır. Tören alanından, kolonatlarla çevrelenmiş anıt mezar kısmına ulaşılan merdivenin ortasında hitabet kürsüsü, her iki yanındaki duvarda ise birer kabartma bulunur. Şeref Holü olarak adlandırılan bölümde Atatürk'ün sembolik lahdi bulunurken bu kısmın altında Atatürk'ün naaşının yer aldığı mezar odası vardır. Anıt mezarın tam karşısında, tören alanını çevreleyen revaklarının bulunduğu kısmın ortasında ise İnönü'nün lahdi yer alır. Bölümleri Anıt mezar Dış mimarisi Dikdörtgen planlı anıt mezar binasının zemin ölçüleri 72 × 52 m, yüksekliği 17 m'dir. Betonarme bir yapı olup simetrik ve düzenli bir temel üzerine inşa edilen yapının temelden itibaren yüksekliği 22,8 m'dir. 18 m genişliğindeki Şeref Holü'nde, doğu-batı doğrultusunda uzanan 1000 mm derinliğinde ve 500 mm genişliğinde 27 kiriş yer alır. Kirişler, aralarında 5,5 m'lik mesafe bulunan kolon çiftleriyle desteklenir. Yapı, ön ve arka cephelerinde sekizer, yan cephelerinde ise on dörder olmak üzere 14,4 m yüksekliğindeki, 800 × 800 m ölçülerine sahip kare kesitli toplam 44 kolondan meydana gelen bir kolonatla çevrilmiştir. Dış duvarların çatıyla birleştiği yerde, saçakların altındaki kısımda yapıyı, Türk oyma sanatından oluşan mukarnas etkili bir korniş çevrelerken ön cephe dışındaki cephelerde, yağmur suyunun boşaltılması için çörtenler yer alır. Yapının kaplandığı sarı travertenler Eskipazar'dan, kolonların üzerindeki lento, korniş ve çörtenlerde kullanılan bej travertenler ise Kayseri'deki taş ocaklarından getirilmiştir. Kolonatın bulunduğu alanın beyaz mermer zemininde, kolonlar arasındaki boşluklara denk gelecek şekilde kırmızı mermer şeritlerin çevrelediği beyaz dörtgen alanlar vardır. Kolonatın tavanında ise; kısa kenarlarda yedişer, uzun kenarlarda on üçer adet olmak üzere toplam 40 adet fresk bulunur. Kasetler içindeki fresklerde açık gri, kiremit ve sarı renkleri kullanılmıştır. Ön ve arka cephelerde, ortadaki iki kolon arasındaki aralık diğerlerine göre daha geniş tutularak anıt mezarın basık kemerli beyaz mermer söveli ana girişi ve aynı eksendeki Atatürk'ün lahdi vurgulanır. Tören meydanına bakan cephesinin sol tarafındaki "Gençliğe Hitabe" ile sağ tarafındaki "Onuncu Yıl Nutku", taş kabartma üzerine altın varakla yazılmıştır. Anıt mezar kısmına, 8 m yüksekliğindeki 42 basamaklı merdivenle çıkılır. Merdivenlerin ortasında hitabet kürsüsünün yer alır. Beyaz mermerden yapılan kürsünün tören meydanına bakan cephesi sarmal şeklindeki oymalarla süslüdür ve ortasında Atatürk'ün "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözü yine oyma tekniğiyle yazılmıştır. Anıt mezara çıkan merdivenlerin sağında Sakarya Meydan Muharebesi, solunda ise Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu birer kabartma yer alır. Her iki kabartmada da Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler kullanılmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartmanın en sağında, "muharebenin ilk dönemindeki saldırılara karşı gerçekleştirilen savunma mücadelesi sırasında evlerini terk ederek vatanlarını savunmak için yola çıkanları" temsilen genç bir erkek ve iki at ile birer erkek ve kadın figürleri bulunur. Genç erkek, arkasına, geldiği yöne dönerek sol elini yumruk yaparak yukarıya kaldırıyordur. Bu grubun önünde, muharebe öncesini temsil eden çamura batmış bir kağnı, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın ile ayakta bir erkek ve diz çökmüş vaziyette ona, kınından sıyrılmış bir kılıç sunan bir kadın vardır. Bu grubun solunda yer alan yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk figürü, istila altında olan ve Türk ordusunu bekleyen halkı simgeler. Halkın yukarısında, uçar vaziyette ve Atatürk'e çelenk sunarak tasvir edilen bir zafer meleği figürü bulunur. Kompozisyonun en solunda ise "Vatan Ana"yı temsil eden yere oturur hâldeki kadın, muharebeyi kazanan Türk ordusunu temsil eden diz çökmüş hâldeki genç erkek ve zaferi temsil eden meşe figürü yer alır. Christopher Wilson, bu kabartmaları Arnaldo Foschini'nin projesindekilere benzetir. Başkomutan Meydan Muharebesi konulu kabartmanın en solunda yer alan birer köylü kadın, erkek çocuk ve attan oluşan grup, milletçe muharebeye hazırlık dönemini simgeler. Sağındaki bölümde yer alan Atatürk bir elini ileri uzatarak Türk ordusuna hedefi gösterir. Öndeki melek bu emri, borusu ile uzaklara ulaştırır. Bu bölümde iki de at figürü yer alır. Bundan sonraki bölümde, Atatürk'ün emri doğrultusunda taarruza geçen Türk ordusunun fedakârlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir erkek ile siperde ellerinde kalkan ve kılıçlı bir asker figürü yer alır. Önde ise elinde Türk bayrağı ile Türk ordusunu çağıran zafer meleği bulunur. Şeref Holü Atatürk'ün sembolik lahdinin yer aldığı Şeref Holü olarak adlandırılan yapının birinci katına, Veneroni Prezati adlı şirket tarafından yapılan bronz kapının ardından, ortadaki daha geniş, yanlardaki daha dar açıklığa sahip iki sıra kolonattan oluşan hazırlık mekânının ardından giriş yapılır. İç kısımda, kapının sağındaki duvarda Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajı, solundaki duvarda ise İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine yönelik taziye mesajı yer alır. Her iki yazıda da Emin Barın'ın yazı şablonu kullanılmıştır. Şeref Holü'nün iç yan duvarları Afyonkarahisar'dan getirilen kaplan postu beyaz mermer ve Hasandere'ten getirilen yeşil; zemin ile tonozların alt döşemesi ise Çanakkale'den getirilen krem, Hatay'dan getirilen kırmızı ve Adana'dan getirilen siyah mermerle kaplıdır. Hazırlık kısmındaki sütunlu geçişin iki yanında, tavandan yere kadar uzanan ve girişi çerçeveleyen, üzerinde kilim desenlerinin yer aldığı şerit hâlindeki mozaikler bulunur. Giriş kısmında, eşiklerin ardından siyah mermerle çevrilen enine dikdörtgen kırmızı mermerler yerleştirilerek Şeref Holü'nün üç giriş noktası işaretlenmiştir. Diğer iki girişe göre daha geniş olan orta girişte, hazırlık bölümünün ortasında, kırmızı ve siyah mermerlerden koç boynuzu motifleri, uzunlamasına dikdörtgen şeklindeki alanın dört yönüne yerleştirilmişken; diğer iki girişteki koç boynuzu motifleri, zeminin ortasında, uzunlamasına dikdörtgen alanlarda siyah mermer üzerine kırmızı mermerle oluşturulmuştur. Zeminin yan kenarlarını, siyah mermerin belirginleştirdiği, kırmızı mermer şeritten çıkan aynı malzemedeki dişlerin meydana getirdiği bir kenar süsü sınırlar. Dikdörtgen planlı Şeref Holü'nün uzun kenarlarında, hazırlık mekânındaki kenar süsü motifinin daha geniş ve kırmızı zemin üzerine siyah dişlerle yapılan bir uygulaması bulunur. Bunun dışında, atlamalı olarak siyah ve beyaz mermerlerin oluşturduğu bir yol, Şeref Holü'nün uzun kenarlarını sınırlar. Bu sınırların dışında, giriş kısmında yer alan koç boynuzu motiflerinin hizasında, belli aralıklarla yerleştirilen beşer adet uzunlamasına dikdörtgen bölümlerde ise siyah zemin üzerine beyaz mermerle yaba motifleri yerleştirilmiştir. Şeref Holü'nün yanlarında dikdörtgen planlı, mermer zeminli ve dokuzar adet çapraz tonozla örtülü, 2 × 35 m ölçülerinde ve 5 m yüksekliğinde birer galeri yer alır. Bu galerilere geçiş sağlayan mermer söveli yedi açıklığın aralarında kalan kısımlarda, ortadaki dikdörtgen şeklindeki beyaz mermeri çevreleyen bej renkli mermer şerit, kısa kenarlarda koç boynuzu motiflerini oluşturur. Her iki galerinin dokuzar bölümünün zemininde aynı anlayışla ancak farklı motiflerin oluşturduğu süslemeler yer alır. Soldaki galeride, girişten itibaren birinci bölümdeki bej mermerle çevrilerek oluşturulan beyaz mermer kare alanları, dört köşesinde siyah mermer şeritler atlamalı olarak ortalarındaki enine ve uzunlamasına dikdörtgen şeklindeki çevreler. Aynı galerinin ikinci bölümünde, merkezdeki enine dikdörtgen alanı çevreleyen siyah mermer şeritler uzun kenarlara doğru köşeli biçimde kıvrılarak koç boynuzu motifleri oluşturur. Üçüncü bölümde siyah şeritlerin dar ve geniş kullanımlarıyla meydana getirilen koç boynuzu motiflerinden bir kompozisyon yer alır. Dördüncü bölümde siyah mermer şeritlerden dikdörtgenin kısa kenarlarına soyutlanmış, parçalanarak yerleştirilmiş koç boynuzuna benzeyen motifler vardır. Beşinci bölümünde siyah ve beyaz mermerler ile dama taşına benzer bir kompozisyon oluşturulmuştur. Altıncı bölümde dikdörtgenin uzun kenarlarının ortasındaki uzunlamasına dikdörtgen alanların etrafındaki siyah şeritler, kısa kenarlarda kıvrılarak koç boynuzu motiflerini meydana getirir. Yedinci bölümündeki dikdörtgen alanın kısa kenarlarına yerleştirilen siyah mermer şeritlerin yaba motiflerini oluşturduğu bir kompozisyon yer alır. Sekizinci bölümde ortada uzunlamasına dikdörtgen alanı sınırlayan siyah şeritler, kısa ve uzun kenarları devam ettirerek kenarların üstünde dört yönde bir çift koç boynuzu oluştururken; dörtgenin köşelerine "L" şeklinde siyah mermerler yerleştirilmiştir. Son bölüm olan dokuzuncu bölümde ise, ortadaki dikdörtgenden çıkan şeritler dört yönde farklı olarak dikdörtgen alanlar meydana getirecek şekilde kapanır. Şeref Holü'nün sağındaki galerisinin giriş tarafından birinci bölümünün zemininde, ortadaki dikdörtgeni çevreleyen siyah şeritlerin iki çift koç boynuzu oluşturduğu bir kompozisyon yer alır. İkinci bölümünün zemininde, uzun kenarlara yerleştirilen ve siyah mermerden bir şeridin meydana getirdiği, birbirine sırtları dönük iki koç boynuzu, kendilerine dik olan ortadaki şeritle birbirine bağlanır. Üçüncü bölümünün zemininde, ortadaki kareyi altta ve üstte takip eden siyah mermer şeritler, uzun kenarlarda koç boynuzu oluştururlar. Dördüncü bölümünde, ortasında kare şeklinde beyaz mermer olan enine dikdörtgenin köşelerinden çıkan şeritler, koç boynuzu motiflerini meydana getirir. Beşinci bölümünde, kare alanın her köşesine siyah mermerle yaba motifleri işlenmiştir. Altıncı bölümündeki kare alanın kenarlarındaki siyah mermer şeritler, simetrik olarak birer koç boynuzu oluşturur. Yedinci bölümündeki siyah mermer şeritler, yaba motifleri ile bir kompozisyon yaratırlar. Sekizinci bölümünde karenin altındaki ve üstündeki koç boynuzları, siyah mermer şeritlerle birleşerek farklı bir düzenleme elde edilmiştir. Dokuzuncu ve son bölümünde ise kare alanın altına ve üstündeki yatay siyah mermer şeritler, koç boynuzu motifleri meydana getirir. Şeref Holü'nde dördü kapılı on sekiz tanesi sabit toplam yirmi iki pencerenin yanı sıra; girişin tam karşısında, Ankara Kalesi'ne bakan ve lahdin tam arkasında, diğer pencerelerden daha büyük bir pencere yer alır. Bu pencerenin bronz parmaklıkları, dört adet ay şeklindeki parçanın karşılıklı bir araya gelip, birbirlerine kelepçe ve kamalarla kenetlenerek yonca yaprağı motifi oluştururken bu motif de yanındaki yaprak motifine kenetlenir. Alttaki genişliği 1,4 m, üstteki genişliği 1,5 m, uzunluğu 3,45 m, yüksekliği ise 1,62 m olan lahit; büyük pencerenin yer aldığı, duvarları ve zemini Afyonkarahisar'dan getirilen beyaz mermerle kaplı nişin içinde, zeminden yüksekte konumlanır. Lahdin yapımında, Bahçe'deki Gavur Dağları'ndan getirilen kırkar tonluk iki adet yekpare kırmızı mermer kullanılmıştır. Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı, galerileri örten çapraz tonozların yüzeyi ve galerilerin tavanları mozaiklerle süslenmiştir. Şeref Holü'nün yan duvarlarında, her birinde altışar adet olmak toplam 12 adet bronz meşale kullanılmıştır. Yapının üstü ise düz kurşun çatıyla örtülüdür. Mezar odası Yapının zemin katındaki üzeri çapraz tonozlarla örtülü koridorlara, beşik tonoz tavana sahip eyvan şeklindeki mekânlar açılır. Sembolik lahdin tam altına denk gelen konumdaki Atatürk'ün naaşı, bu kattaki sekizgen mezar odasında, direkt olarak toprağa kazılmış bir mezarda bulunur. Odanın tavanı, her bir köşesindeki kaynaktan altın renginde ışık yayılan sekizgen bir ışıklıkla kesilmiş piramit şeklindeki bir külâhla kaplıdır. Odanın tam ortasında yer alan ve kıbleye bakan lahit, sekizgen bir alanla sınırlandırılmıştır. Mermer sandukanın çevresinde; Türkiye'nin 81 ili, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan'dan alınan toprakların olduğu pirinç vazolar yer alır. Mezarın içine ise, Atatürk'ün defnedildiği dönemde var olan Türkiye'nin 67 ilinden; Selanik'teki Atatürk'ün doğduğu evin bahçesinden; Busan, Güney Kore'deki Birleşmiş Milletler Anıt Mezarlığı'nda yer alan Türk askerlerin defnedildiği kısımdan ve Suriye'deki eksklav Türk toprağı statüsündeki Süleyman Şah'ın türbesinden alınmış topraklar konulmuştur. Zemin ve duvarları mermerle kaplı olan odada mozaik süslemeler yer alır. Aslanlı Yol Kurtuluş Savaşı'ndaki Büyük Taarruz'un başladığı tarih olan 26 Ağustos 1922 gününe atfen 26 basamaklı 4 m yüksekliğindeki merdivenin ardından ulaşılan Anıtkabir'in girişinden, tören meydanına kadar kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan 262,2 m uzunluğundaki 12,8 m genişliğindeki alle, her iki yanındaki aslan heykellerinden dolayı Aslanlı Yol olarak adlandırılır. Yolun iki yanında, "kuvvet ve sükûnet telkin edecek" bir biçimde oturmuş pozisyonda, mermerden yapılan ve 40 cm yüksekliğindeki kaidelere oturtulmuş, 24 Oğuz boyunu temsilen 24 adet aslan heykeli bulunur. Heykeller, "Türk milletinin birlik ve beraberliğini temsil etme" amacıyla çifter çifter sıralanmıştır. Hüseyin Anka Özkan, heykelleri yaparken İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yer alan Hitit dönemine ait Maraş Aslanı adı verilen heykelden esinlenmiştir. Yolun her iki yanında kurşun kalem ardıçları (Juniperus virginiana) ile güller yer alır. Yolun döşemesinde, Kayseri'den getirilen bej travertenler kullanılmıştır ve her bir taş karo arasında, arası çimle kaplı 5 cm'lik boşluklar bulunur. Aslanlı Yol'un başında Hürriyet ve İstiklâl kuleleri ve bu kulelerin önlerinde sırasıyla erkek ve kadın heykel grupları bulunur. Yol, sonundaki altı basamaklı merdivenle tören meydanına bağlanır. Erkek ve kadın heykel grupları Hürriyet Kulesi'nin önünde, üç erkekten oluşan, "Türk erkeklerinin Atatürk'ün ölümünden duydukları derin acıyı" ifade eden bir heykel grubu yer alır. Bir kaide üzerine yerleştirilmiş olan heykellerden sağdaki miğferli, kaputlu ve rütbesiz olanı Türk askerini, onun yanındaki kitap tutanı Türk gençlerini ve aydınlarını, gerisindeki yün başlıklı, keçe yamçılı ve sol elinde tuttuğu bir sopası olanı ise Türk halkını temsil eder. İstiklâl Kulesi'nin önünde ise üç kadından oluşan, "Türk kadınlarının Atatürk'ün ölümünden duydukları derin acıyı" ifade eden bir heykel grubu bulunur. Bir kaide üzerine oturtulmuş millî kıyafetler içindeki heykellerden kenarlardaki ikisi, yere kadar uzanan ve Türkiye'nin bereketini temsil eden, başak demetlerinden meydana gelen birer çelenk tutar. Sağdaki heykel, ileri uzattığı elindeki tasla Atatürk'e tanrıdan rahmet dilerken ortadaki heykeldeki kadın ise ağladığı yüzünü bir eliyle kapatır. Her iki heykel grubu da, 1 m yüksekliğindeki kaideleri dahil olmak üzere yaklaşık 6 m yüksekliğindedirler. Kuleler 8,8 × 10,85 m ölçülerinde dikdörtgen planlı, 7,2 m yüksekliğindeki Anıtkabir'deki on kulenin üzerleri; iç kısmı aynalı tonoz, dış kısmı ise tepelerinde mızrak ucu biçiminde bronz birer alem olan piramit şeklindeki çatılarla örtülüdür. Bu alemler, Türkiye kırsalı ile Orta Asya'daki Türk yerleşimlerinde rastlanan Türk göçebe çadırlarına benzer tasarımdadır. İç kısımlarının tavanlarında, her biri farklı olmak üzere Türk halı ve kilim motifleriyle oluşturulan freskler bulunan kulelerin iç ve dış cepheleri, Eskipazar'dan getirilen sarı travertenlerle kaplıdır. Beyaz taş sövelerle çevrili kapı ve pencerelerinin üzerlerindeki kemerli beyaz taş alınlıklarda, eski Türk geometrik süsleri ile bezenmiş, farklı desenlere sahip renkli mozaikler bulunur. Dış kısımlarında, Kayseri'den gelen bej travertenlerle imal edilmiş, yapıları saçakların altında dört tarafından saran Türk oyma işlerinden meydana gelen kornişler ve yağmur suyunun boşaltılması için çörtenler yer alır. İstiklâl Kulesi Aslanlı Yol'un girişinin sağında bulunan İstiklâl Kulesi'nin kırmızı taş zemininde sarı renkli taş şeritler, alanı dikdörtgenlere böler. Kule girişinin solunda kalan duvarın iç kısmındaki kabartmada, ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir erkek ile yanında bir kaya üzerine konmuş bir kartal yer alır. Kartal, gücün ve bağımsızlığın; erkek figürü ise Türk milletinin gücü ve kudreti olan orduyu temsil eder. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında ise tek sıra hâlinde turkuaz renkli çiniler bulunur. Duvarlarında ise yazı bordürü olarak Atatürk'ün bağımsızlıkla ilgili şu sözleri yazılıdır: "Milletimiz, en feci izmihlâlle nihayet buluyor gibi görünmüşken, kaydı esarete karşı evlâdını kıyama davet eden ecdat sesi kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son halâs mücadelesine davet etti." 1921 "Hayat demek mücadele, müsademe demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür." 1927 "Biz hayat ve istikâl isteyen milletiz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz." 1921 "Nısfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar." 1927 "Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Ya istiklâl ya ölüm!" 1919 Hürriyet Kulesi Aslanlı Yol'un girişinin solunda bulunan ve İstiklâl Kulesi'yle aynı ölçülere sahip Hürriyet Kulesi'nin kırmızı taş zemininde sarı renkli taş şeritler, alanı dikdörtgenlere böler. Kule girişinin sağında kalan duvarın iç kısmındaki kabartmada; elinde kâğıt tutan melek ile yanında şaha kalkmış bir at figürü yer alır. Ayakta duran bir kız olarak tasvir edilen melek, sağ elinde tuttuğu "Hürriyet Beyannamesi"ni temsil eden kâğıtla birlikte bağımsızlığın kutsallığını sembolize eder. At da özgürlük ve bağımsızlığın bir sembolüdür. Kulenin içinde, Anıtkabir'in inşaat çalışmalarını gösteren fotoğrafların yer aldığı sergi ile inşaatta kullanılan taş örnekleri bulunur. Duvarlarında ise Atatürk'ün özgürlük ile ilgili şu sözleri yazılıdır: "Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine müvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyakat edemez." 1927 "Bence, bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olabilmesiyle kaimdir." 1921 "Hürriyetin de, musavatın da, adaletin de dayandığı millî hakimiyettir." 1923 "Bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz." 1927 Mehmetçik Kulesi Aslanlı Yol'un tören meydanına ulaştığı bölümün sağında yer alan Mehmetçik Kulesi'nin kırmızı taş zemininde, köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kulenin dış cephesindeki kabartmada, cepheye giden olan Türk askerinin (Mehmetçik) evinden ayrılışı anlatılır. Kompozisyonda, elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen anne tasvir edilmiştir. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında tek sıra hâlinde turkuaz renkte çiniler; Müze Müdürlüğü bölümü duvarlarında ise gül rozeti motifinin çeşitli uygulamaları yer alır. Giriş kapısının hatılında, kabara motifi uygulanmıştır. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün Türk askeri ve kadınları hakkındaki şu sözleri yazılıdır: "Kahraman Türk neferi Anadolu muharebelerinin manasını anlamış, yeni bir mefkûre ile muharebe etmiştir." 1921 "Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur." 1923 "Bu milletin evlatlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için vahidi kıyası bulunamaz." Müdafaa-i Hukuk Kulesi Aslanlı Yol'un tören meydanına ulaştığı bölümün solunda yer alan Müdafaa-i Hukuk Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kule duvarının dış cephesindeki kabartmada, Kurtuluş Savaşı'nda millî hakların savunulması anlatılır. Kabartmada, bir elinde ucu yere dayanan kılıç tutarken diğer elini ileri uzatarak sınırları geçmeye çalışan düşmana "Dur!" diyen çıplak bir erkek figür tasvir edilir. İleri uzatılan elin altında bulunan ağaç Türkiye'yi, onu koruyan erkek figürü ise kurtuluş amacıyla birleşmiş olan milleti temsil eder. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün müdafaa-i hukuk ile ilgili şu sözleri yazılıdır: "Kuvayı Milliyeyi âmil ve iradei milliyeyi hakim kılmak esastır." 1919 "Millet bundan sonra hayatına, istiklâline ve bütün varlığına bizzat kendisi nigehban olacaktır." 1923 "Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez." 1919 "Türk milletinin kalbinden, vicdanından sanih ve mülhem olan en esaslı, en bariz arzu ve iman malum olmuştu: Kurtuluş." 1927 Zafer Kulesi Tören meydanının, Aslanlı Yol tarafındaki sağ köşesinde yer alan Zafer Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasında, siyah şeritlerle çevrelenmiş dikdörtgen alanda, şeritler köşegen yaparak merkezde kesişir. Dikdörtgenin meydana getirdiği her üçgen alana, siyah renkli birer üçgen yerleştirilmiştir. Dikdörtgenin her kenarında, sırtı dönük "M" harfi biçiminde bir motif bulunur. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel hâlde 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında ise tek sıra, turkuaz renkte çiniler yer alır. Giriş kapısının hatılında, kabara motifi uygulanmıştır. Kule içinde, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'ndan alarak Sarayburnu'ndaki donanmaya teslim eden top ve arabası sergilenir. Duvarlarında ise Atatürk'ün kazandığı bazı askerî zaferlerle ilgili şu sözleri yazılıdır: "Zaferlerin payidar neticeler vermesi ancak irfan ordusu ile kaimdir." (1923) "Bu vatan evlât ve ahfadımız için cennet yapılmaya layık, elyak bir vatandır." (1923) "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." (1921) Barış Kulesi Tören meydanının uzak köşesinde, Zafer Kulesi'nin karşısında yer alan Barış Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasında, siyah şeritlerle çevrelenmiş dikdörtgen alanda, şeritler köşegen yaparak merkezde kesişir. Dikdörtgenin meydana getirdiği her üçgen alana, siyah renkli birer üçgen yerleştirilmiştir. Dikdörtgenin her kenarında, sırtı dönük "M" harfi biçiminde bir motif yer alır. Batı revakına bakan duvarın dış kısmında bir kuş sarayı vardır. Duvarlarının iç kısmında Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini anlatan kabartmada, tarımla uğraşan köylüler, tarlalar ve ağaçlar ile yanlarında kılıcını uzatan bir asker figür tasvir edilir. Türk ordusunu temsil eden asker, vatandaşları korur. Kulenin içinde, Atatürk'ün 1935-1938 yılları arasında kullandığı Lincoln marka, tören ve makam otomobilleri sergilenir. Duvarlarında ise Atatürk'ün barış ile ilgili şu sözleri yazılıdır: "Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir." 1935 "Yurdda sulh cihanda sulh" "Hayatı millet tehlikeye maruz kalmadıkça harb bir cinayettir." 1923 23 Nisan Kulesi Tören meydanının dışarı açılan merdivenlerinin sağında yer alan 23 Nisan Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. İç duvarında yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'deki açılışını temsil eden kabartmada, ayakta duran ve bir elinde anahtar, diğerinde ise kâğıt tutan bir kadın yer alır. Kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıyken anahtar ise meclisin açılışını sembolize eder. Kule içinde Atatürk'ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenir. Duvarlarında ise meclisin açılışıyla ilgili Atatürk'ün şu sözleri yazılıdır: "Bir tek karar vardı: O da, hakimiyeti milliyeye müstenit, bilâkayduşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek." 1919 "Türkiye Devleti'nin yegâne ve hakiki mümessili yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir." 1922 "Bizim noktai nazarlarımız, kuvvetin, kudretin, hâkimiyetin, idarenin, doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır." 1920 Misak-ı Millî Kulesi Tören meydanının dışarı açılan merdivenlerinin solunda yer alan Misak-ı Millî Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kule duvarının dış cephesindeki kabartmada, bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konulan dört elden tasvir edilir. Bu kompozisyon ile vatanın kurtarılması amacıyla yemin eden millet sembolize edilir. Kulenin duvarlarında ise Atatürk'ün Mîsâk-ı Millî ile ilgili şu sözleri yazılıdır: "Düsturu halâsımız olan misakı millîyi safhai tarihe yazan milletin demir elidir." 1923 "Millî hudutlarımız dahilinde hür ve müstakil yaşamak istiyoruz." 1921 "Millî benliği bulmıyan milletler başka milletlerin şikârıdır." 1923 İnkılâp Kulesi Anıt mezarın sağında yer alan İnkılâp Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasındaki dikdörtgen alan kısa kenarlarda siyah, uzun kenarlarda ise kırmızı taşla çevrelenmiş; mekânın kenarları siyah taş şeridin meydana getirdiği tarak motifi ile sınırlanmıştır. Kulenin iç duvarında yer alan kabartmada, birer el tarafından tutulan iki meşale tasvir edilir. Zayıf ve güçsüz bir elin tuttuğu, sönmek üzere olan meşale ile çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu; güçlü bir elin göklere doğru kaldırdığı ışıklar saçan diğer meşale ile ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk'ün Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı devrimler simgelenir. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün inkılâplarla ilgili şu sözleri yazılıdır: "Bir heyeti içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki, temeddün etmesine imkânı fenni ve ihtimali ilmi yoktur." 1923 "Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz." 1937 Cumhuriyet Kulesi Anıt mezarın solunda yer alan Cumhuriyet Kulesi'nin kırmızı taş zemininin ortadaki dikdörtgen siyah bölümü, siyah renkli şeritler bir kilim motifi oluşturacak şekilde sarar. Kulenin yan duvarının dış kısmında bir kuş sarayı yer alır. Duvarlarının iç kısmında ise Atatürk'ün cumhuriyet ile ilgili şu sözü yazılıdır: "En büyük kuvvetimiz, en şayanı emniyet mesnedimiz, hakimiyeti milliyetimizi idrak etmiş ve onu bilfiil halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi fiilen ispat eylemiş olduğumuzdur." Tören meydanı Aslanlı Yol'un sonunda yer alan 15.000 kişi kapasiteli tören meydanı, 129 × 84,25 m ölçülerinde dikdörtgen bir alandır. 373 dikdörtgene bölünen zeminin her bir bölümü; küp şeklindeki siyah, sarı, kırmızı ve bej renkli travertenler kullanılarak Türk halı ve kilim motifleri oluşturacak şekilde döşenmiştir. Siyah travertenlerle sınırlanan bir alanda yer alan meydanın tam ortasındaki kompozisyonda, kırmızı ve siyah travertenlerin oluşturduğu eşkenar dörtgen şeklindeki motifi, siyah taşlarla yaba motiflerinin kırmızı taşlarla çevrelenerek geniş kenar süslemesinin uzun kenarlarına dizilir. Kısa kenarlarında yarım eşkenar dörtgenlere sahip aynı kenar süslemesinin zeminini, "çapraz" motifleri tek veya ikişerli olarak doldurur. Alanda yer alan siyah travertenlerle çevrelenmiş daha küçük boyuttaki dikdörtgen bölümlerin tamamının göbek kısmında tam, kenarların ortasında ise yarım eşkenar dörtgen şeklinde birer motif yer alır. Ortadaki siyah taşları çevreleyen kırmızı taşlardan oluşan tam eşkenar dörtgenden çıkan kırmızı şeritler köşegenler oluşturur. Alana, dört tarafında yer alan aşağı doğru üç basamaklı merdivenle erişilir. Tören alanının üç tarafı revaklarla sarılı olup bu revaklar Eskipazar'dan getirilen sarı travertenlerle kaplıdır. Revakların zeminlerinde sarı travertenlerle çevrelenmiş siyah travertenlerin oluşturduğu dörtgen bölümler atlamalı olarak yer alır. Tören meydanının uzun kenarlarındaki revaklarda bu dörtgenlerin her biri, revaka açılan pencere veya kapı hizasında, çift kolonatlı kısmında ise her bir kolon çiftinin arasındaki zeminde bulunur. Revakların tonoz örtülü galerilere sahip zemin katında dikdörtgen biçimli pencereler vardır. Kuleleri birbirine bağlayan revakların tavanlarındaki kasetler içerisinde yer alan Türk kilim motiflerinin merkezlerine, birbirinden ayrı şekilde iki koç boynuzu işlenmiştir. Koç boynuzu desenleriyle çevrelenen çerçevelerin ortalarında, her kule arasındaki kolonatta 11 kere tekrarlanan dikdörtgen bir bölüm bulunur. Zafer ile Barış kuleleri arasındaki kolonatta yer alan tavan freskleri ise 25 kez tekrarlanmış olup merkezdeki dikdörtgen kısımda yer alan iki koç boynuzu motifi birleşiktir ve diğer kolonatlardaki motiflerden farklı bir motif oluşturacak şekilde işlenmiştir. Açık ve koyu sarı, kiremit, bordo, beyaz ve koyu gri renklerinin kullanıldığı kolonatların tavanlarındaki fresklerin toplam sayısı 69 adettir. Tören meydanının Çankaya yönündeki girişinde yer alan 28 basamaklı merdivenlerinin ortasında; tepesinde Türk bayrağının dalgalandığı, yüksekliği 29,53 m, taban çapı 440 mm, tepe çapı 115 mm olan çelik bir bayrak direği yer alır. Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmayı Kenan Yontunç tasarlarken kabartmanın kaideye uygulamasını Nusret Suman gerçekleştirmiştir. Alegorik şekillerden meydana gelen kabartmada; meşale ile medeniyet, kılıç ile taarruz, miğfer ile savunma, meşe dalı ile zafer, zeytin dalı ile ise barış simgelenir. İsmet İnönü'nün lahdi Barış ve Zafer kuleleri arasındaki 25 açıklı kolonatın olduğu kısmın 13. ve 14. kolonları arasında İsmet İnönü'nün sembolik lahdi bulunur. Tören meydanı seviyesindeki bej traverten kaplı kaide üzerinde yer alan lahit, Topçam'daki ocaklardan çıkarılan pembe renkli siyenit ile kaplıdır. Lahdin önünde yine aynı malzemeden yapılan sembolik bir çelenk yer alır. Lahdin sol yüzünde İnönü'nün komutanlığında kazanılan İkinci İnönü Muharebesi sonrasında Ankara'ya çektiği telgraftan alıntıya şu şekilde yer verilmiştir: Metristepe'den, 1 Nisan 1921Saat 6.30'da Metristepe'den gördüğüm vaziyet: Bozüyük yanıyor düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir.Garp Cephesi Komutanı İsmet Lahdin sağ tarafında ise Atatürk'ün bu telgrafa cevaben gönderdiği telgraftan şu alıntı yer alır: Ankara, 1 Nisan 1921Garp Cephesi Kumandanı ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi İsmet Paşa'yaSiz orada yalnız düşmanı değil milletin makûs talihini de yendinizBüyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Lahdin altında bulunan mezar odası ve sergi salonuna, batı kolonlarının dış duvarından açılan kapıdan giriş yapılır. Kısa koridorun solunda, birinci kata çıkan merdivenler ile, duvar ve tavanları lif takviyeli betondan meydana gelen dikdörtgen biçimli kabul salonuna ulaşılır. Tavanda, duvarlara doğru eğimli masif meşe kafes yer alır. Zemini granitle kaplı olan bölümde, meşe iskeletli deri koltuklar ve İnönü ailesinin ziyaretleri sırasında yazdıkları özel defterin konulduğu masif meşeden kürsü bulunur. Kabul salonunun solunda sergi salonu, sağında ise mezar odası yer alır. İnönü'nün fotoğrafları ve birtakım şahsi eşyalarının sergilendiği vitrinler ile İnönü'nün hayatını ve yaptıklarını konu alan bir belgeselin yayımlandığı sinevizyon bölümünün yer aldığı sergi salonunun tasarımı kabul salonuna benzerdir. Önce ahşap ardından ise bronz bir kapıyla girilen kare planlı mezar odası, kesik piramit şeklindeki bir tavanla örtülüdür. Odanın batı duvarında kırmızı, mavi, beyaz ve sarı renkli camlardan geometrik desenli vitray pencere ve kıble yönünde bir mihrap vardır. Mihrabın kavsarası ve tavanı altın renkli mozaikle kaplıdır. Beyaz granitle kaplı zemin üzerinde, yine beyaz granitle kaplanmış ve kıbleye bakan, İnönü'nün naaşının yer aldığı bir sanduka bulunur. Odanın güney duvarında ve girişin iki yanında dikdörtgen nişler içindeki altın yaldızlı bir şekilde İnönü'nün şu sözleri yazılıdır: Cumhuriyetin, bütün vatandaşları eşit tutan bütün vatandaşlara aynı hakkı veren esas prensibinden vazgeçmek bizim için imkan haricindedir.İsmet İnönü Aziz Türk Gençleri!Bütün çalışmalarımızda ileri insan, ileri millet ve yüksek insan cemiyeti hedef olarak gözlerinizin önünde durmalıdır. Kudretli vatansever bir nesil olarak Türk Milletini omuzlarınız da taşıyacaksınız.19.05.1944 İsmet İnönü Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi Misak-ı Millî Kulesi'nin giriş kapısından başlayan, revakların içinden İnkılâp Kulesi'ne ulaşan, Şeref Holü'nün altından devam ederek Cumhuriyet Kulesi'ne ve oradan da yine revakların içinden Müdafaa-i Hukuk Kulesi'ne çıkan kısım, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak hizmet verir. Misak-ı Millî ile İnkılâp kuleleri arasındaki birinci bölümde, Atatürk'e ait eşyalar ile Atatürk'ün balmumu heykeli sergilenir. İkinci bölümünde; Çanakkale Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni konu alan üç panorama yağlı boya tablonun yanı sıra Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'na katılan komutanlardan bazılarının portreleri ile savaşın çeşitli anlarının resmedildiği yağlı boya tablolar yer alır. İkinci bölümü çevreleyen koridordaki 18 galeride yer alan tematik sergi alanlarından meydana gelen üçüncü bölümünde; Atatürk dönemine ilişkin olayların kabartmalar, maketler, büstler ve fotoğraflarla anlatıldığı galeriler yer alır. Cumhuriyet Kulesi ile Müdafaa-i Hukuk Kulesi arasında yer alan dördüncü ve son bölümünde ise Atatürk'ün çalışma masasında tasvir edildiği bir balmumu heykeli ve Atatürk'ün köpeği Foks'un doldurulmuş bedeninin yanı sıra, Atatürk'e ait kitaplardan oluşan Atatürk'ün özel kitaplığı bulunur. Barış Parkı Anıtkabir'in yer aldığı tepenin 630.000 m2lik kısmını oluşturan ve Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" özdeyişinden ilham alınarak çeşitli ülkelerin yanı sıra Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen bitkilerin yer aldığı alandır. Doğu Parkı ve Batı Parkı olmak üzere iki bölümden oluşan parka; Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs, Mısır, Norveç, Portekiz, Tayvan, Yugoslavya ve Yunanistan olmak üzere 25 ülkeden çeşitli tohum veya fidanlar gönderildi. Günümüzde Barış Parkı'nda 104 türden yaklaşık 50.000 adet bitki bulunur. Park, 1960'ların sonu ya da 1970'lerin başından itibaren ziyaretçilere kapalıdır. Hizmetlerin yürütülmesi, törenler, ziyaretler ve diğer etkinlikler Proje yarışması, inşası ve açılışı döneminde kompleksin sorumluluğu Bayındırlık Bakanlığına aitti. Anıtkabir'in yönetimi ve bünyesindeki hizmetlerin yürütülmesi, 14 Temmuz 1956'da yürürlüğe giren 6780 sayılı Anıt-Kabir'in Her Türlü Hizmetlerinin Maarif Vekâletince İfasına Dair Kanun ile birlikte Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarlığına verildi. Bu dönemde; kara, deniz ve hava kuvvetleri ile jandarma teşkilâtına mensup askerlerden meydana gelen bir muhafız taburu da, Barış Parkı'nda yer alan bir kışlada konuşlanmaya başladı. Bakanlıklar arasında gerçekleştirilen iç yazışmalarla 1974'te, Millî Eğitim Bakanlığının sorumlulukları Kültür Bakanlığına geçti. 6780 sayılı kanunun yerine 15 Eylül 1981'de yürürlüğe giren 2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun ile birlikte, Anıtkabir'deki tüm işlerin sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına devredildi. Anıtkabir'de yapılan ziyaretler ve törenlere ilişkin esaslar, 2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun'un 2. maddesi maddesi uyarınca hazırlanan ve 9 Nisan 1982'de yürürlüğe giren yönetmelikle düzenlenir. Yönetmeliğe göre Anıtkabir'deki törenler; devlet başkanı veya temsilcisinin katıldığı ya da millî bayramlar ile Atatürk'ün 10 Kasım'daki ölüm yıl dönümünde düzenlenen 1 numaralı törenler, devlet protokolüne dahil kişilerin katıldığı 2 numaralı törenler ve bu iki tür törene katılanlar dışında kalan bütün gerçek kişiler ile tüzel kişi temsilcilerinin katıldığı 3 numaralı törenler olmak üzere üçe ayrılır. Muhafız bölük komutanının tören subayı olduğu 1 numaralı törenler, Aslanlı Yol'un girişinden başlar ve subaylar, lahde bırakılacak çelengi taşır. Yabancı devlet başkanlarının katıldıkları dışındaki törenlerde İstiklâl Marşı'nın bir kaydı çalınırken 10 Kasım'daki törenlerde 10 subay, tören boyunca saygı nöbeti tutar. Bölük komutanı ya da bir subayın tören subayı olduğu ve İstiklâl Marşı'nın çalınmadığı 2 numaralı törenler de yine Aslanlı Yol'un girişinden başlar. Bu tip törenlerde lahde bırakılacak çelengi astsubay ve erler taşır. Takım komutanı ya da bir astsubayın tören subayı olduğu İstiklâl Marşı'nın çalınmadığı 3 numaralı törenler ise tören meydanından başlar ve çelenk, erler tarafından taşınır. Her üç tür törende de, ziyaret öncesinde Anıtkabir Komutanlığına yazılı olarak verilen metinlerin yer aldığı ve ziyaretçiler ise bu yazılı olan metinlere imzalarını attığı farklı ziyaret defterleri tutulur. Yönetmeliğe göre törenlerin düzenlenmesi, Anıtkabir Komutanlığına aittir. Törenlerin yanı sıra Anıtkabir; tarihte farklı siyasi oluşumları destekleyen ya da bu oluşumların karşısında olan çeşitli gösteri, miting ve protestolara da ev sahipliği yapmıştır. Yönetmenliğin yürürlüğe girmesinden itibaren ise, Atatürk'e saygı amacı dışındaki her türlü tören, gösteri ve yürüyüş yapılması yasaktır. İstiklâl Marşı dışında bir marş ya da müzik çalınmasının da yönetmelik gereği yasak olduğu Anıtkabir'deki ses ve ışık gösterilerinin ise Anıtkabir Komutanlığınca belirlenen saatlerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılacak protokol esaslarına göre yapılabileceği belirtilir. Çelenk koyma ve törenleri Devlet Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ile Ankara Garnizon Komutanlığının iznine bağlıdır. Törenlerin güvenliğinden Ankara Garnizon Komutanlığı sorumludur ve güvenlik önlemleri; Ankara Garnizon Komutanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından alınır. Anıtkabir Komutanlığının devlet bütçesiyle karşılanamayan gereksinimlerini sağlama amacıyla Anıtkabir'deki binasında 1968'de kurulan Anıtkabir Derneği, günümüzde faaliyetlerini Mebusevleri'ndeki binasında sürdürür. Güvenlik 29 Ağustos 1986'da, Barış Parkı'nda çıkan bir yangında yaklaşık 6 dönüm ağaçlık alan yandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, yangın öncesinde aldıkları telefonlarda, Celâl Bayar'ın Anıtkabir'e olası bir defnine karşı olduklarını belirten kişilerin Anıtkabir ve başka yerlerde yangın başlatma tehditlerini aldıklarını ifade ettiler. Ertesi gün, Barış Parkı'nın yanı sıra Ankara'nın çeşitli bölgelerinde birkaç yangın daha meydana geldi. Yangını söndüren emniyet yetkileri, önceki gün gerçekleşen yangında tam olarak söndürülemeyen korların sıcaktan tekrar alev alması sonucu çıktığı yönünde açıklama yaparken Genelkurmay Başkanlığı tarafından yangının sabotaj olma ihtimaliyle ilgili bir soruşturma başlatıldı. Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı tarafından 12 Eylül 1986'da yapılan açıklamada, her iki yangında da bir kastın bulunmadığı ve ilk yangının, kuru otlar arasında bulunan cam parçalarının güneş ışınlarını yansıtarak bu otların tutuşması ya da atılan bir sigara izmariti sonucu; ertesi günkü ikinci yangının ise ilk yangında tam sönmeyen ağaç köklerinden oluştuğu belirtildi. 19 Ağustos 1987'de, Anıtkabir'deki askerî birimlerin kaldığı binada, gerçekleşen bir patlama sonrasında çıkan yangın, aynı gece söndürüldü. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği, yangının, elektrik kontağı sonucu meydana geldiğini bildirdi. 18 Ağustos 2003'te, yine Barış Parkı'nda çıkan ve "kuru otların yandığı ve birkaç ağacın zarar gördüğü" belirtilen yangın ise aynı gün içerisinde söndürüldü. Türk emniyet birimleri tarafından 28 Ekim 1998'de gerçekleştirilen harekâtlarda, o yılın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında Anıtkabir'e birtakım saldırılar düzenleme girişiminde oldukları gerekçesiyle bazı Hilâfet Devleti mensupları yakalandı. 11 Eylül saldırılarından iki gün sonra, 12 Eylül 2001'de, Türkiye'nin Köln Başkonsolosluğu tarafından Dışişleri Bakanlığına geçilen mesajda "henüz belirlenemeyen bir terör örgütü"nün, 11 Eylül saldırılarına benzer bir saldırıyı Anıtkabir'e de gerçekleştirme hazırlığında olduğunun belirtilmesi üzerine Anıtkabir'deki güvenlik önlemleri arttırıldı. Sembolik değeri Açılışıyla birlikte Anıtkabir, yalnızca Atatürk ile ilgili değil, hem Türklerle ilgili anma veya hatırlatma törenlerinin merkezlerinden biri hem de "modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sembollerinden biri" hâline geldi. Zaman zaman gerçekleştirilen protestoların Anıtkabir'de tamamlanması talebinde bulunulurken Wilson bunun gerekçesini, protestocuların "şikâyetlerin, doğrudan Atatürk'ün kendisine iletilebilmesi" olarak gösterir. Anıtkabir ziyaret defterine yazılan bazı yazılarda, direkt Atatürk'e hitap edilerek şikâyetler ya da istekler dile getirilir. Wilson, Atatürk hayattaymışçasına kendisine şikâyet ve isteklerin yer aldığı mektupların yazılıp Anıtkabir'e gönderildiğini belirterek bu durumun "Türk ulusunun gözünde Atatürk'ün ölümsüzlüğü ... Anıtkabir'in de onun ikamet ettiği, ... sahiden yaşadığı ve resmî bir devlet kurumu olan PTT aracılığıyla mektup alabildiği bir yer olduğu fikrini pekiştirdiği"ni ifade eder. Anıtkabir'e yapılan ziyaretleri Mekke'deki Kâbe'ye yapılanlarla karşılaştıran Carol Delaney, Anıtkabir'i "seküler bir hac mekânı" olarak tanımlar. Amerikalı antropolog Michael E. Meeker ise Anıtkabir'e yapılan ziyaretlerdeki hiyerarşik düzene göre çelenk bırakma ritüelini, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı'nda yapılan Galebe Divanı törenlerine benzetir ve "vatandaş ile kurucu, ulus olmanın dayattığı bir sınırlamalar sistemi içerisinde etkileşime geçerler" ifadesini kullanır. Bruce Trigger'ın "uzun yürüyüşlerdeki abidevi nitelik, devletin haşmetini simgeler" ifadesine dayanarak Wilson, hem Atatürk'ün lahdine ulaşmak için yürünen mesafe hem de çelengi bırakmak için eğilinmesi hem de bunları yaparken bir saygı gösterisi olarak lahde sırtın dönülmemesine atıfta bulunarak bu ritüellerdeki fiziksel zorluklara dikkat çeker. Kültürel etkileri Haziran 1966-Ağustos 1987 arasında tedavülde kalan 20 Türk lirası, Ocak 1997-Ocak 2006 arasında tedavülde kalan 5.000.000 Türk lirası ve Ocak 2005-Ocak 2010 arasında tedavülde kalan 5 Yeni Türk lirası banknotlarının arka yüzünde, Anıtkabir'in bir tasviri yer alıyordu. 10 Kasım 1953'te, Anıtkabir'in açılışı dolayısıyla Türkiye'de basılan posta pullarında; 1963'te, Türkiye'de basılan Ankara Binaları Pul Serisindeki bir pulda ve aynı yıl, Atatürk'ün ölümünün 25. yıl dönümü dolayısıyla İran ve Pakistan'da basılan pullarda Anıtkabir'in tasvirlerine yer verildi. Ülkenin ulusal darphanesi tarafından basılan 2008 tarihli ve Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e taşınmasının 60. yıldönümü anısına basılan 2013 tarihli gümüş hatıra paralarının arka yüzünde Anıtkabir'in birer tasviri yer aldı. Orkun Uçar ile Burak Turna'nın yazdığı 2004 çıkışlı Metal Fırtına romanında Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetlerine ait uçaklar tarafından bombalanarak yıkılan Anıtkabir'in enkazında Atatürk'ün naaşına rastlanılmaz. Uçar'ın yazdığı 2005 çıkışlı devam romanı Metal Fırtına 2: Kayıp Naaşta ise Atatürk'ün naaşının hikâyesi anlatılır. İsmail Ünver'in 2005 çıkışlı Anıtkabir Soygunu adlı fantastik bilimkurgu romanı, Nurettin İğci'nin ise Bıcırık serisinin 2008 çıkışlı Bıcırık Anıtkabir'de adlı çocuk kitabı bulunur. Beyoğlu, İstanbul'da yer alan Miniatürk'te, Mayıs 2003'teki açılışından itibaren yer alan maketler arasında Anıtkabir'in maketi de yer alır. Bu maket, Nisan 2015 itibarıyla yenilenmiş olarak sergilenmeye devam eder. Mayıs 2004'te Konyaaltı, Antalya'da açılan ve 2018'de Kepez'e taşınan Kepez Açık Hava Müzesi'nde sergilenen maketler arasında kompleksin maketi de bulunur. İlki Ocak-Şubat 2014'te ANKAmall'da olmak üzere birkaç kez gerçekleştirilen Worldminia adlı sergideki maketler arasında Anıtkabir'inki de yer almıştır. Extramücadele'nin Mustafa Kemal Türbesi adlı heykelinde, Anıtkabir'in anıt mezar kısmı, çatı kısmının köşelerine birer adet minare eklenerek tasvir edilmiştir. 10 Kasım 2006'da, İzmir'deki Konak Meydanı'nda açılan Anıtkabir İzmir'de adlı sergide, Anıtkabir'i ziyaret etmiş hissiyatı yaratma amacıyla Anıtkabir'in yerleşim planına uygun olarak kompleksteki unsurların görsellerine yer verilmişti. Sergi, 2010 yılına kadar devam etti. Anıtkabir, Mimarlık dergisinin Mayıs-Haziran 2003 tarihli sayısında duyurulan anket sonucu oluşturulan Türkiye'de Çağdaş Mimarlığın (1923-2003) Önde Gelen 20 Eseri listesinin 7. sırasında yer aldı. Kaynakça Özel Genel Konuyla ilgili yayınlar Dış bağlantılar 360tr.com'daki sanal Anıtkabir gezisi Çankaya'daki yapılar Ankara'daki cumhuriyet dönemi yapıları 1953'te tamamlanan yapılar 1953'te Türkiye'de kurulan oluşumlar 1953'te Ankara Türkiye'deki betonarme yapılar Türkiye'deki Neoklasik mimari Türkiye'deki anıt mezarlar Atatürk anıtları Türk lirası üstünde görünen yapılar
### Human: Erzincan (il) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Erzincan, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümü’nde Tarihi İpek Yolu'nun üzerinde yer alır. 2020 nüfus sayımına göre il nüfusu 234.431'dir. Bu nüfusun %81,5'i şehirlerde yaşamaktadır. İlin yüzölçümü 11.815 km2'dir. İlde km2'ye 20 kişi düşmektedir. Merkez ilçeyle beraber 9 ilçe, 15 belediye, bu belediyelerde 159 mahalle, ayrıca 522 köy bulunmaktadır. Tarihçe Tarih öncesi çağlarda Urartu egemenliğinde olan bölge doğu-batı, güney-güneybatı yol güzergahlarında olması ve tarihi İpek Yolu’nun Erzincan’dan geçmesi sebebiyle tarih boyunca önemini korumuştur. Bu ticari kaygılar bölgeye Urartular haricinde Hititleri, Medleri, Persleri, Makedonları ve Romalıları da çekmiştir. Uzun süre doğu ve batının çekişmesine sahne olan Erzincan, 7. yüzyıldan itibaren Müslüman akınlarına uğramış, birkaç defa Bizanslılar ve Araplar arasında el değiştirmiştir. 1071 Malazgirt zaferiyle Türkler Anadolu’ya girmiş ve zaferin hemen arkasından Sultan Alparslan'ın kumandanlarından Emir Mengücek tarafından Kemah civarında İlk Türk Beyliği olan Mengüçlü Beyliği kurulmuştur. Mengücek Beyliği 1228'e kadar devam etmiş, Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alâeddin Keykubad tarafından sona erdirildikten sonra Erzincan, Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliğine girmiştir. 1230'da Anadolu Selçukluları ile Harzemşahlar arasındaki Yassıçemen Muharebesi'ne sahne olan Erzincan Moğol istilasına uğramıştır. kısa bir dönem sonra İlhanlılar'ın egemenliğine girmiştir. İlhanlılar yöreyi beylerle (Vali) yönetmişlerdir. Son İlhanlı valisi olan Alaaddin Eretna ilhanlı hükümdarı Bahadır Han'ın ölümü (1335) üzerine İlhanlılarla olan bağını keserek görünüşte Celayirîler'e bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Böylece Erzincan 1335-1381 yılları arasında Eretna Devleti'nin hakimiyeti altında kalmıştır. Eretna Devleti'nin Erzincan'daki yöneticisi Pir Hüseyin'in 1379 yılında ölümü üzerine Mutahharten Bey yönetimi ele geçirerek; aynı yıl adına para bastırıp ve hutbe okutarak Erzincan merkez olmak üzere bağımsızlığını ilan etmiş ve Erzincan Beyliği'ni kurmuştur. 1401'de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı egemenliğine katılan Erzincan kısa bir süre sonra Timur'un istilasından kurtulamamış ve devamında 1419'da Karakoyunlular'ın, 1455'te Akkoyunlular'ın eline geçmiştir. Otlukbeli ilçesinde 11 Ağustos 1473 tarihinde, Fatih Sultan Mehmet ve 100 bin kişilik Osmanlı ordusu ile Uzun Hasan ve 70 bin kişilik Akkoyunlu ordusu arasında gerçekleşen Otlukbeli Savaşı'nda kazanan Osmanlılar bölge üzerinde tam bir hakimiyet kurmamışlar, bir süre yerel beylerin yönetiminde bırakılmış, 1514'te Yavuz Sultan Selim tarafından savaşsız bir şekilde Osmanlı devletine katılmıştır. Erzincan 17. yüyılda Celali isyanlarından, 19. yüzyılda da ova köylerini basan Dersim aşiretlerinden zarar görmüştür. I. Dünya Savaşı'nda Sarıkamış Savaşı'nın galibi General Nikolay Yudeniç komutasındaki Rus Kafkasya Ordusu 1915 yılının yaz aylarında Anadolu'ya taarruza geçmiş ve Erzincan'a kadar ilerlemiştir. Malazgirt'te karşı karşıya kalan iki ordu arasındaki savaşı'nı Osmanlı ordusu kazanmış ve Rus ordusu Malazgirt'i terk ederek Van'a doğru çekilmiştir. Böylece Türkler Malazgirt'te kazanarak yerleştikleri toprakları 844 yıl sonra, yine Malazgirt'te kazanarak korumuşlardır; ancak Rus ordusu geri dönerek 2 Temmuz 1916'da Erzincan Muharebesi'ni kazanarak Erzincan'ı işgal etmiştir. Rus ordusu ile birlikte hareket eden ayrılıkçı Ermeni çeteleri de Erzincan'a inmişler, 18 Aralık 1917 de Sovyet hükûmeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de Rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak Ermeni çeteleri katliama varan birçok kanlı olaya sebep olmuştur. Kazım Kara Bekir komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan'ı 22 Şubat 1918 de Tercan'ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır. Erzincan depremleri Erzincan tarihinde değişik şiddetlerde 30’dan çok deprem olmuştur. Erzincan, 1939 ve 1992'da gerçekleşen iki büyük depremde büyük hasar görmüş binlerce insanını kaybetmiştir. 1939 depremi 20. yüzyılda yeryüzünde görülen 15 büyük depremden biridir. Bu depremde 32.000 kişi ölmüş, 4.125 kişi de ağır yaralanmıştır. 14.401 bina yıkılmış, 4.043 bina da ağır hasara uğramıştır. Deprem bölgesindeki kurtarma çalışmaları günlerce devam etmiştir. Özellikle Erzincan, Şebinkârahisar, Alucra, Fatsa, Erbaa ve Niksar cezaevlerindeki mahkûmlar büyük fedakarlıkla kurtarma çalışmalarına katılmışlardır. Bu çalışmalarından ötürü 241 mahkûmun para cezalarının tümü ve geri kalan cezalarının 4/5’ini bağışlayan bir kanun kabul edilmiştir. Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşasına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana getirilmiştir. Erzincan'da yıkıcı bir başka deprem de 13 Mart 1992'de yaşanmıştır. Bu deprem 6,8 büyüklüğünde olmuş, 653 kişi hayatını kaybetmiştir. Erzincan Bölgesinde son 1000 yıl içinde şiddeti 7’ den daha büyük 10’dan fazla deprem yaşanmıştır. Başbağlar Katliamı 5 Temmuz 1993'te akşam üzeri 100'e yakın PKK mensubu Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünü bastı. Ezanın okunduğu sırada camiye giren örgüt mensupları cemaati zorla dışarı çıkardı. 1,5 saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekler kurşuna dizildi, burada 29 sivil katledildi. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu, köy camii ve halkevi yakıldı. Yakılan evlerde saklanan 1'i kadın 4 kişi de yanarak can verdi. 11 Temmuz 2005 tarihinde PKK'lılar Tunceli-Erzincan Karayolu'nu kesmiş, araçlarda bulunan yolcuların para ve ziynet eşyalarına el koyan PKK'lılar 1 askeri kaçırarak olay yerinden uzaklaşmıştır. Coğrafya Erzincan Doğu Anadolu Bölgesi'nin Kuzey Batı bölümünde yukarı Fırat havzasında 39 02 ve 40 05 kuzey enlemleri ile 38 16 ve 40 45 doğu boylamları arasında yer almaktadır. Yüzölçümü 11.815 km² olup il merkezinin denizden yüksekliği 1.185 metredir. İlçeleri; Çayırlı, Erzincan, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü'dür. Birinci derecede deprem kuşağı üzerinde olan ilin 1939 Erzincan depreminden sonra şehir merkezi, şimdiki yerinde yeniden kurulmuştur. Erzincan ili genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Dağlar çeşitli yönlerde belli bir sıra içerisinde uzanır. Güneybatıdan Munzur Dağları, Kuzeybatıdan Refahiye Dağları il sınırlarına girer. Doğudan Erzurum'dan gelerek, batıya doğru uzanan Karasu Nehri ve Kop Dağları il alanını derinlemesine, aralarında geniş düzlükler bırakacak şekilde böler. Dağlar il topraklarının yaklaşık % 60'ını kaplar. Esence Dağı (Keşiş), ilin en yüksek noktasını (3.549 m) oluşturmaktadır. Köhnem Dağı 3.045 m, Sipikör Dağı 3.010 m, Mayram Dağı 2.669 m, Kop Dağı Tünel'nin geçtiği Kop Dağı 2.963 m, Mülpet Dağı 3.065 m, Munzur Dağları 3.449 m, Kazankaya Dağı 2.531 m, Ergan Dağı 3.256 m, Dumanlı Dağları 2.618 m ve Coşan Dağı 2.976 m'dir. Erzincan ilinde ovalar, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan dağ sıraları arasındaki çöküntü alanlarında yer alır. Ovalar birbirine boğazlarla bağlanmıştır. Erzincan ovası, doğu-batı yönünde uzanır. Denizden yüksekliği 1.218 m olan ovanın uzunluğu 40 km, toplam alanı ise 500 km²'dir. Kuzeyinde, doğu-batı yönünde uzanan bir fay hattı vardır. Kalın bir alüvyon tabakasıyla kaplı olan ovada, sulu tarım yapılmaktadır. Orta verimlilikte olup, buğday, şekerpancarı ve fasulye yetiştirilmektedir. Fırat vadisinin iki yanında Sansa Boğazı'na dek olan alandaki çok sayıda düzlükler, Tercan ovalarını oluşturur. En genişi 180 km²'lik, Çadırkaya (Pekeriç) ovasıdır. Denizden yüksekliği 1.450 m ile 1.500 m arası olan bu ova kalın bir alüvyon tabakası ile örtülmüştür. İl toplam alanının, 1/20'sini yaylalar kaplamaktadır. Güneyde Munzur Dağlarının uzantıları üzerinde, özellikle Koşan Dağı yöresindeki yaylalar, seyrek ve kısa otlarla kaplıdır. Yer yer meşeliklere rastlanmaktadır. Daha doğuda Erzurum-Erzincan-­Bingöl sınırında bulunan Cemal Dağları'nın, Erzincan'da kalan uzantıları üzerinde, verimli yaylalar bulunmaktadır. Önemlileri arasında Çimen, Melan ve Sarıçiçek yaylaları zengin bitki örtüsüne sahip ilin en büyük ve en önemli akarsuyu Fırat ırmağıdır. Fırat 43,8 m³/sn ile 1320 m³/sn arasında değişen debisi ile sulama, enerji ve su sporları amaçlarıyla kullanılmaktadır. Tercan ovalarında Fırat'a, kuzeybatıda Keşiş Dağlarından çıkan, çayırlık dere ile güneydoğuda tuzla suyu katılır. Tercan ovasında suların birleştiği yerden itibaren Fırat'ın en büyük kolu karasu adını almaktadır. Yine Tercan Barajı ve Hidroelektrik Santrali buradadır. Erzincan ovasında Fırat ırmağı iki yandan Mercan, Kom, Cimin, Pahnik ve Sürperen suları ile Çardaklı köyüne adını veren Çardaklı deresini alır. Irmak, Erzincan ovasından sonra, Bağıştaş'e kadar derin bir yatak içerisinde akar. Fırat ırmağı Kemaliye ilçesinde Kadıgölü suyu ile Miran suyunu aldıktan sonra, ilçenin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında Keban Baraj Gölü ile Elazığ il sınırına girer. Refahiye ilçesinin bir kısmından çıkan suların dışındaki tüm suları bünyesinde toplar. Refahiye ilçesinin bu suları Çukurdere ve Orçul Çayı aracılığı ile Kelkit çayına dökülür. Bölgedeki bütün akarsular kısa boylu sel karakteri taşıyan dere ve çaylardır. İlkbahar mevsiminde eriyen kar suları ve yağan yağmurlarla kabarır, zaman zaman taşkınlara neden olurlar. İl sınırları içerisinde coğrafi önemi olan göl yoktur. Çayırlı ilçesinde Yedi göller ve Aygır gölü, Otlukbeli ilçesinde Otlukbeli Gölü, Kemaliye ilçesinde ise Kadıgölü gibi küçük göller bulunmaktadır. Ormanlar Refahiye ve Kemah çevresinde meşe, gürgen, dış budak ve sarı çam olarak yoğunlaşmıştır. İl topraklarının 911.479 ha yaklaşık yüzde 76.57 si erozyona maruzdur. Akarsular İlin en büyük ve en verimli akarsuyu Karasu Irmağı'dır. Karasu Irmağı Fırat’ın en önemli iki kolundan biridir. Tercan ovaları ve Erzincan Ovası boyunca akar, Kemaliye ilçesinin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında il sınırlarını terkeder. Karasu Irmağı geçtiği yol boyunca Çayırlık Dere, Tuzla Suyu, Mercan, Kom, Cimin, Pahnik ve Sürperen Suları, Çardaklı Deresi, Kadıgölü Suyu ile Miran Suyunu toplar. Dağlar Erzincan dağlık ve platoluk bir coğrafyadır. Jeolojik yapı itibarıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü zamanlarda oluşmuştur. Doğudaki Tercan Ovası, özel bir jeolojik yapı gösterir. Yöre, başkalaşım kayaçları arasına yerleşmiş geniş düzlükler ve dördüncü zamanda oluşmuş alüvyonlarla kaplıdır. İl topraklarının % 60’ını dağlar kaplar. Dağlar çeşitli yönlerde, sıralı uzanır. Güneybatıdan Munzur, kuzeybatıdan Refahiye Dağları il alanına girer. Doğudan Erzurum’dan gelerek batıya doğru uzanan Karasu, il alanını derinlemesine, aralarında geniş düzlükler bırakacak şekilde böler. Erzurum’un Aşkale İlçesinden batıya doğru uzanan Tercan Düzlükleri, kuzeyden ve batıdan Kop Dağları’nın uzantılarıyla çevrilidir. Tercan Düzlüklerinin bulunduğu çukurluğun batısında, Mülpet ve Keşiş Dağları bulunmaktadır. Kop Dağları, Çayırlı ilçesinin batısında iki kola ayrılmaktadır. Birinci kol, Erzincan il merkezinin kuzeyine doğru uzanır. İkinci kol güneydoğuya dönerek, önce Keşiş, sonra Mülpet Dağları’nı oluşturur. Coşan Dağı, ilin en yüksek (3976 m.) noktasıdır. Çukurluğu, doğudan Dumanlı ile Maryam Dağı sınırlar. Güneyinde ise Koşan, Murdelor, Eşilbaba Dağları bulunur. Erzincan Ovası’nın kuzeybatısında, Doğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz bölgelerini birbirinden ayıran Refahiye Dağları uzanır. Refahiye ilçesinin doğusunda Çimen Dağları, güneyinde Kutlutepe Dağı, güneybatısında ise Gülen Dağı bulunur. Güneydeki Munzur Sıradağlarının kuzeye bakan yamaçları ile Karasu Vadisinin sağ yakasında Karadağ, Çölen, Vank Dağları Kemah ilçesinin belli başlı yükseltileridir. İlin en kayalık ve sarp yeri Kemaliye, Kemah ve İliç ilçeleridir. Erzincan’ın dağları genellikle çıplaktır. Erzincan ilinin yüksekliğine göre dağları: Göller Erzincan'ın doğal gölleri : Bitki örtüsü Erzincan Lawson yalancı servisi'nin (Latince: Chamaecyparis lawsonia) Türkiye'de doğal olarak yetiştiği tek yerdir. Geniş yapraklılardan Zeytin (Latince Olea europea), Zakkum (Latınce:Nerium oleander), Okaliptüs (Latince: Eucalyptus camaldulensis) endemik olarak yetişmektedirler. İğne yapraklılardan Fıstık çamı (Latince: Pinus pinea) en çok görülen türdür. Erzincan’da 276 endemik tür bulunmaktadır. Akarsu boylarında görülen kavak ve söğütlüklerin dışında, kısa ömürlü, cılız, otsu bitkiler yaygındır. Refahiye ve Kemah çevresinde, meşe, gürgen, dişbudak, sarıçam, bulunur. Köylerde ise; kiraz, şeftali, kayısı, elma, armut, erik, ceviz gibi meyve ağaçları vardır. Bundan başka, çok az miktarda ardıç, kavak gibi ağaç türleri ile böğürtlen, yemiş, geven, üvez, yabani gül, yabani erik, yabani ahlat, yabani alıç gibi ağaççıklara da rastlanmaktadır. Dumanlı Dağları, sarıçam ormanlarıyla kaplıdır. İklim Karasal iklim özelliklerine sahip olan Erzincan Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Elâzığ ve Malatya dışındaki diğer tüm illerden daha ılıman bir iklime sahiptir. Doğu Anadolu ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş niteliği taşıyan Erzincan iklimi Doğu Anadolu Bölgesi basınç kuşaklarına, ilin yüzey şekilleri ve yükseltilerine göre yer yer farklılıklar göstermektedir. yıllık sıcaklık ortalaması 11,6 °C'dır. Çevre illere göre daha uzun ve sıcak yaz mevsimi yaşamaktadır. Kış mevsiminde ise, doğudan gelen Sibirya kaynaklı hava kütlesinin tesirinde kaldığı zamanlarda, oldukça sert kış günleri yaşanmaktadır. Don olayı genel olarak Kasım ayında başlayıp, Nisan ortalarına kadar sürmektedir. Erzincan ilinin ortalama kar yağışlı gün sayısı 21,9 toplam karla örtülü gün sayısı 29,4’dür. Kar yağışları da Ekim ayı sonlarında başlayıp, Nisan ayına kadar sürmektedir. Yağış itibarıyla, yıllık 32.5 mm.’lik yağış ortalamasına sahiptir. En yağışlı mevsim ilkbahardır. Genel olarak en fazla yağış Kasım ayında, en az yağış da Ağustos ayında kaydedilmektedir. Erzincan ili yıllık nem ortalaması (bağıl nem) %63,34’dür. Dört tarafı dağlarla çevrili olan il merkezinde aşırı yağışlı dönemlerde özellikle dağların bitki örtüsü açısından zayıf olmasından dolayı sel basmaları söz konusu olabilmektedir. Yeraltı sularının bolluğu ve Erzincan Ovasını sulayan Fırat nehri ve yan kollarının varlığı nedeniyle kuraklık yaşanmamaktadır. Erzincan'ın çoğunlukla dağlık oluşu nedeniyle Merkez, Kemah, Kemaliye ve Üzümlü ilçelerinde kısmen mikroklima özelliği hissedilmektedir. Yönetim İllerde protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezi yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Büyükşehir dışındaki illerde yerel yönetim, şehirler düzeyindedir. Belediye Başkanı, belediye sınırları içinde kalan seçmenin oy çokluğu ile seçilir. Aynı seçmen İlçe Belediye Meclisi için de oy kullanarak ilçelerin belediye meclislerini oluşturur. İldeki bütün seçmenler ayrıca il genel meclisi için de oy kullanarak, İl Genel Meclisinin oluşumunu sağlarlar. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanır İl genel meclisi ve belediye meclisi üye sayıları ilçe nüfusuna göre, kontenjandan kalan sayıların partilere dağılımı ise D'Hondt Sistemine göre belirlenir (Kanun:2972-Madde:23) İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresinin karar organıdır, başkanını üyeleri arasından gizli oyla seçer. Ayrıca, İl Genel Meclisi kendi içinden gizli oyla bir yıl görev yapacak 5 kişilik İl Encümenini seçer. Merkezi yönetim, Vali ve İl Müdürlerinden oluşur. İl Özel İdaresi (İl Genel Meclisi ve İl Encümeni) seçilmişlerden oluşur, ancak Vali başkanlığında görev yapar. Yerel yönetim ise belediye başkanları ve belediye meclislerinden oluşur. Erzincan Valisi,1975-Ahlat doğumlu Hamza AYDOĞDU 'dur. Ağustos 2023/376 sayılı kararla Aksaray Valisi iken atanmıştır. Erzincan Belediye Başkanı, Bekir Aksun (MHP), 31 Mart 2019 seçimlerinde %42,36 oy oranıyla seçilmiştir. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre Erzincan İl Genel Meclisi üye sayısı, 11 AK Parti, 6 MHP ve 5 CHP olmak üzere 22'dir. Erzincan Belediye Meclisi ise 14 AK Parti, 6 CHP ve 11 MHP olmak üzere 31 üyeden oluşur. 2018 Genel seçimleri sonucu, Erzincan'ı temsilen TBMM'de AK Parti'den 2 milletvekili (Süleyman Karaman, Burhan Çakır) seçilmiştir. Nüfus Güncel Nüfus Değerleri (TÜİK 6 Şubat 2023 verileri ) Erzincan ili nüfusu: 239.223'dir. Bu nüfusun % 82,11' i şehirlerde yaşamaktadır (2021 sonu). İlin yüzölçümü 11.815  km2'dir. İlde  km2'ye 20 kişi düşmektedir. (Bu sayı Merkezde 109’dur.) İlde yıllık nüfus artış oranı % 0,79 olmuştur. Nüfus artış oranı en yüksek ve en düşük ilçeler: Kemaliye (% 2,69)- Otlukbeli (-% 3,35) 06 Şubat 2023 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 9 İlçe, 15 belediye, bu belediyelerde 159 mahalle ve ayrıca 522 köy vardır. {| class="wikitable" |-bgcolor="#33FFCC" | colspan="12" |2022 yılı sonunda Erzincan ili ve ilçelerinin yerleşim yeri ve nüfusla ilgili sayısal bilgileri |- |-bgcolor="#CCFFCC" |İlçe |Nüfus 2021 |Nüfus 2022 |Nüfus Artışı % |Belediye Sayısı |Mahalle Sayısı |Köy Sayısı |Köy Nüfusu |Şehir nüfusu |Şehirde oturan % |Alanı  km2| km2'ye düşen kişi|- |Çayırlı |8.383 |8.112 | -3,29 |1 |3 |47 |3.468 |4.644 |57,25 |1062 |8 |- |İliç |9.109 |8.905 | -2,27 |1 |4 |58 |4.192 |4.713 |52,93 |1382 |6 |- |Kemah |7.374 |7.363 | -0,15 |1 |10 |73 |4.434 |2.929 |39,78 |2311 |3 |- |Kemaliye |5.033 |5.170 |2,69|1 |11 |61 |2.634 |2.536 |49,05 |1207 |4 |- |Merkez|163.470 |166.181|1,65 |3 |85 |59 |12.038 |154.143 |92,76 |1521 |109|- |Otlukbeli |2.577 |2.492 |-3,35|1 |3 |10 |536 |1.956 |78,49 |320 |8 |- |Refahiye |11.367 |11.269 | -0,87 |1 |5 |121 |7.044 |4.225 |37,49 |1808 |6 |- |Tercan |16.110 |15.653 | -2,88 |4 |17 |70 |4.908 |10.745 |68,64 |1614 |10 |- |Üzümlü |13.928 |14.078 |1,07 |2 |21 |23 |3.538 |10.540 |74,87 |591 |24 |- |-bgcolor="#AFEEEE" |Erzincan|237.351|239.223|0,79|15|159|522|42.792|196.431|82,11|11.816|20'|} İlin yıllara göre nüfusları Doğal Kaynaklar Erzincan'ın yıllık ortalama güneşlenme süresi 6,2 saattir. İldeki derelerde ve yan kollarında inşa edilen 10 adet baraj ve hidroelektrik santraliyle (HES) su enerjisinden faydalanılmaktadır. Erzincan 27 milyon ton kömür rezervine sahiptir ve yılda yaklaşık 65 bin ton kömür tüketilmektedir. İl sınırları içerisinde Kaynarca Kaynağı, Ilıca Kaynağı, Çermik (Kırkgözeler) Kaynağı, Ekşisu (Saztepe) ve Ekşisu (Bögert) olmak üzere 5 tane Jeotermal saha bulunmaktadır. Erzincan ilinde orman kaynakları 300.384,0 hektardır. Orman alanlarının % 36’sını koru, % 64’ünü baltalıklar oluşturmaktadır. Erzincan İli’nde su kaynakları; akarsular, yeraltı suları, baraj ve suni göller olmak üzere üç grupta toplanır. Erzincan (Göyne) Barajı, Tercan Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Karakaya Mertekli Regülatörü ve Yeraltı Suları ve Kaynak Sular (Ekşisu, Bögert Maden Suları gibi). Fırat Nehri civarındaki kuyulardan belediyenin açmış olduğu sondajlar vasıtasıyla Erzincan’a su temin edilmektedir. Erzincan İli özellikle krom yatakları bakımından oldukça zengindir. Demir ve manganez kaynakları da bulunmaktadır. Sanayide kullanılan asbest, kireçtaşı, jips, perlit, tuz gibi kaynaklara da sahiptir. Ekonomi Erzincan genelinde sanayi çok gelişmemiştir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tarım bakımından ilin ova kesimiyle yüksek bölgeler arasında önemli farklılıklar vardır. Yüksek ve dağlık kesimde hayvancılık ön plana çıkmaktadır. Erzincan Ovasının batı kesimlerinde ve Üzümlü ilçesinde bağ ve bahçelik alanlar yaygındır. Yükseklik arttıkça kuru tarım egemen olmaya başlar. Erzincan organize Sanayi Bölgesi kurulmuş ancak doluluk oranı henüz %34'tür. Ticaret daha çok il merkezinde toplanmıştır. Tarımsal ve hayvansal ürünler, küçük esnaf ve sanatkarların üretimi olan mamuller ve çeşitli sanayi mamullerinin faaliyetleri, iç piyasa faaliyetlerini oluşturur. Turizm Erzincan ili keşfedilmeyi bekleyen birçok doğal güzelliğe sahiptir. Dört tarafı dağlarla çevrili bölge özellikle doğa sporları açısından çok cazip olanaklar sunmaktadır. Kemah, Kemaliye ve Refahiye İlçeleri bu tür faaliyetler için çok zengin seçenekler içermektedir. İl merkezinde Ilıca, Beytahtı, Girlevik Şelalesi, Çayırlı İlçesinde Aygır Gölü, Kemah’ta Soğuk Sular, Kemaliye’nin kendine has mimarisi, Otlukbeli ilçesinde doğal sit alanı olarak da kabul edilen Otlukbeli Gölü, Refahiye İlçesinde Dumanlı Dağları ve ormanlar ile Sakaltutan mevkiindeki Yıldırım Akbulut Kayak Tesisleri, Üzümlü’de, Bayırbağ Mesire Yeri ve Hıdırellez Gölü, Tercan’da ise Ağ Baba akla ilk gelen önemli yerleridir. İl, coğrafi yapısı itibarıyla genel olarak kış sporları, su sporları ve doğal güzellikleri olan mesire alanları ile de turizm için çok yönlü özellikler taşımaktadır. Urartu medeniyetinin günümüze ulaşmış en sağlam kentlerinden biri olan ve Arkeolojik sit olarak koruma altına alınan Altıntepe Ören Yeri de Erzincan sınırları içerisinde bulunmaktadır. 2011 verilerin göre Erzincan'da konaklayan ve geceleyen turist sayısı 113.427'dir. Bunun 1.620'si yabancı turisttir. Erzincan'ın yöresel olarak meşhur tatlarından "cimin üzümü" Üzümlü ile özdeşleşmiş ve Erzincan döneri de bilinen tatları arasındadır. Hititler ile Urartular uygarlıklar döneminden günümüze kadar gelen Kemah Kalesi, şehir merkezinde bulunan Terzibaba Türbesi, Hıdır Abdal Sultan Türbesi ve Melik Gazi Türbesi, Tercan'da bulunan Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan Saltukoğulları Hükümdarı II. İzzeddin Keykavus'un kızı Mama Hatun için yaptırdığı Mama Hatun Külliyesi, yine Tercan ilçesi Üçpınar köyünde bulunan ve 1854 yılında yapıldığı düşünülen Abrenk Kilisesi, Ekşisu adı verilen böğert maden suyunun da elde edildiği Ekşisu kaplıcaları, Kemaliye ilçesinde bulunan Buz ve Ala mağaraları ile Refahiye ilçesinde bulunan, Köroğlu ve annesi Mihr-i Vefa’nın yaşadığı belirtilen Köroğlu Mağarası, görülmeye değer yerler arasındadır. Ulaşım Erzincan, E-80 Karayolu üzerinde kurulmuştur. 382 km devlet yolu, 797 km il yolu vardır. Çevre illern hepsine karayolu bağlantısı bulunmaktadır. Demiryolu ile ulaşım 11 Aralık 1938 yılında gar binasının hizmete girmesiyle başlamıştır. Türkiye’nin kuzey demiryolu hattını oluşturan Haydarpaşa-Kars bağlantısı Erzincan’dan geçmektedir. 4 Eylül 1988'de sivil hava trafiğine de açılan Erzincan Yıldırım Akbulut Havalimanından İstanbul, Ankara ve İzmir'e tarifeli uçuşlar yapılmaktadır. Konum Bilgileri Tablosu Eğitim 1967 yılında Erzincan Kız Öğretmen Okulu ile temelleri atılan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi olarak 12 fakülte, 3 yüksekokul, 3 enstitü,12 meslek yüksekokulu, 12 koordinatörlük ve 16 uygulma ve araştırma merkezi ile eğitim öğretime devam etmektedir. İlde, ilk ve orta seviyede eğitim-öğretim, Milli Eğitim Müdürlüğüne ne bağlı okullarda yapılmaktadır. Yaygın eğitim ise Halk Eğitim Merkezi aracılığıyla yürütülmektedir. Kültür Dil Erzincan ilinde kullanılan Türk şivesinin Doğu Anadolu ağızları içindeki konumu Prof. Dr. Leyla Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması'' (Türk Dil Kurumu yayınları: 630, Ankara 1996) adlı çalışmasına göre, ilçe bazında ayrı gruplarda yer alır: Erzincan Mutfağı Yörede geleneksel beslenme düzeni etkinliğini sürdürmektedir. Beslenmenin temelini buğday ve buğday ürünleri ile hayvansal gıdalar oluşturur. Bulgur, yarma, tarhana, erişte, dövme en çok tüketilenlerdir. Özellikle bulgur, çok sayıda yemek türünde kullanılır. Kışlık, besin maddeleri hazırlanmasının yöre halkının yaşamında önemli bir yeri vardır. Bulgur, gendime (aşurelik buğday), tarhana, yarma, erişte kış için hazırlanan ürünlerin başlıcalarıdır. Ayrıca çeşitli sebzeler ve meyveler kurutularak, reçel yapılarak değerlendirilmektedir. Yöre mutfağı yemek türleri bakımından zengindir. Bunların çoğunluğunu hamur yemekleri oluşturur. Eşgili, kesme çorba (un çorbası), yaprak sarma başlıca yemek türleridir. Ayrıca su böreği ve özellikle kete ve tatlılar çokça tüketilen hamur işlerindendir. Spor 2020-2021 sezonunu, futbol takımı 24 Erzincanspor, 2. Lig grup 5.si olarak tamamlamıştır. BAL takımı Ulalar Belediye Spor ve Futbol kadınlar 3.liginde Gençler Gücü S. devam etmektedir. Ayrıca voleybol bölgesel liglerinde 2 takımdan Erzincan Gençlik 2. lige çıkmıştır. Ziraat Türkiye Kupası'nda 24 Erzincanspor, 4. tura kadar çıkmış ve Ümraniyespor'a elenmiştir. Önemli spor tesisleri: Erzincan 13 Şubat Şehir Stadyumu (12.981), 13 Şubat Spor Salonu (1.626), Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu (1.000) ve Ergan Dağı Kayak Merkezi'dir. Ayrıca bakınız Erzincan 1939 Erzincan Depremi 1992 Erzincan depremi Erzincan ilindeki yerleşim yerleri listesi Erzincan Beyliği Erzincan Üniversitesi Kaynakça Notlar Dış bağlantılar Erzincan Valiliği Erzincan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Erzincan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü YerelNET
### Human: 2001 hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: 2001 (MMI) pazartesi günü başlayan yıl. Olaylar Ocak 8 Ocak - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı hizmete girdi. 10 Ocak - ABD Federal Ticaret Komisyonu, AOL-Time Warner'ın kurulması için America Online ve Time Warner'ın birleşmesini onayladı. 15 Ocak - Vikipedi kuruldu. 20 Ocak - George W. Bush Amerika Birleşik Devletleri'nin 43. başkanı oldu. 21 Ocak - İsrail ve Arap muhalifleri arasındaki Taba Zirvesi Mısır'da başladı. 24 Ocak - Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, silahlı saldırıda çapraz ateşe tutularak öldürüldü. 31 Ocak - Uzay turisti Amerikalı Dennis Tito'nun, 2 Rus kozmonotla “yıldızlara” yolculuğu başladı. Şubat 12 Şubat - NEAR Shoemaker uzay aracı, 433 Eros'un "eyer" bölgesinde aşağı indi ve bir asteroite iniş yapan ilk uzay aracı oldu. 19 Şubat - 2001 Türkiye ekonomik krizi: MGK aylık olağan toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan tartışma piyasaları etkiledi. Birkaç saat içinde Merkez Bankası'ndan yaklaşık 5 milyar dolar çekildi. 26 Şubat - Daft Punk ikinci stüdyo albümleri Discovery'i yayınladı. Mart 2 Mart - Bamyan Buda heykelleri, Taliban tarafından dinamitlenerek imha edildi. 3 Mart - Başbakan Bülent Ecevit'in görüşmek üzere davet ettiği Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı'na atandı. 24 Mart - Apple, uzun zamandır beklenen yeni nesil işletim sistemi Mac OS X'i, Mac OS X 10.0 sürümüyle piyasaya sürdü. Yaklaşık yüzde 10 pazar payıyla, en çok kullanılan ikinci masaüstü işletim sistemi olmaya devam ediyor. 29 Mart - Yaşar Üniversitesi kuruldu. Nisan 1 Nisan Hollanda'da eş cinsel evlilik yasallaştırılarak, Dünya üzerinde eşcinsel evlilik ilk defa yasal bir hüküm kazandı. Eski Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Milošević, savaş suçları suçlamasıyla yargılanmak üzere özel kuvvetleri polise teslim etti. 14 Nisan - İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İzmir Ekonomi Üniversitesi kuruldu. 22 Nisan - Muhammed Emin Tokcan liderliğindeki eylemciler İstanbul Swiss Otel'i bastılar. Yaklaşık 12 saat süren rehin alma eylemi kansız sona erdi. 28 Nisan - İlk uzay turisti Amerikalı Dennis Tito'yu taşıyan Soyuz TM-32, Baykonur Uzay Üssü'nden kalktı. Mayıs 6 Mayıs - Uzay turisti Dennis Tito, Soyuz TM-31 ile Dünya'ya geri döndü. (Soyuz TM-32, yeni bir cankurtaran gemisi olarak Uluslararası Uzay İstasyonu'na yanaşmıştır.) 7 Mayıs - Bosna-Hersek'in Banja Luka kentinde Ferhad Paşa Camii'ni yeniden inşa etme girişiminde bulunuldu. Ancak tören, 300 yaşlı Boşnak'a şiddet uygulayan Sırp milliyetçilerinin kitlesel ayaklanmalarıyla sonuçlandı. 13 Mayıs - Silvio Berlusconi, İtalya genel seçimlerini kazanarak ikinci kez İtalya başbakanı oldu. 12 Mayıs - Estonya, 2001 Eurovision Şarkı Yarışması'nı 198 puanla kazandı. 22 Mayıs - Derin Ekliptik Araştırmaları sırasında büyük bir trans Neptün ötesi cisim (28978 Ixion) bulundu. 24 Mayıs - 16 yaşındaki Temba Tsheri, Everest Dağı'nın zirvesine tırmanan en genç kişi oldu. Haziran 22 Haziran - Anayasa Mahkemesi, laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle Fazilet Partisi'nin temelli kapatılmasına karar verdi. Fazilet Partisi üyesi Nazlı Ilıcak ile Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin düşürülmesine karar verildi. 29 Haziran - Dünyaca ünlü İtalyan sanatçı Eros Ramazzotti'nin Türkiye'deki en büyük konseri İstanbul'daki Ali Sami Yen Stadyumu'nda yapıldı. Temmuz 3 Temmuz - Vladivostok Air'ın 352 sefer sayılı uçuşu: Tupolev Tu-154M tipi yolcu uçağı, Rusya'nın Irkutsk Uluslararası Havalimanı'na iniş yaklaşırken kaza yaptı. Kazada 145 kişi öldü. 2 Temmuz - Dünyanın ilk bağımsız yapay kalbi Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Robert Tools'a yerleştirildi. 13 Temmuz - Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Pekin'e 2008 Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapma hakkını verdi. 16 Temmuz Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, 2001 Çin-Rusya Dostluk Antlaşması'nı imzaladı. FBI, Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasası'nın bir hükmünü ihlal ettiği için Dimitri Sklyarov'u Las Vegas'taki bir toplantıda tutukladı. 20-22 Temmuz - 27. G8 zirvesi, İtalya'nın Cenova komününde gerçekleşti. Küreselleşme karşıtı hareketin üyeleri tarafından toplantıya karşı büyük gösteriler düzenlendi. Bir gösterici (Carlo Giuliani), bir polis tarafından öldürüldü. Protestocular tarafından karargah olarak kullanılan bir okula polis saldırısı sırasında diğerleri de yaralandı. Ağustos 14 Ağustos - Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. 21 Ağustos - NATO, Makedonya Cumhuriyeti'ne barışı koruma gücü göndermeye karar verdi. 25 Ağustos - Üzeyir Garih cinayeti: İş insanı Üzeyir Garih, Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklanarak öldürüldü. Katil zanlısı Yener Yermez olaydan 10 gün sonra memleketi Kayseri'de yakalandı. 31 Ağustos - 2001 Irkçılığa Karşı Dünya Konferansı, Güney Afrika'nin Durban kentinde gerçekleşti. Eylül 4 Eylül - Tokyo DisneySea, Tokyo Disney Resort'un bir parçası olarak Urayasu, Chiba, Japonya'da açıldı. 5 Eylül - John Cage, As Slow as Possible isimli parçayı bestelemeye başladı. 2640 yılında tamamlanacak olan beste, 639 yıl sürecek. 9 Eylül Kuzey İttifakı askeri komutanı Ahmed Şah Mesud, kendisiyle röportaj yapmak isteyen Belçika pasaportlu ve Fas asıllı iki kişinin intihar saldırısı sonucu öldü. 10 basamaklı ondalık Unix zaman damgası, kullanımının başlangıcını işaret eden Unix billennium'a ulaştı. 10 Eylül Donald Rumsfeld, hesaplanamayan 2,3 trilyon dolarlık Pentagon harcamaları hakkında bir konuşma yaptı. Charles Ingram, Kim Milyoner Olmak İstiyor? yarışmasından £ 1 milyon kazandı, ancak ödülün çoğunda hile kullandığı açıklandıktan sonra ödül iptal edildi. 11 Eylül - 11 Eylül saldırıları: New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırı düzenlendi. Saldırıyı El-Kaide örgütünün düzenlediği iddia edildi. 14 Eylül 11 Eylül saldırılarının kurbanları için Washington Ulusal Katedrali'nde tarihi Ulusal Dua Hizmeti düzenlendi. Nintendo GameCube Japonya'da piyasaya sürüldü. 17 Eylül - New York Menkul Kıymetler Borsası, Büyük Buhran'dan bu yana en uzun kapanış olan 11 Eylül saldırılarının ardından yeniden işlem görmeye başladı. 20 Eylül - ABD Başkanı George W. Bush, Kongre ve Amerikan halkının ortak oturumuna hitaben bir "Terörizmle Savaş" ilan etti. Ekim 7 Ekim - Afganistan Savaşı: Amerika Birleşik Devletleri ve İngiliz kuvvetleri 11 Eylül saldırısından sonra Taliban'ın düzenine ve El-Kaide örgütüne karşı Afganistan'a saldırdı. 23 Ekim - Apple ilk iPod modelini tanıttı. 25 Ekim Microsoft, Windows XP'yi piyasaya sürdü. Ruanda Soykırımı ile çağrışımlara atıfta bulunan Ruanda hükûmeti, ülke için yeni bir ulusal bayrak kabul etti. 30 Ekim - Michael Jackson, Invincible adlı albümünü çıkardı. Kasım 4 Kasım - Kuzey İrlanda Polis Teşkilatı, Ulster Kraliyet Polisi'nin ardılı olarak kuruldu. 5 Kasım - 20.000.000 Türk lirası tedavüle çıkarıldı. 7 Kasım - Belçika'nın ulusal havayolu şirketi Sabena iflas etti. 9 Kasım - ABD ve İngiliz kuvvetlerinin başlattığı hava saldırıları sonucunda Afganistan'daki Taliban iktidarı devrildi. 20 Kasım - Mersin'de sel felaketi yaşandı. 23 Kasım - Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de imzalandı. 25 Kasım - Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi müzesi olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi açıldı. 5 Aralık - Afganistan'ın geleneksel yönetiminin başına Hamid Karzai seçildi. 20 Aralık - Ekonomik bunalımdan kurtulamayan Arjantin'de hükûmet, Devlet Başkanı Fernando de la Rua'ya istifalarını sundu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetime rağmen olaylar sürdü. Aralık 11 Aralık Çin Halk Cumhuriyeti, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı. Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti, Zacarias Moussaoui'yi 11 Eylül saldırılarına karıştığı için yargıladı. 13 Aralık - ABD Başkanı George W. Bush, ABD'nin 1972 Anti-Balistik Füze Antlaşması'ndan çekildiğini duyurdu. 19 Aralık - Rekor yüksek atmosfer basıncı 1085,6 hPa (32,06 inHg), Tosontsengel, Zavhan, Moğolistan'da kaydedildi. 22 Aralık - Kuzey İttifakı siyasi lideri Burhaneddin Rabbani, Afganistan'da iktidarı Cumhurbaşkanı Hamid Karzai başkanlığındaki geçici hükûmete devretti. 27 Aralık - Çin'e, ABD ile kalıcı normal ticaret statüsü verildi. Doğumlar Ocak-Şubat 1 Ocak-Winter (Şarkıcı),Güney Koreli şarkıcı 7 Ocak - Rodrygo, Brezilyalı futbolcu 19 Şubat - Lee Kang-in, Güney Koreli futbolcu Mart-Nisan 9 Mart - Jeon So-mi, Güney Koreli şarkıcı 10 Mart - Alyssa Carson, Amerikalı astronot 19 Nisan - Deniz Selin Ünlüdağ, Türk eskrimci 20 Nisan - Reyhan Asena Keskinci, Türk oyuncu 26 Nisan - Ekrem Sancaklı, Türk basketbolcu Mayıs-Haziran 4 Haziran - Takefusa Kubo, Japon futbolcu Temmuz-Ağustos 11 Ağustos - Gökşen Fitik, Türk basketbolcu Eylül- Ekim 2 Eylül - Yaprak Erkek, Türk milli kadın voleybolcu 3 Eylül - Tsugumi Sakurai, Japon güreşçi 6 Eylül - Freya Allan, İngiliz oyuncu 10 Eylül - Amelia Tu, Kanadalı manken 25 Eylül - Cade Cunningham, Amerikan basketbol oyuncusu 1 Ekim - Mason Greenwood, İngiliz futbolcu 7 Ekim - Ajdin Hasić, Bosnalı futbolcu 13 Ekim - Caleb McLaughlin, Amerikalı oyuncu 25 Ekim - Elisabeth (Brabant düşesi), Belçika tahtının varisi Kasım-Aralık 1 Aralık - Prenses Aiko, Japon prenses 9 Aralık - Ayşe Begüm Onbaşı, Türk aerobik jimnastikçi Billie Eilish, Amerikalı şarkıcı 30 Aralık - Buket Öztürk, Türk bocce oyuncusu Ölümler Ocak 1 Ocak - Ray Walston, Amerikalı oyuncu (d. 1914) 7 Ocak - Şarl Helu, Lübnanlı devlet adamı (d. 1913) 9 Ocak – Paul Vanden Boeynants, Belçika Başbakanı (d. 1919) 10 Ocak - Necati Cumalı, ünlü şair ve yazar (d. 1921) 12 Ocak - Bill Hewlett, Amerikalı mühendis, iş insanı ve Hewlett-Packard'ın kurucusu (d. 1913) 18 Ocak - Laurent-Désiré Kabila, Kongo Demokratik Cumhuriyeti Başkanı (d. 1939) Şubat 4 Şubat Mahmud Esad Coşan, Tasavvuf önderi, ilim adamı (d. 1938) Iannis Xenakis, Yunan asıllı Fransız besteci, mimar ve matematikçi (d. 1922) 7 Şubat Anne Morrow Lindbergh, Amerikan yazar ve havacı (d. 1906) King Moody, Amerikalı komedyen ve oyuncu (d. 1929) 9 Şubat Ayfer Gök, Türk pilot teğmen (d. 1977 Herbert Simon, Amerikalı ekonomist, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi (d. 1916) 14 Şubat - Dale Eanhardt, Nascar pilotu. (d. 1951) 16 Şubat - Ali Artuner, Türk futbolcu (d. 1944) 17 Şubat - Matild Manukyan, genelev patroniçesi (d. 1914) 18 Şubat - Dale Earnhardt, Amerikalı otomobil yarışçısı (d. 1951) 19 Şubat - Stanley Kramer, Amerikalı yapımcı (d. 1913) 24 Şubat - Claude Elwood Shannon, Amerikalı matematikçi (d. 1916) Mart 12 Mart - Robert Ludlum, Amerikalı romancı 17 Mart - Angel Mojsovski, Makedon komünist aktivist, Yugoslavya Cephesi'nde savaşan asker, Halk Kahramanı Nişanı sahibi (d. 1923) 20 Mart - Ilie Verdeț, Rumen siyasetçi (d. 1925) 22 Mart - Sabiha Gökçen, Atatürk'ün manevi kızı, Türkiye'nin ilk kadın pilotu (d. 1913). Nisan 6 Nisan - Haluk Afra, Türk diplomat (d. 1925) 7 Nisan David Graf, Amerikalı oyuncu (d. 1950) Beatrice Straight, Amerikalı oyuncu, Oscar ve Tony ödülü sahibi (d. 1914) 25 Nisan - Michele Alboreto, İtalyan yarış pilotu (d. 1956) 29 Nisan - Barend Biesheuvel, Hollandalı politikacı, eski Hollanda Başbakanı (d. 1920) Mayıs 11 Mayıs - Douglas Adams, İngiliz bilimkurgu yazarı (d. 1952) 22 Mayıs - Jenő Fock, Macar siyasetçi (d. 1916) 24 Mayıs - Javier Urruticoechea, İspanyol futbolcu (d. 1952) Haziran 3 Haziran - Anthony Quinn, Meksikalı aktör (d. 1915) 10 Haziran - Leyla Pehlevi, İran prensesi (d. 1970) 15 Haziran - Henri Alekan, Fransız görüntü yönetmeni (d. 1909) 17 Haziran - Donald J. Cram, Amerikalı kimyager, 1987 Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1919) 21 Haziran - John Lee Hooker, Amerikalı şarkıcı, söz yazarı ve gitarist (d. 1917) 25 Haziran - Matthew Ansara, Amerikalı oyuncu (d. 1965) 27 Haziran Jack Lemmon, Amerikalı oyuncu (d. 1925) Tove Jansson, Fin romancı, ressam, çizgi karikatür bant yazarı ve çizeri (d. 1914) Temmuz 1 Temmuz - Nikolay Basov, Sovyet fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1922) 22 Temmuz - Mariya Gorohovskaya, Sovyet jimnastikçi (d. 1921) 31 Temmuz - Francisco da Costa Gomes, Portekizli asker, siyasetçi ve eski Portekiz Cumhurbaşkanı (d. 1914) Ağustos 6 Ağustos Dương Văn Minh, Vietnamlı general, siyasetçi ve eski Güney Vietnam Devlet Başkanı (d. 1916) Wilhelm Mohnke, Alman general (d. 1911) 15 Ağustos - Yavuz Çetin, Türk gitarist (d. 1970) 16 Ağustos - Abdullah Rıza Ergüven, ozan, yazar, denemeci, eleştirmen ve düşünbilimci (d. 1925) 20 Ağustos - Fred Hoyle, İngiliz astronom ve yazar (d. 1915) 25 Ağustos Üzeyir Garih, iş insanı (d. 1929) Aaliyah, Amerikan şarkıcı ve oyuncu (d. 1979) 26 Ağustos - Marita Petersen, 8. Faroe Adaları Başbakanı (d. 1940) Eylül 2 Eylül - Christiaan Barnard, Güney Afrikalı doktor (d. 1922) 9 Eylül - Ahmed Şah Mesud, Afgan ordusu komutanı (d. 1953) 20 Eylül - Marcos Pérez Jiménez, Venezuelalı asker, siyasetçi ve eski Venezuela Devlet Başkanı (d. 1914) 22 Eylül Fikret Kızılok, Türk pop, rock, folk müziği sanatçısı (d. 1946) Isaac Stern, Ukraynalı kemancı (d. 1920) 29 Eylül - Nguyen Van Thieu, Vietnamlı asker, siyasetçi ve eski Güney Vietnam Devlet Başkanı (d. 1923) Ekim 12 Ekim - Hikmet Şimşek, Türk müzisyen ve orkestra şefi (d. 1924) 26 Ekim - Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, İran kraliçesi (d. 1932) Kasım 3 Kasım - Ernst Gombrich, Avusturya doğumlu sanat tarihçisi (d. 1909) 5 Kasım - Gulam-Rıza Ezheri, 73. İran Başbakanı (d. 1912) 23 Kasım - Aşık Hüdai, (asıl adı Sabri Orak). Halk şairi. (d. 1940) 27 Kasım - Akın Çakmakçı, Türk bürokrat (d. 1937) 29 Kasım - George Harrison, İngiliz rock sanatçısı. (d. 1943) Aralık 13 Aralık - Chuck Schuldiner, Death ve Control Denied gruplarının kurucusu, solisti, gitaristi, söz yazarı. 18 Aralık - Gilbert Bécaud, Fransız şarkıcı, besteci ve oyuncu (d. 1927). Kaynakça
### Human: Mazgirt hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Mazgirt, Tunceli'nin bir ilçesi. Etimoloji Kaynaklarda eski ismine rastlanmamakla birlikte halk dilinde "Mezingirt" diye anılır. Ermenicede (Medzgerd) büyükhisar anlamına gelmektedir. Urartularda, Gert kelimesi şehir anlamına gelir. Büyük şehir, büyük ormanlık anlamında kullanılmıştır. MÖ 9. yüzyılda yöreye hakim olan Urartular tarafından konduğu tahmin edilmektedir. Tarihçe Mazgirt coğrafi konumu nedeniyle en eski yerleşim yerlerinden biridir. İlçenin tarihi, Tunç Çağına kadar gitmektedir. Bölge MÖ 2200'lerde Hurriler'in MÖ 1375-1335 yıllarında Suriye'ye ilerleyen Hititlerin, Hitit devleti yıkılınca da MÖ 9. yüzyılda Harput (Elazığ) yöresine hakim olan Urartular'ın hakimiyeti altına girmiştir. Mazgirt Kalesi ve Bağın Kalesi Urartular dönemine aittir. MÖ 560'larda Asur ve Urartu devletini yıkan Medler, Mazgirt dahil tüm Tunceli yöresine hakim oldular. MÖ 550'lerde Medler, Persler tarafından ortadan kaldırılınca bölge Perslerin hakimiyetine, Pers ordularının MÖ 334-332'lerde İskender karşısında aldığı yenilgiler sonucu Makedonya egemenliğine girdi. Daha sonra bölge Kapadokya ve Romalılar arasında zaman zaman el değiştirdi. Roma İmparatorluğu hakimiyeti uzun süre devam etmiş, imparatorluğun 395'te Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılmasından sonra Mazgirt, Bizans imparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır. Birinci Kubat yönetiminde Sasani İmparatorluğu 503 yılında Erzurum ve Diyarbakır'ı alınca, Tunceli yöresi Sasani, Bizans ve Araplar arasında 1071 yılına dek sürekli el değiştirmiştir. 1115 yılında Harput kalesini elde eden Artukoğulları, Çubukoğullarının egemenliğine son verip Mazgirt ilçesi dahil, Tunceli'nin güney kısmının tümünü egemenliği altına aldılar. 1100-1200 yıllarında Mengüçler yöreye hakim oldular. 1228 yılında Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alâeddin Keykubad, Mengüçlülerin egemenliğine son verince, ilçe Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girdi. Bağın (Dedebağ) köyü yakınında bulunan Bağın Kalesi bu dönemde Selçukluların denetimine kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin, Moğollara yenilmesiyle 1243 yılında yöre Moğolların denetimine girdi. Bu dönemde birçok beylikler çıktı. 1300 yılında Akkoyunlular yöreye hakim oldular. 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Akkoyunluları Otlukbeli savaşında mağlup etmesinden sonra yöre Osmanlılar'ın egemenliğine girdi. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'i Çaldıran Muharebesinde yenmesiyle Osmanlı hakimiyeti pekişti. Mazgirt, 1530 yılı tahririnde Çemişkezek sancağının bir nahiyesi konumundaydı. 1541 yılı tahririnde de nahiye merkezi konumunda olan yerleşim bu tarihten sonra sancak merkezi haline getirilmiş ve Mazgirt Sancağı'da Pir Hüseyin Bey'in oğullarına yurtluk ocaklık olarak verilmiştir. 1663 yılına gelindiğinde Pir Hüseyin Bey'in nesline verilen ayrıcalık kaldırıldığı gibi sancak statüsü de kaldırılarak mukataaya dönüştürülerek Voyvodalar tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 17. yüzyılda Müslüman ve Gayrimüslim nüfusa sahip olan yerleşimde, 1691 yılı Cizye Defteri kayıtlarına göre cizye mükellefi 53 erkek yaşamaktaydı. Coğrafya İlçe Munzur Dağları'nın uzantısı olan Kert Dağları üzerinde, Mazgirt Kalesi eteğinde kurulmuştur. Rakımı 1400'dür. Doğusunda Peri Suyu (Karakoçan ilçesi), batısında Munzur Suyu (Merkez ilçe), kuzeyinde Nazımiye ilçesi ve güneyinde Keban Baraj Gölü bulunmaktadır. Mazgirt güneyden kuzeye doğru sürekli yükseklik arz eden tepe ve dağlardan meydana gelen bir ilçedir. İlçenin güneyini teşkil eden baraj gölü çevresi, ormanlık sahası bulunmayan ve küçük tepelerden meydana gelmiş tarıma elverişli alandır. Mazgirt ilçe merkezi ile Darıkent arasında bir şerit düşünülecek olursa bu şeridin kuzey kısmının yüzey şekilleri güney kısmına göre daha dağlıktır. Bu bölümde büyük dağlara ve vadilere rastlanır. Bu bölge bitki örtüsü ve ormanlık saha bakımından güneye nazaran daha zengindir. İlçede ova yoktur. Baraj gölü Göktepe ve Akpazar çevresinde bazı köylerin arazisini kısmen kaplamıştır. Bu araziler ilçenin en verimli arazisini teşkil eder. İlçenin batısında bulunan Mazgirt Dağları kuzeyindeki Simdantaş (Kırklar) tepesi, Yeşil Baba ve Gögerik tepesi yörenin başlıca dağlarıdır. Sonuç olarak Mazgirt, Tunceli'nin güney kesiminde yer alan kuzeyde merkez ve Nazımiye ilçesi, doğuda Karakoçan, güneyde Kovancılar, batıda Pertek ile çevrili 709 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. Ekonomi Temel ekonomik etkinlik tarım ve hayvancılık olmakla birlikte son yıllarda oldukça gerileme yaşanmıştır. İlçe halkının %75,80'i tarımla ve hayvancılıkla uğraşmakta olup, tarım genellikle aile ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kapalı tarım ekonomisi şeklindedir. Mazgirt, ilin tarıma en elverişli ilçelerinden biridir. İlçenin güney kesimleri makineli tarım yapmaya müsait olup halk geçimini bitkisel üretim yaparak sağlamaktadır. İlçenin güney kesimlerinde genellikle tarımla uğraşılmakta, kuzey kesimlerinde ise tarımla birlikte hayvancılıkla da uğraşılmaktadır. İlçede buğday, arpa, fasulye, fiğ, şeker pancarı, soğan, patates, nohut, mercimek gibi ürünler yetiştirilir. Bunun yanı sıra meyvecilikte yapılmaktadır. İlçenin Akpazar beldesinde çanak-çömlekçilikte yapılmaktadır. Mazgirt ilçe merkezinde PTT ve Ziraat Bankası şubesi bulunmaktadır. Nüfus Kültür ve sanat Her yıl il genelinde düzenlenen Munzur Doğa ve Turizm festivali kapsamında ilçede de çeşitli sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. Bunun dışında bazı dönemlerde özellikle müzik alanında çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Tarihi eserler ve Türbeler Mazgirt Kalesi, Elti Hatun Türbesi, Elti Hatun Camisi, Çoban Baba Türbesi, Kale Köyü Kalesi ve Bağın Kalesi olarak sayılabilir. İlçenin Darıkent (Muhundu) köyünde bulunan kaplıca, her yıl özellikle yaz aylarında sağlık amacıyla çok sayıda kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Mazgirt İlçesi efsaneleri Çoban Baba Efsanesi Elti Hatun Efsanesi Yürüyen Duvar Efsanesi (Baba Mansur Efsanesi) Bağın Kalesi Efsanesi Kaynakça Dış bağlantılar Mazgirt Kaymakamlığı Mazgirt Belediyesi
### Human: Yıldız Savaşları hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Yıldız Savaşları, George Lucas tarafından yaratılmış, öncelikle filmleriyle tanınmış, sonraki yıllarda çizgi roman, video oyunları, televizyon yapımları vb. dallarda ününü arttırmış kurgusal bir evren ve markadır. Serinin ilk filmi, 25 Mayıs 1977'de 20th Century Fox tarafından Star Wars (Yıldız Savaşları) ismiyle yayınlanmış ve dünya çapında bir popüler kültür fenomeni olmuştur. Üçer yıl arayla iki devam filmi yayınlanmıştır. Orijinal üçlemenin son filminin yayınlanmasının 16 yıl ardından, "öncül" üçlemenin ilk filmi yayımlanmış ve yine üçer yıl arayla diğer iki film de yayımlanmıştır. 2015 yılında "ardıl" üçleme başlamış, 2 yıl arayla devam filmleri yayınlanmıştır. 2019 yılı verilerine göre on iki Yıldız Savaşları filminin toplam hasılatı yaklaşık olarak 10,25 milyar dolardır. Bu hasılatla Yıldız Savaşları serisi, en çok hasılatı olan film serisi olmuştur. Yıldız Savaşları günümüze kadar kendisine ait filmlerin hasılatı, oyuncak, DVD, kitap, bilgisayar oyunu ve ticari ürün geliriyle 33 milyar dolarlık dev bir kazanç sağlamıştır. George Lucas filmleri, kitaplar, televizyon dizileri, video oyunları ve çizgiromanlar gibi birçok farklı alanda yayınların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Üçlemede tasvir edilen kurguya pek çok yenilik getiren bu yan ürünler, serinin takipçileri tarafından Genişletilmiş Evren adıyla bilinen kurgusal evrenin oluşmasına imkân sağlamıştır. Bu yayınlar sayesinde filmler arasındaki boşlukta, Star Wars markasının popülerliği ve değeri korunmuştur Kurgu Yıldız Savaşları yayınlarındaki olaylar, kurgusal bir galakside gerçekleşmektedir. Pek çok uzaylı ırkı tasvir edildiği gibi, genellikle sahiplerinin emirlerini yerine getiren robotlara da yer verilmiştir. Uzay yolculuğuna oldukça sık rastlanır, evrendeki pek çok gezegen (daha sonra Galaktik İmparatorluk olarak değişmek üzere) Galaktik Cumhuriyetin bir üyesidir. Yıldız Savaşları'nın göze çarpan bir karakteristiği "Güç" olarak adlandırılan, yetenekli bireyler tarafından kullanılabilen, tüm evreni kapsadığına inanılan enerjidir. Yayınlanan ilk filmde "tüm canlı varlıkları sarmalayan, delip geçen, birbirine bağlayan enerji" olarak açıklanmıştır. "Güç", kullanıcılarına, telekinezi, kehanet, öngörü, zihin kontrolü gibi çeşitli doğaüstü yetenekler bahşeder ve refleksler ve hız gibi pek çok fiziksel özelliğin gelişmesini sağlar. Bu yetenekler karakterler arasında farklılık gösterebilir. Güç iyilik için kullanılabileceği gibi, nefret, saldırganlık ve kötülük duygularını besleyen karanlık tarafının takipçileri tarafından farklı amaçlar için kullanılabilir. Temel altı filmde Güç'ü iyilik için kullanan Jedi'lar ile galaksiyi ele geçirmek amacıyla karanlık tarafa geçmiş Sithlerin mücadelesi konu edilmiştir. Filmler Film serisi 25 Mayıs 1977'de yayınlanan Yıldız Savaşları ile başladı. Ardından, 21 Mayıs 1980'de yayınlanan İmparator ve 25 Mayıs 1983'te yayınlanan Jedi'ın Dönüşü geldi. İlk filmin adı Yıldız Savaşları olmasına rağmen, daha sonra gelen öncül filmlerle isim karışıklığı yaşamamak için Yeni Bir Umut (A New Hope) altbaşlığı eklenmiştir. 1997'de, Yıldız Savaşları'''nın gösterime girmesinin 20. yıldönümünde, orijinal üçleme çeşitli yenilemelerle tekrar sinemalarda gösterime girdi. Bu yenilemeler, filmlerin çekildiği tarihte mümkün olmayan bilgisayar efektleri ile gerçekleştirilmiş eklemelerdi. Filmlerin daha sonraki yayımlarında da (örn. 21 Eylül 2004'te yayınlanan serinin DVD'leri) değişiklikler yapılmaya devam edildi. Uzun süre beklenilen öncül üçleme, 19 Mayıs 1999'da yayımlanan Yıldız Savaşları: Bölüm I - Gizli Tehlike, 16 Mayıs 2002'de yayımlanan Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı, 19 Mayıs 2005'te yayımlanan Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı ile tamamlandı.Yıldız Savaşları: Bölüm VII - Güç Uyanıyor filmi ise 17 Aralık 2015'te Türkiye'de vizyona girmiştir. Çekimi İngiltere ve B.A.E'de yapılan filmin yönetmenliğini J.J. Abrams üstlenmiştir. Yönetmenliğini Rian Johnson'ın yaptığı ve 2017 yılında vizyona giren Yıldız Savaşları: Bölüm VIII - Son Jedi ile 2019 yılında vizyona giren ve yönetmenliği J.J. Abrams tarafından üstlenilen Yıldız Savaşları: Bölüm IX - Skywalker'ın Yükselişi filmiyle orijinal üçlemenin sonrasını anlatan ardıl üçleme tamamlanmış oldu. Oyuncu Kadrosu ve Karakterler Tema Yıldız Savaşları dünyası, o güne kadar yaratılmış diğer çoğu bilimkurgu filmleri ve fantastik filmlerde kullanılan şık, gösterişli ve fütüristik gelecek kavramının aksine, "kirli" bir portre çizmiştir. Lucas'ın bu vizyonu daha sonra karanlık ve yıpranmış bir uzay gemisinde geçen Yaratık(Alien), post-apokaliptik bir çölde geçen Mad Max 2 ve yıkık dökük ve kaotik bir şehirde geçen Bıçak Sırtı (Blade Runner) filmleriyle popülerlik kazanmıştır. Lucas, filmlerde gerek diyaloglarda, gerek sahne planlarında paralellik öğelerine özellikle dikkat etmiştir. Luke Skywalker ve babası Anakin'in yolculuklarındaki paralellikler buna örnek gösterilebilir. Teknik bilgi İlk altı Yıldız Savaşları filmi 2.40:1'lik görüntü oranında çekilmiştir. Orijinal üçlemenin çekimlerinde anamorfik lensler kullanılmıştır. Bölüm IV ve V Panavision ile çekilirken, Bölüm VI'de Joe Dunton Camera (JDC) kullanılmıştır. Bölüm I, Arriflex kameralarda anamorfik Hawk lensiyle, Bölüm II ve III ise Sony'nin CineAlta yüksek çözünürlüklü dijital kamerasıyla çekilmiştir.Yeni Bir Umutun ses efekteri için George Lucas, Ben Burtt'ü işe almıştır. Burtt'ün başarıları Academy of Motion Picture Arts and Sciences tarafından, o tarihte bu dal için bir ödül kategorisi olmadığından özel başarı ödülüyle ödüllendirilmiştir. Lucasfilm şirketi, Jedi'in Dönüşü filmi için THX ses standardını geliştirmiştir. John Williams altı filmin de müziklerini bestelemiştir. George Lucas, her önemli karakter ve konsept için farklı temalarda besteler olmasını planlamıştır. Williams'ın Star Wars teması modern müzik tarihinin en bilinen bestelerinden biri olmuştur. Orijinal üçlemenin ışın kılıcı koreografisi kılıç ustası Bob Anderson tarafından geliştirilmiştir. Anderson, aktör Mark Hamill'i (Luke Skywalker) eğitmiş ve İmparator ile Jedi'in Dönüşü filmlerinde Darth Vader'in kılıç dövüşü sahnelerinde dublörlük yapmıştır. Diziler Yıldız Savaşları'nda Zaman Yıldız Savaşları filmleri "uzun zaman önce çok çok uzak bir galakside" geçiyor olsalar da çizgi romanlar, kitaplar gibi film dışı ürünlerde zaman Yavin Savaşı'na, yani Yıldız Savaşları: Bölüm IV - Yeni Bir Umut'a göre düzenlenir. Örneğin Yıldız Savaşları: Bölüm VI - Jedi'ın Dönüşü 4 ABY (After Battle of Yavin - Yavin Savaşı'ndan Sonra) tarihinde iken Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı 19 BBY (Before Battle of Yavin - Yavin Savaşı'ndan Önce) tarihindedir.Legends: Yıldız savaşları filmler dışında da Genişletilmiş Evren (Expanded Universe - EU) kategorisi altında da birçok öykü içermektedir. 50.000 BBY'dan şu ana kadar 138 ABY'e kadar ulaşılmış birçok farklı mekân ve hikâye devam etmektedir.Canon: Disney'ın Lucasfilm şirketini satın almasıyla yeniden yapılandırılan ve güncel olan zaman çizelgesidir. 5000 BBY'dan şu ana kadar 35 ABY'e kadar ulaşılmış birçok farklı mekân ve hikâye devam etmektedir. Yıldız Savaşları canon kurgusal evreni çeşitli dönemler içerir, bunlardan üçü film üçlemelerine odaklanmıştır. Diğer dönemler Ocak 2021'de tanımlandı: Yüksek Cumhuriyet: "High Republic" dönemi, öncül üçlemeden 200 yıl önce geçiyor. The High Republic ve yakında çıkacak olan The Acolyte'da yayınlanan medyayı içerir. Jedi'ın Düşüşü: Galaktik Cumhuriyet'in, hükümdarı Palpatine - gizli Sith lordu Darth Sidious - tarafından yozlaştırıldığı, Öncül üçlemenin dönemi. Cumhuriyet ile Ayrılıkçı bir konfederasyon arasındaki Klon Savaşları'nı düzenledikten sonra Palpatine Jedi Düzeni'ni yok eder, Cumhuriyeti devirir ve Galaktik İmparatorluğu kurar. Bu dönemde Öncül üçleme filmleri ve Klon Savaşları animasyonu yer alıyor. Bu dönem daha önce Ağustos 2019'da Cumhuriyet Dönemi olarak tanımlanmıştı. İmparatorluk Hükümdarlığı: İmparatorluğun hükümdarlığını keşfeden öncül üçlemeden sonraki dönem. The Bad Batch animasyonu, Obi-Wan Kenobi dizisi ve Han Solo: Bir Star Wars Hikayesi'ni içerir. İsyan Dönemi: İmparatorluğun birkaç yıl süren Galaktik bir İç Savaşta Asi İttifakı tarafından savaşıldığı, İmparator'un ölümüyle zirveye ulaştığı ve sonunda İmparatorluğun çöküşüyle sonuçlanan orijinal üçlemenin çağı. Star Wars Asiler animasyonu, Andor dizisi, Rogue One ve orijinal üçleme filmlerini içerir. Yeni Cumhuriyet: İmparatorluğun düşüşünü izleyen, Yeni Cumhuriyet'in oluşum yıllarında geçen orijinal üçlemeden sonraki dönem. The Mandalorian ve yan dizileri, The Book of Boba Fett, Rangers of the New Republic ve Ahsoka'yı içeriyor. İlk Düzen'in Yükselişi': İmparatorluğun kalıntılarının İlk Düzen olarak yeniden yapılandığı Ardıl üçlemenin dönemi. Eski İsyanın kahramanları, Yeni Cumhuriyet'in yardımıyla, baskıcı rejime ve yöneticilerine karşı Direnişe liderlik ediyor, gizemli varlık Snoke ve kukla ustası, canlanan Palpatine. Star Wars Resistance animasyonu ve Ardıl üçleme filmlerini içerir. Bu dönem daha önce Ağustos 2019'da Direniş Dönemi olarak tanımlanmıştı. İzleme Sırası Aşağıda fanlar arasındaki en popüler üç izleme sırası verilmiştir. Sadece Canon Live-action film ve diziler sıralanmıştır. Hasılat Akademi Ödülleri Altı film toplamda 25 Akademi Ödülüne aday olmuş, 10'unu kazanmıştır. Bunlardan üçü Özel Başarı Ödülü''dür. Kaynakça Dış bağlantılar Star Wars resmi sitesi Star Wars TURK The Force Wookieepedia Yıldız Savaşları.com StarWars.com | Home Robot filmleri Uzay macerası filmleri Amerika Birleşik Devletleri epik filmleri Televizyona uyarlanmış filmler
### Human: MÖ 220 hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar Büyük Hun İmparatorluğu kuruldu (dağılışı MÖ 45). Bizantion, Rodos'a karşı savaşa girdi. Doğumlar II. Attalos, Pergamon Kralı (ö. MÖ 138) Ölümler yaklaşık tarih - Bizantiyonlu Filyon, askerî mühendis (d. y. MÖ 280)
### Human: Tony Blair hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sir Anthony Charles Lynton Blair (6 Mayıs 1953 Edinburgh, İskoçya), Britanyalı avukat, siyasetçi ve eski başbakan. Kariyerine İşçi Partisinde başlamış olan Blair, 1997 - 2007 yılları arasında Birleşik Krallık Başbakanlığı, 1994-2007 yılları arasında İşçi Partisi Başkanlığı yaptı. 1983-2007 yılları arasında Birleşik Krallık Parlamentosunda Sedgefield Milletvekili olarak yer aldı. Eski Genel Başkan John Smith'in ölümünden sonra yapılan 1994 İşçi Partisi liderlik seçiminde Başkan seçildi. 18 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarından sonra 1997 Birleşik Krallık genel seçimleri'nde İşçi Partisi'den Birleşik Krallık başbakanı seçildi. 2003 yılında Irak'ın işgaline, Amerika Birleşik Devletleri başkanı George W. Bush ile karar vermiş olması ülkesinde ve dünyada geniş kesimlerin tepkisini çekti. 10 Mayıs 2007'de, yani başbakanlığının 10 yıl 1 haftası dolduğunda seçim bölgesinde düzenlediği basın toplantısıyla 27 Haziran 2007'de başbakanlıktan ve İşçi Partisi Başkanlığı'ndan ayrılacağını duyurdu. Aynı tarihte her iki görevi de maliye bakanı Gordon Brown'a devretti. 2007 yılında görevi Gordon Brown'a devretmesinin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra 2010 yılında açılan ve İngiltere'nin Irak Savaşı'nda yaptıklarını araştıran soruşturmada kamuoyundan bilgi saklamak ve kamuoyunu yanlış yönlendirmek ile itham edilmiş olup soruşturma devam etmektedir. Blair, başbakanlık süresi boyunca yaşadıklarını anlattığı bir kitap yazmıştır. Kitabın orijinal ismi A Journey'''dir. Türkçe anlamı ise Bir Yolculuk'tur. 2022 yılı yeni yıl onur ödüllerinde kendisine Dizbağı Nişanı verilmiştir. Chilcot Raporu'nda Tony Blair 2003 yılında Irak'ın işgaline, Amerika Birleşik Devletleri başkanı George W. Bush ile karar veren Tony Blair, Irak Savaşı'na dair yayınlan ve 2,6 milyon kelimeden oluşan Chilcot Raporu'nda adı sık geçen isimlerden biri oldu. İngiltere'de bir komisyon tarafından 7 yılda hazırlanan bu rapor, Irak Savaşı'na dair en kapsamlı rapor olmak özelliğini taşımaktadır. Raporla ilgili yaklaşık iki saat süren bir basın toplantısı yapan Blair, Irak Savaşı'na katılmanın 10 yıllık başbakanlığında aldığı en zor karar olduğunu söyleyerek, "Bu karar nedeniyle bugün bütün sorumluluğu, herhangi bir istisna veya mazeret olmaksızın kabul ediyorum."'' ifadelerini kullandı. Irak harekâtında hayatını kaybeden İngiliz askerlerinin yakınlarından bazıları Tony Blair'in yargılanmasını istedi. Blair'in eski İşçi Partisi Lideri olmasından dolayı İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn açıklanan rapor sonrası partisi adına özür diledi. Raporu hazırlayan komisyonun başkanı Chilcot ise "Askerî harekât belki sonra gerekli olabilirdi, ama Saddam Hüseyin 2003'te acil bir tehdit değildi'' ifadelerini kullandı. Kaynakça Dış bağlantılar Tony Blair Faith Foundation Timeline: The Blair Years- BBC News 1953 doğumlular Edinburgh doğumlular İngiliz siyasetçiler Birleşik Krallık başbakanları Oxford Üniversitesinde öğrenim görenler Birleşik Krallık'taki ana muhalefet partisi liderleri Birleşik Krallık Avam Kamarası (1983-1987) Birleşik Krallık Avam Kamarası (1987-1992) Birleşik Krallık Avam Kamarası (1992-1997) Birleşik Krallık Avam Kamarası (1997-2001) Birleşik Krallık Avam Kamarası (2001-2005) Birleşik Krallık Avam Kamarası (2005-2010) İngiltere Danışma Konseyi üyeleri Charlemagne Ödülü sahipleri Başkanlık Özgürlük Madalyası sahipleri İşçi Partisi (Britanya) liderleri Yaşayan insanlar Birleşik Krallık Parlamentosu üyeleri Katolikliğe dönenler İngiliz Roma Katolikleri St John's College, Oxford'da öğrenim görenler Britanyalı diplomatlar Britanyalı anı yazarları Afrika Komisyonu üyeleri Congressional Gold Medal sahipleri İngiliz otobiyograflar İrlanda asıllı İngilizler Garter şövalyeleri Birleşik Krallık Kraliyet Danışma Meclisi üyeleri Avrupa Konseyi başkanları Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü Yale Üniversitesi öğretim üyeleri Sosyal demokratlar
### Human: Sinema hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sinema veya Sinema sanatı, kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli videolar elde edilmesi işidir. Üretilen bu filmler, sinema salonu adı verilen özel binalarda gösterilmektedir. Sinema sanatı genel olarak diyalog, kurgu, sahnenin düzeni, ışık, ses ve dekor gibi şeyleri yapılan filme uygun olarak kullanımı olarak bilinmektedir. Bu işlemlerin tamamına ise sinema endüstrisi adı verilmektedir. İtalyan asıllı Fransız film kuramcısı Ricciotto Canudo sinemayı, "yedinci sanat" olarak tanımlamış ve günümüzde de bu şekilde kabul edilmektedir. Kaynakça Sinema Türlerine göre yapılar
### Human: George Lucas hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: George Walton Lucas Jr. (d. 14 Mayıs 1944, Modesto), Amerikalı film yapımcısı, yönetmen ve yazardır. Yıldız Savaşları (Star Wars) ve ardından (Steven Spielberg ile birlikte) Indiana Jones serilerini yarattı. Steven Spielberg gibi dünyanın yaşayan en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde sinema okumaya karar veren Lucas, bu dönemde çektiği kısa filmlerden biri olan THX-1138: 4EB (Electronic Labyinth) ile Amerikan Ulusal Öğrenci Filmleri Festivalinde büyük ödülü kazandı. Bunun sonucunda da Warner Brothers yapım şirketinde staja başladı. Burada Francis Ford Coppola'nın yönettiği "Finian'ın Gökkuşağı - Finian's Rainbow" 'un (1968) çekimlerine katıldı. Coppola ile arkadaşlıkları da böylece başladı. Birlikte 1969 yılında American Zoetrope adıyla bir şirket kurdular. Yaptıkları ilk iş de THX-1138: 4EB'nin uzun metrajlı versiyonu oldu. Warner Brothers'ın finanse ettiği film gişede başarı getirmedi. Coppola, "Baba (1972)" filmi için çalışmaya başlayınca George Lucas kendi şirketi olan Lucasfilm Ltd.'i kurdu. 1973'te senaryosunu yazdığı, kendi hayatından da kesitler taşıyan American Graffiti'yi yönetti. Sadece 780.000 dolar bütçe ile çekilen, 50 milyon dolar gişe yapan bu filmle Altın Küre ödülünü kazandı. En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo dahil olmak üzere 5 dalda Oscar'a aday oldu. Aynı yıl, Flash Gordon ve Maymunlar Cehennemi'nden etkilenerek, Yıldız Savaşları'nın senaryosunu yazmaya başladı. 1975'te bu film için gerekli olan görsel efektlerin yaratılacağı ILM (Industrial Light & Magic) şirketini kurdu. Star Wars projesi birkaç stüdyo tarafından reddedilse de sonunda Twentieth Century Fox tarafından kabul edildi. Yönettiği filmler Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı (film) - Star Wars Episode III: Revenge of the Sith (2005) Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı (film) - Star Wars Episode II: Attack of the Clones (2002) Short Chaos 10 (2000) Yıldız Savaşları: Bölüm I - Gizli Tehlike (film) - Star Wars Episode I: The Phantom Menace (1999) Captivated '92: The Video Collection (1991) "Rush, Rush" videosu Yıldız Savaşları: Bölüm IV - Yeni Bir Umut (film) - Star Wars Episode IV: A New Hope (1977) American Graffiti (1973) THX 1138 (1971) THX 1138:4EB (1970) Making of 'The Rain People', The (1969) Filmmaker (1968) 6-18-67 (1967) Anyone Lived in a Pretty How Town (1967) Emperor, The (1967) 1:42:08: A Man and His Car (1966) Freiheit (1966) (as Lucas) Herbie (1966) Look at Life (1965) Kaynakça Dış bağlantılar 1944 doğumlular Stanislaus County doğumlular Amerikalı film yönetmenleri Amerikalı film yapımcıları Amerikalı Budistler Güney Kaliforniya Üniversitesinde öğrenim görenler Young Artist Ödülü sahipleri Amerikalı dolar milyarderleri Yıldız Savaşları Yaşayan insanlar En İyi Senaryo Saturn Ödülü sahipleri Kaliforniya doğumlu senaristler New York Film Eleştirmenleri Birliği Ödülü sahipleri New York Film Eleştirmenleri Birliği En İyi Senaryo Ödülü sahipleri Irving G. Thalberg Anı Ödülü sahipleri BAFTA Los Angeles Britanya Ödülleri sahipleri BAFTA Ödülü sahipleri
### Human: Gençlerbirliği SK hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Gençlerbirliği Spor Kulübü, 1. Lig'de mücadele eden futbol şubesi ile tanınan dernek yapısındaki Türk spor kulübü. 14 Mart 1923'te Ankara'da kurulan kulüp, Cumhuriyet ile aynı yıl kurulması nedeniyle Cumhuriyet Takımı olarak da anılmaktadır. Forma renkleri kırmızı-siyahtır. Ankara Sultanisi'nde okumakta olan bir grup öğrencinin girişimleriyle bir futbol kulübü olarak kurulan Gençlerbirliği, kurulduktan hemen sonra Ankara Futbol Ligi'ne katılmış ve otuz dört sezon boyunca bu ligde mücadele etmiştir. İlk ciddi başarısını 1929-30 sezonunda Ankara Futbol Ligi'nde şampiyon olarak yakalamıştır. Mücadele ettiği bu sezonlarda toplam on kez şampiyon olarak ligdeki en başarılı takım olmuştur. 1941 yılında Türkiye Futbol Şampiyonası'nda, İstanbul Futbol Ligi şampiyonu Beşiktaş takımı ile finalde karşılaşan Gençlerbirliği, rakibini 4-1 yenerek ilk kez Türkiye futbol şampiyonu olmuştur. 1946'da Final Grubu'nu kazanarak ikinci kez şampiyon olup tarihi bir başarı göstermiştir. 1959 yılında Millî Lig adıyla kurulan Süper Lig'e Ankara'dan, Hacettepe, MKE Ankaragücü ve Ankara Demirspor takımları ile birlikte katılarak, ulusal anlamda futbolun profesyonelleştiği bu organizasyonda mücadele etme hakkı kazanmıştır. Tarihi boyunca Süper Lig’de şampiyonluk elde edememiştir, ancak 1965-66 sezonunu üçüncü sırada tamamlayarak, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray dışında bu ligde ilk üçe girebilen ilk takım olma başarısını göstermiştir. Süper Lig'deki en büyük başarısını, 2002-03 sezonunda ligi Beşiktaş ve Galatasaray’ın ardından üçüncü sırada tamamlayarak elde etmiştir. Ertesi sezonda UEFA Kupası’nda Blackburn Rovers, Sporting ve Parma takımlarını elemiş ancak 4. Tur’da Valencia ile eşleşen Gençlerbirliği, organizasyonda şampiyon olan bu takıma elenmiştir. Cumhuriyet'ten önce kurulan, bir başka Ankara takımı Ankaragücü ile rekabet halindedir. Aralarında oynadıkları maçlara Ankaragücü-Gençlerbirliği derbisi veya Ankara derbisi denmektedir. Gençlerbirliği'nin 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17 ve 19 yaş kategorilerinde de futbol alt yapı takımları mevcuttur. Bunun dışında Hacettepe isminde bir pilot kulübü bulunmaktadır. Gençlerbirliği kulübü futbol dışında güncel olarak badminton, bocce, bowling, briç, kano ve kick boks dallarında faaliyet göstermektedir. Kulübün genel başkanı Şubat 2017'den önce İlhan Cavcav'dı. Kulübün yirmi üçüncü başkanı olan Cavcav, 1977 senesinde başkan seçilmesine rağmen dönemin yöneticileriyle prensipler konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve 1981 senesine kadar görevine ara verdi. 1981 senesinde tekrar başkanlık koltuğuna oturan Cavcav o tarihten bu yana otuz sekiz sene kulüp başkanlığı görevini yürüttü. Cavcav, kulüp tarihinde en uzun başkanlık yapan kişi oldu. Tarihi Kuruluşu Ankara Futbol Birliği'nin 1921'de Ankara Ligi'ni oluşturması ile, Ankara'da ilk resmî futbol müsabakası 26 Ekim 1922'de Anadolu Sanatkarangücü ve Talimgâhgücü arasında oynanmıştır. Ankara'nın ilk takımlarından birisi ise Ankara Sultanisi (diğer adıyla Ankara Erkek Lisesi) takımıdır. Futbola meraklı olan Münif Kemal (Ak)'in teşvikleriyle Ankara Sultanisi beden eğitimi hocası Ekrem Bey'in yönetiminde iddialı bir futbol takımı oluşturulmuştur. Ancak, Ekrem Bey'in bazı yetenekli oyuncuları takıma almaması Gençlerbirliği kulübünün kuruluşuna önayak olmuştur. Takıma alınmayan öğrencilerin ayrı bir kulüp kurma girişimi, 14 Mart 1923'te "Gençlerbirliği Spor Kulübü" adı tescil ettirilerek tamamlanmıştır. Kulüp kurulur kurulmaz Sultani takımı maça çağrılır. Yapılan maçı Gençlerbirliği 3-0 kazanınca iki kulübün birleşmesi eğilimi oluşur. Bir rivayete göre, Gençlerbirliği'ni kuran öğrenciler kırmızı-siyah Ankara gelinciklerinden bir buket yaparak hocalarının gönlünü almaya gidecekler, kulübün rengi gelinciklerin kırmızı-siyahı ile pekişecektir. 1923-24 sezonunda Ankara Sultanisi liglerden çekilmiş, artık sadece Gençlerbirliği kalmıştır. Ancak Sultani ile kulüp arasındaki gerilim bir süre daha devam edecektir. Gençlerbirliği ilk kongresini 1925'in Mart ayında gerçekleştirir. Bu kongreden bir süre sonra, Gençlerbirliği'ne dahil olan Sultani öğrencileri Ankara Sultanisi eski müdürü Münif Kemal'i ziyaret ederek gönlünü alırlar ve kulübün başkanlığını teklif ederler. Münif Kemal Bey bu öneriyi kabul eder ve 9 yıl boyunca sürecek başkanlığının başlaması ile birlikte Sultani ile kulüp arasındaki gerginlik sona erer. Başkanlar Spor sezonlarına göre bugüne kadar görev yapmış Gençlerbirliği başkanları, aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. Renkler Kırmızı-siyah renklere sahip Gençlerbirliği'nin bu renkleri seçmesi hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur: Kulüp kurulduktan sonra ihtiyaç duyulan formalar için kumaş almaya giden öğrenciler, gittikleri dükkânda o yılların yoksunluğu içinde sadece kırmızı ve siyah renkli kumaşlar bulabilmiş, biraz da mecburiyetten ilk formalar bu renklerle dikilmiş, bunun sonucunda kulüp renkleri belirlenmiştir. Beden Eğitimi öğretmeni Ekrem Bey'in bazı öğrencileri Sultani takımına almaması ile Sultani'den ayrılarak kurulan kulüp, barış sağlanıp iki kulübün (Muallimler Birliği ile Genç Liseliler) birleşmesi söz konusu olduğunda, liseli öğrenciler Ankara İdadisi (Erkek Lisesi) Müdürü ve Muallimler Birliği Başkanı Münif Kemal Ak'ın gönlünü almak için ona Ankara'da oldukça yaygın olan kırmızı-siyah gelincikler götürmüşler, takım da renklerini bu olayın sonucunda bu çiçekten almıştır. Arma Armadaki güneş, Ankara'nın simgelerinden Hitit Güneşi'ni temsil etmektedir. Güneşi de Türk bayrağında bulunan hilali temsil etmektedir. Futbol şubesi Tarihçe 1923 yılında Ankara Sultanisi'nde okuyan bir grup öğrencinin, okul takımına alınmamalarına kızarak kurulan Gençlerbirliği ilk olarak Ankara Futbol Ligi'ne dahil oldu. Bu ligde mücadele ettiği sekizinci sezonda ilk defa şampiyon oldu. Daha sonra 1930-31, 1931-32 ve 1933-34 sezonlarında art arda şampiyonluklar ile adını duyurur. 1941 yılında Türkiye Futbol Şampiyonası'nda, İstanbul Futbol Ligi şampiyonu Beşiktaş takımı ile finalde karşılaşan Gençlerbirliği, rakibini 4-1 yenerek ilk kez ulusal şampiyonluk elde eder. 1946'da ikinci kez Türkiye futbol şampiyonu olma başarısını gösterir. Ankara Futbol Ligi'nde toplamda on kez şampiyon olarak ligin en başarılı takımı unvanını kazanır. 1959 yılında Millî Lig ismiyle kurulan Süper Lig'in başlamasıyla bu organizasyon bir daha düzenlenmez ve Gençlerbirliği yeni kurulan bu profesyonel ligde Ankara'yı temsil edecek dört futbol takımından birisi olur. Lig mücadeleleri Süper Lig: 48 Sezon 1959-1970, 1983-1988, 1989-2018, 2019-2021 1. Lig: 16 Sezon 1970-1979, 1980-1983, 1988-1989, 2018-2019, 2021- 2. Lig: 1 Sezon 1979-1980 Başarıları Kaynaklar: Türkiye Futbol Şampiyonası Şampiyonluk (2): 1941, 1946 İkincilik (1): 1950 1. Lig: Şampiyonluk (2) : 1982-83, 1988-89 İkincilik (1): 2018-19 Türkiye Kupası Şampiyonluk (2): 1987, 2001 İkincilik (3): 2003, 2004, 2008 Türkiye Süper Kupası İkincilik (1): 1987 Başbakanlık Kupası İkincilik (1): 1946 Ankara Ligi Şampiyonluk (10): 1929-30, 1930-31, 1931-32, 1932-33, 1934-35, 1939-40, 1940-41, 1945-46, 1949-50, 1950-51 Ankara Şildi Şampiyonluk (3): 1931, 1935, 1940-41 TSYD Kupası Şampiyonluk (16): 1969, 1985, 1986, 1989, 1993, 1994, 1998, 2002, 2003, 2006, 2010, 2011, 2012, 2016, 2019, 2021 2007-08 sezonunda Türkiye Kupası finaline yükselen Gençlerbirliği, normal süresi ve uzatmaları 0-0 biten karşılaşmada, Bursa'da karşılaştığı Kayserispor'a penaltı atışları sonucunda 11-10 mağlup oldu. Avrupa Kupaları Gençlerbirliği, Avrupa kupalarındaki ilk deneyimini 1967-68 Balkan Kupası'nda yaşadı. Ancak gruptaki 6 maçından sadece 1 beraberlik çıkarabildi. 1987'de Türkiye Kupası'nı kazanarak 1987-1988 sezonunda UEFA Kupa Galipleri Kupası'nda oynamaya hak kazandı. Bu kupada Sovyetler Birliği'nin Dinamo Minsk takımına deplasmanda 2-0, evinde 2-1 yenilerek ilk turda elendi. 1994-1995 sezonunda, Türkiye 1. Ligi'ni 5. sırada bitirerek 1995 UEFA Intertoto Kupası'nda Türkiye'yi temsil etme hakkı kazanmıştır. Mücadele ettiği 11. grupta 2 galibiyet ve 2 mağlubiyetle 3. sırada yer alarak elenmiştir. 2001'de Türkiye Kupasını kazanarak 2001-2002 sezonunda katıldığı UEFA Kupası'nın ilk turunda İsveç'in Halmstad takımıyla eşleşen Gençlerbirliği, ilk maçta Ankara'da 1-1 berabere kaldığı rakibine deplasmanda 1-0 yenildi ve kupaya erken veda etti. Gençlerbirliği, Avrupa'daki en büyük başarısını 2003-2004 sezonunda yakaladı. UEFA Kupası'nın ilk turunda İngiltere'nin Blackburn Rovers takımını evinde 3-1 yenen Gençlerbirliği, rövanş maçında rakibiyle 1-1 berabere kalarak 2. tura geçti. 2. turda Portekiz'in Sporting takımıyla eşleşen Gençlerbirliği, evindeki ilk maçı 1-1 berabere bitirdi. Ancak, deplasmandaki rövanşı 3-0 kazanmayı başararak 3. tura çıktı. 3. turda İtalya'nın Parma takımını deplasmanda 1-0, Ankara'da 3-0 yenerek 4. tura çıktı. 4. turda İspanya'nın Valencia takımıyla eşleşti. Ankara'daki ilk maç 1-0 kazanıldı, İspanya'daki rövanş maçının normal süresi 1-0 sona erdi. Uzatma dakikalarında yediği gole karşılık veremeyen Gençlerbirliği, 2-0'lık yenilgiyle kupaya bu turda veda etti. Gençlerbirliği'nin bu turdaki rakibi Valencia UEFA kupasını kazanma başarısı gösterdi. Gençlerbirliği ise, 2003-2004 sezonunda UEFA Kupası'nı kazanan Valencia'yı yenebilen tek takım oldu. Gençlerbirliği, 2004-2005 sezonunda sezonunda UEFA Kupası'nın 2. ön eleme turunda Hırvatistan'ın Rijeka takımıyla eşleşti. Evindeki maçı 1-0 kazanan Gençlerbirliği, rövanş maçını 2-1 kaybetmesine rağmen ilk tura çıkmayı başardı. İlk turda Yunanistan'ın Egaleo takımına deplasmanda 1-0 kaybettiği maçın rövanşında 1-1 berabere kalarak elendi. Avrupa maçları Kaynakça: UEFA Kupa Galipleri Kupası: UEFA Kupası/UEFA Avrupa Ligi: UEFA Intertoto Kupası: Balkan Kupası: Hacettepe SK Gençlerbirliği SK'nin pilot takımı olan Hacettepe SK 2021-22 sezonunda Bölgesel Amatör Lig'e düşmüştür. Takım 2022-23 sezonunda lige girmemiş isim haklarını Kalecik FK'ya devrederek kulübün 5. ismi Hacettepe 1945 SK olmuş ve Hacettepe isminin yaşatılması sağlanmıştır. Hentbol şubesi 12 Eylül 2013 tarihinde kurulan ve Gençlerbirliği'nin Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde mücadele eden hentbol takımıdır. Önceki adı Ankara Hentbol İhtisas Kulübü olan ve tamamen kendi kaynaklarıyla kurulup alt liglerde mücadele etmeye başlayan takım, Gençlerbirliği'ne başvurup kulübün isim hakkını aldı. Gençlerbirliği Hentbol Takımı, 2013-2014 sezonunda Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde mücadele edecek 5. başkent temsilcisinden bir tanesi oldu. Ligde iki sezon devam eden takım, Gençlerbirliği'nin isim hakkını geri alması ile, 2015-16 sezonunda tekrar Ankara Hentbol İhtisas ismine dönüş yaptı. Diğer branşlar Gençlerbirliği Spor Kulübü bünyesinde, futbol dışında, Eylül 2022 itibarı ile etkinlik gösteren şubeler şunlardır: Badminton Bocce Bowling Briç Kano Kick boks Stadyum ve tesisler Eryaman Stadyumu Şehrin merkezinde yer alan 19 Mayıs Stadyumu'nun kullanım dışı kalmasıyla beraber, Gençlerbirliği maçlarını Eryaman semtinde inşa edilen ve 28 Ocak 2019 tarihinde açılan Eryaman Stadyumu'nda oynamaktadır. İlhan Cavcav Tesisleri Gençlerbirliği İlhan Cavcav Tesisleri, Ankara'nın Yenimahalle ilçesine bağlı Beştepe semtinde yer alan sosyal ve antrenman tesisleridir. 23.000 metrekare alana kurulu tesiste; idari bina, kamp binası, altyapı binası, restoran, futbol okulu ve futbol sahaları yer almaktadır. Hasan Polat Spor Tesisleri Ankara'nın Keçiören ilçesine bağlı Etlik mahallesinde yer alan Gençlerbirliği Spor Kulübü'ne ait olan spor tesisidir. Tesiste bir adet büyük futbol sahası ve halı saha yer almaktadır. Daha önceleri Gençlerbirliği Etlik Tesisleri ismiyle faaliyet gösteren bu tesise, daha önce Gençlerbirliği Futbol Takımı'nda forma giyen eski futbolculardan Hasan Polat'ın ismi verilmiştir. Şenol Güneş Spor Tesisi Çankaya ilçesine bağlı Yaşamkent mahallesinde yer alan Gençlerbirliği Spor Kulübü'nün kullanımındaki spor tesisidir. Tesiste bir adet büyük futbol sahası yer almaktadır. Yayınlar Gençlerbirliği Dergisi Gençlerbirliği Spor Kulübü'nün aylık resmî dergisidir. İçeriğinde futbol ağırlıklı olmak üzere Gençlerbirliği Spor Kulübü bünyesinde faaliyet gösteren branşlarla ile ilgili haberler, sporcularla röportajlar ve çeşitli makaleler yer almaktaydı, günümüzde pandemi nedeniyle bu dergi Gençlerbirliği E-Dergisi şeklinde Gençlerbirliği web sitesi bünyesinde yayınlanmaktadır. Kaynakça Genel Ankara Rüzgârı-Gençlerbirliği Tarihi, Tanıl Bora, Ankara 2003, (ISBN 975-92422-0-6) (Kulübün kuruluş ve tarihçesine dair ilgili genel bilgiler bu kitaptan alınmıştır.) Gençlerbirliği, Gençlerbirliği Spor Kulübü aylık resmî dergisi, nr. 22, Şubat 2007, s. 12-15. Özel Dış bağlantılar Alkaralar Taraftar Sitesi Ankara'daki spor kulüpleri Yenimahalle 1923'te Türkiye'de kurulan oluşumlar 1923'te kurulan spor kulüpleri
### Human: Programlama dili hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Programlama dili, yazılımcının bir algoritmayı ifade etmek amacıyla, bir bilgisayara ne yapmasını istediğini anlatmasının tektipleştirilmiş yoludur. Programlama dilleri, yazılımcının bilgisayara hangi veri üzerinde işlem yapacağını, verinin nasıl depolanıp iletileceğini, hangi koşullarda hangi işlemlerin yapılacağını tam olarak anlatmasını sağlar. Şu ana kadar 250'den fazla programlama dili geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları Pascal, Basic, C, C#, C++, Java, JavaScript, Cobol, Perl, PHP, Python, Ada, Fortran, Delphi ve Swift'tir. Uygulama Donanım ve yazılımın bir veya daha fazla yapılandırması o programı çalıştırmak için bir tür yol sağlar. Programlama dili uygulamasında iki yaklaşım vardır: Derleme ve yorumlama. Herhangi bir tekniği kullanarak bir programlama dili uygulamak mümkündür. Genellikle donanım üzerinde çalışanlar yazılım üzerinde yorumlananlardan daha hızlıdır. Yorumlanan programların performansını geliştirmek için anında derleme programları kullanılır. Derleyiciden gelen çıktı ya donanım tarafından ya da yorumlayıcı diye adlandırılan programlar tarafından çalıştırılır. Cihaza komut göndermeyi sağlayan, verileri cihaza aktarma stilidir. Şu anda hemen hemen tüm yazılım dilleri İngilizcedir. Bazı uygulamaların dili ise İspanyolca olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bakınız Programlama dilleri listesi Kaynakça
### Human: Elektronik mühendisliği hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Elektronik mühendisliği, zayıf elektrik akımlarının karakteristikleri, haberleşme teknolojileri, elektromanyetik ve sinyal işleme teknolojilerini inceleyen mühendislik dalıdır. Türkiye'de elektronik mühendisliğinin geçmişi Türkiye'de elektronik mühendisliği eğitimi İTÜ Elektrik Fakültesi bünyesinde başlamıştır. Önceleri zayıf akım kolu adı verilen bu dal daha sonra elektronik ve haberleşme mühendisliği olarak adlandırılmıştır. Alanlar Elektronik mühendisliğinin uygulama alanları oldukça geniş kapsamlı olup bilgisayarlardan haberleşme sistemlerine, elektronikten optik sistemlere, uzman sistemlerden optimizasyon yöntemlerine, radardan uydu haberleşmesine, kontrol sistemlerinden tıp elektroniğine ve mikrodalga sistemlerinden mobil haberleşme sistemlerine kadar endüstrinin ve temel bilimlerin çeşitli uygulama ve araştırma konularını içermektedir. Eğitim Elektronik mühendisliği ders programı temel dersleri; Matematik: Kalkülüs, Lineer cebir, Diferansiyel denklemler, Olasılık ve İstatistik, Sayısal yöntemler(Numerik Analiz) Temel Fizik ve Kimya Elektronik devre elemanları Devre teorisi Analog elektronik Sayısal elektronik Elektromanyetik alan teorisi Elektromanyetik dalga teorisi Sinyal ve sistemler Telekomünikasyon Sayısal Devreler(Logic Design) Kontrol Sistemleri(Feedback Systems) C programlama Mikrodalga tekniği Ayrıca bakınız Elektrik mühendisliği Telekomünikasyon mühendisliği Türkiye'de elektrik mühendisliği Kaynakça
### Human: Abdullah Gül hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Abdullah Gül (d. 29 Ekim 1950, Bünyan, Kayseri), Türk siyasetçi, ekonomist ve Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanlığı görevini 2007 - 2014 yılları arasında sürdürmüştür. Bu görevinden önce 4 aylığına 2002 - 2003 yılları arasında Türkiye Başbakanı olarak görev almıştır. 2003 - 2007 yılları arasında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev almıştır. Gül 1991, 1995, 1999, 2002 ve 2007 Türkiye genel seçimlerinde Kayseri milletvekili olarak meclise girdi. Başlangıçta Refah Partisi'ne katılmıştır fakat bu parti 1998 yılında laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerinden dolayı kapatılınca Fazilet Partisi'ne katıldı. Fazilet Partisi 1. Olağan Kongresi'nde Genel Başkanlık için Recai Kutan ile yarıştı. 521 oy alarak 2. sırada kaldı ve Genel Başkan seçilemedi. Gül 2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucular kurulu üyesi olarak Parti'nin kuruluşunda önemli rol oynadı. AK Parti'nin 2002 Türkiye genel seçimlerini kazanmasıyla Başbakan oldu ve 58. Türkiye Hükûmetini kurdu. Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal yasağı Gül Hükûmeti tarafından kaldırılınca Erdoğan 2003 Türkiye milletvekili ara seçimleri ile meclise girdi ve başbakan olarak 59. Türkiye Hükûmetini kurdu. I. Erdoğan Hükûmetinin kabinesinde Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Gül, 2007 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı seçildi ve 2014 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Yaşamı Eğitimi ve kariyeri Abdullah Gül 29 Ekim 1950 tarihinde Bünyan’da doğmuştur. Babasının adı Ahmet Hamdi Gül, annesinin adı Adviye Satoğlu'dur. Kayseri Gazi Paşa İlkokulu, Nazmi Toker Ortaokulu ve Orta öğrenimini Kayseri Lisesinde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdi. 1974 yılında mezuniyet sonrası aynı fakültede başladığı doktora çalışmaları için iki yıl İngiltere’de kaldı ve 1983’te İstanbul Üniversitesinden "doktor" unvanı aldı. O dönem İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesinde (1992'de İTÜ'den ayrılarak Sakarya Üniversitesine dönüştü) Endüstri Mühendisliği Bölümünün kuruluşunda çalıştı ve aynı bölümde ekonomi dersleri verdi. 1989’da uluslararası ekonomi dalında doçent oldu. Öğrencilik yıllarında Gençlik Örgütü Millî Türk Talebe Birliği bünyesinde yer aldı. Memleketi Kayseri'de, Necip Fazıl ekolünden Söğüt Fikir Kulübünde çalıştı ve bu ekolün ileri gelenlerinden Ali Biraderoğlu'nun fikrî çevresinde bulundu. Siyasi kariyeri 1983-1991 yılları arasında İslam Kalkınma Bankasında ekonomi uzmanı olarak çalışan Gül, 1991 yılında yapılan seçimlerde Refah Partisi'nden 19. Dönem Kayseri Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 1993'te Refah Partisi'nde Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Abdullah Gül, 1995'te yapılan genel seçimlerde, ikinci kez Refah Partisi 20. Dönem Kayseri Milletvekili seçildi. 1993 yılında Refah Partisinin dışişlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevine seçildi. Bu süre içinde Avrupa ve Amerika’daki birçok kuruluşlarda yaptığı konuşmalarla parti görüşünü anlattı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu üyelikleri de yapan Abdullah Gül, 28 Haziran 1996'da kurulan RP-DYP koalisyon hükûmetinde Devlet Bakanlığı ve Hükûmet Sözcülüğü görevlerinde bulundu. Refah Partisi'nin 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesince kapatılmasından önce kurulan Fazilet Partisi'ne geçen Abdullah Gül, 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisi'nden 21. Dönem Kayseri Milletvekili seçilerek tekrar parlamentoya girdi. 1992 yılında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi oldu ve Konseyin kültür, tüzük, siyasi ve ekonomik kalkınma komitelerinde çalıştı. 2001 yılına kadar yürüttüğü Avrupa Konseyindeki çalışmalarından dolayı kendisine “Pro merito“ madalyası ve Konseyin sürekli “Onursal üyesi” unvanı verildi. NATO Parlamenter Asamblesi üyeliği de yaptı. 8 Mart 2000 tarihinde, Parti'de "yenilikçi kanat" olarak adlandırılan milletvekillerinin desteğini alarak, genel başkanlığa adaylığını koydu. 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi 1. Olağan Kongresi'nde 521 oy alarak, 633 oy alan Recai Kutan'ın gerisinde kaldı. Kongre sonuçları, siyasi çevrelerce, "parti tabanının Yenilikçi olarak adlandırılan kanadı geniş ölçüde desteklediği, ancak Parti'nin henüz bir yönetim değişikliğine hazır olmadığı" şeklinde yorumlandı. Fazilet Partisi'nin 22 Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasından sonra bir süre bağımsız kalan Gül, 14 Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) Kurucular Kurulu üyesi olarak üyesi olarak partileşme sürecindeki etkin rolünü sürdürdü ve Siyasi ve hukuki işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Hakkında kayıp trilyon davasında fezleke hazırlandı. Milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamadı. Gül hakkındaki fezleke dosyasına 2010 yılında takipsizlik kararı verildi. AK Parti Kayseri Milletvekili ve Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Gül, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Kayseri Milletvekili olarak yeniden seçildi. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklı olması nedeniyle 16 Kasım 2002'de 58. Hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Türkiye'nin 58. Hükûmeti, Başbakan Abdullah Gül tarafından, 18 Kasım 2002'de kuruldu. Recep Tayyip Erdoğan'ın, 9 Mart 2003 Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi'nde meclise girmesinden sonra, Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükûmet, 11 Mart'ta istifa etti. Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, 14 Mart 2003'te kurulan 59. Hükûmette (2. AK Parti Hükûmeti), Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 3 Ekim 2005'te başlayan Avrupa Birliği müzakereleri için birçok yetkisini Baş Müzakereci Ali Babacan'a devretti. Cumhurbaşkanlığı seçimi 24 Nisan 2007 tarihinde yapılan AK Parti Grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 11. Cumhurbaşkanı adayı olduğu açıklandı. 27 Nisan tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı birinci tur seçimlerinde 357 kabul oyu çıkmasına karşın 367 sayısına ulaşılamadığı için, seçim ikinci tura kalmış; Anayasa'nın ilgili hükmü gereği, ilk oturumun açılabilmesi için 367 üyenin Mecliste hazır bulunması gerektiği gerekçesi ile Cumhuriyet Halk Partisi tarafından oturumun iptali için Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucu Meclisin bu birinci oturumu, Anayasa Mahkemesinin 1 Mayıs 2007 tarihli kararı ile iptal edildi. 6 Mayıs 2007 tarihinde Mecliste yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilememiştir. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesinde Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilememesinin etkili olduğu görüşü öne çıktı. Bunun sonucu olarak da Abdullah Gül tarafından "bunun cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin açık bir mesaj olduğu" yorumu benimsendi. 13 Ağustos tarihinde kulislerde konuşulan 11. Cumhurbaşkanı adaylığı kesinleşti. 20 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turunda 341 oy aldı. 24 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda 337 oy aldı. Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanı seçildi. Böylece Nisan 2007'de başlayan Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanını seçim süreci sona erdi. Cumhurbaşkanlığı (2007-2014) Abdullah Gül 28 Ağustos 2007'den 28 Ağustos 2014'e kadar Türkiye cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmüştür. 26.01.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu ile görev süresi 7 yıl olarak netlik kazanmış oldu. Anayasa Mahkemesi kanunun ikinci kere aday olmasını engelleyen hükmünü iptal etti, ancak tekrar aday olmadı. Görevini 28 Ağustos 2014'te Recep Tayyip Erdoğan'a devretti. Affettiği hükümlüler 2008 Ağustosunda, kayıp trilyon davasında Necmettin Erbakan'ın "sahtecilik" sebebiyle aldığı ev hapsi cezası, Abdullah Gül tarafından Anayasa'da geçen ‘sürekli hastalık’ kapsamında affedildi. Kayıp trilyon davası sanıklarından biri olan Gül, milletvekili olmasından ötürü yargılanamamış daha sonra Cumhurbaşkanı seçildiğinde Başsavcılık tarafından kovuşturmaya gerek olmadığına karar verilmişti. Özel yaşamı Abdullah Gül 29 Ekim 1950'de Kayseri'de dünyaya gelmiştir. Annesi Adeviye Hanım ve babası Ahmet Hamdi Gül'dür. 21 Ağustos 1980'de Hayrünnisa Gül (Özyurt) ile evlenen Gül'ün Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre adlarında üç çocuğu dünyaya geldi. Gül, İngilizce ve Arapça biliyor. Ayrıca Beşiktaş takımını tutmaktadır. Gül'ün kızı Kübra'dan 2010 ve 2014 doğumlu iki torunu vardır. Yapıtları Abdullah Gül'ün yayımlanmış olan kitapları. Demokrasi ve Hukuk Yolunda Global Perspektif Gelecek Yakın Diplomaside Erdemli Güç Türkiye'yi ve Dünyayı Yeniden Düşünmek Aldığı ödül ve madalyalar Galeri Kaynakça Dış bağlantılar Yaşayan insanlar 1950 doğumlular Bünyan doğumlular Kayseri doğumlu siyasetçiler Nakşibendi Türk Sünniler Türk İslamcılar Türk ekonomistler TBMM 19. dönem Kayseri milletvekilleri TBMM 20. dönem Kayseri milletvekilleri TBMM 21. dönem Kayseri milletvekilleri TBMM 22. dönem Kayseri milletvekilleri TBMM 23. dönem Kayseri milletvekilleri Türkiye Hükûmet sözcüleri Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu NATO Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu TBMM Dışişleri Komisyonu TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Adalet ve Kalkınma Partisi MYK üyeleri 21. yüzyıl Türk siyasetçileri İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğrenim görenler Sakarya Üniversitesi öğretim üyeleri Haydar Aliyev Nişanı sahipleri Refah Partisi mensubu siyasetçiler 20. yüzyıl Türk siyasetçileri Fazilet Partisi mensubu siyasetçiler Altın Kartal Nişanı sahipleri Türkiye Cumhuriyeti Devlet Şeref Madalyası sahipleri İtalya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı sahipleri Aziz George Zafer Nişanı sahipleri Chatham House Ödülü sahipleri TBMM Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanları
### Human: Dersim (anlam ayrımı) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Dersim şu anlamlara gelebilir; Tunceli (il): Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan bir il. Dersim (bölge): Türkiye'nin doğu kesiminde yer alan bir bölge. Dersim Vilayeti 1879 yılında Erzurum Vilayetinden ayrılarak oluşturulan Osmanlı vilayeti. Dersim İsyanı: 1937 yılında Türkiye Cumhuriyeti hükûmetiyle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olaylar. Dersim aşiretleri: Doğu ve İç Anadolu yöresine "İç Dersim"den yayılmış birkaç aşiretin genel adı.
### Human: Ardahan (il) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ardahan, Türkiye'nin kuzeydoğu köşesinde Doğu Anadolu Bölgesi'nde ve kısmen Doğu Karadeniz'de bulunan, Gürcistan sınırında kurulmuş olan bir ildir. İdari merkezi Ardahan kentidir. Batısında Artvin, güneybatısında Erzurum, güneyinde Kars illeri ve doğuda Gürcistan ile sınır teşkil etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kafkaslar'a açılan kapısıdır. 1924 yılında il olmuştur. 1926 yılında Kars iline bağlı bir ilçe olmuştur. 1992 yılında Kars ilinden ayrılarak tekrar il olmuştur. Ardahan, ilin coğrafi yapısı ve tarihi geçmişinden kaynaklanan kendine özgü doğal ve tarihi değerlere sahiptir. Ardahan, Doğu Anadolu Bölgesi'ne has doğal yapısı ve ikliminin yanında Doğu Karadeniz Bölümü'nün topoğrafyasına, iklimine ve bitki örtüsüne geçiş yerleri ile farklı güzellikleri bir arada barındırmaktadır. Yüksek ovaları, akarsuları, ormanları, zengin çiçek çeşitliliğine sahip yaylaları ve iki gölü ile Ardahan keşfedilmeyi bek­leyen bir doğa cennetidir. Gürcistan - Ardahan arasında Türkgözü ve Çıldır Aktaş Sınır Kapısı olmak üzere toplam iki adet sınır kapısı bulunmaktadır. Tarihçe Bugün bir il olan Ardahan bölgesinin adı, Osmanlılar Gürcü yönetiminden ele geçirdiği için Gürcüce Artaani'den gelir. İlin merkezi olan Ardahan kentinin tarihi, geleneksel rivayete göre Nuh’un oğlu Yafet'in üçüncü kuşaktan torunu Cavahos tarafından kurulmuştur. Ancak kuruluşunda kent, sırasıyla Kacta-kalaki ve Huri adını taşıyordu. Bu kentin Gürcü tarihinde çok önemli bir yeri olmuştur. Büyük İskender'in komutanı Azon ile Gürcü topluluklarını bir araya getiren I. Parnavaz (İÖ 326 - İÖ 234) arasındaki savaş bu kent yakınlarında gerçekleşmiş ve Parnavaz'ın Kartli Krallığı'nı kurmasıyla sonuçlanmıştır. Bu savaştan sonra Parnavaz’ın, hakim olduğu topraklara sekiz eristavi (prens) ve bir komutan atamasının ardından Ardahan bölgesi, Tsunda’ya tayin edilen beşinci eristavinin sınırları içerisinde kaldı. Gürcü kralı III. Mirian (hd. 306-337), Kapadokyalı Azize Nino’nun telkinleriyle Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edince, kilise inşa etmek ve halkı vaftiz etmek üzere Bizans İmparatoru I. Konstantin’den rahip ve mimarlar yollamasını talep etti. Bu dönemde ilk Gürcü kilisesi Ardahan sınırlarında içinde inşa edilmiştir. Eruşeti’de (şimdi Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı Oğuzyolu köyü) yapılan bu kilise, I. Konstantin'in Hıristiyanlığın kabul edilmesinden duyduğu memnuniyetin bir göstergesi olarak Gürcistan’a yolladığı ve İsa’nın çarmıha gerilişi sırasında ellerine çakılan çivilerle kutsanmıştır. Kral Vahtang Gorgasali’nin 5. yüzyılda piskopos tayin ettiği on bir kilise arasında Klarceti’deki Ahiza Kilisesi ile Ardahan bölgesindeki kilise de yer alıyordu. Arap akınlarının ve başkent Tiflis’te bir Arap Emirliği’nin kurulmasının sonucunda, Gürcistan'ın doğusundan Tao ve Klarceti bölgelerine yoğun göçler gerçekleşti. Bagratlı Aşot 9. yüzyılın başında Ardanuç’u başkent yaparak Tao-Klarceti Prensliği’ni kurdu. Ardahan ve çevresi de bu yeni devletin sınırları içinde kaldı. Kartli’den gelen Rahip Grigol Hantsteli ve diğer din adamları özellikle Klarceti’de çok sayıda manastır inşa ettiler ve Ardahan’ın da içinde yer aldığı bölge zamanla “Gürcistan’ın Sina’sı” olarak adlandırıldı. Ancak ilk kiliselerin kurulduğu ve piskoposların tayin edildiği Ardahan bölgesi, özellikle de manastır faaliyetleri yönünden Klarceti ve Tao'ya nazaran ikinci planda kaldı. Bu dönemden günümüze sadece iki manastır ulaşmıştır. Bu manastırlar Dörtkilise köyündeki Dört Kilise Manastırı ve Vaşlobi köyündeki Vaşlobi Manastırı’dır. Gürcü kralı II. Giorgi’nin Emir Ahmed’e Kveli Kalesi Savaşı’nda (1080) yenilmesinin ardından Ardahan bölgesinin de içinde yer aldığı Tao-Klarceti bölgesine kırk yıl boyunca Büyük Selçuklular hakim oldu. Ancak Büyük Selçuklular 1121 yılında Didgori Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğradı ve Ardahan bölgesi yeniden Gürcü hakimiyetine girdi. Birleşik Gürcü Krallığı’nın en parlak döneminde Ardahan bu krallığın bir parçasıydı. Daha sonra, birleşik Gürcü Krallığı’nın parçalanması sırasında bağımsız devlete dönüşen Samtshe Atabeyliği’nin (1268-1625) sınırları içinde yer aldı. Trabzon’un alınmasından (1461) sonra doğuya doğru ilerleyen Osmanlı Devleti, bu yeni Gürcü devletinin sınırlarına dayandı. 1551 yılında Ardanuç ve Ardahan bölgelerini ele geçirdi. Bölge bir sancak haline dönüştürüldü. Bölgede rekabet eden İran ile Osmanlı Devleti arasında 1555 yılında Amasya Antlaşması imzalanınca Ardahan bölgesi kesin olarak Osmanlı sınırları içinde kaldı. Osmanlı Devleti 16. yüzyılın son çeyreğinde Çıldır Eyaleti’nin kurdu. Bu eyaletin livalarından biri, Ardahan-i Büzürg adıyla Ardahan bölgesiydi. Bugün Ardahan ili sınırları içinde kalan Çıldır ve Posof ilçeleri de ayrı birer livaydı. Ardahan-i Büzürg (Büyük Ardahan) olarak kaydedilen livanın (sancak) idari merkezinin adı Parakan (Rabat-i Kale-i Parakan; رباط قلعه پرهكن) idi. Parakan Büyük Ardahan livasının en önemli kale-kentiydi. Parakan ya da Parakani adı ünlü Gürcü tarihi Kartlis Tshovreba’da da geçmektedir. Nitekim Osmanlılar 16. yüzyılda Gürcü atabegleri yönetimi altındaki Samtshe-Saatabago karşı açtıkları savaşta önce Ardanuç’u (Artanuci), sonra da Parakan’ı (Parakani) ele geçirdiler. Parakan Kalesi'nin ele geçirdikten sonra Osmanlılar bütün Ardahan bölgesine hâkim oldular. Parakan adı ayrıca Evliye Çelebi ile Kâtib Çelebi’nin eserlerinde de geçmektedir. 1878 yılından sonra Ardahan, Rus İmparatorluğu tarafından işgal edildi ve 1914'e kadar Kars Oblastı olarak bilinmekteydi. Rus İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra ilin kuzeyi 1918-1921 yılları arasında Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, güneyi ise 1918-1920 yılları arasında Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'ndeydi. Ardahan 1921 yılında Kars Antlaşması ile Türkiye tarafından geri alınarak kurtarılmıştır. 2000 yılından itibaren Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının inşası yerel ekonomiye katkı sağlamıştır. Nüfus Nüfusun büyük çoğunluğunu Kıpçak kökenli Ahıska Türkleri oluşturur. Geriye kalan kısım ise Kürtler, Terekemeler ve Alevi-Türkmenler'den oluşur. Aynı zamanda çoğunluğu göç etmiş olsa da Gürcü, Çerkez, Tat, Lezgi ve Poşalar da Ardahan'da yaşamaktadır. Bunun dışında az da olsa Kafkas halkları da mevcuttur. Bölge itibarıyla soğuk, elverişsiz iklimi ve işsizliğin de olması nedeniyle dışarıya çok göç vermiştir. Güncel Nüfus Değerleri(TÜİK 6 Şubat 2023 verileri ) Ardahan ili nüfusu: 92.481. Bu nüfusun %44,46'sı şehirlerde yaşamaktadır (2022 sonu). İlin yüzölçümü 4.934 km²'dir. İlde km²'ye 19 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkez ilçede 33’dür.) İlde yıllık nüfus % 2,58 oranında azalmıştır. Tüm ilçelerin nüfusu azalmıştır. Nüfus düşme oranı en yüksek ilçe Damal (% -5,23) 06 Şubat 2023 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 6 İlçe, 7 belediye, bu belediyelerde 40 mahalle ve ayrıca 226 köy vardır. 2022 Türkiye adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre %58 ile en çok(yüzde) kırsalda nüfusu olan il olarak yer almaktadır. İlin yıllara göre nüfusları Konum İklim İl genelinde karasal iklim hakim olup; kışlar uzun, sert ve kar yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklığı 3,7 °C olup, kışın –30,0 °C’nin altına iner. Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan Ardahan’a yılda ortalama 550 mm yağış düşer. Sonbaharın ilk soğukları eylül ayının sonunda başlar, ilkbaharda mayıs ayının ortalarına kadar devam eder. İlin batı ve kuzeyinde daha çok Türkiye'de Karadeniz iklimi'nin özellikleri görülür. Bu özellik bitki örtüsünde de kendini gösterir. Batı ve kuzeyde özellikle Posof ilçesi ile Artvin’e komşu olan yörelerde ormanlıklar ve çalılar yer alırken, Ardahan'ın güney kesimlerinde çayır ve meralar yaygınlık göstermektedir. Göle ovasında kışlar ağır geçer. Bu saha Türkiye’nin en soğuk yerlerinden sayılan Sarıkamış’a oranla daha soğuktur. Her tarafı yüksek dağlarla çevrilmiş çanak biçimindeki ovada kışın hava akımı az olur. Bu durumda soğuyan ve ağırlaşan hava aşağıya doğru hareket eder ve sıcaklık kaybına uğrayarak dondurucu bir hal alır. Böylece Toprak örtüsü ve bataklıklar donar. Ovayı kuşatan ve biraz esinti gören dağların yamaçları daha az soğuktur. Kış aylarında bazen ovanın içerisini kalın bir sis tabakası örter ve etrafındaki dağlardan bakılınca burası adeta bir deniz gibi gözükür. Bu ovaya kışın en soğuk rüzgâr kuzeybatıdan gelir ve buna "Ardahan Yeli" denir. Etrafı dağlarla çevrili olan ve ortalama 1500 m yükseklikte Posof İlçemizde ise Doğu Karadeniz ikliminin sert şekli hüküm sürer. Burada mikro-klima tipi iklim hakim olup, kışlar yağışlı, yazlar ise sıcak geçmektedir. Bu iklimin en belirgin özelliği yağışlarıdır. Bu alana her mevsimde yağış düşer. Sahada altı ay kış mevsimi yaşanır. Bu esnada yağışlar hep kar halindedir ve boldur. Mayıs'a kadar kar yağdığı da olur. İlkbaharda ve sonbaharda sisler oluşur. Yaz mevsimi esnasında yağmur eksik olmaz. Sıcaklık yağışlardan ve havanın sık sık bulutlu kalışından etkilenir. Yaz mevsimi adeta bir ilkbahar serinliğindedir. Durum böyle olunca buralarda geniş ormanların varlığı kendiliğinden oluşur. Açık kalan yerler ve vadiler devamlı bir yeşillik içerisindedir. Yönetim İllerde protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezi yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Büyükşehir dışındaki illerde yerel yönetim, şehirler düzeyindedir. Belediye Başkanı, belediye sınırları içinde kalan seçmenin oy çokluğu ile seçilir. Ayni seçmen İlçe Belediye Meclisi için de oy kullanarak ilçelerin belediye meclisleri oluşturur. İldeki bütün seçmenler ayrıca il genel meclisi için de oy kullanarak, İl Genel Meclisinin oluşumunu sağlarlar. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanır İl genel meclisi ve belediye meclisi üye sayıları ilçe nüfusuna göre, kontenjandan kalan sayıların partilere dağılımı ise D'Hondt Sistemine göre belirlenir (Kanun:2972-Madde:23) İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresinin karar organıdır, başkanını üyeleri arasından gizli oyla seçer. Ayrıca, İl Genel Meclisi kendi içinden gizli oyla bir yıl görev yapacak 5 kişilik İl Encümenini seçer. Merkezi yönetim, Vali ve İl Müdürlerinden oluşur. İl Özel İdaresi (İl Genel Meclisi ve İl Encümeni) seçilmişlerden oluşur, ancak Vali başkanlığında görev yapar. Yerel yönetim ise belediye başkanları ve belediye meclislerinden oluşur. Ardahan Valisi, 1984-Elazığ doğumlu Hayrettin Çiçek'dir. Ağustos 2023/376 sayılı kararla, Şahinbey Kaymakamı iken atanmıştır. Ardahan Belediye Başkanı, 1963-Hanak doğumlu Faruk Demir(CHP), 31 Mart 2019 seçimlerinde %51,20 oy oranıyla seçilmiştir. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre Ardahan İl Genel Meclisi üye sayısı, 7 AK Parti, 6 CHP ve 1 Bağımsız olmak üzere 14’dür. Ardahan Belediye meclisi ise 9 CHP ve 6 AK Parti olmak üzere 15 üyeden oluşur. 2018 Türkiye genel seçimleri sonucuna göre Ardahan'ın  Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki üyelerinin siyasi partilere dağılımı: 1 BAĞIMSIZ (Milletvekili seçim döneminde CHP'den aday olmuş ve milletvekili seçilmiştir, 2018'de Cumhuriyet Halk Partisi'nden ihraç edilmiştir. Şu an (27. Dönem) görevini bağımsız bir şekilde sürdürmektedir.) ve 1 AK Parti'dir. Şu anda bağımsız aday olan Öztürk Yılmaz, 27. ve 26. milletvekili seçimlerinde CHP'den aday olmuş ve bir tam dönem milletvekilliğini CHP'den yapmıştır. Günümüzün dönemi olan 27. dönemin Ak Parti milletvekili ise Orhan Atalay'dır. Ekonomi Ardahan ilinde çayır-mera alanlarının fazla olması, sanayi merkezlerinin ilden uzak olması ve diğer nedenlerle Ardahan ilinde tarım ve hayvancılık faaliyetleri öne çıkmıştır. İl genelinde tarımsal faaliyetlerden çok hayvancılık faaliyetleri öne çıkmaktadır. Elma, armut, mısır, vişne gibi tarım ürünlerinin tamamına yakını Posof ilçesinde yetiştirilmektedir. İl genelinde buğday, arpa gibi tahıl ürünleri yetiştirilmektedir. Ancak endüstriyel tarım yapılmamaktadır. Tarım ürünlerinin tamamına yakını organiktir. Ardahan ili, iklim durumu, çayır ve meraların varlığı gibi nedenlerle hayvancılığa elverişli bir yapıdadır. İklim şartları yem bitkisi üretimine elvermektedir. İl genelinde büyük ve küçükbaş hayvancılık, mera hayvancılığı şeklinde yapılmaktadır. Ardahan’da çok sayıda kümes hayvanı beslenmektedir. En çok beslenen kümes hayvanı kazdır. Kaz dışında tavuk, ördek ve hindi de beslenmektedir. Spor 2018-2019 Sezonu sonunda, Serhat Ardahanspor, BAL (Bölgesel Amatör Lig) de küme düşmüştür.. Ardahan Gençlik Spor voleybol bölgesel erkekler ligine katılmıştır. Ziraat Türkiye Kupası'nda Serhat Ardahanspor ilk turda elenmiştir.                                Futbol maçları 2.340 kişilik 80'inci Yıl Şehir Stadyumunda yapılmaktadır. İl merkezinde 450 kişilik K.Karabekir Kapalı Spor Salonu bulunmaktadır. Ayrıca yarı olimpik kapalı yüzme havuzu da bulunmaktadır. Şehir merkezine 22 km uzaklıkta Yalnızçam Kayak Merkezi vardır. Kaynakça Dış bağlantılar T.C.Ardahan Valiliği T.C.Ardahan Belediyesi
### Human: Cezayir hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Cezayir (Arapça: الجزائر al-ġazaʾir; Berberi dilleri: ⴷⵣⴰⵢⴻⵔ Dzayer) ya da resmî adıyla Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti (Arapça: الجمهورية الجزائرية الديمقراطية الشّعبية), Kuzey Afrika'da ülke. 2,381,741 kilometre karelik yüzölçümü ile Afrika'nın yüzölçümü olarak en büyük ülkesi olan Cezayir, dünyanın onuncu, Arap Dünyası ve Afrika Birliği içerisinde ise en büyük ülkedir. Aynı zamanda, 44 milyonluk nüfusuyla da Afrika'nın en kalabalık sekizinci ülkesidir. Cezayir'in komşuları kuzeydoğuda Tunus, doğuda Libya, güneydoğuda Nijer, güneybatıda Moritanya ve Mali, batıda Fas ve Batı Sahra'dır. Etnik açıdan bir İslam, Arap ve Berberi ülkesidir. Ülke ismi (El Cazayir) Arapçada "adalar" anlamına gelir. Tarih Tarih Öncesi ve Antik Çağ Cezayir'de 2 milyon yaşında hominid iskeletleri bulunmuştur. Araştırmacılar, ülkede yontmataş çağından kalma Homo habilis ve Homo erectus fosilleri de ortaya çıkartmıştır. Cilalıtaş devrinde şu anda Sahra Çölü'nün bulunduğu alanlar daha sulaktı. Böylece Cezayir'in şu anda çöl olan güney bölgesinde insanlar yaşayabiliyordu. Bu dönemden kalma mağara resimleri bulunmaktadır. MÖ 1000 yıllarında Fenikeli tüccarlar Cezayir’in Akdeniz kıyılarına yerleşime başlamıştır. Kartaca Krallığının MÖ 146 yılında Romalılar tarafından yıkmasıyla Cezayir, “Mauretania Caesariensis” adıyla imparatorluğun bir eyaleti haline geldi. Antik Yunanistan ve Roma İmparatorluğu'nda Numidya (Νομαδια) olarak bilinen yörenin adı, Yunanca "göçebe" anlamındaki nomados (νομαδος) kelimesinden gelir. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Cezayir' de sırasıyla Vandallar ve Bizans’ın hakimiyeti altına girdi. Orta Çağ 7. yüzyılın ortalarından itibaren Emevi akınlarına uğrayan Cezayir’deki Berberi kabilelerinde yüzyılın sonuna doğru İslamiyet yayılmaya başladı. Emevî hakimiyetindeki uygulamalara isyan eden Berberi kabileleri yerel emirlikler kurmuştur. 777-909 yılları arasında hüküm süren Rüstemiler Devleti Cezayir'deki Müslümanların kurduğu ilk bağımsız devlettir. Batı Cezayir Fas'ta hüküm süren İdrisiler'in, Doğu Cezayir Aglebiler idaresine girdi. 909 yılında Rüstemiler Devleti ve Aglebiler'in yıkılmasıyla Cezayir Fatımi Devletinin hakimiyetine girdi. 10. yüzyıl sonlarında Berberiler Cezayir'de yeniden küçük ve kısa ömürlü devletçikler kurmaya başladılar. Ziriler ve Hammadiler (1015-1152) devletleri kuruldu. Bu sırada Murabıtlar Tilimsan, Ténès ve Cezayir'e kadar Kuzey Afrika'yı hakimiyetleri altına aldı (1062). 1130-1269 tarihleri arasında hüküm süren Muvahhidler Hammâdî ve Murabıt Devleti’ne son vererek Cezayir ve bütün Kuzey Afrika'yı ele geçirdi. Muvahhidlerden sonra Doğu Cezayir, Tunus'taki Hafsi Devletinin (1228-1574)topraklarına katıldı. Orta ve Batı Cezayir ise Tlemsen merkezli Abdülvadiler’in (1235-1550) idaresine girdi. Abdülvadiler'in zayıflamasıyla Bedevi kabileler isyan ederek birçok şehirde kendi emirliklerini kurdular. İspanyollar'da 1505-1513 arasında sahildeki önemli şehirleri ele geçirdiler. Osmanlı hâkimiyeti Oruç Reis ve kardeşi Hızır Reis Cezayir’e gelip İspanyollara karşı mücadeleye girişmeye başlamışlardır. Cerbe adasına yerleşen ve Yavuz Sultan Selim’in himayesi altına giren kardeşler, Cezayir ve Şerşel'i ele geçirdiler. Şerşel ve Cezayir sultanı ilan edilen Oruç Reis, Ténès ve Tlemsen'i ele geçirmiş ancak 1518’de Tlemsen'i geri almak isteyen İspanyollarla yaptığı savaşta hayatını kaybetti. Onun yerine geçen Hızır Reis Osmanlıların desteğini sağlamaya çalıştı ve 1519'da Yavuz Sultan Selim’den yardım istedi. Yavuz Sultan Selim “Hayreddin” lakabıyla andığı Hızır’ı Cezayir hakimi olarak tanıyarak ona askeri destek yolladı. Bu şekilde hutbenin padişah adına okunmaya başlandığı Cezayir, Osmanlı nüfuzu altına girdi. 1534 yılında I. Süleyman'ın Barbaros Hayreddin'i İstanbul'a davet edip Cezayir beylerbeyi sıfatı ile onu Osmanlı donanmasının başına getirmesiyle Cezayir doğrudan doğruya bir Osmanlı beylerbeyliği haline geldi. Cezayir’deki Osmanlı egemenliği 1830 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemde Cezayir, Tunus ve Trablusgarp'la birlikte "Garp Ocakları" şeklinde adlandırılmış ve ayrı bir statü ile idare edilmiştir. Bu özel statü kapsamında Osmanlı hakimiyetinde olan Cezayir, idari bakımdan Beylerbeyler Devri (1518-1587), Paşalar Devri (1587-1659), Ağalar Devri (1659-1671) ve Dayılar Devri (1671-1830) olmak üzere dört farklı dönem yaşanmıştır. Fransa hâkimiyeti 5 Temmuz 1830'da Cezayir şehrinin ele geçirilmesiyle Fransızların Cezayir'deki sömürge dönemi başladı. Emir Abdülkadir idaresindeki isyan hareketi sonucunda Fransızlar Cezayir’in bütününü 1847’de ele geçirebildi. Osmanlı yönetimi, Fransız işgalini tanıyarak Cezayir üzerindeki haklarının sona erdiğini ilan etti. İlk sömürge birimleri Cezayir şehri çevresinde kuruldu. Avrupa’dan gelen göçmenlere yerli kabilelerin ellerinden alınan arazilerin verilmesiyle Cezayir' de Avrupalı nüfusu artış gösterdi. 1841-1850 yılları arasında 115.000 hektar arazi dışarıdan gelenlere dağıtıldı. 1847’de ülkedeki Avrupalıların sayısı 104.000 iken 1872’de 245.000'e, 1911 yılında da 752.000’e yükseldi. Bununla birlikte yabancıların sahibi olduğu arazinin miktarı 1860’ta 365.000 iken, 1930’da ise 2.345.000 hektardı. 1848 Fransız anayasasına göre Cezayir sömürgesi üç eyalete ayrılarak Paris’ten tayin edilen bir genel vali tarafından yönetilmeye başlandı. 1870’te sivil idareye geçirilen Cezayir Paris’teki İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Askerî idarenin kalkmasının ardından 1871 yılında Muhammed el-Mukrani’nin liderliğinde toplanan kabileler, ülkenin tamamına yakınında ayaklanma başlattı. 1881’de de Sîdî Şeyh liderliğindeki kabilelerinde katıldığı ayaklanmayı Fransız sömürge yönetimi kanlı şekilde 1884 yılında bastırabildi. Bu dönemde öldürülen direnişçilerden bazılarının kafatasları Fransa'ya götürüldü ve 24 tanesi Temmuz 2020'de Cezayir'e iade edilerek el Alia Şehitliği'ne defnedildi. II. Dünya Savaşı'ndan sonrasında Cezayirliler durumlarında ciddi iyileştirmelerin yapılmaması, ekonominin kötüleşmesi gibi sebeplerle 5 Mayıs 1945’te gerçekleştirilen ayaklanmada, Fransızların silahlı müdahalede bulunmasıyla binlerce Cezayirli öldürülmüş ve çok sayıda gösterici tutuklanmıştır. Bu olaylar Sétif ve Guelma Katliamı olarak anılmaktadır. Cezayir'de 1 Kasım 1954 tarihinde silahlı mücadele başlatıldı. Ülkeyi bağımsızlığa götürmesi amacıyla başlatılan silahlı mücadele kısa zamanda Cezayir geneline yayılması üzerine, Sömürge yönetimi 28 Ağustos 1955'te olağanüstü hal ilan etti. 19 Eylül 1958’de Kahire’de toplanan Cezayirlilerin ileri gelenleri bağımsız Cezayir Cumhuriyetini ilan ederek Ferhad Abbas’ın başkanlığında bir geçici hükûmet kurdular. 18 Mart 1962’de Evian Antlaşması ile savaşın sona ermesiyle ateşkes ilan edildi. Antlaşma şartlarına göre 1 Temmuz 1962 tarihinde yapılan referandumda Cezayirlilerin %91’i bağımsızlık lehinde oy kullanmasıyla Cezayir bağımsız bir devlet oldu. Bağımsızlık ve sonrası Cezayir'in bağımsızlığından sonra 20 Eylül'de toplanan kurucu meclis ilk Cezayir hükûmetinin başkanlığına Ahmed bin Bella'yı getirdi. Millî Kurtuluş Cephesi, Kasım 1962’de bütün siyasi partileri kapattığı gibi her türlü örgütü de kendisine bağlanmıştır. 13 Ekim 1963 tarihinde yapılan referandumla yeni anayasa kabul edilirken Ahmed bin Bella'da beş yıl için devlet başkanlığına seçildi. Bağımsızlık savaşında ülkede görülen yıkım ve ülkede yaşayan Avrupalıların da göçüyle ülkede yaşanan ekonomik çöküş sonucunda Ahmed bin Bella, Savunma Bakanı Huari Bumedyen tarafından 19 Haziran 1965 askeri bir darbe ile görevden uzaklaştırıldı. Bumedyen, 10 Temmuz'da 1963 anayasasını yürürlükten kaldırarak meclisin çalışmalarını askıya aldı. 1963 ile 1979 arası başbakanlık görevi askıya alınmıştır. 1980’lerin başından itibaren hızlanan İslamcı akımlar Cezayir'de önemli yer tutmaya başladı. Ekim 1988’de ülkenin büyük şehirlerinde yaşanan halk ayaklanmaları sırasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti. İç savaş Şadli Bencedid muhalefetin baskılarına dayanamayarak büyük reformlar yapmak zorunda kaldı. Yürürlükte olan tek parti rejimine ve sosyalist ekonomiye son verdi. 2 Temmuz 1989’da da çok partililiğe izin veren yeni siyasi örgütlenme kanunu ile seçim kanunu kabul edildi. 12 Haziran 1990 gerçekleştirilen ve bazı partilerin katılmadığı seçimlerde İslami Selamet Cephesi (FIS) kullanılan oyların %56'sını alarak birinci çıktı. 27 Haziran 1991 yılında gerçekleşmesi beklenen genel seçimlerden önce ülkede meydana gelen büyük karışıklık döneminde ordu yönetime el koydu ve İslami Selamet Cephesi liderlerini tutukladı. Ancak yönetim 26 Aralık 1991’de, ülke tarihinde ilk defa çok sayıda siyasi partinin katılımıyla genel seçimlerin birinci turunun yapılması kararını aldı. Genel seçimlerin birinci turunda İslami Selamet Cephesi büyük bir başarı göstererek oyların çoğunu aldı. 16 Ocak 1992’de yapılacak ikinci tur seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Şadli Bencedid'in istifa etmesiyle yetkilerini yeni oluşturulan yüksek devlet komitesi üstlendi. Yüksek Devlet Komitesi başına Muhammed Budiaf getirildi. Budiaf’ın başkanlığındaki yüksek devlet komitesi olağanüstü hal ilan ederek seçimleri iptal etti ve İslami Selamet Cephesi taraftarlarını tutuklatmaya başladı. Aynı komite 1992 yılı Mart ayında İslami Selamet Cephesi’ni Mart 1992’de kapattı. Budiaf’ın 29 Haziran 1992 tarihinde koruma subaylarından biri tarafından öldürülmesiyle ülkede siyasi istikrarsızlık baş göstermeye başladı. Budiaf’ın yerine, yüksek devlet komitesi üyesi Ali Kafi başkanlığa getirildi. 1999'dan 2019'a dek cumhurbaşkanlığı görevini Abdülaziz Buteflika yürüttü. İslamcı gruplarla Cezayir hükûmeti arasında yaşanan iç savaş 2002 yılında hükûmet güçlerinin Cezayir’e hakim olmasıyla bitirildi. Buteflika 2004, 2009 ve 2014 yıllarında da gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimlerinden de birinci olarak ayrıldı. Ancak Şubat 2019'da yaptığı açıklamada Nisan 2019 için planlanan devlet başkanlığı seçimlerinde beşinci dönemi için yeniden aday olacağını ifade etmesinin ardından ülke genelinde protesto gösterileri gerçekleştirildi. Bu gösterilerin ardından seçimlere katılmaktan vazgeçtiğini ifade etti ve 1 Nisan 2019 tarihinde yaptığı açıklamada görevi en geç 28 Nisan 2019 tarihinde devredeceğini açıkladı, bu açıklamadan bir gün sonra da devlet başkanlığı görevinden istifa ettiğini bildirdi. Coğrafya Cezayir, 2.381.741 km²'lik alanıyla Akdeniz'in ve Afrika kıtasının en büyük ülkesidir. Güney kesiminde, Sahra çölünün önemli bir kısmını toprakları içine alır. Cezayir'in kıyıları genelde dağlara çok yakın ve sarptır, fazla doğal liman yoktur. Cezayir'in sahil şeridi 1200 km uzunluğundadır. Kıyının hemen gerisinde Atlas Dağları, Fas'tan başlayarak doğuya doğru iki şerit halinde Tunus'a kadar 2400 km boyunca uzanır. Kuzeydeki dağ sırasına Tell Atlasları, güneydekine ise Sahra Atlasları denir. İki dağ silsilesi arasında büyük ovalar ve yaylalar yer alır. Bu iki sıra doğuda Tunus sınırına doğru birbirine yakınlaşır. Atlas sıradağlarının Cezayir'deki kısmının en yüksek noktası yaklaşık 2.900 m irtifadadır. Ancak Cezayir'in en yüksek noktası, Sahra'nın ortasındaki Hoggar kitlesinde 3.003 metre yükseklikteki Tahat zirvesidir. İklim Ülkenin kuzey bölgesinde Akdeniz iklimi, güneyinde ise çöl iklimi hakimdir. Deniz kıyısındaki yerleşimlerde kış ortalama sıcaklığı 8 ila 15 °C iken Mayısta 25 °C'ye yükselir ve Temmuz-Ağustos aylarında 28 ila 30 °C ortalamaya ulaşır. (Skikda'da 28 °C, başkent Cezayir'de 29,5 °C) Ortadaki Kabile dağlarında ve yaylalarda kışın ortalama sıcaklık 8 °C civarındadır ve -7 °C'ye kadar düşer. Kışın bu bölgeye kar yağar. Yazın ise sıcaklık 30 ila 38 °C'ye kadar yükselir. (Konstantin'de 36 °C) Güneydeki Sahra bölgesinde kış sıcaklığı 15 ila 28 °C iken yazın 40 ila 45 °C'a yükselir. Siyaset ve yönetim Ülkenin başında 5 yılda bir seçilen cumhurbaşkanı bulunur. Cumhurbaşkanı ayrıca Bakanlar Meclisi ve Yüksek Güvenlik Konseyi'nin de başıdır. Cumhurbaşkanı ayrıca bakanları ve başbakanı da atar. Yasama, 1996 yılından bu yana çift meclisli sistem ile oluşuyor: "Millet Konseyi" ve "Ulusal Halk Meclisi". 144 üyeden ibaret Millet Konseyi'nin Başkanı gerektiğinde Cumhurbaşkanına vekalet etmekte. "Ulusal Halk Meclisi'nde ise, 48 seçim bölgesinden gelen 462 milletvekili yer alıyor. İdarî bölgeler Cezayir 48 vilayete ayrılmıştır: Demografi Din Ülke nüfusunun %99'dan fazlasını Müslüman kökenliler oluşturur ve İslam baskın dindir. Hristiyanların oranı %0,1 kadardır. 1960'ta sayıları 160.000'i bulan Seferad Yahudilerinden sadece ~200 kadarı kalmıştır. Cezayir anayasası, tüm vatandaşlara din özgürlüğü tanır. İmamlar, papazlar ve hahamlar Diyanet İşleri Bakanlığı'na bağlıdır ve devlet memurudur. Vaaz vermek veya dini faaliyetlerde bulunmak devletin iznine tabidir. Devlet, din eğitimine ve camilere maddi katkıda bulunmakta, imamların maaşlarını ödemektedir. 2005'ten beri şeriat hukuku orta dereceli okullarda zorunlu ders haline getirilmiştir. Ekonomi Cezayir, Afrika kıtasının en zengin ülkelerinden biridir. Yıllık 113,6 milyar dolarlık Gayri safi millî hasıla ile kıtanın en büyük beşinci iktisadına sahiptir. Para birimi Cezayir Dinarı'dır. Cezayir, önemli bir doğal gaz (üretimde dünya 5.si, ihracatta 4.sü gelir) ve petrol (üretimde 13., ihracatta 9.) üreticisi ve ihracatçısıdır. Ülkenin güney batısında demir, güney ucunda ise uranyum ve çinko yatakları bulunur. Bir kamu şirketi olan Sonatrach tarafından çıkarılan petrol ve doğal gaz, ülkenin başlıca gelir kaynağıdır. Cezayir, tarım reformu ve ağır sanayinin modernizasyonu yoluyla iktisadını canlandırmayı denemiştir, ancak petrol ve doğal gaz kökenli ürünler hâlâ ihracatın neredeyse tamamını oluşturur. Denize yakın kesimde tarıma elverişli alanlarda başta zeytin gibi Akdeniz iklimi bitkileri yetişir. Cezayir, bakla tarımında dünya 1.si, incirde 5.si, hurmada 6.sı, kayısıda 9.su, bademde 10.su gelir, buna karşın tarım ürünlerinin büyük kısmını ihraç edemez. Cezayir'in dış borçları 2005 yılında 17,5 milyar dolar iken Aralık 2006'da 4,7 milyar dolara düşmüştü. Ülke, dış borçlarını yavaş yavaş kapatmakta, bunda artan petrol fiyatlarından yararlanmaktadır. Bir OPEC ülkesi olan Cezayir, sağlam bir iktisada sahiptir. Petrol ve doğalgaz gelirleri dış borçları azaltmakta kullanıldığı gibi önemli altyapı projelerinin gerçekleşmesini de sağlamaktadır. Kültür Modern Cezayir edebiyatı Arapça ve Fransızca arasında bölünmüş durumda olup ülkenin yakın geçmişinden etkilenmiştir. 20. yüzyıl Cezayir romancıları arasında en önemlileri Muhammed Dib, Albert Camus ve Katib Yasin'dir. 1980'lerin önemli romancıları daha sonra Uluslararası Af Örgütü'nün başkan yardımcısı olacak Raşid Mimuni ve laik görüşleri nedeniyle şeriatçi bir grup tarafından öldürülen Tahar Djaout'tur. Ünlü modacı Yves Saint Laurent, Vahran kentinde doğan bir Cezayirlidir. Fransız kökenli ünlü Cezayirliler arasında filozof Jacques Derrida da bulunur. Melek Bennabi ve Frantz Fannon sömürgecilik karşıtı görüşleriyle tanınmıştır. 1905-1973 yılları arasında yaşamış olan Malik bin Nebi Cezayir halkının sosyolojik dönüşümünde oldukça emeği geçmiş ve bu konularda önemli eserler vermiştir. Hristiyan düşünür Aziz Augustinus Annâbe yakınlarında, Tagaste'de doğmuştur. Tunus'lu olan İbni Haldun, ünlü eseri Mukaddime'yi Cezayir'de yazmıştır. Müzik Cezayir müziğinin ülke dışında en çok bilinen türü rai'dir. Rai, çobanların folklorik müziğiyle popun bir karışımıdır. Cheb Khaled ve Cheb Mami gibi uluslararası yıldızlar bu tarz müzikle ün kazanmıştır. Cezayir içinde ise sözel ağırlıklı eski şaabi türü müzik halk tarafından tercih edilmektedir. Kabile müziği de kıvrak tonlarıyla beğeni toplamaktadır. Kıyı kentlerinde Endülüs göçmenlerinin getirdiği Endülüsi müzik, klasik bir tarz olarak günümüzde de dinlenmektedir. Mutfak Cezayir yemekleri Akdeniz mutfağının özelliklerini gösterir. Bazı yemekler ülke genelinde pişirilse de çoğu yereldir ve kültürel çeşitliliğe delalet eder. Bu durum, yerel coğrafya, iklim ve tarihin bir sonucu olarak zamanla ortaya çıkmıştır. Buğdaydan yapılan, et veya sebzeyle servis edilen kuskus, merguez (mergez), el açması kurutulmuş inçe hamurun üzerine et sosu dökülerek yapılan ve Msila, Batna, Setif, Konstantin ve Biskra yöresinde daha çok bilinen şakşuka tipik yemeklerdir. Ayrıca bakınız Cezayirliler Dış bağlantılar El Mouradia resmî başkanlık sitesi (Arapça ve Fransızca) Uzaktaki yakın ülke Cezayir'de Türk izleri Cezayir Gezi Notları Notlar Kaynakça Arap Birliği ülkeleri Arapça konuşan bölgeler ve ülkeler Akdeniz İçin Birlik ülkeleri
### Human: Eretna Beyliği hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Eretna Beyliği ya da Eretna Devleti, Anadolu'nun Moğol (İlhanlılar) istilasına uğramasından sonra, Sivas ve Kayseri merkezli kurulan, 1335 - 1381 yılları arası hüküm süren bir Anadolu beyliğidir. Beyliğin kurucusu Alaeddin Eretna, Uygur kökenli olup, İlhanlılar Devletinin Rûm (Anadolu) valisi Timurtaş'a hizmet eden komutanlardan birisiydi. Timurtaş ile kızkardeşini evlendirerek akrabalık bağı da kuran Eretna, onun Mısır'a kendisini yerine vekil bırakmasını fırsat bilip Moğollara karşı ayaklandı. Memlük sultanı adına sikke kestirip hutbe okuttu. Celayirî Emir (Şeyh) Hasan Büzurg kendisine tabiliği reddeden Eretna üzerine bir ordu ile yürüdü ve Sivas ile Erzincan arasında Karanbük mevkiinde meydana gelen savaşı Eretna kazandı. Bundan sonra nüfuzunu kuvvetlendiren Eretna bağımsızlığını ilan etti. Kayseri'de vefat eden Alaeddin Eretna, Köşk Medresesi avlusundaki kümbete gömüldü. Öldüğünde Sivas, Tunceli, Kayseri, Amasya, Tokat, Çorum, Develi, Şebinkarahisar, Ankara, Zile, Canik, Ürgüp, Niğde, Aksaray, Erzincan, Doğu Karahisar ve Darende onun hakimiyeti altındaydı. Eretna dindar, iyiliksever ve alim bir hükümdar olarak tanınmıştır. İdaresi altındaki yerleri adilane yönettiğinden ve seyrek çıkan sakalları sebebiyle halk arasında köse peygamber lakabıyla meşhur oldu. Eretna kelimesinin anlamı Eretna, Eratna şeklinde günümüzde okunan sözün Arap alfabesindeki orijinali Ertine (آرتين)şeklinde de okunabilir. Aynı zamanda bir Uygur dili de sayabileceğimiz Tuva Türkçesinde bu sözün günümüzde bir anlamı vardır. Tuva dilinde "Ertine" (эртине), hazine, değer verilen manalarına gelir. Gıyaseddin Mehmed Dönemi Alâeddin Eretna'nın üç oğlundan en büyüğü olan Hasan Büzurg Sivas valisi iken Ramazan çok genç yaşta vefat etmiş ve Güdük Minare adıyla anılan kümbete gömülmüştü. Diğer oğulları Cafer ve Mehmed beyler babalarının ölümü üzerine birbirlerine karşı iktidar mücadelesine giriştiler. Isfahan Şah Hatun' un oğlu olan Mehmed Bey ümera tarafından Gıyaseddin unvanıyla hükümdar ilan edildi. Adına hutbe okutup sikke kestiren Gıyaseddin Mehmed'in yaşının küçük olması ve dirayetsizliği bir süre sonra nüfuzunu kaybetmesine sebep oldu. Kendisini beğenmeyen ümera ve ulemanın baskısıyla 1354'te tahtını terk ederek Karamanoğulları'na sığındı. Ondan boşalan tahta yine ümerâ tarafından bu defa Cafer Bey çıkarıldı ve İzzeddin unvanıyla sultan ilan edildi. Ancak tahtını tekrar ele geçirmek için harekete geçen Mehmed Bey 1355 Nisan'ında meydana gelen Yalnızgöz Savaşı'nda kardeşi Cafer Bey'i mağlup etti. Kısa bir aradan sonra Eretnalı tahtına yeniden oturan Mehmed Bey büyük yardımlarını gördüğü Hoca Ali Şah ile mücadeleye girdi ve sonunda onu da bertaraf etti (1358). Mehmed Bey iktidarı döneminde en çok Moğollar'ın sebep olduğu olaylarla uğraştı. Her vesileyle karışıklık çıkaran Moğollara karşı giriştiği mücadelede başarısız kalan Mehmed Bey, veziri Kadı Burhâneddin'in bütün gayretlerine rağmen idaresinden ve kendisinden memnun olmayan Hacı Şadgeldi ve Hacı İbrahim gibi devlet adamları tarafından Sivas'ta öldürüldü. Alaaddin Ali Bey Dönemi Henüz 13 yaşında tahta geçen Alaaddin Ali Bey ülkede nüfuzunu kaybetti. Valiler bağımsız hareket etmeye başladı. Karamanoğulları Kayseri'yi ele geçirdi. Kadı Burhaneddin'in çabalarıyla ülkede istikrar sağlanmaya çalışılsa da başarılı olunamadı 15 yıl hüküm süren Alaaddin, Amasya üzerine yapılan bir sefer sırasında vebadan öldü.(1380) II. Mehmed Bey Dönemi Ali Bey'in henüz yedi yaşında olan oğlu hükümdar ilan edildi. Yaşı küçük olmasından dolayı Şebinkarahisar yöneticisi Kılıç Arslan kendisine naip oldu. Kadı Burhaneddin önce Kılıç Arslan'ı öldürüp onun yerine naiplik yaptı, kısa süre sonra da küçük hükümdarı tasfiye ederek Eretna Devleti'ne son verdi ve kendi adıyla anılacak Kadı Burhaneddin Devleti'ni kurdu.(1381) Kaynakça Dönemlere göre Sivas tarihi Erzincan tarihi Kayseri tarihi 1335 1381
### Human: Bilim hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Bilim veya ilim, nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür. Kimi kullanımlarda bu tanımın "ilim" için geçerli olmadığının altını çizmek gerekir. Çünkü bilim somut, evrensel olayları kendine konu edinmişken ilim doğaötesi olaylarla da ilgilenebilir fakat somut kanıt sunmaz. Bilimi sınıflandıran bilim felsefecileri bilimi formal bilimler, sosyal bilimler ve doğa bilimleri olmak üzere üçe ayırır. Bilimin diğer tüm dallardan en ayırt edici özelliği, savunmalarını somut kanıtlarla sunmasıdır. Ve bu da bilimi en güvenilir dal olarak günümüze kadar birçok alt dala bölmüş, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasına, bilinmeyen olguları bulmamıza ve evreni anlamamıza önayak olmuştur. Tüm bilim dalları evrenin bir bölümünü kendine konu olarak seçer, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışır. Einstein bilimi, her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası, Bertrand Russell ise gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabası olarak tanımlar. Yüzyıllardır insanlığın yeryüzündeki yaşama ortamına duyduğu merak, yaşam standartlarını yükseltecek bir etkinliğe bürünmeye başladı. Olağan gibi görünen olayları anlama çabası, aslında dünyanın gizemlerle dolu bir yer olduğunu ve bunları çözümlemek gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye gereksinim duysa da ileri evrelere ulaşan bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dallarından bazıları matematik, geometri, gök bilimi ve tıptır. Çok çeşitli matematiksel çözümleme sistemlerinin geliştirildiği ilk zamanlardan bu yana yeni formüller, sistemler, kuramlar geliştirilmektedir ki bu da bilimin sürekliliğine bir örnektir. Bilim deneye çok önem verir ve bilimsel yöntem deneye dayanır. Bu evre, işlenen konuyu daha inandırıcı kılmanın yanında belirli bir çerçeveye oturtur. Bir varsayım (hipotez), türlü sınamalar sonucunda doğrulanırsa kuram (teori) statüsünü alabilir ve temel taş niteliğine bürünebilir. Bilimin sonsuz bir süreç içinde değişimi yadsınamaz bir durumdur. Zaman içinde alt dallara bölünen bilim sayısal ve sosyal alanlarda ayrı konulara bürünmüş; fakat nitelik açısından aynı amaca hizmet etmeyi sürdürmüştür. Bilim tarihi Antik çağlarda bilim Bilimin yazıdan daha önce ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu sebeple, özellikle antik çağlardaki bilimsel buluş, görüş ve keşifleri incelemekte arkeolojinin önemli bir yeri vardır. Örneğin çeşitli arkeolojik keşiflerin incelendiğinde tarih öncesi çağlardaki insanların çeşitli gözlemler yaptığı saptanmıştır; örneğin mevsimleri takip etmişlerdir. Afrika'da bulunan ve MÖ 35000 ile MÖ 20000 yılları kökenli çeşitli bulgular, zamanı ölçmeye dair çeşitli denemelerin izlerini taşımaktadırlar. Bununla birlikte teknolojik gelişimin yanı sıra bilimsel etkinliklerin özellikle MÖ 2500 lü yıllar civarında yoğunlaştığı ve ivme kazandığı tespit edilmiştir. Bunun özellikle mimari birçok örneği bugün de görülebilir; Stonehenge gibi büyük yapılar belirli bilimsel ve teknolojik gelişim, özellikle de çeşitli gelişmiş matematik bilgileri olmaksızın yapılamayacak anıtlardır. Örneğin bu dönemdeki çoğu yapılar en azından Pisagor kuramı olmaksızın yapılamayacak yapılardır; buna ve benzeri diğer bulgulara dayanarak, Pisagor kuramının Pisagor'dan binlerce yıl önce insanlar tarafından bilindiği tespit edilmiştir. Nitekim antik Mısırlılar gibi birçok ulusta çok erken tarihlerde matematiksel etkinlikler görülmektedir. Antik Mısırlılar MÖ 4200 yılında 365 günlük bir takvim üretmiş oldukları gibi, MÖ 3100 yılı tarihli bir gürzde sayısal olarak milyonları ifade etmek için bir sistemin kullanıldığı görülmüştür. Antik Mezopotamya'da matematiksel etkinlik ve gelişimin varlığı, arkeolojik araştırmalarca elde edilen kil tabletler yardımıyla bilinmektedir. Mezopotamya'da zaman içinde iktidara gelen farklı krallıkların neredeyse tamamından matematiksel etkinliğin bulguları kalmıştır; MÖ 3. binyıldan Sümerlere ait, MÖ 2. binyıldan Akad ve Babillilere ait, MÖ 1. binyıldansa Asurlulara ait. Bunlara ek olarak daha sonra bölgede hakimiyet kuran Perslere ait MÖ 6. yüzyıldan 4. yüzyıla kadarki bir tarihe ait bulgular da mevcuttur. Mezopotamya'daki matematiksel etkinlikler çok çeşitlidir ve pratik sorunların ötesine de sıklıkla geçmiştir; lineer ve ikinci dereceden denklemlerin çözümünü içeren cebir çalışmaları ile çeşitli sayı kuramına dair çalışmalar yapılmıştır. Bunlara ek olarak bu topraklardaki farklı krallıklar tarafından zaman içinde sayı sistemi oldukça geliştirilmiştir. Sümerliler, antik Mısırlıların kullandığına benzer ondalık ekli bir sayı sisteminin temellerini atmışlar ve kullanmışlardır. Bu sistem daha sonraki dönemlerde farklı iktidarlar tarafından geliştirilmiş, Babillilerce 60 bazlı bir sisteme ulaşılmıştır. MÖ 3. binyılda Hint yarımadasında matematikle uğraşıldığı ve matematiksel hesapların yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca bu matematiksel etkinlik büyük oranda ölçüm cetvelleri, ağırlık ve genel olarak ölçümler gibi konuları da içermekteydi. Bu dönemdeki matematiksel etkinliklerin genel olarak astronomi ile de ilişik olduğu öne sürülmüştür. Nitekim dini açılar da barındıran, sıklıkla matematik gibi diğer bilim dallarıyla birlikte yapılan astronomi çalışmaları antik çağlarda büyük bir önem ve yer arz etmektedir. Astonomiyle ilişkili fenomenlerin matematiksel tezahürlerine antik Mezopotamya'daki bilimsel etkinliklerde rastlanmaktadır. Çin'de takvimsel ihtiyaçlara karşılık verecek astronomi faaliyetleri olduğu gibi, Mezopotamya'da matematiksel gelişimden yararlanılarak gezegenlerin döngülerine, pozisyonlarına dair hesaplamalar yapılmaktaydı. Matematiksel gelişimden ayrık bir biçimde astronomi çalışmaları ve anlayışı Orta Amerika merkezli Maya uygarlığında kendisine yer bulmuştur; özellikle takvimsel çalışmalar ve güneş ve ay tutulmalarının hesaplanması önemli yer tutmuştur. Bunların dışındaki bilimlerin de kökenlerini antik çağda bulmak mümkündür. Örneğin biyoloji uygarlığın gelişiminden çok önceleri toplumsal anlamda önemli bir rol almış, özellikle tarım açısından çok çeşitli gelişmeler olmuş, insanlar birçok hayvanı evcilleştirmiştir. Bitkilerin incelenmesi sonucu birçok şey keşfedilmiştir; örneğin arkeolojik bulguların Babillilerin hurma ağacının eşeyli ürediğini keşfetmiş, polenlerin eril olduklarını ve polenlerin dişil bitkilere aktarılarak üremenin sağlanabileceğini kanıtlamışlardır. Antik çağlarda ayrıca biyolojiyle birlikte tıbbi çalışmalar da yapılmış, Çin, Mısır ve Hint yarımadasındaki çeşitli uygarlıklar farklı şifalı bitkileri belirli tıbbi ve anatomik sorunlar için kullanmışlar, bu kullanımlarını zaman zaman yazıyla da ifade etmişlerdir. Tıbbın yanı sıra, kimya, coğrafya ve jeoloji gibi bilimler de özellikle Çin'de büyük ölçüde gelişmiştir. Bilim ve felsefe İlk çağlardaki filozofların dünyayı ve etrafı anlamaya çalışması, merak duyguları, belirli kriterlerin doğmasına ve bunların çeşitli ideolojilere dönüşmesine yol açmıştır. Bilimin temelleri atılıncaya kadar, tartışma ve deney olgusu insanlar tarafından geliştirilmiş ve bu bir arayış haline dönüşmüştür. İlk dönemlerde belirgin bir felsefe-bilim ayrımı yoktur ve birçok büyük bilim insanı aynı zamanda filozoftur. Deneyin ve sonucun klişe haline gelmesi bilimin artık istenilebilir düzeye gelmesini sağlamıştır. 19. yüzyıla kadar gelişme kateden bilim aslında kendi içinde bir savaş vermiş, birçok özgün araştırmacı, düz mantıkla hareket eden ortaçağ liderlerine yenik düşmüştür. Aristo'nun fiziğinden daha farklı düşüncelere sahip olan Galileo kendi zamanının bilim insanlarıyla ters düşmeye başlamıştı. Bilim, tarihi sürecinde bu tip sahnelere sürekli tanık olmuş, deney ve gözlem sonucunda çöken kanunların yerini başkaları almıştır. Gerçek ve varlığın amacını soruşturan felsefe sistematik düşünmeyi gerektirmektedir. Klasik antik çağ felsefesiyle başlayıp Thales, Anaksimenes, Pisagor, Demokritos, Gorgias, Empedokles, Heraklitos, Parmanides, Sokrates, Plotinos, Platon, ve Aristoteles gibi filozoflar, gitgide gelişen ve şekillenen felsefi soruların şekillenmesini sağlamışlardır. Din odaklı Orta Çağ felsefesinde Hristiyanlığın kendisine bir aracı olarak kullandığı felsefe, Tanrı, bilgi, inanç eksenlerinde yoğun şekilde kullanılmıştır. Aydınlanma Çağı'nda yapılan felsefede akıl ön plana çıkmıştır. Düşünce sistemindeki temel görüş, insan aklının aydınlattığı kesin doğrulara ve bilgiye doğru ilerlemektir. Geçiş dönemi felsefesi olarak bilinen Rönesans felsefesi, bilimde ve düşünce sistemindeki yeni gelişmelerin yer aldığı bir dönemi kapsar. Yeniden doğuş manasına gelen rönesans, önceki çağlardan çok farklı bir düşünce sistemine geçişin köprüsü konumundadır. Bilim ve felsefenin ayrışması modern çağa yaklaşırken iyice belirginleşmiş, bununla birlikte felsefe ile bilim tamamen birbirinden kopmamış ve gerek genel olarak bilimin felsefesi olan bilim felsefesi gerekse bilim dallarının tek tek felsefi yönden incelendiği felsefe dalları (örneğin fizik felsefesi) varlığını sürdürmekte ve gerek bilim gerekse felsefe alanlarında önemli roller oynamaktadır. Bilim dallarının gelişimi Astronomi ve fizik Gök bilimi, bilim dalları arasında en eski olanlardandır ve özellikle antik çağlarda en yoğun anlamda icra edilen, bilimlerin anası olarak görülen bir bilimdir. İnsanların gökyüzüne olan ilgisi, yukarıda asılı duran cisimleri incelemeye itmiş ve teleskobun bulunmasıyla bu gözlemler daha etkin bir hâl almıştır. Babilli olgusal astronomlara nazaran Yunan astronomları, matematiksel ayrıntıları özümseyerek bu bilimin gelişmesinde temel noktaları oluşturmuşlardır. Roma İmparatorluğu'nun iktidarı altındaki Mısır'da yaşamış olan Batlamyus özellikle astronomi tarihi ve genel olarak bilim tarihi açısından önemli bir konuma sahiptir. Daha sonraları İslam astronomları tarafından el-Mecisti olarak anılacak olan Hè Megalè Syntaxis yani "Büyük Derleme" isimli astronomi konulu eseri Orta Çağ boyunca genelgeçer kabul gören astronomi eseriydi ve yazarı olarak Batlamyus neredeyse mitik bir statüye getirilmişti. Batlamyus'un evren modeli geosantrik yani yermerkezciydi ve uzun yıllarca kabul gören bu sistemden güneş-merkezli bir sisteme geçiş tartışmalar doğurmuştur. Polonyalı bir astronom olan Nikolas Kopernik, dünyanın ve diğer gezegenlerin, güneş etrafında döndüklerini açıklamış; heliyosantrik yani güneş-merkezli bir sistem ortaya atmıştır. Copernicus'un sistemini Commentariolus isimli bir risale ile arkadaşlarına tanıtmış daha sonra sistemini, Papa III. Paulus'a ithaf ettiği ayrıntılı bir şekilde başyapıtı sayılacak De revolutionibus orbium coelestium isimli eserinde açıklamıştır. Bu astronomi biliminde yeni bir dönem açılmasına sebep olmuştur. Teleskobu geliştirmesi, yaptığı astronomik gözlemler ve Kopernik'in sistemine verdiği destek ile tanınan İtalyan bilim insanı Galileo Galilei de astronomi ve fizik tarihi için önemli birisidir ve zaman içerisinde modern gözlemsel astronominin babası ve modern fizik biliminin babası gibi atıflara mazhar olmuştur. 1671'de ilk aynalı teleskobu yapan matematik ve fizikçi Isaac Newton uğraştığı bilim dallarının gelişmesine çok fazla katkıda bulunmuş diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmıştır. Ayrıca Newton'un 5 Temmuz 1687'de yayımladığı, Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri (Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica) kitabı klasik mekaniğin temellerini oluşturan Newton'ın hareket yasaları ve yer çekimi gibi önemli konuları içerir. Alman teorik fizikçi Albert Einstein enerjinin ışık hızının karesiyle kütlenin eşit olduğunu E=mc² formülüyle ispatladı.Genel görelilik kuramı ve İzafiyet teorisi ile kütlenin uzay zamanı büktüğünü ve zaman, mekân, hareketin birbiriyle bağımlı olduğunu ispatlayıp brown hareketi ile atomun varlığını kanıtladı. Leopold Infeld'la birlikte yazdığı Fiziğin evrimi kitabı ile kuantum ve mekân gibi konuları içerir. Kimya Kimya, maddenin yapısını ve davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Herhangi bir kimyasal reaksiyon olup olmadığını görmeyi içerebilir. Fizikokimya, biyokimya, analitik kimya, anorganik kimya ve organik kimya temel dallarıdır. Tıp gibi pek çok bilim dalının yardımcısı konumunda olan kimya biliminin gıda, ilaç, boya, kozmetik ve tekstil alanlarında kullanımı dolayısı ile, en bilinen dalı organik kimyadır. Antik çağlarda maddenin belirli temel elementlerden oluştuğu düşünülür ve birçok kültürde bunlar hava, su, ateş ve toprağı içerirdi. Bununla birlikte antik Yunan filozoflardan bir kısmı atom fikrini ortaya atmış ve her şeyin çok küçük yapıtaşlarından meydana geldiğini öne sürmüşlerdir. Bu filozoflara daha sonra atomcu filozoflar da denmiştir. Çok eski çağlardan beri insanlar metalürji ile uğraşmakta, çeşitli eşyanın yapımında kimyasal olayları ve bunların sonucu olan ürünleri kullanmaktaydılar; örneğin camdan eşyanın üretiminde. Orta Çağ'a doğru simya geleneği ortaya çıkmıştır. Simya geleneği kimyanın öncülüdür ve mistisizm, felsefe gibi ögelerle kimyasal çeşitli araştırmaların karışımından ibarettir. Zamanla simyaya olan ilgi daha da bilimselleşmiş ve simyadan ayrık olarak kimya bilimi ortaya çıkmıştır. Modern kimyanın simyadan ayrışması ve temellerinin atılmasında önemli katkıları olan bir isim Robert Boyle'dur. Bugün özellikle ismini verdiği Boyle yasası ile tanınan Boyle atomcu fikriyatı savunan bir bilim insanıydı. Fransız bilim insanı Antoine Lavoisier ise kütlenin korunumu kanunu ile gerek kimya gerekse bilim tarihinde önemli bir adım atmış, kimya biliminin babası olarak da anıldığı olmuştur. Batı'daki sosyoloji dalıyla uğraşan ilk isimler genellikle Darwin'in evrim kuramından etkilenmiştiler ve özellikle analojik olarak canlı organizma ile toplumu karşılaştırmaktaydılar. Bu isimlere örnek vermek gerekirse Herbert Spencer ve Lewis Henry Morgan gibi isimler zikredilebilir. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Émile Durkheim, Vilfredo Pareto ve Max Weber gibi klasik sosyologlar bilime önemli katkılarda bulunmuşlardır. Siyaset bilimi Siyaset bilimi çok eski çağlardan beri siyasi faaliyetlerle birlikte gelişim göstermiş, önemli bir sosyal bilim dalı hâline gelmiştir. Antik Hindistan'daki Vedik metinlerden, daha sonraki çeşitli Budist metinlere kadar birçok metinde siyasete dair incelemeler ve çalışmalar yer alır. Hint siyasi düşünür Çanakya (MÖ 350-283) siyasi düşünce, ekonomi ve toplumsal düzen gibi konuları ele alan Arthashastra isimli eseriyle tanınır. Benzeri şekilde Antik Yunan'da da birçok siyasi fikre rastlanır; gerek Homeros, Hesiodos ve Tukididis gibi erken dönem yazarlarının eserlerinde gerekse Eflatun ve Aristo gibi filozofların eserlerinde çok çeşitli siyasi fikir ve incelemelere rastlanabilir. Eflatun Devlet isimli eserinde kendince ideal olan siyasi yapılanma ve yönetim biçimini açıklamış ve incelemiştir. İtalyan rönesansı sırasında yazar Niccolò Machiavelli yazdığı Prens (Il Principe) isimli eseriyle siyaset bilimi tarihi açısından önemli bir yere gelmiştir. Eserde farklı durumlarda iktidara gelen hükûmdarın her duruma göre nelere öncelik tanıması gerektiği, nasıl bir siyaset izlemesi gerektiği açıklanır. Orta Çağ'da ve sonrasındaki dönemde birçok farklı siyasi iktidar biçimi ve devlet yapılanması farklı isimlerce savunulmuştur. Örneğin Fransız hukukçu Jean Bodin iktidar ve devlet üzerine yazdığı Devlet üzerine Altı Kitap (Les Six livres de la République) isimli eseriyle tanınmış, mutlakiyetçiliği şiddetle savunmuştur. Bir bilim olarak siyaset bilimi özellikle 19. yüzyılda akademik anlamda yapılanmaya başlamış, 1880 yılında ABD'de ilk siyaset bilimi okulu (bölümü) kurulmuş ve daha sonra 1903 yılında Amerikan Siyaset Bilimi Birliği kurulmuştur. Siyaset bilimi üzerine akademik çalışmalar artarak devam etmiş, birçok farklı üniversitede siyaset bilimi bölümleri açılmıştır. Psikoloji Bugün psikoloji bilimi içerisinde konu edilen çoğu kavram, olay ve fenomen antik Hindistan, Çin ve Mısır gibi medeniyetlerde de felsefî ilgiye mazhar olmuştur. Filozof René Descartes, Batı'da psikolojinin modern felsefi formunun temellerinin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Çeşitli eserlerinde önemli psikolojik meseleleri ele alan Descartes kendisi bir hekim olmasa da çeşitli anatomi çalışmaları yaptığı bilinmektedir. İngiliz hekim Thomas Willis ise tıbbî bir disiplin olarak psikolojinin ortaya atılmasında önemli rol oynamış, beyin fonksiyonları doğrultusunda psikolojiye yaklaşım olsun yaptığı yoğun anatomik çalışmalarla olsun psikolojiye büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca daha sonraları deneysel psikolojinin gelişiminde John Locke ve David Hume gibi filozofların büyük etkisi olmuştur. Modern çağa yaklaşırken ortaya çıkan ve özellikle psikolojik bozukluk durumlarında bir tedavi olarak ortaya çıkan hipnotizma ile frenoloji gibi dallar tartışma konusu olmuş; özellikle de bunların cidden etkili yöntemler olup olmadığı ve herhangi bir bilimsel dayanağının bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Daha sonraları ortaya çıkan Alman deneysel psikoloji hareketi psikolojiye önemli katkılarda bulunmuştur. Bu zamanda gerçekleşen ve özellikle nörolojik yapıya dair anatomik ve fizyolojik buluşlar psikolojiyi olumlu etkilemiştir. Alman hekim Wilhelm Wundt 1879'da ilk deneysel psikoloji laboratuvarını açarak bir ilke imza atmıştır. 1890'lardan başlayarak Avusturyalı hekim Sigmund Freud ise psikanaliz olarak adlandırdığı yaklaşım ile psikolojiye yeni bir yön kazandırmıştır. Her ne kadar psikanalizin bilimsel konumu hâlâ tartışmalı olsa da psikanalizin çeşitli önermeleri ve kavramları genel anlamda Batı kültüründe önemli bir yer kazanmıştır. Yine 1890'larda köpeklerde yaptığı deneylerle İvan Pavlov klasik şartlandırmayı başarılı bir şekilde göstermiştir. Nitekim daha sonraları da insan dışı primatlar, kediler ve köpekler gibi çeşitli hayvanlar psikoloji deneylerinde kullanılmıştır. Antropoloji Her ne kadar antropolojinin kökeni Batı'daki Aydınlanma süreci ve devamındaki erken dönem modern düşünceleriyle ilişkilendirilse de, bu dönemlerden çok önce bugün antropoloji içerisinde yer alan konulara dair araştırmalar yapılmıştır. Örneğin el-Biruni Hint yarımadasının halkları, gelenekleri ve dinleri üzerine birçok araştırmada bulunmuştur ve genel olarak antropoloji alanına girecek çok çeşitli araştırma ve çalışmaları sonucu zaman zaman "ilk antropolog" olarak anılmıştır. Kurumsal olarak antropolojinin gelişimi doğa tarihinden doğmuştur ve ilk dönemlerde özellikle Avrupalı güçlerin kontrolündeki kolonilerdeki yaşamın, yerli insanların ve onlarla ilgili olguları (kültür, dil, din gibi) araştırılmasını içermiştir. Antropoloji 19. yüzyılda gelişmiş, özellikle 1860'lardaki bilimsel gelişmelerden, özellikle de biyoloji ve filoloji gibi dallardaki gelişmelerden, etkilenmiştir. Öncü antropologlardan İngiliz Edward Burnett Tylor, Darwin'in evrim kuramını temel alarak antropolojik çıkarımlar yapmış, medeniyetin gelişimiyle idrakın gelişiminin doğru orantılı olduğunu savunmuştur. Ayrıca çağdaş bazı kırsal veya avcı-toplayıcı halkları evrimsel gelişim açısından geride görüp, primitif yani "ilkel" olarak değerlendirmiştir. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında antropoloji görece sosyal anlamda daha az gelişmiş olarak görülen halklar üzerine yoğunlaşmaya devam etti. 20. yüzyılın ikinci yarısında antropologlar daha Üçüncü Dünya ülkelerindeki daha kompleks yapılarla ilgilenmeye başlamış, daha sonraları, 1970'lerle birlikte, çağdaş Batı ülkelerini antropolojik olarak incelemeye başlamışlardır ki antropoloji için büyük bir adım olmuştur. Çağdaş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde odaklanan antropoloji çalışmalarında gerek genel olarak toplum, gerekse etnik ve dini azınlıklar konu edilmiştir; bunu da bazıları Batılı, kolonileri inceleyen antropolojinin Batı'yı inceleyen ve Batılı perspektifleri, kanıları Batılı olmayanlar sürekli olarak sınanan bir dala dönüşmesi olarak yorumlanmıştır. Günümüze doğru 1. sıra: A. Piccard, E. Henriot, P. Ehrenfest, E. Herzen, Th. De Donder, E. Schrödinger, E. Verschaffelt, W. Pauli, W. Heisenberg, R.H. Fowler, L. Brillouin, 2. sıra: P. Debye, M. Knudsen, W.L. Bragg, H.A. Kramers, P.A.M. Dirac, A.H. Compton, L. de Broglie, M. Born, N. Bohr, 3. sıra: I. Langmuir, M. Planck, M. Curie, H.A. Lorentz, A. Einstein, P. Langevin, Ch. E. Guye, C.T.R. Wilson, O.W. Richardson 20. yüzyılın başlarından itibaren bilimdeki ilerlemeler büyük hız kazanmış ve akademik çevrenin, daha elverişli bir araştırma ortamına kavuşması bu ilerlemeyi tetiklemiştir. Bilimle uğraşmak bir prestij haline gelmeye başlamış ve etkilerini göstermeye başlamıştır. Alfred Nobel'in vasiyeti üzerine 1901'den itibaren verilen Nobel Ödülleri, bilimin prestij yönünü sergiler. Bu tip ödüllerle, bilime olan teşvik arttırılmakta ve araştırmalar için gerekli paralar sağlanmaya çalışılmaktadır. Bilimin modernleşmesine katkıda bulunanlar Radyolojinin kurucusu olan Marie Curie'nin bilime yaptığı katkılar kimya alanında büyük yankı uyandırmıştır. Radyoaktivite alanındaki çalışmaları ona, 1903 yılında fizik alanında ve 1911 yılında kimya alanında Nobel kazandırmıştır. Albert Einstein'in Alman Annalen der Pysik dergisinde yayınlanan Işığın oluşum ve dönüşümü üzerine bir görüş, Molekül boyutlarının yeni bir belirlemesi ve Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği başlıkları altındaki makaleleri fizik bilimi için yeni bir sayfanın açılmasına sebep oluyordu. Genel görecelik ve Özel görecelik, Einstein tarafından fiziğe sunulan en karışık ve en gizemli teorilerden sayılır. Hâlen tartışmalara sebep olsa da yüzyılın en önemli bilim insanlarından sayılan Einstein, 1921 de Fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklama ile Nobel Ödülü'ne layık görülmüştür. Çocukluğundan itibaren matematiğe olan katkıları, Carl Friedrich Gauss'u bu bilimin yapıtaşlarından biri haline getirmiştir. Gauss, sayılar kuramı, analiz, diferansiyel geometri, jeodezi, manyetizma ve astronomi konularında önemli katkılar yapmıştır. Matematik alanındaki ilerlemeler, Gauss'tan itibaren daha farklı bir hal almaya başlamış ve onun öğrencilerinden olan Bernhard Riemann'ın oluşturduğu geometri sayesinde izafiyet teorisi gelişmiştir. 20. yüzyılda Srinivasa Aiyangar Ramanujan 3000'in üzerinde teori geliştirmiş; hipergeometrik seriler, asal sayı teorisi, gama fonksiyonu gibi matematiğin birçok farklı dalında önemli buluşları olmuştur. Kurt Godel'in Eksiklik Teoremi matematikte çok önemli bir yere sahiptir. Godel, 20. yüzyılın matematik bakış açısını değiştiren teoremini, Principia Mathematica Gibi Dizgelerin Biçimsel Olarak Karar Verilemeyen Önermeleri Üzerine başlığı altındaki doktora makalesinde belirtmiştir. Genel olarak 20. yüzyılda karmaşıklık teorisi, oyun teorisi, topoloji gibi birçok yeni matematik dalı ve çalışma alanı ortaya çıkmıştır. 1953 yılında DNA'nın yapısını bulan bilim insanları Francis Crick, James Dewey Watson ve Maurice Wilkins, genetik alanındaki gelişmelere büyük katkıda bulunmuşlardır. Genetik bilgiyi taşıyan DNA nın çözümü, yüzyılın en önemli bilimsel çalışmalarından birisidir. Genetiğin yeni teknolojik şartlarda ilerleme kaydetmesiyle hastalıkların daha oluşmadan tespiti mümkün olabilecektir. Modernleşmede kullanılan metotlar Bilimin ilerlemesi ile gerekli mekanizmalar çoğalmış ve yeni metotlar ortaya çıkmıştır. Neredeyse her alanda kullanılmaya başlanan teknoloji, sayısal bilimlerin en büyük yardımcılarından biri haline gelmiştir. Son zamanlarda tıp, genetik ve moleküler biyoloji alanında gösterilen ilerlemede teknolojinin payı büyüktür. İlk zamanlara baktığımızda fizik ve kimya laboratuvarlarında kullanılan basit aygıtlar temel taşların oluşmasına yardımcı oldularsa da, yeni dönem biliminin en üst seviyedeki araçları kullanması ilerlemeyi hızlandırmış ve günübirlik hale getirmiştir. Mikroskopun geliştirilmesiyle oluşturulan Elektron mikroskopları bilimsel araç açısından önemli bir ilerlemedir. Koşulların oluşmasıyla beraber artan sistematik düzen, bilimin ilerlemesine katkı sağladığı gibi insanlık içinde önemli gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Teleskopun ilk günlerinden beridir geçirdiği evrim uzayın derinliklerine ulaşmamızı sağlamış ve karanlık bilinmeyenin içindeki sırları çözmemize yardımcı olmuştur. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesi bilimin fayda alanına giren bir başka sistemler yumağını oluşturur. Bilgisayar yardımıyla kolaylaşan analizler ve doküman hatlarına kolay şekilde ulaşılması, yapılan bilimsel çalışmalarda zaman kazancını sağlar. Bu zaman kazancı tıp alanında önemli bir faktördür, hastalıkların teşhisi ve tedavi yöntemlerinin hemen geliştirilmesi çok önemlidir. Bilimlerin sınıflandırılması Bilimlerin sınıflandırılması (veya bilimlerin tasnifi) özellikle bilim felsefesinde önemli bir yer tutmuş, birçok filozof farklı temellerden yola çıkarak farklı bilim tasniflerine ulaşmışlardır. Gerek Eski Yunan felsefesi gerekse daha sonra bu felsefenin temellerini geliştiren İslam felsefesinin Meşşâî ekolünde bilimlerin tasnifi kendisine yer bulmuştur. Bilimlerin tasnifiyle uğraşan Aristoteles en temel bilimin felsefe olduğu, bilimlerinse genel olarak üç ana kategoride değerlendirilebileceğini savunmuştur. Filozof Francis Bacon da bilimlerin tasnifi konusuna değinmiş, bilimleri sınıflandırırken aralarında ilişki kurduğu insanî yeteneklerle ("human faculties") temel almıştır. Buna göre üç temel insanî yetenek "hafıza", "hayal gücü" ve "akıl"dır. Hafıza tarih bilimlerine denk gelirken, hayal gücü poetik bilimlere akıl ise felsefeye denk gelmektedir. Ele aldığı temeller sebebiyle Bacon'un tasnifi psikoloji bazlı bir tasnif olarak yorumlanmıştır. Bacon'un ayrımı daha sonraları ortaya çıkan ansiklopedik çalışmaların yanı sıra bilim tasnifi çalışmalarında da etkili olmuştur; örneğin Fransız ansiklopedistler (geleneği) Bacon'un tasnifini kullanmıştır. Modern çağa doğru en kapsamlı ve önemli bilim sınıflamalarından biri Amerikalı filozof ve bilim insanı C. S. Peirce tarafından yapılmıştır. Peirce bilim sınıflamasında, türlerin sınıflandırılmasında kullanılana paralel bir sistem kurmuştur: dal, sınıf, takım, familya, cins ve tür. Örneğin 1902 tarihli sınıflandırmasında Aritmetik bir bilim olarak Teorik dalının, Matematik sınıfında yer alan Sonsuz Koleksiyonlar takımının alt takımlarından biridir. Bu sınıflandırmada, iki ana dal mevcuttur ve bilim kavramı bu iki ana dala ayrılır: Teorik ve Pratik. Daha sonra bu iki dal, başka alt dallara bölünür ve sınıflandırma sınıf ve takımlarla devam eder. 1903'teki bilimsel sınıflandırması, benzeşmekle birlikte daha farklıdır; tüm ayrışmalar üçlüdür ve özellikle Comte'un bilimsel sınıflamasından etkilenmiştir. Bugün genelgeçer kabul gören bir bilim sınıflaması (yani bilimlerin tasnifi) yoktur; nitekim bazı filozoflar bilim sınıflaması fikri açısından çeşitli sorunlar olduğunu öne sürmüştür. Bilimlerin sınıflandırılması üzerine çalışmalar ve ilgi de 20. yüzyılın başlarında büyük ölçüde sona ermiştir. Bilimin öğretilmesinde ve üretilmesinde, idari birimlerin ayrıştırmasında çağdaş üniversitelerde genelde birkaç ana dal belirlenir ve ilgili bilimler bu dalların altında çalışılır: fen bilimleri, sosyal bilimler, teknoloji (ki buna genelde mühendislik de dahil edilir) ve sanat ile beşerî bilimler; sıklıkla tıp da kendi başına bir dal olarak bu dallaşmada yer alır. Bilim'in felsefesi Bilim felsefesi, bilim kavramının veya bilim dallarının içeriklerini, temellerini, sonuçlarını, uygulamalarını ve bunlarla ilgili yaklaşımları ve yöntemleri felsefî anlamda irdeleyen felsefe dalına verilen isimdir. Özellikle bilim tarihinde önemli bir yere sahip olan bilim felsefesi, genel olarak "bilim" kavramı ile ilişkili olabileceği gibi belirli bir bilim dalı ile ilişkili (örneğin biyoloji felsefesi, fizik felsefesi, kimya felsefesi gibi) de olabilir. Bilim felsefesinin daha öznel tanımlanabilmesi de mümkündür; nitekim bilim felsefesi içerisindeki farklı akımlar bilim felsefesini farklı tanımlamışlardır. Bilim ile felsefenin bilim tarihinin başlarında karışık bir şekilde uygulanması, birçok filozofun aynı zamanda bilim insanları olması ve felsefî eserlerin aynı zamanda bilimsel bulguları, kuramları da barındırması modern çağa doğru son bulmuş ve bilim ile felsefe iyice ayrışmaya başlamıştır. Bugün anlaşılan anlamda bilim felsefesi de bu ayrışma sonrası, felsefenin ve filozofların bilim kavramını aklî açıdan ele alması ile başlamış denebilir. Tarih boyunca, bugün bilim felsefesi tarihi ve gelişiminin temelini oluşturan birçok bilim kuramı geliştirilmiştir. Bunların dışında bilimin mahiyetine ilişkin de farklı akımlar, düşünceler bilim felsefesi tarihinde kendine yer bulmuştur. Örneğin bazı filozoflar ve pozitivizm gibi akımlar bilimin doğa ve insanî zihinsel çalışmaların bir ürünü olduğunu öne sürerken, bazı filozof ve akımlar ise bundan farklı olarak bilimin zamana, mekâna ve topluma dayanan bir tür insan faaliyeti olduğunu savunmuşlar, örneğin Thomas Kuhn ve Jürgen Habermas bir faaliyet olarak bilimin tarihî ve toplumsal ilişkilerine ve bunlardan yola çıkarak yeni bilim tarihi anlayışlarına ve bilim tanımlarına vurguda bulunmuşlardır. Farklı bilim anlayışlarından özellikle pozitivist anlayış bir süre genel kabul görmüşse de, 20. yüzyılın ikinci yarısında ciddi biçimde sorgulanmış, eleştirilmiş, hakkındaki genel kanı değişiklik göstermiş ve çağdaş pozitivizm bazı aşırı söylemlerinden vazgeçip genelde daha orta yolu benimsemeye başlamıştır. Nitekim postmodernizmin ortaya çıkışı ve etkileri, modernist pozitivizme karşıdır ve çağdaş bilim felsefesinde önemli bir yere sahiptir. Bilimsel yöntem, bilimsel bulgular ve bilimler içerisinde kullanılan kavramlar da bilim felsefinin konusu olmuştur. Örneğin bilimsel kanunların tam olarak ne olduğu, nasıl tanımlanması gerektiği ve eğer varsa gerçek bilimsel kanunların, yanlışlıkla yapılmış objektif olarak genelgeçer olmayan genellemelerden nasıl ayrıştırılması gerektiği bilim felsefesi dahilinde tartışılmıştır. Bilim filozoflarınca bilimin şu özelliklere sahip olduğu belirtilir: Bilim olgusaldır. Bilim, olgulara yönlenerek doğrulanabilir olan ifadeleri inceler. Bilim mantıksaldır. Bilimsel ifadeler, mantıksal açıdan doğru çıkarımlar ile ulaşılmış, çelişkisiz ifadeler olmalıdır. Bilim objektiftir. Bilim, öznel ifadeler ile değil nesnel ifadeler ile ilgilenir. Bilim eleştireldir. Bilimdeki mevcut her kuram yeni olgular ışığından çürütülebilir veya değiştirilebilir; her kuramın yerini başka bir kurama bırakabilir. Bilim genelleyicidir. Bilim, tek tek bütün olgular ile ilgili gözlem yapmaz; bunlar ile ilgili genel kurallar ve bağıntılar bulmaya çalışır. Bilim seçicidir. Bilim, her türlü olguyla değil yalnızca ilgi alanına giren ve önemli olgular ile ilgilenir. Bu özelliklerin dışında bilimin bir takım inançlara dayandığı ifade edilir: Bilim realisttir. Buna göre dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir. Bilim rasyonalisttir. Buna göre dünya anlaşılabilir ve akla uygun bir dünyadır. Bu nedenle olguları akıl yolu ile kavramaya elverişli bir düzeni vardır. Bilim nedenselcidir. Buna göre doğadaki her şeyin bir nedeni vardır, doğadaki bütün olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur. Bilim nicelcidir. Buna göre var olan her şey ölçülebilirdir. Bilimsel yöntem Bilimsel yöntem çeşitli yeni bilgi edinmek veya bilinen bazı bilgileri doğrulamak veya düzeltmek amacıyla, çeşitli fenomenleri araştırmak için ve geçmişte kazanılmış, öğrenilmiş bilgileri tamamlamak için kullanılan yöntemlerin bütününe verilen isimdir. Bilimsel yöntem(ler) gözlemlenebilir, deneysel (ampirik) ve ölçülebilir kanıtların belirli bazı mantıksal prensiplerle incelenmesine dayanır. Bilimsel yöntem, Oxford İngilizce Sözlük'te şöyle tanımlanmıştır: {{quote|17. yüzyıldan beri doğal bilimleri karakterize etmiş, sistemik gözlem, ölçüm, ve deney, ve formülasyon, test etme, ve hipotezlerin değiştirilmesini içeren yargılama metodudur.; daha sonra bu hipotezleri test etmek için çeşitli deneyler hazırlarlar ve deneylerin sonucuna göre bir hipotezin doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkar. Bazen bir hipotezin doğruluğu belirli deneyler sonucu kabul edilse de; daha sonra yanlış olduğu farklı deneyler yoluyla da kanıtlanabilir. Bu sebeple her türlü hipotez, sürekli olarak deneylere tabii tutulabilir. Bilimsel yöntem açısından, bilimsel yöntemler sonucu elde edilen bilgilerin paylaşılması ve arşivlenmesi çok önemlidir zira bu bilgiler ışığında aynı veya farklı yöntemlerle ilgili deney ve testlerin tekrar edilmesi, yeniden üretilebilmesi ve yapılabilmesi bilimsel yöntem sonucu oluşacak bilgi açısından kaçınılmaz bir gerekliliktir - deneylerle aynı sonuç tekrar tekrar üretilebildiğinde hipotez kuram olmaya yaklaşır. Bilim çevreleri ve camiası Bilim camiası birçok farklı bilim dalında uzmanlaşmış, farklı dallarda araştırma yapan birçok bilim insanı ve ilgili kurumlardan oluşmaktadır. Bilim dalları Zaman içinde farklı bilim dalları, veya alanları, özelleşmiş ve gelişmiştir. Sıklıkla akademik düzeyde bilimlerin dallaşması iki ana kategoride ele alınır. Doğal fenomenleri araştıran ve inceleyen doğa bilimleri (veya doğal bilimler) ile toplumu, bireyi ve insanî faaliyetleri ve davranışları araştıran ve inceleyen sosyal ve beşerî bilimler. Biyoloji, fizik ve kimya gibi bilimler doğa bilimlerine örnekken, sosyoloji ve antropoloji gibi bilimler sosyal bilimlere örnektir. Bu temel alanlar arasında çok çeşitli ilişkiler olmuş, mühendislik ve tıp bilimleri gibi bu alanlarla ilişkili uygulamalı bilimler türemiş ve özellikle son yüzyılda sibernetik, ekonofizik ve tıbbi antropoloji gibi birçok disiplinler arası dal da ortaya çıkmıştır. Matematik bilimi sıklıkla bu iki ana kategoriden farklı üçüncü bir kategori olan formal bilimler kategorisinde yer alır; zira hem doğa bilimlerine hem de sosyal bilimlere yakın ve uzak olduğu birçok nokta mevcuttur. Matematik, belirli bir bilgi alanının nesnel, dikkatli ve sistematik incelenmesi hususunda doğa bilimlerine yakınken, inceleme yöntemi olarak ampirik yani deneysel yöntemler barındırmaması açısından ayrılır; matematikte edinilen bilgi ampirik yöntemlerle değil de a priori ile doğrulanır. Formal bilimler kategorisi matematiğin yanında istatistik ve mantık bilimlerini de içermektedir. Bu iki bilim, matematik ile birlikte, tüm bilimler, özellikle ampirik bilimler açısından önemli bir yere sahiptir; örneğin formal bilimlerdeki çeşitli gelişmeler fiziksel ve biyolojik bilimlerde de büyük gelişmelere sebep olmuştur. Nitekim formal bilimler hipotez, kuram ve kanunların oluşmasında, hem şeylerin nasıl çalıştığı ve olduğuna yönelik (doğa bilimleri) hem de insanların nasıl düşündüğü ve davrandığına yönelik (sosyal ve beşerî bilimler) keşif ve tanımlamalarda hayati bir önemi sahiptir. Sosyal bilimlerin bir ampirik bilim olup olmaması durumu 20. yüzyıldan beri tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmalar etrafında sosyal ve davranışsal dalların bir kısmı bilimsel olmadıkları eleştirileriyle karşılaşmıştır. Hatta bazı akademisyenler (örneğin Nobel Ödülü sahibi fizikçi Percy W. Bridgman,) ve bazı siyasetçiler (örneğin ABD Senatörü Kay Bailey Hutchinson), diğer dallara oranla spesifik-olmayan, muğlak veya bilimsel açıdan yersiz buldukları bazı dallar için "bilim" sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştırlar. Kurumlar Bilimsel fikir, deney ve bulguların paylaşımı, iletişimi ve tanıtımı gibi amaçları güden bilim topluluklarına Rönesans döneminden beri rastlanmaktadır. Bugüne ulaşmış en eski kurum is İtalya'daki 'dir. 1660 yılında İngiliz Royal Society (Kraliyet Cemiyeti) ve 1666 yılında Fransız ile başlayarak, ulusal bilim akademileri, toplulukları birçok ülkede bulunan seçkin bilimsel araştırma ve bilgi kurumlarıdır. Birçok uluslararası bilimsel örgüt, örneğin Uluslararası Bilim Konseyi (International Council for Science), farklı milletlerin bilim toplulukları, camiaları arasındaki işbirliğini geliştirmek ve önayak olmak amacıyla kurulmuştur. Yazın Bugüne kadar muazzam çeşitlilikte bilimsel yazınlar yayımlanmıştır ve yayımlanmaya devam edilmektedir. Bilimsel jurnaller üniversitelerde ve diğer çeşitli araştırma kurumlarında yapılan araştırmaların sonuçlarını belgelemek ve iletmekte; bilimsel araştırmaların ve çalışmaların bu sebeple de bilimin arşivsel bir kaydı olma işlevini görmektedirler. İlk bilimsel jurnaller, Journal des Sçavans ve ardından gelen Philosophical Transactions, 1665 yılında yayımlanmaya başlanmıştır. O zamandan bu yana düzenli yayınların toplam sayısı durmadan artış göstermiştir ki 1981 yılında yapılan bir tahmine göre yayındaki toplam bilimsel ve teknik jurnallerin sayısı 11.500'dü. Birçok bilimsel jurnal belirli bir bilim dalını kapsamakta ve o daldaki araştırmaları yayımlamakta, sunmaktadır; araştırmalar normalde bilimsel bir tez formatındadır. Bilim çağdaş toplumlarda o kadar yaygın ve nüfuzludur ki genellikle başarıların, haberlerin ve bilim insanlarının heveslerinin daha geniş kitlelere aktarılması gerekli görülür. Bilimsel dergiler, örneğin New Scientist veya Scientific American, daha geniş bir okuyucu kitlesinin ihtiyaçlarına karşılık vermekte ve bazı araştırma alanlarındaki kayda değer keşif ve gelişmeler dahil birçok popüler araştırma alanın teknik olmayan özetlerini sunmaktadır. Ayrıca, yüzeysel olarak, bilimkurgu türü, temelde fantastik bir doğaya sahip olsa da, genel olarak toplumun hayal gücünü cezbetmekte ve belki bilimsel yöntemleri değil ama bilimsel fikirleri iletmektedir. Eleştiriler ve tartışmalar Bilim, sözde bilim ve bilim dışı Kendi başına meşruiyet kazanamayacak olan ve bu sebeple bilim gibi tavır takınarak kendisine meşruiyet kazandırmaya çalışan herhangi bir yerleşmiş bilgi bütünü bilim olarak kabul edilmez; bunlara genellikle sınır-bilim (fringe science) veya alternatif bilim denmektedir. Bunların en büyük eksikliği, doğal bilimlerde olduğu gibi bilimlerin gelişimine katkıda bulunan, dikkatlice kontrol edilen ve etraflıca incelenip, yorumlanan deneylerden yoksun olmalarıdır. Bir başka terim de çöp bilimdir. Çöp bilim (junk science), aslında meşru, doğru sayılabilecek çeşitli bilimsel teori ve verilerin, yanlış bir şekilde veya hataen karşıt bir tarafı, tutumu savunma amaçlı kullanımıdır. Terimin kullanımında genellikle ideolojik veya siyasi önyargı ve etkenler de söz konusudur. Ticari reklamların çok çeşitli bir kısmı da bu kategoriye düşmektedir. Son olarak, bu terimlerden ayrı ve farklı olarak, bilimsel fikirlerin iyi niyetli olsa da yanlış, eskimiş, eksik veya fazlasıyla basitleştirilmiş teşhirleri ve tezahürlerine de rastlanılabilir. Birçok bilgi bütünü ve dalının gerçekten bilim (dalı) olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Bu hususta tartışmalar ve fikir ayrılıkları oldukça büyük sayıdadır ve sosyal ve davranışsal bilimler gibi bazı alanlar çeşitli eleştirmenler tarafından bilim dışı olmakla suçlanmıştır. Farklı alanlardan birçok kişi, örneğin Nobel Ödülü sahibi fizikçi Percy W. Bridgman gibi bazı akademisyenler ve örneğin ABD Senatörü Kay Bailey Hutchinson gibi bazı siyasetçiler, diğer dallara oranla spesifik-olmayan, muğlak veya bilimsel açıdan yersiz buldukları bazı dallar için "bilim" sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştırlar. Bazı filozoflar da bu açıdan farklı fikirler sunmuşlardır; örneğin Karl Popper bilimsel yöntemin ve kanıtların varlığını reddetmiştir. Popper'a göre sadece bir tane evrensel yöntem vardır; olumsuz deneme ve yanılma yöntemi. Bu, bilim, matematik, felsefe, sanat vs. dahil insan zihninin tüm ürünlerini kapsadığı gibi, hayatın evrimini de kapsar. Ayrıca Popper, eleştirel rasyonalizm (Popper, Albert) ile Frankfurt Okulu (Adorno, Habermas) arasındaki sosyal bilimlerin metodolojisini konu alan felsefî bir tartışma olan, pozitivizm tartışmasına da katkıda bulunmuştur. Felsefi bakış ve odak Tarihçi Jacques Barzun bilimi "tarihteki her inanç kadar fanatik bir inanç" olarak tanımlamış ve insan varoluşu açısından tamamlayıcı olan mânâ düşüncelerini bastırmak amacıyla bilimsel düşüncenin kullanımına karşı uyarmıştır. Carolyn Merchant, Theodor W. Adorno ve E. F. Schumacher gibi birçok çağdaş düşünür 17. yüzyıldaki bilimsel devrimin bilimi doğayı veya hikmeti anlamaya çalışan bir odaktan, doğayı kendi çıkarları için kullanmak (manipüle etmek) odağına kaydırdığını ve bilimin doğayı manipüle edişinin sonunda kaçınılmaz bir şekilde insanları da manipüle etmesine yol açacağını düşünmüşlerdir. Ayrıca, nicel ölçümlerin bilimin odağında olması, bilimin dünyanın önemli nitel açılarını göremediği eleştirilerine yol açmıştır. Bilimin icrasında, etik ve çalışma ahlâkının ideolojik bir şekilde reddedilmesinin sahtekârlık, intihal ve veri tahrifi gibi çeşitli formlardaki sonuçları birçok akademisyen tarafından eleştirilmiş ve yerilmiştir. Filozof Bernard Rollin, "Bilim ve Etik" (Science and Ethics) isimli eserinde, etik ve ahlâkın bilim ile ilgisini reddeden ideolojik görüşü inceler ve temel etik anlayışının ve kurallarının öğretilmesinin, bilimsel eğitimin vazgeçilemez ve ayrılmaz bir unsuru olduğunu savunur. Medya ve bilim tartışması Kitlesel medya, birbiriyle yarışan farklı bilimsel iddiaları, bu iddiaların bilimsel camiadaki kabul edilebilirliği ve güvenirliğini tam olarak, kesin bir şekilde yansıtmalarını engelleyen çeşitli baskılara maruz kalmaktadır. Bilimsel bir tartışmada farklı taraflara ne kadar ağırlık verileceğini belirlemek, tartışmanın konusu hakkında uzmanlık ve bilgiyi gerektirir. Çok az gazeteci gerçek anlamda bilimsel bilgiye sahip olduğu gibi, belirli bilimsel meseleler üzerine bilgiye sahip olan bir gazeteci bile aniden haberini yapması gereken diğer bilimsel meseleler üzerine az şey biliyor olabilir. Epistemolojik yetersizlikler İsviçreli psikiyatr Carl Jung'a göre her ne kadar bilim doğanın her yönünü, tam olarak anlamaya çalışsa da kullanılan deneysel yöntemler ancak suni ve sınırlı sorular ortaya atacak ve dolayısıyla sadece kısmi cevaplara ulaşılabilir. Robert Anton Wilson, bilimin soru sormakta kullandığı araçların ürettiği cevapların sadece kullanılan araçlar açısından anlamlı cevaplar olduğunu ve bilimsel bulguların incelenebileceği tamamen nesnel bir bakış açısının olmadığını öne sürerek bilimi eleştirmiştir. Bilim ve din Bilim ile din arasındaki ilişki, yaşamın gerçeklerine ilişkin yaptıkları açıklamalar doğrultusunda incelenebilir. Dinsel doktrinler ve nedenler zaman zaman bilimin gelişimini etkilerken, bilimsel bilgiler de dinsel inanışları etkilemiştir. Din ve bilim, tarih boyunca birbirleriyle sürekli çatışma halinde olan iki düşünme biçimidir. Genel bir anlamda her ikisi de evreni açıklama amacı güder; fakat kullandıkları yöntemler ve bağlı oldukları dünya görüşleri çok farklıdır. Bilim, olguları saptama ve açıklamada gözlem ve gözleme dayalı mantıksal düşünmeyi kullanır. Oysa din, metafizikten pek farklı olmayarak, sevgi, inanç ve duygu ile karışık, olgulardan kopuk bir akıl yürütmeye dayanır. Dünya görüşü yönünden birine gerçekçi-rasyonalist, ötekisine mistik-rasyonalist diyebiliriz. Bu karşılaştırmayı daha somut yapmak için, dini oluşturan başlıca özellikleri belirtmeye ve bilimle çatışmaya düştüğü kesin noktayı bulmaya ihtiyaç vardır. Bütün büyük dinler incelendiğinde şu üç ögenin ya da işlevin yapılarında var olduğu görülür: Birtakım ahlak kuralları, Belli tapınma biçimleri, Metafizik nitelikte bir inançlar sistemi. Bilimle dinin çatışması sadece son nokta bakımındandır. Çünkü din bilimin evreni açıklama ve insan için anlaşılır kılma çabasına bu noktada ortak olmuştur. Din evrenin kökeni, kuruluşu ve işleyişi üzerine birtakım inançlara (metafizik hipotezlere) sahiptir. Bu inançların her biri dogma niteliğindedir; doğruluğundan şüphe edilmez. Kaldı ki, dinin söz götürmez bir kesinlikle doğru kabul ettiği metafizik hipotezleri bilimsel yoldan doğrulama olanağı da yoktur. Örneğin, bu inanç ya da hipotezlerden biri, Tanrının varlığı ile ilgilidir. Hemen bütün gelişmiş dinler belli özellikleri olan bir Tanrının var olduğu savına dayanır. Ne var ki, bu savın ne doğruluğu ne de yanlışlığı gözlem ve deneye başvurularak saptanamaz. Dinler bu konudaki savlarının doğruluğunu başka yollara (vahiy, sezgi, kutsal kitap, geleneksel otorite ve benzer kaynaklara) başvurarak savunurlar. Sonuçta böyle bir savın kabulü veya reddi kişisel bir inanç sorunu olarak kalır. Ne inanan kimse inancının doğruluğunu, ne de inkâr eden kimse inkârını bilimsel yoldan ispat edebilir. Şu kadar ki, ikisinin birden doğru olması mantıksal açıdan olanaksızdır. Din, inançlar sisteminde, bilimin tam tersine, düzeltme, gelişme veya herhangi bir değişiklik kabul etmez. Yanılma olasılığına yer vermediği için kendi kendini eleştiri yoluyla hatalardan arındırma olanağı yoktur. Dinsel her inanç kesin ve evrensel doğruluk iddiasına dayanır. Oysa bilimde hiçbir teori kesinlik iddiası gütmez; er geç bir gün değişikliğe uğrama, hatta tümden reddedilme olasılığını gözden uzak tutmaz. Dinle bilimin çatışması, dinin olgulara dayanmaksızın evreni açıklama yolunda ortaya attığı metafizik öğretilerden vazgeçmediği sürece sürüp gideceğe benzer. Çünkü bu tür inançları, giderek kapsamını geliştiren bilimsel bulgu ve doğrularla bağdaştırmanın yolu yoktur. Kişiler bazında ele alındığında, tarih boyunca bazı düşünürlerin bilim ile dinin uzlaşamaz ve birbirine karşıt uğraşılar olduğunu öne sürdüğü -bu genel olarak bilimin sorgulamaya dayanması, dinin ise sorgulamadan inanmayı gerektirmesinden kaynaklanmaktadır-, bazı düşünürlerin ise aksini iddia ettiği görülmektedir. Özellikle 19. yüzyılın belirli dönemlerinde din ile bilimin birbirine muhalif olduğu görüşü kazanmıştır. Bu dönemlerde geliştirilen muhalefet, karşıtlık tezine göre bilim ile din arasındaki herhangi bir etkileşim her daim çatışmaya yol açacaktır ve din de, yeni bilimsel fikirlere karşı, saldırgan olan taraf olacaktır. Her ne kadar bu anlayış 19. yüzyılda John William Draper ve Andrew Dickson White gibi isimlerce yaygınlaştırılmaya çalışılmışsa da bilim ile din arasındaki tarihsel ve bugünkü etkileşimi, çatışma anlarından iş birliği anlarına kadar, açıklamaya yeterli olmamıştır. Nitekim gerek Kopernik, Galileo, Kepler ve Boyle gibi Batı bilim tarihinde yer almış önemli isimler, gerekse İbn-i Sina, Biruni ve İbn-i Heysem gibi Doğu bilim tarihinde yer almış önemli isimler inançlı insanlardı. Bununla birlikte, bilim ile dinin tarih içinde çatıştığı meseleler de olmuştur ve bilim ile dinin uzlaşmasının mümkün olmadığını savunanlar bugün de mevcutturlar. Örneğin İngiliz evrimsel biyoloji uzmanı Richard Dawkins bilim ile dinin uzlaşmasının mümkün olmadığını şiddetle savunmaktadır. Tarih boyunca din ile bilimi birleştirmeye çalışan, birbiriyle çelişmeyen yöntemler olduğunu ileri süren ve hatta birbirlerini tamamladıklarını düşünenler olmuştur. Amerikalı biyolog Kenneth R. Miller bu kesimdedir. Zaman zaman dinsel kanıları bilimsel yöntemlerle veya bilimsel kanıları dinsel yöntemlerle açıklamaya çalışanlar olmuştur. Örneğin, İbn-i Sina Tanrı'nın varlığını akıl ve mantık yoluyla açıklamaya çalışmıştır. Buna ek olarak, özellikle modern çağda, bazıları bilim ve dinin birbirinden bağımsız olduğunu, insani deneyimin birbiriyle ilgisiz yönleriyle uğraştıkları ve bu sebeple birbirlerinin alanına bulaşmadıkça, kendi alanları içerisinde, sorunsuz bir şekilde birlikte var olabileceklerini öne sürmüşlerdir. Ama bu pek de mümkün olmamıştır. Kaynakça Encyclopedia of Philosophy. Ed. Donald M. Borchert. 2nd ed. Detroit: Macmillan Reference USA, 2006. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008. Dış bağlantılar Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Science.gov - USA.gov for Science Science Resource Online Euroscience: A European Association for Promotion of Science and Technology Science.gouv.fr - Le portail de la science Ayrıca bakınız İslam ve bilim Askerî bilim Avrupa'da bilim ve teknoloji Osmanlı İmparatorluğu'nda bilim ve teknoloji Orta Çağ Avrupası'nda bilim Rönesans'ta bilim tarihi Bilim sosyolojisi Bilim parkı Bilim tarihi ve felsefesi Uluslararası Bilim Olimpiyatları Sovyetler Birliği'nde bilim ve teknoloji Bilim merkezi Ana madde konuları Gözlem
### Human: Tıp hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Tıp, bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır. Tıp, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi yoluyla sağlığı korumak ve iyileştirmek için geliştirilen çeşitli sağlık uygulamalarını kapsar. Çağdaş tıp, yaralanma ve hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ve önlemek için biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi, tipik olarak farmasötikler veya cerrahi yoluyla, ancak aynı zamanda psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon gibi çeşitli tedaviler yoluyla uygular. Tıp, tarih öncesi çağlardan beri uygulanmaktadır ve bu zamanın çoğunda bir sanat (bir yaratıcılık ve beceri alanı) olmuştur ve sıklıkla yerel kültürün dini ve felsefi inançlarıyla bağlantıları vardır. Örneğin, bir tıp adamı şifa için bitkileri uygular ve dualar ederdi ya da eski bir filozof ve hekim humorizm teorilerine göre kan alma işlemini uygulardı. Son yüzyıllarda, modern bilimin ortaya çıkışından bu yana çoğu tıp, sanat ve bilimin (tıp bilimi şemsiyesi altında hem temel hem de uygulamalı) bir kombinasyonu haline gelmiştir. Örneğin, sütur tekniği uygulama yoluyla öğrenilen bir sanat iken, dikiş atılan dokularda hücresel ve moleküler düzeyde neler olduğuna dair bilgi bilim yoluyla ortaya çıkmaktadır. Günümüzde geleneksel tıp veya halk tıbbı olarak bilinen bilimsel tıp öncesi tıp biçimleri, bilimsel tıbbın yokluğunda yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir ve bu nedenle alternatif tıp olarak adlandırılmaktadır. Bilimsel tıbbın dışında kalan, güvenlik ve etkililik kaygıları taşıyan alternatif tedaviler ise şarlatanlık olarak adlandırılmaktadır. Etimoloji Tıp, hastalıkların teşhisi, prognozu, tedavisi ve önlenmesi bilimi ve uygulamasıdır. "Tıp" kelimesi Arapça ṭbb kökünden gelen ṭibb طبّ  "hekimlik mesleği ve ilmi" kelimesinden türetilmiştir. Arapça kelime, Süryanice ṭbbā טבא  "bilgi, ilim" sözcüğünden türetilmiştir. Bu kelime ise yine Süryanicedeki ṭbb טבב  "bilme, anlama" kökünden türetilmiştir. Klinik uygulama Tıbbi erişilebilirlik ve klinik uygulamalar, kültür ve teknolojideki bölgesel farklılıklar nedeniyle dünya genelinde değişiklik göstermektedir. Batı dünyasında modern bilimsel tıp oldukça gelişmişken, Afrika veya Asya'nın bazı bölgeleri gibi gelişmekte olan ülkelerde nüfus, sınırlı kanıt ve etkinliğe sahip ve uygulayıcılar için gerekli resmi eğitimin olmadığı geleneksel tıbba daha fazla güvenebilir. Gelişmiş dünyada, kanıta dayalı tıp klinik uygulamalarda evrensel olarak kullanılmamaktadır; örneğin, 2007 yılında yapılan bir literatür taraması, müdahalelerin yaklaşık %49'unun yarar ya da zararı destekleyecek yeterli kanıttan yoksun olduğunu ortaya koymuştur. Modern klinik uygulamada, doktorlar ve doktor asistanları, klinik muhakeme kullanarak hastalığı teşhis etmek, prognoz etmek, tedavi etmek ve önlemek için hastaları kişisel olarak değerlendirir. Doktor-hasta ilişkisi tipik olarak hastanın tıbbi geçmişinin ve tıbbi kayıtlarının incelenmesiyle başlar, bunu tıbbi görüşme ve fizik muayene izler. Temel tanısal tıbbi cihazlar (örn. stetoskop, dil basacağı) tipik olarak kullanılır. Bulgular için muayene ve semptomlar için görüşmeden sonra, doktor tıbbi testler (örn. kan testleri) isteyebilir, biyopsi alabilir veya farmasötik ilaçlar veya diğer tedavileri reçete edebilir. Ayırıcı tanı yöntemleri, sağlanan bilgilere dayanarak durumların elenmesine yardımcı olur. Karşılaşma sırasında, hastayı ilgili tüm gerçekler hakkında doğru bir şekilde bilgilendirmek, ilişkinin ve güven gelişiminin önemli bir parçasıdır. Tıbbi karşılaşma daha sonra birçok yargı alanında yasal bir belge olan tıbbi kayıtta belgelenir. Takipler daha kısa olabilir ancak aynı genel prosedürü izler ve uzmanlar da benzer bir süreci takip eder. Teşhis ve tedavi, sorunun karmaşıklığına bağlı olarak sadece birkaç dakika veya birkaç hafta sürebilir. Tıbbi görüşme ve karşılaşmanın bileşenleri şunlardır: Başlıca şikayet (CC): mevcut tıbbi ziyaretin nedeni. Bunlar 'semptomlardır'. Hastanın kendi kelimeleriyle ifade edilir ve her birinin süresiyle birlikte kaydedilir. 'Başlıca endişe' veya 'mevcut şikayet' olarak da adlandırılır. Mevcut hastalığın öyküsü (HPI): semptomların kronolojik sıralaması ve her semptomun daha fazla açıklanması. Genellikle geçmiş tıbbi öykü (PMH) olarak adlandırılan önceki hastalık öyküsünden ayırt edilebilir. Tıbbi geçmiş HPI ve PMH'den oluşur. Mevcut aktivite: meslek, hobiler, hastanın gerçekte ne yaptığı. İlaçlar (Rx): reçeteli, reçetesiz ve ev ilaçlarının yanı sıra alternatif ve bitkisel ilaçlar da dahil olmak üzere hastanın aldığı ilaçlar. Alerjiler de kaydedilir. Geçmiş tıbbi öykü (PMH/PMHx): eş zamanlı tıbbi sorunlar, geçmişteki hastane yatışları ve ameliyatlar, yaralanmalar, geçmişteki bulaşıcı hastalıklar veya aşılar, bilinen alerji öyküsü. Sosyal geçmiş (SH): doğum yeri, ikametgâh, evlilik geçmişi, sosyal ve ekonomik durum, alışkanlıklar (diyet, ilaçlar, tütün, alkol dahil). Aile öyküsü (FH): ailede hastayı etkileyebilecek hastalıkların listelenmesi. Bazen bir aile ağacı kullanılır. Sistemlerin gözden geçirilmesi (ROS) veya sistem sorgulaması: HPI'da gözden kaçabilecek bir dizi ek soru: genel bir sorgulama (herhangi bir kilo kaybı, uyku kalitesinde değişiklik, ateş, şişlik ve yumrular vb), ardından vücudun ana organ sistemlerine (kalp, akciğerler, sindirim sistemi, idrar yolu vb.) ilişkin sorular. Fizik muayene, hasta tarafından gönüllü olarak ortaya konan ve objektif olarak gözlemlenemeyen semptomların aksine, objektif ve gözlemlenebilir olan tıbbi hastalık belirtileri için hastanın muayene edilmesidir. Sağlık hizmeti sağlayıcısı görme, işitme, dokunma ve bazen de koku alma (örneğin enfeksiyon, üremi, diyabetik ketoasidoz) yöntemlerini kullanır. Fiziksel muayenenin temelini dört eylem oluşturur: muayene, palpasyon (hissetme), perküsyon (rezonans özelliklerini belirlemek için vurma) ve oskültasyon (dinleme). Genellikle bu sırayla uygulanır, ancak oskültasyon abdominal değerlendirmeler için perküsyon ve palpasyondan önce gerçekleşir. Klinik muayene aşağıdakilerin incelenmesini içerir: Boy, kilo, vücut sıcaklığı, kan basıncı, nabız, solunum hızı ve hemoglobin oksijen satürasyonunu içeren yaşamsal bulgular Hastanın genel görünümü ve spesifik hastalık göstergeleri (beslenme durumu, sarılık, solukluk veya çomak parmak varlığı) Cilt Baş, göz, kulak, burun ve boğaz (HEENT) Kardiyovasküler (kalp ve kan damarları) Solunum (büyük hava yolları ve akciğerler) Karın ve rektum Genital organlar (ve hasta hamile ise veya hamile olabilirse hamilelik) Kas-iskelet sistemi (omurga ve ekstremiteler dahil) Nörolojik (bilinç, farkındalık, beyin, görme, kraniyal sinirler, omurilik ve periferik sinirler) Psikiyatrik (yönelim, ruhsal durum, ruh hali, anormal algı veya düşünce kanıtı). Muayene, muhtemelen tıbbi geçmişte vurgulanan ilgi alanlarına odaklanacaktır ve yukarıda listelenen her şeyi içermeyebilir. Tedavi planı, ek tıbbi laboratuvar testleri ve tıbbi görüntüleme çalışmalarının istenmesini, tedaviye başlanmasını, bir uzmana sevk edilmesini veya gözlem altında tutulmasını içerebilir. Takip önerilebilir. Sağlık sigortası planına ve yönlendirilmiş sağlık hizmeti sistemine bağlı olarak, testlerin önceden yetkilendirilmesi gibi çeşitli "kullanım incelemesi" biçimleri, pahalı hizmetlere erişimde engeller oluşturabilir. Tıbbi karar verme (MDM) süreci, hastanın sorununu açıklayacak kesin bir tanı elde etmek için ne yapılması gerektiğine dair bir fikirle birlikte olası tanıların (ayırıcı tanılar) bir listesini oluşturmak için yukarıdaki tüm verilerin analizini ve sentezini içerir. Sonraki ziyaretlerde, yeni öykü, semptomlar, fiziksel bulgular ve laboratuvar veya görüntüleme sonuçları veya uzman konsültasyonları elde etmek için süreç kısaltılmış bir şekilde tekrarlanabilir. Kurumlar Çağdaş tıp genel olarak sağlık hizmetleri sistemleri içerisinde yürütülmektedir. Yasal, kimliklendirme ve finansman çerçeveleri münferit hükûmetler tarafından oluşturulmakta, zaman zaman kiliseler gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da desteklenmektedir. Herhangi bir sağlık sisteminin özellikleri, tıbbi bakımın sağlanış şekli üzerinde önemli etkiye sahiptir. Antik çağlardan itibaren, Hristiyanlığın pratik hayırseverlik vurgusu, sistematik hemşirelik ve hastanelerin gelişmesini sağlamıştır ve Katolik Kilisesi bugün dünyadaki en büyük devlet dışı tıbbi hizmet sağlayıcısı olmaya devam etmektedir. Gelişmiş sanayi ülkeleri (Amerika Birleşik Devletleri hariç) ve birçok gelişmekte olan ülke, tek ödeyenli bir sağlık sistemi veya zorunlu özel veya kooperatif sağlık sigortası yoluyla herkes için bakımı garanti altına almayı amaçlayan bir evrensel sağlık hizmetleri sistemi aracılığıyla tıbbi hizmetler sunmaktadır. Bu sayede tüm nüfusun ödeme gücünden ziyade ihtiyaç temelinde tıbbi bakıma erişiminin sağlanması amaçlanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin sunumu özel muayenehaneler, devlete ait hastaneler ve klinikler ya da hayır kurumları tarafından, çoğunlukla da bu üçünün birleşimi şeklinde gerçekleştirilebilir. Çoğu kabile toplumu, nüfusun tamamı için sağlık hizmeti garantisi sağlamamaktadır. Bu tür toplumlarda sağlık hizmetleri, ödeme gücü olan veya kendi kendini sigortalayan (doğrudan veya bir iş sözleşmesinin parçası olarak) ya da doğrudan hükûmet veya kabile tarafından finanse edilen bakım kapsamına girebilen kişiler için mevcuttur. Bilginin şeffaflığı, bir dağıtım sistemini tanımlayan bir diğer faktördür. Koşullar, tedaviler, kalite ve fiyatlandırma hakkındaki bilgilere erişim, hastaların/tüketicilerin seçimlerini ve dolayısıyla tıp uzmanlarının teşviklerini büyük ölçüde etkiler. ABD sağlık sistemi açıklık eksikliği nedeniyle eleştirilere maruz kalırken, yeni mevzuat daha fazla açıklığı teşvik edebilir. Bir yandan şeffaflık ihtiyacı ile diğer yandan hasta gizliliği ve ticari kazanç için bilginin olası istismarı gibi konular arasında algılanan bir gerilim vardır. Tıp alanında bakım sağlayan sağlık çalışanları, doktorlar, hemşireler, fizyoterapistler ve psikologlar gibi birden fazla meslekten oluşmaktadır. Bu mesleklerin kendi etik standartları, mesleki eğitimleri ve organları vardır. Tıp mesleği sosyolojik bir perspektiften kavramsallaştırılmıştır. Hizmet Tıbbi bakımın sağlanması birincil, ikincil ve üçüncül bakım kategorilerine ayrılmıştır. Birinci basamak sağlık hizmetleri, tıbbi tedavi veya bakım arayan bir hastayla ilk teması kuran doktorlar, doktor asistanları, hemşireler veya diğer sağlık profesyonelleri tarafından sağlanır. Bunlar doktor ofislerinde, kliniklerde, bakımevlerinde, okullarda, ev ziyaretlerinde ve hastalara yakın diğer yerlerde gerçekleşir. Tıbbi ziyaretlerin yaklaşık %90'ı birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından tedavi edilebilir. Bunlar arasında akut ve kronik hastalıkların tedavisi, önleyici bakım ve her yaş ve her iki cinsiyet için sağlık eğitimi yer alır. İkinci basamak sağlık hizmetleri, hastaya ilk teşhisi koyan veya tedavi eden birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından sevk edilen bir hasta için ofislerinde veya kliniklerinde veya yerel toplum hastanelerinde tıp uzmanları tarafından sağlanır. Sevkler, uzmanlar tarafından gerçekleştirilen uzmanlık veya prosedürlere ihtiyaç duyan hastalar için yapılır. Bunlar arasında hem ayakta bakım hem de yatan hasta hizmetleri, Acil servisler, yoğun bakım tıbbı, cerrahi hizmetler, fizik tedavi, doğum, endoskopi üniteleri, teşhis laboratuvarı ve tıbbi görüntüleme hizmetleri, hospis merkezleri vb. yer almaktadır. Bazı birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcıları hastanede yatan hastalara da bakabilir ve ikinci basamak sağlık hizmeti ortamında doğum yaptırabilir. Üçüncü basamak tıbbi hizmetler, genellikle yerel hastanelerde bulunmayan teşhis ve tedavi olanaklarıyla donatılmış uzman hastaneler veya bölgesel merkezler tarafından sağlanmaktadır. Bunlar arasında travma merkezleri, yanık tedavi merkezleri, gelişmiş neonatoloji ünitesi hizmetleri, organ nakilleri, yüksek riskli gebelik, radyasyon onkolojisi vb. bulunmaktadır. Modern tıbbi bakım aynı zamanda bilgiye de dayanır - hâlâ birçok sağlık hizmeti kağıt kayıtlarla, ancak günümüzde giderek artan bir şekilde elektronik yollarla verilmektedir. Düşük gelirli ülkelerde modern sağlık hizmetleri ortalama bir insan için genellikle çok pahalıdır. Uluslararası sağlık politikası araştırmacıları, erişimi sağlamak için bu alanlarda "kullanıcı ücretlerinin" kaldırılmasını savunmuşlardır, ancak kaldırıldıktan sonra bile önemli maliyetler ve engeller devam etmektedir. Reçeteleme ve dağıtımın ayrılması, tıp ve eczacılıkta tıbbi reçeteyi sağlayan hekimin reçeteli ilacı sağlayan eczacıdan bağımsız olduğunu gösteren bir uygulamadır. Batı dünyasında eczacıların hekimlerden ayrılması yüzyıllardır süregelen bir gelenektir. Asya ülkelerinde ise hekimlerin de ilaç temin etmesi gelenekseldir. Dallar Disiplinlerarası bir ekip olarak birlikte çalışan tıp pratisyenlerinin yanı sıra çok sayıda yüksek eğitimli sağlık profesyoneli de modern sağlık hizmetlerinin sunumunda yer almaktadır. Bunlara örnek olarak hemşireler, acil tıp teknisyenleri ve paramedikler, laboratuvar bilimcileri, eczacılar, podiatristler, fizyoterapistler, solunum terapistleri, ergoterapistleri, konuşma terapistleri, radyograflar, diyetisyenler ve biyomühendisler, medikal fizikçiler, cerrahlar, cerrah asistanları, cerrahi teknologlar verilebilir. Beşeri tıbbın kapsamı ve temelini oluşturan bilimler diğer birçok alanla örtüşmektedir. Hastaneye kabul edilen bir hasta genellikle ana sorununa göre belirli bir ekibin bakımı altındadır, örneğin kardiyoloji ekibi, daha sonra ana sorunun veya sonraki komplikasyonların/gelişmelerin teşhis veya tedavisine yardımcı olmak için cerrahi, radyoloji gibi diğer uzmanlık alanlarıyla etkileşime girebilir. Hekimlerin, aşağıda listelenen belirli tıp dallarında birçok uzmanlığı ve alt uzmanlığı vardır. Belirli alt uzmanlık alanlarının hangi uzmanlık alanlarında olduğu konusunda ülkeden ülkeye farklılıklar bulunmaktadır. Tıbbın ana dalları şunlardır: Tıbbın temel bilimleri; her hekimin eğitim aldığı ve bazılarının biyomedikal araştırmalarda bulunduğu şeydir. Tıbbi uzmanlıklar Farklı tıp uzmanlıklarının belirli durumlarda işlev görmek üzere bir araya getirildiği disiplinler arası alanlar. Temel bilimler Anatomi, organizmaların fiziksel yapısının incelenmesidir. Makroskopik veya kaba anatominin aksine, sitoloji ve histoloji mikroskopik yapılarla ilgilidir. Biyokimya, canlı organizmalarda yer alan kimyanın, özellikle de kimyasal bileşenlerinin yapısı ve işlevinin incelenmesidir. Biyomekanik, mekanik yöntemleri aracılığıyla biyolojik sistemlerin yapı ve işlevlerinin incelenmesidir. Biyoistatistik, istatistiğin en geniş anlamda biyolojik alanlara uygulanmasıdır. Biyoistatistik bilgisi, tıbbi araştırmaların planlanması, değerlendirilmesi ve yorumlanmasında esastır. Ayrıca epidemiyoloji ve kanıta dayalı tıp için de temeldir. Biyofizik, biyolojik sistemleri incelemek için fizik ve fiziksel kimya yöntemlerini kullanan disiplinler arası bir bilim dalıdır. Sitoloji, tek tek hücrelerin mikroskobik olarak incelenmesidir. Embriyoloji, organizmaların erken gelişiminin incelenmesidir. Endokrinoloji, hormonların ve bunların hayvanların vücudundaki etkilerinin incelenmesidir. Epidemiyoloji, hastalık süreçlerinin demografik özelliklerinin incelenmesidir ve salgın hastalıkların incelenmesini içerir, ancak bunlarla sınırlı değildir. Genetik, genlerin ve bunların biyolojik kalıtımdaki rollerinin incelenmesidir. Histoloji, biyolojik dokuların yapılarının ışık mikroskobu, elektron mikroskobu ve immünohistokimya ile incelenmesidir. İmmünoloji, bağışıklık sisteminin incelenmesidir. Yaşam tarzı tıbbı, kronik durumların ve bunların nasıl önleneceği, tedavi edileceği ve tersine çevrileceğinin incelenmesidir. Medikal fizik, fizik prensiplerinin tıptaki uygulamalarının incelenmesidir. Mikrobiyoloji, protozoa, bakteri, mantar ve virüsler de dahil olmak üzere mikroorganizmaların incelenmesidir. Moleküler biyoloji, genetik materyalin replikasyon, transkripsiyon ve translasyon sürecinin moleküler temellerinin incelenmesidir. Nörobilim, sinir sisteminin incelenmesiyle ilgili olan bilim disiplinlerini içerir. Nörobilimin ana odak noktası insan beyni ve omuriliğinin biyolojisi ve fizyolojisidir. İlgili bazı klinik uzmanlıklar arasında nöroloji, beyin ve sinir cerrahisi ve psikiyatri bulunmaktadır. Beslenme bilimi (teorik odak) ve diyetetik (pratik odak), özellikle optimal bir diyetin belirlenmesinde, yiyecek ve içeceğin sağlık ve hastalıkla ilişkisinin incelenmesidir. Tıbbi beslenme tedavisi diyetisyenler tarafından yapılır ve diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kilo ve yeme bozuklukları, alerjiler, yetersiz beslenme ve neoplastik hastalıklar için reçete edilir. Patoloji, hastalıkların nedenlerini, seyrini, ilerlemesini ve çözümünü incelemektedir. Farmakoloji, ilaçların ve etkilerinin incelenmesidir. Jinekoloji, kadın üreme sisteminin incelenmesidir. Fotobiyoloji, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ve canlı organizmalar arasındaki etkileşimlerin incelenmesidir. Fizyoloji, vücudun normal işleyişi ve altında yatan düzenleyici mekanizmaların incelenmesidir. Radyobiyoloji, iyonlaştırıcı radyasyon ve canlı organizmalar arasındaki etkileşimlerin incelenmesidir. Toksikoloji, ilaçların ve zehirlerin tehlikeli etkilerinin incelenmesidir. Cerrahi uzmanlık Cerrahi, hastalık veya yaralanma gibi patolojik bir durumu araştırmak veya tedavi etmek, bedensel işlevi veya görünümü iyileştirmeye yardımcı olmak veya istenmeyen yırtık bölgeleri (örneğin, delik bir kulak zarını) onarmak için bir hasta üzerinde operatif manuel ve enstrümantal teknikler kullanan eski bir tıp uzmanlığıdır. Cerrahlar ayrıca hastane servislerinde ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ve potansiyel ameliyat adaylarını yönetmelidir. Bazı merkezlerde anesteziyoloji, cerrahi bir disiplin olmamasına rağmen (tarihsel ve lojistik nedenlerle) cerrahi bölümünün bir parçasıdır. Oftalmoloji ve dermatoloji gibi diğer tıbbi uzmanlık alanları cerrahi prosedürler uygulayabilir, ancak bunlar cerrahi alt uzmanlık alanları olarak kabul edilmez. Cerrahi alt uzmanlık alanları, bir hekimin genel cerrahi uzmanlık eğitiminden geçtikten sonra uzmanlaşabileceği alanların yanı sıra ayrı uzmanlık eğitimine sahip çeşitli cerrahi alanları da içerir. Genel cerrahi uzmanlık eğitiminin ardından devam edilebilecek cerrahi alt uzmanlık alanları: Genel cerrahi Bariatrik cerrahi Kalp ve damar cerrahisi Kolorektal cerrahi Endokrin cerrahisi El cerrahisi Hepatiko-Pankreatiko-Biliyer Cerrahi Minimal invaziv cerrahi Cerrahi onkoloji Pediatrik cerrahi Plastik cerrahi Cerrahi kritik bakım Organ nakli cerrahisi Travma cerrahisi Damar cerrahisi - ayrı bir vasküler cerrahi ihtisas yolu ile de takip edilebilir Tıp içindeki diğer cerrahi uzmanlık alanlarının kendilerine özgü uzmanlık eğitimleri vardır: Dermatoloji Nöroşirürji Oftalmoloji Oral ve maksillofasiyel cerrahi Ortopedik cerrahi Kulak burun boğaz Podiatrik cerrahi - tıp fakültesi eğitimi almazlar, bunun yerine podiatri okulunda ayrı bir eğitim alırlar Üroloji İç hastalıkları uzmanlığı Dahiliye veya iç hastalıkları, yetişkin hastalıklarının önlenmesi, teşhisi ve tedavisi ile ilgilenen tıp uzmanlığıdır. Bazı kaynaklara göre, iç yapılara vurgu yapılmaktadır. Kuzey Amerika'da iç hastalıkları uzmanları genellikle "dahiliyeci" olarak adlandırılır. Başka yerlerde, özellikle İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinde, bu tür uzmanlar genellikle hekim olarak adlandırılır. Bu terimler, dahiliyeci veya hekim (Kuzey Amerika dışında yaygın olan dar anlamda), genellikle jinekoloji ve obstetrik, patoloji, psikiyatri ve özellikle cerrahi ve alt uzmanlık alanlarındaki uygulayıcıları hariç tutar. Hastaları genellikle ağır hasta olduğundan veya karmaşık tetkikler gerektirdiğinden, dahiliyeciler işlerinin çoğunu hastanelerde yaparlar. Eskiden pek çok dahiliyeci yan dal uzmanı değildi; bu tür genel hekimler cerrahi olmayan her türlü karmaşık soruna bakardı; bu uygulama tarzı günümüzde çok daha az yaygın hale gelmiştir. Modern şehir pratiğinde, çoğu dahiliyeci yan dal uzmanıdır: yani, tıbbi uygulamalarını genellikle bir organ sisteminin sorunlarıyla veya tıbbi bilginin belirli bir alanıyla sınırlarlar. Örneğin, gastroenterologlar ve nefrologlar sırasıyla bağırsak ve böbrek hastalıkları konusunda uzmanlaşmışlardır. İngiliz Milletler Topluluğu'nda ve diğer bazı ülkelerde, uzman pediatristler ve geriatristler, organ sisteminden ziyade hastanın yaşına göre alt uzmanlığa sahip uzman hekimler (veya dahiliyeciler) olarak da tanımlanmaktadırlar. Başka yerlerde, özellikle Kuzey Amerika'da, genel pediatri genellikle birinci basamak sağlık hizmetinin bir şeklidir. Dahiliyenin birçok alt uzmanlık alanı (veya alt disiplini) vardır: Anjiyoloji/Vasküler tıp Bariyatrik Kardiyoloji Yoğun bakım Endokrinoloji Gastroenteroloji Yaşlılık hekimliği Hematoloji Hepatoloji Enfeksiyon hastalıkları Nefroloji Nöroloji Onkoloji Pediatri Göğüs hastalıkları/Pulmonoloji Romatoloji Spor hekimliği İç hastalıkları eğitimi (cerrahi eğitimin aksine) dünya genelinde önemli farklılıklar göstermektedir (daha fazla ayrıntı için tıp eğitimi ve hekimlikle ilgili maddelere bakınız). Kuzey Amerika'da, tıp fakültesinden sonra en az üç yıllık uzmanlık eğitimi gerektirir ve bunu yukarıda listelenen alt uzmanlık alanlarında bir ile üç yıllık bir fellowship takip edebilir. Genel olarak, tıpta asistanların çalışma saatleri cerrahiden daha azdır ve ABD'de haftada ortalama 60 saattir. Bu fark, tüm doktorların artık yasalar gereği haftada ortalama 48 saatten az çalışmasının zorunlu olduğu Birleşik Krallık'ta geçerli değildir. Teşhis uzmanlıkları Klinik laboratuvar bilimleri, hastaların tanı ve tedavisinde laboratuvar tekniklerini uygulayan klinik tanı hizmetleridir. Amerika Birleşik Devletleri'nde bu hizmetler bir patolog tarafından denetlenir. Bu tıbbi laboratuvar bölümlerinde çalışan personel, tıp diplomasına sahip olmayan, ancak genellikle tıbbi teknoloji lisans derecesine sahip olan ve belirli hizmetleri sağlamak için gereken testleri, tahlilleri ve prosedürleri fiilen gerçekleştiren teknik olarak eğitilmiş personeldir. Alt uzmanlık alanları arasında transfüzyon tıbbı, hücresel patoloji, klinik kimya, hematoloji, klinik mikrobiyoloji ve klinik immünoloji yer almaktadır. Patoloji, hastalıkların ve bunlar tarafından üretilen morfolojik, fizyolojik değişikliklerin incelenmesiyle ilgilenen tıp dalıdır. Bir tanı uzmanlığı olarak patoloji, modern bilimsel tıp bilgisinin temeli olarak kabul edilebilir ve kanıta dayalı tıpta büyük bir rol oynar. Akış sitometrisi, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), immünohistokimya, sitogenetik, gen yeniden düzenleme çalışmaları ve floresan in situ hibridizasyon (FISH) gibi birçok modern moleküler test patolojinin alanına girer. Tanısal radyoloji, örneğin X ışını, röntgen bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi ve nükleer manyetik rezonans tomografi ile vücudun görüntülenmesi ile ilgilenir. Girişimsel radyologlar, bir müdahale veya tanısal örnekleme için görüntüleme altında vücuttaki bölgelere erişebilirler. Nükleer tıp, vücuda radyo-etiketli maddeler (radyofarmasötikler) uygulayarak insan organ sistemlerini incelemekle ilgilenir ve bunlar daha sonra bir gama kamera veya bir PET tarayıcı ile vücut dışında görüntülenebilir. Her radyofarmasötik iki parçadan oluşur: incelenen fonksiyona özgü bir izleyici (örneğin, nörotransmitter yolu, metabolik yol, kan akışı veya diğer) ve bir radyonüklid (genellikle bir gama yayıcı veya bir pozitron yayıcı). PET/BT tarayıcı gibi birleşik cihazların ortaya çıkmasının da gösterdiği gibi, nükleer tıp ve radyoloji arasında bir dereceye kadar örtüşme vardır. Klinik nörofizyoloji, sinir sisteminin merkezi ve periferik yönlerinin fizyolojisini veya işlevini test etmekle ilgilenir. Bu tür testler kayıtlar olarak ikiye ayrılabilir: (1) spontan veya sürekli çalışan elektriksel aktivite veya (2) uyaran uyarılmış yanıtlar. Alt uzmanlık alanları arasında elektroensefalografi, elektromiyografi, uyarılmış potansiyel, sinir iletim çalışması ve polisomnografi yer alır. Bazen bu testler tıp diploması olmayan teknisyenler tarafından yapılır, ancak bu testlerin yorumlanması bir tıp uzmanı tarafından yapılır. Diğer önemli uzmanlıklar Aşağıda, yukarıda belirtilen gruplardan herhangi birine doğrudan uymayan bazı önemli tıbbi uzmanlıklar yer almaktadır: Anesteziyoloji: cerrahi hastanın perioperatif yönetimi ile ilgilenir. Anestezi uzmanının ameliyat sırasındaki rolü, hayati organların (beyin, kalp, böbrekler gibi) işlevlerinin bozulmasını ve ameliyat sonrası ağrıyı önlemektir. Ameliyathane dışında, anesteziyoloji doktoru aynı zamanda doğum servisinde de aynı işlevi görür ve bazıları kritik tıpta uzmanlaşmışlardır. Acil tıp, travma, cerrahi, tıbbi, pediatrik ve psikiyatrik acil durumlar dahil olmak üzere akut veya yaşamı tehdit eden durumların tanı ve tedavisiyle ilgilenir. Aile hekimliği, genel pratisyenlik veya birinci basamak sağlık hizmetleri, birçok ülkede acil olmayan tıbbi sorunları olan hastalar için ilk başvurulacak yerdir. Aile hekimleri genellikle ofis tabanlı uygulamalar, acil servis kapsamı, yatan hasta bakımı ve huzurevi bakımı dahil olmak üzere geniş bir yelpazede hizmet vermektedirler. Obstetrik ve jinekoloji sırasıyla doğum ve kadın üreme ve ilişkili organları ile ilgilidir. Üreme tıbbı ve doğurganlık tıbbı genellikle jinekoloji uzmanları tarafından uygulanmaktadır. Medikal genetik, kalıtsal bozuklukların teşhisi ve yönetimi ile ilgilenir. Nöroloji, sinir sistemi hastalıkları ile ilgilenir. Birleşik Krallık'ta nöroloji, genel tıbbın bir alt uzmanlık alanıdır. Pediatri bebeklerin, çocukların ve ergenlerin bakımına adanmıştır. Dahiliye gibi, belirli yaş aralıkları, organ sistemleri, hastalık sınıfları ve bakım sağlama bölgeleri için birçok pediatrik alt uzmanlık alanı vardır. Farmasötik tıp, hastaların ve halk sağlığının yararı için ilaçların keşfi, geliştirilmesi, değerlendirilmesi, tescili, izlenmesi ve pazarlanmasının tıbbi yönleriyle ilgilenen tıbbi bilimsel disiplindir. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon (veya fizyatri) yaralanma, hastalık veya doğuştan gelen bozukluklardan sonra fonksiyonel iyileşme ile ilgilidir. Podiatrik tıp, ayak, ayak bileği, alt ekstremite, kalça ve bel rahatsızlıklarının incelenmesi, teşhisi ve tıbbi ve cerrahi tedavisidir. Psikiyatri, bilişsel, algısal, duygusal ve davranışsal bozuklukların etiyolojisi, teşhisi, tedavisi ve önlenmesi ile ilgili biyopsikososyal çalışmalarla ilgilenen tıp dalıdır. İlgili alanlar arasında psikoterapi ve klinik psikoloji bulunmaktadır. Önleyici tıp, hastalıkların önlenmesi ile ilgilenen tıp dalıdır. Toplum sağlığı veya halk sağlığı, nüfus sağlığı analizine dayalı olarak bir toplumun genel sağlığına yönelik tehditlerle ilgilenen sağlık hizmetlerinin bir yönüdür. Disiplinlerarası alanlar Tıbbın bazı disiplinler arası alt uzmanlık alanları şunlardır: Havacılık tıbbı, uçma ve uzay yolculuğu ile ilgili tıbbi sorunlarla ilgilenir. Bağımlılık tıbbı, bağımlılığın tedavisi ile ilgilenir. Tıp etiği, değerleri ve yargıları tıp pratiğine uygulayan etik ve ahlaki ilkelerle ilgilenir. Biyomedikal mühendisliği, mühendislik ilkelerinin tıbbi uygulamalara uygulanmasıyla ilgilenen bir alandır. Klinik farmakoloji, terapötik sistemlerin hastalarla nasıl etkileşime girdiği ile ilgilenir. Koruyucu tıp, insan ve hayvan sağlığı ile çevresel koşullar arasındaki ilişkiyi inceler. Ekolojik tıp, çevresel tıp veya tıbbi jeoloji olarak da bilinir. Afet tıbbı, acil durum hazırlığı, afet azaltma ve yönetiminin tıbbi yönleriyle ilgilenir. Dalış tıbbı (veya hiperbarik tıp) dalışla ilgili sorunların önlenmesi ve tedavisidir. Evrimsel tıp, evrim teorisinin uygulanmasıyla elde edilen tıbba bir bakış açısıdır. Adli tıp, ölüm zamanının ve nedeninin belirlenmesi, travma yaratmak için kullanılan silahın türü, ölen kişinin kalıntıları (kafatası) kullanılarak yüz özelliklerinin yeniden yapılandırılması ve böylece kimlik tespitine yardımcı olunması gibi yasal bağlamda tıbbi sorularla ilgilenir. Cinsiyete dayalı tıp, insan cinsiyetleri arasındaki biyolojik ve fizyolojik farklılıkları ve bunun hastalıklardaki farklılıkları nasıl etkilediğini inceler. Hospis ve palyatif tıp, kanser ve kalp yetmezliği gibi ölümcül hastalıkları olan hastalarda ağrı ve semptomların giderilmesi ve duygusal destek ile ilgilenen nispeten modern bir klinik tıp dalıdır. Hastane hekimliği, hastanede yatan hastaların genel tıbbi bakımıdır. Birincil mesleki odağı hastane hekimliği olan hekimlere Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da hospitalist denir. Lazer tıbbı, çeşitli durumların teşhis veya tedavisinde lazerlerin kullanılmasını içerir. Tıbbi beşeri bilimler, beşeri bilimleri (edebiyat, felsefe, etik, tarih ve din), sosyal bilimleri (antropoloji, kültürel çalışmalar, psikoloji, sosyoloji) ve sanatları (edebiyat, tiyatro, sinema ve görsel sanatlar) ve bunların tıp eğitimi ve tıp uygulamasına katkısını içerir. Sağlık bilişimi, bilgisayar ve bilgi teknolojilerinin tıbba uygulanmasıyla ilgilenen nispeten yeni bir alandır. Nozoloji, hastalıkların çeşitli amaçlar doğrultusunda sınıflandırılmasıdır. Nosokinetik, sağlık ve sosyal bakım sistemlerinde bakım sürecini ölçme ve modelleme bilimi/konusudur. İşyeri hekimliği, işyerinde en yüksek sağlık ve güvenlik standartlarına ulaşılmasını ve bu standartların korunmasını sağlamak için kuruluşlara ve bireylere sağlık tavsiyesi sağlanmasıdır. Ağrı tedavisi (ağrı tıbbı veya algiatri olarak da adlandırılır), ağrının giderilmesiyle ilgilenen tıp disiplinidir. Farmakogenomik, bireyselleştirilmiş tıbbın bir şeklidir. Podiatrik tıp, ayak, ayak bileği, alt ekstremite, kalça ve bel rahatsızlıklarının incelenmesi, teşhisi ve tıbbi tedavisidir. Cinsel tıp, cinsellikle ilgili tüm bozuklukların teşhisi, değerlendirilmesi ve tedavisi ile ilgilenir. Spor hekimliği, amatör ve profesyonel sporcularda kas spazmları, kas yırtıkları, bağ yaralanmaları (bağ yırtıkları veya kopmaları) ve bunların onarımı gibi spor/egzersiz yaralanmalarının tedavisi, önlenmesi ve rehabilitasyonu ile ilgilenir. Terapötikler, tarihin önceki dönemlerinde daha yaygın olarak atıfta bulunulan, hastalıkları tedavi etmek ve sağlığı geliştirmek için kullanılabilecek çeşitli ilaçların alanıdır. Seyahat tıbbı veya emporiyatri, uluslararası gezginlerin veya çok farklı ortamlarda seyahat edenlerin sağlık sorunlarıyla ilgilenir. Tropikal tıp, tropikal hastalıkların önlenmesi ve tedavisi ile ilgilenir. Bu hastalıkların tıp pratisyenlerine ve yerel klinik ihtiyaçlarına oldukça yabancı olduğu ılıman iklimlerde ayrı olarak çalışılır. Acil bakım, acil serviste bakım gerektirecek kadar ciddi olmayan yaralanma ve hastalıklar için hastane acil servisi dışında planlanmamış, ayaktan bakımın sağlanmasına odaklanır. Bazı ülkelerde bu işlev acil servis ile birleştirilmiştir. Veteriner hekimliği; veteriner hekimler hayvanların bakımında hekimlerle benzer teknikleri uygularlar. Vahşi doğa tıbbı; geleneksel tıbbi tesislerin bulunmayabileceği vahşi doğada tıbbi uygulamalar ile ilgilinir. Diğer birçok sağlık bilimi alanı, örneğin diyetetik Eğitim ve yasal kontroller Tıp eğitimi ve öğretimi dünya çapında farklılıklar göstermektedir. Tipik olarak bir üniversite tıp fakültesinde giriş düzeyinde eğitimi, ardından bir gözetimli uygulama veya staj veya ihtisas dönemini içerir. Bunu mezuniyet sonrası mesleki eğitim takip edebilir. Tıp eğitiminde çeşitli öğretim yöntemleri kullanılmıştır ve halen aktif araştırmaların odak noktasıdır. Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde, genellikle M.D. olarak kısaltılan "Tıp Doktoru" derecesi veya genellikle D.O. olarak kısaltılan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne özgü olan "Osteopatik Tıp Doktoru" derecesi, tanınmış bir üniversitede tamamlanmalı ve buradan verilmelidir. Bilgi, teknikler ve tıbbi teknoloji hızla gelişmeye devam ettiğinden, birçok düzenleyici otorite sürekli tıp eğitimini zorunlu kılmaktadır. Tıp doktorları bilgilerini tıp dergileri, seminerler, konferanslar ve çevrimiçi programlar dahil olmak üzere çeşitli yollarla geliştirmektedirler. Çoğu ülkede, bir tıp doktorunun lisanslı veya kayıtlı olması yasal bir gerekliliktir. Genel olarak bu, bir üniversiteden tıp diploması almayı ve başvuru sahibinden sınavları geçmesini isteyebilecek bir tıp kurulu veya eşdeğer bir ulusal kuruluş tarafından akredite edilmeyi gerektirir. Bu, tıp mesleğinin önemli yasal yetkisini ulusal standartlara göre eğitilmiş ve kalifiye olmuş hekimlerle sınırlar. Aynı zamanda hastalara bir güvence ve kişisel kazanç için yetersiz tıp uygulayan şarlatanlara karşı bir koruma olarak tasarlanmıştır. Yasalar genel olarak doktorların "kanıta dayalı", Batılı ya da Hipokrat Tıbbı konusunda eğitim almış olmalarını gerektirse de farklı sağlık paradigmalarını caydırma amacı taşımamaktadır. Avrupa Birliği'nde tıp doktorluğu mesleği düzenlenmiştir. Bir mesleğe erişim ve bu mesleğin icrası belirli bir mesleki yeterliliğe sahip olma şartına bağlı olduğunda bu mesleğin düzenlendiği söylenir. Düzenlenmiş meslekler veri tabanı, AB üye devletleri, AEA ülkeleri ve İsviçre'de tıp doktorluğu için düzenlenmiş mesleklerin bir listesini içerir. Bu liste 2005/36/EC sayılı Direktif kapsamındadır. Hastaların bakımında ihmalkar davranan veya kasıtlı olarak zarar veren doktorlar tıbbi uygulama hatası suçlamasıyla karşı karşıya kalabilir ve hukuki, cezai veya mesleki yaptırımlara maruz kalabilirler. Tıp etiği Tıp etiği, değerleri ve yargıları tıp pratiğine uygulayan bir ahlaki ilkeler sistemidir. Bilimsel bir disiplin olarak tıp etiği, klinik ortamlardaki pratik uygulamalarının yanı sıra tarihi, felsefesi, teolojisi ve sosyolojisi üzerine yapılan çalışmaları da kapsar. Tıp etiği tartışmalarında yaygın olarak geçerli olan değerlerden altısı şunlardır: özerklik - hasta, tedavisini reddetme veya seçme hakkına sahiptir. (Voluntas aegroti suprema lex.) yararlılık - bir uygulayıcı hastanın yararına en iyi şekilde hareket etmelidir. (Salus aegroti suprema lex.) adalet - kıt sağlık kaynaklarının dağıtımı ve kimin hangi tedaviyi alacağına karar verilmesiyle ilgilidir (adalet ve eşitlik). kötülük yapmama - "önce zarar verme" (primum non-nocere). Kişilere saygı - hasta (ve hastayı tedavi eden kişi) onurlu bir şekilde tedavi edilme hakkına sahiptir. doğruluk ve dürüstlük - aydınlatılmış onam kavramının önemi, Nürnberg mahkemelerindeki Doktorlar davası, Tuskegee Frengi Çalışması ve diğer tarihi olaylardan bu yana artmıştır. Bu gibi değerler belirli bir durumun nasıl ele alınacağına dair cevaplar vermez, ancak çatışmaları anlamak için faydalı bir çerçeve sağlar. Ahlaki değerler çatıştığında, sonuç etik bir ikilem veya kriz olabilir. Bazen tıp etiğindeki bir ikilemin iyi bir çözümü yoktur ve bazen de tıp camiasının değerleri (yani hastane ve personeli) bireysel hasta, aile veya tıp dışı daha geniş bir topluluğun değerleriyle çatışır. Çatışmalar sağlık hizmeti sağlayıcıları arasında veya aile üyeleri arasında da ortaya çıkabilir. Örneğin bazıları, hastalar hayat kurtarıcı olduğunu düşünerek kan naklini reddettiklerinde özerklik ve yararlılık ilkelerinin çatıştığını ve HIV döneminden önce doğruyu söylemenin büyük ölçüde vurgulanmadığını savunmaktadır. Tarih Tarih öncesi tıpta bitkiler (herbalizm), hayvan parçaları ve mineraller kullanılmıştır. Çoğu durumda bu malzemeler rahipler, şamanlar veya tıp adamları tarafından büyülü maddeler olarak ritüel bir şekilde kullanılmıştır. İyi bilinen ruhani sistemler arasında animizm (cansız nesnelerin ruhları olduğu düşüncesi), spiritüalizm (tanrılara yakarış veya ata ruhlarıyla iletişim); şamanizm (bir bireyin mistik güçlerle donatılması); ve divinasyon (büyüyle gerçeğe ulaşma) yer almaktadır. Tıbbi antropoloji alanı, kültür ve toplumun sağlık, sağlık hizmetleri ve ilgili konular etrafında nasıl organize olduğunu veya bu konulardan nasıl etkilendiğini inceler. Antik Mısır tıbbı, Babil tıbbı, Ayurveda tıbbı (Hint alt kıtasında), klasik Çin tıbbı (modern geleneksel Çin tıbbının öncülü) ve antik Yunan tıbbı ve Roma tıbbından tıbba ilişkin erken kayıtlar keşfedilmiştir. Mısır'da İmhotep (MÖ 3. binyıl) tarihte adı bilinen ilk hekimdir. En eski Mısır tıp metni, jinekolojik hastalıkları tanımlayan MÖ 2000'lerden kalma Kahun Jinekoloji Papirüsü'dür. MÖ 1600'lere tarihlenen Edwin Smith Papirüsü cerrahi üzerine erken bir çalışma iken, MÖ 1500'lere tarihlenen Ebers Papirüsü tıp üzerine bir ders kitabına benzemektedir. Çin'de, Çince tıbba dair arkeolojik kanıtlar Bronz Çağı Shang Hanedanı'na kadar uzanmaktadır ve bu kanıtlar bitkisel tohumlara ve ameliyat için kullanıldığı düşünülen aletlere dayanmaktadır. Çin tıbbının atası olan Huangdi Neijing, MÖ 2. yüzyıldan başlayarak yazılmış ve 3. yüzyılda derlenmiş bir tıp metnidir. Hindistan'da cerrah Suşruta, plastik cerrahinin ilk formları da dahil olmak üzere çok sayıda cerrahi operasyon tanımlamıştır. Özel hastanelerin en eski kayıtları, hastalar için özel tıbbi tedavi tesislerinin kanıtlarının bulunduğu Sri Lanka'daki Mihintale'den gelmektedir. Yunanistan'da, "modern tıbbın babası" Yunan hekim Hipokrat, tıbba rasyonel bir yaklaşımın temelini atmıştır. Hekimler için bugün hâlâ geçerli ve kullanımda olan Hipokrat Yemini'ni ortaya atan Hipokrat, hastalıkları akut, kronik, endemik ve epidemik olarak sınıflandıran ve "alevlenme, relaps, çözülme, kriz, paroksizm, zirve ve konvelesans" gibi terimleri kullanan ilk kişidir. Yunan hekim Galen aynı zamanda antik dünyanın en büyük cerrahlarından biriydi ve beyin ve göz ameliyatları da dahil olmak üzere birçok cesur operasyon gerçekleştirdi. Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından ve Erken Orta Çağ'ın başlamasından sonra, Yunan tıp geleneği Batı Avrupa'da gerilemeye başlamış, ancak Doğu Roma İmparatorluğu'nda kesintisiz olarak devam etmiştir. MÖ 1. binyıldaki antik İbrani tıbbı hakkındaki bilgilerin çoğu Tevrat'tan, yani sağlıkla ilgili çeşitli kanun ve ritüelleri içeren Musa'nın Beş Kitabı'ndan gelmektedir. Modern tıbbın gelişimine İbranilerin katkısı Bizans Dönemi'nde Yahudi hekim Assaf ile başlamıştır. Orta Çağ Sadece ölmek için bir yer olmaktan ziyade, Hristiyan hayırseverlik idealleri nedeniyle hastalara tıbbi bakım ve tedavi imkanı sunan bir kurum olarak hastane kavramı Bizans İmparatorluğu'nda ortaya çıkmıştır. Üroskopi kavramı Galen tarafından bilinmesine rağmen, hastalığı lokalize etmek için kullanmanın önemini görmemiştir. Theophilus Protospatharius gibi hekimlerin bulunduğu Bizanslılar, mikroskop ya da stetoskopun bulunmadığı bir dönemde hastalığı belirlemek için üroskopinin potansiyelini fark ettiler. Bu uygulama zamanla Avrupa'nın geri kalanına da yayıldı. MS 750'den sonra Müslüman dünyası Hipokrat, Galen ve Suşruta'nın eserlerini Arapçaya tercüme ettirmiş ve İslam hekimleri bazı önemli tıbbi araştırmalara girişmiştir. Önemli İslami tıp öncüleri arasında, İmhotep ve Hipokrat ile birlikte "tıbbın babası" olarak da adlandırılan İranlı hezarfen İbn-i Sina bulunmaktadır. Birçok Orta Çağ Avrupa üniversitesinde standart bir tıp metni haline gelen ve tıp tarihinin en ünlü kitaplarından biri olarak kabul edilen El-Kanun fi't-Tıb'ı yazmıştır. Diğerleri arasında Zehravi, İbn Zuhur, İbn Nefis ve İbn Rüşd bulunmaktadır. İranlı hekim Razi, yine de hem Orta Çağ Batı hem de Orta Çağ İslam tıbbında etkili olmaya devam eden Yunan humorizm teorisini ilk sorgulayanlardan biriydi. Razi'nin El-Mansuri adlı eserinin bazı ciltleri, yani "Cerrahi Üzerine" ve "Tedavi Üzerine Genel Bir Kitap", Avrupa üniversitelerinde tıp müfredatının bir parçası haline gelmişti. Ayrıca, doktorların doktoru, pediatrinin babası ve oftalmolojinin öncüsü olarak tanımlanmıştır. Örneğin, göz bebeğinin ışığa verdiği tepkiyi ilk kez o fark etmiştir. Fars Bimaristan hastaneleri, kamu hastanelerinin erken bir örneğiydi. Avrupa'da Şarlman her katedral ve manastıra bir hastane eklenmesini emretmiş ve tarihçi Geoffrey Blainey Katolik Kilisesi'nin Orta Çağ boyunca sağlık alanındaki faaliyetlerini refah devletinin ilk versiyonuna benzetmiştir: "Yaşlılar için hastaneler ve gençler için yetimhaneler; her yaştan hastalar için bakımevleri; cüzzamlılar için yerler ve hacıların ucuz bir yatak ve yemek satın alabilecekleri pansiyonlar veya hanlar işletmiştir". Kıtlık sırasında halka yiyecek sağlar ve yoksullara yiyecek dağıtmıştır. Kilise bu refah sistemini büyük ölçekte vergi toplayarak ve geniş tarım arazileri ve mülklere sahip olarak finanse etmiştir. Benedikten Tarikatı, manastırlarında hastaneler ve revirler kurmaları, tıbbi bitkiler yetiştirmeleri ve büyük Cluny Manastırı'nda olduğu gibi bölgelerinin başlıca tıbbi bakım sağlayıcıları haline gelmeleriyle tanınmıştır. Kilise ayrıca tıp eğitiminin verildiği bir katedral okulları ve üniversiteler ağı da kurmuştur. Salerno'daki Schola Medica Salernitana, Yunan ve Arap hekimlerden aldığı eğitimle Orta Çağ Avrupası'nın en iyi tıp okulu haline geldi. Bununla birlikte, on dördüncü ve on beşinci yüzyıldaki Kara Ölüm hem Orta Doğu'yu hem de Avrupa'yı harap etmiş ve hatta Batı Avrupa'nın salgından kurtulma konusunda Orta Doğu'dan daha etkili olduğu ileri sürülmüştür. Erken modern dönemde Avrupa'da Gabriele Falloppio ve William Harvey gibi tıp ve anatomi alanında önemli isimler ortaya çıkmıştır. Tıp düşüncesindeki en büyük değişim, özellikle 14. ve 15. yüzyıllardaki Kara Ölüm sırasında, bilim ve tıbba "geleneksel otorite" yaklaşımı olarak adlandırılabilecek yaklaşımın kademeli olarak reddedilmesiydi. Bu, geçmişte önde gelen bir kişi bir şeyin öyle olması gerektiğini söylediği için, o zaman bunun böyle olduğu ve bunun aksine gözlemlenen herhangi bir şeyin bir anormallik olduğu fikriydi (bu, genel olarak Avrupa toplumundaki benzer bir değişimle paraleldi - bkz.:Kopernik'in Batlamyus'un astronomi teorilerini reddetmesi). Andreas Vesalius gibi hekimler geçmişteki bazı teorileri geliştirdi ya da çürüttüler. Hem tıp öğrencileri hem de uzman hekimler tarafından kullanılan ana kitaplar Materia Medica ve Farmakope idi. Andreas Vesalius, insan anatomisi üzerine önemli bir kitap olan De humani corporis fabrica'nın yazarıydı. Bakteriler ve mikroorganizmalar ilk kez 1676 yılında Antonie van Leeuwenhoek tarafından mikroskopla gözlemlenerek mikrobiyoloji bilim dalı başlatılmıştır. İbn Nefis'ten bağımsız olarak Michael Servetus akciğer dolaşımını yeniden keşfetmiş, ancak bu keşif ilk kez 1546'da "Paris El Yazması"nda yazılı hale getirildiği ve daha sonra 1553'te hayatını verdiği teolojik eserinde yayınlandığı için halka ulaşmamıştır. Daha sonra Renaldus Columbus ve Andrea Cesalpino tarafından anlatılmıştır. Herman Boerhaave, Leiden'deki örnek öğretmenliği ve 'Institutiones medicae' (1708) adlı ders kitabı nedeniyle bazen "fizyolojinin babası" olarak anılır. Pierre Fauchard "modern diş hekimliğinin babası" olarak adlandırılmıştır. Modern Veterinerlik ilk kez 1761 yılında Fransız veteriner Claude Bourgelat'ın Fransa'nın Lyon kentinde dünyanın ilk veterinerlik okulunu kurmasıyla beşeri tıptan gerçek anlamda ayrılmıştır. Bundan önce tıp doktorları hem insanları hem de diğer hayvanları tedavi ediyordu. Modern bilimsel biyomedikal araştırmalar (sonuçların test edilebilir ve tekrarlanabilir olduğu), herbalizm, Yunan "dört sıvısı" ve diğer modern öncesi kavramlara dayanan erken Batı geleneklerinin yerini almaya başladı. Modern çağ, Edward Jenner'in 18. yüzyılın sonunda çiçek aşısını keşfetmesi (daha önce Asya'da uygulanan aşılama yönteminden esinlenerek), Robert Koch'un 1880 civarında bakteriler yoluyla hastalık bulaştığını keşfetmesi ve ardından 1900 civarında antibiyotiklerin keşfedilmesiyle başlamıştır. 18. yüzyıl sonrası modernite dönemi Avrupa'dan daha fazla çığır açan araştırmacı getirdi. Almanya ve Avusturya'dan doktor Rudolf Virchow, Wilhelm Conrad Röntgen, Karl Landsteiner ve Otto Loewi önemli katkılarda bulundu. Birleşik Krallık'ta Alexander Fleming, Joseph Lister, Francis Crick ve Florence Nightingale önemli olarak kabul edilir. İspanyol doktor Santiago Ramón y Cajal modern nörobilimin babası olarak kabul edilir. Yeni Zelanda ve Avustralya'dan Maurice Wilkins, Howard Florey ve Frank Macfarlane Burnet geldi. Önemli çalışmalar yapan diğer kişiler arasında William Williams Keen, William Coley, James D. Watson (Amerika Birleşik Devletleri); Salvador Luria (İtalya); Alexandre Yersin (İsviçre); Kitasato Shibasaburō (Japonya); Jean-Martin Charcot, Claude Bernard, Paul Broca (Fransa); Adolfo Lutz (Brezilya); Nikolai Korotkov (Rusya); Sir William Osler (Kanada); ve Harvey Cushing (Amerika Birleşik Devletleri) bulunmaktadır. Bilim ve teknoloji geliştikçe tıp da ilaçlara daha fazla bağımlı hale geldi. Tarih boyunca ve Avrupa'da 18. yüzyılın sonlarına kadar ilaç olarak sadece hayvan ve bitki ürünleri değil, aynı zamanda insan vücut parçaları ve sıvıları da kullanılmıştır. Farmakoloji kısmen herbalizmden gelişmiştir ve bazı ilaçlar hâlâ bitkilerden elde edilmektedir (atropin, efedrin, varfarin, aspirin, digoksin, vinka alkaloidleri, taksol, hiyosin, vb.) Aşılar Edward Jenner ve Louis Pasteur tarafından keşfedilmiştir. İlk antibiyotik, Paul Ehrlich tarafından 1908 yılında bakterilerin insan hücrelerinin almadığı toksik boyaları aldığını gözlemledikten sonra keşfedilen arsphenamin (Salvarsan) idi. İlk büyük antibiyotik sınıfı, Alman kimyagerler tarafından aslen azo boyalarından türetilen sulfa ilaçlarıydı. Farmakoloji giderek daha sofistike hale gelmiştir; modern biyoteknoloji, belirli fizyolojik süreçleri hedef alan ilaçların geliştirilmesine olanak tanımakta, bazen de yan etkileri azaltmak için vücutla uyumlu olacak şekilde tasarlanmaktadır. Genomik, insan genetiği ve insan evrimi bilgisi, tıp üzerinde giderek daha önemli bir etkiye sahip olmaktadır, çünkü çoğu monogenik genetik bozukluğun nedensel genleri artık tanımlanmıştır ve moleküler biyoloji, evrim ve genetik alanındaki tekniklerin gelişimi tıbbi teknolojiyi, uygulamayı ve karar vermeyi etkilemektedir. Kanıta dayalı tıp, sistematik incelemeler ve meta-analiz kullanımı yoluyla en etkili uygulama algoritmalarını (bir şeyler yapma yolları) oluşturmaya yönelik çağdaş bir harekettir. Bu hareket, mevcut kanıtların mümkün olduğunca çoğunun standart protokollere göre toplanmasına ve analiz edilmesine ve daha sonra sağlık hizmeti sağlayıcılarına dağıtılmasına olanak tanıyan modern küresel bilgi bilimi tarafından kolaylaştırılmaktadır. Cochrane Collaboration bu harekete öncülük etmektedir. 2001 yılında 160 Cochrane sistematik incelemesinin gözden geçirilmesi, iki okuyucuya göre incelemelerin %21,3'ünün yetersiz kanıt, %20'sinin etkisiz kanıt ve %22,5'inin olumlu etki sonucuna vardığını ortaya koymuştur. Kalite, verimlilik ve erişim Kanıta dayalı tıp, tıbbi hataların (ve diğer "iyatrojenezlerin") önlenmesi ve gereksiz sağlık hizmetlerinden kaçınılması modern tıp sistemlerinde öncelikli konulardır. Bu konular, özellikle sağlık hizmetlerinin aşırı maliyetli olarak görüldüğü ancak nüfus sağlığı ölçütlerinin benzer ulusların gerisinde kaldığı Amerika Birleşik Devletleri'nde önemli siyasi ve kamu politikası ilgisine neden olmaktadır. Küresel olarak, gelişmekte olan birçok ülke bakıma ve ilaçlara erişimden yoksundur. 2015 yılı itibarıyla, sağlık sigortası kapsamı eksikliğinin erişimi sınırlayabildiği Amerika Birleşik Devletleri gibi birkaç istisna dışında, çoğu zengin gelişmiş ülke tüm vatandaşlarına sağlık hizmeti sağlamaktadır. Ayrıca bakınız Kaynakça
### Human: Sağlık hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Yaygın kullanımda ve tıpta sağlık, Dünya Sağlık Örgütüne göre, "yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir". Zaman içinde farklı amaçlar için çeşitli tanımlar kullanılmıştır. Sağlık, düzenli fiziksel egzersiz ve yeterli uyku gibi sağlıklı faaliyetlerin teşvik edilmesi ve sigara veya aşırı stres gibi sağlıksız faaliyetlerin veya durumların azaltılması veya bunlardan kaçınılması yoluyla teşvik edilebilir. Sağlığı etkileyen bazı faktörler, yüksek riskli bir davranışta bulunup bulunmama gibi bireysel seçimlerden kaynaklanırken, diğerleri toplumun insanların gerekli sağlık hizmetlerini almasını kolaylaştıracak veya zorlaştıracak şekilde düzenlenmiş olması gibi yapısal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genetik bozukluklar gibi diğer faktörler ise hem bireysel hem de grup seçimlerinin ötesindedir. Tarih Sağlığın anlamı tarih boyunca evrim sürecinden geçmiştir. Biyomedikal perspektiften bakacak olursak, sağlıkla ilgili ilk tanımlar vücudun işlevlerini yerine getirebilme kabiliyetine odaklanmıştır. Sağlık, zaman zaman hastalık tarafından bozulabilecek normal bir işlevsel durum olarak görülürdü. Böyle bir sağlık tanımının bir örneği: "anatomik, fizyolojik ve psikolojik bütünlük ile karakterize bir durum; kişisel olarak değerli aile, iş ve toplum rollerini yerine getirme becerisi; fiziksel, biyolojik, psikolojik ve sosyal stresle başedebilme yeteneği. Daha sonra, 1948'de, önceki tanımlardan radikal bir ayrımla, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) daha yüksek hedefli bir tanım önerdi: Sağlığı genel iyilik hali ile bağlayarak "yalnızca hastalık ve rahatsızlıkların yokluğu değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan genel iylik hali." Bu tanım, bazıları tarafından yenilikçi olarak memnuniyetle karşılansa da, aynı zamanda belirsiz, aşırı geniş ve ölçülemez şeklinde yorumlar da gelmiştir. Uzun zaman boyunca pratik olmayan bir ideal olarak rafa kaldırıdlı ve sağlıkla ilgili çoğu tartışma biyomedikal modelin uygulanabilirliğine geri döndü. Hastalığı bir durumdan çok bir süreç olarak değerlendirmeye doğru bir kayma yaşanırken, aynı kayma sağlığın tanımlamalarında da yaşandı. Aynı şekilde, WHO 1980'lerdeki sağlık promosyon hareketinin geliştirilmesini desteklediği zaman da lider rolü oynadı. Bu, bir durum değil, dinamik olarak esneklik anlamında, başka bir deyişle "yaşam için bir kaynak" olarak yeni bir sağlık anlayışı getirdi. 1984’te WHO, sağlık tanımını “bir bireyin veya grubun özlemlerini gerçekleştirme, ihtiyaçları karşılama ve çevreyi değiştirme veya başa çıkma derecesi” olarak değiştirmiştir. Sağlık günlük yaşam için bir kaynaktır; sosyal ve kişisel kaynakların yanı sıra fiziksel kapasiteleri vurgulayan pozitif bir kavramdır, yaşamın amacı değildir. Böylece sağlık, homeostazı sürdürme ve sorunlardan kurtulma yeteneği anlamına gelir. Zihinsel, entelektüel, duygusal ve sosyal sağlık esneklik ve bağımsız yaşam için kaynak oluşturan yeteneklerden olan bireyin stresle başa çıkabilmesi, öğrenme kabiliyeti ve ilişkileri sürdürebilme yeteneklerine atıfta bulunur. Bu, sağlığın öğretilmesi, güçlendirilmesi ve öğrenilmesi için birçok olanak sunar. 1970'lerin sonlarından beri, federal Sağlıklı İnsanlar İnisiyatifi Birleşik Devletlerin popülasyonun sağlığını iyileştirme yaklaşımının görülür bir parçası olmuştur. Her onyılda bir, Sağlıklı İnsanlar'ın yeni bir sürümü yayınlanır. Sağlığın iyileştirilmesine yönelik güncellenmiş hedefleri içerir ve sonraki on yıl boyunca, bu ilerleme noktasındaki değerlendirme veya eksiklikler ile konu alanlarını ve ölçülebilir amaçları belirler. İlerleme birçok hedefle sınırlandırılmıştır ve Sağlıklı İnsanlar'ın, merkezi olmayan ve koordine edilmemiş bir ABD sağlık sistemi bağlamında sonuçları şekillendirmedeki etkinliği konusunda endişelere yol açmıştır. Sağlıklı İnsanlar 2020 sağlığın teşviki ve geliştirilmesine ve önleyici yaklaşımlara daha fazla önem verir ve sağlığın sosyal belirleyicilerinin ele alınmasının önemine odaklanır. Yeni genişletilmiş dijital arayüz, geçmişte üretilen hacimli basılı kitaplara kıyasla kullanımı ve yayılmasını kolaylaştırıyor. Bu değişikliklerin Sağlıklı İnsanlara etkisi önümüzdeki yıllarda belirlenecek. Sağlık sorunlarını önlemek veya iyileştirmek ve insanlarda sağlığı korumak için sistematik faaliyetler sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından üstlenilir. Hayvan sağlığı ile ilgili uygulamalar veterinerlik bilimleri tarafından sağlanır. "Sağlıklı" terimi aynı zamanda canlı olmayan birçok çeşit organizma ve sağlıklı toplumlar, sağlıklı kentler veya sağlıklı çevre ve bunların insan faydasına etkileri gibi kavramlar çerçevesinde de kullanılır. Sağlık hizmeti müdahalelerine ve bir kişinin çevresine ek olarak, bireylerin sağlık durumunu etkileyen, geçmişleri, yaşam tarzları ve ekonomik, sosyal koşulları ve maneviyatları dahil birçok başka faktörün olduğu bilinmektedir. Bunlar “sağlığın belirleyicileri” olarak adlandırılırlar. Çalışmaların gösterdiğine göre yüksek düzeyde stres insan sağlığını etkileyebiliyor. 21. yüzyılın ilk onyılında, insan sağlığını iyileştirmeye yönelik çabaların performansını değerlendirmek için ana göstergeler olacak şekilde, sağlığın bir yetenek olarak kavramsallaştırılması, öz değerlendirmeler için kapıyı açtı. Birden fazla kronik hastalığın varlığında veya bir ölümcül durumda bile, her insana sağlıklı hissetme fırsatı yarattı ve aynı zamanda hastalıkların görülme sıklığının azaltılmasına odaklanan geleneksel yaklaşımdan uzakta, sağlık belirleyicilerinin yeniden incelenmesi için fırsat yarattı. Belirleyiciler Genel olarak, bir bireyin yaşadığı genel şartlar, hem sağlık durumu hem de yaşam kalitesinin belirlenmesinde büyük öneme sahiptir. Sağlığın, yalnızca sağlık bilimlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla değil, aynı zamanda bireyin ve toplumun çabaları ve akıllıca yapılmış yaşam tarzı seçenekleri ile sürdürüldüğü ve iyileştirildiği giderek artan bir şekilde kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, sağlığın ana belirleyicileri, sosyal ve ekonomik çevre, fiziksel çevre ve kişinin bireysel özelliklerini ve davranışlarını içerir. Daha spesifik olarak, insanların sağlıklı veya sağlıksız olup olmadığını etkilediği tespit edilen temel faktörler aşağıdakileri içerir: Gelir ve sosyal sınıf Toplumsal destek ağları Eğitim ve okuryazarlık İş/çalışma koşulları Sosyal çevre Fiziksel çevre Kişisel sağlık uygulamaları ve başedebilme kabiliyeti Sağlıklı çocuk gelişimi Biyoloji ve genetik Sağlık hizmetleri Cinsiyet Kültür Farklı kurum ve alanlardan artan sayıda çalışma ve rapor sağlık ve farklı faktörler arasındaki bağlantıları incelemektedir. Bu faktörlerden bazıları yaşam tarzları, ortam, sağlık kuruluşları ve sağlık politikasıdır. Son yıllarda birçok ülkede uygulanmaya başlanılan spesifik bir sağlık politikası, şeker vergisinin getirilmesiydi. Özellikle gençler arasında obezite ile ilgili endişelerin artmasıyla, içecek vergileri ortaya çıktı. Şekerli tatlandırılmış içecekler, obezite ile olan bağlantılarının artan kanıtlarıyla, obezite karşıtı girişimlerin hedefi haline gelmiştir. Kaliforniya'da Alameda Bölge Çalışması, 1974’teki Kanada’dan Lalonde raporu ve sağlık hizmetlerine erişim ve halk sağlığı sonuçlarının iyileştirilmesi de dahil olmak üzere küresel sağlık konularına odaklanan Dünya Sağlık Örgütü'nün Dünya Sağlık Raporu dizileri bunlardan bazılarıdır. "Sağlık alanı" kavramı, tıbbi bakım'dan farklı olarak, Kanada’dan gelen Lalonde raporundan çıktı. Rapor, bireyin sağlığının kilit belirleyicileri olarak birbirine bağımlı üç alan belirledi. Bunlar: Yaşamtarzı: hastalık veya ölüme katkıda bulunduğu veya sebep olduğu söylenebilecek kişisel kararların (bireyin kontrolünde olan) toplam etkisi; Çevresel: insan vücudu dışındaki sağlıkla ilgili ve üzerinde bireyin çok az kontrol sahibi olduğu veya hiç olmadığı tüm konular; Biyomedikal: genetik yapının etkisiyle insan vücudunda gelişen, fiziksel ve zihinsel sağlığın tüm yönleri. Sağlığın korunması ve teşviki, bazen "sağlık üçgeni" olarak da adlandırılan fiziksel, zihinsel ve sosyal iyiliğin farklı birleşimleriyle sağlanır. Dünya Sağlık Örgütü'nün 1986 yılında yayınlanan Sağlık Teşviki için Ottawa Şartı, sağlığın bir durum veya hayatın amacı değil, günlük yaşam için bir kaynak olduğunu belirtti. Sağlık, sosyal kapasitelerin yanı sıra sosyal ve kişisel kaynakları da vurgulayan olumlu bir kavramdır. Yaşam tarzı konularında ve işlevsel sağlıkla ilişkiler üzerinde daha fazla duran, Alameda BÖlge Çalışması'ndan elde edilen veriler, insanların sağlıklarını düzenli egzersiz, yeterince uyku, doğada zaman geçirrmek, sağlıklı vücut ağırlığı korumak ve alkol kullanımını sınırlamak ve sigara kullanımından kaçınmak suretiyle geliştirmelerini önerir. Birden fazla kronik hastalığı veya ölümcül hastalığı olan insanların bile kendilerini sağlıklı görebildiği üzere sağlık ve hastalık bir arada bulunabilir. Çevre, bireylerin sağlık durumunu etkileyen önemli bir faktör olarak belirtilmektedir. Bu, doğal çevre, inşa edilmiş çevre ve sosyal çevre özelliklerini içerir. Temiz su ve hava, yeterli özelliklerde barınak ve güvenli toplumlar ve yollar gibi faktörlerin hepsinin özellikle de bebeklerin ve çocukların sağlığı olmak üzere genel olarak sağlığa katkıda bulunduğu bulunmuştur. Bazı çalışmalar, yerleşim yerlerinde doğal alanlar ve rekreasyon alanları gibi faktörlerin bulunmamasının, genel sağlık ve iyilik durumu ile bağlantılı olan kişisel memnuniyetin düşmesine ve obezite seviyelerinin yükselmesine yol açtığını göstermiştir. Doğal ortamlarda harcanan zamandaki artışın, bireylerin kendi yaptıkları sağlık durumu değerlendirmelerinde olumlu sonuçlar ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu durum kentsel mahallelerde, doğal alanların sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin, kamu politikası ve arazi kullanımında dikkate alınması gerektiğini ileri sürmektedir. Genetik veya ebeveynlerden kalıtsal özellikler de, bireylerin ve toplumların sağlık durumlarının belirlenmesinde rol oynar. Bu, bireylerin aileleri iile beraber oldukları süredeki yaşam tarzlarıyla geliştirdikleri alışkanlıklar ve davranışlar kadar bazı hastalıklara olan genetik yatkınlık ve sağlık koşullarını kapsayabilir. Örneğin, genetik, insanların zihinsel, duygusal veya fiziksel olarak stres ile baş etme biçiminde rol oynayabilir. Obezite Amerika Birleşik Devletleri'nde kötü ruh sağlığına katkıda bulunan ve çok sayıda insanın hayatında strese neden olan önemli bir sorundur. Potansiyel konular Dünyada bir dizi sağlık sorunu yaygındır. Hastalık bunların en yaygın olanlarından biridir. Globalissues.org'a göre, her yıl yaklaşık 36 milyon kişi, kardiyovasküler hastalık, kanser, diyabet ve kronik akciğer hastalığı dahil olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölmektedir (Shah, 2014). Hem viral hem de bakteriyel bulaşıcı hastalıklar arasında, AIDS/HIV, tüberküloz ve sıtma her yıl milyonlarca ölüme neden olan en yaygın olanlardır. (Shah, 2014). Özellikle çocuklar arasında, ölüme neden olan veya diğer sağlık sorunlarına katkıda bulunan bir diğer sağlık sorunu, yetersiz beslenmedir. Yetersiz beslenmenin en çok etkilediği gruplardan biri küçük çocuklardır. 5 yaşın altındaki yaklaşık 7,5 milyon çocuk, genellikle yiyecek bulmak veya yemek yapmak için para bulunamamasından dolayı yetersiz beslenmeden ölmektedir. Bedensel yaralanmalar da dünya çapında yaygın bir sağlık sorunudur. Kırık kemikler, çatlaklar ve yanıklar dahil olmak üzere bu yaralanmalar, genel olarak yaralanma veya yaralanmanın şiddetinden kaynaklanan enfeksiyonlar gibi nedenlerden dolayı bireylerin yaşam kalitesini düşürebilir veya ölümlere neden olabilir. (Moffett, 2013). Çoğu zaman yaşam tarzı seçimleri, kötü sağlık durumuna katkı koyan faktörlerdendir. Bunlar, sigara içmek, aşırı yemek yemek, aşırı kısıtlayıcı bir diyet uygulamak ve buna bağlı olarak zayıf bir diyet olabilir. Hareketsizlik, genel sağlık sorunlarına ve uyku eksikliği, aşırı alkol tüketimi ve ağız hijyeni ihmaline katkıda bulunabilir. (Moffett, 2013). Ayrıca, kişi tarafından miras alınan ve kişiyi ne kadar etkilediklerine ve ne zaman ortaya çıktıklarına göre değişebilen genetik bozukluklar da vardır. Bu sağlık sorunlarının çoğunluğu önlenebilir olmasına rağmen, global kötü sağlık durumuna en büyük katkı, yaklaşık 1 milyar insanın sağlık hizmeti sistemlerine erişememesidir. (Shah, 2014). Muhtemelen, en yaygın ve zararlı sağlık sorunu, pek çok insanın kaliteli çözümlere erişiminin olmamasıdır. Ruh sağlığı Dünya Sağlık Örgütü zihinsel sağlığı, “bireyin kendi yeteneklerini gerçekleştirdiği, yaşamın normal stresleriyle baş edebildiği, üretken ve verimli bir şekilde çalışabileceği ve toplumuna katkıda bulunabildiği bir iyilik hali" olarak tanımlar. Ruh Sağlığı sadece akıl hastalığının yokluğu değildir. Akıl hastalığı, “sosyal ve duygusal refahı ve insanların yaşamlarını ve üretkenliklerini etkileyen bilişsel, duygusal ve davranışsal koşullar yelpazesi” olarak tanımlanmaktadır. Zihinsel bir hastalığa sahip olmak, bir kişinin zihinsel işleyişini geçici veya kalıcı olarak ciddi şekilde bozabilir. Diğer terimler şunlardır: 'zihinsel sağlık sorunu', 'hastalık', 'bozukluk', 'işlev bozukluğu' ABD'de 18 yaş ve üstü tüm yetişkinlerin yaklaşık beşte biri akıl hastalığı tanısı konulabilecek vaziyettedir. Zihinsel hastalıklar ABD ve Kanada’da en büyük engellilik nedenidir. Örnekler arasında şizofreni, ADHD, majör depresif bozukluk, bipolar bozukluk, anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve otizm vardır. Birçok genç, toplumun baskılarına ve karşılaştıkları sosyal sorunlara yanıt olarak zihinsel sağlık sorunlarından muzdariptir. Gençlerde görülen temel zihinsel sağlık sorunlarından bazıları şunlardır: depresyon, yeme bozuklukları ve uyuşturucu bağımlılığı. Bu sağlık sorunlarının olmasını engellemenin, zihinsel sağlık sorunlarından muzdarip bir gençle iyi iletişim kurmak gibi birçok yolu vardır. Ruh sağlığı bozuklukları tedavi edilebilir ve gençlerin davranışlarına özen göstermek yardımcı olabilir. Aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok faktör ruh sağlığı sorunlarına katkıda bulunur: Genler veya beyin kimyası gibi biyolojik faktörler Travma veya istismar gibi yaşam deneyimleri Akıl sağlığı sorunlarının ailedeki tarihi Sağlığı Koruma Sağlıklı kalmak için kişisel stratejiler ve düzenli müdahaleler kadar sağlık hizmetleri bilgi birikiminin ve uygulamalarının evrimleşmesi ile de şekilllenen devamlı bir süreçtir. Diyet Kişisel sağlığı korumanın önemli bir yolu sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenme vücuda besinleri sağlayan birçok çeşit bitkisel ve hayvansal besinleri içerir. Bu besinler vücuda enerji verir ve işlevlerini sürdürmesini sağlar. Besinler kemiklerin, kasların ve tendonların yapılanmasına ve güçlenmesine ve aynı zamanda vücut proseslerinin ayarlanmasına yardımcı olur (ör.kan basıncı). Besin rehberi piramidi bölümlere ayrılmış sağlıklı yiyeceklerin piramit şeklindeki bir rehberidir. Her bölüm, her bir gıda grubu için önerilen alım miktarını göstermektedir (yani, Protein, Yağ, Karbonhidratlar ve Şekerler). Sağlıklı yiyecek seçimleri yapmak önemlidir, çünkü kalp hastalığı riskini ve bazı kanser türlerinin gelişme ihtimalini azaltabilir ve sağlıklı bir kilonun korunmasına katkıda bulunacaktır. Akdeniz diyeti, fenoller, izoprenoidler ve alkaloidler gibi bazı biyoaktif bileşikleri içerdiğinden dolayı, sağlığı teşvik edici etkilerle sıkça ilişkilendirilir. Egzersiz Fiziksel egzersiz fiziksel zindeliği ve genel sağlık ve iyilik halini arttırır veya korumaya yardımcı olur; kasları güçlendirir ve kardiyovasküler sistemi geliştirir. Ulusal Sağlık Enstitüsü'ne göre 4 tip egzersiz vardır: dayanıklılık, güç, esneklik ve denge Uyku Uyku sağlığı korumak için temel bir bileşendir. Çocuklarda uyku, büyüme ve gelişme için de hayati önem taşır. Devam eden uykusuzluk, bazı kronik sağlık sorunları için artmış bir risk ile ilişkilendirilmiştir. Ek olarak, uykusuzluğun hem hastalıklara duyarlılığı arttırdığı hem de iyileşme sürelerinin uzaması ile korele olduğu gösterilmiştir. Bir çalışmada, gece de altı saat veya daha az uyuyan, kronik uyku yetersizliği olan kişilerin, gece yedi saat veya daha fazla uyuduğunu bildirenlere göre soğuk algınlığı olasılığının dört kat daha fazla olduğu bulundu. Uykunun insan metabolizmasının ayarlanmasında önemli bir rolü vardır ve uykusuzluk kilo kaybına yol açabilir ya da kilo vermeyi zorlaştırabilir. Buna ek olarak Dünya Sağlık Örgütü'ne bağlı kanser araştırma kurumu olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı 2007 yılında yayınladığı bir deklerasyonda, özellikle uyku düzenini bozan uzun süreli gece işlerine vurgu yaparak, sarkadyen ritimlerini bozan çalışma saatlerinin insanlar üzerinde muhtemelen kanserojen etki yarattığını bildirdi. 2015 yılında, Ulusal Uyku Merkezi yaşa göre uyku ihtiyaçları ile ilgili güncellenmiş tavsiyeler dizisi yayınladı ve normal uyku aralığının dışında uyumayı alışkanlık haline getirmiş bireylerin, ciddi sağlık sorunlarının belirtilerini ve semptomlarını gösterebileceğini ve eğer bu bilerek yapılıyorsa sağlığın ve genel iyilik halinin tehlikeye atılıyor olabileceğini bildirdi. Bilimin rolü Sağlık bilimleri, bilimin sağlık üzerine odaklanan bir dalıdır. Sağlık bilimine iki ana yaklaşım vardır: insan vücudunun (ve hayvanların) nasıl işlediğini anlamak için insan vücudunun ve sağlıkla ilgili konuların çalışılması ve araştırılması; ve bu bilginin sağlığı geliştirmek ve hastalıkları ve diğer fiziksel ve ruhsal bozuklukları önleme ve tedavi etme amacıyla uygulanması. Bilim, biyoloji, biyokimya, fizik, epidemiyoloji, farmakoloji, tıbbi sosyoloji dahil olmak üzere birçok alt alan üzerine kuruludur. Uygulamalı sağlık bilimleri, sağlık eğitimi, biyomedikal mühendislik, biyoteknoloji ve toplumsal sağlık gibi alanlardaki uygulamalarla insan sağlığını daha iyi anlayıp, geliştirmeye çalışmaktadır. Sağlığı geliştirmek için, sağlık bilimleri ile geliştirilmiş prensipler ve uygulamalar temelindeki organize müdahaleler, tıp, hemşirelik, beslenme, eczacılık, sosyal hizmet, psikoloji, mesleki tedavi, fizik tedavi ve diğer sağlık meslekleri aracılığı ile yürütülmektedir. Klinik uzmanlar bireysel sağlık üzerine odaklanırken, toplumsal sağlık uzmanları ise toplumların ve popülasyonların genel sağlığı ile ilgilenir. İşyeri sağlığı programları çalışanların sağlığını ve genel iyilik halini geliştirmek için, okul sağlık hizmetleri ise çocukların sağlığı ve genel iyilik halini geliştirmek için benimsenmiştir. Toplumsal sağlığın rolü Toplumsal sağlık, "toplumların, özel ve resmi kurumların, toplulukların ve bireylerin organize çabaları ve bilinçli seçimleri vasıtası ile hastalıkları önleme, yaşam sürelerini uzatma ve sağlığı geliştirmenin bilimi ve sanatı" olarak açıklanır. Nüfus sağlığı analizine dayanarak bir topluluğun genel sağlığına yönelik tehditlerle ilgilenir. Söz konusu popülasyon bir avuç insan kadar az olabileceği gibi, birden fazla kıtada yaşayan insanlar kadar fazla da olabilir (örneğin, pandemik). Toplumsal sağlık birçok alt alana sahiptir, ancak tipik olarak epidemiyoloji, biyoistatistik ve sağlık hizmetleri disiplinlerarası kategorilerini içerir. Çevresel Sağlık, toplum sağlığı, davranışsal sağlık ve iş sağlığı alanları da önemli toplumsal sağlık alt kategorileridir. Toplumsal sağlık ile ilgili müdahalelerin odak noktası, sağlıklı davranışların teşviki, topluluklar, çevrenin izlenmesi suretiyle hastalıkları, sakatlanmaları ve diğer sağlık durumlarını önlemek ve yönetmektir. Amacı, eğitim programlarının yürütülmesi, sağlık politikalarının geliştirilmesi, hizmet uygulamaları ve yürütülen araştırmalar ile sağlık sorunlarının önüne geçmek veya tekrarını önlemektir. Bir salgın durumunda olduğu gibi, çoğu zaman bir hastalığı tedavi edebilmek ya da bir patojeni kontrol altına alabilmek hayati önem taşır. Aşılamayı ve prezervatif kullanımını teşvik eden eğitim kampanyaları (buna karşı direncin üstesinden gelmek de dahil) dahil olacak şekilde Aşılama programları ve bulaşıcı hastalıkların 'nın yayılmasını önlemek için prezervatif dağıtılması, ortak önleyici halk sağlığı önlemlerine örnek olarak verilebilir. Toplumsal sağlık aynı zamanda ülkelerin, kıtaların veya dünyanın değişik bölgelerindeki sağlık ile ilgili eşitsizlikleri sınırlandırmak için çeşitli eylemlerde bulunur. Bir durum, bireylerin veya toplumların sağlık hizmetlerine erişiminin finansal, coğrafi ve sosyo-kültürel engelleri ile ilgilidir. Toplumsal sağlık sisteminin uygulamaları anne ve çocuk sağlığı, sağlık hizmetleri yönetimi, acil müdahale ve bulaşıcı ve kronik hastalıkların önlenmesi ve kontrolü alanlarını içerir. Toplumsal sağlık programlarının muazzam etkisi büyük oranda kanıksanmıştır. Toplumsal sağlık vasıtası ile geliştirilen politikalar ve uygulamaların da katkısı ile, 20. yüzyıl, dünyanın çoğunluğunda, bebek ve çocuk ölüm oranlarında düşüş ve yaşam sürelerinin uzamasındaki devam eden artış ile kayıtlara geçmiştir. Örneğin, Amerikalılar için yaşam beklentisinin 1900'den bu yana otuz yıl, dünya genelinde ise 1990'dan bu yana 6 yıl arttığı tahmin edilmektedir. Kişisel bakım stratejileri Kişisel sağlık kısmi olarak insanların kendi sağlıkları hakkında gözlemlediği ve benimsediği aktif, pasif ve desteklenmiş ipuçlarına bağlıdır. Bunlar bütünleştirici bakım yolu ile, genellikle kronik bir durum olan bir hastalığın etkilerini önlemek veya minimize etmek için kişisel uygulamaları içerir. Ek olarak yıkanma ve elleri sabun ile yıkama, dişleri diş ipi ile temizleme ve fırçalama; besinleri güvenli olarak depolama, hazırlama ve muamele etme ve birçok diğerleri gibi enfeksiyon ve hastalıkları önlemek için gerekli kişisel hijyen uygulamalarını da içerir. Günlük yaşamın kişisel gözlemlerinden (örneğin, uyku düzenleri, egzersiz davranışı, beslenme ve çevresel özellikler hakkında) toplanan bilgiler, kişisel kararları ve eylemleri (ör. "Sabahları yorgun hissediyorum, bu yüzden farklı bir yastıkta uyumayı deneyeceğim"), ayrıca klinik kararları ve tedavi planları (ör., ayakkabılarının normalden daha sıkı olduğunu fark eden bir hastanın, kalbinin sol tarafında bir yetmezlik şiddetlenmesi olabilir ve sıvı aşırı yüklemesini önlemek için diüretik ilaç alması gerekebilir.) için kullanılabilir. Kişisel sağlık aynı zamanda kısmi olarak yaşamın sosyal yapısıyla ilgili olabilir. Güçlü sosyal ilişkilerin korunması, gönüllülük ve diğer sosyal aktivitelerin korunması, iyi bir ruh sağlığı ve uzun yaşam süresi ile ilişkilendirilmiştir. Amerika'da yapılan bir araştırma, 70 yaş üzeri yaşlıların, fiziksel sağlık durumuna bakmaksızın sıklıkla gönüllülük aktivitelerinde bulunan yaşlıların, bulunmayanlara göre daha düşük ölüm riski taşıdığını ortaya koymuştur. Singapur'dan başka bir araştırma gönüllülük aktivitelerinde bulunan emeklilerin, bulunmayan emeklilere göre, önemli oranda daha yüksek bilişsel performans puanlarına, daha az depresif belirtilere ve genel olarak daha iyi bir ruhsal sağlığa ve yaşam tatminine sahip olduklarını bildirdi. Uzun süreli psikolojik stres sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir ve yaşlanma, depresif bozukluk ve hastalık belirtileriyle beraber bilişsel bozulmada bir faktör olarak gösterilir. Stres yönetimi, stresi azaltmak veya strese olan direnci yükseltmeye yönelik yöntemlerin uygulanmasıdır. Rahatlama teknikleri stresi rahatlatmaya yönelik fiziksel yöntemlerdir. Bilişsel terapi, meditasyon ve olumlu düşünce, strese olan tepkinin şiddetini düşürerek fayda sağlayan psikolojik yöntemlerdir. Problem çözme ve zaman yönetimi gibi ilgili kabiliyetleri geliştirmek belirsizliği azaltır ve güven duygusunu pekiştirir ve bu da ilgili kabiliyetlerin uygulanabileceği stres yaratan durumlara olan tepkiyi azaltır. Mesleki Güvenlik risklerine ek olarak, birçok meslek hastalık, rahatsızlık ve diğer uzun-dönem sağlık problemi riskide taşır. En yaygın meslek hastalıkları arasında silikozis ve kömür işçilerinin pnömokonyozu (siyah akciğer hastalığı) dahil olmak üzere çeşitli pnömokonyoz türleri vardır. Astım, birçok çalışanın hassas olduğu başka bir işyeri solunum yolu hastalığıdır. Çalışanlar ayrıca, egzama, dermatit, ürtiker, güneş yanığı ve cilt kanseri gibi deri hastalıklarına karşı hassas olabilirler. Endişe konusu diğer meslek hastalıkları karpal tünel sendromu ve kurşun zehirlenmesini içerir. Gelişmiş ülkelerde Hizmet sektörü işlerinin sayısı arttıkça, gittikçe daha fazla iş hareketsiz hale geldi ve imalat ve birincil sektör ile ilişkili olanlardan farklı bir sağlık problemleri dizisi ortaya çıkmaya başladı. Obezite oranının artması ve birçok ülkede stres ve aşırı çalışma ile ilgili konular gibi çağımıza ait problemler, iş ve sağlık arasındaki etkileşimi daha da karmaşıklaştırmış oldu. Birçok hükûmet iş sağlığını sosyal bir mesele olarak görmektedir ve çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak için kamu kuruluşları oluşturmuştur. İngiliz Sağlık ve Güvenlik Yönetimi ve Amerika Birleşik Devletleri'nde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili araştırmalar yapan Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü ve işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili düzenleme ve politikaları yürüten Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi bunlara örnek olarak gösterilebilir. Kaynakça Ana madde konuları
### Human: Arkeoloji hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji, antropoloji, nümizmatik, filoloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler. Arkeoloji, Yunancadaki ἀρχé ar(ch)ke: eski, eskiden kalma ve ό λόγος logos: bilgi, bilim, öğreti, öğretme, tanımlama, ortaya koyma kelimelerinden türemiştir. Kelime anlamı olarak da "Eskinin -Bilgisi, -Bilimi, - Öğretisi, -Tanımlanması ve -Ortaya Çıkarılması" anlamlarına gelebilmektedir. Arkeoloji, kendi içinde birçok farklı bilim dalını barındırmaktadır. Bunlar arasında Tarihöncesi (Prehistorya) arkeolojisi, Klasik arkeoloji, Protohistorya ve Önasya arkeolojisi, Mısır arkeolojisi, Tevrat arkeolojisi ve Orta Çağ arkeolojisi sayılabilir. Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlara ilişkin bilgi edinme olanağı sağlaması açısından özellikle önemlidir. Bu bilim dalının uzmanları olan arkeologlar araç, eşya, sikke ve yapı kalıntılarını inceleyerek, eski insanların nasıl yaşadıklarını anlayabilirler. Arkeologlar çalışmalarını çoğunlukla eskiden insanların yaşadığı varsayılan yerleşimleri gün yüzüne çıkararak yürütürler. Yıkılan bir kentin üstüne yenisi yapıldığından eski kentler genellikle toprağın altında kalır ve üst üste kurulan yerleşmelerin mimari (özellikle kerpiç) yıkıntıları zamanla bir tepe oluşturur. Bu tür tepeler Türkiye'de höyük, Yunanistan'da "Magula", Yakındoğu'da "Tell", İran'da "Teppe" olarak adlandırılır. Türkiye'deki Alacahöyük, Yalıhüyük ve Çatalhöyük gibi eski yerleşmeler höyük türünü oluşturmaktadır. Ancak her arkeolojik buluntu yeri bir höyük değildir. İnler, düz yerleşme yerleri, antik kentler de arkeolojinin araştırma alanları arasında yer almaktadır. Tarih öncesi arkeolojisi (Prehistorya arkeolojisi) yazının ortaya çıkmasından önceki dönemleri inceler. Bu incelemede kazılar çok büyük bir dikkatle yürütülür. Tarih öncesi dönemden günümüze kalan çanak çömlek parçaları, taş araçlar, mimari kalıntılar ya da organik kalıntılar çok önem taşımaktadır. Arkeolojinin gelişimi Arkeolojinin ilk örnekleri Antik Mezopotamya'da, Akad İmparatorluğu hükümdarı Naram-Sin'in tapınağı (MÖ. yaklaşık 2200) son Babil kralı Nabonidus tarafından MÖ. yaklaşık 550 yılında keşfedildi ve analiz edildi, bu nedenle Nabonidus ilk arkeolog olarak bilinmektedir. Nabonidus, sadece güneş tanrısı Šamaš'ın, savaşçı tanrıça Anunitu'nun (her ikisi de Sippar'da bulunan) tapınaklarının ve Naram-Sin'in Ay tanrısı için inşa ettiği tapınağın temel kalıntılarını bulacak olan ilk kazılara liderlik etmekle kalmayıp, Harran'ı da eski ihtişamına kavuşturmuştu. Ayrıca Naram-Sin'in tapınağını ararken arkeolojik bir eserin tarihini belirleyen ilk kişi o olmuştur. Tahmini yaklaşık 1.500 yıl hatalı olmasına rağmen, o dönemde doğru tarihleme teknolojisinin eksikliği göz önüne alındığında, bu yine de çok iyi bir tahmin olarak kabul edilmektedir. Antikacılar Arkeoloji bilimi (Grekçe: ἀρχαιολογία, arkeoloji, , arkhaios, "antik" ve , -logia, " -logy ") antikacılık olarak bilinen eski ve çok disiplinli çalışmadan doğmuştur. Antika meraklıları, tarihi alanların yanı sıra antik eserlere ve el yazmalarına özellikle dikkat ederek tarihi incelemişlerdir. Antikacılık, 18. yüzyılın sloganında özetlenen, geçmişin anlaşılması için var olan ampirik kanıtlara odaklanmıştır.  18. yüzyıl antikacısı Sir Richard Colt Hoare: "Teoriden değil gerçeklerden konuşuyoruz" demiştir. Arkeolojinin bir bilim olarak sistemleştirilmesine yönelik deneme niteliğindeki adımlar, 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da Aydınlanma döneminde gerçekleşti. Song hanedanlığı döneminde (MS. 960–1279) Çin İmparatorluğu'nda, Ouyang Xiu ve Zhao Mingcheng gibi kişiler, Shang ve Zhou dönemlerine ait eski Çin bronz yazıtlarını araştırarak, koruyarak ve analiz ederek Çin epigrafisi geleneğini kurmuşlardır. 1088'de yayınlanan kitabında Shen Kuo, çağdaş Çinli bilim adamlarını, antik bronz kapları halktan zanaatkârlar yerine ünlü bilgelerin eserleri olarak nitelendirdikleri, orijinal işlevlerini ve üretim amaçlarını ayırt etmeden bunları ritüel kullanım için canlandırmaya çalıştıkları için eleştirmiştir. Bu tür antika arayışları Song döneminden sonra azalmış, 17. yüzyılda Qing hanedanlığı döneminde yeniden canlandırılmış, ancak her zaman ayrı bir arkeoloji disiplini yerine Çin tarih yazımının bir dalı olarak kabul edilmiştir. Rönesans Avrupa'sında Greko - Romen uygarlığının kalıntılarına ve klasik kültürün yeniden keşfine yönelik felsefi ilgi, Orta Çağ'ın sonlarında hümanizmle başladı. Ancona'lı Cyriacus, Adriyatik'teki bir deniz cumhuriyeti olan Ancona'nın önde gelen İtalyan bir tüccar aileye mensup gezgin, hümanist ve antikacıydı. Çağdaşları tarafından pater antiquitatis ("antik çağın babası") ve bugün "klasik arkeolojinin babası" olarak anılmıştır: "Anconalı Cyriac, on beşinci yüzyılda Yunan ve Roma antik eserlerinin, özellikle de yazıtların en girişimci ve üretken kayıtçısıydı ve kayıtlarının genel doğruluğu ona modern klasik arkeolojinin kurucu babası olarak anılma hakkını veriyor." Antik binalar, heykeller ve yazıtlar hakkındaki bulgularını kaydetmek için Yunanistan'ı ve tüm Doğu Akdeniz'i dolaştı; bunlar arasında Parthenon, Delphi, Mısır piramitleri ve hiyeroglifler gibi kendi zamanına kadar bilinmeyen arkeolojik kalıntılar da vardı. Arkeolojik keşiflerini günlüğü Commentaria'ya (altı cilt halinde) kaydetmiştir. İtalyan Rönesans hümanist tarihçisi Flavio Biondo, 15. yüzyılın başlarında antik Roma'nın kalıntıları ve topografyasına ilişkin sistematik bir rehber oluşturmuştur ve bu nedenle arkeolojinin kurucusu olarak anılmaktadır. Aralarında John Leland ve William Camden'in de bulunduğu 16. yüzyılın antika meraklıları, İngiliz kırsalında araştırmalar yürütmüşler, karşılaştıkları anıtları çizmişler, tanımlamışlar ve yorumlamışlardır. Oxford English Dictionary'de ilk kez 1824'te "arkeolog"dan bahsedilmektedir. Bu kısa süre sonra antikacılık faaliyetinin önemli bir dalı için olağan terim haline gelmiş bulunuyordu. "Arkeoloji", 1607'den itibaren, başlangıçta genel olarak "antik tarih" dediğimiz şey anlamına geliyordu; daha modern anlamıyla ilk kez 1837'de görülmüştür. Bununla birlikte, 1685 yılında, kendisinin de dahil olduğu antik çağ çalışmalarını tanımlamak için "arkeoloji" nin en eski tanımlarından birini, Roma yazıtlarının transkripsiyonlarından oluşan bir koleksiyonun önsözünde sunan kişi Jacob Spon'du. Miscellanea eruditae antiquitatis adlı seyahat yıllarını anlattığı bir eseri vardır. On ikinci yüzyıl Hintli bilim adamı Kalhana'nın yazıları, yerel geleneklerin kaydedilmesini, arkeolojinin en eski izlerinden biri olarak tanımlanan el yazmaları, yazıtlar, madeni paralar ve mimarilerin incelenmesini içermektedir. Dikkate değer eserlerinden biri, MÖ. yaklaşık 1150'de tamamlanan Rajatarangini'dir. Ve Hindistan'ın ilk tarih kitaplarından biri olarak bilinmektedir. İlk kazılar Arkeolojik kazı yapılan ilk yerlerden biri Stonehenge ve İngiltere'deki diğer megalitik anıtlardır. John Aubrey (1626–1697), İngiltere'nin güneyindeki çok sayıda megalitik ve diğer arazi anıtlarını kaydeden öncü bir arkeologdu. Bulgularının analizinde de zamanının ilerisindeydi. El yazısının, ortaçağ mimarisinin, kostümün ve kalkan şekillerinin kronolojik üslup gelişiminin haritasını çıkarmaya çalışmıştı. MS 79'da Vezüv Yanardağı'nın patlaması sırasında her ikisi de külle kaplanan antik Pompeii ve Herculaneum kentlerinde de İspanyol askeri mühendis Roque Joaquín de Alcubierre tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılar 1748 yılında Pompeii'de, Herculaneum'da ise 1738 yılında başlamıştır. Mutfak eşyaları ve hatta insan şekilleriyle tamamlanmış kasabaların keşfi ve fresklerin gün yüzüne çıkarılması, Avrupa çapında büyük bir etki yaratmıştı. Ancak modern tekniklerin gelişmesinden önce kazılar gelişigüzel yapılıyordu; tabakalaşma ve bağlam gibi kavramların önemi gözden kaçırılmıştı. 18. yüzyılın ortalarında, Alman Johann Joachim Winckelmann Roma'da yaşadı, kendisini Roma antik eserlerinin incelenmesine adadı ve yavaş yavaş antik sanata dair rakipsiz bir bilgi birikimi edindi. Daha sonra Pompeii ve Herculaneum'da yürütülen arkeolojik kazıları gezdi. Winckelmann, bilimsel arkeolojinin kurucularından biridir ve stil kategorilerini geniş, sistematik bir temelde sanat tarihine uygulayan ilk kişidir. Aynı zamanda Yunan sanatını dönemlere ve zaman sınıflandırmalarına ayıran ilk kişilerden biridir. Winckelmann, hem "Modern arkeolojinin peygamberi ve kurucu kahramanı" hem de sanat tarihi disiplininin babası olarak adlandırılmıştır. Arkeolojik yöntemin gelişimi Arkeolojik kazıların babası William Cunnington'du (1754–1810). 1798'de Wiltshire'da Sir Richard Colt Hoare tarafından finanse edilen kazıları üstlenmişti. Cunnington, Neolitik ve Tunç Çağı höyüklerinin titizlikle kayıtlarını yapmıştır. Bunları kategorize etmek ve tanımlamak için kullandığı terimler bugün hâlâ arkeologlar tarafından kullanılmaktadır. Bununla birlikte, gelecekteki ABD Başkanı Thomas Jefferson'un da 1784 yılında Virginia'daki birkaç Kızılderili mezar höyüğünde hendek yöntemini kullanarak kendi kazılarını yapmaya başladığı kaydedilmiştir. Kazılarına "Höyük İnşa Edenler" sorusu yol açmıştır, ancak dikkatli yöntemleri ona, günümüz Yerli Amerikalılarının atalarının bu tümsekleri neden yükseltememeleri için hiçbir neden göremediğini kabul edecek kadar içgörü sağladı. 19. yüzyıl arkeolojisinin en büyük başarılarından biri stratigrafinin gelişmesiydi. Birbirini takip eden dönemlere uzanan katmanların örtüşmesi fikri, William Smith, James Hutton ve Charles Lyell gibi bilim adamlarının yeni jeolojik ve paleontolojik çalışmalarından ödünç alınmıştır. Stratigrafinin arkeolojiye sistematik olarak uygulanması ilk olarak tarih öncesi ve Tunç Çağı yerleşimlerinde yapılan kazılarla gerçekleşti. 19. yüzyılın üçüncü ve dördüncü onyıllarında Jacques Boucher de Perthes ve Christian Jürgensen Thomsen gibi arkeologlar buldukları eserleri kronolojik sıraya koymaya başladılar. Arkeolojinin titiz bir bilime dönüşmesinde önemli bir figür, 1880'lerde İngiltere'deki topraklarında kazılara başlayan ordu subayı ve etnolog Augustus Pitt Rivers idi. Yaklaşımı, zamanın standartlarına göre son derece metodikti ve yaygın olarak ilk bilimsel arkeolog olarak kabul edilmektedir. Eserlerini türe göre veya " tipolojik" olarak, türler içinde ise tarihe göre veya "kronolojik" olarak düzenlemiştir. İnsan yapımı eserlerdeki evrimsel eğilimleri vurgulamak için tasarlanan bu düzenleme tarzı, nesnelerin doğru tarihlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Onun en önemli metodolojik yeniliği, sadece güzel veya benzersiz olanların değil, tüm eserlerin toplanıp kataloglanması konusundaki ısrarıydı. William Flinders Petrie, meşru olarak "Arkeolojinin Babası" olarak adlandırılabilecek bir başka insandır. Hem Mısır'da hem de daha sonra Filistin'de yaptığı özenli kayıtlar ve eserler üzerindeki çalışmaları, modern arkeolojik kayıt yöntemlerinin arkasındaki fikirlerin çoğunu ortaya koydu; "Gerçek araştırma çizgisinin en küçük ayrıntıların not edilmesi ve karşılaştırılmasında yattığına inanıyorum" demiştir. Petrie, Mısırbilimin kronolojik temelinde devrim yaratan çanak çömlek ve seramik bulgularına dayalı katmanların tarihlendirilmesi sistemini geliştirmiştir ve kendisi, 1880'lerde Mısır'daki Büyük Piramit'i bilimsel olarak araştıran ilk kişidir. Aynı zamanda, MÖ 14. yüzyıl firavunu Tutankhamun'un mezarını keşfederek şöhrete kavuşan Howard Carter da dahil olmak üzere, tüm Mısır bilimci nesline danışmanlık ve eğitim vermekten sorumluydu. Halkın ilgisini çeken ilk stratigrafik kazı, 1870'lerde Heinrich Schliemann, Frank Calvert ve Wilhelm Dörpfeld tarafından antik Truva'nın bulunduğu Hisarlik kazısıydı. Bu bilim adamları, tarih öncesinden Helenistik döneme kadar birbiriyle örtüşen ve katmanlardan oluşan dokuz farklı şehri tespit ettiler. Bu arada Sir Arthur Evans'ın Girit'te Knossos'taki çalışması, aynı derecede gelişmiş bir Minos uygarlığının kadim varlığını ortaya çıkarmıştır. Arkeolojinin gelişimindeki bir sonraki önemli isim, 1920'lerde ve 1930'larda kazılara son derece disiplinli yaklaşımı ve sistematik kapsamıyla bilimin hızla ilerlemesini sağlayan Sir Mortimer Wheeler'dı. Wheeler, öğrencisi Kathleen Kenyon tarafından da geliştirilen ızgaralı kazı sisteminin mucididir. Arkeoloji 20. yüzyılın ilk yarısında mesleki bir faaliyet haline geldi ve arkeolojinin üniversitelerde ve hatta okullarda ders olarak okunması mümkün hale geldi. 20. yüzyılın sonunda profesyonel arkeologların neredeyse tamamı (en azından gelişmiş ülkelerde), mezun olmuşlardı. Deniz arkeolojisi ve kent arkeolojisinin daha yaygın hale geldiği ve artan ticari gelişme sonucunda kurtarma arkeolojisinin de geliştiği bu dönemde arkeolojiye daha fazla adapte olundu ve yenilikler devam etti. Tarihler ve çağlar Arkeologların yapması gereken en önemli işlerden biri, ulaştıkları buluntuların hangi dönemden kaldığını saptamaktır. Bu buluntular arasında ele geçen yazılı belgeler, bu işi kolaylaştırır; ama yazılı bir belge yoksa, örneğin binlerce yıl öncesinden kaldığı tahmin edilen bir eşyanın kesin yapım tarihini bulmak çok zordur. Arkeolojinin eski yerleşmeleri ve buluntuları tarihlendirmede yararlandığı yazılı tarih öncesi dönemleri, ilk kez Danimarkalı bir arkeolog sınıflandırmıştır. Bu yazılı tarih öncesi döneme, Prehistorya ya da Tarihöncesi olarak adlandırılır. İnsanların çok sert bir taş olan çakmak taşı ve obsidyenden mikrolit adı verilen alet ve silah yaptıkları ilk dönem Taş Devri ya da Paleolitik Çağ'dır. (MÖ. 2.000.000 - 10.000) 2. devir olarak Mezolitik Çağ, ise MÖ. 10.000 - 8.000 arası iki bin yıllık bir dönemi kapsar. Neolitik Çağ, 3. devir olarak sayılır ve MÖ. 8.000 - 5.500 yıllarını kapsar. Taş-bakır kullanımının arttığı 4. devir ise Kalkolitik Çağ'dır ve MÖ. 5.500 - 3.000 arası yılları kapsamaktadır. Kalkolitik Çağ kendi içinde Bakır Çağı, Tunç Çağı ve Demir Çağı olmak üzere üçe ayrılır. Bakır Çağı, alet ve eşya yapımında bakır madeninin kullanıldığı devirdir. Tunç Çağı ise alet ve silahların bakır ve kalay karışımı ile elde edilen tunçtan yapıldığı bir sonraki dönemdir. Tunçtan daha sert ve dayanıklı olan demirin kullanılmaya başlandığı Kalkolitik Çağ'ın son dönemi ise Demir Çağı'dır. Çağdaş arkeologlar Paleolitik ve Kalkolitik arasındaki çağları kendi içinde daha kısa süreli dönemlere ayırırlar. Bir arkeolog, ortaya çıkardığı aygıtların hangi çağdan kaldığını saptasa bile bu aygıtların yapıldıkları tarihe ilişkin bilgi edinmesi her zaman kolay olmaz; çünkü bir bölgede yaşayan insanlar taştan aygıtlar kullanırken aynı dönemde başka bir bölgede insanların tunçtan aygıtlar kullandığı bilinmektedir. Ortadoğu'daki buluntular Arkeolojinin en zengin kaynakları Orta Doğu'da bulunmaktadır. Mezopotamya, İran, Irak, Suriye ve Mısır'ı kapsayan Ortadoğu'yu Protohistorya ve Önasya arkeolojisi incelemektedir. Örneğin; Antik Mısır yazısı olan hiyeroglifin 1822'de arkeologlar ve yazı uzmanları tarafından çözülmesi, arkeoloji için bir dönüm noktası oldu. Hiyeroglifin çözülmesinde kilit rol oynayan Rosetta Taşı’nda aynı sözcükler hem hiyeroglif hem de Antik Yunan yazısı ve başka bir tür Mısır yazısıyla yinelenmişti. Bu gelişme çok sayıda arkeoloğun Mısır'a ilgi göstermesine yol açtı. Yapılan kazılarla Antik Mısır’daki yaşama ilişkin yeni bilgilere ulaşıldı. Arkeolojinin en önemli buluşlarından olan Rosetta Taşı, günümüzde Londra'da British Müzesi'nde sergilenmektedir. Truva ve Girit Eski Yunan şairi Homeros şiirlerinden birinde, 10 yıllık bir kuşatmadan sonra ele geçirilen Troya kentinin öyküsünü anlatır. Ama bu kentin nerede olduğu kesin olarak bilinmiyordu. Troya’nın gerçek yerini 1871'de Alman arkeolog Heinrich Schliemann saptadı. Schliemann, kazılarda ortaya çıkardığı buluntuları gizlice yurtdışına kaçırmasına karşın Osmanlı hükûmetinden 1876'da yeniden kazı izni aldı ve Wilhelm Dörpfeld ile birlikte Troya’daki kazıları sürdürdü. Eski krallıklara ilişkin bir başka önemli kazının yapıldığı yer Akdeniz'deki Girit Adası'ydı. Arkeolog Sir Arthur Evans, 1900'da Knossos'ta yaptığı kazılarda eski Girit krallarının yaşadığı büyük bir sarayı ortaya çıkardı. O tarihe kadar yalnızca Yunan mitolojisinin bir kahramanı sanılan Minos'un gerçek bir kral olduğu anlaşıldı. Bulunan sarayın duvarları, boğa güreşlerinin, çiçeklerin ve hayvanların sanki 3.000 yıl önce değil de, bir gün önce yapılmış gibi duran parlak renkli resimleriyle bezenmişti. Su altındaki kalıntılar Toprak altındaki eski kentler, binlerce yıl dayanmış ve kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Su da toprak gibi Tarih Öncesinde yaşamış olan insanların evlerini ve eşyasını zamana karşı korumuştur. Bundan dolayı suyun altında da arkeoloji için pek çok zengin malzeme bulunmaktadır. Arkeolojinin su altındaki kalıntılarını incelen dalı sualtı arkeolojisi olarak adlandırılır. 1854'te, İsviçre'nin Zürih kentindeki gölün suları çok azalınca, dibindeki eski ev kalıntıları ortaya çıktı. Arkeologlar evlerin bulundukları katmanları inceleyerek yapıldıkları dönemleri saptadılar. Bulunan tahta aygıtlar, keçeler, sepetler ve hatta elma, armut ve ekmek artıkları o insanların günlük yaşamlarına ilişkin önemli bilgiler sağladı. Türkiye'de de Bodrum ve Antalya yöresinde su altı çalışmaları yapılmış ve çok sayıda buluntu ortaya çıkarılmıştır ki bunlar Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Arkeolojinin amacı Arkeolojinin amacı geçmiş toplumlar ve insan ırkının gelişimi hakkında daha fazla bilgi edinmektir. İnsanlığın gelişiminin %99'undan fazlası, yazıyı kullanmayan tarih öncesi kültürlerde meydana gelmiştir, dolayısıyla çalışma amaçlı hiçbir yazılı kayıt mevcut değildir. Bu tür yazılı kaynaklar olmadan tarih öncesi toplumları anlamanın tek yolu arkeolojiden geçer. Arkeoloji geçmiş insan etkinliklerinin incelenmesi olduğundan, yaklaşık 2,5 yıl milyon öncesine, ilk taş aletlerin bulunduğu zamana kadar uzanır. İnsanlık tarihindeki pek çok önemli gelişme, tarih öncesi dönemde meydana gelmiştir; örneğin, homininlerin Afrika'daki Australopithecus'lardan modern Homo sapiens'e dönüştüğü Paleolitik dönemdeki insanlığın evrimi gibi. Arkeoloji aynı zamanda insanlığın birçok teknolojik ilerlemesine de ışık tutar; örneğin ateş kullanma yeteneği, taş aletlerin geliştirilmesi, metalurjinin keşfi, dinin başlangıcı ve tarımın yaratılması. Arkeoloji olmasaydı, yazının öncesine dayanan maddi kültürün insanlık tarafından kullanımına ilişkin çok az şey bilinebilir veya hiçbir şey bilinemezdi. Ancak, arkeoloji kullanılarak yalnızca tarih öncesi, okuryazarlık öncesi kültürler değil, aynı zamanda tarih dönemlerini arkeolojinin alt disiplinleri aracılığıyla yazının keşfi sonrası dönemler ve okuryazar kültürler de incelenebilir. Antik Yunan ve Mezopotamya gibi pek çok okuryazar kültürün hayatta kalan kayıtları genellikle eksik ve bir dereceye kadar önyargılıdır. Pek çok toplumda okuryazarlık, din adamları, saray ya da tapınak bürokrasisi gibi elit sınıflarla sınırlı olmuştur. Aristokratların okuryazarlığı bazen tapu ve sözleşmelerle sınırlı kalmıştır. Elitlerin çıkarları ve dünya görüşleri çoğu zaman halkın yaşamlarından ve çıkarlarından oldukça farklıdır. Bu yüzden genel nüfusu daha iyi temsil eden insanlar tarafından üretilen yazıların kütüphanelere girmesi ve gelecek nesiller için orada saklanması pek mümkün değildi. Bu nedenle, yazılı kayıtlar sınırlı sayıda bireyin, genellikle de daha büyük nüfusun küçük bir kısmının önyargılarını, varsayımlarını, kültürel değerlerini ve muhtemelen aldatmacalarını yansıtma eğilimindedir. Bu nedenle yazılı kayıtlara tek kaynak olarak güvenip, sadece bu kaynaklar ile bir görüş belirtmek her zaman doğru bir yargı olmayabilir. Maddi kayıtlar ise, örnekleme yanlılığı ve farklı koruma gibi kendi önyargılarına tabi olmasına rağmen, toplumun adil bir temsiline daha yakın olabilmektedir. Çoğu zaman arkeoloji, geçmişteki insanların varlığını ve davranışlarını öğrenmenin tek yoludur. Binlerce yıl boyunca binlerce kültür, toplum ve milyarlarca insan gelip gitmiştir; bunlar hakkında çok az yazılı kayıt vardır veya hiç yazılı kayıt yoktur ya da mevcut kayıtlar için yanlış beyanda bulunuluyordur veya bu kaynaklar eksiktir. Bugün bilindiği şekliyle yazı, MÖ. 4. bin yıla kadar insan uygarlığında mevcut değildi. Buna karşılık Homo sapiens en az 200.000 yıldır vardır. Bunun yanında diğer Homo türleri de milyonlarca yıldır varolmuştur (bkz. İnsanın evrimi). Bu uygarlıkların en çok bilinenleri tesadüf değildir; yüzyıllardır tarihçilerin araştırmasına açıkken, tarih öncesi kültürlerin incelenmesi ancak son zamanlarda ortaya çıkmıştır. Birçok olay ve önemli insan uygulamaları, okuryazar bir medeniyette resmi olarak kaydedilmemiş olabilir. İnsan uygarlığının ilk yıllarına (tarımın gelişimi, halk dininin kült uygulamaları, ilk şehirlerin doğuşu) ilişkin her türlü bilginin arkeoloji ile öğrenilmesi ve bilinmesi gerekir. Bilimsel önemlerinin yanı sıra, arkeolojik kalıntılar bazen onları üreten insanların torunları için politik veya kültürel öneme, koleksiyoncular için parasal değere veya güçlü bir estetik çekiciliğe sahiptir. Pek çok kişi arkeolojiyi geçmiş toplumların yeniden inşası yerine bu tür estetik, dini, politik veya ekonomik hazinelerin kurtarılmasıyla özdeşleştirmektedir. Bu görüş genellikle Raiders of the Lost Ark, The Mummy ve King Solomon's Mines gibi popüler kurgu eserlerin insanlar arasında yarattığı etki ile benimsenmektedir. Gerçekçi olmayan konular daha ciddi bir şekilde ele alındığında, sahte bilim suçlamaları her zaman bunların savunucularına yöneltilmektedir (bkz. Sahte Arkeoloji). Ancak gerçek ya da kurgusal bu çabalar modern arkeolojiyi temsil etmemektedir. Teori Arkeolojik teoriye ilişkin tüm arkeologların bağlı olduğu tek bir yaklaşım yoktur. 19. yüzyılın sonlarında arkeoloji gelişmeye başladığında, arkeolojik teoriye uygulanacak ilk yaklaşım, kültürlerin neden değiştiğini ve uyarlandığını vurgulamaktan ziyade neden değiştiğini ve uyarlandığını açıklama hedefini benimseyen, dolayısıyla tarihi vurgulayan kültür-tarih arkeolojisi ve ayrıntıcılıktı. 20. yüzyılın başlarında, mevcut toplumlarla (Yerli Amerikalılar, Sibiryalılar, Mezoamerikalılar vb. gibi) doğrudan devam eden bağları olan geçmiş toplumları inceleyen birçok arkeolog, doğrudan tarihsel yaklaşımı izlemiş ve geçmiş ile çağdaş etnik ve kültürel gruplar arasındaki sürekliliği karşılaştırmıştır. 1960'larda, büyük ölçüde Lewis Binford ve Kent Flannery gibi Amerikalı arkeologların önderlik ettiği, yerleşik kültürel tarih arkeolojisine isyan eden bir arkeolojik hareket ortaya çıkmıştır. Flannery ve Binford, daha "bilimsel" ve "antropolojik" olacak, hipotez testi ve bilimsel yöntemin süreçsel arkeoloji olarak bilinen şeyin çok önemli kısımları olan bir "Yeni Arkeoloji" önerdiler. 1980'lerde İngiliz arkeologlar Michael Shanks, Christopher Tilley, Daniel Miller ve Ian Hodder'ın önderliğinde yeni bir postmodern hareket ortaya çıkmıştır. Bu süreç sonrası arkeoloji olarak bilinir hale geldi. Süreççiliğin bilimsel pozitivizme ve tarafsızlığa çağrısını sorguladı ve daha özeleştirel bir teorik düşünümselliğin önemini vurguladı. Ancak bu yaklaşım, süreççiler tarafından bilimsel titizlikten yoksun olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir ve hem süreççiliğin hem de süreç sonrası yaklaşımın geçerliliği hâlâ tartışılmaktadır. Bu arada, tarihsel süreççilik olarak bilinen başka bir teori, süreç ve süreç sonrası arkeolojinin yansıma ve tarih vurgusunu birleştirmeye çalışan bir teori ortaya çıkmıştır. Arkeolojik teori artık neo-evrimci düşünce, [35] fenomenoloji, postmodernizm, vekalet teorisi, bilişsel bilim, yapısal işlevselcilik, cinsiyet temelli ve feminist arkeoloji, ve sistem teorisi dahil olmak üzere çok çeşitli etkilerden faydalanmaktadır. Günümüzde arkeoloji Eskiden zengin hazineler, saraylar ve tapınaklar bulma umuduyla kaçak kazılar yapılırdı. Sıradan insanların yaşadıkları yerler definecileri ilgilendirmiyordu. Oysa arkeologlar geçmişi iyi anlayabilmenin yolunun, bulunabilen her şeyi incelemekten geçtiğini bilirler. Arkeologlar buluntuları incelerken, o topluluğun ekonomisini, değişik işleri ve görevleri olan insanlar arasındaki ilişkileri ve dinsel inanışlarını da araştırıyorlar. Yetiştirdikleri bitkilere ve hayvanlara bakarak insanların çevrelerini nasıl değiştirdiklerini, kendilerinin de çevreden nasıl etkilendiğini anlamaya çalışıyorlar. Ortadoğu'da bazı arkeologlar çöllerde araştırmalar yaparak, kentlerin henüz kurulmadığı ve uygarlıkların yerleşmediği dönemlerdeki göçebe topluluklara ilişkin bilgi edinmeye çalışıyorlar. Çok kısa bir süre öncesine kadar kitaplarda, elyazmalarında ve iyi korunmuş yapılarda Orta Çağa ilişkin yeterince bilgi bulunduğu sanılıyordu. Yakın tarihlerde bu alanda da yepyeni gelişmeler oldu. Birçok araştırmacı son 200 yılda yapılmış kanalları, demiryollarını, fabrikaları konu alan sanayi arkeolojisi alanında çalışıyor. Günümüzde kısaca, geçmişe ilişkin her şey arkeolojinin kapsamına girmektedir. Alan araştırması Havadan çekilen fotoğraflar arkeologların çalışmalarına büyük katkı sağlamaktadır. Bu fotoğraflar, araştırılacak alanı yere serilmiş bir harita gibi gösterir. Örneğin, birbirine bağlı kısa, düzenli yollar ya da setler Roma dönemini işaret eder. Güneş ışınlarının eğik olduğu saatlerde çekilmiş fotoğraflarda görülen hafif tümsekler ve çukurlar ise buralarda eski yerleşmelerin izlerini gösterir. Bunlar hisar, hendek ve yapı kalıntıları olabilir. Yılın belli zamanlarında çimenlerin ya da ekinlerin renginde ve boyunda gözlenen bazı değişiklikler de arkeologlara önemli ipuçları verir. Örneğin, bir tarlanın genelinde tahıllar yeşilken bir bölümü kısa zamanda olgunlaşıp sararmış olması, o toprağın altında taştan dayanakların bulunduğunu gösterir. Eğer tarlanın altında doldurulmuş çukurlar ya da hendekler varsa, buralarda su birikeceği için, ekili ürünün olgunlaşması gecikir. Bu yerler fotoğraflarda yeşil çizgiler ya da noktalar olarak göze çarpar. Bu tür belirtilerden birçok eski yerleşme yeri saptanmış ve gün ışığına çıkartılmıştır. Toprak altında kalmış çanak çömlek ocakları, pişmiş kilde bulunan magnetik güçten dolayı, duyarlı magnetometrelerle (magnetik güç ölçme aleti) saptanabilir. Bir zamanlar canlıların yaşamış olduğu ve organik maddelerin bulunduğu yerlerde de, çevrelerine göre daha çok magnetizma vardır. Arkeologlar magnetometreyle çanak çömlek ya da çini gibi eşyanın bulunduğu ve insanların yaşadığı yerleri kolayca saptayabilirler. Alan araştırmasında kullanılan bir başka yöntem de, topraktaki direncin elektrikle ölçülmesidir. İçi nemli toprakla dolu bir hendek daha az, taş duvarlar ya da sert zeminler daha çok direnç gösterir. Ekili tarlalarda toprak sürülürken ortaya çıkmış bir çömlek ya da çini parçası ile tümsek ya da çukurlar, bir arkeoloğun buradaki eski kalıntıları bulmasına yardımcı olur. Ayrıca, eski haritalardan, belgelerden, yer adlarından ve yerel geleneklerden de yeni ipuçları çıkarılabilir ve dünya da pek çok yerleşme kalıntısı bu yolla bulunmuştur. Kazı nasıl yapılır? Çağdaş kazıların nasıl yürütüldüğünü daha iyi anlayabilmek için, Roma dönemi bir evin yapılış öyküsünü örnek almak iyi bir yol olabilir. Çünkü arkeologlar günümüzde Roma dönemi bir evi ortaya çıkarmak üzere kazıya başladığında, bu öyküyü sondan başa doğru yeniden kurmaktadır. Roma dönemin yapı ustası, bir evi yapmaya giriştiğinde önce toprağı temizler, ardından temel çukurlarını kazar. Sonra, mozaiklerle resimler ya da motifler yaparak zemini döşer. Duvarları örüp üstünü bir çatıyla kapatır. Ev artık oturulacak hale gelmiştir ve insanlar gelip yerleşirler. Ustanın cebinden düşen bir metal para evin temelinde kalabilir. Evde yaşayanlar bazı küçük eşyasını evde yitirebilir. Kırılan çanak çömlek parçaları çöp çukuruna atılır. Böylece evde yaşayanların öteberileri kıyıda köşede kalabilir. Arkeolojide bu süreç yerleşme dönemi olarak adlandırılır. Daha sonra bir savaştan dolayı insanlar yaşardığı evi terk etmek zorunda kalabilir, ev bir depremde çökebilir. Artık içinde insanın yaşamadığı evin zamanla tamamen çöker; ahşap kısımları çürür, duvarlar yıkılır. Aradan uzun yıllar geçince de ev bütünüyle toprağın altında kalır. Aradan yüzyıllar geçince üzerindeki toprak dümdüz olur. Burası ekili bir alan haline gelebilir ya da üzerine yine bir ev yapılabilir.Arkeologlar önce toprak altında böyle bir evin varlığını saptar. Kazı alanının tümünü ya da çevresini ince çelik çubuklarla çevirir. Bu, kazı boyunca yapılacak ölçümlerin doğruluğu, çıkarılacak plan ve sonuçların güvenilirliği için gereklidir. Artık sıra, çatıdan temele doğru bütün tabakaları tek tek özenle kaldırmaya gelmiştir. İlk tabakaya ulaşıncaya değin kazı makineleri kullanılabilir. Ama ilk tabaka kaldırılınca, artık kazıda yalnızca sivri uçlu mala, kürek ve kova kullanılır. Kazı sırasında ortaya çıkarılan duvarlar, ocaklar, fırınlar ve insan yapımı öbür yapılar örselenmeden birbirinden ayrılır. Arkeologlar bütün bunları inceler ve ayrıntılı notlar tutar. Ele geçen eşya tek tek özenle temizlenir ve bulundukları tabakayı belirtecek biçimde numaralanır. Eşyaların üzerinde o dönemin hükümdarının resimleri varsa, bu eşyanın yapılış tarihini saptamayı kolaylaştırır. Ama buluntular daha eski dönemlerden kalmış, yazısız ve resimsiz de olabilir. Ayrıca başka döneme ait eşya o tabakadaki eşyayla karışmış olabilir. Böyle durumlarda kesin tarihlendirme yapılırken, bir üst tabakaya hiç dokunulmamış olması gerekir. Kazıyı yapan kişi, bu evin yapıldığı, değiştirildiği ya da yıkılmaya bırakıldığı tarihleri saptar. Ayrıca evde yaşamış olanların ne gibi özellikleri olduğunu ve yaşam biçimlerini ortaya çıkarabilir. Örneğin bir çiftlik eviyse, çevresinde tarlalar, otlaklar ve korular bulunacağını bilir. Buradaki bitki, tohum, polen ve tahıl kalıntıları, çevrenin o zamanki bitki örtüsünü gösterir. Hayvan kemikleri, burada yaşamış insanların yedikleri etin cinsini anlamamızı sağlar. Kullandıkları araç gereçler insanların günlük yaşamları hakkında bilgi verir. Kentlerde kazı çalışmaları, açık alanlardaki kazılardan daha zor ve karmaşıktır. İnsanların yüzyıllardır yaşamakta oldukları kentlerde kazılar yıllarca sürebilir. Öte yandan bir kalıntının varlığı saptansa bile, bu mevcut yapıların ya da sokakların altında bulunacağından kazı yapma olanağı da yoktur. Bunun gibi nedenlerden dolayı büyük kentlerde daha az kazı yapılmaktadır. Yapıların ortaya çıkarılmasında kullanılan yöntemler, Roma yolları, kanallar, surlar gibi öteki alanlarda yapılan arkeolojik kazılarda kullanılmaz. Bu tür kazılarda birbiri üzerine binen bütün katmanların görülebileceği bir kesit elde edilmeye çalışılır. Bilimsel yöntemler Arkeolojide günümüzde tarihlendirmede çeşitli bilimsel yöntemler kullanılmaktadır. Bunlardan biri olan radyokarbonla tarihlendirme yönteminin bulunması, arkeolojide büyük bir gelişme sağladı. Bu yöntemle odunun, kömürün ve eski yerleşim bölgelerinde bulunan kemiklerin yaşlarını saptamak olanaklı hale geldi. Her canlının yapısında karbon bulunmaktadır ve bunun neredeyse tamamı karbon-12'dir. Belli bir oranda da radyoaktif ve "ağır" olan karbon-14 vardır. Örneğin bir ağaç kesilince, artık yeni karbon-14 atomları alamaz ve var olan radyoaktif karbon atomları da belli bir hızla yok olmaya başlar. Böylece yaklaşık 5.500 yıl sonra bu atomların yarısı karbon-12 atomlarına dönüşür. Radyoaktif karbonun karbon-12'ye oranı ölçülerek, canlının ne kadar zaman önce öldüğü saptanabilmektedir. Ne var ki bu yöntem, tarihi belli olan Antik Mısır buluntularına uygulandığında, saptanan tarihlerin çok kesin olmadığı anlaşılmıştır. Bir başka tarihlendirme yöntemi de ısıyla ışıldamadır (ısıl ışıldama). Bu yöntem yalnızca pişmiş kile uygulanabilmektedir. Kilde radyoaktif atomlar içeren elementler vardır. Kil pişirilmeden önce bunlar çevrelerine ışık biçiminde parçacıklar saçarlar. Pişme işleminin sonunda, atomların saçtığı bu parçacıklar kristalleşmiş yapının içinde hapsolur. Isıyla ışıldama yönteminde çömlekten alınan bir örnek, parçaların yeniden serbest kalacağı noktaya kadar ısıtılır. Bu parçacıklar ışık biçiminde (ışıldayarak) açığa çıktıkları için fotometre aygıtıyla ölçülür. Çömlek ne kadar çok ışık verirse, o kadar eskidir. Bir ağacın yaşının, gövdesindeki yıllık büyüme halkalarına göre saptanmasına dendrokronoloji denir. Ağaç gövdesinin kesitinde iç içe ince ve kalın halkalar görülür. Havaların iyi gittiği yıllarda ağaç daha çabuk büyüyeceğinden halkaların kalınlığı artar. Bu yöntemle ağacın yaşadığı dönemdeki iklim koşulları bile anlaşılabilir. Bir çam türünün 4.000 yıl önceki ve günümüzde yaşamakta olan örnekleri bu yöntemle karşılaştırılmıştır. Ayrıca bakınız Arkeoloji kuramları Süreçsel arkeoloji Yorumsal arkeoloji Marksist arkeoloji Arkeolojinin alt dalları Klasik Arkeoloji Prehistorya Arkeolojisi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Hristiyan Arkeolojisi Çevresel arkeoloji Peyzaj arkeolojisi Zooarkeoloji Arkeobotanik Denizcilik arkeolojisi Gemicilik arkeolojisi Cinsiyet arkeolojisi Yerleşim arkeolojisi Arkeolojinin araştırma yöntemleri Hava fotoğrafı arkeolojisi Sualtı arkeolojisi Arkeometri Arkeometalurji Harris matrix Serileme Arkeojeofizik Diğer Kurtarma arkeolojisi Türkiye'de arkeoloji Staffordshire definesi Arkeolojide Coğrafi Bilgi Sistemleri Dış bağlantılar Orta Anadolu’daki İtalyan Arkeolojik Misyonu Kaynakça Antropoloji Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler Sosyal bilimler
### Human: Teknoloji hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Teknoloji ya da uygulayım bilimi, (; tekno, "zanaat, beceri, el sanatları"; ve ; -loji) mal veya hizmetlerin üretiminde veya buna yönelik amaçların gerçekleştirilmesinde kullanılan beceriler, yöntemler, işlemler, tekniklerin derlenmesi veya bilimsel araştırmalardır. Teknoloji teknikler, süreçler vb. bilgiler olabileceği gibi makineler, bilgisayarlar, çeşitli cihazlar ya da fabrikalarda yerleşik olarak bulunabilir. Bunun gibi şeyleri bir birey ayrıntılı bilgi olmadan çalıştırabilir. Teknoloji doğal kaynakların basit bir araç olarak insanlar tarafından kullanılmasıyla başladı. Tarihöncesinde yangının nasıl kontrol altına alınacağının keşfedilmesi, Neolitik Devrimde hazır yiyecek kaynaklarının artırılması amacıyla üretimde kullanılan teknikler ile araçlar ve insanların seyahat etmelerinin yanı sıra çevrelerini kontrol edebilmesi için tekerleğin icadı bir teknolojidir. Tarih boyunca matbaa ve basım konusundaki gelişmeler, telefon ve internet insanların küresel ölçekte serbest bir şekilde iletişime geçmelerini, etkileşmelerini sağladı. Askerî teknolojinin sürekli ilerlemesi, cop gibi basit silahların yanı sıra yıkıcı gücü büyük nükleer silahlar gibi teknolojilerin gelişmesini de sağladı. Kaynakça Ana madde konuları
### Human: Minix hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Andrew S. Tanenbaum tarafından ders kitabı olarak yazdığı Operating Systems: Design & Implementation'da anlatılan işletim sistemi. Amacı, dersle birlikte öğrencilerin bir dönem içinde gerçek bir işletim sistemi ile deneyim kazanabilmeleri ve teorinin, pratikte nasıl uygulandığını öğretebilmektir. Bu nedenle Tanenbaum yıllarca comp.os.minix compuserve öbeğinden ve insanlardan gelen geliştirme taleplerini reddetmiş, Minix'i mümkün olduğunca küçük ve işlevsel bırakmıştır. Minix'in tasarımı, hedef kitlesi gözetilerek yapılmıştır. Bu nedenle o dönemlerde bilgisayarlar çok pahalı olan sabit disk sürücüsü desteği olmadan sadece disketler üzerinde çalışıyordu. Bu talepleri gerçekleştirmek isteyen ve Minix'ten farklı bir yapı kullanan Linus Torvalds, 1991 yılında Linux projesini Minix öbeği altında duyurmuştur. Minix'ten kayan büyük bir geliştirme öbeği Linux'a katkıda bulunmuşlardır. Son kararlı sürümü (3.3.0) 16 Eylül 2014 tarihinde yayınlanmıştır. http://www.minix3.org/news/ Ayrıca bakınız Unix İşletim sistemleri ARM işletim sistemleri Mikro çekirdekler Mikro çekirdek tabanlı işletim sistemleri Hafif Unix benzeri sistemleri
### Human: MySQL hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: MySQL, altı milyondan fazla sistemde yüklü bulunan çoklu iş parçacıklı (), çok kullanıcılı (), hızlı ve sağlam () bir veri tabanı yönetim sistemidir. UNIX, OS/2 ve Windows platformları için ücretsiz dağıtılmakla birlikte ticari lisans kullanmak isteyenler için de ücretli bir lisans seçeneği de mevcuttur. Linux altında daha hızlı bir performans sergilemektedir. Kaynak kodu açık olan MySQL'in pek çok platform için çalıştırılabilir ikili kod halindeki indirilebilir sürümleri de mevcuttur. Ayrıca ODBC sürücüleri de bulunduğu için birçok geliştirme platformunda rahatlıkla kullanılabilir. Geliştiricileri, 500'den fazlası 7.000.000 kayıt içeren 10.000 tablodan oluşan kendi veritabanlarını (100 gigabyte civarında veri) MySQL'de tuttuklarını söylüyorlar. Web sunucularında en çok kullanılan veri tabanı olup ASP, PHP gibi birçok Web programlama dili ile kullanılabilir. MySQL, tuttuğu tablolarla çok kullanıcılı sistemlerde söz konusu olan erişim hakları sorununu başarılı bir şekilde çözmektedir. MySQL'in 4.0 sürümü ile birlikte "" desteği, 4.1 sürümüyle birlikte de alt sorgu desteği eklenmiştir. Ayrıca "veri tutarlılığını (İng. )" sağlama işinin programcıya bırakılması tercih edilmiştir, ancak bu bir dezavantaj olarak görülmeyebilir. Çünkü pek çok veri tabanı programcısı VTYS'lerdeki veri tutarlılığının esnek olmayan, zorlayıcı bir özellik olduğunu düşünmektedir. Temel özellikleri MySQL aşağıdaki veri tabanı nesnelerini desteklemekte olup bu nesnelerin bazıları 5.1 sürümü ile gelmiştir: Tablo (table) Görünüm (view) Yordam (procedure) Tetikleyici (trigger) İmleç (cursor) Tarihçe 1994 MySQL'in geliştirilmesine başlandı. 23 Mayıs 1995 İlk MySQL sürümü yayınlandı. 2001 yılında MySQL 3.23 yayınlandı. 2004 MySQL 4.1 beta sürümü ve gerçek sürümü Ekim 2004 yılında yayınlandı. (R-trees and B-trees, subqueries, prepared statements) 2008: MySQL 5.1 sürümü yayınlandı. (event scheduler, partitioning, plugin API, row-based replication, server log tables) 2008 Ocak: Sun Microsystems, bir milyar dolara MySQL'i satın aldı. 2009 Nisan: Oracle, Sun Microsystems'i satın aldı. Oracle, MySQL'i geliştirmeye devam edeceğini duyurdu. 2010 Ocak: Oracle'ın MySQL AB'yi satın almasından önce, Monty Widenius GPL-only bir fork olan MariaDB'yi başlattı. MariaDB, MySQL sunucusu 5.5 ile aynı kod tabanına dayanır ve Oracle tarafından sağlanan sürümlerle uyumluluğu sürdürmeyi hedefler. Yönetim araçları MySQL için çok çeşitli grafiksel arayüze sahip programlar mevcuttur. Bunlar içerisinden en bilineni yine MySQL'i geliştiren firma tarafından geliştirilmiş ücretsiz bir yazılım olan MySQL GUI Tools 'dur. Bunun yanında PHP ile geliştirilmiş phpMyAdmin diğer alternatif bir yazılımdır. Tek bir PHP dosyası ile işlem yapan Javascript ile birçok işi kolaylaştıran Adminer* yazılımı da önerilmektedir. Kaynakça Ayrıca bakınız MariaDB PostgreSQL SQLite Dış bağlantılar MySQL resmî Sitesi MySQL Türkçe Sitesi 1995 yazılımları Çapraz platform yazılımları MySQL Oracle yazılımları SQL
### Human: Matematik felsefesi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Matematik felsefesi, matematiğin varlıksal, bilgisel ve yöntemsel sorunlarını inceleyen, matematiğin temelleriyle ilgili ana kavramları irdeleyen bir felsefe dalıdır. Başlıca soruları matematik ve matematiğin konusu olan nesnelerin varlık ve bilgi kaynağı ile ilgilidir. Matematik felsefesinin ilgilendiği bazı soru şunlardır: Bir matematiksel önermenin niteliği nedir? Matematik ile mantık arasındaki ilişki nedir? Matematiksel nesnelerin varlığı neye dayanmaktadır? Matematiksel bilgiye nasıl erişiriz? Matematiğin yöntemi nedir? Matematiğe yeni aksiyomlar eklenmeli midir? Hermenötiklerin matematikteki rolü nedir? Matematiksel soruşturmanın nesnesi nedir? Matematiğin arkasındaki insan özellikleri nedir? Matematiksel güzellik nedir? Matematiksel gerçeğin doğası ve kaynağı nedir? Soyut matematikler dünyası ile materyal evren arasındaki ilişki nedir? Matematiğin nesneleriyle ilgili üç temel görüş mevcuttur. Matematiksel realizm, ya da diğer adıyla Platonculuk, matematiksel nesnelerin dilden, duyulardan, akıldan ve bütün fiziksel dünyadan bağımsız şekilde bir Platonik evrende soyut nesneler olarak var olduklarını öne sürer. Realizm felsefesi, bilgisel yani epistemolojik alanda da yorumlanır. Realizmin bilgisel açıdan yorumlamasına göre, matematiksel önermelerin her şeyden bağımsız olarak mutlak bir doğruluk değeri olmak zorundadır. Matematiksel nesnelerin varlığıyla ilgili bir diğer görüş idealizm felsefesidir. Immanuel Kant'a dayanan bu görüşe göre, matematiksel nesneler sadece zihnin ürünüdür, zihindeki inşaların sonucunda ortaya çıkar. Buna göre zihin yoksa matematiksel nesneler de yoktur. 20.yy'da Kant'ın bu felsefesi bazı matematikçiler arasında karşılık bulmuş ve L. E. J. Brouwer tarafından sezgicilik akımı geliştirilmiştir. Sezgiciliğe göre, bir matematiksel nesnenin var olması demek o nesnenin inşa edilmiş olması demektir. Çeşitli mantık ilkelerinin reddine dayanan bu felsefede, matematiksel yöntem inşalardan, matematiksel nesneler ise inşa edilebilir şeylerden meydana gelir. Matematiksel nesnelerin varlığıyla ilgili üçüncü görüş, nominalizm adı verilen bir görüştür. Nominalizme göre soyut nesneler yoktur, ya da bütün matematiksel nesneler sadece isimlerden ibarettir. Matematiksel nesnelerin var olmadığını iddia eden nominalizm felsefesi kendi içinde farklı kollara ayrılabilir. Bu kolların her birinin matematiksel önermeleri yorumlama ve ele alış biçimi birbirinden farklı olabilmektedir. Diğer önemli bir konu matematiksel bir kuramın gerçekliğidir. Matematik (Doğa Bilimlerinden farklı olarak) deneysel olarak sınanamadığı için belirli bir matematik kuramını gerçek bulmak için nedenler aranmaktadır (Bkz. Epistemoloji). Luitzen E. J. Brouwer’in temellerini attığı ve Arend Heyting'in takip ettiği Sezgici Matematik bu görüşün bilenen temsilcilerindedir. Mantıkçılık yaklaşımı ise Bertrand Russell ve Gottlob Frege tarafından savunulmuştur. David Hilbert ve Haskell Curry biçimselcilik akımının temsilcilerinden sayılmaktadır. Mantıkçılığın bir alt kolu olan mantıksal pozitivistler, Rudolf Carnap, Alfred Jules Ayer, Carl Hempel tarafından temsil edilmiştir. Matematiğin sadece kendisine ve bilime hizmet etmesi gerektiğini savunan ve matematiğin kendi kendine yettiğini ve kendi içinde evrildiğini öne süren felsefeye matematiksel doğalcılık denmiştir ve Penelope Maddy, Willard Van Orman Quine gibi felsefeciler tarafından savunulmuştur. Matematiksel nesnelerin yapılarla ilgili olduğunu ve nesnelerin sadece yapı içinde anlam kazandığını öne süren görüşe ise yapısalcılık denmiştir. Bu görüşe göre hiçbir matematiksel nesne kendi kendine bağımsız olarak var olamaz, ancak bir yapının içinde diğer nesnelerle olan ilişkisiyle var olabilir. Yapısalcılık felsefesi Stewart Shapiro, Michael Resnik ve Paul Benacerraf tarafından savunulmuştur. Matematik felsefesindeki önemli konulardan biri de matematiği biçimselleştirme ve kesinliğe kavuşturma hatta matematiği "bilgisayarlaştırma" problemidir. Bu konuda Avusturyalı matematikçi ve mantıkçı Kurt Gödel'in Eksiklik Teoremleri önemli yere sahiptir. Ayrıca bakınız Matematiğin temelleri Tersine matematik Kaynakça Ahmet Çevik (2019). Matematik Felsefesi ve Matematiksel Mantık. Nesin Yayınevi, İstanbul. ISBN 978-605-2780-44-2. Dış bağlantılar Ali Eskici'nin konuyla ilgili makalesi Chaitin'in "Matematiğin Temelleri Üzerine Uyuşmazlık Yüzyılı" adlı yazısı
### Human: Tarayıcı (anlam ayrımı) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Tarayıcı ile şunlar kastedilmiş olabilir: Herhangi bir olguyu araştırmak, açığa çıkarmak, belgelemek için kullanılan donanım. Ağ tarayıcısı, ağ sayfalarında gezinti yapmayı sağlayan (Mozilla Firefox, Internet Explorer, Opera gibi) bir yazılım. Tarayıcı veya scanner, kâğıt üzerindeki resim, yazı gibi simgeleri tanıyıp bilgisayar ortamına aktaran bilgisayar donanımı.
### Human: C (programlama dili) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: AT&T Bell laboratuvarlarında, Ken Thompson ve Dennis Ritchie tarafından UNIX İşletim Sistemi'ni geliştirebilmek amacıyla B dilinden türetilmiş yapısal bir programlama dilidir. Geliştirilme tarihi 1972 olmasına rağmen yaygınlaşması Brian Kernighan ve Dennis M. Ritchie tarafından yayımlanan "C Programlama Dili" kitabından sonra hızlanmıştır. Günümüzde neredeyse tüm işletim sistemlerinin (Microsoft Windows, GNU/Linux, BSD, Minix) yapımında %95'lere varan oranda kullanılmış, hâlen daha sistem, sürücü yazılımı, işletim sistemi modülleri ve hız gereken her yerde kullanılan oldukça yaygın ve sınırları belirsiz oldukça keskin bir dildir. Keskinliği, programcıya sonsuz özgürlüğün yanında çok büyük hatalar yapabilme olanağı sağlamasıdır. Programlamanın gelişim süreciyle beraber programlamanın karmaşıklaşması, gereksinimlerin artması ile uygulama programlarında nesne yönelimliliğin ortaya çıkmasından sonra C programcıları büyük ölçüde nesne yönelimliliği destekleyen C++ diline geçmişlerdir. C Dilinin geçmişi C Dilinin erken tarihi C'nin ilk gelişme safhaları 1969 ile 1974 arasında AT&T Bell Laboratuvarları'nda gerçekleşti. Ritchie'ye göre, en yaratıcı devre 1972 idi. Dilin pek çok özelliği "B" adlı bir dilden türediği için, yeni dile "C" adı verildi. B dili yorumlanan bir dildi ve veri tipi desteği yoktu. Yeni donanımların farklı veri tiplerini desteklemesi ve yorumlanan dillerin çalışma zamanında görece yavaş olması sebebi ile C dili tip desteği eklenmiş ve derlenen B olarak geliştirildi. "B" adının kökeni konusunda ise söylentiler değişik: Ken Thompson B'nin BCPL programlama dilinden türediğini söylemektedir ancak Thompson eşi Bonnie'nin onuruna adını Bon koyduğu bir programlama dili de geliştirmiştir. 1973'e kadar C yeterince güçlü bir hale gelmiş ve ilk başta PDP-11/20 assembly dili ile yazılan UNIX'in çekirdeğinin büyük kısmı C ile yeniden yazılmıştır. Böylece UNIX, çekirdeği bir assembly dili ile yazılmayan ilk işletim sistemlerinden biri olmuştur. C dilinin geçmişi 1978'de Ritchie ve Brian Kernighan The C Programming Language (C Programlama Dili) kitabının ilk baskısını yayımladılar. C programcıları tarafından "K&R" olarak bilinen bu kitap yıllar boyunca C dilinin gayriresmî standardı olarak kullanıldı. C'nin bu sürümü bugün "K&R C" olarak adlandırılır. Bu kitabın ikinci baskısı ise aşağıda anlatılan ANSI C standardını içerir. K&R dilde şu değişiklikleri yaptı: struct veri tipleri eklendi long int veri tipi eklendi unsigned int veri tipi eklendi =+ operatörü += olarak değiştirildi K&R C genellikle tüm C derleyicilerinin desteklemek zorunda olduğu dilin en temel kısmı olarak kabul edilir. Uzun yıllar boyunca, ANSI C'nin kabul edilişinden sonra bile, yüksek taşınabilirlik ( portability) istendiğinde, K&R C, C programcıları tarafından "ortak payda" olarak kabul edilmiştir. Çünkü bazı derleyiciler henüz ANSI C'yi desteklemek üzere güncellenmemişlerdi ve zaten iyi yazılmış bir K&R C programı aynı zamanda ANSI C'yi de destekliyordu. K&R C'nin yayımlanmasını izleyen yıllar içine dile AT&T'nin derleyicilerinin ve bazı başka bilgisayar üreticileri tarafından desteklenen kimi "gayriresmî" özellikler eklendi. Bunların içinde aşağıdaki özellikler de vardı: void fonksiyonlar ve void * veri tipi struct ya da union veri tipi döndüren fonksiyonlar her bir struct'ın alan adları için ayrı bir ad alanı struct veri tipleri için atama bir nesneyi yazmaya karşı korumalı yapmak için const anahtar sözcüğü standart bir C kütüphanesi enumeration'lar single-precision float tipi ANSI C ve ISO C dilleri 1970'lerin sonunda C, en çok kullanılan mikrobilgisayar dili olarak BASIC'in önüne geçmeye başladı. 1980'lerde ise, IBM PC ile kullanılmak üzere benimsenmesiyle birlikte popülaritesi iyice artmaya başladı. Aynı zamanda, Bell Laboratuvarları'nda Bjarne Stroustrup ve iş arkadaşları C'ye nesneye yönelim eklemek üzere çalışmaya başlamışlardı. C bugün UNIX dünyasında en çok kullanılan dil olarak kalırken, Stroustrup'un geliştirip C++ adını verdiği dil Microsoft Windows işletim sisteminde en önemli dil oldu. 1983'te Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü (ANSI) bir C standardı oluşturmak için bir kurul oluşturdu. Uzun ve yorucu bir çalışmadan sonra, bu kurul standardı 1989'da tamamladı ve standart ANSI X3.159-1989 "Programming Language C (C Programlama Dili)" olarak yayımlandı. Dilin bu versiyonu genellikle ANSI C olarak adlandırılır. 1990'da bu standart, küçük değişikliklerle Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) tarafından da benimsenip ISO/IEC 9899:1990 olarak yayımlandı. ANSI C'yi oluşturmanın amaçlarıdan biri K&R C'yi içeren ve dile sonradan katılan "gayriresmî" özellikleri de dile katan bir standart oluşturmaktı. Kurul fonksiyon prototiplerini ve daha yetenekli bir önişlemciyi de standarda ekledi. Bugün artık ANSI C neredeyse tüm derleyiciler tarafından desteklenmektedir. Günümüzde yazılmakta olan C programlarının çoğunluğu ANSI C standardına uygun olarak yazılmaktadır. Yalnızca standart C kullanılarak yazılmış bir program, standarda uyumlu her derleyici ile doğru bir biçimde derlenip çalıştırılabilir. Ancak standart olmayan kütüphaneler kullanılarak yazılmış programlar belli bir platform ya da derleyici gerektirebilirler. C99 ANSI standartlaştırma işleminden sonra C dili uzun bir süre oldukça sabit kaldı ancak C++ gelişmeyi sürdürdü. Buna bağlı olarak, 1990'ların sonunda ISO standardı güncellendi ve 1999'da ISO 9899:1999 olarak yayımlandı. 2000 yılının Mart'ında ise, "C99" olarak bilinen bu standart ANSI tarafından da benimsendi. C99'un yeni özellikleri şöyle özetlenebilir: for ve bunun gibi yineleme ifadelerinde parantez içi ilk deklarasyonlara izin verilmesi Örneğin for(int i=0; i<10; i++) deyimi c99 da geçerli iken c89 da geçerli değildir... inline fonksiyonlar C++'da olduğu gibi artık değişkenler programın herhangi bir yerinde tanımlanabilirler long long int, boolean, complex gibi yeni veri tipleri değişken uzunluğa sahip diziler C++'dan alınan, // ile başlayan tek satırlık program içi açıklamalar snprintf() gibi yeni kütüphane fonksiyonları stdint.h gibi yeni başlık dosyaları C99'u bugün GCC ve bazı başka derleyiciler desteklemekteyken, Microsoft ve Borland derleyicilerine C99 desteği eklemekte isteksiz davranmaktadırlar. "Merhaba, dünya" örneği Merhaba, dünya örneği ilk olarak The C Programming Language kitabının birinci baskısında kullanıldı ve birçok programlama kitabında kullanılan tanıtıcı örnek haline geldi. Bu örnek terminal ekranına "merhaba, dünya" yazar. Kitaptaki kodun orijinal hali: #include <stdio.h> main() { printf("merhaba, dünya\n"); } Standart olarak onaylanan "merhaba, dünya" versiyonu: #include <stdio.h> int main() { printf("merhaba, dünya"); return 0; } 1. satır : Bir önişlemci komutudur ve daha program derlenmeden önce devreye girerek istenilen değişiklikleri kaynak dosya üzerinde gerçekleştirir. Bu programda stdio.h (standart input-output) başlık dosyasını programa dahil eder. Bu başlık dosyasında standart giriş-çıkış fonksiyonlarının prototipleri mevcuttur. Burada programdaki komutun amacı printf fonskiyonunu programa dahil etmektir. 2. satır : Bu satırda programda işe main fonksiyonun tanımlanmasıyla başlanmıştır. main fonksiyonun C dilinde özel bir amacı vardır. Programın çalışma zamanında başladığı yer main fonksiyonudur. 3. satır : main fonksiyonunun başladığı yeri belirtir. 4. satır : Bu satırda "merhaba, dünya" yazısını (karakter dizisini) ekrana bastırmak için printf fonksiyonu çağrılır ki bu fonksiyonu 1. satırdaki stdio.h başlık dosyası ile programa dahil etmiştik. 5. satır : return kodu main fonksiyonumuzu 0 geri dönüş değeriyle sonlandırır. 6. satır : main fonksiyonunun bittiği yeri belirtir. Hafıza yönetimi Bir programlama dilinin en önemli işlevlerinden biri, belleği ve bellekte depolanan nesneleri yönetmek için olanaklar sağlamaktır. C, nesneler için bellek ayırmanın üç temel yolunu sunar: Statik bellek tahsisi: nesne için alan, derleme zamanında ikili dosyada sağlanır; bu nesnelerin, onları içeren ikili belleğe yüklendiği sürece bir kapsamı(extent) (veya ömrü "lifetime") vardır. Otomatik bellek tahsisi: geçici nesneler yığında(stack) saklanabilir ve bu alan otomatik olarak serbest bırakılır ve bildirildikleri bloktan çıkıldıktan sonra yeniden kullanılabilir. Dinamik bellek ayırma: çalışma zamanında, yığın adı verilen bir bellek bölgesinden mallocgibi kitaplık işlevleri kullanılarak isteğe bağlı boyutta bellek blokları istenebilir; bu bloklar, kütüphane işlevi realloc veya free çağrılarak yeniden kullanım için serbest bırakılıncaya kadar devam eder. Bu üç yaklaşım, farklı durumlarda uygundur ve çeşitli ödünleşimlere sahiptir. Örneğin, statik bellek tahsisi (allocation), çok az tahsis ek yüküne sahiptir. Otomatik tahsis biraz daha fazla ek yük içerebilir, ve dinamik bellek ayırma (tahsisi), hem allocation hem de deallocation için potansiyel olarak büyük bir ek yüke sahip olabilir. Statik nesnelerin kalıcı doğası, işlev (fonksiyon) çağrıları arasında durum bilgilerini korumak için kullanışlıdır. Otomatik ayırmanın kullanımı kolaydır, ancak yığın alanı genellikle statik bellek veya yığın alanından çok daha sınırlı ve geçicidir, ve dinamik bellek tahsisi, boyutu yalnızca çalışma zamanında bilinen nesnelerin uygun şekilde tahsis edilmesini sağlar. Çoğu C programı, üçünü de kapsamlı bir şekilde kullanır. Mümkün olduğunda, otomatik veya statik ayırma genellikle en basitidir, çünkü depolama derleyici tarafından yönetilir ve programcıyı potansiyel olarak hataya açık depolamayı manuel olarak tahsis etme ve serbest bırakma görevinden kurtarır. Ancak, birçok veri yapısının boyutu çalışma zamanında değişebilir ve statik ayırmaların (ve C99'dan önceki otomatik ayırmaların) derleme zamanında sabit bir boyutu olması gerektiğinden, dinamik ayırmanın gerekli olduğu birçok durum vardır. C99 standardından önce, değişken boyutlu diziler bunun yaygın bir örneğiydi. (Dinamik olarak ayrılmış dizilerin bir örneği için mallochakkındaki makaleye bakın.) Kontrolsüz sonuçlarla çalışma zamanında başarısız olabilen otomatik tahsisin aksine, dinamik tahsis işlevleri, gerekli depolama tahsis edilemediğinde bir gösterge (boş gösterici değeri şeklinde) döndürür. (Çok büyük olan statik ayırma, genellikle program yürütmeye başlamadan önce bağlayıcı veya yükleyici tarafından algılanır.) Aksi belirtilmedikçe, statik nesneler program başlangıcında sıfır veya boş gösterici değerleri içerir. Otomatik ve dinamik olarak tahsis edilen nesneler, yalnızca bir başlangıç değeri açıkça belirtilmişse başlatılır; aksi halde başlangıçta belirsiz değerlere sahiptirler (tipik olarak, depolamada hangi bit deseni bulunursa bulunsun, bu tür için geçerli bir değeri bile temsil etmeyebilir). Program başlatılmamış bir değere erişmeye çalışırsa, sonuçlar tanımsızdır. Birçok modern derleyici bu sorunu tespit etmeye ve uyarmaya çalışır, ancak hem yanlış pozitifler hem de yanlış negatifler oluşabilir. Yığın bellek tahsisi, mümkün olduğunca yeniden kullanılmak üzere herhangi bir programdaki gerçek kullanımıyla senkronize edilmelidir. Örneğin, bir yığın bellek tahsisine yönelik tek işaretçi kapsam dışına çıkarsa veya açıkça tahsis edilmeden önce değerinin üzerine yazılırsa, bu bellek daha sonra yeniden kullanım için kurtarılamaz ve esasen program tarafından kaybedilir, bu bir bellek sızıntısı olarak bilinen bir olgudur. Tersine, belleğin serbest bırakılması mümkündür, ancak daha sonra başvurulmakta ve bu da öngörülemeyen sonuçlara yol açmaktadır. Tipik olarak, hata belirtileri programın hataya neden olan kodla ilgisi olmayan bir bölümünde belirir ve bu da hatanın teşhis edilmesini zorlaştırır. Bu tür sorunlar, otomatik çöp toplama ile dillerde iyileştirilir. Kütüphaneler C programlama dili, birincil uzantı yöntemi (primary method of extension) olarak kütüphaneleri kullanır. C'de bir kitaplık, tek bir "arşiv" dosyasında bulunan bir dizi işlevdir. Her kütüphane tipik olarak, bir program tarafından kullanılabilecek kütüphane içinde bulunan işlevlerin prototiplerini ve bu işlevlerle kullanılan özel veri türlerinin ve makro sembollerinin bildirimlerini içeren bir başlık dosyasına sahiptir. Bir programın kütüphaneyi kullanabilmesi için, kütüphanenin başlık dosyasını içermesi ve kütüphanenin, çoğu durumda derleyici bayrakları gerektiren programla bağlantılı olması gerekir (örneğin, -lm,"matematik kitaplığını bağla" için kısayol) . En yaygın C kütüphanesi, ISO ve ANSI C standartları tarafından belirtilen ve her C uygulamasıyla birlikte gelen C standart kütüphanesidir (gömülü sistemler gibi sınırlı ortamları hedefleyen uygulamalar, standart kütüphanenin yalnızca bir alt kümesini sağlayabilir). Bu kütüphane, akış giriş ve çıkışını, bellek ayırmayı, matematiği, karakter dizilerini ve zaman değerlerini destekler. Birkaç ayrı standart başlık (örneğin, stdio.h), bu ve diğer standart kütüphane olanakları için arabirimleri belirtir. Diğer bir yaygın C kütüphanesi işlevi kümesi, özellikle Unix ve Unix benzeri sistemler için hedeflenen uygulamalar tarafından kullanılanlardır, özellikle çekirdeğe bir arabirim sağlayan işlevlerdir. Bu işlevler, POSIX ve Single UNIX Spesifikasyonu gibi çeşitli standartlarda detaylandırılmıştır. Birçok program C ile yazıldığından, çok çeşitli başka kütüphaneler de mevcuttur. kütüphaneler genellikle C ile yazılır çünkü C derleyicileri verimli nesne kodu üretir; programcılar daha sonra rutinlerin Java, Perl ve Python gibi daha yüksek seviyeli dillerden kullanılabilmesi için kütüphaneye arayüzler oluşturur. Dosya işleme ve akışlar Dosya girişi ve çıkışı(G/Ç), C dilinin bir parçası değildir, bunun yerine kitaplıklar (C standart kitaplığı gibi) ve bunlarla ilişkili başlık dosyaları (örneğin stdio.h) tarafından işlenir. Dosya işleme, genellikle akışlar aracılığıyla çalışan yüksek seviyeli girdi ve çıktılar aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu açıdan bir stream, cihazlardan bağımsız bir veri akışı iken, bir dosya somut bir cihazdır. Üst düzey giriş ve çıkış, bir akışın bir dosyayla ilişkilendirilmesi yoluyla yapılır. C standart kitaplığında, son hedefe gönderilmeden önce verileri depolamak için geçici olarak bir arabellek (bir bellek alanı veya queue) kullanılır. Bu, örneğin sabit sürücü veya yarıiletken sürücü gibi daha yavaş aygıtları beklemek için harcanan süreyi azaltır. Düşük seviyeli giriş ve çıkış işlevleri, standart C kitaplığının bir parçası değildir, ancak genellikle "çıplak metal"(bare metal) programlamanın (çoğu gömülü programlama gibi herhangi bir işletim sisteminden bağımsız programlama) parçasıdır. Birkaç istisna dışında, uygulamalar düşük seviyeli girdi ve çıktı içerir. Dil araçları C programcılarının tanımsız davranışa veya muhtemelen hatalı ifadelere sahip, derleyici tarafından sağlanandan daha büyük bir titizlikle ifadeleri bulmasına ve düzeltmesine yardımcı olmak için bir dizi araç geliştirilmiştir. Tool lint, diğerlerine yol açan ilk türdü. Otomatik kaynak kodu checking ve auditing herhangi bir dilde faydalıdır ve C için Lint gibi bu tür birçok araç vardır. Yaygın bir uygulama, bir program ilk yazıldığında şüpheli kodu algılamak için Lint kullanmaktır. Bir program Lint'i geçtiğinde, C derleyicisi kullanılarak derlenir. Ayrıca, birçok derleyici isteğe bağlı olarak aslında hata olması muhtemel sözdizimsel olarak geçerli yapılar hakkında uyarabilir. MISRA C, gömülü sistemler için geliştirilmiş, bu tür şüpheli kodlardan kaçınmak için özel bir kurallar dizisidir. Diziler için sınır denetimi, arabellek taşmasını algılama, serileştirme, dinamik bellek izleme ve otomatik çöp toplama gibi C'nin standart bir parçası olmayan eylemleri gerçekleştirmek için derleyiciler, kitaplıklar ve işletim sistemi düzeyinde mekanizmalar da vardır. Purify veya Valgrind gibi araçlar ve bellek ayırma işlevlerinin özel sürümlerini içeren kitaplıklarla bağlantı kurma, bellek kullanımındaki çalışma zamanı hatalarını ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir. Kullanım Sistem programlamasında kullanım gerekçesi C, işletim sistemlerinin ve gömülü sistem uygulamalarının uygulanmasında sistem programlaması için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu birkaç nedenden dolayıdır: Derlemeden sonra oluşturulan kod, pek çok sistem özelliği gerektirmez ve bazı önyükleme kodlarından basit bir şekilde çağrılabilir - yürütmesi kolaydır. C dili deyimleri ve ifadeleri, tipik olarak, hedef işlemci için talimat dizileriyle iyi bir şekilde eşleşir ve sonuç olarak, sistem kaynaklarında düşük bir çalışma zamanı talebi vardır - yürütülmesi hızlıdır. Zengin operatör seti ile C dili, hedef CPU'ların birçok özelliğini kullanabilir. Belirli bir CPU'nun daha ezoterik talimatlara sahip olduğu durumlarda, bu talimatlardan yararlanmak için belki de içsel işlevlerle bir dil varyantı oluşturulabilir - pratik olarak tüm hedef CPU özelliklerini kullanabilir. Dil, yapıların ikili veri blokları üzerine bindirilmesini kolaylaştırarak verilerin anlaşılmasına, gezinmesine ve değiştirilmesine olanak tanır - veri yapıları, hatta dosya sistemleri yazabilir. Dil, tamsayı aritmetiği ve mantığı ve belki de farklı boyutlardaki kayan nokta sayıları için bit işleme dahil olmak üzere zengin bir operatör grubunu destekler - uygun şekilde yapılandırılmış verileri etkili bir şekilde işleyebilir. C oldukça küçük bir dildir, yalnızca bir avuç ifade içerir ve kapsamlı hedef kod oluşturan çok fazla özelliği yoktur - anlaşılırdır. C, ara sıra dünyayı durduran çöp toplama olayları için herhangi bir endişe duymadan, bellek işleme operasyonlarına makul verimlilik ve öngörülebilir zamanlama sağlayan bellek allocation ve deallocation üzerinde doğrudan kontrole sahiptir - öngörülebilir bir performansa sahiptir. Platform donanımına işaretçiler ve type punning ile erişilebilir, böylece sisteme özgü özellikler (örn. Kontrol/Durum Kayıtları, G/Ç kayıtları) (e.g. Control/Status Registers, I/O registers) C ile yazılmış kodla yapılandırılabilir ve kullanılabilir – üzerinde çalıştığı platformla iyi etkileşime girer. Bağlayıcıya ve ortama bağlı olarak, C kodu, Assembly dilinde yazılmış kitaplıkları da çağırabilir ve Assembly dilinden çağrılabilir - diğer alt düzey kodlarla iyi bir şekilde birlikte çalışır. C ve onun arama kuralları ve bağlayıcı yapıları, hem C'ye hem de C'den yapılan aramalarla birlikte diğer yüksek seviyeli dillerle birlikte yaygın olarak kullanılır - diğer yüksek seviyeli kodlarla iyi bir şekilde birlikte çalışır. C, kütüphaneler, çerçeveler, açık kaynak derleyiciler, hata ayıklayıcılar ve yardımcı programlar dahil olmak üzere çok ergin ve geniş bir ekosisteme sahiptir ve fiili standarttır. Sürücülerin C'de zaten mevcut olması veya bir C derleyicisinin arka ucuna(back-end) benzer bir CPU mimarisi olması muhtemeldir, bu nedenle başka bir dil seçmek için azaltılmış teşvik vardır. Bir kez web geliştirme için kullanıldı Tarihsel olarak, C bazen web uygulaması, sunucu ve tarayıcı arasında bilgi için bir "ağ geçidi" olarak Ortak Ağ Geçidi Arayüzü(Common Gateway Interface) (CGI) kullanılarak web geliştirme için kullanılmıştır. C, hızı, kararlılığı ve neredeyse evrensel kullanılabilirliği nedeniyle yorumlanan (interpreted) diller yerine seçilmiş olabilir. Web geliştirmenin C'de yapılması artık yaygın bir uygulama değildir ve diğer birçok web geliştirme aracı mevcuttur. Diğer bazı dillerin kendileri C ile yazılmıştır C'nin geniş kullanılabilirliğinin ve verimliliğinin bir sonucu, diğer programlama dillerinin derleyicileri, kitaplıkları ve yorumlayıcılarının genellikle C'de uygulanmasıdır. Örneğin Python,Perl, Ruby, ve PHP referans uygulamaları C ile yazılmıştır. Hesaplama açısından yoğun kitaplıklar için kullanılır C, programcıların algoritmaların ve veri yapılarının verimli uygulamalarını oluşturmalarını sağlar, çünkü donanımdan soyutlama katmanı incedir ve ek yükü düşüktür, bu da hesaplama açısından yoğun programlar için önemli bir kriterdir. Örneğin, GNU Çoklu Hassas Aritmetik Kitaplığı, GNU Bilimsel Kitaplığı, Mathematica ve MATLAB tamamen veya kısmen C dilinde yazılmıştır. Birçok dil, C'de kitaplık işlevlerini çağırmayı destekler. Örneğin, Python tabanlı framework NumPy, yüksek performans ve donanım etkileşimi yönleri için C'yi kullanır. Ara dil olarak C C bazen diğer dillerin uygulamaları tarafından bir ara dil olarak kullanılır. Bu yaklaşım taşınabilirlik veya kolaylık için kullanılabilir; C'yi bir ara dil olarak kullanarak, makineye özel ek kod oluşturucular gerekli değildir. C, oluşturulan kodun derlenmesini destekleyen, satır numarası önişlemci yönergeleri ve başlatıcı listelerinin sonunda isteğe bağlı gereksiz virgüller gibi bazı özelliklere sahiptir. Bununla birlikte, C'nin bazı eksiklikleri, C-- gibi ara diller olarak kullanılmak üzere özel olarak tasarlanmış diğer C-tabanlı dillerin geliştirilmesine yol açmıştır. Ayrıca, çağdaş büyük derleyiciler GCC ve LLVM'nin her ikisi de C olmayan bir ara temsile sahiptir ve bu derleyiciler, C dahil birçok dil için ön uçları (front ends) destekler. Son kullanıcı uygulamaları C ayrıca son kullanıcı uygulamalarını uygulamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte, bu tür uygulamalar daha yeni, daha yüksek seviyeli dillerde de yazılabilir. Sınırlamalar C popüler, etkili ve son derece başarılı olmasına rağmen, aşağıdakiler de dahil olmak üzere dezavantajları vardır: malloc ve free ile standart dinamik bellek işleme hataya açıktır. Hatalar şunları içerir: Bellek ayrıldığında ancak serbest bırakılmadığında bellek sızdırıyor; ve önceden boşaltılan belleğe erişim. İşaretçilerin kullanımı ve belleğin doğrudan manipülasyonu, belki de programcı hatası veya yetersiz veri denetimi nedeniyle belleğin bozulmasının mümkün olduğu anlamına gelir. Bazı tip kontrolü vardır, ancak değişken fonksiyonlar gibi alanlar için geçerli değildir ve tip kontrolü önemsiz veya yanlışlıkla atlanabilir. Yüksek seviyeli programlama dillerinde yaygın olarak bulunan string değişken tipi C'de bulunmadığı için bunun yerine char ile belirli bir uzunlukta karakter dizisi array şeklinde hafızada tutulur. Mesela char a[]="Merhaba"; şeklinde bir karakter dizisi tanımlanabilir. Fakat daha sonra bu değişkene a[]="Nasılsın?"; şeklinde direkt olarak yeni bir değer atanamaz. Bunun yerine strcpy fonksiyonu kullanılabilir. Bu da diğer programlama dillerine nazaran C'nin zorluklarından biridir. Derleyici tarafından üretilen kodun kendisi birkaç kontrol içerdiğinden, programcının tüm olası sonuçları göz önünde bulundurması ve arabellek taşmalarına, dizi sınırları denetimine, yığın taşmalarına, bellek tükenmesine, tür koşullarına, dizi yalıtımına vb. karşı koruma yükü vardır. İşaretçilerin kullanımı ve bu araçların çalışma zamanı manipülasyonu, derleme zamanında belirlenemeyen aynı verilere (aliasing) erişmenin iki yolu olabilir. Bu, diğer dillerde mevcut olabilecek bazı optimizasyonların C'de mümkün olmadığı anlamına gelir. FORTRAN daha hızlı kabul edilir. Standart kitaplık işlevlerinden bazıları, örn. scanf, arabellek taşmalarına neden olabilir. Oluşturulan kodda düşük seviyeli değişkenler için sınırlı standartlaştırma desteği vardır, örneğin: farklı işlev çağırma kuralları ve ABI; farklı yapı paketleme kuralları; daha büyük tamsayılar içinde farklı bayt sıralaması (endianness dahil). Pek çok dil uygulamasında, bu seçeneklerden bazıları önişlemci yönergesi#pragma aile, bazıları ise ek anahtar sözcüklerle ör. __cdeclçağrı kuralını kullanın. Ancak yönerge ve seçenekler tutarlı bir şekilde desteklenmemektedir. Standart kitaplığı kullanarak dize işleme, kod açısından yoğundur ve açık bellek yönetimi gerekir. Dil, nesne yönelimini, introspection, çalışma zamanı ifadesi değerlendirmesini, jenerikleri vb. doğrudan desteklemez. Dil özelliklerinin uygunsuz kullanımına karşı sürdürülemez kodlara yol açabilecek birkaç koruma vardır. Zor kod için bu tesis, International Obfuscated C Code Contest ve Underhanded C Contest. gibi yarışmalarla kutlandı. C, istisna işleme için standart destekten yoksundur ve yalnızca hata denetimi için dönüş kodları sunar. setjmp velongjmp standart kitaplık işlevleri [53]'te makrolar aracılığıyla bir try-catch mekanizmasını uygulamak için kullanılmıştır. Bazı amaçlar için, kısıtlı C stilleri benimsenmiştir. Örneğin. MISRA C veya CERT C, hata olasılığını azaltmak amacıyla. CWE gibi veritabanları, C vb.'nin güvenlik açıklarına sahip olma yollarını ve azaltma önerilerini saymaya çalışır. Bazı dezavantajlara karşı hafifletebilecek araçlar var. Çağdaş C derleyicileri, birçok olası hatayı belirlemeye yardımcı olmak için uyarılar oluşturabilen kontroller içerir. Bu dezavantajlardan bazıları, diğer dillerin oluşturulmasına yol açmıştır. İlgili diller C, C++, C#, D, Go, Java, JavaScript, Perl, PHP, Rust ve Unix'in C kabuğu gibi sonraki birçok dili hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkilemiştir. En yaygın etki sözdizimsel olmuştur; bahsedilen dillerin tümü, C'nin deyim (statement) ve (az ya da çok tanınabilir şekilde) ifade (expression) sözdizimini, C'den bazen kökten farklı olan tür sistemleri, veri modelleri ve/veya büyük ölçekli program yapıları ile birleştirir. Komut dosyası oluşturmak için de kullanılabilen Ch ve CINT dahil olmak üzere birkaç C veya C'ye yakın yorumlayıcı mevcuttur. Nesne yönelimli programlama dilleri popüler hale geldiğinde, C++ ve Objective-C, C'nin nesne yönelimli yetenekler sağlayan iki farklı uzantısıydı. Her iki dil de başlangıçta kaynaktan kaynağa (source to source) derleyiciler olarak uygulandı; kaynak kodu C'ye çevrildi ve ardından bir C derleyicisi ile derlendi. C++ programlama dili (başlangıçta "C with Classes" olarak adlandırıldı) Bjarne Stroustrup tarafından C benzeri bir sözdizimi ile nesne yönelimli işlevsellik sağlamaya yönelik bir yaklaşım olarak geliştirilmiştir. C++, daha fazla yazma gücü, kapsam belirleme (generic programming) ve nesne yönelimli programlamada yararlı olan diğer araçları ekler ve şablonlar aracılığıyla genel programlamaya izin verir. Neredeyse C'nin bir üst kümesi olan C++ şimdi, birkaç istisna dışında C'nin çoğunu destekliyor. Objective-C, başlangıçta C'nin üzerinde çok "ince" bir katmandı ve hibrit bir dinamik/statik yazım paradigması kullanarak nesne yönelimli programlamaya izin veren katı bir C üst kümesi olmaya devam ediyor. Objective-C sözdizimini hem C'den hem de Smalltalk'tan alır: ön işleme, ifadeler, işlev bildirimleri ve işlev çağrılarını içeren sözdizimi C'den miras alınırken, nesne yönelimli özelliklerin sözdizimi orijinal olarak Smalltalk'tan alınmıştır. C++ ve Objective-C'ye ek olarak, Ch, Cilk ve Unified Parallel C, C'nin neredeyse üst kümeleridir. Kaynakça Dış bağlantılar ISO C Working Group resmî web sitesi comp.lang.c Sıkça Sorulan Sorular ISO/IEC 9899 resmî C99 belgeleri sasa Coding Programmer Page / C Library Reference and Examples (english) Happy Codings Programming Code Examples Amerika Birleşik Devletleri icatları Çapraz platform yazılımları Sistem programlama dilleri Yapısal programlama dilleri
### Human: Ahmet Necdet Sezer hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ahmet Necdet Sezer (d. 13 Eylül 1941; Afyonkarahisar), Türk hukukçu ve devlet görevlisi. Türkiye'nin 14. Anayasa Mahkemesi başkanı ve 10. cumhurbaşkanıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hem cumhurbaşkanlığı görevini hem de bir yüksek yargı organının başkanlığını yapmış tek kişidir. 1983-1988 yılları arasında Yargıtay üyeliği yapan Sezer, 1988-1998 yılları arasında Anayasa Mahkemesi üyeliği, 1998 yılında da Anayasa Mahkemesi başkanlığı yaptı. 2000 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi ile cumhurbaşkanlığı görevine seçildi. 2007 yılında cumhurbaşkanlığını Abdullah Gül'e devretti. İlk yılları ve eğitimi Ahmet Necdet Sezer, 13 Eylül 1941 tarihinde Afyonkarahisar'da dünyaya geldi, öğretmen Ahmet Hamdi Sezer (ö. 1979) ile ev hanımı Hatice Sezer'in (1918 - 2004) dört çocuğunun tek erkek olanıdır. 1958'de Afyon Lisesinden, 1962'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Ankara'da hakim adayı olarak göreve başladı. Askerliğini Kara Harp Okulunda yedek subay olarak yaptı. Dicle ve Yerköy'de hakim ve Yargıtay tetkik hakimi olarak görev yaptı. Dicle Asliye Hukuk Mahkemesinde hakim olarak, 27 Mayıs Darbesi sonrasında, Demokrat Parti'ye yakın olduğu bahanesiyle Türkiye'nin batısına sürgüne gönderilen 55 kanaat önderinden biri olan (Bkz: 55'ler Olayı) Ensarioğlu Ailesi'nin lideri Şeyh Abdurrezzak Ensarioğlu'nun el konulan ev ve arsalarının iade edilmesine karar verdi. Sivil yönetime yeni geçildiği ve Ensarioğlu Ailesi'nin bölgede dışlandığı bir dönemde verdiği bu kararla bölgede kan dökülmesini önlerken, Dicle'de toplumsal barışı da tesis etti. Medeni hukuk alanında 1977 ve 1978'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Yüksek Lisans öğrenimi yaptı. Yüksek yargı dönemi 7 Mart 1983'te Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi olarak görev yaparken dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından 28 Eylül 1988'de o güne kadar atanmış en genç üye olarak Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi başkanı seçildi. 28 Eylül 1998 tarihinde emekli oldu. Emekli Anayasa Mahkemesi başkanı olarak Nisan 1999'da yaptığı bir konuşma, bazı kesimlerce 28 Şubat sürecine de bir eleştiri olarak algılanmış ve bazı gazetelerde manşete taşınmıştı. Bu konuşmada Sezer şunları belirtmişti: "Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temeli ve ayrılmaz parçasıdır. Düşünce suç sayılırsa demokrasi olmaz. Eyleme dönüşmeyen düşünce açıklamaları cezalandırılamaz. Anayasa ve yasalardaki düşünce özgürlüğünü kısıtlayan hükümler, altına imza koyulan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde değiştirilmelidir. Türkiye insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile bağdaşmayan yasa kuralları değiştirilmelidir. Anayasa ve yasalar, özgürlüğü engelleyen öğelerden arındırılmalı, özgürlük alanı genişletilmelidir. Düşünce özgürlüğü alanında demokratik değerlere yer verilmelidir." Cumhurbaşkanlığı (2000-2007) Sezer, cumhurbaşkanı seçilmeden önce kamuoyu tarafından tanınan bir isimdi. ANASOL-M koalisyon hükûmeti ortaklarının (Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz) kendileri veya partilerinden birinin adaylığında ortak karara varamamaları sonucu, hepsinin dışında bir aday olan, dönemin emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer, Ecevit'in önerisiyle cumhurbaşkanı adayı olarak ön plana çıkmıştır. 25 Nisan 2000'de, Koalisyon liderlerinin yanı sıra muhalefet liderleri Recai Kutan ve Tansu Çiller de dahil 131 milletvekilinin ortak önergesiyle Sezer cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Sezer, beş partinin ortak adayı olmasına karşın 367 oy gereken ilk iki turda önce 281, sonra da 314 oy aldı. 276 oyun yeterli olduğu son tur, 5 Mayıs'ta yapıldı ve Sezer, oylamaya katılan 533 milletvekilinden 330'unun oyunu alarak Türkiye'nin 10. cumhurbaşkanı seçildi. Sezer, cumhurbaşkanlığı görevini 16 Mayıs 2000'de Süleyman Demirel'den devralmıştır. Sezer, 2000 yılı Haziran ayında ANASOL-M koalisyonu hükûmetinin 28 Şubat Kararları içinde yer alan irticâî faaliyetlere katıldığı saptananların memuriyetten çıkarılmasını kolaylaştıran kanun hükmünde kararnameyi önce uzun süre bekletti. Hükûmetin iki kez yazılı açıklama yapıp "Anayasa'ya uygun" dediği kararnameyi, 8 Ağustos'ta "hukuk devleti ilkesine aykırı" olduğu gerekçesiyle iade etti. Ecevit'in "imzalamak zorunda" dediği ve yetkisini aşmakla suçladığı Sezer, KHK'yı, 14 Ağustos 2000'de 14 sayfalık bir gerekçeyle ikinci kez Sezer'e gönderdi. Ancak Sezer, kararnameyi 21 Ağustos'ta ikinci kez hükûmet'e iade etti. Ecevit de kararnameyi yasa tasarısı olarak TBMM'ye sevk etmek zorunda kaldı. Daha sonra Sezer, üç kamu bankasının özelleştirilmesini öngören kararnameyi de iade etti. Bu iadeler ANASOL-M koalisyon hükûmeti arasında krize sebep olmuş ve koalisyon lideri Ecevit "Cumhurbaşkanı kendisini Anayasa Mahkemesi'nin yerine koyuyor. Bakanlar kurulu ile diyaloğa kapalı olması, kurulumuzda kaygıyla karşılanmıştır. Ekonomik istikrar tehlikededir" açıklaması yapmıştır. Sezer, önce veto ettiği Rahşan Affı'nın aynı hâliyle Meclis'te kabul edilerek tekrar önüne gelmesi sonrası 21 Aralık 2000'de yasayı onayladı. 19 Şubat 2001'deki MGK toplantısında dönemin başbakanı Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlatmasıyla başlayan anayasa kitapçığı krizi kamuoyunda "Kara Çarşamba" olarak adlandırıldı. Bu kriz 2001 Türkiye ekonomik krizine dönüştü. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra anayasayı değiştirerek o dönem siyasi yasaklı olan Recep Tayyip Erdoğan'a milletvekili olma yolunu açma tartışmalarında Sezer "Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak kişiye özgü düzenlemelerden kaçınarak, hukuku siyasallaştırmak yerine, siyaseti hukuk kurallarına uygun yapmaya özen gösterilmesi gerektiği" uyarısı yaptı. Ancak Erdoğan'ın milletvekili olabilmesini sağlayacak anayasa değişikliği 13 Aralık 2002'de parlamentodan geçti. Sezer ise 18 Aralık'ta veto etti. Ancak Sezer, ikinci kez önüne gelen anayasa değişikliğini onayladı ve referanduma gitme hakkını da kullanmadı. 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmeti seçilene kadar türbanlı milletvekilleri eşlerini resepsiyonlara davet etmesine rağmen bu seçimden itibaren Çankaya Köşkü'nün bir kamusal alan olduğunu belirterek başbakanın eşi de dahil hiçbir türbanlı kadını Çankaya Köşkü'ne davet etmemesi ve türbanlı bir eşin ev sahipliğinde yapılan resepsiyonlara katılmaması tartışmalara sebep olmuştur. Veto hakkını en çok kullanan cumhurbaşkanı olan Sezer, görev süresi boyunca toplam 67 yasa, 22 bakanlar kurulu kararı ve 729 müşterek kararnameyi iade etmiştir. 16 Mayıs 2007'de görev süresi dolmasına rağmen, Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun toplantı yeter sayısı 367 olduğu tezi ve Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir karar alması sonucu parlamento yeni bir cumhurbaşkanı seçememiş ve erken seçime gitmiştir. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçildiği 28 Ağustos 2007 tarihine kadar Türkiye'nin onuncu cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. Cumhurbaşkanlığı boyunca Adalet Bakanlığı'nın önerisiyle kendisine gönderilen 270 kişiden 260'ının affını onaylamıştır. Affedilenler arasında; 40 DHKP-C, 6 PKK, 28 TKP-ML TİKKO, 28 TİKB, 19 Dev-Sol, 17 MLKP, 15 THKP-C, 3 TDP, 2 TKİP, 2 TEKP, 1 DHP ve 1 Dev-Yol üyesi bulunmaktaydı. Sezer'in bu mahkûmları af gerekçesinin büyük bölümünü, açlık grevine bağlı olarak oluşan Wernicke Korsakoff sendromu adlı bir tür hafıza kaybı hastalığı olarak belirtilmiştir. Sezer ayrıca 20 adi suçlu mahkûmu da affetmiştir. Sezer tarafından affedilen 13 terör mahkûmu daha sonra bazı eylemlerde tekrar yakalanmışlardır. Affedilen mahkûmlardan Ecevit Şanlı, 1 Şubat 2013 tarihinde Ankara ABD büyükelçiliğinde intihar saldırısı sırasında ölmüştür. Cumhurbaşkanlığı sonrası Cumhurbaşkanlığını bıraktıktan sonra Sezer, kamuoyuna pek fazla gözükmedi ve açıklama yapmadı. Cumhurbaşkanlığı sonrası gerçekleşen her seçimde oy veren Sezer, 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Tıpış tıpış oyunuzu vereceksiniz" sözüne tepki olarak oy vermeyi reddetti. 15 Ekim 2020'de Sezer, Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım'ın sosyal medya hesabından AYM binasının fotoğrafını "Işıklar yanıyor" notuyla paylaşması sonucu Sezer, "13 Ekim Ankara'nın başkent oluşunun 97. yılıydı, bu yüzden Ankara'da tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ışıkları açıktı" açıklamasında bulundu. 16 Ekim 2020'de Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanlığı sonrası Sezer'in kamuoyuna pek fazla açıklama yapmamasını eleştirdi. 30 Mart 2023'te 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen basın mensuplarına konuşan Sezer, "Başarılı olmasını diliyorum, yeter mi?" Destekliyor musunuz sorusuna ise "Evet" diyerek Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklediğini açıkladı. Ailesi 1964 yılında Semra Kürümoğlu ile evlenen Sezer'in; Zeynep (d. 1966), Ebru (d. 1973) ve Levent (d. 1973) adlarında 3 çocuğu vardır. Aldığı ödül ve madalyalar Kaynakça 1941 doğumlular Afyonkarahisar doğumlular Türk hukukçular Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim görenler Afyon Lisesinde öğrenim görenler Türkiye Yargıtay üyeleri Yaşayan insanlar Türk hâkimler
### Human: Nehir Erdoğan hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Nehir Erdoğan (d. 16 Haziran 1980, İzmir), Türk oyuncu. Hayatı İlk ve ortaöğrenimini İzmir'de tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümüne girdi ve burayı bitirdi. Ardından yine aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü okudu. Erdoğan kısa bir süre için ABD'de yaşamış, daha sonra Yabancı Damat dizisi için Türkiye'ye geri dönmüştür. Bugüne kadar çeşitli televizyon kanallarında oyunculuk ve sunuculuk yapmış; filmlerde rol almıştır. 2008 yılında, Huysuz Virjin, İbrahim Tatlıses gibi isimlerin jüri koltuğunda bulunduğu Popstar Türkiye programının sunuculuğunu Osmantan Erkır ile birlikte gerçekleştirmiştir. Filmografisi Dış bağlantılar IMDb'de Nehir Erdoğan Sinema Türk'te Nehir Erdoğan 1980 doğumlular Türk kadın sinema oyuncuları Türk kadın dizi oyuncuları İzmir doğumlu kadın oyuncular Yaşayan insanlar
### Human: Immanuel Wallerstein hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Immanuel Maurice Wallerstein (28 Eylül 1930, New York - 31 Ağustos 2019), Amerikalı sosyolog, tarihsel sosyoloji alanında bilim insanı ve dünya sistemler analisti. Eğitimi ve akademik kariyeri New York'ta doğan Wallerstein’ın dünya sorunlarına ilgisi henüz küçük yaşlarda başladı. Özellikle Hindistan'da sömürge karşıtı harekete merak duydu. Columbia Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren Wallerstein, bu üniversiteden, 1951’de B.A., 1954’te M.A. ve 1959’da Ph.D. derecelerini aldı. 1971 yılında McGill Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü oluncaya dek burada ders verdi. 1976’da Binghamton Üniversitesi’nde (SUNY) sosyoloji alanında önde gelen öğretim üyelerin biri olarak, 1999’daki emekliliğine kadar görev aldı, ayrıca 2005 yılında emekliliğine dek Fernand Braudel Merkezi’nin başkanlığını sürdürdü. Konuk profesör olarak dünya çapında çeşitli üniversitelerde görev alan Wallerstein çeşitli ödüllerle onurlandırıldı. Aralıklarla Directeur d’études associé titri ile Paris’te École des Hautes Études en Sciences Socialesde görev aldı. 1994 ve 1998 yılları arasında Uluslararası Sosyoloji Birliği’ne başkanlık yaptı. 2000 yılında Yale Üniversitesi sosyoloji bölümüne kıdemli araştırmacı olarak katıldı. Ayrıca Social Evolution & History adlı derginin danışma kurulunda bulundu. Wallerstein, Türkiye'nin güneydoğu illerinde süregelen sokağa çıkma yasaklarının ve şiddetin bir an önce son bulmasını talep eden akademisyen ve araştırmacılardan oluşan bir inisiyatif olan Barış İçin Akademisyenler inisiyatifinin bildirisine imza atan 1128 akademisyen arasındadır. Teorileri Wallerstein akademik kariyerine post-kolonyal Afrika uzmanı olarak başladı. Bu alanı, 1951'de gerçekleştirilen bir uluslararası gençlik konferansı sonrasında seçti ve 1970’lere kadar çalışmalarını sadece bu alanda gerçekleştirdi. Bu tarihten itibaren kendini bir tarihçi ve makro düzeyde küresel kapitalist ekonomi teorisyeni olarak tanımlamaya başladı. Küresel kapitalizme erken dönem eleştirileri ve "sistem karşıtı” hareketlere desteği son dönemde onun, küreselleşme karşıtı hareket içinde bulunan akademik ve diğer muhalif çevrelerde- Noam Chomsky ve Pierre Bourdieu ile birlikte- önemli bir yer edinmesini sağladı. Dünya Sistemler Teorisi Wallerstein, “Üçüncü Dünya” teorilerini reddeder, ve ekonomik değişim ilişkilerinin oluşturduğu komplex bir ağ ile birbirine bağlı tek bir dünya olduğunu savunur: içinde, kırılmaları açıklayan “sermaye ve emek dikotomisi” ve birbiri ile rekabet içinde olan (tarihsel olarak ulus devletleri kapsayan ama onunla sınırlı olmayan) ajanlarca gerçekleştirilen sonsuz “sermaye birikimi”nin bulunduğu bir “dünya ekonomi” veya “dünya-sistem”. Bu yaklaşım Dünya Sistemler Teorisi adı ile bilinmektedir. Wallerstein, "Dünya sistem teorisi"ni 1974 yılında yayınladığı Modern Dünya Sistem kitabında dile getirdi. Kitabında dünyanın, 16. yüzyıldan beri uluslararası işbölümü ile karakterize edilen bir dünya sistemini yaşadığını savundu. “Modern dünya sistem”in kökeni olarak Wallerstein, 16. yüzyıl Batı Avrupası ve Amerikalar'ını gösterir. Sermaye birikiminde başlangıçta Fransa ve İngiltere’de görülen belirli politik olaylar, aşama aşama bir genişleme sürecini başlattı ve sonucunda bugün, sadece bir küresel değişim ağı kaldı. 19. yüzyılla birlikte yeryüzünün her köşesi kapitalist dünya ekonomiye entegre oldu. Dünyanın her köşesine uzanan kapitalist dünya-sistem kültürel, siyasal ve ekonomik açıdan homojen olmaktan çok uzak bulunmaktadır- Aksine dünya-sistem medeniyetler arasında gelişme farklılıları ve politik gücün ve sermayenin artışındaki temel farklılıklarla karakterize edilir. Modernleşme ve kapitalizm teorilerinin iddiasının aksine , Wallerstein bu farklılıkları sistemin bir bütün olarak gelişmesi ile bertaraf edilebilecek sırf tortular veya düzensizlikler olarak görmez. Bunlar dünyanın merkez, yarı çevre ve çevre olarak bölünmesinde olduğu gibi dünya-sistem’in kalıtsal bir özelliğidir. Merkez Çevre Dünya sistem teorisi, dünyanın merkez ve çevre olarak bölündüğünü savunur ayrıca bunlar arasında yarı çevre olarak adlandırılan ve tanımını diğerleri ile ilişkisine göre kazanan bölgelerde bulunmaktadır. Bu ayrışmada, merkez ve çevre arasında yapısal ve kurumsallaşmış bir “işbölümü” bulunmaktadır: Merkez, yüksek düzeyde teknolojik ilerlemeye sahip ve ileri düzeyde ürünler üretirken; çevrenin rolü, merkezin temsilcilerine ham madde, tarımsal ürün, ve ucuz işgücü sağlamaktır. Merkez ve çevre arasındaki değişim eşit olmayan şartlarda gerçekleşir: Çevre ürünlerini ucuz fiyatlardan satmak zorundadır fakat buna karşılık merkezin ürünlerini daha pahalı almak zorundadır. Ayrıca, yarı çevre adı ile adlandırılan merkeze göre çevre, çevreye göre merkez eğilimi gösteren bir bölge vardır. 20. yüzyılın sonlarında bu bölge Doğu Avrupa, Çin, Brezilya gibi alanları kapsayacaktır. Bazı durumlarda, çevre ve merkez bölgeler aynı coğrafi alanda çok yakın işbirliği içinde olabilir. Dünya-sistemin başlangıcından itibaren sürekli genişlemesinin bir etkisi şey'''lerin sürekli metalaşmasıdır, buna insan emeği de dahildir. Doğal kaynaklar, toprak, emek ve insan ilişkileri aşama aşama kendi özgün değerinden soyutlanır ve ona bir değişim değeri belirleyen pazarda metaya dönüşür. Wallerstein'a göre tarif ettiği dünya sistemin 1945'ten beri egemen gücü Amerika Birleşik Devletleri bu özelliğini kaybetmektedir. 11 Eylül ve ardından ortaya çıkan gelişmeler bunun en son ve en belirgin kanıtıdır. Praksis İçinde yaşadığımız dünya sisteminin hızla temel bir değişime doğru gittiğini ve tercih ve seçimlerimizle insan iradesine hiç olmadığı kadar açık hale geldiğini savunan Wallerstein ne yapabileceğimiz konusunda şunları söyler: "Hepimizin üçlü bir görevi olduğu yolundaki görüşüme bağlı kalıyorum: Gerçekliği eleştirel ve ayık bir kafayla analiz etmekle ilgili entelektüel görev; bugün öncelik vermemiz gereken değerlerin neler olduğuna karar vermekle ilgili ahlaki görev ve dünyanın, kapitalist dünya sistemimizin şu anki kaotik yapısal krizinden çıkıp, mevcut sistemden gözle görülür ölçüde daha kötü değil de, gözle görülür ölçüde daha iyi olacak farklı bir dünya sistemine geçmesi olasılığına hemen nasıl katkıda bulunabileceğimize karar vermekle ilgili siyasi görev." Alıntılar 16. yüzyılda Avrupa, tepinen ehlileştirilmemiş bir ata benziyordu. Bazı grupların, özel bir işbölümüne dayalı dünya-sistem kurma, sistemin siyasi ve ekonomik garantörleri olarak merkez alanlarda ulus devletler yaratma, ve sadece 'kârın değil ayrıca sistemin sürdürülebilmesi için oluşan maliyetin işçiye kesilmesini sağlama çabalarının gerçekleşmesi kolay değildi. Bunu gerçekleştirme başarısını Avrupa gösterdi, 16. yüzyılın itici gücü olmasaydı, modern dünya doğmamış olacaktı ve tüm gaddarlığına karşı doğmuş olması, olmamasından daha iyidir. Kaynak: "Modern Dünya-Sistem" Tarihsel bir sistem olarak kapitalizmin, kendinden önceki tarihsel sistemleri yıkarak ve değiştirerek onların üstünde bir ilerlemeyi temsil ettiği düşüncesi açıkçası doğru değildir. Bunu yazdığım için dahi, tanrılara hakaret gibi bir duyguya eşlik eden bir rahatsızlık hissediyorum. Akranlarım gibi aynı ideolojik atölyede biçimlendirilmiş ve aynı tapınakta ibaded etmiş olmaktan dolayı tanrıların gazabından korkuyorum. Kaynak: "Tarihsel Kapitalizm" Eserleri Türkçeye çevirilen kitapları: Amerikan Gücünün Gerileyişi (2004) ISBN 975-342-440-X Bildiğimiz Dünyanın Sonu / Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyal Bilim (2000) Geçiş Çağı / Dünya Sisteminin Yörüngesi (1945-2025) (2001) Güncel Yorumlar (2001) Irk Ulus Sınıf / Belirsiz Kimlikler (Etienne Balibar ile, 1995) Jeopolitik ve Jeokültür (1993) ISBN 975-355-081-2 Küreselleşme ve Terör / 2 Cilt Takım / Terör Kavramı ve Gerçeği / Terörizm, Saldırganlık, Savaş (2001) ISBN 975-8382-67-5 Küreselleşme ve Terör / Terör Kavramı ve Gerçeği / 1. Kitap ISBN 9758382683 Liberalizmden Sonra (1998) ISBN 975-342-199-0 Modern Dünya-Sistemi / Kapitalist Tarım ve 16. Yüzyıl'da Avrupa Dünya-Ekonomisinin Kökenleri / 1. Cilt (2002) ISBN 9789756920183 Modern Dünya-Sistemi / Modern Dünya-Sistemi Avrupa Dünya-Ekonomisinin Pekiştirilmesi ve Merkantilizm 1600/1750 / 2. Cilt (2005) ISBN 9789756920121 Sistem Karşıtı Hareketler (1995) ISBN 975-342-070-6 Sosyal Bilimleri Düşünmemek / 19. Yüzyıl Paradigmasının Sınırları (1999) ISBN 975-7112-42-9 Tarihsel Kapitalizm (1992) ISBN 975-7650-90-0 Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri (2001) ISBN 975-7112-86-0 Yeni Bir Sosyal Bilim İçin (2003) ISBN 975-8242-64-4 Sosyal Bilimleri Açın / Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine Gulbenkian Komisyonu Raporu; Gulbenkian Komisyonu (Editör,1998) ISBN 975-342-099-4 İki Kültürü Aşmak /Modern Dünya Sisteminde Fen Bilimleri İle Beşeri Blimler Ayrılığı (Richard E. Lee ile birlikte, koordinatör, 2007) ISBN 9789753425858 Avrupa Evrenselciliği / Gücün Retoriği ISBN 9789756165416 Güncel makaleleri sendika.org tarafından düzenli olarak Türkçeye çevrilmekte ve yayınlanmaktadır. İngilizce Eserleri: 1961: Africa, The Politics of Independence. New York: Vintage. 1964: The Road to Independence: Ghana and the Ivory Coast. Paris & The Hague: Mouton. 1967: Africa: The Politics of Unity. New York: Random House. 1969: University in Turmoil: The Politics of Change. New York:Atheneum. 1972 (with Evelyn Jones Rich): Africa: Tradition & Change. New York:Random House. 1974: The Modern World-System, vol. I: Capitalist Agriculture and the Origins of the European World-Economy in the Sixteenth Century. New York/London: Academic Press. 1979: The Capitalist World-Economy. Cambridge: Cambridge University Press. 1980: The Modern World-System, vol. II: Mercantilism and the Consolidation of the European World-Economy, 1600-1750. New York: Academic Press. 1982 (with Terence K. Hopkins et al.): World-Systems Analysis: Theory and Methodology. Beverly Hills: Sage. 1982 (with Samir Amin, Giovanni Arrighi and Andre Gunder Frank): Dynamics of Global Crisis. London: Macmillan. 1983: Historical Capitalism. London: Verso. 1984: The Politics of the World-Economy. The States, the Movements and the Civilizations. Cambridge: Cambridge University Press. 1986: Africa and the Modern World. Trenton, NJ: Africa World Press. 1989: The Modern World-System, vol. III: The Second Great Expansion of the Capitalist World-Economy, 1730-1840's. San Diego: Academic Press. 1989 (with Giovanni Arrighi and Terence K. Hopkins): Antisystemic Movements. London: Verso. 1990 (with Samir Amin, Giovanni Arrighi and Andre Gunder Frank): Transforming the Revolution: Social Movements and the World-System. New York: Monthly Review Press. 1991 (with Étienne Balibar): Race, Nation, Class: Ambiguous Identities. London: Verso. 1991: Geopolitics and Geoculture: Essays on the Changing World-System. Cambridge: Cambridge University Press 1991: Unthinking Social Science: The Limits of Nineteenth Century Paradigms. Cambridge: Polity. 1995: After Liberalism. New York: New Press. 1995: Historical Capitalism, with Capitalist Civilization. London: Verso. 1998: Utopistics: Or, Historical Choices of the Twenty-first Century. New York: New Press. 1999: The End of the World As We Know It: Social Science for the Twenty-first Century. Minneapolis: University of Minnesota Press. 2003: Decline of American Power: The U.S. in a Chaotic World. New York: New Press. 2004: The Uncertainties of Knowledge. Philadelphia: Temple University Press. 2004: World-Systems Analysis: An Introduction. Durham, North Carolina: Duke University Press. 2004: Alternatives: The U.S. Confronts the World. Boulder, Colorado: Paradigm Press. 2006: European Universalism: The Rhetoric of Power. New York: New Press. Kaynakça Dış bağlantılar (İngilizce) Presentation of I. Wallersteins "Worldssystem Modell" Güncel gelişmeler hakkında onbeşgünde bir yayınlanan yorumları Festschrift for Immanuel Wallerstein - Part I Journal of World-Systems Research, Vol. VI, Number 2, Summer/Fall 2000 "Modern History Sourcebook: Summary of Wallerstein on World System Theory" Festschrift for Immanuel Wallerstein - Part II Journal of World-Systems Research, Vol. VI, Number 3, Fall/Winter 2000 Kültürel globalizm üzerine söyleşi (1999) videolar, metin ve resimler Introduction to Social Macrodynamics: Compact Macromodels of the World System Growth by Andrey Korotayev, Artemy Malkov, and Daria Khaltourina Wallersteins World-Systems Theory Video Birleşik Devletler çöküş dönemi ile karşı karşıya Université de Montréal'de 2006 güz döneminde verilen konferans (Fransızca) Kültürel Globalizm üzerine söyleşi (1999) videolar, metin ve resimler 1930 doğumlular 20. yüzyıl Amerikalı yazarları 21. yüzyıl Amerikalı yazarları Amerikalı sosyologlar Yahudi asıllı Amerikalılar Binghamton Üniversitesi öğretim üyeleri 2019 yılında ölenler
### Human: Bjarne Stroustrup hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Bjarne Stroustrup (; ; d. 30 Aralık 1950) C++ programlama dilini yaratması ve geliştirmesiyle bilinen Danimarkalı bir bilgisayar bilimcisidir. Columbia Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi ve Morgan Stanley'de Yönetici Direktör olarak çalışmaktadır. İlk yılları ve eğitimi Stroustrup, Danimarka'nın Aarhus şehrinde işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve üniversiteye kadar yerel okullarda okudu. 1975 yılında Aarhus Üniversitesi'nden Matematik ve Bilgisayar Bilimleri alanında yüksek lisans derecesi ile mezun oldu. 1979 yılında Cambridge Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri bölümünden David Wheeler danışmanlığında doktora derecesini aldı. Kariyeri Kariyerine 1979 yılında ABD'nin New Jersey eyaletindeki Bell Laboratuvarları Bilgisayar Bilimleri Araştırma Merkezi'nde başladı. Kuruluşundan 2002 yılına kadar AT&T Laboratuvarları'nın (Bell Labs) Büyük Ölçekli Programlama Araştırma bölümünün başkanlığını yaptı. 2002'den 2014'e kadar Texas A&M Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri bölümünde profesörlük ve Mühendislik Fakültesi'nde başkanlık yaptı. Ocak 2014'ten beri Morgan Stanley'in teknoloji bölümünde Yönetici Direktör ve Columbia Üniversitesi'nde Bilgisayar Bilimleri bölümünde misafir öğretim görevlisidir. Kitapları Kendisine ait veya beraber yazdığı kitaplar ve birçok yayınlar mevcuttur. Kitapların tümü toplamda 21 farklı dile çevrilmiştir. A Tour of C++ (1. ve 2. baskı) Programming: Principles and Practice Using C++ The C++ Programming Language (1., 2., 3. ve 4. baskı) The Design and Evolution of C++ The Annotated C++ Reference Manual. Kaynakça 1950 doğumlular Danimarkalı bilgisayar bilimcileri C++ Yaşayan insanlar Bell Labs bilim insanları Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Danimarkalı gurbetçiler
### Human: Web tarayıcısı hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Web tarayıcısı veya ağ tarayıcısı (İngilizce: web browser), kullanıcıların World Wide Web (WWW) üzerinde bulunan bilgi kaynaklarını edinmeye ve görüntülemeye yarayan yazılımların genel adıdır. WWW üzerindeki bilgi kaynakları web sayfası, resim, video veya başka içerik türü olabilir. Bu kaynaklarda yer alan hiperlinkler aracılığıyla kullanıcılar, web tarayıcılarını kullanarak ilgili kaynaklar arasında dolaşabilir. Web tarayıcılarının temel kullanım alanı World Wide Web'de gezinmek olsa da; özel ağlardaki web sunucuları tarafından sunulan bilgilere veya dosya sistemlerindeki dosyalara erişmek için de kullanılabilir. Günümüzün en gözde web tarayıcıları Firefox, Internet Explorer'ın yerini alan Edge, Safari, Opera ve Chrome'dur. Standart web tarayıcısı; metin veya çoklu ortam dosyalarını açabilir, kaydedebilir, HTML'den HTTP'ye tüm iletişim kurallarını ve standartları destekler, açılan sayfada aranan nesneyi bulabilir, sık kullanılanlar ve geçmiş listesi yapabilir, genel ağa dosya yükleme ve genel ağdan dosya indirme yapabilir, e-posta ve metin düzenleyicileriyle tümleşebilir. Linkleri (bağlantı) izleyebilir. Dosya sistemlerini okuyabilir, bağlayabilir, kaydedebilir. Çoklu ortam dosyalarını oynatabilir veya kaydedebilir, sayfanın çıktısını alabilir, çevrimdışı çalışabilir. Kullanıcı Arabirimi Önemli web tarayıcılarında ortak olarak bulunan kullanıcı arabirimleri bunlardır: Önceki ve ilerideki uğraşa gitmek için İleri ve Geri tuşları. Tarihçe, daha önce ziyaret edilen siteleri gösterir. Mevcut sayfayı yeniden yüklemek için Yenile butonu Uğraşıyı durdurmak için Dur butonu. Bazı tarayıcılarda dur butonuyla yenileme butonu birleşmiştir. Ana sayfaya dönmek için Home butonu İstenilen uğraşa girmek ve görüntülemek için Adres Çubuğu Bir arama motoruna bağlı olmak şartıyla Arama Çubuğu Uğraşının yüklenirken ilerlemesini ve aynı zamanda imleçle üzerine gelindiğinde URI bağlantıları görüntüleyen ve sayfa yakınlaştırma özelliği olan Durum Çubuğu Ayrıca önemli web tarayıcıları web sayfası içinde arama özelliklerine sahiptirler. Web tarayıcı modelleri Gecko tabanlı web tarayıcıları Mozilla Mozilla Firefox Netscape Galeon K-Meleon Camino Internet Explorer tabanlı web tarayıcıları Microsoft Edge (Yeni versiyon) Maxthon (Eski adı MyIE2) NetCaptor Crazy Browser NeoPlanet MSN Explorer Avant Browser Cibrowser KHTML tabanlı web tarayıcıları Konqueror ABrowse Phalanx Web Tarayıcısı OmniWeb (4.5 ve sonrası) Webkit Tabanlı web tarayıcıları Apple Safari Chromium Tabanlı web tarayıcıları Microsoft Edge Google Chrome (Yeni versiyon) Chromium Browser Diğer web tarayıcıları Opera Oregano Amaya iCab NetPositive OmniWeb Dillo IBrowse AWeb Voyager (web tarayıcısı) Espial Escape HotJava Arachne Off By One Emacs/W3 Grail SkyKruzer Metin tabanlı web tarayıcıları ELinks Lynx w3m Links Netrik Mobil web tarayıcıları Opera Mini Opera Mobile Apple Safari (iOS sürümü) Google Chrome Microsoft Edge Kaynakça Ayrıca bakınız Web Tarayıcılarının Zaman Çizelgesi Ağ tarayıcıları karşılaştırması İngiliz icatları
### Human: Mozilla Firefox hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Mozilla Firefox (veya kısaca Firefox), Mozilla Vakfı ve onun alt kuruluşu Mozilla Corporation tarafından geliştirilen, özgür ve açık kaynak kodlu bir web tarayıcısıdır. Firefox; Windows, macOS, Linux, Android ve iOS işletim sistemlerinde kullanabilir. Yazılımın Windows, macOS, Linux, Android sürümlerinde web sayfalarının oluşturulması için Gecko motoru kullanılır. Mozilla tarafından geliştirilen Gecko, mevcut ve planlanmış web standartlarıyla uyumludur. 2015'te çıkan iOS için Firefox uygulamasında ise Apple'ın getirdiği kısıtlamalar nedeniyle iOS'in bütünleşik WebKit motoru kullanılır. Firefox, 2002 yılında Mozilla Application Suite paketi yerine tek başına çalışan bir tarayıcıya sahip olmak isteyen Mozilla gönüllüleri tarafından "Phoenix" adıyla geliştirildi. Beta aşamasındayken bile Microsoft'un o zamanki piyasa lideri olan Internet Explorer 6 tarayıcısına kıyasla hız, güvenlik ve eklenti desteği açısından öne çıkarak popüler hale geldi. Firefox, 9 Kasım 2004'te yayımlandı, 9 ay içinde 60 milyon indirmeye ulaştı ve Internet Explorer'ın hakimiyetini tehdit eder hale geldi. Mozilla topluluğu, 1998'de AOL tarafından satın alınmadan önce Netscape çalışanları tarafından kurulmuştu. Bu nedenle kimilerince Firefox'un Netscape Navigator ruhunu taşıdığı ve onun ardılı olduğu kabul edilir. 2009 sonlarında Firefox'un pazar payı %32 ile zirveye çıktı ve Firefox 3.5 bir süreliğine dünyanın en popüler tarayıcısı oldu. Ardından Google Chrome'un yarattığı rekabetle birlikte Firefox'un pazar payı düştü. Ocak 2016 itibarıyla çeşitli istatistiklere göre Firefox'un masaüstü tarayıcıları arasındaki kullanım oranı %9 ile %16 arasında değişmekte, bu da onu en popüler ikinci tarayıcı yapmaktadır. Mozilla'ya göre Aralık 2014 itibarıyla dünya çapında yaklaşık 500 milyon Firefox kullanıcısı bulunmaktadır. , Firefox'un kullanım oranı StatCounter verilerine göre, %6,18 olarak kaydedildi. Firefox, Google Chrome (%63,32), Safari (%13,13) ve Microsoft Edge (%10,75) gibi masaüstü web tarayıcılarından sonra kullanım oranlarında dördüncü sırada yer almaktadır. Tüm platformlarda ise kullanım payı %2,94 olarak kaydedilmiştir. Tarihçe Firefox projesi, Mozilla projesinin deneysel bir dalı olarak Dave Hyatt, Joe Hewitt ve Blake Ross tarafından başlatıldı. Bu grup, Netscape’in sponsor olmasından kaynaklanan ticari gereksinimlerin, ayrıca özelliklerin geliştiriciler tarafından belirlenmesinin Mozilla tarayıcısına zarar verdiğini düşünüyordu. Mozilla Suite’in “fazlalıkları” olarak gördükleri şeyleri atmak için tek başına çalışan bir tarayıcı oluşturdular. Firefox adını alacak bu tarayıcının, ileride Mozilla Suite’in yerini almasını umuyorlardı. 3 Nisan 2003’te Mozilla Organizasyonu, o tarihten itibaren Mozilla Suite yerine Firefox ve Thunderbird’e odaklanacağını açıkladı. Mozilla Suite gönüllüleri ise SeaMonkey projesini oluşturdu ve 2005’te SeaMonkey, tamamen Mozilla Application Suite’in yerine geçti. Firefox projesi birkaç kez isim değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Projenin ilk adı Phoenix (Türkçesi: Zümrüdüanka) idi. Mitolojide yanarak öldükten sonra kendi küllerinden yeniden doğan bir kuş olan Zümrüdüanka’nın “külleri”, ilk “tarayıcı savaşlarında” Microsoft Internet Explorer tarafından öldürülen Netscape Navigator’ı temsil ediyordu. Ancak Phoenix markası Phoenix Technologies’e ait olduğu için bu addan vazgeçildi ve Firebird adında karar kılındı. Bu ad ise Firebird adını kullanan açık kaynaklı veritabanı yazılımı projesinin tepkisine neden oldu. Mozilla Vakfı, karışıklığı önlemek için tarayıcının Mozilla Firebird adını kullanacağını açıkladıysa da tartışmalar sürdü ve 9 Şubat 2004’te tarayıcının adı Mozilla Firefox olarak değiştirildi. Firefox, kızıl panda adlı hayvanın takma adıdır ve Firefox’un maskotu olarak da bu hayvan benimsenmiştir. 2016 yılında Mozilla, Firefox'un Gecko mimarisini ve diğer bileşenlerini iyileştirmeyi amaçlayan Quantum adlı bir proje duyurdu. Bu proje, tarayıcının performansını artırmayı, mimarisini modernleştirmeyi ve tarayıcıyı çoklu işlem modeline geçirmeyi hedefliyordu. Bu iyileştirmeler, Google Chrome'un payının azalması ve performansının gerilemeye başladığı şikayetlerinin ardından geldi. Ancak bu değişiklikler, Firefox için mevcut eklentilerin yeni sürümlerle uyumsuz hale getirilmesine neden oldu. Mevcut mimari yerine, Chrome ve diğer yeni tarayıcılara benzer olacak şekilde tasarlanmış yeni bir uzantı sistemi tercih edildi. Kasım 2017'de piyasaya sürülen Firefox 57, Quantum tabanını içeren ilk sürüm oldu ve bu nedenle Firefox Quantum olarak adlandırıldı. Mozilla'dan bir yetkili, Quantum'un tarayıcının 1.0 sürümünden bu yana yapılan "en büyük güncelleme" olduğunu belirtti. Mimarinin ilk sürümlerinde yanıt vermeyen ve çöken sayfalar, aynı işlem içinde yüklenen diğer sayfaları etkilemekteydi. Chrome her yüklenen sekme için ayrı işlemler kullanırken, bellek tüketimi ile performansı dengelemek için Firefox varsayılan olarak dört bölüm üzerine sekme görevlerini dağıtmaktadır. İşlem sayısı ayarlanabilir olduğu için performansı artırırken bellek kullanımını da arttırmaktadır, bu nedenle daha büyük RAM kapasitesine sahip bilgisayarlar için uygundur. 3 Mayıs 2019'da Mozilla sunucularındaki bir ara sertifikanın süresinin dolması, Firefox'un tüm tarayıcı eklentilerini (add-on'ları) otomatik olarak devre dışı bırakmasına ve kilitlemesine neden oldu. Mozilla, bu sorunun giderilmesine hemen sonra Mozilla Studies bileşenlerini kullanarak düzeltmeyi hedefledi. 13 Ocak 2022 tarihinde Firefox'un HTTP/3 uygulamasındaki bir sorun, bir kaç saat kesintiye yol açtı. Özellikler Firefox’un özellikleri arasında sekmeli gezinti, yazım denetimi, yazarken arama, canlı yer imleri, akıllı yer imleri, indirme yöneticisi ve coğrafi konuma duyarlı gezinti sayılabilir. Firefox’un bütünleşik arama sistemi varsayılan olarak çoğu ülkede Google’ı, Türkiye’de Yandex’i kullanır. Bunlara ek olarak Firefox, web geliştiricilerine yönelik Hata Konsolu ve DOM Denetçisi gibi birçok bütünleşik araç sunar. Pocket entegrasyonu sayesinde Firefox’ta okuma listesine eklenen sayfalar başka cihazlarda çevrimdışı olarak okunabilir. WebRTC teknolojisini kullanarak uyumlu sistemlerle görüntülü görüşme, ekran paylaşımı ve dosya paylaşımı yapmayı sağlayan Firefox Hello özelliği 2016’da tarayıcıdan kaldırılmıştır. Üçüncü şahıslar tarafından geliştirilen eklentiler aracılığıyla Firefox’a yeni işlevler eklenebilir. Firefox eklentileri, WebExtensions adlı HTML ve JavaScript API’ı aracılığıyla geliştirilir. Bu sistem, Google Chrome ve Microsoft Edge eklentileriyle büyük ölçüde uyumludur. Eski Firefox eklentileri XUL ve XPCOM API’ları ile geliştiriliyordu; ancak bu eklentiler yeni Firefox’un çok işlemli mimarisiyle uyumlu olmadıkları için Firefox 57’den itibaren “eski teknoloji eklentiler” adını almıştır ve artık desteklenmemektedir. Kullanıcılar, kendilerinin veya üçüncü şahısların geliştirdiği temaları yükleyerek Firefox’un görünümü de değiştirebilirler. Eklentiler ve temalar Firefox Eklentileri adlı web sitesi üzerinden yüklenir. Standartlar Firefox; HTML4 (ve HTML5’in neredeyse tamamı), XML, XHTML, MathML, SVG 2 (kısmi), CSS, ECMAScript (JavaScript), DOM, XSLT, XPath ve alfa saydamlık içeren APNG (hareketli PNG) görselleri gibi birçok web standardını destekler. Ayrıca WHATWG tarafından oluşturulan istemci taraflı depolama ve canvas elementi gibi standart önerilerini de destekler. Bu standartlar, Firefox’un Gecko adlı layout motoruna ve Spidermonkey adlı JavaScript motoruna entegre edilir. Firefox, Acid2 adlı standartlara uyumluluk testini 3.0 sürümünden beri geçmektedir. Mozilla, Firefox’un Acid3 testini geçmeyi hedeflemediğini; çünkü testin SVG yazı tipleri bölümünün eskidiğini onun yerini alan WOFF standardının tüm büyük tarayıcılar tarafından kabul edildiğini açıklamıştır. 2011'de SVG yazı tipi testleri Acid3 testinden çıkarmış, böylece Firefox 4 ve sonraki sürümleri testte 100 üzerinden 100 puan almaya başlamıştır. Firefox, kimlik avı ve zararlı yazılım koruması sunmak üzere Google’ın geliştirdiği Safe Browsing adlı özel bir protokolünü de destekler. Windows Vista ve sonraki Windows sürümlerinde, Firefox 38 ve sonraki sürümler HTML5 Encrypted Media Extensions (EME) ile korunan video içeriklerini oynayabilir. Bu amaçla kullanılan Adobe Primetime İçerik Çözme Modülü kapalı kaynaklı olduğu için Firefox onu bir “sandbox” ortamında çalıştırarak sisteme erişimini kısıtlar, ayrıca modüle her seferinde rastgele bir cihaz kimliği bildirerek kullanıcının bu modül aracılığıyla takip edilmesini önler. Firefox 47 sürümünden itibaren Windows ve macOS’te Google’ın Widevine İçerik Çözme Modülü de desteklenir. Böylece Netflix, Amazon Video, BluTV gibi servislerin şifrelenmiş HTML5 videoları izlenebilir. Yerelleştirme Firefox, en fazla dilde kullanılabilen web tarayıcısıdır. 2004’te çıkan ilk sürümü Türkçe dahil 28 dil ve lehçeyi destekliyordu. Günümüzde Firefox, 97 dil ve lehçede kullanılabilmektedir. Platform desteği Firefox'un masaüstü sürümü Windows, macOS ve Linux'ta kullanılabilir. Android için Firefox uygulaması yalnızca Android'de, iOS için Firefox uygulaması ise yalnızca iOS'te desteklenmektedir. Firefox kaynak kodu çeşitli işletim sistemler için derlenebilir ama yazılımın resmi sürümleri aşağıdaki sistemler için sunulmaktadır: Kullanımı Firefox'un kullanımı, kisişelleştirilmesi ve püf noktaları ile ilgili olarak Mozilla'nın resmi destek sayfası üzerinden geniş bilgi edinilebilir. Mozilla Firefox, farklı amaçlara yönelik binlerce eklenti desteğine sahiptir. Bu eklentilere https://addons.mozilla.org adresinden ulaşabilir. Bir sayfayı yenilemek için diğer tarayıcılarda olduğu gibi F5 tuşunu kullanabilir ancak bu, Firefox önbelleğini tamamen yenilemez. Sayfayı önbellekle (cache) beraber yenilmek için Ctrl + F5 kullanılmalıdır. Firefox'da adres çubuğundan girilerek ulaşılabilen gizli bazı sayfalar bulunmaktadır: about: — Firefox hakkında bilgi about:buildconfig — Kullanılan araçlar ve parametreler about:cache — Hafıza ve disk belleği hakkında bilgi about:cache?device=memory — Hafıza belleği bilgileri about:cache?device=disk — Disk belleği bilgileri about:config — Gelişmiş kullanıcı ayarları (prefs.js) için grafik arayüz about:credits — Mozilla Projesi'ne katkıda bulunanların listesi about:license — Lisans sözleşmesi about:logo — Logo about:performance — Tarayıcı görev yöneticisi about:plugins — Kurulmuş yan uygulamalar ve bunlar hakkında bilgiler about:mozilla — Mozilla Kitabından özlü sözler about:robots — Robotlar hakkında ayrıntılı bilgiler about:protections — Engellenen izleyiciler hakkında bilgiler Markalaşma ve logo "Mozilla Firefox" adı, Mozilla'nın tescilli bir ticari markasıdır; resmi Firefox logosu ile birlikte, belirli koşullar altında kullanılabilir. Resmi ikili dosyaları değiştirilmemiş biçimde yeniden dağıtan herkes, Firefox adını ve markasını bu dağıtım için kullanabilir, ancak temel kaynak kodunu değiştiren dağıtımlara kısıtlamalar getirilmiştir. "Firefox" adı, kızıl panda lakabından türetilmiştir. Mozilla, Firefox logosu dosyalarını açık kaynak lisansları altına koymuştur, ancak ticaret markası yasalarının uygulandığı bağlamlarda değiştirilmiş veya benzer logoların görüntülenmesine izin verilmeyen ticaret markası yönergelerine sahiptir. Mozilla Vakfı'nın niyetleri konusunda, bazı açık kaynak dağıtımlarının "Firefox" ticaret markasını kullanmalarını engelleme konusunda bazı tartışmalar yaşanmıştır. Açık kaynak tarayıcılar, "kitlesel pazar hakimiyeti yerine pazarda daha fazla seçenek ve yenilik sağlar." Mozilla Vakfı Başkanı Mitchell Baker, 2007'de verdiği bir röportajda, dağıtımların kaynak kodunu değiştirmedikleri sürece Firefox ticaret markasını özgürce kullanabileceklerini ve Mozilla Vakfı'nın tek endişesinin kullanıcıların "Firefox" kullanırken tutarlı bir deneyim elde etmeleri olduğunu açıklamıştır. Kodların resmi marka ve isim kullanmadan dağıtılmasına izin vermek için Firefox derleme sistemi içinde bir "marka anahtarı" bulunmaktadır. Bu anahtar, genellikle gelecekteki Firefox sürümlerinin alfa sürümleri için kullanılır ve kodun resmi logo ve isim olmadan derlenmesine izin verir; bu da Firefox ticaret markasıyla ilgili kısıtlamalar olmadan üretilmiş türev bir çalışmanın ortaya çıkmasına olanak tanır. Markasız derlemede, ticari markalı logo ve isim, serbestçe dağıtılabilir genel bir dünya logosu ve değiştirilmiş sürümün kaynak aldığı sürüm serisinin adıyla değiştirilir. "Firefox" adı altında değiştirilmiş sürümlerin dağıtılması, temel kodda yapılan değişikliklerin Mozilla tarafından açıkça onaylanmasını ve resmi marka kullanımını gerektiriyordu. Örneğin, resmi logo kullanmadan "Firefox" adını kullanmak izin verilmezdi. Debian projesi, 2006'da resmi Firefox logosunu kullanmayı bırakma kararı aldığında (çünkü o dönemde Mozilla'nın telif hakkı kısıtlamaları Debian'ın kurallarıyla uyumsuzdu), Mozilla Vakfı temsilcisinden bu durumun kabul edilemez olduğu ve yayınlanan ticaret markası kurallarına uymaları veya dağıtımlarında "Firefox" adını kullanmayı bırakmaları istendi. Debian, değiştirilmiş Firefox sürümünü "Iceweasel" olarak markalamaya geçti (ancak 2016'da Firefox'a geri döndü). GNU IceCat, GNU Projesi tarafından dağıtılan başka bir türetilmiş Firefox sürümüdür ve kendi markalamasını sürdürmektedir. Görsel kimlik Firefox simgesi, Firefox yazılımının resmi Mozilla sürümünü ve resmi dağıtım ortaklarının sürümlerini belirtmek için kullanılan bir ticari markadır. Bu nedenle, Firefox'un değiştirilmiş sürümlerini dağıtan yazılım dağıtıcıları simgeyi kullanmaz. Firefox'un erken Firebird ve Phoenix sürümleri, birçok diğer profesyonel yazılım paketiyle karşılaştırıldığında makul görsel tasarımlara sahip olarak kabul edildi, ancak birçok profesyonel yazılım paketine kıyasla yetersiz kaldı. Ekim 2003'te, profesyonel arayüz tasarımcısı Steven Garrity, Mozilla'nın görsel kimliği ile ilgili olduğunu düşündüğü her şeyi kapsayan bir makale yazdı. Kısa bir süre sonra Mozilla Vakfı, Garrity'yi yeni görsel kimlik ekibinin başına getirdi. Şubat 2004'te Firefox 0.8'in piyasaya sürülmesi, yeni markalaşma çabalarının başlamasını gördü. Bu, Mozilla ile uzun süredir ilişkisi olan web geliştiricileri grubu silverorange tarafından yapılan yeni simge tasarımları içeriyordu. Son tasarımlar, Camino üzerinde çalışmış olan Jon Hicks tarafından yapıldı. Logo daha sonra gözden geçirildi ve güncellendi ve büyütüldüğünde bulunan birkaç kusur düzeltildi. Logoda gösterilen hayvan, stilize edilmiş bir tilkidir, ancak "firefox" genellikle kızıl panda için yaygın bir isimdir. Hicks'e göre panda, "gerçekten doğru imgeleri çağrıştırmadı" ve geniş bir şekilde tanınmadı. Haziran 2019'da Mozilla, Firefox logosunu yeniden tasarlanmış bir şekilde tanıttı ve bu değişiklik resmi olarak sürüm 70'te uygulandı. Yeni logo, Firefox etrafında bir marka sistemi oluşturma çabasının bir parçasıdır ve artık Firefox markası altında tanıtılan eşleştirme uygulamaları ve hizmetleri için bir paket olarak sunulmaktadır. Pazar payı Firefox 1.0 sürümü 9 Kasım 2004 tarihinde piyasaya sürüldüğünden beri indirme oranları artarak devam etmektedir. Temmuz 2009 itibarıyla Firefox bir milyardan fazla kez indirilmiştir. Bu sayı, yazılım güncellemeleri yoluyla yapılan indirmeleri veya üçüncü taraf web sitelerinden yapılanları içermez. Bu, bir kullanıcı sayısını temsil etmez, çünkü bir indirme birçok makineye yüklenebilir, bir kişi yazılımı birden fazla kez indirebilir veya yazılım üçüncü bir taraftan temin edilebilir. Temmuz 2010'da IBM, tüm çalışanlarından (yaklaşık 400,000 kişi) varsayılan tarayıcı olarak Firefox kullanmalarını istedi. Firefox, Kasım 2011'e kadar en çok kullanılan ikinci web tarayıcısıydı, ancak bu tarihten itibaren Google Chrome tarafından geçildi. Mozilla'ya göre, Firefox Ekim 2012 itibarıyla 450 milyondan fazla kullanıcıya sahipti. 2023 yılının başlarına kadar, Firefox dünya genelinde tüm platformlarda kullanılan web tarayıcıları arasında kullanım payı açısından dördüncü sıradaydı ve masaüstü tarayıcılarda dördüncü sırada yer alıyordu, kullanım payı ise %2.77'ydi.Mozilla'nın Firefox Halka Açık Veri raporuna göre, Masaüstü istemcilerinin aylık aktif kullanıcı sayısı 2017 yılında yaklaşık olarak 310 milyondan 2023 yılında 200 milyona düşmüştür. Ekim 2020'den itibaren Firefox'un masaüstü pazar payı, eskiden en popüler olduğu ülkelerde düşmeye başladı. Eritre'de, Ekim 2020'de %50 olan pazar payı, Eylül 2021'de %9.32'ye düşmüştür. Küba'da ise, Eylül 2020'de %54.36 olan pazar payı, Eylül 2021'de %38.42'ye düşmüştür. Kazandığı ödüller ve başarılar 2004 Forbes.com Firefox'u en iyi tarayıcı ilân etti. 2005 PC World Product of the Year ve 100 Best Products of 2005 CNET Editörün seçimi UK Usability Professionals' Association Best Software Award PC Magazine Editörün seçimi ödülü. 2006 CNET Editörün seçimi PC World's 100 Best Products of 2006 2007 Webware Webware 100 winner PC World 100 Best Products of 2007 2008 CNET, Safari, Chrome, Firefox ve Internet Explorer'ı karşılaştırdı; performans, güvenlik ve özellikleri ile Firefox en iyi tarayıcı seçildi. PC Magazine Editörün seçimi PC World, 100 Best Products of 2008 Webware 100 winner 2009 LinuxQuestions.org Members Choice Awards 2010 CNET Top 10 Mac Downloads 2011 CNET Editörün seçimi 2012 Şubat ayında Tom's Hardware Safari 5.1.2, Google Chrome 17, Mozilla Firefox 10, Opera 11.61 ve Internet Explorer 9'u hem Ubuntu 11.10 hem de Windows 7'de karşılaştırdı. Firefox, Windows üzerindeki en başarılı tarayıcı seçildi. Gelişmeler Mozilla Firefox, 3.0 sürümü için bir rekor denemesi yaptı. Guiness rekoru denemesi 8 milyonu aşan indirmeyle başarılı oldu. 17 Haziran 2008'deki İndirme Günü ile ilk 24 saat içinde 8 milyondan fazla indirilme sayısına ulaşan Firefox bununla bir günde en çok indirilen yazılım unvanının sahibi oldu. Tom's Hardware sitesinin Haziran 2013'te gerçekleştirdiği testlerde Firefox'un 22. sürümü, pazardaki popüler tarayıcılar arasında "en hızlı tarayıcı" ve "en başarılı tarayıcı" unvanını ele geçirdi. Firefox'un Ağustos 2013'te çıkan mobil sürümüyle mobil tarayıcıya Türkçe dil seçeneği eklendi. Firefox'un 31. sürümü PC Mag tarafından yapılan 21 Ağustos 2014'te değerlendirmede Internet Explorer, Google Chrome ve Apple Safari'yi geride bırakarak 1. sırada tamamladı. Ayrıca bakınız Mozilla Firefox OS Mozilla Thunderbird Özgür yazılım Servo (yazılım) Dış bağlantılar Mozilla resmî sitesi Firefox eklentileri Mozilla Türkiye Mozilla Geliştirici Ağı Kaynakça Ayrıca bakınız Android için Firefox Özgür FTP istemcileri 2002 yazılımları Ücretsiz çapraz platform yazılımları Özgür çokdilli yazılımlar C++ ile programlanmış ücretsiz yazılımlar Gecko tabanlı yazılımlar Gopher istemcileri İnternet tarihi RSS okuyucu Mac OS X web tarayıcıları POSIX web tarayıcıları XUL kullanan yazılımlar Mozilla Kamu Lisansı kullanan yazılımlar Linux web tarayıcıları Windows web tarayıcıları OS/2 web tarayıcıları AmigaOS web tarayıcıları Özgür web tarayıcıları
### Human: E-posta hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: e-posta ya da e-mail, İnternet üzerinden gönderilen dijital mektup. Elektronik posta kavramının kısma adıdır. Görsel olarak kâğıt bir mektup ile aralarında büyük bir ayrım yoktur. e-postalara resim, müzik, video gibi her türlü dosya türü eklenebilir ve diğer alıcının bilgisayarına aktarılabilir. Her gün dünyada milyarlarca e-posta gönderilmektedir. Ucuzluğu ve kolaylığı nedeniyle kâğıt mektuplardan daha yaygın olarak kullanılmaktadır ancak güvenilirliğinin yetersizliği nedeniyle resmî işlerde kullanımı oldukça kısıtlıdır. e-posta hesapları, bu hizmeti veren çeşitli sitelerden ücretsiz veya belirli bir ücret karşılığında açılabilir. e-posta adresleri; kullanıcı adı, adres imi, hesabın oluşturulduğu sitenin e-posta sunucusunun adı, nokta (.) ve site uzantısının aralık bırakılmadan yazılması ile oluşur. Örneğin: vikipedist@vikipedi.org. "@" işareti (kuyruklu a) ise "vikipedi.org adlı yerde" demektir. Örneğin vikipedi.org'da olan birisi Ağ sayfasıyla ve özel ileti programları (Microsoft Outlook, Thunderbird, vs.) ile çeşitli protokollerle (IMAP, POP3, vs.) iletiye ulaşılır. Bileşenleri Gönderen ya da Kimden (İng. ): İletiyi gönderenin adresi (İng. ) ve adı. Burada otomatik olarak kişinin adı olarak gözükse de başka kişinin adı ile de gönderim yapmak mümkündür. Alıcı ya da kime (İng. ): İletiyi alanın adresi ve adı. İletinin kime yolladığını gösterir. İleti adresinin arasına "," virgül koyarak birden fazla kişiye yollamak olanaklıdır. Eğer adresiniz gozükmüyorsa, Bcc ile gizlenmiş olabilir. Konu (İng. ): İletiyi özetleyen başlık, genelde daha sonradan anımsanmakta ve iletileri ayırmakta yardımcı olur. Etik olarak yazılması önerilir. Tarih (İng. ): İleti gönderildiğindeki yerel tarih ve saat. Genelde yollayan sunucu veya ileti programı bu saati otomatik olarak ekler. Bazen saat ve gün ayarı bozuk olarak yeni bir ileti, eskiymiş gibi gözükebilir. İleti gövdesi (İng. ): Burada iletinin kendisi ve genel olarak kullanıcı imzası yer alır. Karbon kopya "Kk" (İng. , , yani eskiden daktilolarda karbon kâğıdıyla yapılan çoğaltmaya atfen): Aslen gönderilen kişiye ek olarak iletinin başka alıcılara gönderilmesini sağlar. İleti buraya yazılan kişilere doğrudan hitap etmemektedir, ileti bu kişilere bilgilendirme amacı ile yollanmıştır. Gizli karbon kopya "Gkk" (İng. , ): Kapalı Karbon Kopya olarak da bilinir. Buraya yazılan alıcılar iletide gözükmez. Etik olarak birçok kişiye gönderilen gayriresmî iletiler için bu alanın kullanılması uygun düşer. Bu tür alıcı gizleme yığın iletiye (İng. ) karşı da koruma sağlar. Yanıtla (İng. ): Belli bir adresten gelen iletiyi yanıtlamak icin kullanılır. Alıcı kısmına otomatik olarak ileti yollayanın adresi alınır. En çok kullanılan fonksiyonlardan biridir. Herkesi yanıtla (İng. ): Yanıtlanan iletiyi, gelen iletinin ve kısmında yazılmış olan tüm adreslere yollamak için kullanılır. En çok suistimal edilen fonksiyonlardan biridir. Genelde tüm adreslere açık olarak ve gereksiz adresler gider. Bilgisayara giren virüslerin kullandığı düzeneklerdendir. Yönlendirme (İng. ()): Gelen bir iletinin bir başka adrese yönlendirilmesini sağlar. Ek (İng. ): Yazıya ek olarak yollanan dosyalardır. Dosyalar eklenmeden önce Base64 yöntemiyle kodlanırlar. Ses, resim, video, yazı başta olmak üzere birçok değişik formatta dosya eklenebilir. Virüslerin başlıca yayılma yollarından biridir. Bilinmeyen dosya eklerinin açılması önerilmez. Sorunlar e-posta ile iletişimde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri istenmeyen toplu e-postalar yani yığın iletilerdir. Bunun dışında zararlı programcıkların (virüs vs.) yayılması ve kişisel bilgilerin çalınması tehlikesi de vardır. Ayrıca bakınız e-posta programı Kaynakça Amerika Birleşik Devletleri icatları
### Human: Pascal (programlama dili) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Pascal (Paskal okunur) bilgisayar programlama dili pek çok öğrenciye bilgisayar programlamayı öğreten ve çeşitli versiyonları bugün hâlâ yaygın olarak kullanılmaya devam eden en önemli programlama dillerinden biridir. İlk Macintosh işletim sisteminin çoğu ve TeX Pascal ile yazılmıştır. Bilgisayar bilimcisi Niklaus Wirth Pascal'ı 1970'te yapısal programlamayı derleyiciler için daha kolay işlenir hale getirebilmek amacıyla geliştirmiştir. Adını matematikçi ve düşünür Blaise Pascal'dan alan Pascal, Algol programlama dilinden türemiştir. Wirth, Pascal'dan başka Modula-2 ve Oberon programlama dillerini de geliştirmiştir. Bu diller Pascal'a benzerler ve ayrıca nesneye yönelik programlamayı da desteklerler. Temel sözdizimi Bir dilin sözdizimine örnek olarak yaygın biçimde bir "Merhaba dünya" programı gösterilir. Aşağıda Pascal ile yazılmış bir "Merhaba dünya" programı görebilirsiniz: program MerhabaDunya(output); uses crt; begin Write('Merhaba Dünya!'); end. Pascal'da tüm programlar "Program" anahtar sözcüğü ile başlar ve ardından "Begin" / "End" anahtar sözcükleri ile sınırlanan bir blok gelir. Pascal dilinde harflerin büyüklüğü-küçüklüğü önemli değildir. İfadeler noktalı virgül ile ayrılır ve programlar bir nokta ile bitirilir. Bazı derleyiciler için "Program" satırı zorunlu değildir. Orijinal halinde Pascal, tümüyle prosedürel bir dildir ve programlar if, while, for ve benzeri yapılardan oluşur. Pascal ve C Pascal ve C dilleri yaklaşık aynı zamanlarda geliştirilmişlerdir ve aralarında önemli benzerlikler vardır. Orijinal Pascal ile C'nin ikisi de yapısal programlama fikrini gerçekleştiren küçük ve prosedürel dillerdir. İkisinde de dinamik bellek ayırma ve işaretçi işleme (İng. pointer manipulation) mümkündür. Ancak, bu iki dil dışarıdan bakıldığında farklı görünürler (C programları genelde Pascal programlarından kısadır). Tartışma yaratan farklılıklardan bir tanesi, Pascal'ın atama için := ve karşılaştırma için = imlerini kullanmasıdır. Matematikte = imi her iki amaç için de kullanıldığından, programcılar bazen yanlışlıkla Pascal'da :=, C'de ise == kastedildiği halde daha kısa olan = imini kullanırlar. C'nin tasarımcıları atama işleminin karşılaştırma işleminden daha sık kullanıldığını, dolayısıyla kısa olan imin atama işlemi için kullanılması gerektiğini savunurlar. Pascal'ın savunucuları ise, yanlışlıkla atama yapmanın yanlışlıkla karşılaştırma yapmaktan çok daha tehlikeli olduğunu savunurlar. Bu savunma, eğer, C'de olduğu gibi, bir if ifadesi içinde atama yapılabiliyorsa, kesinlikle doğrudur. Bu tartışma, iki dilin tasarım mantıkları arasındaki farka işaret eder. Pascal, en azından kısmi olarak, bir eğitim dili olarak tasarlanmıştır. Yanlışlıklara yol açabilecek sözdizimi yapılarından kaçınılmış, sözdiziminin anlaşılması kolay olmasına dikkat edilmiştir. C'nin tasarımcıları ise dili programların kısa olması için tasarlamışlardır. Bu iki dil arasındanki başka bir fark da, Pascal'ın "strongly typed" olmasıdır. Yani, bir değişken kullanılmadan önce belirli bir tipe sahip olmak üzere tanımlanmalıdır ve farklı tiplerden iki değişken birbirlerine atanamazlar. Bu sınırlama pek çok programlama yanlışını önler. C'nin tersine, Pascal'da iç içe fonksiyon tanımlamak mümkündür. Orijinal Pascal'da program parçaları ayrı ayrı derlenemezler ve derleme anında boyutu bilinmeyen diziler kullanmak mümkün değildir. Ancak bu sınırlamalar, Pascal'ın bazı versiyonlarında kaldırılmıştır. pascal biraz zor ama çözüldüğü zaman zevkli bir hale gelir.. Turbo pascal gibi programlar özellikle 'C' olup oyunlarda önde gelen programlardır. Pascal derleyicileri İlk Pascal derleyicileri (örneğin kendisi de Pascal ile yazılmış olan UCSD p-System derleyicisi) Pascal programlarını makineden bağımsız p-Code'a çevirmek üzere tasarlanmışlardı. Bu kod, sonradan her sistem için ayrı bir program tarafından yorumlanıyordu. Sonuç olarak, yalnızca küçük yorumlayıcı kısım diğer mimarilere taşınmak (port edilmek) zorundaydı. 1980'lerde Anders Hejlsberg Nascom-2 için Blue Label Pascal derleyicisini yazdı. Daha sonra Borland'da çalışmaya başlayan Hejlsberg, burada derleyicisini IBM PC için baştan yazıp, adını Turbo Pascal koydu. Borland, Turbo Pascal'ı Hejlsberg'in Blue Label'ı sattığı fiyattan çok daha ucuza, 49 dolara sattı. Ucuza elde edilebilen Borland derleyicisinin 1980'lerin sonunda IBM PC üzerinde yoğunlaşmaya başlayan Pascal topluluğunda büyük etkisi oldu. BASIC yerine yapısal bir programlama dili arayan pek çok PC amatörü Turbo Pascal'ı kullanmaya başladı. Yalnızca bir mimaride çalışan Turbo Pascal, programları doğrudan Intel 8088 makine diline çeviriyordu, dolayısıyla yorumlama kullanan yaklaşımdan daha hızlı idi. Super Pascal, dile nümerik olmayan etiketler ve bir return ifadesi ekledi. 1990'larda değişik mimariler için işletilebilir kod üretebilen derleyiciler kullanılmaya başlandığında Pascal programları pek çok makine diline kolayca derlenebilir hale geldiler. Borland, Turbo Pascal'a 5.5 versiyonunda nesneye yönelim ekledi. Borland daha sonra daha geniş bir nesneye yönelim desteği istediğine karar verip, Apple'ın önerdiği (hala bir standart olmayan) Object Pascal taslağını kullanarak Delphi'yi geliştirmeye başladı. Borland da başta bu dili Delphi'de Object Pascal olarak adlandırdıysa da, sonradan dilin adını da Delphi olarak değiştirdi. Pascal'ın bu 'lehçesini' destekleyen başka derleyiciler de vardır. Herkesin kullanımına açık derleyiciler Herkesin kullanımına açık bazı Pascal derleyicileri aşağıda sıralanmıştır: P4 derleyicisi: Pascal kullanılarak yazılan (UCSD p-System dahil olmak üzere) pek çok Pascal derleyicisinin temeli olan derleyici. FreePascal da Pascal kullanılarak yazılmıştır (ve kendi kendini derleyebilir). FreePascal, kullanışlı ve güçlü bir derleyici olarak tasarlanmıştır ve eski uygulamaları derlemek için kullanılabileceği gibi, yeni uygulamalar yazmak için de geliştirilmiştir. Lazarus Geçmişteki eleştiriler 1980'lerde ve 1990'ların başındaki kadar olmasa da hâlâ popüler olan Pascal, yine de "ciddi" programlama için uygun olmadığı ve yalnızca eğitim için kullanılabileceği savıyla eleştirilmiştir. C'nin yaratıcılarından olan Brian Kernighan, 1981'de yazdığı makalesi Why Pascal Is Not My Favorite Programming Language (Pascal Niçin Benim En Sevdiğim Dil Değildir) ile bu eleştirileri özetlemiştir. Öte yandan, 1980'lerde Apple Lisa ve Macintosh gibi büyük projeler Pascal'a dayanıyorlardı. Aradan geçen zaman içinde, Pascal gelişmeyi sürdürmüş ve bu sayede Kernighan'ın eleştirileri artık modern Pascal versiyonları için geçerli olmaktan çıkmıştır. Yeterli bilgiye sahip olmayan pek çok kimse bugün hâlâ bu eleştirilerin geçerli olduğunu düşünmektedir. Pascal üzerindeki bu haksız damga, bugün Pascal'ın önündeki en büyük sorunlardan biridir. Pascal Yordamsal programlama dilleri Yapısal programlama dilleri
### Human: 16 Haziran hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1815 - Napolyon'un son zaferi Ligny Meydan Muharebesi, ünlü Waterloo Savaşı'ndan iki gün önce gerçekleşti. 1903 - Ford Motor Şirketi kuruldu. 1903 - Pepsi Cola Şirketi, markasını ve amblemini tescil ettirdi. 1919 - Merzifon isyanı. 1919 - Yörük Ali Efe, Yunan müfrezesini imha etti. 1920 - Yara bandı, Earle Dickson tarafından icat edildi. 1924 - Trabzon'da "Yeni Yol" isimli günlük gazetenin çıkmaya başlaması. 1932 - Almanya'da yarı askeri Nazi örgütleri SA ve SS üzerindeki Hükûmet yasağı kaldırıldı. 1938 - Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kuruldu. Spor artık devlet denetiminde. 1940 - Henri Philippe Pétain, Alman işgalinin ardından Fransa Başbakanı oldu. 1940 - Litvanya'da komünist yönetim kuruldu. 1949 - Devlet Tiyatro ve Operası Kuruluş Yasası yürürlüğe girdi ve Muhsin Ertuğrul Genel Müdür olarak atandı. 1950 - TBMM, Türkçeleştirilmiş ezanın eskiden olduğu gibi Arapça okunmasına dair kanunu kabul etti. 1952 - Osmanlı hanedanı kadınlarına Türkiye'ye dönme izni çıktı. 1960 - Yassıada'da tutuklu bulunan eski Başbakan Adnan Menderes sinir krizi geçirdi ve revire kaldırıldı. 1961 - İlk Türk Otomobili Projesi "Devrim Otomobili" için çalışmalara başlandı. 1961 - Rus balet Rudolf Nureyev Batı'ya iltica etti. 1963 - Vostok 6 ile dünya yörüngesine fırlatılan Rus kozmonot Valentina Tereşkova, uzaya seyahat eden ilk kadın oldu. 1964 - Amerikalı siyahi hakları önderi Martin Luther King, Nobel Barış Ödülü'nü kazandı. 1967 - İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ve eşi Şahbanu Farah Pehlevi Türkiye'ye geldi. 1968 - Sırrı Acar, Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda şampiyon oldu. 1970 - 15 Haziran'da işçiler, İzmit Gebze'den İstanbul'a doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Yürüyüş sırasında geçilen yerlerdeki işçilerin de katılımıyla, 15-16 Haziran işçi direnişi olarak adlandırılan bu olaylar, 5 kişinin ölmesi ve İstanbul ve Kocaeli'de sıkıyönetim ilan edilmesi ile sona erdi. 1973 - TRT - MEB ortaklığıyla hazırlanan, Üniversite Giriş Sınavı Hazırlık Kursları televizyondan yayınlanmaya başlandı. 1976 - Güney Afrika'da siyahların yaşadığı Soweto kasabasında, Afrikaans dilinde eğitimi protesto eden öğrencilerin üzerine ateş açan Güney Afrika Polis'i, 600 öğrenciyi öldürdü. 1983 - Yuri Andropov, SSCB Başbakanı oldu. 1987 - Türkiye'yi ziyaret eden İran Başbakanı Mir Hüseyin Musavi'nin, Anıtkabir'i ziyaret etmemesi tepkiyle karşılandı. Erdal İnönü, Başbakanlık önüne siyah çelenk bıraktı. 1988 - Mehmet Ali Birand'ın "İşte PKK, işte Apo" başlıklı röportajı nedeniyle, Milliyet gazetesi toplatıldı. 1991 - Başbakan Yıldırım Akbulut istifasını, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a verdi. 1994 - Amasya Kütüphanesi'nden çalınan tarihi Kuran, Ayşegül Tecimer'in yalısının bahçesinde bulundu. 1994 - Anayasa Mahkemesi, Demokrasi Partisi'nin (DEP) kapatılmasına ve bu Parti'nin üyesi olan, 5'i ceza evindeki 13 Milletvekili'nin üyeliğinin sona ermesine karar verdi. 2000 - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, "Devlet Şeref Madalyası" verildi. 2002 - İstanbul Boğazı’nda “Modisk” adlı nehir tipi Rus gemisi ile "Aqua-2" isimli bir yolcu teknesi çarpıştı. Batan teknede kaybolan 4 yolcudan 2’sinin cesedi bulundu. 2007 - Hint asıllı Amerikalı astronot Sunita Williams, uzayda en uzun süre kalan kadın astronot unvanının sahibi oldu. 2013 - Gezi Parkı protestolarında, Berkin Elvan gaz kapsülüyle vuruldu. Aylarca komada kalan Berkin, 11 Mart 2014'te hayatını kaybetti. 2015 - 5 Seconds of Summer'da gitarist olan Michael Clifford, Londra'daki konser sırasında görsel amaçlı konulan fişekler yüzünden saçları yandı ve hafif bir şekilde yaralandı. Doğumlar 1139 - Konoe, Japonya'nın geleneksel veraset düzenine göre 76. imparatorudur (ö. 1155) 1313 - Giovanni Boccaccio, İtalyan yazar ve şair (ö. 1375) 1583 - Axel Oxenstierna, İsveçli bir devlet adamı (ö. 1654) 1613 - John Cleveland, İngiliz şair (ö. 1658) 1633 - Jean de Thévenot, Fransız Doğu gezgini (ö. 1667) 1723 - Adam Smith, İskoç filozof ve ekonomist (ö. 1790) 1752 - Salavat Yulayev, Başkurtistan istiklal savaşcısı ve şairidir (ö. 1800) 1786 - Anne Elizabeth Baker, İngiltere'de yaşamış olan filolog, tarihçi ve illüstratör (ö. 1861) 1793 - Diego Portales, Şilili siyasetçi (ö. 1837) 1801 - Julius Plücker, Alman fizikçi, matematikçi ve akademisyendir (ö. 1868) 1813 - Otto Jahn, Alman arkeolog (ö. 1869) 1829 - Geronimo, Apaçi reisi (ö. 1909) 1858 - John Peter Russell, Avustralyalı ressam (ö. 1930) 1858 - V. Gustav, İsveç Kralı (ö. 1950) 1866 - Germanos Karavangelis, Yunan din adamı (ö. 1935) 1882 - Muhammed Musaddık, İranlı siyasetçi (ö. 1967) 1888 - Alexander Friedman, Rus fiziksel evren bilimci ve matematikçi (ö. 1925) 1890 - Stan Laurel, Amerikalı komedyen aktör (Laurel ve Hardy ikilisinden) (ö. 1965) 1897 - Georg Wittig, Alman kimyager ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 1987) 1902 - Barbara McClintock, 1983 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi Amerikalı bilim insanı (ö. 1992) 1902 - George Gaylord Simpson, Amerikalı bir taşılbilimci (ö. 1984) 1907 - Jack Albertson, Amerikalı aktör, komedyen, dansçı ve şarkıcı (ö. 1981) 1915 - John Wilder Tukey, Amerikalı istatistikçi (ö. 2000) 1917 - Fedon Gizikis, Yunan generaldir (ö. 1999) 1917 - Katharine Graham, Amerikalı bir yayıncıydı (ö. 2001) 1920 - John Howard Griffin, Amerikalı fotoğraf sanatçısı (ö. 1980) 1920 - Raymond Lemieux, Kanadalı organik kimyager (ö. 2000) 1920 - José Portillo, bir Meksikalı avukat ve politikacıydı (ö. 2004) 1926 - Efraín Ríos Montt, Guatemalalı asker ve siyasetçi (ö. 2018) 1926 - Gu Fangzhou, Çinli tıp bilimcisi (ö. 2019) 1927 - Ariano Suassuna, Brezilyalı oyun yazarı, romancı, denemeci, şair, öğretmen, avukat ve öğretim görevlisi (ö. 2014) 1928 - Annie Cordy, Belçikalı oyuncu ve şarkıcı (ö. 2020) 1928 - Ernst Stankovski, Avusturyalı aktör 1929 - Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Kuveyt emiri (ö. 2020) 1930 - Vilmos Zsigmond, Macar-Amerikalı sinematograf ve En İyi Sinematografi Akademi Ödülü sahibi (ö. 2016) 1934 - Eileen Atkins, İngiliz oyuncu ve senaristtir 1937 - Simeon Sakskoburggotski, 1943-1946 yıllarında Bulgaristan çarı 1937 - Erich Wolf Segal, Amerikalı yazar, senarist ve eğitimci (ö. 2010) 1938 - Joyce Carol Oates, Amerikalı yazar 1942 - Walter Schwimmer, Avusturyalı siyasetçi ve diplomat 1943 - Raymond Ramazani Baya, Demokratik Kongolu siyasetçi ve eski bakan (ö. 2019) 1944 - Henri Richelet, Fransız ressam (ö. 2020) 1946 - John Astor, İngiliz iş insanı ve siyasetçidir 1946 - Tom Harrell, Amerikalı caz trompetçisi ve kompozitörüdür 1946 - Esen Püsküllü, Türk sinema oyuncusu 1949 - Fatma Belgen, Türk sinema ve dizi oyuncusu 1952 - Yıldırım Öcek, Türk tiyatro ve televizyon oyuncusu (ö. 2018) 1952 - Yorgo Papandreu, Yunan siyasetçi 1952 - Alexander Zaitsev, Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu Sovyet buz patenci 1953 - Daniel Cohen, Fransız ekonomist ve akademisyen (ö. 2023) 1954 - Jeffrey Ashby, Emekli Amerikan denizci ve astronot 1955 - Laurie Metcalf, Amerikalı oyuncu ve seslendirme sanatçısı 1955 - Giuliana Salce, İtalyan yürüyüşçü 1956 - II. Mesrob Mutafyan, Ermeni din adamı ve Türkiye Ermenileri'nin 84'üncü patriğiydi (ö. 2019) 1959 - Abraham Løkin Hansen, Faroeli futbolcu ve teknik direktör 1960 - Tuğrul Asi Balkar, Türk şair 1961 - Can Dündar, Türk araştırmacı gazeteci ve yazar 1962 - Arnold Vosloo, Güney Afrikalı aktör 1963 - Sandman, Amerikalı profesyonel güreşçi 1964 - Martin Feifel, Alman oyuncu 1966 - Jan Železný, Çek cirit atıcı 1967 - Jürgen Klopp, Alman eski futbolcu ve futbol antrenörü 1969 - Bénabar, Fransız şarkıcı, söz yazarı ve besteci 1970 - Phil Mickelson, Amerikalı golfçü 1971 - Tupac Shakur, Amerikalı rap müzik sanatçısı, şair ve senarist (ö. 1996) 1972 - John Cho, Kore doğumlu Amerikalı oyuncu ve müzisyen 1972 - Andy Weir, Amerikalı roman yazarı ve yazılımcı 1973 - Balçiçek İlter, Türk TV sunucusu ve gazeteci 1973 - Federica Mogherini, İtalyan merkez sol siyasetçi 1978 - Daniel Brühl, Alman oyuncu 1978 - Lyndsey Marshal, İngiliz oyuncu 1980 - Nehir Erdoğan, Türk oyuncu 1980 - Sibel Kekilli, Türk asıllı Alman oyuncu 1982 - Christoph Letkowski, Alman aktör, müzisyen ve şarkıcı 1982 - Missy Peregrym, Kanadalı aktris ve eski model 1982 - Rəşad Fərhad Sadıqov, Azeri futbolcu 1983 - Naz Elmas, Türk sinema, televizyon ve tiyatro oyuncusu 1986 - Fernando Muslera, Uruguaylı futbolcu 1987 - Aya Sameshima, Japon millî futbolcu 1988 - Tarık Langat Akdağ, Kenya asıllı Türk uzun mesafe koşucu 1990 - Nezaket Erden, Türk oyuncu 1993 - Alex Len, Ukraynalı profesyonel basketbolcu 1994 Marina Brunello, İtalyan satranç büyükustası Rezar, Hollandalı profesyonel güreşçi Ryohei Michibuchi, Japon futbolcu 1997 - Jean-Kévin Augustin, Fransız futbolcu Ölümler 1201 - İbnü'l Cevzî, Arap din, tarih ve tıp bilgini (d. 1116) 1265 - Dokuz Hatun, Kerait prensesi 1752 - Joseph Butler, İngiliz filozof (d. 1692) 1850 - William Lawson, İngiliz kâşif (d. 1774) 1858 - John Snow, İngiliz doktor ve anestezi ve tıbbi hijyenin geliştirilmesinde liderdir (d. 1813) 1909 - Süleyman Selim Efendi, Sultan Abdülmecid'in oğlu (d. 1861) 1929 - Oldfield Thomas, Britanyalı zoolog (d. 1858) 1940 - Joseph Meister, Louis Pasteur tarafından kuduz aşısı olan ilk kişi (d. 1876) 1944 - Marc Bloch, Fransız tarihçi (d. 1886) 1947 - Bronisław Huberman, Çestohova'da doğan Polonyalı kemancı (d. 1882) 1953 - Margaret Bondfield, İngiliz politikacı (d. 1873) 1958 - Imre Nagy, Macar siyasetçi (d. 1896) 1961 - Marcel Junod, İsviçreli doktor (d. 1904) 1962 - Aleksey Antonov, Sovyet Ordusunun generali (d. 1896) 1963 - Richard Kohn, Avusturyalı futbolcu ve teknik direktör (d. 1888) 1966 - Şakir Zümre, Türk hukukçu ve Cumhuriyet döneminin ilk sanayicisi (d. 1885) 1977 - Wernher von Braun, Alman bilim insanı (d. 1912) 1979 - Ignatius Kutu Acheampong, 13 Ocak 1972'den 5 Temmuz 1978'e kadar Gana'yı yöneten general (d. 1931) 1979 - Ayhan Işık, Türk sinema oyuncusu (d. 1929) 1979 - Ayşe Sıdıka Avar, Türk öğretmen (d. 1901) 1979 - Nicholas Ray, Amerikalı film yönetmeni (d. 1911) 1994 - Kristen Pfaff, Amerikalı bas gitarist (d. 1967) 2006 - Cüneyd Orhon, Türk kemençe sanatçısı (d. 1926) 2012 - Nayif bin Abdülaziz el-Suud, Suudi prens (d. 1934) 2012 - Susan Tyrrell, Amerikalı oyuncu, ressam ve yazar (d. 1945) 2013 - Josip Kuže, Hırvat asıllı Yugoslav futbolcu ve teknik direktör (d. 1952) 2013 - Ottmar Walter, Alman futbolcu (d. 1924) 2014 - Ayşe Şasa, Türk senarist ve yazar (d. 1941) 2016 - Jo Cox, Birleşik Krallık İşçi Partisi milletvekili (d. 1974) 2017 - John G. Avildsen, Amerikalı film yönetmeni (d.1935) 2017 - Christian Cabrol, Fransız kalp cerrahı (d. 1925) 2017 - Stephen Furst, Amerikalı oyuncu ve televizyon film yönetmeni (d. 1955) 2017 - Curt Hanson, Amerikalı siyasetçi (d. 1943) 2017 - Helmut Kohl, Almanya Başbakanı (d. 1930) 2018 - Martin Bregman, Amerikalı film yapımcısı (d. 1926) 2019 - Frederick Andermann, Kanadalı doktor ve akademisyen (d. 1930) 2019 - Erzsébet Gulyás-Köteles, Macar jimnastikçi (d. 1924) 2020 - John Benfield, İngiliz oyuncu (d. 1951) 2020 - Haribhau Jawale, Hint politikacı (d. 1953) 2020 - Paulinho Paiakan, Brezilyalı politikacı (d. 1953) 2020 - Patrick Poivey, Fransız aktör ve dublaj sanatçısı (d. 1948) 2021 - Frank Bonner, Amerikalı aktör ve film yönetmeni (d. 1942) 2021 - Zhou Qingjun, Tayvan'da yaşayan Çinli insan hakları aktivisti ve siyasetçi (d. 1943) 2021 - Jabu Mabuza, Güney Afrikalı iş insanı ve girişimci (d. 1958) 2022 - Tony Boskovic, Futbol hakemidir (d. 1933) 2022 - Yuri Fedotov, Rus siyasetçi ve diplomat (d. 1947) 2022 - Antonio Montero Moreno, İspanyol Roma Katolik başpiskopos (d. 1928) 2022 - Tim Sale, Amerikalı çizgi roman sanatçısı (d. 1956) 2023 - Alfredo Rojas, Arjantinli eski profesyonel futbolcu (d. 1937) 2023 - Gino Mäder, İsviçreli yol ve pist bisikleti yarışçısı (d. 1997) Tatiller ve özel günler İrlanda'da "Bloomsday" Türkiye Kamu Çalışanları Günü 0616 16
### Human: 17 Mart hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1756 - İrlanda'nın koruyucu azizlerinden, Aziz Patrick'in (385-461) adına kutlanan bir festival olan Aziz Patrick Günü, ilk kez New York'ta da kutlandı. 1776 - Amerikan Devrimi: George Washington ve Henry Knox'un kente bakan tepelere topçu birliklerini konuşlandırmasının ardından İngiliz güçleri, Boston'u terk etmek zorunda kaldı. 1816 - 38 tonluk 'Elise' adlı buharlı tekne, kaptan Pierre Andriel yönetiminde, Manş Denizi'ni aşan ilk buharlı tekne oldu. 1845 - Küçük paketlerde kullanılan lastik bandın patenti alındı. 1861 - İtalya, ulusal birliğini kurdu. 1891 - Ahmed İhsan Tokgöz, Servet-i Fünûn dergisini kurdu. 1901 - Van Gogh'un resimleri Paris'te Bernheim-Jeune galerisinde sergilenmeye başladı. 1890'da intihar eden sanatçı, yaşamı boyunca sadece bir tane resim satabilmişti. 1915 - Çanakkale Savaşı: Kraliyet Donanması Komutanı Amiral Sackville Carden, görevinden ayrıldı. 1920 - İngilizler, Eskişehir ve Afyon'dan çekildiler. 1921 - Londra'da ilk doğum kontrol kliniği açıldı. Kliniğe başvuranlara, düşük ücretle korunma araç gereçleri verildi. 1926 - "Demir Sanayinin Tesisine Dair Kanun" TBMM'de kabul edildi. 1927 - İtalya'da müzmin bekarların ağır vergi ödemeleri için kanun çıkarıldı. 1941 - Alman denizaltı kaptanı Otto Kretschmer'in denizaltısı batırıldı ve esir alındı. 1944 - Varlık Vergisi'nin tasfiyesine ilişkin yasa yürürlüğe girdi. 1948 - Belçika, Fransa, Hollanda, Birleşik Krallık ve Lüksemburg arasında, 50 yıl süreli Brüksel Antlaşması imzalandı ve Batı Avrupa Birliği kuruldu. 1954 - İspanya'yı kura sonucunda eleyen Türkiye millî futbol takımı, FIFA Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandı. 1961 - Vicente Calderón Stadyumu'nun yapımına başlandı. 1965 - 30 milyon dolarlık hacmi olan Türk-İsrail Ticaret Antlaşması imzalandı. 1966 - ABD donanması'na ait "Alvin" adlı araştırma-kurtarma denizaltısı, İspanya kıyıları açıklarında ABD'ye ait kayıp hidrojen bombası'nı buldu. 1968 - PTT ile Northern Electric firmasının işbirliğiyle kurulan telefon fabrikasında yapılan ilk yerli telefon cihazları, 157 liradan satışa çıkarıldı. 1969 - Golda Meir, İsrail'in ilk kadın Başbakanı oldu. 1970 - My Lai katliamı: ABD Ordusu, olayı örtbas etmeye çalıştıkları için 14 subay hakkında soruşturma başlattı. 1972 - Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş. Eskişehir'de kuruldu. 1980 - Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı'nda konuştu: "Türk Mimar Mühendisler Odası Birliği bizce sabıkalı bir yerdir. Adam öldürmekten 24 yıl ağır hapse mahkûm olan Mahmut Esat Güven, burada iki tabanca ile birçok parlamentere ders verirken yakalanmıştır." 1985 - İki ünlü oyun yazarı Arthur Miller ve Harold Pinter, hapiste bulunan Uluslararası Yazarlar üyesi yazarları ziyaret etmek amacıyla Türkiye'ye geldi. 1995 - Azerbaycan'da 15 Mart'ta başlatılan ve Türkiye'nin de adının karıştığı bir darbe girişimi bastırıldı. Devlet Başkanı Haydar Aliyev'i devirmek isteyen OMON Birlikleri'nin Komutanı Albay Ruşen Cevadov dahil olmak üzere, 400 kişi yaşamını yitirdi. 1995 - Michael Jordan, basketbola geri dönme kararı aldı. 2020 - 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası, koronavirüs pandemisi nedeniyle 2021'e ertelendi. Doğumlar 763 - Harun Reşit, Abbâsîler'in 5. Halifesi (ö. 809) 1231 - Shijō, Japon İmparatoru (ö. 1242) 1473 - IV. James, İskoç Kralı (ö. 1513) 1548 - Honda Tadakatsu, Japon samuray ve daimyō (ö. 1610) 1600 - Aleksey Trubetskoy, Trubetskoy Hanedanı'nın son üyelerinden biri (ö. 1680) 1685 - Jean-Marc Nattier, Fransız ressam (ö. 1766) 1709 - Molla Veli Vidadî, Azeri şair ve din adamı (ö. 1809) 1733 - Carsten Niebuhr, Alman matematikçi, haritacı ve kaşif (ö. 1815) 1768 - Kaʻahumanu, Hawaiʻ i Krallığı'nda konsort kraliçe (ö. 1832) 1834 - Gottlieb Daimler, Alman mühendis (ö. 1900) 1849 - Charles Francis Brush, Amerikalı buluşçu, girişimci ve iş insanı (ö. 1929) 1862 - Charles Laval, Fransız ressam (ö. 1894) 1865 - Gabriel Narutowicz, Polonyalı politikacı (ö. 1922) 1866 - Alf Victor Guldberg, Norveçli matematikçi (ö. 1936) 1873 - Margaret Bondfield, İngiliz politikacı (ö. 1953) 1874 - Stephen Samuel Wise, Yahudi haham ve siyonist lider (ö. 1949) 1875 - Mike Bernard, Amerikalı Ragtime müzisyeni (ö. 1936) 1877 - Otto Gross, Avusturyalı psikanalist (ö. 1920) 1879 - Sid Grauman, Amerikalı şovmen (ö. 1950) 1881 - Walter Rudolf Hess, İsviçreli fizyolog ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (ö. 1973) 1888 - Paul Ramadier, Fransız Başbakanı (ö. 1961) 1888 - Nugent Slaughter, Amerikalı müzisyen (ö. 1968) 1896 - Tacülmüluk, İran Kraliçesi (ö. 1982) 1900 - Alfred Newman, Amerikalı besteci, aranjör ve film müziği şefidir (ö. 1970) 1900 - Manuel Plaza, Şilili sporcu (ö. 1969) 1902 - Chaim Gross, Amerikalı bir heykeltıraş ve eğitimciydi (ö. 1991) 1902 - Bobby Jones, Amerikalı golfçü (ö. 1971) 1907 - Jean Van Houtte, Belçikalı bir politikacı (ö. 1991) 1915 - Bill Roycroft, Avustralyalı Olimpik binici şampiyonu (ö. 2011) 1919 - Nathaniel Adams Coles, Amerikalı caz müzisyeni (ö. 1965) 1920 - Mucibur Rahman, Bangladeş'in ilk Başbakanı ve Devlet Başkanı (ö. 1975) 1921 - Meir Amit, İsrailli politikacı ve general aynı zamanda üçüncü Mossad direktörü (ö. 2009) 1922 - Patrick Suppes, Amerikalı bir filozoftur (ö. 2014) 1925 - Mansour Rahbani, Lübnanlı müzisyen ve besteci (ö. 2009) 1926 - Siegfried Lenz, Alman yazar (ö. 2014) 1928 - Neriman Köksal, Türk sinema oyuncusu (ö. 1999) 1928 - Jean Panisse, Fransız aktör (ö. 2021) 1929 - Peter Ludwig Berger, Amerikalı sosyolog ve teolog (ö. 2017) 1930 - James Irwin, Amerikalı astronot (ö. 1991) 1933 - Asa Lanova, İsviçreli kadın bale dansçısı ve yazar (ö. 2017) 1936 - Ken Mattingly, Amerikalı astronottu 1937 - Ramdas Agarwal, Hint siyasetçi (ö. 2017) 1938 - Rudolf Nureyev, SSCB'li (daha sonra Avusturyalı) bale dansçısı (ö. 1993) 1939 - Atilla Dorsay, Türk sinema eleştirmeni, yazar, gazeteci ve mimar 1939 - Bill Graham, Kanadalı siyasetçidir (ö. 2022) 1939 - Giovanni Trapattoni, İtalyan futbol adamı 1940 - Ruşen Güneş, Türk müzisyen 1941 - Paul Kantner, Amerikalı rock müzisyeni ve gitaristi ve aktivist (ö. 2016) 1942 - John Wayne Gacy, Amerika'nın en önemli seri katillerindendir (ö. 1994) 1944 - Pattie Boyd, İngiliz manken, fotoğrafçı 1946 - Georges J.F. Kohler, Alman biyolog ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (ö. 1995) 1946 - Larry Langford, Amerikalı siyasetçi (ö. 2019) 1948 - William Gibson, Amerikalı roman yazarı 1949 - Pat Rice, Kuzey İrlandalı eski millî futbolcu ve antrenör 1950 - Mehmet Ali İrtemçelik, Türk politikacı 1951 - Kurt Russell, Amerikalı oyuncu 1952 - Barry Horne, Britanyalı hayvan hakları savunucusudur (ö. 2001) 1954 - Kazım Arslan, Türk avukat ve siyasetçi (ö. 2019) 1954 - Lesley-Anne Down, İngiliz asıllı Amerikalı oyuncu ve model 1955 - Gary Sinise, Amerikalı oyuncu ve film yönetmeni 1961 - Sam Bowie, ABD'li basketbolcu 1961 - Dana Reeve, Amerikalı oyuncu ve şarkıcı (ö. 2006) 1962 - Kalpana Chawla, Hint asıllı Amerikalı astronot (ö. 2003) 1964 - Lee Dixon, İngiliz futbolcudur 1964 - Rob Lowe, Amerikalı aktör, yapımcı ve yönetmendir 1964 - Jacques Songo'o, Kamerunlu millî futbolcudur 1967 - Billy Corgan, ABD'li müzisyen, söz yazarı ve bestecisidir 1969 - Alexander McQueen, İngiliz moda tasarımcısı ve desinatör (ö. 2010) 1972 - Mia Hamm, Amerikalı kadın millî futbolcu 1973 - Caroline Corr, İrlandalı şarkıcı 1975 - Puneeth Rajkumar, Hint oyuncu, yapımcı ve şarkıcı (ö. 2021) 1975 - Test, Kanadalı profesyonel güreşçi (ö. 2009) 1976 - Stephen Gately, İrlandalı şarkıcı (ö. 2009) 1976 - Zita Molnár, Macar masa tenisi oyuncusu 1976 - Álvaro Recoba, Uruguaylı futbolcu 1976 - Antoine van der Linden, Hollandalı futbolcu 1979 - Stormy Daniels, Amerikalı porno yıldızı, senarist ve yönetmen 1979 - Samoa Joe, Samoa asıllı Amerikalı profesyonel güreşçidir 1981 - Dilek Serbest, Türk manken ve oyuncu 1981 - Servet Çetin, Türk futbolcu 1982 - Mamedali Karadanov, Türkmen futbolcu 1983 - Raul Meireles, Portekizli futbolcu 1985 - Tuğba Karademir, Türk artistik buz patencisi 1986 - Edin Džeko, Boşnak millî futbolcudur 1987 - Federico Fazio, Arjantinli futbolcu 1988 - Claire Elise Boucher, daha çok bilinen sahne adı ile Grimes, Kanadalı şarkıcı, söz yazarı, albüm yapımcısı ve müzik video yönetmeni 1988 - Rasmus Elm, İsveçli eski millî futbolcudur 1988 - Fraser Forster, İngiliz asıllı bir futbolcudur 1989 - Shinji Kagawa, Japon futbolcu 1990 - Andrew Hozier-Byrne veya yalnızca Hozier, İrlandalı şarkıcı 1991 - Kyotaro Yamakoshi, Japon futbolcu 1992 - John boyega, İngiliz-Nijeryalı bir aktör ve yapımcıdır 1997 - Katie Genevieve Ledecky, Çek asıllı Amerikalı yüzücü Ölümler MÖ 45 - Titus Labienus, Romalı asker (d. MÖ 100 civarı) 180 - Marcus Aurelius, Roma İmparatoru (d. 121) 624 - Ebû Cehil, Mekke'nin liderlerinden (d. 556) 1008 - Kazan, Japonya'nın geleneksel veraset düzenine göre 65. imparatorudur (d. 968) 1040 - I. Harold, İngiltere Kralı (d. 1015) 1272 - Go-Saga, Japonya'nın geleneksel veraset düzenine göre 88. imparatorudur (d. 1220) 1361 - Hasan, Türk asıllı Memlûk sultanıdır (d. 1334) 1425 - Ashikaga Yoshikazu, Ashikaga şogunluğunun beşinci şogunudur (d. 1407) 1642 - Jakub Zadzik, Polonya Büyük Taç Sekreteri (d. 1582) 1650 - Carl Gyllenhielm, İsveçli asker ve politikacı (d. 1574) 1680 - François de La Rochefoucauld, Fransız yazar (d. 1613) 1782 - Daniel Bernoulli, Hollandalı matematikçi (d. 1700) 1826 - Ferdinand Bauer, Avusturyalı botanik ressamı (d. 1760) 1830 - Laurent de Gouvion Saint-Cyr, Fransa mareşali ve Marki (d. 1764) 1831 - Napoleon Louis Bonaparte, Hollanda Krallığı'nın Bonapart Hanedanı'ndan gelen son kralı (d. 1804) 1846 - Friedrich Wilhelm Bessel, Almanyalı gök bilimci ve matematikçi (d. 1784) 1849 - II. William, Hollanda Kralı, Lüksemburg Büyük Dükü ve Limburg Dükü (d. 1792) 1853 - Christian Andreas Doppler, Avusturyalı matematikçi ve fizikçi (d. 1803) 1862 - Jacques Fromental Halévy, Fransız besteci (d. 1799) 1872 - Aleksa Simić, Sırp siyasetçi (d. 1800) 1879 - Ludwig Reichenbach, Alman bitki bilimci ve ornitolog (d. 1793) 1885 - Susan Bogert Warner, Amerikalı yazar (d. 1819) 1890 - Władysław (Ladislaus) Taczanowski, Polonyalı ornitoloji ve zooloji uzmanı bilim insanı (d. 1819) 1893 - Jules Ferry, Fransa eski Başbakanı (d. 1832) 1911 - Paul Arbaud, Fransız kitap koleksiyoncusu ve hayırsever (d. 1832) 1917 - Franz Brentano, Alman psikolog ve filozof (d. 1838) 1922 - Gördesli Makbule, Türk Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlarla savaşırken 20 yaşında ölen Türk kadını (d. 1902) 1926 - Aleksey Brusilov, I. Dünya Savaşı sırasında Rus komutan (d. 1853) 1927 - Victorine Louise Meurent, Fransız ressam ve ressam modeli (d. 1844) 1937 - Joseph Austen Chamberlain, İngiliz siyasetçi - 1925 Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmüştür (d. 1863) 1949 - Alexandra Ekster, Rus-Fransız tiyatro tasarımcısı, ressam (d. 1882) 1952 - Ali Rıza Özdarende Türk politikacı ve din adamı (d. 1876) 1956 - Irène Joliot-Curie, Fransız bilim insanı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1897) 1974 - Louis Kahn, Amerikalı mimar (d. 1901) 1976 - Luchino Visconti, İtalyan sinemacı (d. 1906) 1978 - Ceyhun Atuf Kansu, Türk şair (d. 1919) 1988 - Nikolas Asimos, Yunan besteci (d. 1949) 1990 - Capucine, Fransız oyuncu (d. 1931) 1993 - Helen Hayes, Amerikalı oyuncu (d. 1900) 1995 - Ruşen Cevadov, Azeri asker ve siyasetçi (d. 1951) 1996 - René Clément, Fransız film yönetmeni (d. 1913) 2001 - Angel Mojsovski, Makedon komünist aktivist, Yugoslavya Cephesi'nde savaşan asker, Halk Kahramanı Nişanı sahibi (d. 1923) 2005 - George Kennan, Amerikalı diplomat (d. 1904) 2006 - İstemihan Taviloğlu, Türk besteci (d. 1945) 2007 - John Backus, Amerikalı matematikçi (d. 1924) 2011 - Michael Gough, Britanyalı karakter oyuncusu (d. 1916) 2011 - Ferlin Husky, (doğum adıyla: Terry Preston ya da Simon Crum), Amerikalı country müzisyeni (d. 1925) 2012 - III. Şenuda, Mısırlı hristiyan ortodoks din adamı (d. 1923) 2013 - Olivier Metzner, Fransız ceza avukatı (d. 1949) 2014 - Mareike Carrière, Alman oyuncu, sunucu ve çevirmen (d. 1954) 2014 - Muhammed Salah Cedidi, Tunuslu millî futbolcudur (d. 1938) 2014 - L'Wren Scott, Amerikalı stilist ve moda tasarımcısı (d. 1964) 2015 - Ashley Adams, Avustralyalı atıcı (d. 1955) 2015 - Guido Zappa, İtalyan bir matematikçi (d. 1915) 2016 - Ralph David Abernathy III, Amerikalı siyasetçi ve iş insanı (d. 1959) 2016 - Shozo Awazu, Japon dövüş ve judo ustası (d. 1923) 2016 - Aluf Meir Dagan, İsrailli asker ve siyaset adamı (d. 1945) 2016 - Paul Daniels, İngiliz illüzyonist ve televiyoncu (d. 1938) 2016 - Larry Drake, Amerikalı oyuncudur (d. 1949) 2016 - Léonie Geisendorf, Polonya doğumlu İsveçli mimardır (d. 1914) 2016 - Zoltán Kamondi, Macar film yönetmeni, oyuncu, yapımcı ve senarist (d. 1960) 2016 - Marian Kociniak, Polonyalı aktör (d. 1936) 2016 - Solomon Marcus, Romanyalı semiyotikçi, matematikçi ve seçkin akademisyen (d. 1925) 2017 - Robert Day, İngiliz film yönetmenidir (d. 1922) 2017 - Auntie Fee, Amerikalı You Tube ünlüsü kadın sunucu, oyuncu ve yemek uzmanıdır (d. 1957) 2017 - Lawrence Montaigne, Amerikalı oyuncu, yazar, dansçı ve dublördür (d. 1931) 2017 - Laurynas Stankevičius, Eski Litvanya başbakanı ve siyasetçi (d. 1935) 2017 - Derek Walcott, Saint Lucialı şair ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1930) 2018 - Geneviève Fontanel, Fransız kadın tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1936) 2018 - Mike Allan MacDonald, Kanadalı stand-up komedyen ve oyuncu (d. 1954) 2018 - Zdeněk Mahler, Çek yazar, müzikolog, pedagog ve senarist (d. 1928) 2019 - Ken Bald, Amerikalı çizgi roman sanatçısı (d. 1920) 2019 - Ulf Bengtsson, İsveçli profesyonel masa tenisi oyuncusudur (d. 1960) 2019 - Bill Burlison, Amerikalı siyasetçi (d. 1931) 2019 - René Fontès, Fransız spor yöneticisi ve siyasetçi (d. 1941) 2020 - Michael Broadbent, İngiliz şarap eleştirmeni, iş insanı ve yazar (d. 1927) 2020 - Manuel Serifo Nhamadjo, bir Gine-Bissau'lu politikacı (d.1958) 2020 - Stephen Schwartz, Amerikalı patolog (d. 1942) 2020 - Lyle Waggoner, Amerikalı oyuncu, manken ve heykeltıraş (d. 1935) 2020 - Betty Williams, Kuzey İrlandalı barış gönüllüsü ve Nobel Barış Ödülü sahibi (d. 1943) 2021 - Helenês Cândido, Brezilyalı hukukçu ve siyasetçi (d. 1935) 2021 - Xosé Ramón Barreiro Fernández, İspanyol tarihçi (d. 1936) 2021 - Ayla Karaca, gerçek adı ile Atina Miloharakti, Türkiye Rumu oyuncu (d. 1933) 2021 - John Magufuli, Tanzanyalı öğretim görevlisi ve siyasetçi (d. 1959) 2022 - Peter Bowles, İngiliz tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1936) 2022 - Oksana Şvets, Ukraynalı oyuncu (d. 1955) 2023 - Adrian Duivestein, Hollandalı siyasetçi ve eğitimci (d. 1950) 2023 - Lance Reddick, Amerikalı tiyatro, film ve televizyon oyuncusu (d. 1962) 2023 - Guy Troy, Amerikalı bir modern pentatletti (d. 1923) 2023 - Dubravka Ugrešić, Hırvat yazar (d. 1949) Tatiller ve özel günler Berdül’aczin (Kocakarı Soğuklarının) sonu Aziz Patrick Günü 0317 17
### Human: 4 Ağustos hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1578 - Vadiü'l-Mehazin Muharebesi, Portekizlilere karşı Osmanlı İmparatorluğu ve müttefiki olan Fas birliklerinin kesin zaferiyle sona erdi. 1683 - Dom Perignon ilk şampanyayı üretti. 1791 - Osmanlı ile Avusturya Devletleri arasında Ziştovi Antlaşması imzalandı. 1870 - Kızılhaç Derneği, Birleşik Krallık'ta kuruldu. 1923 - Rauf Bey (Orbay) Başbakanlıktan ayrıldı. 1940 - Taksim Gazinosu açıldı. İstanbul Belediyesi'nin açtığı gazinonun amacı halka ucuz eğlence sağlamaktı. 1944 - Anne Frank, Naziler tarafından yakalandı. 1945'te toplama kampında öldü. Saklanırken tuttuğu notlar sonradan klasik haline geldi. 1950 - TSKB - Türkiye Sınai Kalkınma Bankası kuruldu. 1958 - Uluslararası Para Fonu'nun baskısıyla yüksek devalüasyona gidildi. Dolar 2 lira 80 kuruştan, 9 liraya çıktı. 1959 - İstanbul'da yumurta büyüklüğünde dolu yağdı. Yaralanmalar ve maddi hasar meydana geldi. 1976 - İspanya Kralı Juan Carlos, siyasi tutukluların %90'ını affetti. 1983 - İtalya'da ilk kez bir sosyalist, Sosyalist Parti Genel Sekreteri Bettino Craxi, Başbakanlık görevine getirildi. 1986 - Yargıtay, ameliyatla cinsiyet değiştiren Bülent Ersoy'un erkek olduğuna karar verdi. 1987 - Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Türkiye'nin İran'a silah satan ülkeler arasında olduğunu ileri sürdü. 1988 - Samsun ve Sinop sahillerine, zehirli oldukları bildirilen çok sayıda varil vurdu. 1995 - Hırvatistan'nın Krayina Sırp Cumhuriyeti'ya karşı saldırılarına başlamasıyla, Fırtına Harekâtı başladı. 2005 - Senarist Safa Önal, filme çekilmiş 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. 2019 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Ohio eyaletine bağlı Dayton kentinde gerçekleşen silahlı saldırıda 10 kişi hayatını kaybetti, 27 kişi yaralandı. 2020 - 2020 Beyrut patlamaları: Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta, Beyrut Limanı'nda bir depoda bulunan 2 bin 750 ton amonyum nitrat infilak etti; 154 kişi öldü, 6 bin kişi yaralandı. Kentte büyük hasar meydan geldi. Doğumlar 1521 - VII. Urbanus, Katolik Kilisesi'nin 228. Papası (ö. 1590) 1792 - Percy Bysshe Shelley, İngiliz şair (ö. 1822) 1801 - Augustin-Alexandre Dumont, Fransız heykeltıraş (ö. 1884) 1805 - William Rowan Hamilton, İrlandalı matematikçi (ö. 1865) 1834 - John Venn, İngiliz matematikçi (ö. 1923) 1859 - Knut Hamsun, Norveçli romancı, oyun yazarı, şair ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1952) 1901 - Louis Daniel Armstrong, Amerikalı caz trompetçisi (ö. 1971) 1912 - Daniel Aaron, Amerikalı yazar ve akademisyen (ö. 2016) 1912 - Raoul Wallenberg, İsveçli mimar, iş insanı, diplomat ve yardımsever (ö. 1947) 1920 - Helen Thomas, Amerikalı gazeteci ve muhabir (ö. 2013) 1921 - Maurice Richard, Kanadalı buz hokeyi oyuncusu ve koç (ö. 2000) 1927 - Turgut Uyar, Türk şair (ö. 1985) 1928 - Gerard Damiano, Amerikalı porno film yönetmeni (ö. 2008) 1930 - Ali Sistani, Irak'taki en önemli Şiî dini lider 1932 - Frances E. Allen, Amerikalı bilgisayar bilimcisi (ö. 2020) 1934 - Dallas Green, Amerikalı eski beyzbol oyuncusu, yönetici ve menajer (ö. 2017) 1935 - Carol Arthur, Amerikalı aktris (ö. 2020) 1940 - Hilmi Özkök, Türk asker ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 24. Genelkurmay Başkanı 1941 - Zeki Ökten, Türk yönetmen (ö. 2009) 1942 - Don S. Davis, Amerikalı aktör ve ressam (ö. 2008) 1943 - Vicente Alberto Álvarez Areces, İspanyol politikacı (ö. 2019) 1944 - Orhan Gencebay, Türk müzisyen 1952 - Moya Brennan, Grammy Ödülü adayı Kelt folk şarkıcısı 1953 - Hiroyuki Usui, Japon eski millî futbolcu 1954 - Anatoliy Kinah, Ukraynalı siyasetçi 1955 - Billy Bob Thornton, Amerikalı oyuncu, film yazarı ve müzisyen 1957 - John Wark, İskoç millî futbolcu 1958 - Mary Decker, Amerikalı bayan eski orta mesafe koşucusu 1958 - Silvan Şalom, İsrailli sağ siyasetçi ve bakan 1959 - John Gormley, İrlandalı politikacı 1960 - José Luis Rodríguez Zapatero, İspanyol siyasetçi ve Başbakan 1961 - Barack Obama, ABD'nin 44. Başkanı 1965 - Dennis Lehane, Amerikalı yazar ve senarist 1965 - Fredrik Reinfeldt, İsveçli siyasetçi ve Başbakan 1965 - Michael Skibbe, Alman futbolcu ve teknik direktör 1968 - Daniel Dae Kim, Amerikalı oyuncu 1969 - Max Cavalera, Brezilyalı şarkıcı, gitarist ve söz yazarı 1970 - John August, Amerikalı senarist, yönetmen ve oyuncu 1970 - Ron Lester, Amerikalı oyuncu (ö. 2016) 1971 - Jeff Gordon, Amerikalı yarış arabası sürücüsü 1973 - Marcos, Brezilyalı millî futbolcu 1974 - Kily González, Arjantinli millî futbolcu 1975 - Andy Hallett, Amerikalı oyuncu ve şarkıcı (ö. 2009) 1975 - Nikos Liberopulos, Yunan forvet oyuncusu 1977 - Luís Boa Morte, Portekizli millî futbolcu ve teknik direktör 1981 - Marques Houston, Amerikalı R&B şarkıcısı ve oyuncu 1981 - Meghan, Amerikalı oyuncu ve manken, Britanya Kraliyet Ailesi üyesi 1982 - Öykü Gürman, Türk şarkıcı 1983 - David Cerrajería, İspanyol futbolcu 1983 - Greta Gerwig, Amerikalı oyuncu, yönetmen, senarist ve oyun yazarı 1984 - Alexis Ruano Delgado, İspanyol futbolcu 1985 - Robbie Findley, Amerikalı futbolcu 1985 - Mark Milligan, Avustralyalı millî futbolcu 1987 - Marreese Speights, Amerikalı profesyonel eski basketbolcu 1987 - Jang Keun-suk, Güney Koreli oyuncu, şarkıcı ve model 1987 - Antonio Valencia, Ekvadorlu millî futbolcu 1988 - Tom Parker, İngiliz müzisyen 1989 - Jessica Mauboy, Avustralyalı şarkıcı-şarkı yazarı ve oyuncu 1990 - Hikmet Balioğlu, Türk futbolcu 1991 - Izet Hajrović, Boşnak millî futbolcu 1992 - Cole Sprouse, Amerikalı oyuncu 1992 - Dylan Sprouse, Amerikalı oyuncu 1994 - Almila Ada, Türk oyuncu 1995 - Andreas Vindheim, Norveçli milli futbolcu 1996 - Muhammed Enes Yılmaz, Türk futbolcu 1998 - Aytaç Şaşmaz, Türk oyuncu Ölümler 1060 - I. Henri, 20 Temmuz 1031'den 4 Ağustos 1060'ta ölümüne kadar Fransa kralı (d. 1008) 1072 - Romen Diyojen, Bizans imparatoru (d. y. 1030) 1306 - III. Wenceslaus, 1301 ile 1305 arasında Macaristan ve 1305 yılında Bohemya ve Polonya kralı (d. 1289) 1345 - İsmail, 1342-1345 doneminde saltanat süren Türk kökenli Bahri Hanedanı'ndan onaltıncı Memluk Devleti hükümdarı (d. 1325) 1526 - Juan Sebastián Elcano, İspanyol kaşif ve denizci (d. 1486) 1578 - I. Sebastião, Portekiz Kralı (d. 1554) 1639 - Juan Ruiz de Alarcón, Meksikalı yazar, oyuncu ve hukukçu (d. 1581) 1683 - Turhan Hatice Sultan, Osmanlı'nın 2. Valide Sultanı (IV. Mehmet'in annesi) (d. 1627) 1875 - Hans Christian Andersen, Danimarkalı masal yazarı (d. 1805) 1892 - Ernestine Rose, Amerikalı yazar (d. 1810) 1900 - Étienne Lenoir, Belçikalı mühendis (d. 1822) 1922 - Enver Paşa, Osmanlı asker ve siyaset adamı (d. 1881) 1948 - Mileva Marić, Sırp fizikçi (d. 1875) 1957 - Talat Artemel, Türk tiyatro ve sinema sanatçısı (d. 1901) 1962 - Marilyn Monroe, Amerikalı oyuncu ve model (d. 1926) 1977 - Edgar Douglas Adrian, Britanyalı elektrofizyolog (d. 1889) 1977 - Ernst Bloch, Alman filozof (d. 1885) 1981 - Fazıla Şevket Giz, Türk zoolog (Türkiye'nin ilk kadın profesörlerinden) (d. 1903) 1981 - Melvyn Douglas, Amerikalı aktör (d. 1901) 1984 - Badra İrgit, İlk Tıva çocuk yazarı (d. 1910) 1991 - Nikiforos Vrettakos, Yunan şair ve yazar (d. 1912) 1993 - Sabri Berkel, Türk ressam (d. 1907) 1997 - Jeanne Calment, dünyanın en uzun ömürlü insanı (122 yıl 164 gün) (d. 1875) 1998 - Yuri Artyuhin, Sovyet kozmonot (d. 1930) 1999 - Victor Mature, Amerikalı aktör (d. 1915) 2003 - Frederick Chapman Robbins, Amerikalı mikrobiyolog ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (d. 1916) 2004 - Baki Tamer, Türk karakter, tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu (d. 1924) 2005 - Osman Numan Baranus, Türk şair ve yazar (d. 1930) 2007 - Lee Hazlewood, Amerikalı country şarkıcısı, besteci ve yapımcı (d. 1929) 2007 - Samih Rifat, Türk mimar, fotoğrafçı, çevirmen ve yazar (d. 1945) 2008 - Craig Jones, İngiliz motosiklet yarışçısı (d. 1985) 2009 - Blake Snyder, Amerikalı yazar, senarist, danışman ve eğitimci (d. 1957) 2011 - Naoki Matsuda, Japon eski millî futbolcu (d. 1977) 2012 - Metin Erksan, Türk film yönetmeni (d. 1929) 2013 - Şêrko Bêkes, çağdaş Kürt şairi (d. 1940) 2013 - Ahmet Erhan, Türk şair ve yazarı (d. 1958) 2013 - Renato Ruggiero, İtalyan diplomat ve eski bakan (d. 1930) 2014 - Walter Massey, Kanadalı aktör (d. 1928) 2015 - Takashi Amano, Japon fotoğraf sanatçısı, akvarist ve yazar (d. 1954) 2016 - Zinaida Şarko, Rus tiyatro ve sinema oyuncusu (d. 1929) 2017 - Raffaele Calabro, İtalyan Roma Katolik piskopos (d. 1940) 2017 - Luiz Melodia, Brezilyalı oyuncu, şarkıcı ve söz yazarı (d. 1951) 2017 - Yavuz Özışık, Türk piyanist ve müzisyen (d. 1942) 2018 - Lorrie Collins, Amerikalı rock and roll, country ve rockabilly şarkıcısı gitaristidir (d. 1942) 2018 - Donald Hunt, İngiliz orkestra şefi ve müzisyendir (d. 1930) 2018 - Josy Moinet, Fransız siyasetçi (d. 1929) 2019 - Ernie Bowman, Eski Amerikalı profesyonel beyzbol oyuncusu (d. 1935) 2019 - Ivo Lill, Estonyalı cam sanatçısı (d. 1953) 2019 - Harald Nickel, Alman eski futbolcuydu (d. 1953) 2020 - Ebrahim Alkazi, Hint tiyatro yönetmeni ve eğitimci (d. 1925) 2020 - Frances E. Allen, Amerikalı bilgisayar bilimcisi (d. 1932) 2020 - Üstün Asutay, Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1938) 2020 - Sunnam Rajaiah, Hint politikacı (d. 1960) 2021 - Bobby Eaton, Amerikalı profesyonel güreşçi (d. 1958) 2021 - Dick Farrel, Amerikalı radyocu ve aşı karşıtı aktivist (d. 1956) 2021 - Paul Johnson, Amerikalı müzisyen, DJ ve yapımcı (d. 1971) 2021 - Åke Lundqvist, İsveçli aktör (d. 1936) 2021 - Padma Sachdev, Hint şair ve romancı (d. 1940) 2021 - Moisés Torres, Bolivyalı siyasetçi, gazeteci ve akademisyen (d. 1949) 2022 - Agustín Drake Aldama, Kübalı heykeltıraş, ressam ve grafik sanatçısı (d. 1934) 2022 - Adriana Roel, Meksikalı aktris (d. 1934) 2023 - Walter Charles, Amerikalı aktör ve şarkıcı (d. 1945) Tatiller ve özel günler 0804 04
### Human: Porsche 356 hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Porsche 356, Porsche'nin üretilen ilk modeli. Ferdinand Porsche tasarımı sırasında yardımcı olmuştur, ancak proje ve genel model tasarımı Ferry Porsche tarafından gerçekleştirilmiştir. 356 serisi'nin ilki 1948'de Roadster Number 1 (veya Porsche 356/1) , takibinde ise 1950 356 Coupé (Ferry Porsche o günlerde ölüm döşeğinde olan babası için bu modelin adına babasının ismi olan "Ferdinand"ı uygun görmüştür), 1952 Cabriolet (1954 yılında makyajlanmıştır) ve 356 Speedster modelleridir. Üretim Yılları 356 1940'lar otomobilleri 1950'ler otomobilleri 1960'lar otomobilleri 1948'de tanıtılan otomobiller Coupe otomobiller Le Mans 24 Saat otomobilleri Motoru arkada olan taşıtlar Arkadan itişli taşıtlar Roadsterler Spor otomobiller
### Human: Geri izleme hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Geri izleme (İngilizce:trackback), dinamik bir web sitesindeki bir yazı ile ilgili diğer yazıların kaydını tutma sistemidir. Genelde bloglarda kullanılır. 2002 yılında Movable Type'ın bir özelliği olarak ortaya çıkan bu sistemin yaptığı iş şudur: Siz bir başka kişinin ağ günlüğündeki bir yazıyı okuyorsunuz. Orada yazılanlar çok hoşunuza gidiyor ya da bunlar sizin için ilgi çekici. Bu konuyla ilgili siz de kendi ağ günlüğünüzde bir yazı yazıyorsunuz. Diğer kişinin geri izleme bağlantısına tıklayarak burada bulunan geri izleme konumunu kopyalayıp kendi geri izleme sisteminizde gerekli işlemleri yapıyorsunuz. Sonuçta diğer kişinin geri izleme sayfasında kendi günlüğünüzde yazdığınız ve o konuyla ilgili olan girdiye bir bağlantı veriliyor. Özetle, bu kişinin geri izleme sayfasında, diğer kişilerin aynı konuyla ilgili kendi günlüklerinde yazdığı yazılara bağlantılar yer alıyor. Böylece, bir başlığı okuyanlar geri izleme sayfasında yer alan ve diğer günlüklerde o konuya ilişkin olan yazılardan haberdar olma şansını elde ediyor. Geri izleme sayfası bir anlamda konuyla ilgili sitelere bağlantılar içerme görevi görüyor. Blog terimleri
### Human: Fenerbahçe SK hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Fenerbahçe Spor Kulübü, 1907 yılında Nurizade Ziya Songülen, Ayetullah Bey, Necip Okaner, Asaf Beşpınar ve Enver Yetiker tarafından İstanbul'un Kadıköy ilçesi, Moda semtinde kurulan spor kulübü. Renkleri sarı laciverttir. Türkiye'nin en eski, başarılı ve en çok taraftara sahip kulüplerinden biri olan Fenerbahçe'nin etkin şubeleri futbol, basketbol, voleybol, atletizm, boks, espor, kürek, masa tenisi, yelken ve yüzmedir. Fenerbahçe Futbol Takımı, Türk futbol tarihinin ilk uluslararası başarısı olan Balkan Kupası'nı (1966-67) kazanmıştır. UEFA Kupa Galipleri Kupası'nda (1963-64) çeyrek final oynamış, 2008 yılında ise UEFA Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kadar yükselmiştir. Ayrıca 2012-13 sezonunda UEFA Avrupa Ligi'nde yarı finale çıkmıştır. 28 kez Türkiye futbol şampiyonu olarak (19 Süper Lig, 6 Millî Küme, 3 Türkiye Futbol Şampiyonası) Türk futbol tarihinde en çok millî şampiyonluk yaşamış futbol takımıdır. U-15 takımı 2011 yılında Avrupa şampiyonu olmuştur. A takımı iç saha maçlarını 2007 yılında yenilenmesi tamamlanan Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda oynamaktadır. Erkek Basketbol Takımı; FIBA EuroChallenge'de 2005 yılında Final Four oynamış; EuroLeague'de 2007-08 sezonunda çeyrek finale, 2014-15 sezonunda ilk kez Final Four'a ulaşmıştır. 2015-16 sezonunda ise EuroLeague'de final oynamış ve Avrupa ikincisi olmuştur. 2016-17 sezonunda EuroLeague kupasını kazanan ilk Türk takımı olarak tarihe geçmiştir. Beş kez arka arkaya Final Four'a (2015, 2016, 2017, 2018, 2019) kalarak da Türk basketbolunda bir rekor elde etmiştir. Kadın Basketbol Takımı; EuroLeague'de 2022-23 sezonunda Şampiyon oldu.Aynı kupayı 2016-17 EuroLeague Sezonunda Erkek Basketbol takımı ile kazanan Fenerbahçe Spor Kulübü; Avrupa basketbolunun en üst düzey liginde hem erkeklerde hem de kadınlarda şampiyon olan ilk ve tek spor kulübü oldu. Kadın Basketbol Takımı; 2022-23 sezonunda EuroCup şampiyonu ASVEL Féminin'i yenip; Fiba Super Cup'da şampiyon olmuş ve bu kupayı kazanan ilk ve tek Türk Kadın Basketbol Takımı olmuştur. Sarı Kanaryalar ayrıca, EuroLeague Women'de 2013, 2014, 2017 ve 2022'de final oynarken, 2016 ve 2021'de üçüncü, 2012 ve 2015'te ise dördüncü oldular. Sarı-lacivertliler ayrıca 2004 ve 2005 yıllarında EuroCup Kadınlar'da Dörtlü Final'e ulaşıp, 2005 yılında final oynadı. Türkiye'de ise ulusal düzeyde 45 şampiyonlukla (17 Süper Lig, 3 Türkiye Şampiyonası, 13 Türkiye Kupası ve 12 Cumhurbaşkanlığı Kupası) halen en başarılı takım konumuna sahiptir. Erkek Voleybol Takımı, 2013-14 sezonunda Avrupa CEV Challenge Kupası, 2009 ve 2013 yıllarında ise iki kez Balkan şampiyonu oldu. Sarı Kanaryalar ayrıca Avrupa Top Teams Kupası'nda 2004-05 sezonunda çeyrek final oynadı, 2008-09 CEV Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkan ilk Türk takımı oldu. Sarı-lacivertliler Türkiye'de ise 5 Türkiye Ligi, 4 Türkiye Kupası ve 4 Süper Kupa şampiyonluğuna ulaştılar. Kadın Voleybol Takımı 2009'da CEV Kadınlar Kupası'nda üçüncü olmuş, 2009-10 ve 2010-11 sezonlarında Şampiyonlar Ligi'nde Dörtlü Final'e kalmış, sırasıyla Avrupa ikinciliği ve üçüncülüğü kazanmıştır. Takım, 2010 yılında Katar'da yapılan Kadınlar Dünya Şampiyonası'nda yenilgisiz Dünya Şampiyonu olmuş ve tarihi bir başarı elde etmiştir. 2011-12 sezonunda ise Fenerbahçe iki sezondur kıl payı kaçırdığı Avrupa Şampiyonluğu unvanına ulaşmıştır. 2012-13 sezonunda bu kez Avrupa şampiyonu unvanıyla davet edildiği Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası'nda üçüncü olmuştur. Sarı-lacivertliler aynı sezon CEV Kupası'nda final oynayarak ikinciliğe ulaşmışlardır. 29 Mart 2014'te erkeklerde CEV Challenge Kupası şampiyonu, kadınlarda CEV Kupası şampiyonu olmuştur. Böylece voleybol şubesi, aynı gün içinde hem erkeklerde hem kadınlarda Avrupa kupası kazanarak spor tarihine geçmiştir. Türkiye'de bunu başaran ilk ve tek takım olan Fenerbahçe, Avrupa'da da bu şerefe erişmiş sayılı birkaç kulüpten biri olmuştur. Fenerbahçe atletizmde takımlar düzeyinde, 21 kez Avrupa Şampiyonu olmuş, bunun haricinde de çeşitli dereceler almıştır. Erkek Atletizm Takımı A takımlar düzeyinde 1993 ve 2009 yıllarında B Grubu, 1999 yılında C Grubu'nda şampiyon olmuş, 1992, 1995, 1996 ve 2019'da ise ikinciliğe ulaşmıştır. Genç erkek takımı 2013, 2014, 2017 ve 2019'da Avrupa şampiyonu, 2010, 2011, 2015 ve 2016'da ise Avrupa ikincisi olmuştur. Genç erkek kros takımı ise üç yıl üst üste Avrupa şampiyonluğunu (2009, 2010 ve 2011), 2012 ve 2018'de Avrupa üçüncülüğünü, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017'de ise Avrupa ikinciliğini kazanmıştır. Kadın Atletizm Takımı 1997 yılında C Grubu'nda, 1998 yılında B Grubu'nda ve 2015'te A Grubu'nda Avrupa ikincisi, 2016'da ise A Grubu'nda Avrupa üçüncüsü olmuştur. Genç kadın atletizm takımı 2010, 2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında Avrupa şampiyonluğuna, 2011 ve 2013 yıllarında ise Avrupa ikinciliğine ulaşmıştır. Genç kadın kros takımı 2015, 2018 ve 2019 yıllarında Avrupa şampiyonluğuna, 2016 ve 2017'de Avrupa ikinciliğine ve 2009'da Avrupa üçüncülüğüne ulaşmıştır. Yüzme takımı da Avrupa'da başarılı olmuş ve bu branşta 2004 ve 2005 yıllarında iki kez Avrupa şampiyonu olmuştur. Boks şubesi sporcuları, çeşitli kategorilerde Avrupa ve Dünya şampiyonu unvanlarını kazanmışlardır. Takım olarak ise 1999 yılında Ukrayna'nın Lviv kentinde düzenlenen Avrupa Şampiyonlar Kupası'nda ikinciliğe ulaşmıştır. Fenerbahçe Erkek Masa Tenisi Takımı Avrupa ETTU Kupası'nda 2007-08 sezonunda final oynamıştır. Kadın takımı ise ETTU Kupası'nda 2011-12 ve 2012-13 sezonlarında üst üste iki kez şampiyon olmuştur. 2013-14 sezonunda Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde final oynamış, 2014-15 sezonu Şampiyonlar Ligi'nde ise tek bir maçta bile yenilmeden kupayı kazanarak Avrupa şampiyonu olan ilk ve tek Türk takımı olarak tarihe geçmiştir. Aynı zamanda o sezon kazanılabilen bütün kupaları kazanmıştır. 2010-11 sezonunda 5 ana branşın 5'inde de (Futbol Erkek, Basketbol Erkek, Basketbol Kadın, Voleybol Erkek, Voleybol Kadın) şampiyon olmuştur ve Türkiye'de bu başarıyı gösteren ilk ve tek kulüptür. Ayrıca bunun dışında kalan şubelerinden de şampiyonluklar almış ve tarihinin en şaşalı dönemlerinden birini yaşamıştır. Tarihçe 1907-1923 Takvim yaprakları 1907 yılını göstermekteyken II. Abdülhamit devrinin son günleri yaşanmaktadır. Saltanatının son zamanlarını yaşayan II. Abdülhamit'in rejimi her alanda etkisini yitirmeye başlamıştır. Bu azalma futbola da yansımış, artık Türk gençleri de futbol oynamaya başlamıştır. Kulübün ilk temelleri; Ayasofya Camii baş vaizi Abdurrahman Hulusi Efendi'nin oğlu ve Saint Joseph Lisesi'nde beyaz sarığıyla derslere giren edebiyat muallimi Enver Yetiker Bey'in telkinleriyle; yolu yine bu okuldan geçmiş olan öğrenciler ve Kadıköy'ün gençleriyle birlikte 1906 yazında atılmıştır. 1903 yılında Saint-Joseph Fransız Lisesi'nden mezun olan Nurizade Ziya Bey, İngiltere'ye yüksek tahsil için gitmiş, burada oynanan futbol sporuyla tanışmış ve Payitaht'a dönüşünde, mezunu olduğu lisenin edebiyat muallimi Enver Yetiker'e bir futbol takımı kurma fikrini paylaşmıştır. Enver Bey, yıllar sonra bir mecmuaya verdiği mülakatta, içinde bulunulan istibdai dönemle birlikte, kulübün kuruluş öyküsü hakkında şu dizelerle bilgi vermiştir; "Rolüm, istibdat içinde kıvranan gençlere hürriyet sevgisi aşılamaktı ve futbol toplantıları bu iş için en uygun zamanlardı" Sultan II. Abdülhamit'in rejimi, 1907 yılına doğru etkisini yitirmeye başlayınca, bu durumdan yararlanan Kadıköylü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa'ların ve Londra Sefareti Başkatibi Mehmed Nuri Bey'in torunu Ziya Bey ile Harekât Ordusu Feriki Şevki Paşa'nın oğlu Ayetullah Bey ve ünlü edebiyatçı Samipaşazade Sezai Bey'in yeğeni Necip (Okaner) Bey, Necip Bey'in Kadıköy, Moda Beşbıyık Sokak'ta bulunan 3 numaralı evinde yaptıkları görüşme neticesinde, 1 senedir arzuladıkları futbol takımının tamamen fiiliyata geçmesi hakkında kimi kararlar almışlardır. Görüşmeler sonucunda maddi destek sağlayan devrin zenginlerinden Saint-Joseph Lisesi mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey'e kulübün kurucu başkanlığı, Osmanlı Bankası memurlarından, Saint-Joseph Lisesi mezunu Ayetullah Bey'e katiplik görevi, Bahriye Mektebi'nden henüz yeni mezun olmuş Necip Bey'e de kaptanlık ve veznedarlık görevi verilmiştir. Yine görüşmede varılan fikir birliği ile de; kuracakları kulübün adını oturdukları semtten esinlenerek Fenerbahçe yapılması, armalarının Fenerbahçe Burnu'ndaki ışık saçan Fener'den (Fenerbahçe Feneri), formalarındaki renkleri ise Fener Bahçe'sindeki papatyaların "kıskançlık" ve "temizlik" sembolü olan renklerinden, yani sarı ile beyazdan oluşması kararlaştırılmıştır.Kulübün kadrosu ağırlıklı olarak Saint-Joseph Lisesi ve Kadıköy semtindeki gençlerden oluşturulmuştur. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği İstanbul'da birçok Türk kulübünün kurulmasına vesile olmuştur. Kulüp sayısındaki artış İstanbul'da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğurmuş, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kurulmuştur. Kulüp kuruluşunda Sarı-Beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında Sarı-Laciverde çevirmiştir. 1908-09 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligi'ne katılmıştır. Fenerbahçe - Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet ilk kez 17 Ocak 1909 tarihinde oynanan İstanbul Futbol Ligi müsabakası ile başlamıştır. Bu tarihten itibaren de o zamanlardaki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genellikle bu iki Türk takımı arasında paylaşılmıştır.Fenerbahçe Kulübü'nün ilk arması Fenerbahçe Burnu'ndaki ışık saçan beyaz deniz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştur. Ancak kulüp yöneticileri, bunu tatminkar bulmadıklarından ve içinde bulundukları monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa zamanda bu armayı iptal etmiştir. 1915 yılında futbolcu Solaçık Hikmet'in çizdiği arma herkesin beğenisini kazanmış ve kabul edilmiştir. 1910 yılında Kuşdili Kulübü'nün kulüp bünyesine katılımıyla Fenerbahçe kürek, avcılık, kriket ve tenis sporlarına sahip olmuştur. Kadrosunu gençlerle güçlendiren bu Fenerbahçe 1911-12 sezonunda hiç yenilmeden şampiyon olmuştur. Bu şampiyonluğun en önemli yanı ise, Fenerbahçe'nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona erdirmesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıdır. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltmiş, imkânlarını arttırmıştır. Altıyol'da bir kulüp lokali kiralanmış, lokalin açılışı ile üye sayısı çoğalmıştır. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı, Fenerbahçe Spor Kulübü'ne dönüştürülmüştür.Kulübün kuruluş günü olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın kulübü ziyaret tarihi (3 Mayıs 1918) olan 3 Mayıs kabul edilir. Kuruluş amacı Kulübün amacı, kuruluş tüzüğünün 2. ve 3. maddelerinde şu şekilde belirtilmiştir: I. Dünya savaşı I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte genç nüfus silah altına alınmaya başlanmıştır. İngiliz takımları İstanbul'da yaptığı maçları bırakmıştır. 1914-15 yılında Fenerbahçe ve Galatasaray arasında çıkan anlaşmazlıktan dolayı lig, iki ayrı küme hâlinde oynanmıştır. İstanbul Ligi şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe ile İstanbul Futbol Birliği Ligi'nde birinci olan Galatasaray takımları, gerçek İstanbul şampiyonunun belirlenmesi amacıyla 11 Şubat 1916 günü İttihatspor sahasında (bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu) karşılaşmışlardır. Muzaffer'in golüne karşılık Said Selahaddin'in 2, Galip Kulaksızoğlu'nun da 1 golüyle ezeli rakibini 3-1 yenmeyi başaran Fenerbahçe, hem 1914-15 sezonu şampiyonluğunu hem de İngiltere'den özel olarak getirtilen ve 10 yılın sonunda en çok şampiyon olacak takıma verilecek olan tarihi şildi kazanmıştır. Fenerbahçe, Çanakkale Savaşları boyunca birçok oyuncusunu kaybetmiştir. Kulüp, 3 Mayıs 1918 tarihinde Mustafa Kemal Paşa tarafından ziyaret edilmiştir. O tarihlerde Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı olan Mustafa Kemal Paşa, kulübün Kuşdili'ndeki lokaline ziyarette bulunmuştur. Bu tarih, daha sonra yapılan bir divan kurulu sonrası kulübün kuruluş günü olarak görülmüş ve bu tarih itibarıyla kuruluş yıl dönümünü 3 Mayıs günü olarak kabul edilmiştir. Atatürk, o günkü ziyaretinde kulübün şeref defterine şunları not düşmüştür: Kurtuluş Savaşı İstanbul, 16 Mart 1920 günü işgal kuvvetlerince resmen işgal edilmiştir. Türk Kurtuluş Savaşı zamanında işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul halkının büyük ilgisini çekmiştir. Türk kulüpleri bu takımlarla 5 yılda 50'sini Fenerbahçe'nin oynadığı toplam 80 maç yapmıştır. İşgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını halkın gönüllerinde yüceltmiştir. Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe'nin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, Türk halkına moral vermiştir. Fenerbahçe futbol sahalarında işgal kuvvetlerine karşı ardı ardına aldığı galibiyetlerle Millî mücadelenin adeta İstanbul şubesi halini almıştır. O devirde Türk futbolu denince ilk akla gelen Fenerbahçe olmuştur. Kurtuluş Savaşı cephelerinden gelen her yeni zafer halkın moralini yükseltirken, Fenerbahçe'nin de aldığı galibiyetler bu morali daha da arttırmış. 1910'lu yıllarda en fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe, 1919-20 yıllarında 6-7 bin kişinin doldurduğu tribünlere oynamaya başlamıştır. Sergi 1927-1947 Kuşdili Yangını Futbol harici branşlarda sürekli gelişim gösteren Fenerbahçe, 25. kuruluş yılında 5-6 Haziran 1932 gecesi meydana gelen Kuşdili Yangını sonucunda kupalarından üye kayıt ve maç defterlerini de içeren belgelerine kadar gelmiş geçmiş bütün maddi eser ve izlerini kaybediyordu. 1936 yılında Ankara ve İzmir şehirlerinin takımlarının katılımıyla Millî Küme kuruldu. Millî küme 1942, 1948, 1949 yılları hariç 1936-1950 yılları arasında düzenlenmiştir. 1938 yılında kendi isteğiyle ligden çekilen Fenerbahçe, bunun dışındaki tüm turnuvalara katılmış 1937, 1940, 1943, 1945, 1946 ve 1950 yıllarında olmak üzere 6 kez kazanarak bu kupada en çok zafere ulaşan takım olmuştur. 1939 yılı Türk futbolunda bir ilk gerçekleşti. 9 Eylül 1939 Cumartesi akşamı 21.00'de, Taksim Stadı'nda Fenerbahçe ile Beyoğluspor ilk gece maçına çıktılar. İlk gece maçındaki ilk golü Fenerbahçeli Fikret Kırcan atmış, Fenerbahçe sahadan 4-2 yengin ayrılmıştı. Siyaset ve Futbol Bu zamanlarda siyaset çoğu sporu etkilemiştir. 1929-30 yıllarında başlayan ve CHP tarafından düzenlenen turnuvada 10 yıl boyunca en çok şampiyon olan takım İstanbul Şildi'ni kazanacaktı. 7 yıl düzenlenen turnuvada Fenerbahçe 4 kez kazanınca İstanbul Şildi'nin sahibi oldu. 1936 Yaz Olimpiyatları'na da siyaset damgasını vurmuş, Berlin'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları adeta Adolf Hitler'in gövde gösterisine dönmüştü. II. Dünya Savaşı başlamadan önce devletler, başka devletleri kendi saflarına çekmek için uğraşıyorlardı. Bu amaçla İngiltere'nin profesyonel futbolcuları 1941 yılında Türkiye'ye gelir. İngilizler, Ankara'da ve İstanbul'da olmak üzere Fenerbahçe ile 2 maç oynarlar. Ankara'daki ilk maç 2-2 berabere sona erer. İkinci maç İstanbul'da, eski adıyla Fenerbahçe yeni adıyla Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda oynandı. Maç esnasında Fenerbahçe aleyhine bir penaltı verildi. Topun başına o güne kadar hiç penaltı kaçırmayan Wodword geçti. Kalede ise Cihat Arman vardı. Vuruşu bir metre yükseklikten sol kale direğinin hemen yanından ağlarla buluşacakken, Cihat Arman hiç görülmemiş bir şekilde topu kornere çıkarttı. İngilizler donup kalmıştırlar. Herkes şaşkınlık içindeydi. İngilizler sıraya girerek bu olağandışı kurtarışı yapan kaleci Cihat Arman'ı teker teker tebrik etmişlerdir. Yine Nazi Almanyası'nın propagandasını yapmak üzere 31 Mayıs 1942'de SK Admira Wien takımı Türkiye'ye gelir. Viyana ekibi Beşiktaş'ı 3-2, Galatasaray'ı da 3-0 yener. Son maçını Fenerbahçe'ye karşı yapar ve 2-1 mağlup olur. 1998 yılında tek oyla başkanlık seçimini kazanan Aziz Yıldırım'dan sonra en uzun süre başkanlık yapmış olan Şükrü Saracoğlu, bir siyaset adamıydı. Bunun yanında sıkı bir Fenerbahçeliydi. Fenerbahçe'ye birçok faydası dokunmuştur. Bugünkü Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan alan sembolik 1 TL karşılığı Fenerbahçe'ye kazandırılmıştır. Hükûmetlerde görevdeyken bile Fenerbahçe başkanlığını sürdürmüş, siyasetteyken, 1934-1950 yılları arasında görevde bulunmuştur. Daha sonraları stadyuma adı verilmiştir. 1947-1967 Diğer sporlar II. Dünya Savaşı her şeyi olduğu gibi Fenerbahçe'yi de finansal olarak olumsuz etkiledi. Buna karşın sportif anlamda başarılar devam etti. Fenerbahçeli atlet Ruhi Sarıalp, Londra'da düzenlenen 1948 Yaz Olimpiyatları'nda üç adım atlamada bronz madalya kazandı. Bu bir Türk'ün atletizm alanında kazandığı ilk madalyaydı. 1944'te Fenerbahçe, ikinci resmî şubesini basketbol alanında kurdu. Böylece futboldaki Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti basketbola da sıçradı. Ekip ilk büyük başarısını 27 Mart 1954'te elde etti. Bu tarihte Galatasaray'ı ilk kez yenerek ezelî rakibinin basketboldaki hegemonyasına büyük bir darbe vurdu. Takım ilk şampiyonluğuna ise 1957 yılında ulaştı. Fenerbahçe ve Galatasaray ezelî rekabetini 1947 yılında bir başka sporda sürdürdü: Ragbi. Yapılan ilk karşılaşma 18 Mayıs 1947'de oynandı. Bu ayrıca son karşılaşma da oldu. Fenerbahçe karşılaşmayı 12-0 kazandı. Bu sonuç karşısında Galatasaray ragbi şubesini kapatmaya karar verdi. Lefter ve Can 30 Mart 1947'de Macar Ignace Molnar, futbol takımının başına getirilir. Ignace Molnar yönetiminde takım 1947-48 sezonunda İstanbul Futbol Ligi'ni kazanır. Lefter Küçükandonyadis bu sezon takıma transfer olmuş ve şampiyonlukta önemli katkıları olmuştur. Taksimspor'dan takıma dahil olmuş ve futbol oynadığı dönemde sihirbaz olarak tanınmıştır. Birçok meziyetiyle ön plana çıkmıştır. Fenerbahçe taraftarlarının kalbinde taht kuran Lefter'e "Ver Leftere, yaz deftere" sloganı yazılmıştır. Fenerbahçe'de bulunduğu zaman içinde birçok rekora imza atmıştır. Lefter Küçükandonyadis daha sonra 1951'de Fiorentina'ya transfer olmuştur. 1950'de açılan Adalet kulübü hızla gelişmek ister. Kulüp, büyük takımın önemli oyuncularına hem büyük transfer ücretleri ödüyor hem de mensucat fabrikasında bir tezgâh veriyordu. Birçok futbolcu Adalet'e geçti. Bunlar içinde Fenerbahçeliler de vardı. Fenerbahçe beş futbolcusunu Adalet'e kaptırır. Bu beş futbolcunun dışında, Lefter İtalya'ya gitmiş, Cihat Arman futbolu bırakmıştı. Fenerbahçe zor bir döneme girdi. Bunların yerine kulüp birçok genç oyuncu aldı. Bu yeni takıma "Küçük Şeytanlar" adı verilmişti. Küçük Şeytanlar Adalet'le oynanan maçı 1-0 kazanmayı başardı. Ayrıca bu genç takım 1952-53 sezonunda şampiyonluğa ulaştı. Bir ara Fenerbahçe basketbol takımında da oynayan Can Bartu daha sonra futbola geçti. Bartu'nun idolü Lefter'di. Amacı bir gün Lefter gibi Avrupa'da oynamaktı. Fenerbahçe, 1959'da ilk kez düzenlenen profesyonel lige iyi başladı ve Beyaz Grubu birinci tamamlayıp Kırmızı Grup birincisi olan Galatasaray ile final oynamaya hak kazandı. İki ayak üzerinden oynanan finalin ilk ayağında Fenerbahçe, Galatasaray'a 1-0 mağlup oldu. 4 gün sonrasında yapılan ikinci ayak maçında ise Galatasaray'ı 4-0 yenen Sarı-Kanaryalar ilk kez düzenlenen ligde şampiyonluğa ulaştı. 1959 yılında Fenerbahçe Şampiyon Kulüpler Kupası'nda mücadele etmeye hak kazandı. Macar antrenör Ignace Molnar yönetimindeki Fenerbahçe, Macar Şampiyonu Csepel SC ile İstanbul'da Can Bartu'nun golüyle 1-1 berabere kaldı. Fenerbahçe deplasmanda 3-2 kazandı ve bir üst tura çıktı. Bu, Türk takımları için ilkti, çünkü ilk kez bir Türk takımı Avrupa'da bir üst tura çıkmıştı. 1967-1990 Ünlü isimler 1968 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası'da Fenerbahçe İngiltere Şampiyonu Manchester City ile eşleşti. Bundan iki yıl önce İngiltere, FIFA Dünya Kupası'nı kazanmıştı. Türkiye ve İngiltere'deki herkes bu eşleşmenin favorisinin açık ara farkla Manchester City olduğunu düşünüyordu. İlk maç Manchester şehrinde oynandı ve özellikle kaleci Yavuz Şimşek'in güzel oyunu maçın 0-0 bitmesini sağladı. İkinci maç 2 Ekim 1968'de İstanbul'da oynandı. Manchester City maça baskılı başladı. Ercan Aktuna kaleci Yavuz'a pas attı fakat pas kısa düşünce Coleman araya girdi ve 12. dakikada durumu İngiliz ekibinin lehine çevirdi. İlk yarı bu skorla tamamlandı. İkinci yarıda oyuna Abdullah Çevrim girdi ve hemen 46. dakikada bir karambolde topu ağlara göndermeyi başardı: 1-1. Kalan dakikalarda skora göre turu geçen taraf olan Manchester City savunmaya çekildi. 76. dakikada Ogün Altıparmak'ın vuruşu gol olunca İngilizler şoka uğradı. Durum 2-1 e geldi ve maç böyle tamamlandı. Fenerbahçe, dönemin en güçlü ekiplerinden Manchester City'yi elemişti. Ertesi gün Türkiye'deki gazetelerde şöyle manşetler atıldı: "Dünya Şampiyonlarının şampiyonunu yendik". 1972 yılında ilginç bir kişi Fenerbahçe'de teknik direktörlük görevine geldi. 1962 FIFA Dünya Kupası'nda Brezilya'nın kupayı almasında pay sahibi olmuş Valdir Pereira takımın başına getirildi. Valdir Pereira'nın diğer ismi Didi idi. Fenerbahçe, Didi yönetiminde üç yılda sekiz kupa kazanmayı başardı. Didi zamanında, Cemil Turan ve Osman Arpacıoğlu'lu takım 18 kez Galatasaray'a karşı oynadı. Fenerbahçe bu maçlarda 10 galibiyet 6 beraberlik alırken Galatasaray 2 kez sahadan yengin ayrıldı. Fenerbahçe, Didi'li yıllarda oldukça başarılı oldu ve popüleritesini artırdı. Milliyet tarafından yapılan anket sonuçlarına Fenerbahçe o tarihte %60,56 ile en çok taraftara sahip kulüptü. Alçaklar ve Yüksekler 1980 yılında Fenerbahçe, takımın başına Eintracht Frankfurt'tan Alman bir çalıştırıcı getirdi. Friedel Rausch yönetimindeki Fenerbahçe en dramatik sezonunu yaşadı. Takım ligde büyük düşüşler yaşadı ve sezonu 10. sırada tamamlayabildi. 16 takımın olduğu ve 14., 15. ve 16.'nın küme düştüğü ligde Fenerbahçe 10. oldu. Ligden düşen takımlardan Çaykur Rizespor ile aynı puandaydı. Takım averajla ligde kalabilmişti. Sarı-Kanaryalar için 1985-1988 yılları arası da pek parlak geçmedi. Takım iki kez beşincilik, bir kez de sekizincilik aldı. Bu üç sezonda kulüp altı çalıştırıcı değiştirdi. Bu, değişim için iyi bir zamandı. Rıdvan Dilmen ve Aykut Kocaman transfer edildi. Kaleye Almanya millî takımı kalecisi Harald Schumacher alındı. Alman kaleci daha önce 1982 ve 1986 Dünya Kupalarında, Batı Almanya millî takımında görev yapmıştı. Harald Schumacher dışında kadroda yabancı futbolcu yoktu. Oldukça kaliteli bir kadro kuruldu. 1988-89 sezonu takım için kırılması zor rekorlar yılı oldu. Fenerbahçe 103 kez (maç başına 2,86) rakip fileleri sarsarak bu alanda lig rekorunu kırdı. Kalesinde sadece 27 gol gördü. Fenerbahçe 36 maçtan 29'unu kazanırken 6'sında berabere kaldı, birinde yenildi. Toplayabileceği 108 puandan 93'ünü topladı ve %86,11'lik bir başarı sağladı. Başarı yüzdesi ve alınan puan alanında da rekor kırılmış oldu. Gol kralı Fenerbahçe'den çıktı. Aykut Kocaman 29 gol atmıştı. Rıdvan Dilmen ise tam 41 asist yapmış 19 kez de fileleri sarsmıştı. Diğer bir parlak başarı 3 Mayıs 1989 tarihinde sağlandı. 1988-89 sezonunda Galatasaray ile Türkiye Kupası'nda karşılaşıldı. Maç Ali Sami Yen Stadı'nda oynandı. Galatasaray ilk yarıyı Tanju Çolak'ın attığı üç golle önde kapadı. Galatasaray üstün durumdaydı ve kimi spor yazarları ikinci yarıda farkın açılacağını, böylece Galatasaray'ın tarihi bir zafer elde edeceğini düşünüyorlardı. Devre arasında Veselinoviç takımı çok iyi bir şeklide motive eder ve onlara: "Onlar bize bir devrede üç gol atabiliyorsa, biz onlara beş tane atarız. Sahaya çıkın ve ne kadar Fenerbahçeli olduğunuzu onlara gösterin" der. İkinci yarıda Aykut Kocaman ve Hasan Vezir'in (3) golleriyle Fenerbahçe rakibini 4-3 devirir. 1990-2018 1990'lar 1990-91 sezonunda Fenerbahçe'nin başına Hollandalı çalıştırıcı Guus Hiddink getirildi. O sezon Fenerbahçe için oldukça kötü geçecekti. Harald Schumacher sarılık geçirdi ve futbola ara vermek zorunda kaldı. Rıdvan Dilmen'in peşini sakatlıklar bırakmadı. Fenerbahçe sezona 1-6'lık Aydınspor hezimeti ile başladı. Bu, kulüp tarihinde ligde alınan en büyük yenilgiydi. Sezon istenilen gibi gitmedi ve takım beşinci olarak ligi kapadı. Buna karşın erkek basketbol takımı, tarihindeki ilk şampiyonluğunu bu sezon elde etti. 1990'lı yıllar takım için pek parlak geçmedi. 1990-2000 arasında sadece bir kez lig şampiyonluğuna ulaşıldı. 1995-96 sezonunda takım lig şampiyonluğuna ulaştı. Aynı yıl Türkiye Kupası'nda finale çıktı. İki maç üzerinden oynanan karşılaşmalarda Fenerbahçe, uzatma devresinde yediği golle Galatasaray'a mağlup oldu. Buna karşılık bu dönemde Fenerbahçe 4 yıl lig gol kralını çıkardı. 1991-92 ve 1994-95 sezonunda Aykut Kocaman 25 ve 27 golle, 1992-93 sezonunda Tanju Çolak 27 golle, 1993-94 sezonunda Bülent Uygun 22 golle gol krallığına ulaştı. Tüm bunlara karşın kulüp 10 yıl boyunca ekonomik ilerlemeler kaydetti. Ali Şen ve Aziz Yıldırım gibi başkanlar sayesindeki bu ekonomik ilerleme ile kaliteli futbolcular ve ünlü teknik adamlar takıma kazandırıldı. Joachim Löw ve Carlos Alberto Parreira bunlardan ikisiydi. Yine birçok ünlü yabancı futbolcu takımda oynadı: Jay-Jay Okocha, Elvir Baljić, Emil Kostadinov, Jes Høgh... Yeniden yapılanma ve tesisleşme 1998 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde Aziz Yıldırım, bir oy farkla başkanlığa seçildi. Yıldırım, devamlı bir sportif başarı için, kulüp ekonomisinin sağlam temellere dayanması gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla uzun vadede planlar yaptı. Fenerbahçe Stadyumu olarak anılan stadyumun adını Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu olarak değiştirdi. 28.000 kişilik bu stadyumun 1982 yılında projelendirilen kapasite arttırma çalışmalarına başlandı. 1999-2000 sezonunda Yeni Açık diye adlandırılan, Kurbağalıdere tarafındaki tribün yıkılarak inşaata başlandı. Sponsor olarak Migros ile anlaşıldı. 2000-01 sezonunun ilk maçı geldiğinde kapasite 30.000'e çıkarılmıştı. Sezon içinde diğer kale arkası tribün yıkıldı ve inşaasına başlandı. Sponsor olarak Telsim ile anlaşıldı ve 6 Mayıs 2001'deki Fenerbahçe - Galatasaray maçına yetiştirildi. Bu tribünler ile birlikte stadın kapasitesi 42.000'e ulaştırılmıştı. Bu maç ile İstanbul seyirci ve hasılat rekoru kırıldı. Daha sonra Maraton Tribün yıkıldı. İnşaat hızla bitirildi, 16 Şubat 2002'de oynanan yine bir Fenerbahçe - Galatasaray maçıyla tribün açılışı yapıldı. Maçı 45.000 civarında taraftar izledi. 2005 yılının mart ayında numaralı tribün hızla yıkıldı. 8-9 ay gibi kısa zamanda yeni tribün yapıldı. Bu tribüne Fenerium Tribünü adı verildi. 2006-2007 sezonunda stada ısıtma sistemi eklendi. Tüm bunların yanında kulübe önemli tesisler kazandırılmış, altyapı çalışmaları hızlandırılmıştır. Can Bartu Tesisleri 2000 yılında hizmete girmiştir. Altyapıya hizmet veren Fikirtepe Tesisleri 1999 yılında açılmıştır. Dereağzı Tesisleri 2003 yılında suni çimle kaplanmıştır. Faruk Ilgaz Tesisleri 2004'te, modernize edilmiş şekilde hizmete sokulmuştur. 2018'den günümüze 3 Haziran 2018 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda 20 yıldır kulübün başkanı olan Aziz Yıldırım'ın karşısına Ali Koç başkan adayı olarak çıktı. Kongre sonucunda 20.736 geçerli oyun 16.092'sini alan Ali Koç Fenerbahçe'nin 37. başkanı oldu. 26 Haziran 2021 tarihinde 29 bin 9 üyenin oy kullanabilme hakkı olan genel kurula tek aday olarak giren Ali Koç, 6 bin 682 kişinden 6 bin 459 oy alarak Fenerbahçe'deki ikinci dönem başkanlığına seçilmiş oldu. Ali Koç'un yeni dönem yönetim kurulu listesi Erol Bilecik, Burak Çağlan Kızılhan, Ömer Temelli, Mehmet Dereli, Fethi Pekin, Sertaç Komsuoğlu, Simla Türker Bayazıt, Hüseyin Arslan, Esin Güral Argat, Nüket Küçükel Ezberci, Ahmet Ketenci, Alper Pirşen, Kemal Danabaş, Ruşen Çetin asil üye olarak yer alırken, Selma Altay Rodopman, Ömer Okan, Selahattin Baki, Bekir İrdem, İlker Dinçay, Özgür Özaktaç, Can Gebetaş yedek üye listesinde yer aldı. Genel kurulun ilk gününde yapılan görüşmelerde 50 ₺ olan kulüp üye aidatlarının 500₺ çıkarılması konusunda yapılan oylama sonucunda kabul edildi. Yine ilk gün gerçekleştirilen oylamalarda Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesinde paralimpik spor, e-spor ve kadın futbol takımı şubelerinin açılması oy çokluğu ile kabul edildi. Pandemi koşullarında, görev süresi 3 yıl olmasına rağmen yapılamayan yüksek divan kurulu başkanlık seçimleri mevcut divan başkanı Vefa Küçük, Nail Kır, Sait Yılmaz ve Uğur Dündar'ın da katılımıyla 4 adayla 9 Nisan 2022 tarihinde yapıldı. 1871 yüksek divan kurulu üyesinin oy kullandığı seçimlerde eski yönetim kurullarında yönetici olarak görev almış olan Uğur Dündar 824 oy alarak yeni divan başkanı seçildi. Seçimde Vefa Küçük 799, Nail Kır 122, Sait Yılmaz 117 oy aldı, 9 oy da geçersiz sayıldı. Fenerbahçe ile Zenit iş birliği antlaşması imzalandığını açıkladı| tarih = 27 Şubat 2023 | Başkanlar Unutulmaz Futbolcular Fenerbahçe 1907 yılında kurulduğunda oldukça kısıtlı bir kadroya sahipti. Kulübün kuruluşunda henüz 16 yaşında olan Saint-Joseph Kolejli Galip Kulaksızoğlu, ilk kadrodan kulüpte en uzun süre kalan isimdi. Kulübün 3 numaralı kurucu üyesi Necip Okaner’den sonra Fenerbahçe’nin 2. takım kaptanı olan ve kulüpte 17 yıl forma giyen Kulaksızoğlu, 1924 yılında jübile yapana kadar 216 maça çıkmıştı. Galip Bey, 1910 yılında Arif Emirzade ile birlikte kulübün ayrıca reislik görevini üstlenmişti. Zeki Rıza Sporel ise, Fenerbahçe'nin altyapısından çıkmış ilk isimlerdendi. 1913 yılında henüz 15 yaşındayken Fenerbahçe genç takımına katılmış ve 17 yaşındayken birinci takıma yükselmişti. 18 yıllık kulüp kariyerinde 352 maçta 470 gol atarak maç başına 1,3 gol ortalaması ile kulüpte önemli bir yer edinmiştir. Zeki Rıza Sporel Türkiye millî futbol takımı’nın ilk golünü atan isimdir. Türkiye millî takım forması ile 16 maça çıkan Sporel, 15 gole imza atmıştır. Yine 1913’te Fenerbahçe altyapısına katılan Bekir Refet ise, Türkiye dışında bir futbol takımına transfer olmuş, profesyonel olarak forma giymiş ilk Türk futbolcudur. Cihat Arman kulübe en uzun süre hizmet eden kalecilerdendir. 12 sezon boyunca 308 maça çıkmıştır. Lefter Küçükandonyadis, Avrupa'da mücadele eden ilk Türk oyunculardandır. Lefter, Fenerbahçe'ye geri dönmeden önce 2 yıl boyunca sırayla Fiorentina ve OGC Nice takımlarında oynamıştır. Lefter 615 maçta 423 gol atarak kulübün 2 İstanbul Ligi, 3 Lig zaferi kazanmasında etkili olmuştur. Bir başka oyuncu Can Bartu, kulübün Avrupa'ya ihraç ettiği başka oyuncularındandır. Ayrıca Can Bartu bir Avrupa kupası finalinde (Fiorentina - Atlético Madrid) top koşturan ilk Türk oyuncu olmuştur. Fenerbahçe’nin altyapısına, basketbol şubesinden başlayan Can Bartu, kısa bir süre sonra Fenerbahçe’nin futbol branşına da geçmiş, Fenerbahçe'nin ve Türkiye futbol-basketbol millî takımlarının ikisinde de profesyonel sınıfta forma giymiş ilk ve tek sporcu olarak, bu alanda Türk spor tarihinde emsal oluşturmaktadır. Can Bartu, Fenerbahçe’ye geri dönmeden önce Venezia ve Lazio takımlarında da futbol oynamıştır. Bartu, Fenerbahçe'de 330 lig maçında 162 gol atmış ve 4 lig zaferi yaşamıştır. Yakın geçmişte, özellikle yabancı futbolcular taraftarın gönlünde taht kurmuştur. Bunlardan Uche Okechukwu 13 sezon Fenerbahçe ve İstanbulspor'da forma giymiş ve Türkiye'de en uzun zaman kalmış yabancı oyuncu unvanını elde etmiştir. Uche, Fenerbahçe kariyerinde 2 lig şampiyonluğu yaşamış ve taraftarlar tarafından kulübün unutulmaz isimlerinden biri olarak görülmektedir. Pierre van Hooijdonk, Fenerbahçe'ye 2003 yılında gelmiş ve 2 yıl futbol oynamıştır. Hooijdonk, Fenerbahçe formasıyla çıktığı 53 maçta 32 gol atmıştır. Hem sıcak kanlı tavırları hem de başarılı futboluyla Fenerbahçe'nin iki yıl üst üste şampiyon olmasına bulunduğu katkılardan dolayı taraftarın gönlünde kendisine yer bulmuştur. Alex de Souza Fenerbahçe'ye 2004 yılında katılan Brezilyalı oyuncu 8 yıl sonra 2012'de dönemin Teknik Direktörü ile yaşadığı sorunlardan dolayı sözleşmesi fesih edilerek gönderilmiştir. Alex Fenerbahçe'de toplam 277 maçta 164 gol 133 asist ile adını Fenerbahçe ve Türk futbol tarihine kazımıştır. Taraftarlarca heykeli dikilen Alex'in veda mesajı ise onun unutulmayacak bir futbolcu olduğunu adeta bağırmaktadır. Sözleşmesi fesih edildiği dakikalarda Twitter üzerinden yazdığı iletide; "Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama bir taraftar kazandı" demiştir. Arma Arma, 1914 yılında resimde yeteneği olan futbolcu Hikmet Topuzer tarafından tasarlanmıştır ve bu arma günümüze kadar ulaşmıştır. Ali Hikmet Bey’in anlatımıyla Fenerbahçe armasının öyküsü: Uluslararası başarılar Fenerbahçe'nin faaliyet gösterdiği spor dalları Fenerbahçe kuruluşundan itibaren fikir ve sahne faaliyetleri haricinde 44 spor dalıyla meşgul oldu. Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, boks, masa tenisi, yüzme, senkronize yüzme (subalesi), kürek ve yelken 2020-21 sezonu itibarıyla sarı-lacivertli kulübün mücadele ettiği olimpik sporlardır. Geçmişte ise Fenerbahçe; keza yaz olimpiyatları sporları arasında yer alan atıcılık, bisiklet, çim hokeyi, eskrim, güreş, halter, hentbol, jimnastik, judo, kano, kule ve tramplen atlama, okçuluk, su topu, tenis ve triatlonda, kış sporları arasında yer alan kayakta, geçmişte olimpiyat programlarında yer alan beyzbol, kriket ve ragbide, olimpiyatlarda gösteri sporu olarak yer verilen motor sporları, patenli hokey ve su kayağında, olimpiyatlarda yer verilmese de Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından spor olarak tanınan bilardo, briç, dağcılık, kick boks, patinaj ile wushu'da ve Türkiye'de federasyonlara bağlı olan avcılık, izcilik ve kampçılık, muay-thai, trekking ve tae-bo sporlarında faaliyet gösterdi. Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, boks, kick boks, wushu, muay-thai, masa tenisi, yüzme, senkronize yüzme (subalesi) kürek, yelken, bisiklet, güreş, halter, kule ve tramplen atlama, okçuluk ve tenis dalları olmak üzere toplam 19 branşta Türk ulusal takımlarına sporcu verdi (kick boks, wushu ve muay thai sporları boks şubesinin altında hayat bulmuştur). Etkin şubeler Futbol Fenerbahçe'nin futbol şubesi, 19 kez Süper Lig şampiyonluğuna ulaşırken, 6 kez de Türkiye Kupası'nı kazanmıştır. 1959'dan önceki Türkiye Şampiyonalarında 3, Millî Küme'de ise 6 kez şampiyon olmuş, 16 kez de İstanbul şampiyonluğuna ulaşmıştır. 2007-08 sezonu UEFA Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayarak büyük bir başarıya imza atmıştır. 1966-67 sezonunda ise Balkan Kupası'nda şampiyon olmuştur. Balkan Kupası Fenerbahçe ve Türkiye'nin Avrupa'daki ilk kupası olmuştur. Kadın futbol takımı ise, 26 Ağustos 2021 tarihinde kurulmuştur. Basketbol Fenerbahçe erkek takımı, Türkiye Ligi'nde 10 şampiyonluğa ulaşırken 7 kez Türkiye Kupası'nı, 7 kez Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 kez de Gençlik ve Spor Bakanlığı Kupası'nı kazandı. Türkiye Liginin oynanmaya başlandığı 1966-67 sezonundan önce ise Sarı Kanaryalar; 7 kez İstanbul, 3 kez Türkiye şampiyonu, 5 kez de Federasyon Kupası şampiyonu oldu. Bu başarılarıyla Fenerbahçe, erkek basketbolunda Türkiye'de en çok resmî şampiyonluk kazanan takım olma unvanını 2021-22 sezonunda korumaktadır. 1959-60 sezonundan beri Avrupa Kupalarında boy gösteren Fenerbahçe, 2016-17 sezonunda EuroLeague'de şampiyon olarak bir Türk takımının Avrupa Kupalarında kazandığı en büyük başarıya ulaştı. Sarı-lacivertliler en çok Final Four (2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019) ve en çok final oynayan (2016, 2017 ve 2018) Türk takımı olma rekorunu da elinde tutmaktadır. Bu başarıların öncesinde; 1984-85 yılında ilk kez Koraç Kupası'nda çeyrek final grubuna kalan Fenerbahçe, 1995-96 ve 2000-01 yıllarında çeyrek final oynadı. 1994-95 yılında ise FİBA Avrupa Kupası'nda ilk 6 takım arasına girdi. FIBA Europe Kupası'nda 2003-04 sezonunda Güney Konferansı Dörtlü Finaline kalan Sarı-lacivertliler 2004-05 sezonunda ise Dörtlü Finale ulaştılar. Fenerbahçe 2007-08 sezonunda ise EuroLeague'de ilk kez çeyrek finale yükseldi. Ayrıca NBA tarihinin en çok şampiyon olan takımı Boston Celtics'i yenerek bir NBA takımını mağlup eden ilk ve tek Türk takımı Fenerbahçe'dir. Aynı zamanda Brooklyn Nets'i kendi sahasında yenerek, Amerika kıtasında bir NBA takımını yenen ilk ve tek Türk takımı, dünya basketbol tarihinde ise bunu başarabilen yalnızca üç takımdan biri oldu. Kadın basketbol takımı ise, Türkiye Ligi'nde 16 kez şampiyonluğa ulaşırken, 13 kez de Türkiye Kupası'nı, 12 kez Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı ve 1 kez de Gençlik ve Spor Bakanlığı Kupası'nı kazandı. Türkiye Liglerinin başladığı 1980-81 sezonundan önce ise 5 kez İstanbul, 3 kez de Türkiye şampiyonluğuna ulaştı. Bu başarılarıyla Fenerbahçe, kadın basketbolunda Türkiye'de en çok resmî şampiyonluk kazanan takım olma unvanını 2020-21 sezonunda korumaktadır. Fenerbahçe ilk kez 1991-92 sezonunda boy gösterdiği Avrupa Kupalarında ise kaydadeğer başarılar kazandı. 2004 ve 2005 yıllarında EuroCup'ta Dörtlü Final'e ulaşıp, 2005 yılında final oynadıktan sonra EuroLeague'de 2007-2018 arasında 12 sezon üstüste ilk sekiz takım arasında yeraldı. 2012-2017 arasında üstüste ilk dörtte yeralıp 3 sezon (2013, 2014 ve 2017) final oynadı. Fenerbahçe (tekerlekli sandalye basketbol takımı) 26 Ekim 2021 tarihinde 1907 Fenerbahçe Engelli Yıldızlar SK'nın kulübe devri ile bugünkü ismini almıştır. Voleybol Fenerbahçe, 29 Mart 2014'te erkeklerde CEV Challenge Kupası şampiyonu, kadınlarda ise CEV Kupası şampiyonu olarak, bir spor dalında aynı gün içinde hem erkeklerde hem kadınlarda Avrupa Kupası kazanarak spor tarihine geçti. 1926 yılında kurulan erkek voleybol takımı 1927-1969 yılları arasında 9 kez İstanbul Ligi, 2 kez de Federasyon Kupası şampiyonluğuna ulaştı. 1985-86 sezonundan itibaren Türkiye 1. Ligi'nde mücadele eden Fenerbahçe ilk kez ikinciliğe ulaştığı 2003-04 sezonundan itibaren her sezon şampiyonluğa oynadı ve 5 kez Türkiye Ligi, 4 Türkiye Kupası ve 4 kez de Şampiyonlar Kupası'nı kazandı. 2004-05 sezonundan beri Avrupa Kupalarında boy gösteren Fenerbahçe 2014 yılındaki CEV Challenge Kupası'nın haricinde, 2 kez Balkan Kupası şampiyonu oldu. Ayrıca, 2008-09 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan çıkarak ilk 16'ya kalarak ilk Türk takımı oldu. 2016-17 sezonunda ise CEV Kupası'nda yarı final oynadı. 1954 yılında kurulan ve Sarı Melekler olarak anılan kadın voleybol takımı ise, Türkiye Liginin kurulduğu 1984-85 sezonundan önce Eczacıbaşı ve Galatasaray'la büyük bir rekabet yaşadı ve 1955-1973 arasında 8 kez Türkiye, 11 kez İstanbul Ligi ve 2 kez de Federasyon Kupası şampiyonu oldu. 1994-96 arasındaki kısa dönem haricinde, 2004-05 sezonundan beri Türkiye 1. Ligi'nde mücadele eden kadın voleybol takımı 6 kez Türkiye Ligi, 3 kez Türkiye Kupası ve 4 kez de Şampiyonlar Kupası şampiyonu oldu. 1960-61 sezonundan beri Avrupa Kupalarında boy gösteren Fenerbahçe, 2009-10 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde ikinciliğe ulaşarak takım sporlarında Şampiyonlar Ligi'nde final oynayan ilk Türk takımı oldu. Bu başarısıyla 2010-11 sezonunda Katar'da düzenlenen Dünya Kulüpler Şampiyonası'na davet edilen Fenerbahçe tüm maçlarını 3-0 kazanarak Dünya Şampiyonluğuna ulaştı. Fenerbahçe, 2011-12 sezonunda Şampiyonlar Ligi, 2013-14 sezonunda da CEV Kupası şampiyonluğunu kazandı. 1972-73 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Yunanistan'ın Panathinaikos takımını eleyerek Avrupa kupalarında tur atlayan ve çeyrek final oynayan ilk Türk takımı olan Fenerbahçe; ayrıca 2011, 2016 ve 2019'da Şampiyonlar Ligi'nde üçüncü, CEV Kupası'nda 2013'te ikinci, 2009'da üçüncü, Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda 2012'de üçüncü oldu. Espor Fenerbahçe Espor, 01 Ocak 2022 tarihinde 1907 Fenerbahçe Espor'un kulübe devri ile bugünkü ismini almıştır. Atletizm Fenerbahçe, 1913 yılından beri faaliyet gösterdiği atletizmde Türkiye'de en çok resmî şampiyonluğa ulaşan ve Avrupa Kupalarında en çok (21 kez) şampiyonluk kazanan Türk kulübü olduğu gibi; başta Olimpiyatlarda kazanılan madalyalar olmak üzere Türk millî takımının uluslararası alandaki kaydadeğer başarılarının büyük çoğunluğu sarı-lacivertli atletler tarafından kazanıldı. Erkek takımı; 1987'den beri düzenlenen Türkiye Ligi'nin 37 sezonunda da ilk ikide yeralıp 23 şampiyonlukla başı tuttu. Ayrıca; 1951-1987 arasındaki Türkiye Şampiyonası'nda 11, 1988'e kadar düzenlenen İstanbul Şampiyonası'nda 24, Gül Kupası'nda 17, Türkiye Kros Şampiyonası'nda 15, Türkiye Kros Ligi'nde 3 ve İstanbul Kros Şampiyonası'nda 24 kez şampiyon oldu. 1985 yılından beri Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda boy gösteren erkek takımı A takımlar düzeyinde 3 şampiyonluk (1993, 2006 ve 2009) ve 4 ikincilik, gençlerde 4 şampiyonluk (2013, 2014, 2017 ve 2019) ve 4 ikincilik, gençler krosta 4 şampiyonluk (2009, 2010, 2011 ve 2023), 5 ikincilik ve 2 üçüncülük kazandı. Kadın takımı ise 1947'de ilk kez pistlerde göründü (1926 yılında ilk kadınlararası yarışların şampiyonu olan Mübeccel Argun da Fenerbahçe sporcusuydu). 1971'den sonra 23 yıllık bir atâletin ardından 1994'te yeniden kuruldu ve 1995'ten beri Türkiye Ligi'nin son 29 sezonunun tamamında ilk ikide yeralarak 10 kez şampiyon oldu. Ayrıca, Türkiye Kros Ligi'nde 3, Türkiye Kros Şampiyonası'nda 1, İstanbul Şampiyonası'nda 14, İstanbul Kros Şampiyonası'nda 4 kez şampiyon oldu. 1996 yılından beri Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda boy gösteren kadın takımı A takımlar düzeyinde 3 ikincilik ve 1 üçüncülük, gençlerde 8 şampiyonluk (2010, 2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019) ve 2 ikincilik, gençler krosta 3 şampiyonluk (2015, 2018 ve 2019), 3 ikincilik ve 1 üçüncülük kazandı. Türkiye'nin atletizmde olimpiyatlarda kazandığı toplam üç madalyanın hepsini Fenerbahçeli atletler Ruhi Sarıalp (1948-bronz), Eşref Apak (2004-gümüş) ve Yasmani Copello Escobar (2016-bronz) elde ederken, Nevin Yanıt (2010 ve 2012) ve Ramil Guliyev (2018) Avrupa şampiyonu, Ruhi Sarıalp (1950) ve Halil Akkaş (2011) Avrupa üçüncüsü oldular. Ramil Guliyev 2017'de Dünya şampiyonu ve Karin Melis Mey 2009'da Dünya üçüncüsü olurken, Ekrem Koçak, Osman Coşgül, Mustafa Batman ve Muharrem Dalkılıç Ordulararası Dünya şampiyonlukları kazandılar. Boks 1913 yılında faaliyet gösterilmeye başlayan boks sporunda Fenerbahçe, 2022-23 sezonu itibarıyla Türkiye'de en çok şampiyonluk kazanan takım unvanını korumaktadır. 1919-1923 yılları arasında İstanbul'un işgali sırasında Sarı-lacivertli kulübün Kuşdili'ndeki lokalinde bulunan ringde yetişen Fenerbahçeli boksörler, işgal güçlerinin sporcularına karşı Taksim'de yapılan müsabakalarda önemli başarılar kazandılar. 1928 Kasım'ında ilk kez kurulan ve Moskova ile Bakü'de karşılaşmalara çıkan 5 kişilik Türk millî takımına da Fenerbahçe 2 boksör verdi. 1947 yılından itibaren takım halinde faaliyet göstermeye başlayan Fenerbahçe 1965'te düzenlenmeye başlayan Türkiye Kulüplerarası Boks Şampiyonası'nda kazandığı 18 şampiyonlukla en seçkin yeri tuttu. Sarı-lacivertli takım İstanbul Boks Şampiyonası'nda aldığı 41 şampiyonlukla önder konumunu korumaktadır. 1997'den beri faal olan kadın takımı da 2007 yılından beri üstünlüğünü sürdürmektedir. 2004 Yaz Olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan Atagün Yalçınkaya, 2008 Yaz Olimpiyatlarında bronz madalya kazanan Yakup Kılıç, Dünya Şampiyonları Mustafa Genç ve Gülsüm Tatar, Avrupa Şampiyonları Nurhan Süleymanoğlu, Ramazan Palyani, Agasi Ağagüloğlu, Gülsüm Tatar ve Sümeyra Kaya Fenerbahçe Boks Takımı'nda forma giymiş Türk boksörlerdir. Profesyonel boksta Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış Cemal Kamacıve Eyüp Can da amatörlüklerinde Fenerbahçe'de forma giymişlerdir. Fenerbahçe'de boks şubesi faaliyetleri çerçevesinde 2000-2004 yılları arasında Tae Bo, 1998'den beri Kick Boks ve Muay Thai ve 2006'dan beri Wushu da yer alırken, Kıymet Karpuzoğlu'nun 2005 yılında kick boks dalında, Hüseyin Dündar'ın ise 2007 yılında wushu dalındaki Dünya Şampiyonlukları en kayda değer başarılar olmuştur. Kürek Kulübün kuruluşundan üç yıl sonra (1910) faaliyete geçen ve kulüplererası ilk şampiyonluk kupasını 1917 yılında adına düzenlenen yarışların sonunda V. Mehmet Reşad'dan alan kürek şubesinin kayıkhanesi Millî Mücadele yıllarında İstanbul işgal altındayken Kurbağalıdere kenarındaki kulüp binasının önünde yer alan iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu’ya silah kaçıran Fenerbahçeliler için bir silah ve cephane deposu hâline getirildi. Cumhuriyet döneminde Galatasaray ile ezeli rekabeti bu sporda da kıyasıya yaşatan Fenerbahçe, 2023 yılına kadar Türkiye Kürek Şampiyonası'nda erkeklerde 42 ve kadınlarda 28 kez şampiyon olarak bu spordaki liderliğini sürdürmektedir. Erkeklerde 37 kez İstanbul, 30 kez İstanbul Kupası ve 36 kez Türkiye Kupası şampiyonu olan Fenerbahçe bu branşta uluslararası alanda da önemli başarılar kazandı. 1955 Akdeniz Oyunları'nda tek çiftede gümüş madalya alarak Türkiye'nin uluslararası alandaki ilk resmi başarısını elde eden Tonguç Türsan'dan bu yana Fenerbahçe millî takıma en çok sporcu veren kulüp konumundadır. Branş bünyesinde 1999-2000 yıllarında faaliyet gösteren kano takımı, ilgi görmemesi nedeniyle bir süre sonra tarihe karıştı. Yelken 1910'larda faaliyete geçen şube, Türkiye'deki ilk resmi müsabaka olan ve 24 Temmuz 1917′de Donanma Cemiyeti’nin Padişah Sultan Reşat himayesinde düzenlenen Heybeliada yarışlarında birinci oldu. Şube, 1936'da Behzat Baydar ve Harun Ülman ile Star (sailboat) sınıfında 1936 Berlin Olimpiyatları'nda ilk kez Türkiye'yi temsil etti. 1952'de Deniz Bankası'nın kulüplere modern tekneler sağlamasıyla canlanan yelken şubesi 1930'lardan beri düzenlenen Türkiye Şampiyonalarında 2021 yılına kadar aldığı toplam 190 birincilik, 152 ikincilik ve 101 üçüncülük ile İstanbul Yelken Kulübü ve Karşıyaka'yla birlikte en seçkin yeri tuttu. Fenerbahçeli sporculardan Tuğçe Subaşı 2002'de Laser 4.7 sınıfında, Yiğit Yalçın Çıtak Laser Radyal sınıfında Dünya, 1993'te Arda Baykal Optimist sınıfında Akdeniz Oyunları, 1993'te Haluk Babacan Finn, 1995'te Akif Muslubaş yine Finn, 2002'de Utku Ören Laser Radial, 2006'da Yonca Yıldıral ve İrem Özdemir 470, 2009 ve 2010 yıllarında Zeynep Yentür Optimist, 2010 yılında Çağla Demirtaş Laser Radial ve yine 2010 yılında Alican Kaynar Finn sınıfında Balkan şampiyonlukları kazandılar. Bu şampiyonluklara ilaveten Aydın Yurdum 1997'de Laser Masterlar dalında Dünya ikincisi, Azat Baykal, Levent Özgen ve Erdil Uzaltan 1997'de Dragon dalında Avrupa dördüncüsü, Azat Baykal, Arda Baykal ve Erdil Uzaltan'ın 2004'te yine Dragon dalında bu defa Dünya dördüncüsü, 2006'da Yonca Yıldıral ve Özde Özdemir 470 Dünya Gençler üçüncüsü, 2009’da Zeynep Yentür Optimist Avrupa ikincisi ve 2012'de Çağla Dönertaş Laser Radial Avrupa üçüncüsü oldu. Masa Tenisi 1930 yılında düzenlenen ilk İstanbul Şampiyonası'nda İstanbulspor'u yenerek şampiyon olan Fenerbahçe bu spordaki faaliyetlerini bugüne dek kesintisiz sürdürmüştür. Türkiye Masatenisi Şampiyonası'nda erkeklerde 12, kadınlarda 16; Türkiye Masatenisi Süper Ligi'nde erkeklerde 6, kadınlarda ise 16 Türkiye şampiyonluğu alan Fenerbahçe bu sporda en fazla şampiyonluk kazanan kulüp oldu. 2007-08 sezonunda erkek takımı Avrupa ETTU Kupası'nda final oynadı. Kadın takımı ise 2011-12 ve 2012-13 sezonlarında yine ETTU Kupası'nda şampiyonluğuna ulaştı. 2013-14 sezonunda ise Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde final oynayıp, ertesi sezon kupayı kazanarak Avrupa şampiyonu oldu. Fenerbahçeli sporcu Gürhan Yaldız'ın 1982 yılında İzmir'de düzenlenen 19. Balkan Masatenisi Şampiyonası'nda aldığı gümüş madalya bu branşta bir Türk sporcunun uluslararası yarışmada aldığı ilk madalya olurken, Melek Hu'nun 2009 yılında Akdeniz Oyunları'ndan aldığı altın ve 2010 yılında Çekya'da yapılan Avrupa Masatenisi Şampiyonası'nda aldığı bronz madalyalar da Türkiye masatenisi tarihinde birer ilki teşkil etti. Melek Hu, 2012 Yaz Olimpiyatları'nda da Türkiye'yi temsil etti. Yüzme ve Senkronize Yüzme 1910'lardan 1960'lara kadar dönem dönem başarılar gösteren yüzme şubesi 1964 yılında tarihe karıştı. Kısa süreli faaliyetlerden sonra 1997 yılında kalıcı olarak kurulan Fenerbahçe Yüzme Şubesi Galatasaray ve İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün üstünlüklerine son vererek Türkiye Kulüplerarası Yüzme Şampiyonası'nda 2023 itibarıyla toplamda 24, erkeklerde 30, kadınlarda ise 37 kez Türkiye şampiyonluğuna ulaşmış ve en çok Türkiye birinciliği kazanan kulüp olmuştur. Fenerbahçe, 1998 yılından beri başta 2000, 2004 ve 2008 Yaz Olimpiyatları olmak üzere üst düzey uluslararası yarışlarda millî takıma en çok sporcu veren kulüp olmuştur. Öte yandan, 2008 yılında yüzme şubesi bünyesinde kurulan senkronize yüzme (su balesi) takımı da bu sporda öncü rol oynamaya başlamış ve 2014 yılı sonuna kadar Türkiye Şampiyonalarında 11 şampiyonlukla en başarılı kulüp konumuna yükseldiği gibi 26 kişiden oluşan millî takıma 17 sporcu vermek suretiyle takımın belkemiğini de oluşturmaya başlamıştır. Fenerbahçe, 4. Viyana Açık Uluslararası Senkronize Yüzme Yarışları'nda takım hâlinde şampiyonluğa ulaştı. Geçmişte kalan şubeler Bisiklet ve Triatlon 1912 yılından itibaren faaliyet gösterilen bisiklet sporunda Fenerbahçeli sporcular ilk dönem birinciliklerini kazanırken 1912 ve 1913 Fenerbahçe Spor Bayramları ve 1914 Cuma Birliği Bayramlarında birinci olan Vecdi Çağatay ilk şampiyon olarak sivrildi. 1924 ve 1928 Yaz Olimpiyatları'na katılan ilk Türk bisikletçileri Cavit Cav ve Galip Cav kardeşler oldular. 1924'te ilk kez Ankara'da düzenlenen Türkiye Bisiklet Şampiyonası'nda Cavit Cav hem sürat hem de mukavemet şampiyonu olurken bu başarısını 1932'ye dek sürdürdü. Galip-Cavit Cav kardeşler 10 Temmuz 1926'da başlayarak 50,5 saatte bitirdikleri İzmir-Bandırma etabıyla ilk uzun mesafe yarışını tamamlayan Türk sporcular oldular. 1956 yılında İstanbul'dan başlayarak 3.500 kilometrelik Anadolu turunu tamamlayan Tayyar Güner ve 1959 yılında Fenerbahçe'ye İstanbul şampiyonluğu kazandıran Sadık Yalım ise sarı-lacivertli formayla başarı kazanan son kayda değer bisikletçiler oldu. 1990'lı yılların başında Triatlon branşında gösterilen faaliyet ise, bazı münferit başarılara sahne olmuşsa da, uzun ömürlü olmadı. Kriket İngilizlerin XX. yüzyılın başlarında Beykoz ve Moda'daki kriket faaliyetlerine Türk kulüpleri arasında ilgi gösteren yegâne kulüp Fenerbahçe oldu ve 1911 yılında sarı-lacivertli kulüpte bir takım kuruldu. Sait Selahattin Cihanoğlu, Galip Kulaksızoğlu, Tevfik Taşçı, Fahri Ayad gibi komple sporculardan kurulu takım, 1911-1914 yılları arasında İngiliz takımlarıyla mücadele ederken, 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve İngilizlerin Türkiye'yi terk etmesiyle rakipsiz kaldı ve dağıldı. Tenis 1914 yılında eski başkanlardan Sabri Toprak'ın çabalarıyla kurulan tenis takımı 1922 yılında ilk İstanbul, Türkiye ve Challenge Cup şampiyonluklarını İngilizleri de yenerek kazandı. 1923 yılında Türkiye'nin ilk kadın tenisçilerini kortlara çıkaran takım oldu. 3 Fenerbahçeli tenisçi Suat Subay, Sedat Erkoğlu ve Vahram Şirinyan'dan oluşan millî takım 1930 Balkan Şampiyonası'nda Atina'da Yunan, Bulgar ve Romen rakiplerini yenerek şampiyon oldu, 1931'de ise İstanbul'da üçüncülük kazandı. 1937 yılına kadar tek ve çift erkeklerde Fenerbahçeli tenisçilerin elindeki Türkiye ve Challenge Cup şampiyonluğu, kulübün bu tarihte maddi sıkıntılardan ötürü faaliyetlerini futbol, atletizm ve kürekle kısıtlamasından dolayı, 1936 yılında kurulan Tenis Eskrim Dağcılık Spor Kulübü'ne geçti. 1942 yılında Fernerbahçe kortlarının yeniden spora açılmasıyla hareketlenen tenis şubesi son önemli faaliyetini 1949 yılında Suriye'nin konuk Cercle de la Jeunesse takımıyla yapılan maçlarla sergiledi; 1950 yılında ise Lübnan'a devet edildiyse de 1950'li yıllarla birlikte tarihe karıştı. Güreş 1914 yılında faaliyet alanına alınan güreşte 1924 Yaz Olimpiyatları'nda Türkiye'yi sporcu olarak temsil eden (aynı zamanda Güreş Federasyonu Başkanlarından) Seyfi Cenap Berksoy ve Dürrü Sade ile Türkiye'deki ilk Grekoromen stil şampiyonu İlhami Polater (1922) klasik dönemin en önemli Fenerbahçeli sporcuları oldu. 1959 yılında antrenör Mustafa Çakmak'ın nezaretinde yeniden faaliyete geçen Fenerbahçe güreş takımı greko-romende 1961 yılında ilk İstanbul şampiyonluğunu kazandı. 1966-68 yılları arasında üst üste 3 yıl İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe grekoromen takımının kaptanı Sırrı Acar 1967 ve 1968 yıllarında Avrupa, 1967 yılında ise Dünya şampiyonluğuna ulaştı. 1981 yılında tekrar kurularak 1987'ye dek faaliyet gösteren Fenerbahçe güreş takımı İstanbul ve Türkiye ikinciliklerine ulaştı. Çim hokeyi Kurucu yönetici Mustafa Elkatipzade'nin çabalarıyla 1914 yılında oluşturulan takım, 1915 yılında altı İstanbul takımı tarafından kurulan Hokey Birliğinin aynı yıl düzenlediği İstanbul Şampiyonası'nda birinci oldu. 1923 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nın da ele aldığı bu spor dalında 1915-1926 yılları arasında düzenlenen 8 İstanbul Ligi'nde Fenerbahçe 4 şampiyonluk alarak en çok birincilik kazanan kulüp oldu. Sarı-lacivertli takımın 14 Nisan 1926 yılında İngilizlere karşı 3-1 galip geldiği maç Fenerbahçe çim hokeyi takımının rakipsizlikten dolayı son maçı olduğu gibi 2000'li yıllara kadar Türkiye'de bu sporda görülen son müsabaka oldu. Patinaj ve Patenli Hokey Eski başkanlardan Hamit Hüsnü Kayacan'ın 1914 yılında Kuşdili'ne nakledilen kulüp lokalinin yanına 16x30 metrelik beton patinaj sahası yaptırmasıyla Türkler arasında ilk kez bu spor da tatbik edilmeye başlanmış, bu faaliyetler 1923 yılında kurulan patenli hokey takımının kurulmasına da temel teşkil etmiştir. 1923-24 sezonunda Galatasaray, Vefa ve Nişantaşı kulüplerinin mücadele ettiği İstanbul 2. Ligi'ne dahil olan Fenerbahçe, Nişantaşı'nı 6-4 yendikten sonra, Vefa'yı 7 Mart 1924 tarihinde 20-3 yendi ve bu sporda günümüze kadarki sayı rekorunu tesis etti. Galatasaray'ın çekilmesi ve ligin yarım kalması, 1992 Yaz Olimpiyatları'nda gösteri sporu olarak kabul edilen bu sporun Türkiye'de 1924 yılında tarihe karışmasına neden olduğu gibi, iki genç takım kurarak bu spora eğilmiş Fenerbahçe'yi de faaliyetlerini sonlandırmaya mecbur bıraktı. Jimnastik Eski başkanlardan Hamit Hüsnü Kayacan'ın 1914 yılında barfiks ve paralel bar satın alarak lokalin yanına kurmasıyla jimnastik faaliyetleri başladı. İlhami Polater, hava pilotu (daha sonraları Korgeneral) Asım Uçar, General Nuri Bey ve Albay Kadri Bey'in başı çektiği faaliyetlerde dönemin ünlü beden eğitim uzmanları Faik Üstünidman ve Mazhar Kazancıoğlu'nun da zaman zaman Fenerbahçeli gençlere ders vermesi faaliyetlerin verimini artırdı. Ancak bu spor 1924 yılından sonra ihmale uğradı ve tarihe karıştı. İzcilik 1912 yılında kurulan Osmanlı Keşşaflar Cemiyeti'nin öncülüğünde başlayan izcilik faaliyetlerini Balkan Savaşı sonrasında canlandırmak isteyen Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın da kulüplere başvurusu üzerine Fenerbahçe bu alana 1915 yılında eğilmiş ve Hükûmetin gönderdiği gereçlerle Mustafa Elkatipzade'nin önderliğinde ilk izcilik ekibini kurmuştu. Balkan ve Trablusgarp Savaşları’nda alınan mağlubiyetler sonucunda dönemin hükûmeti tarafından Müslüman, Türk gençlerin savaş şartlarına ve seferberliklere alıştırılmasına yönelik, Keşşaflık Ocağı sistemi anlayışına yoğunluk verilmiştir. Fenerbahçe Kulübü de, bu anlayış gereğince bünyesinde tüm spor branşlarındaki altyapı (genç) oyuncularından oluşan izciler eğitmek için ilk olarak 1913 yılında Keşşaflık Ocağı takımını kurmuştur. Millî Mücadele yıllarında gereçlere işgal kuvvetleri tarafından el konulması nedeniyle kamp ve gezi faaliyetleriyle yetinen şube 1923 yılında futbolcu Alaattin Baydar'in çabalarıyla yeniden teşkilatlandı. Düşman işgalinden yeni kurtulan Bursa ve İstanbul'da gösterilen ve en üst düzeyde takdir edilen faaliyetler 1932 yılında Fenerbahçe Müzesi'nin yangınında izcilik gereçlerinin tamamen kül olmasıyla ortadan kalktı. Eskrim 1917 yılında faaliyet sahasına alınan bu olimpik sporda hava pilotu Asım Uçar ve Sait Bey epe, Sedat ve Feyzi Beyler flöre branşında temayüz ettiler. 1917 Devrimi'nden kaçarak İstanbul'a yerleşen Beyaz Ruslardan Albay Grodetski'nin antrenörlügündeki sarı-lacivertli takım 20 Haziran 1920 tarihindeki Himaye-i Etfal Bayramı'nda ve 1921 yılında düzenlenen Fenerbahçe Bayramı'nda başarılı müsabakalar çıkardılarsa da Asım Uçar'ın Millî Mücadele'ye katılmak üzere İstanbul'dan ayrılmasıyla hayatiyetini kaybetti. Fikir ve Sahne Fenerbahçe'nin 1918 tüzüğünde yer alan Kulüp, Spor ve Terbiye-i Fikriye Şubelerine bölünmüştür. Her iki şubenin ayrı tüzükleri vardır hükmünü âmir 4. maddesi uyarınca 1919 yılının ilkbaharında dönemin başkanı (aynı zamanda piyes yazarı ve eski güreşçi) Refik Ahmet Nuri Sekizinci tarafından kurulan fikir ve sahne şubesi Millî Mücadele yıllarında konferanslar, tiyatro temsilleri ve Muhittin Sadak ve Münir Nurettin Selçuk'un faaliyetlerinin başını çektiği konserler vasıtasıyla halkı ve üyeleri bilinçlendirme çabası gütmüş, Fenerbahçe dergisi 15 günde bir yayımlanmıştır. Şube, 16 Mart 1920 yılında İstanbul'un işgali sonrası İşgal Orduları Başkomutanlığının toplantı yasağı ilan etmesiyle faaliyetlerini sonlandırmak zorunda kalmıştır. Beyzbol Temmuz 1919'da Amerikalı bir antrenörün gözetiminde başta Galip Kulaksızoğlu, Zeki Rıza Sporel, İsmet Uluğ, Alaattin Baydar ve Sabih Arca başta olmak üzere dönemin öndegelen Fenerbahçeli futbolcularından oluşan takımın faaliyetleri, başka Türk kulüpleri bu spora ilgi göstermeyince, Amerikalı takımlarla yapılan müsabakalardan ibaret kaldı ve kısa zaman içinde sona erdi. Bilardo Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı sporcuların Cumhuriyetin ilk yıllarında ilgi gösterdikleri bu spor dalında 1924 yılında düzenlenen İstanbul Şampiyonası'nda sarı-lacivertli sporcu Binbaşı Fuat Bey 183 puanla şampiyon oldu. Bir yıl sonra ise Beşiktaşlı Nafi Bey'in bu defa 187 vuruşla birinci geldiği ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün de yakın ilgi gösterdiği bu sporun yıllar geçtikçe kahvehanelere mahsus bir faaliyete dönüşmesi kulüplerin erken dönemdeki alakalarını da söndürdü. Motor Sporları Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun 1923 yılında kurulmasıyla başlayan otomobil yarışlarında Fenerbahçeli sürücüler Ziya Koşar (1927, Veliefendi) ve Atatürk'ün de izlediği yarışlarda Samiye Burhan Cahit Morkaya (1931, İstinye-Maslak) ilk şampiyonlukları almışlardır. Morkaya, ilk kadın şampiyon olurken, 1932, 1936 ve 1937 yıllarındaki Castrol ve Turing Kulüp kupaları da adıgeçen Fenerbahçeli yarışçılarca kazanıldı ve kupalar Fenerbahçe Müzesi'ne bağışlandı. II. Dünya Savaşı yıllarından 1970'lere kadar bu sporun ihmale uğramasıyla ilk kuşak Fenerbahçeli yarışçıların kazandığı başarılar da tarihte kaldı. Halter 1925 yılında faaliyet sahasına alınan halterde sarı-lacivertli renklerin ilk şampiyonluğu 1940 ve 50'lerin ünlü tasvir ustası ve kürekçi Kenan Dinçman'ın 8 Ekim 1926 tarihinde kazandığı İstanbul hafif sıklet birinciliği olmuştur. 1957'den sonra canlanan halter branşı, 1968'de gençlerde İstanbul şampiyonu ve Türkiye ikincisi olduktan sonra, 1969'da İstanbul şampiyonluğuna ulaştı. 1976'ya kadar ferdi şampiyonluklar elde eden Fenerbahçe'nin kazandığı son takım başarısı 19 Mart 1972 tarihindeki İstanbul şampiyonluğu oldu. Avcılık İlk kez Galip Kulaksızoğlu ve Sait Selahattin Cihanoğlu'nun 1913 yılında başlattıkları çalışmalar 1925 yılında avcılık şubesinin kurulmasıyla daha örgütlü hale geldi. İstanbul'da özellikle Kayışdağı Ormanı, Katırlı ve Alemdağ ormanlarında yoğunlaşan faaliyetler, Cihanoğlu'nun Kenya, Tanzanya ve Güney Sudan bölgelerini kapsayan 1925-1926 yılındaki av partisiyle zirveye ulaşmıştır. Cihanoğlu aslan dâhil avladığı toplam 22 av hayvanının başını tahnit ederek Fenerbahçe Müzesi'ne bağışlamıştır. 1930'larda en hareketli devrini yaşayan bu şube, kulüp faaliyetlerinin olimpik sporlara yoğunlaşmasıyla popülaritesini kaybetti ve Cihanoğlu'nun 1975 yılında ölümüyle tamamen tarihe karıştı. Kule ve Tramplen Atlama Gerek kule gerek tramplen atlama kategorilerinde Fenerbahçeli sporcular Fahri Ayad ve Kemal Bey bu branşta öncü sporcular olarak dikkat çekerken özellikle 1925 yılından sonra Mısırlı Şefik, Mahir Canbakan ve Suat Erler ilk şampiyonlar oldular. Fenerbahçe 1930'larda Kiryako Şakir, 1940'larda Mustafa Keskin, 1950'den sonra da Muammer Çolpan ile bu sporda temsil edilirken her üç sporcu da İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını uzun süre ellerinden bırakmadılar. 1966 yılından 1971'e kadar millî takımda da yer alan ve 25 Ağustos 1969'da Adana'da düzenlenen Türkiye Yüzme ve Atlama Şampiyonası'nda kule atlamadaki son şampiyonluğunu kazanan Çolpan'ın da bu spora veda etmesiyle atlama branşı Fenerbahçe'de sona erdi. Sutopu 1912 yılında Galip Kulaksızoğlu ve Said Salahaddin Cihanoğlu'nun kaptanlıklarındaki sutopu takımının Moda ve Kalamış kıyılarındaki ilk faaliyetleri rakipsizlik nedeniyle durduysa da, 1931 yılında Büyükdere havuzunun açılmasıyla hareketlenen faaliyetlere Fenerbahçe 1932 yılında Rüştü Dağlaroğlu önderliğinde kurulan takımla tekrar dâhil oldu. Vakit Gazetesi ve Haliç turnuvalarını şampiyon kapatan takım 1932 İstanbul Ligi'ni üçüncü bitirdikten sonra, 1933 yılında Galatasaray'a rakip olduysa da 29 Eylül 1933 tarihinde tartışmalı bir maçtan sonra rakibine uzatmada 3-2 yenilerek İstanbul ikincisi oldu. 1936'da dağıldıktan sonra, 1940'larda ve 1953'te tekrar kurulan takımların ömrü de kısa sürdü. Su Kayağı İlk kez 1922 yılında ABD'de tatbik edilen bu sporun Türkiye'deki öncüsü 1937 yılında Fenerbahçeli komple sporcu Galip Kulaksızoğlu ve yelkenciler Faruk Hızer ile Semih Arıcan oldular. 25 Temmuz 1937 tarihinde Modaspor Denizcilik Bayramı'nda Faruk Hızer'in kazanarak Başbakan İsmet İnönü'nün elinden aldığı kupa 2011 yılında bile Fenerbahçe Müzesi'nde sergilenen en ilginç mükafatlardan biridir. Hentbol 1942 yılında Haydarpaşa Lisesi ile yapılan ortak çalışma sonucunda oluşturulan hentbol takımı aynı yıl başlayan İstanbul Hentbol Ligi'ne katıldı ve 1943-44 ile 1944-45 sezonlarında İstanbul şampiyonu oldu. Salonların yetersiz kalması nedeniyle açık sahada oynanan dönemin hentbolünde seyirci rekoru yaklaşık 12.000 kişi ile 8 Nisan 1945 tarihinde Fenerbahçe-Galatasaray futbol maçının öncesinde oynanan ve Fenerbahçe'nin 7-4 kazanarak şampiyonluğu garantilediği müsabakada kırılmıştır. 1945 yılında ilk kez düzenlenen Türkiye Hentbol Şampiyonası'nda 1 Temmuz 1945 tarihinde finalde Harbokulu'na 7-5 yenilerek Türkiye ikincisi olan takım, 1945-46 yılında da İstanbul şampiyonu olduktan sonra aleyhindeki tertipleri protesto ederek 1946-47 sezonundan itibaren ligden çekildi. Ragbi İtalyan millî takımıyla Fransa'ya karşı millî maçta da oynayan Reşat Ersü'nün öncülüğünde ve Haydarpaşa Lisesi ile işbirliği hâlinde Fenerbahçe'de 1945 yılında bir ragbi takımı oluşturuldu ve 12 Mayıs 1945 tarihinde Haydarpaşa Lisesi Spor Bayramı'nda lise takımını 8-7 yendi. 18 Mayıs 1947'de Fenerbahçe Stadı'nda Fenerbahçe'nin Beşiktaş'ı 4-0 yendiği futbol maçından önce Fenerbahçe'nin ragbi takımını kurmuş Galatasaray'ı yaklaşık 18.000 seyircinin önünde 12-0 yenmesi sarı-kırmızılı kulübün takımı dağıtmasına neden oldu ve bu maç 2007 yılında Türkiye Ligi kurulana kadar son ragbi maçı olarak tarihe geçti. Okçuluk Okçuluk branşı 1966 yılında Fenerbahçe'de faaliyete geçti ve 1971'e dek geçen kısa süre içinde çeşitli başarılar kazandı. Uzun zaman Türkiye rekorlarını elinde tutan Fenerbahçeli okçu Sadık Öğretir 19 Eylül 1966'da Fenerbahçe'ye İstanbul şampiyonluğu kazandırırken 18 Ocak 1968 tarihinde Mersin'de düzenlenen Türkiye Okçuluk Şampiyonası'nda da Türkiye rekoru olan 1003 puanla birinci oldu. Öğretir, 23-29 Temmuz 1967’de Hollanda'nın Amersfoort kentinde düzenlenen Dünya Okçuluk Şampiyonası’na katılan ulusal takımda da yer aldı. Judo Fenerbahçe Kulübü ilk kez 1967 yılında judoyu çalışma alanına aldı. 17 Mart 1968 tarihinde düzenlenen Fenerbahçe Spor Kulübü Kongresi'ne sunulan Yönetim Kurulu raporunda yer alan ümitvar ifadelere rağmen gençlere yönelik olarak sürdürülen faaliyetler beklenen ilgiyi görmedi ve 1971 yılında bu spora veda edildi. Briç Eski atlet ve basketbolcu Orhan Zeren'in atılımıyla 1984 yılında Fenerbahçe'de bir briç takımı kuruldu . Takım Türkiye Briç Federasyonu'nun 14-15 Nisan 1984 tarihlerinde düzenlediği Müesseseler ve Kulüplerarası Türkiye Briç Şampiyonası'nda 44 kulüp ve müessese takımı arasında Seydişehirspor ve Türk Hava Yolları'nın ardından üçüncü oldu. 1986 yılında İstanbul şampiyonu olan takım, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'na gitme hakkı kazansa da, takıma Fenerbahçe Spor Kulübü temsil hakkı vermediğinden Kupa'ya Fenerbahçe yerine Ankara şampiyonu Ankara Briç Kulübü katıldı. 1999 yılında tekrar oluşturulan briç takımı 16-17 Ekim 1999 tarihlerinde Burdur'da düzenlenen Türkiye Şampiyonası'nda 44 takım arasında bir kez daha üçüncü oldu. Atıcılık 1986 yılında başlayan atıcılık faaliyetleri kısa sürede başarılı olmasına rağmen bu sporun ömrü Fenerbahçe'de kısa oldu ve 1988 yılı itibarıyla faaliyetler sonlandı. Bu spor branşında Fenerbahçe'nin kazandığı en büyük başarı olan Trap-Skeet Müsabakaları Başbakanlık Kupası halihazırda Fenerbahçe Müzesi'nde sergilenmektedir. Dağcılık Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 100. yıl kutlamaları kapsamındaki Fenerbahçe Dünya Zirvelerinde projesi bağlamında 2007 yılında Tunç Fındık ve Mustafa Kalaycı'dan mürettep bir dağcılık ekibi oluşturulmuştur. Ekip, proje kapsamında Ağrı Dağı, Arjantin'de bulunan Aconcagua Zirvesi, Tacikistan'daki Somoni Zirvesi, Fransa'daki Mont Blanc Zirvesi ve Tanzanya'daki Kilimanjaro Zirvesine tırmanarak Türk ve Fenerbahçe bayraklarını dalgalandırdıktan sonra, dünyanın en yüksek dağı Everest'in zirvesine 21 Mayıs 2007 tarihinde ulaşarak Türk ve Fenerbahçe bayraklarını diktiler. Marşlar Sözleri, Fenerbahçe'nin eski kalecisi Fecri Ebcioğlu tarafından yazılmış olan, Fenerbahçe 1973-74 kadrosu ve Nesrin Sipahi tarafından seslendirilen Yaşa Fenerbahçe marşı, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün en tanınan marşlarından birisidir. Fenerbahçe'nin 100. Yılı şerefine; Kıraç'ın 100. Yıl Marşı ve Funda Arar, Athena, Ediz İlhan tarafından çeşitli marşlar yazılmıştır. Tesisler Stadyum Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu İstanbul'un Kadıköy semtinde yer alan, Fenerbahçe takımının maçlarına ev sahipliği yapan stadyumdur. Stadyum, 1908 yılında açılmıştır ve 1999-2006 yılları arasında yenilenerek kapasitesi 50.530 kişiye çıkartılmıştır. 4 Ekim 2006'da UEFA tarafından yapılan incelemeler sonucunda 2009 UEFA Kupası finalinin bu statta yapılması kararlaştırılmıştır. Müze Kulüp Müzesinin yeri birkaç kez değiştirilmiş ve yenilenmiştir. Son olarak Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'na taşınmış ve 19 Ekim 2005 tarihinde açılmıştır. Müzede toplam 10 bölüm vardır. Açılışını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapmıştır. Bir diğer müze ise Ülker Spor ve Etkinlik Salonunda bulunan Fenerbahçe Basketbol Müzesi'dir. Türkiye' nin ilk ve tek basketbol müzesi olma özelliğine sahiptir. Diğer Tesisler Kulübün diğer tesisleri arasında sosyal merkezler, idman tesisleri, kulüp ana merkezi, Dereağzı Metin Aşık Kamp Merkezi, genç takım futbol akademisi, spor salonu, Fikirtepe Tesisleri, Fenerbahçe Koleji ve yüzme havuzu bulunmaktadır. Fenerbahçe Spor Okulları, Fenerbahçe Koleji ve Fenerbahçe Üniversitesi ile Gebze'de kurulacak 3 Temmuz Spor Akademisi Tesisleri sayesinde Ülkemiz Sporuna hizmet amaçlanmaktadır Faruk Ilgaz Sosyal Tesisleri, kulüp ana binasının yanına kurulmuştur. 15 Mayıs 1969'da kurulmasına rağmen Aziz Yıldırım tarafından restore edildi ve 21 Ocak 2004 tarihinde açıldı. Sancaktepe Can Bartu Antrenman Tesisleri, yapımına 1997 yılında Ali Şen’in başkanlığı döneminde başlandı. 2000 yılında tamamlandı. Ana takımın kamp merkezidir. Dereağzı Metin Aşık Kamp Tesisleri, Dereağzı'nda kurulmuştur ve Fenerbahçe PAF takımına hizmet vermektedir.1989'da yeniden açılmıştır. Tesis Fenerbahçe'nin boks, yelken gibi takımlarına hizmet vermektedir. Genç Futbol Akademisi, Metin Aşık Kamp Tesisleri'nin yanına kurulmuştur. 1999 yılında yapılarak Fenerbahçe Genç takımlarına hizmet vermektedir. Fikirtepe Lefter Küçükandonyadis Tesisleri, Yumurtacı Abdi Bey Yolu üzerinde , Kadıköy'e kurulmuştur. 1 Temmuz 1998'da açılmıştır. Futbolcu yetiştirmek için kullanılmaktadır.. Spor Salonu, Munir Nurettin Selcuk Yolu üzerine Kızıl toprak'a kurulmuştur. 1982'de açılmıştır ve 24 Şubat 2001'de yenilenmesi tamamlanmıştır. Fenerbahçe erkek basketbol, kadın basketbol, erkek voleybol ve kadın voleybol takımlarına hizmet vermektedir. Vefa Küçük Yüzme Havuzu, 16 Temmuz 1999'da açıldı ve yüzme branşına hizmet vermektedir. Taraftar Grupları Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun yenilenmesinden sonra Fenerbahçe, Süper Lig içinde maça en fazla taraftar çeken kulüp oldu. Fenerbahçe, 2006-07 sezonunda maç başına 40.000 seyirciye ulaşmıştır. Fenerbahçe 4 büyük taraftar grubuna sahiptir. Bunlar Genç Fenerbahçeliler, Kill For You, 1907 ÜNİFEB, Antu/Fenerlist'tir Genç Fenerbahçeliler GFB, kendi içinde 6 küçük gruba ayrılır. Bunlar 1907 Gençlik (2000 yılında kurulup 2001 yılında GFB'ye katılmıştır), GFB Europe, Lise GFB (Lise öğrencileri tarafından 2002 yılında kurulmuştur.), Uni GFB (Üniversite öğrencileri tarafından 2001 yılında kurulmuştur.), GFB’s Angels (Bayan Fenerbahçeliler grubu) ve Devil’s of GFB (2004 yılında kurulmuştur). GFB'nin 61 şehirde, 51 üniversitede ve 10 değişik ülkede üyeleri vardır. Grup maçları Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun Maraton Tribünü A ve B bloklarında KFY ile birlikte takip etmekte ve takımlarına destek vermektedirler. Kill For You KFY 1996 yılında kurulmuştur. Grup, takımın tüm profesyonel ve amatör maçlarını takip etmektedir. Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun maraton tribünü A ve B bloklarında GFB ile birlikte maçları takip etmektedirler. 1907 ÜNİFEB Grup 2002 yılında kurulmuştur. 1907 ÜNİFEB sıradan bir taraftar topluluğu veya sadece bir tribün grubu değildir. Amacı, Fenerbahçeli üniversite öğrencileri arasında ideal bir birlikteliği oluşturmak ve gücünü Fenerbahçe etrafında birleştirerek hareket etmektir. Fenerbahçe'nin Aydınlık Geleceği Olmak için kurulmuştur. Türkiye, KKTC ve yurt dışındaki üniversitelerde örgütlenmişlerdir. Tüm üyeleri üniversitelilerden oluşmaktadır. Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda maçları Türk Telekom (eski Telsim) tribününden takip etmektedirler. Merkezleri Levent'tedir. Antu/Fenerlist Grup bir internet topluluğudur. Ali Şen'in oğulları olan Metin Şen ve Adnan Şen tarafından kurulmuştur. 33 ülkeye, 37 şehire yayılmıştır ve 60.000'i aşkın üyeleri vardır. Üyeler maçları Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda Türk Telekom (eski Telsim) tribününden takip etmektedirler. 12 Numara Fenerbahçe resmi taraftar internet grubudur. Kurucusu Mehmet Alakuş'tur ve Antu'ya tepki olarak kurulmuştur. Finans Fenerbahçe Sportif Hizmetler Sanayi ve Ticaret Fenerbahçe Sportif Hizmetler Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ya da kısaca Fenerbahçe Sportif AŞ, Fenerbahçe'nin sahibi olduğu tüm Fenerbahçe girişimlerini çatısı altında toplayan ortaklıktır. Fenerbahçe Sportif AŞ'nin hisse senetleri Borsa İstanbul'da 2004 Şubat'ında işlem görmeye başladı. Şirketin %84.90'ı doğrudan kulübe aittir. Sponsorlar Fenerbahçe'nin aşağıdaki kuruluşlar ile sponsorluk anlaşmaları vardır. Ana sponsoru AVİS 'dir. Fenercell Fenerbahçe yönetim kurulunun, kulübe yeni bir gelir kaynağı oluşturma düşüncesiyle hayata geçirdiği bir mobil sanal ağ operatörüdür. Türkiye'de bir ilk olan bu sanal operatörlük sistemi Fenerbahçe İletişim Hizmetleri A.Ş. bünyesinde 23 Şubat 2009 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Dünyada yaygın örnekleri bulunan sanal operatörlük sistemini Türkiye'de de ilk olarak Fenerbahçe ile hayata geçiren GSM altyapı sağlayıcısı Avea'dır. 23 Şubat 2009 Pazartesi günü dönemin Avea CEO'su Cüneyt Türktan ve dönemin Fenerbahçe Asbaşkanlarından İletişim Daire Başkanı Ali Koç tarafından imzalanan anlaşmayla Fenercell projesi Avea altyapısıyla resmen hayata geçirildi. Böylece AVEA 1907 kapanmış oldu. Fenercell TV Fenercell TV, Fenercell abonelerine Fenerbahçe ile ilgili dijital içeriklere web üzerinden ve mobil olarak cep telefonlarından ulaşmalarını sağlayan bir medya platformuydu. Sadece Fenercell hat sahiplerinin kullanabildiği bu hizmet fenercell, fenerbahce, fbtv, fenerbahcedergisi, fbsukrusaracoglu gibi farklı başlıklarla farklı içerikler sunmaktaydı. Fenerium Fenerbahçe'nin lisanslı ürünleri Fenerbahçe Sportif A.Ş. adına Fenerium mağazalarında ve ülke genelinde satış yapan Fenerium tırları tarafından satılmaktadır. Fenerium ana şubesi Şükrü Saracoğlu Stadı'ndadır. Buradan sezonluk bilet ve maç biletleri satın alınabilir. Fenerium 41 mağaza ve 200 civarı satış noktasında toplam 1.720.000 ürün satarak 19 Milyon dolar kazanç elde etmiştir. 2004-05 sezonunda 285.000 civarında ürün satılmıştır. Fenerbahçe Kart "Hedef bir milyon üye" projesi kapsamında kulüp tarafından çıkartılan ve taraftarlara çeşitli imkânlar sağlayan 3 tür taraftar kartıdır. Bunun dışında çeşitli bankalarla anlaşmalı taraftar kartları da mevcuttur. Fenerbahçe Gazetesi Kulüp tarafından aylık olarak yayınlanan dergi, Yaysat tarafından tüm gazete bayilerine dağıtılmaktadır. Fenerbahçe Gazetesinin yayın yönetmenliğini Atila Bartın yapmaktadır. Gazetede kulüp hakkında bilgiler, haberler, makaleler, sporcu ve yöneticilerin açıklamaları ile özel röportajlar yer almakta, ayrıca kulüp, yönetici ve futbolcuların pek göz önünde olmayan ya da bilinmeyen nitelikleri hakkında bilgi verilmektedir. Kongreler Fenerbahçe Spor Kulübü'nün olağan ve olağanüstü kongreleri aşağıdaki gibidir. 1962 yılından önceki başkanlık seçimlerinde yönetim kurulları yarışmaktaydı. Seçimi kazanan yönetim kurulu kendi arasında yaptığı toplantı ile başkanı seçmekteydi. Fotoğraf sergisi Notlar Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 1907 ilkbahar aylarında kurulmuş olduğu bilinmesine rağmen gün ve ay olarak tam tarih bilinmemektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kulübü ziyaret etmesiyle o gün Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Kaynakça Dış bağlantılar Medya Resmî Facebook Sayfası Resmî Twitter Hesabı Resmî Instagram Hesabı Resmî Youtube Kanalı SK İstanbul'daki spor kulüpleri Çok takımlı spor kulüpleri 1907'de Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan oluşumlar 1907'de kurulan spor kulüpleri
### Human: Zoran Mirković hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Zoran "Bata" Mirković (; d. 21 Eylül 1971; Belgrad, Sırbistan), Sırp eski futbolcudur. Oyunculuk yaşamı Sırbistan ulusal futbol takımının savunma oyuncularından olan Mirković'in oyunculuk yaşamı 3 Mart 1991'de Rad'da başladı. (Proleter 2-1 Rad). Ancak bundan önce o ve takım arkadaşları, 21 yaş altı kategorisinde Yugoslavya şampiyonluğunu kazandılar. Bata Rad'da profesyonel olarak oynadı ve bu sürede toplam 62 karşılaşmada forma giydi (1990-1991'de 5, 1991-1992'de 26 ve 1992-1993'te 31) ve 1 gol attı. Becerisi Partizan yöneticileri tarafından fark edildi ve kendisine siyah beyazlı forma altında, Partizan'da oynaması önerisini götürdüler. Bata Partizan'da geçirdiği 3 yıl içerisinde tam bir oyuncu kıvamına geldi ve Yugoslav millî takımının vazgeçilmezi oldu. 1993-1994 futbol mevsiminde Yugoslavya şampiyonluğu ve 1994-1995'te Yugoslavya kupasını kazanan takımda yer aldı. 2 numaralı formayı giydi ve oyundaki savaşçılığından dolayı zamanla Partizanlı taraftarlarca bir kahraman olarak görüldü. Nedeni ise basitti: Crvena zvezda (Crvena zvezda) oyuncularına karşı mücadele etmiş ve ülkedeki savaşa rağmen Partizan'ı terketmemiş, orada 3 yıl oynamaya devam etmişti. Bata, o dönemde Partizan'da 82 karşılaşmada forma giydi (1993-1994'te 26, 1994/1995'te 29 ve 1995-1996'da 27) ve 1 gol attı. Bata bundan sonra 2 yıl Atalanta'da oynadı. Ligin ilk devresinde sakatlandı ve 3 aylık bir süre boyunca takımda yer alamadı. Savunmanın ortasında oynuyordu ve Juventus'un çalıştırıcısı Lippi onu takımına çağırdı. Atalanta taraftarları Bata'yı çok seviyordu ve yönetimin onu ACF Fiorentina'ya satma girişimine çok büyük tepki göstermişlerdi. Türkiye'de Fenerbahçe'de 2 yıl süreyle top koşturan Bata, 2003-2004 futbol mevsiminin devre arasında eski takımı Partizan'la 2.5 yıllık bir sözleşme imzaladı. 7 Mart 2006'da yaptığı açıklamayla futbolu bıraktığını açıkladı. Mirković futbol hayatı boyunca millî formayı 59 kez giydi. Elde ettiği başarılar 1993-94 ve 1994-95 sezonu Partizan ile Yugoslavya şampiyonluğu. 1993-94 futbol sezonu Partizan ile Yugoslavya Kupası. 2000-01 sezonu Fenerbahçe ile Türkiye 1. Futbol Ligi şampiyonluğu. Kaynakça Dış bağlantılar 1971 doğumlular Fenerbahçe SK yabancı futbolcuları Sırp futbolcular 1998 FIFA Dünya Kupası futbolcuları Yaşayan insanlar Belgrad doğumlu sporcular Yugoslav futbolcular Defans futbolcuları FK Partizan futbolcuları Atalanta BC futbolcuları Juventus FC futbolcuları Serie A futbolcuları Süper Lig futbolcuları İtalya'daki gurbetçi futbolcular Türkiye'deki gurbetçi futbolcular Resim aranan futbolcular Yugoslavya millî futbol takımı futbolcuları Sırbistan-Karadağ millî futbol takımı futbolcuları
### Human: Gülse Birsel hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Gülse Birsel (evlilik öncesi soyadı Şener; d. 11 Mart 1971, İstanbul), Türk oyuncu, sunucu, komedyen, senarist ve gazetecidir. İlk yılları Gülse Birsel, 11 Mart 1971'de Gültekin ve Semiha Şener'in üçüncü çocuğu olarak İstanbul'da doğdu. Babası bir avukat, annesi ise ev hanımıdır. İsmini annesinin ve babasının adlarının ilk hecelerinden almaktadır. İsmini ağabeyi ile ablası koymuştur. Kendisinden 15 yaş büyük Bozkurt Şener adlı bir ağabeyi ve 13 yaş büyük Dilek Yücetin adlı bir ablası vardır. Babasının memleketi Uşak'tır. Ailesinin kökleri Uşak'tan Ordu'ya, Muş'un Varto ilçesinin Çerkes köylerinden İstanbul'​un Beyazıt semtine uzanır. Ağabeyi göz doktoru ve eski bir millî voleybolcudur. Ortaöğrenimini Beyoğlu Anadolu Lisesinde tamamladı. Lise son sınıfa kadar meslek olarak oyunculuğu seçmeyi düşünüyordu. Ancak ailesinin isteğiyle Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde öğrenim gördü. Daha sonra 1994-1996 yılları arasında Columbia Üniversitesinde sinema yüksek lisansı yaptı. Kariyeri Gülse Birsel, üniversite ikinci sınıftayken Aktüel dergisinde işe başladı. 1996'da Türkiye'ye dönen Birsel, üç ay boyunca atv'de sabah bülteninin dış haberlerini yazdı. Bir yıl sonra Esquire dergisinin yayın yönetmenliğine getirildi. Aralık 1997'den 2003'e kadar Harper's Bazaar dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. 2002'den 2012 yılına kadar Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Yine bu dönemde FHM, Gezi, Harper's Bazaar ve House Beautiful dergilerinde genel koordinatör olarak çalıştı. 6 Mart 2002'de atv'de yayımlanmaya başlayan g.a.g. adlı programla televizyona adım attı. Mart 2003'te bazı g.a.g. metinleri ile köşe yazılarını Gayet Ciddiyim adıyla kitaplaştırdı. 11 Şubat 2004'e kadar g.a.g.ın sunuculuğunu ve metin yazarlığını üstlendi. Mart 2003'te Levent Özdilek ile birlikte başrolünde yer aldığı Eyvah! Eski Kocam adlı atv dizisi, ikinci bölümünün ardından yayından kaldırıldı. 11 Şubat 2004'te atv'de yayımlanmaya başlayan Avrupa Yakası adlı dizinin senaristliğini ve başrol oyunculuğunu üstlendi. Kendisine dizide Gazanfer Özcan, Hümeyra ve Ata Demirer gibi oyuncular eşlik etti. Mayıs 2004'te ikinci kitabı Hâlâ Ciddiyim yayımlandı. 2005 yapımı Hırsız Var! adlı film ile sinemaya adım attı. Ağustos 2005'te üçüncü kitabı Yolculuk Nereye Hemşerim? piyasaya çıktı. Nisan 2008'de İstanbul'dan geçen 2008 Yaz Olimpiyatları meşalesini taşıdı. 2009 yapımı 7 Kocalı Hürmüz filmiyle ikinci kez sinemada boy gösterdi. 6 sezon devam eden Avrupa Yakası adlı dizi, 24 Haziran 2009'da yayımlanan 190. bölümüyle final yaparak ekranlara veda etti. Birsel'in dördüncü kitabı Velev ki Ciddiyim! Aralık 2009'da, beşinci kitabı Yazlık ise Haziran 2011'de yayımlandı. 13 Ocak 2012'de Kanal D'de yayımlanmaya başlayan ve dört sezon devam eden Yalan Dünya adlı dizinin senaristliğini ve başrol oyunculuğunu üstlendi. Kendisine dizide Altan Erkekli, Füsun Demirel ve Olgun Şimşek gibi oyuncular eşlik etti. Mart 2013'te Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 2015'te TV8'de ekrana gelen Komedi Türkiye adlı yarışma programında jüri üyeliği yaptı. Altıncı kitabı Memleketi Ben Kurtaracağım! Kasım 2015'te piyasaya çıktı. Senaryosunu yazdığı ilk sinema filmi olan ve aynı zamanda oyuncu olarak da yer aldığı Aile Arasında, Aralık 2017'de vizyona girdi. 18 Şubat 2018'de Star TV'de yayımlanmaya devam eden, ardından TV8'de, onun ardından ise internet platformu puhutv'de ve tekrar Star TV'de yayımlanan Jet Sosyete dizisinin senaryosunu yazdı ve başrolünde yer aldı. Dizide Cengiz Bozkurt, Ayşenil Şamlıoğlu, Sarp Apak, Çağlar Çorumlu ve Derya Karadaş gibi isimler de eşlik etmiştir. Ayrıca 2020'de Türkiye'de COVID-19 pandemisi sebebiyle dünyada evde çekilen ilk dizi de olmuştur ve dünya basınında da yer almıştır. Evde çekilen 2. bölümde toplamda 59. bölümle dizi sona ermiştir. Ekim 2019'da Hürriyet gazetesinden istifa ettiğini kendi resmî sosyal medya hesabından duyurdu. Nisan 2022'de Disney+ ile iki film ve üç sezonluk bir dizi için anlaştı. 2022 yılında Disney+ platformunda yayınlanan Yılbaşı Gecesi filmini yazdı ve bu filmde kendisi de rol aldı. Kişisel yaşamı Gülse Birsel, Fransa'nın Cannes şehrinde Ayşe Arman aracılığıyla tanıştığı gazeteci ve televizyoncu Murat Birsel ile bir yıl sonra Ağustos 1999'da evlendi. Anne olmaya uygun biri olmadığını ifade eden Birsel'in çocuğu bulunmamaktadır. Eşiyle birlikte Nişantaşı'nda yaşamaktadır. 26 Ağustos 2014'te annesi Semiha Şener'i kaybetti. Yayınları Gayet Ciddiyim (Mart 2003) Hâlâ Ciddiyim (Mayıs 2004) Yolculuk Nereye Hemşerim? (Ağustos 2005) Velev ki Ciddiyim! (Aralık 2009) Yazlık (Haziran 2011) Memleketi Ben Kurtaracağım! (Kasım 2015) Filmografisi Ödülleri Kaynakça Dış bağlantılar 1971 doğumlular Yaşayan insanlar İstanbul doğumlu gazeteciler İstanbul doğumlu kadın oyuncular İstanbul doğumlu yazarlar Altın Kelebek Ödülü sahipleri Beyoğlu Anadolu Lisesinde öğrenim görenler Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde öğrenim görenler 21. yüzyıl kadın yazarları 20. yüzyıl Türk gazetecileri 21. yüzyıl Türk gazetecileri 20. yüzyıl Türk yazarları 21. yüzyıl Türk senaristleri 21. yüzyılda Türk kadın oyuncular Türk kadın dizi oyuncuları Türk kadın sinema oyuncuları Türk köşe yazarları Türk televizyon sunucuları Hürriyet (gazete) kişileri Columbia University School of the Arts'ta öğrenim görenler 20. yüzyıl Türk kadın yazarları
### Human: Hukuk sosyolojisi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Hukuk sosyolojisi, sosyoloji boyutuyla hukuk eksenli araştırmalar yapan bir bilim dalıdır. Hukuk çok boyutlu bir olgu, bir kurumdur. Hukukun bir norm düzeni olarak olumlu hukuk niteliğinde uygulama boyutu, sağtöresel değer içermesi bakımından felsefi boyutu, toplumsal bir olgu olması bakımından da sosyolojik boyutu vardır. Birincisi hukuk bilimini, ikincisi hukuk felsefesini, üçüncüsü hukuk sosyolojisini ilgilendirmektedir. Hukuk sosyolojisi yeni ilkeler yaratmaz, yaratılan ilkelerin gelişimine katkıda bulunur onları düzenler. Hukuk bilimiyle etkileşim, işbirliği ve yardımlaşma halindedir. Bunun nedenini ise sosyologların, kurumsal gerçekliği ön planda tutmalarıdır. Hukuk sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde hukuk, basit bir yürürlük problemi olarak ele alınamamaktadır. Bir hukuk normunun usulüne uygun çıkartılmış olması onu kendiliğinden etkin hale getirmemektedir. Hukukun etkinliğinin öne çıkartılması, hukukun varlığının gözlem yoluyla ve fiili bir ilişki olarak “sonradan” saptanması anlamına gelmekteyken hukuku bir yürürlük problemi çerçevesinde ele alan yaklaşımlar açısından hukuk, ortaya çıktığı andan itibaren var kabul edilmektedir. Mahkemelerin ya da yargılamanın hukuk sosyolojisi yaklaşımı açısından hukukun saptanması söz konusu olduğunda özel bir yeri olduğu ilk anda dikkatleri çekmektedir. Yargılama, soyut normatif düzenlemenin olgusal olarak görünür olduğu yer; ideal bir tasarım olan hukuksal düzenlemenin gerçek dünyadaki yansıması özelliğini taşımaktadır. Kaynakça
### Human: İşletim sistemi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: İşletim sistemi veya işletim dizgesi, bilgisayarda çalışan donanım kaynaklarını yöneten ve çeşitli uygulama yazılımları için yaygın servisleri sağlayan bir yazılımlar bütünüdür. İşletim sistemi, uygulama programları ve bilgisayar donanımı arasındaki iletişimi sağlamaktadır. Microsoft Windows, Mac OS X, GNU/Linux, BeOS, Android ve iOS işletim sistemlerine örnek olarak gösterilebilir. İşletim sistemleri sadece bilgisayarlar, video oyun konsolları, cep telefonları ve web sunucularında değil; arabalarda, beyaz eşyalarda hatta akıllı saatlerde bile çalışmaktadır. İşletim sistemleri işlevlerinin genişliği ile değil, donanımı belli bir amaç doğrultusunda programlayabilme nitelikleriyle değerlendirilmelidir. Tarihi 1940'lı yıllarda elektronik dijital işletim sistemi dâhil hiçbir işletim sistemi yoktu. O zamanki elektronik sistemler, sıralı mekanik şalterler veya panolar üzerindeki jumper kablolar ile programlanmıştı. Örneğin, delikli kâğıt kartları verilerinden, bordro çeklerin askerî veya kontrollü baskı için balistik tablolar oluşturan özel amaçlı sistemleri elde edilmişti. Programlanabilir genel amaçlı bilgisayarlar icat edildikten sonra makine dilleri, (ikili rakam 0 ve 1 delikli kâğıt şerit üzerine dizeleri oluşturan) programlama sürecini hızlandırdı ve ardından tanıtıldı. 1940'lar-1950'ler: İlk bilgisayarlar büyük makinalardı ve genellikle özel amaçlar için kullanılıyorlardı. İşletim sistemleri bu dönemde "yönetim programları" olarak adlandırılıyor ve temel giriş/çıkış işlemlerini kontrol ediyordu. Örneğin, UNIVAC I'nin işletim sistemi C-10, 1950'lerde kullanıldı. 1960'lar: Bu dönemde çoklu işlem ve çoklu kullanıcı kavramları ortaya çıkmaya başladı. IBM OS/360 gibi işletim sistemleri, geniş bellek yönetimi ve çoklu işlem desteği sunuyordu. 1970'ler: İşletim sistemleri daha da gelişti ve minicomputer'lar popüler hale geldi. UNIX, bu dönemde ortaya çıktı ve çoklu kullanıcı desteği, dosya sistemi ve komut satırı arabirimi ile dikkat çekti. 1980'ler: Kişisel bilgisayarların yükselişi ile işletim sistemleri daha kullanıcı dostu hale geldi. Microsoft DOS (Disk Operating System) ve Apple Macintosh için System 1 bu dönemde tanıtıldı. 1990'lar: Bu dönemde GUI (Graphical User Interface) tabanlı işletim sistemleri yaygınlaştı. Windows 95, 98 ve NT, kullanıcı dostu arayüzleri ve ağ yetenekleri ile büyük popülarite kazandı. Aynı dönemde Linux da gelişmeye başladı. 2000'ler: İnternet ve ağ teknolojilerinin büyümesiyle işletim sistemleri ağa daha fazla odaklandı. Windows XP, Windows 7 ve Windows 10 gibi işletim sistemleri kullanıcı deneyimini geliştirdi. Macintosh System 7, çoklu görev yetenekleri, TrueType font desteği ve gelişmiş ağ özellikleri ile dikkat çekti. Aynı zamanda açık kaynak Linux işletim sistemleri de daha fazla kabul gördü. Debian, Redhat, Mandrake, Suse ve türevleri yaygınlaştı. 2010'lar: Mobil cihazların yükselişi, mobil işletim sistemlerini (iOS, Android) öne çıkardı. Bulut bilişim, sanal makineler ve konteyner teknolojileri işletim sistemlerinin dağıtımını ve yönetimini değiştirdi. Türleri ve terimler Gerçek zamanlı işletim sistemleri Gerçek zamanlı işletim sistemi, gerçek zamanlı uygulamaları çalıştırmayı amaçlayan çok görevli bir işletim sistemidir. Gerçek zamanlı işletim sistemleri genellikle özel zamanlama algoritmalarında kullanılmaktadır. Böylece, doğanın deterministik bir davranışı elde edilebilmektedir. Gerçek zamanlı işletim sistemlerinin ana teması, olaylara hızlı ve tahmin edilebilir bir tepki vermesidir. Ayrıca gerçek zamanlı işletim sistemlerinde, olay güdümlü veya zaman paylaşımlı bir tasarım vardır. Öncelikli görevleri arasında bir olaya dayalı sistem anahtarları yer almaktadır. Bu sistem anahtarları, zaman paylaşımlı işletim sistemlerinin saat kesmelerine dayalı görevlere geçiş yapmaktadır. Gerçek Zamanlı işletim sistemlerine örnek olarak, QNX gösterilebilir. Çok kullanıcılı ve tek kullanıcılı işletim sistemleri Çok kullanıcılı işletim sistemi, birden fazla kullanıcının aynı anda tek bir bilgisayar sistemine erişmesini sağlamaktadır. Bu sistem, zaman paylaşımı yoluyla bir bilgisayara birden çok kullanıcının erişimini sağlamaktadır. Bundan dolayı bu sistemler, zaman paylaşım sistemli çok kullanıcılı sistemler olarak sınıflandırılmaktadır. Çok kullanıcılı bir işletim sistemine karşı tek kullanıcılı işletim sistemleri, bir seferde tek bir kullanıcı tarafından kullanılabilmektedir. Bir Windows işletim sisteminde, birden fazla hesap için birden çok gerçek kullanıcı yoktur. Bunun yerine, sadece ağ yöneticisi gerçek kullanıcıdır. Ama Unix benzeri bir işletim sistemi için, bu iki kullanıcı bir kerede giriş yaparak, OS özelliği ile birçok kullanıcılı işletim sistemi yapmak mümkündür. Çoklu görev ve tek görev İşletim sistemi, aynı anda birden fazla görevin yerine getirilmesini sağlamaktadır. Bu sistemde, tek bir programın aynı anda çalışmasına izin verildiğinde; sistem, tek bir görevi sistemin altında gruplandırmaktadır. Bu tür sistemler, bir Çoklu-görev işletim sistemi olarak sınıflandırılmaktadır. Yani, çoklu görev, iki tip ön veya kooperatif davranarak olabilmektedir. Önleyici çoklu-görev işletim sistemi, işlemcide her program için bir yuva dilim ve zaman ayırmaktadır. Unix-Solaris gibi işletim sistemleri ve Linux desteği gibi önleyici çoklu-görev örnek olarak verilebilir. Çoklu-görev; kooperatif tanımlanmış bir şekilde, diğer işlemler için zaman tanımak amacıyla her işleme dayanarak elde edilmektedir. Windows 95, kooperatif çoklu görev desteği için örnek gösterilebilir. Dağıtılmış işletim sistemleri Bir dağıtılmış işletim sistemi bağımsız bir bilgisayar grubunu yönetmekte ve onların tek bir bilgisayarda görünmesini sağlamaktadır. Bu, bağlı olabilmekte ve birbirlerinin iletişim ağına bağlı bilgisayarların gelişimini sağlamaktadır. Dağıtık hesaplama, birden fazla makine üzerinde yapılmaktadır. Bir grup çalışması içinde bilgisayarlar yapıldığında, bir dağıtık sistem oluşturulmaktadır. Gömülü işletim sistemleri Gömülü işletim sistemleri, gömülü sistemlerde kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Daha az özelliğe sahip PDA'lar gibi küçük makinelerde çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Bu sistemlerin kaynakları sınırlı sayıda faaliyet göstermektedir. Bu sistemlerin tasarımı son derece verimlidir ve bu sistemlerde çok kompakt vardır. Windows CE ve Minix 3, gömülü işletim sistemlerinin bazı örnekleridir. Bir işletim sistemi, kavramsal olarak üç grupta toplanabilecek bileşenlerden oluşmaktadır: kullanıcı arayüzü, komut satırı yorumlayıcısı ("kabuk") alt düzey sistem işlevleri ve bir çekirdek. Çekirdek, işletim sisteminin kalbidir. Adından da anlaşılabileceği gibi, "kabuk", çekirdeğin çevresini sarmaktadır. Donanımla iletişim kurmak çekirdeğin işidir. Kimi işletim sistemlerinde kabuk ve çekirdek tümüyle ayrı bileşenlerken, kimilerinde bu ayrım yalnızca kavramsaldır. Çekirdek tasarımları, yekpare (monolitik) çekirdekler, mikro-çekirdekler ve ekzoçekirdekler olarak üç ana gruba ayrılmaktadır. UNIX ve Windows, MS-DOS gibi geleneksel ticari sistemler ve Linux gibi daha yeni yaklaşımlar monolitik çekirdek kullanmaktadır. QNX, BeOS, Windows NT gibi yeni sistemlerin çoğu mikro çekirdek yaklaşımını kullanmaktadır. Araştırma amacıyla geliştirilen işletim sistemlerinin çoğu da mikro-çekirdek kullanmaktadır. Ekzo-çekirdekler ise henüz araştırma aşamasındadır. İşletim sistemi çeşitleri Amiga 1994 yılında Commodore International iflas ettikten sonra, Amiga kişisel bilgisayarlarının tüm hakları Amiga Inc'e kalmıştır. Amiga işletim sisteminin tekrar geliştirilebilmesi için, 2006 yılında PowerPC üzerinde uzmanlaşmış yazılım şirketi Hyperion Entertainment lisans vermiştir. Bir süre sonra, tüm haklar bu şirkete kalmıştır. AmigaOS, 4 ExecSG (Second Generation) çekirdeği üzerine kurulmuştur. AmigaOS, kurulduğu donanımdan maksimum performansı alan ve mükemmel birçok görevlilik (multitasking) özelliğine sahip olan, çok esnek bir işletim sistemidir. Commodore International; yazdığı AmigaOS 3.1 işletim sisteminin kaynak kodlarından devam ederek, günümüzde işletim sistemini 4.1 update 5 sürümüne kadar yükselmiştir. Çok yakında Hyperion Entertainment, yeni ve gelişmiş amiga donanımı olan Amigaone X1000 ile AmigaOS 4.2 'yi piyasaya sürmüştür. GNU/Linux GNU/Linux, UNIX benzeri bir işletim sistemidir. Bu işletim sistemi, bilgisayarlardan kol saatlerine kadar çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. GNU/Linux, Unix’e benzeyen, ancak tamamen orijinal kod ile ücretsiz ve açık kaynak bir işletim sistemi yaratmaya çalışan bir programcı kitlesi iş birliğidir. 1983 yılında Richard Stallman tarafından başlatılan GNU projesi ile 1991 yılında Linus Torvalds tarafından başlatılan çekirdek tasarımının birleşimidir. Bu nedenle Linux çekirdeği ve GNU yazılım koleksiyonunun kullanıldığı bu işletim sistemine GNU/Linux denmektedir. Bugün, dünyanın dört bir yanına yayılmıştır ve sürekli olarak gelişim içerisindedir. GNU/Linux, açık kaynak koduna sahip ve özgür (free software) bir işletim sistemidir. Bu sistemde bir hata tespit edilirse, dünyanın herhangi bir yerindeki bir programcı çok kısa sürede bu sorunu çözebilmektedir. GNU/Linux işletim sistemi çok karmaşık programları bir arada açsa bile, bilgisayar sorunsuz bir şekilde çalışmaya devam edebilmektedir. İnternetten ücretsiz indirilebilmekte ve talimatlar takip edilerek bilgisayara kurulabilmektedir. Açık kaynak sürücüler çekirdek içine gömülü olduğu için tek tek kurulması gerekmemektedir. Ancak, bir sorun ile karşılaşılırsa veya kapalı kaynak sürücüler kullanılmak istenirse, geliştiricilerin yazdığı yazılımlar kullanılabilmektedir. Tüm bunlara rağmen, tahmini hesaplar, GNU/Linux'un %1,1 oranlarında kişisel bilgisayarlarda kullanıldığını göstermektedir. Ancak GNU/Linux, sunucular ve gömülü sistemler tarafından yaygın olarak benimsenmiştir. GNU/Linux, birçok alanda Unix'in yerini almaktadır ve dünyada en güçlü 10 bilgisayarda kullanılmaktadır. Ubuntu, Android, Debian, Arch Linux GNU/Linux dağıtımlarına örnek verilebilir. Eskiden son kullanıcı tarafında pek fazla etkili olmayan ve tercih edilmeyen GNU/Linux; son yıllarda Ubuntu, Linux Mint, Fedora Linux, Pardus gibi dağıtımlarla son kullanıcıya da hitap etmeye başlamıştır. Özellikle Ubuntu sayesinde çok fazla insan GNU/Linux'u tercih etmeye başlamıştır. Bunda Ubuntu'nun görselliğe önem veren politikaları ve diğer işletim sistemlerinde çok zorlanarak yapılabilecek masaüstü şovlarının (Compiz Fusion) son kullanıcıyı etkilemesi de önemli rol oynamıştır. Linux dağıtımlarına Linux Mint ve Fedora Linux örnek verilebilir fakat dağıtımlar bununla sınırlı değildir. MacOS MacOS, Apple şirketi tarafından geliştirilen ve pazarlanan kısmen özel, grafiksel bir işletim sistemidir. Yine Apple'ın 1984 yılında oluşturduğu ilk işletim sistemi olan MacOS'un son sürümüdür. Fakat Mac OS 8 ve 9 sürümlerinin aksine, MacOS, NeXT şirketi tarafından geliştirilmiş bir teknoloji üzerine kurulmuş UNIX tabanlı bir işletim sistemidir. İşletim sistemi ilk kez 2001 yılının Mart ayında, aşağıdaki bir masaüstü odaklı versiyonu (MacOS X v10.0) ile, MacOS X Server 1.0 olarak 1999 yılında piyasaya sürülmüştür. O zamandan beri, altı farklı "müşteri" ve MacOS X'in "server" sürümleri serbest bırakılmıştır. En son, Mac OS X 10.6 sürümü 28 Ağustos 2009 tarihinde kullanıma sunuldu. Sunucu sürümü, MacOS Server mimari masaüstü muadili ile aynıdır. Ancak genellikle Macintosh sunucu donanımı Apple'ın hattı üzerinde çalışmaktadır. MacOS X Server, çalışma grubu yönetimi ve anahtar ağ hizmetlerine erişim sağlayan basitleştirilmiş yönetim yazılım araçları içermektedir. Bir posta aktarım arayüzü, LDAP sunucusu, bir alan adı sunucusu ve diğerleri dahildir. MS-DOS Microsoft firması tarafından geliştirilmiş eski bir işletim sistemidir. Windows üretildikten sonra kullanımı azalmıştır. Şu anda sadece format atarken veya dosya kurtarırken kullanılmaktadır. İngilizce karşılığı "disk işletim sistemi"dir. Üretim amacı bu olmasına rağmen, daha sonra DOS ortamında çalışan birçok uygulama ve oyun üretilmiştir. Plan-9 Ken Thompson, Dennis Ritchie ve Douglas McIlroy, Unix işletim sistemini kurmak için Bell laboratuvarlarında C programlama dilini tasarlamış ve geliştirmiştir. Bell laboratuvarlarındaki programcılar, modern dağıtılmış çevreler için düzenlenmiş Plan 9 ve Inferno'yu geliştirmeye devam etmişlerdir. Plan 9, başlangıçta ağ işletim sistemi olarak tasarlanmıştır. Ancak Unix daha sonra bu özellikleri tasarıma dahil etmiştir. Şu anda Lucent Kamu Lisansı altında piyasaya sunulmaktadır. Inferno, Vita Nuova Holdings tarafından satın alınmıştır. Ayrıca, GPL/MIT Lisansı altında piyasaya sunulmaktadır. Microsoft Windows Microsoft Windows, kişisel bilgisayarlarda en çok kullanılan işletim sistemlerinden biridir. Microsoft Windows, 1981 yılında eski MS-DOS işletim sistemi üzerine IBM PC eklentisi yapılarak piyasaya sürülmüştür. İlk olarak 1985 yılında yayımlanan Windows, kişisel bilgisayarların iş dünyasına hakim olmuştur. Windows XP ile başlanarak, tüm modern versiyonları Windows NT çekirdeği üzerine kurulmuştur. Şu anda en sık kullanılan Windows işletim sistemi Windows 10'dur. Windows 11, popülerlik olarak hâlâ Windows 10'un önüne geçememiştir. Windows işletim sistemi sürümleri tarihi: Windows 1.0 (1985) Windows 2.0 (1987) Windows 3.0 (1990) Windows 95 (1995) Windows 98 (1998) Windows Me (2000) Windows 2000(2000) Windows XP (2001) Windows Vista (2007) Windows 7 (2009) Windows 8 (Durduruldu [kaynak gerekli], 2012) Windows 8.1 (2013) Windows 10 (2015) Windows 11 (2021) Be-OS BeOS (Be Operating System), Be Incorporated tarafından 1991 yılında piyasaya sürülmüş olan UNIX türevi bir işletim sistemidir. Kendine ait bir dosya sistemine (BeFS) sahiptir. İlk başta Apple için AT & T Hobbit tabanlı donanım üzerinde çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Daha sonra, PowerPC tabanlı işlemciler üzerinde çalışacak şekilde adapte edilmiştir. BeBox için özel olarak geliştirilen BeOS, sonra diğer bilgisayarları da desteklemeye başlamıştır. BeOS multimedya, iş ve yüksek performans için geliştirilmiş bir işletim sistemidir. BeOS'un arayüzü temiz ve derli toplu olarak geliştirilmiştir. BeOS, kolay API programlama için C++ dilinde yazılmıştır. Büyük ölçüde POSIX uyumluluğu vardır. 2001 yılında Be Inc. ekonomik nedenlerden dolayı Palm'e satılmıştır. İsim ve telif haklarının da satılması nedeniyle ismi değiştirilmiş ve bir süreliğine açık kaynak kodlu şekilde OpenBeOS ismiyle devam etmiştir. Palm'ın telif hakları gereğince ismi değiştirilerek, bu işletim sistemi günümüzde Haiku OS olarak geliştirilmeye devam etmektedir. Bileşenler Bir işletim sisteminin bileşenleri, hep birlikte bir bilgisayarın çalışmasını sağlamak üzere bir düzen içinde çalışmaktadır. Mâli veri tabanlarından film editörlerine kadar bütün yazılımlar, fare/klavyeden internet bağlantısına kadar, herhangi bir donanımı kullanmak için işletim sistemine ihtiyaç duymaktadır. Kaynakça
### Human: Genetik hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Genetik ya da kalıtım bilimi, biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve genetik varyasyonu inceleyen bir dalıdır. Türkçeye Almancadan geçen genetik sözcüğü 1831 yılında Yunanca γενετικός - genetikos ("genitif") sözcüğünden türetildi. Bu sözcüğün kökeni ise γένεσις - genesis ("köken") sözcüğüne dayanmaktadır. Canlıların özelliklerinin kalıtsal olduğunun bilinci ile tarih öncesi çağlardan beri bitki ve hayvanlar ıslah edilmiştir. Bununla birlikte, kalıtımsal aktarım mekanizmalarını anlamaya çalışan modern genetik bilimi ancak 19. yüzyılın ortalarında, Gregor Mendel’in çalışmasıyla başlamıştır. Mendel, kalıtımın fiziksel temelini bilemediyse de, bu özelliklerin ayrık (kesikli) bir tarzda aktarıldığını gözlemlemiştir; günümüzde bu kalıtım birimlerine "gen" adı verilmektedir. Genler DNA'da belli bölgelere karşılık gelir. DNA dört tip nükleotitten oluşan bir zincir moleküldür. Bu zincir üzerinde nükleotitlerin dizisi, organizmaların kalıt aldığı genetik bilgidir (enformasyon). Doğada DNA, iki zincirli bir yapıya sahiptir. DNA'daki her "iplikçik"teki nükleotitler birbirini tamamlar, yani her iplikçik, kendine eş yeni bir iplikçik oluşturmak için bir kalıp olabilme özelliğine sahiptir. Bu, genetik bilginin kopyalanması ve kalıtımı için işleyen fiziksel mekanizmadır. Nükleotitlerin DNA’daki dizilişi, hücre tarafından aminoasit zincirleri üretmek için kullanılır. Bunlardan protein oluşur. Bir proteindeki amino asitlerin sırası, gendeki nükleotitlerin sırasına karşılık gelir. Aradaki bu ilişkiye genetik kod denir. Amino asitlerin bir proteindeki dizilişi, proteinin nasıl bir üç boyutlu şekil alacağını belirler. Bu yapının şekli de proteinin fonksiyonundan sorumludur. Hücrelerin yaşamaları ve üremeleri için gerekli hemen hemen tüm fonksiyonları proteinler icra ederler. DNA dizisindeki bir değişim, bir proteinin amino asit dizisini ve dolayısıyla onun şekli ve fonksiyonunu değiştirir: Bu, hücrede ve onun bağlı bulunduğu canlıda önemli sonuçlara yol açabilir. Genetik, organizmaların görünüşünün ve davranışının belirlenmesinde önemli bir rol oynuyorsa da, sonucun oluşmasında, organizmanın çevre ile etkileşimi ve genetik birlikte etki eder. Örneğin genler kişinin boyunun uzunluğunda bir rol oynuyorsa da, kişinin çocukluk çağındaki beslenmesinin ve sağlığının da büyük bir etkisi vardır. Tarihçe Genetik bilimi 1800'lü yılların ortalarında Gregor Mendel'in uygulamalı ve teorik çalışmalarıyla başladıysa da, kalıtım ile ilgili başka teoriler Mendel'den önce mevcuttu. Mendel'in zamanında popüler olan bir teori, karışmalı kalıtım kavramıydı: Bireylerin, ebeveyninin özelliklerinin homojen bir karışımını kalıt aldığı fikriydi bu. Mendel'in çalışmaları bunu yanlışladı, özelliklerin ayrık genlerin birleşimi olduğunu, sürekli özelliklerin bir karışımı olmadığını gösterdi. (Örneğin, kırmızı ve beyaz gözlü sinekler çiftleştiğinde yavruları ya kırmızı ya beyaz gözlü olur, ama pembe gözlü olmaz.) O devirde geçerli olan bir diğer teori, edinilmiş özelliklerin kalıtımı idi: kişilerin ebeveyninin kuvvetlendirdiği özellikleri taşıdığı inancıydı. Bu fikrin (genelde Jean-Baptiste Lamarck'a atfedilir) bugün yanlış olduğu bilinmektedir. Kişilerin deneyimleri, yavrularına aktardıkları genleri değiştirmez. Diğer teoriler arasında Charles Darwin'in Pangenezis fikri (ki bu hem kalıtsal hem de edinilmiş özellikler öne sürer) ve Francis Galton'un Pangenezis'e getirdiği yeni bir yorum olarak, kalıtımın hem tanecikli hem de kalıtsal olduğu fikriydi. İlk genetik deneyi, Mendel ve Klasik Genetik Modern genetik biliminin kökü, Avusturyalı (Alman-Çek) bir Augustin’ci keşiş ve bir botanikçi olan Gregor Johann Mendel’in gözlemlerine dayanır. Günümüzün bu popüler biliminin babası olarak kabul edilen Mendel, bitkilerde kalıtım özellikleri üzerine ayrıntılı çalışmalar yapmıştır. Mendel 1856 yılından itibaren çeşitli bezelye (Pisum sativum) varyetelerine ait tohumları toplamaya ve onları manastır bahçesinde yetiştirerek aralarındaki farkları incelemeye başladı. 10 yıl süren gözlem ve deneylerinin ardından, bu çalışmasının önemli bulgularını “Versuche Über Pflanzenhybriden” (“Bitki melezleri üzerinde denemeler”) adlı ünlü inceleme yazısıyla yayımladı ve bu yazıyı 1865’te Brunn Doğa Tarihi Derneğine sundu. Mendel, bezelye bitkilerindeki bazı özelliklerin kalıtımsal tekrarını izlemiş ve bunların matematiksel olarak tanımlanabileceğini göstermiştir.<ref>Mendel, GJ (1866). "Versuche über Pflanzen-Hybriden]". Verhandlungen des naturforschenden Vereins Brünn 4: 3–47. (in English in 1901, J. R. Hortic. Soc. 26: 1–32) English translation available online </ref> Mendel'in çalışması kalıtımın edinilmiş değil, tanecikli olduğunu ve pek çok özelliğin kalıtımının basit kural ve orantılar ile açıklanabileceğini öne sürmüştür. O tarihlerde DNA, kromozom, mayoz bölünme gibi kavramların henüz ortaya konmamış olduğu ve bilinmediği göz önüne alınırsa, Mendel’in sadece fenotipik (gözlenebilen) karakter ayrılıklarına göre yapmış olduğu değerlendirmelerin son derece başarılı olduğu söylenebilir. Mendel'in ölümünden sonra gelen 1890'lara kadar, onun çalışmasının önemi geniş çaplı olarak anlaşılamadı. O dönemde benzer problemler üzerinde çalışan başka bilimciler onun çalışmalarını tekrar keşfettiler. Ölümünden 16 yıl sonra Hollanda’da Hugo De Vries, Almanya’da Correns ve Avusturya’da E. Von Tschermak adlı üç biyolog, çeşitli bitki türlerinde, birbirlerinden habersiz yaptıkları araştırmalarda, Mendel yasalarının geçerliliğini gösterdiler ve tüm sonuçları "Mendel yasaları" adı altında toparladılar. Mendel'in çalışması aynı zamanda, kalıtım çalışmalarında istatistik yönteminin kullanımını önermekteydi. "Genetik" terimi, 1905’te Mendel’in çalışmasının önemli savunucularından William Bateson tarafından Adam Sedgwick’e gönderilen bir mektupta ortaya atılmıştır.Bateson W. Letter from William Bateson to Alan Sedgwick in 1905 . The John Innes Centre. Retrieved on 2008-03-15. Bateson 1906’da Londra’da yapılan Üçüncü Uluslararası Bitki Melezleri Konferansı’nda yaptığı açış konuşmasında kalıtım çalışmasını tanımlarken “genetik” terimini kullanarak, bu terimin yaygınlaşmasını sağlamıştır. (bir sıfat olarak genetik, Yunanca genesis - γένεσις ("kaynak")'tan türemiştir, o da genno - γεννώ ("doğurmak")'tan; biyolojik anlamıyla bu sıfat, isim hâliyle 'genetik'ten daha önce, ilk defa 1860'ta kullanılmıştır)) Mendel’in çalışmasının yeniden keşfinin ve popüler hâle gelişinin ardından, DNA moleküler temelini gün ışığına çıkarmaya yönelik birçok deney yapılmıştır. Beyaz gözlü Drosophila (meyve sineği) üzerindeki gözlemlerinden yola çıkan Thomas Hunt Morgan 1910’da genlerin kromozomlarda yer aldığını ileri sürmüş ve 1911’de mutasyonların varlığını ortaya koymuştur. Morgan'ın öğrencisi Alfred Sturtevant ise genetik bağlantı fenomenini kullanmış ve 1913’te genlerin kromozom boyunca birbirini izleyen dizilişi ve düzenini gösteren, ilk “genetik harita”yı yayımlamıştır. Moleküler genetik Önceleri, kromozomların genleri içerdiği ve protein ile DNA’dan oluştuğu bilinmekteyse de, kalıtımdan hangisinin sorumlu olduğu bilinmiyordu. 1928’de Frederick Griffith, yayımladığı makalesinde, keşfettiği transformasyon fenomenini açıkladı. Bundan 16 yıl sonra da, 1944'te, Oswald Theodore Avery, Colin McLeod ve Maclyn McCarty bu transformasyondan sorumlu molekülün DNA olduğunu gösterdiler. 1952'deki Hershey-Chase deneyi de, DNA'nın (proteinden farklı olarak) virüslerin genetik malzemesi olduğunu, diğer molekülün kalıtımdan sorumlu olamayacağını kanıtladı. James D. Watson ve Francis Crick 1953'te DNA'nın yapısını çözdüler ve Rosalind Franklin'in çalışması olan X ışını kırınım çalışması sonuçlarını kullanarak DNA molekülünün sarmal bir yapısı olduğunu gösterdiler.Watson JD, Crick FHC (1953). "Molecular structure of Nucleic Acids: A Structure for Deoxyribose Nucleic Acid" (PDF). Nature 171 (4356): 737–738. Onların ikili sarmal modeli, nükleotit dizisinin diğer iplikçikte tamamlayıcı eşleri olduğunu gösterdi. Bu yapı, nükleotitlerin sıralanmalarıyla genetik bilginin saklanabileceğini göstermekle kalmadı, aynı zamanda ikileşme için fiziksel mekanizmasını gösterdi: iki iplikçik birbirinden ayrışınca, her iplikçik kendine eş olacak yeni bir iplikçiğin oluşumu için kendi dizisini bir kalıp olarak kullanabilirdi. Bu yapı, kalıtım sürecini açıklamaktaysa da; DNA’nın hücre davranışlarını nasıl etkilediği henüz bilinmiyordu. Sonraki yıllarda, bazı bilim insanları, DNA'nın, ribozomlardaki protein üretim süreçlerini kontrol mekanizmasını anlamaya çalıştılar ve DNA'nın genetik kodunun mesajcı RNA (mRNA) ile okunduğunu ve çözüldüğünü buldular. RNA, DNA'ya benzer, nükleotitlerden oluşmuş bir moleküldür; mRNA'nın nükleotit dizisi proteinlerdeki amino asit dizisini oluşturmak için kullanılır. Nükleotit dizisinin amino asit dizisine çevirisi genetik kod aracılığıyla gerçekleşir. Kalıtım konusunda yapılan bu moleküler düzeydeki buluşlar, DNA'nın moleküler yapısının anlaşılmasını ve biyolojideki yeni bilgilere uygulanan bir araştırma patlamasını sağlamıştı. 1977’de Frederick Sanger'in zincir sonlandırmalı DNA dizileme yöntemi önemli bir gelişme olmuştur; bu teknoloji bilimcilerin DNA moleküllerini okumasını sağlamıştır. 1983'te Kary Mullis tarafından geliştirilen polimeraz zincir tepkimesi ise, DNA izolasyonunu ve DNA parçalarının istenen bölgelerinin kolayca çoğaltılmasını sağladı. Bu ve diğer teknikler ve bir yandan İnsan Genom Projesi’nin ekip çalışması, diğer yandan Celera Genomics’in özel çalışması sonucunda, 2003’te insan genomu dizileri tümüyle gün ışığına çıkarılmıştır. Kalıtım özellikleri Kesikli kalıtım ve Mendel yasaları En temel düzeyde, organizmalardaki kalıtım, günümüzde genler adını verdiğimiz ayrık özellikler aracılığıyla meydana gelir. (Bir özelliğin büyüklüğü iki, veya birkaç değer etrafında toplanmışsa bu özellik ayrıktır; eğer sürekli bir değerler dağılımı gösteriyorsa, süreklidir) Bu konuda gözlemde bulunan ilk kişi, bezelye bitkisi de kalıtımsal özelliklerinin ayrışımı üzerinde çalışmış Gregor Mendel olmuştur.Griffiths et al. (2000), Chapter 2 (Patterns of Inheritance): Mendel's experiments Çiçek rengi üzerine yaptığı araştırmalarda, Mendel her bir çiçeğin ya mor ya beyaz olduğunu, ara bir renk olmadığını gözlemledi. Aynı genin farklı, birbirinden ayrık versiyonları alel olarak adlandırılır. Mendel farklı bitki çeşitlerinin her birinden tohumlar toplayarak bahçesinde ekti. Bezelye bitkilerini düzenli “tozlaşma”lara tabi tutan Mendel, bunlarda 7 özelliğin değişmediğini keşfetti ve bezelyelerdeki bu 7 özelliğin (tanelerin biçimi, rengi, bitkilerin boyu vs.) dölden döle nasıl aktarıldığını gözlemledi. Her dölde elde ettiği bireyleri, birbirlerine ve ebeveynine benzeyip benzemediklerine göre ayrıma tâbi tuttu. Böylece özellikleri farklı 7 saf döl elde etti. Bunlarla yaptığı çaprazlamalarda bazı belirli özelliklerin değişmediğini saptadı. Bu özelliklerin her birine “saf özellik” adını verdi. İki eş "saf özellik" çaprazlandığında, sadece bu saf özellik ortaya çıkmaktaydı ki, Mendel yasalarının esasını teşkil eden de bu husustur. Mendel, ayrıca, yaptığı çaprazlamalarda bazı özelliklerin baskın olduğunu gözlemledi. Örneğin, uzunluk karakteri, kısalık karakterine baskın olduğundan, melez bireyler uzun görünümdeydi. İki uzun melezin çaprazlanması sonucunda ise %25 oranında saf uzun, %25 saf kısa, %50 melez uzun çıkmaktaydı. Mendel, bezelye bitkisinin çiçeklerinin rengi üzerindeki deneme çalışmasında, rengin ya mor ya da beyaz olduğunu ve asla bu iki rengin karışımı bir rengin oluşmadığını gözlemledi. Aynı genin bu farklı versiyonlarına alel adı verilir. Bezelye bitkilerinde her organizma her genin iki aleline sahiptir. İnsan da dahil olmak üzere birçok organizmada bu kalıtım modeli geçerlidir. (Genetikte böyle bir organizmadaki genin iki alelinden birinin anneden, diğerinin babadan geçtiği kabul edilir.) Aynı alelin iki kopyasını içeren organizmalara homozigot, iki farklı alele sahip organizmalara ise heterozigot adı verilir. Bir organizmadaki alellerden oluşan genetik yapısına genotip denir. Organizmanın sahip olduğu gözlemlenebilir özelliklere ise fenotip adı verilir. Heterozigot organizmalarda genellikle, alellerden birinin nitelikleri diğerininkileri bastıracak şekilde organizmanın fenotipini belirler; alellerden nitelikleri organizmanın fenotipine hakim olanına (baskın çıkana) "baskın" (dominant), niteliklerinin fenotipe hakim olmadığı gözlemlenen öteki alele ise "çekinik" (resesif) adı verilir. Bununla birlikte, bazen bir alelin tam anlamıyla baskın olmadığı görülmüştür ki, bu duruma “eksik baskınlık” adı verilir. Bazen de her iki alelin niteliklerinin birden etkili olduğu gözlemlenir ki, bu duruma da “eşbaskınlık” (kodominans) adı verilir. Bir çift organizma çiftleştiğinde, döl (yavru), rastgele bir biçimde, iki alelinden birini anneden, diğerini babadan miras (kalıt) alır. Ayrık kalıtım ve alellerin ayrışımı üzerine yapılmış bütün bu gözlemler, toplu olarak, Mendel’in birinci yasası veya Ayrışma Yasası adıyla bilinir. Sembolik gösterim sistemi ve şemalar Genetikçiler kalıtımı betimlemede şema ve semboller kullanırlar. Bir gen bir veya birkaç harfle temsil edilir. Bu temsilde büyük harf baskın aleli, küçük harf çekinik aleli temsil eder. Genellikle bir “+” sembolü bir gen için normal, mutant olmayan aleli temsil etmede kullanılır. Döllenmede ve Mendel’le ilgili üretme deneylerinde ebeveyn, "parent" sözcüğünün başharfi olan “P” ile, döl (yavru) F1 ile (“F” "filial" sözcüğünün başharfi, “1” de birinci nesil anlamında) temsil edilir. F1 neslindeki döller birbiriyle çiftleşince meydana gelen yeni nesildeki döller F2 olarak temsil edilir. Çaprazlamanın sonucunu öngörmede kullanılan yaygın şemalardan biri "Punnett karesi" olarak bilinir. Genetikçiler insandaki genetik hastalıkları incelerken genellikle, özelliklerin kalıtımını temsil etmede soyağacı çizelgesi kullanırlar. Genlerin etkileşimi Organizmalar binlerce gen içerir ve cinsel çiftleşmeyle üreyen organizmalarda bu genlerin birlikte bulunmaları (tertiplenmeleri) genellikle birbirlerinden bağımsızdır. Yani, örneğin, sarı veya yeşil renkli bir bezelye alelinin kalıtımı (aktarımı), çiçeklerin beyaz veya mor oluşunu belirleyen alellerin kalıtımıyla ilişkisizdir. “Mendelin ikinci yasası” veya “Bağımsız Tertiplenme Yasası” olarak bilinen bu olguda, ebeveynin her ikisinden gelerek karışan farklı genlerin alellerinin, dölü oluştururken farklı pek çok kombinasyonla bir araya gelebileceği anlamına gelir. (Ancak "Genetik bağlantı" gösteren bazı genler bağımsız olarak bir araya gelmezler edilmezler, bu konu aşağıda daha ayrıntılı işlenecektir.) Sıkça görüldüğü gibi, farklı genler aynı özelliği (fenotipi) oluşmasını sağlayacak tarzda birbirlerini etkileyebilirler. Avrupa kökenli Omphalodes verna bitkisinin genleri bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu bitkide, çiçeklerin renginin mavi ya da magenta olmasını sağlayan iki alelli bir gen vardır. Fakat bu bitkide bir de, çiçeklerin renkli olup olmayacağını, yani renkli veya beyaz olacağını denetleyen, iki alelli bir başka gen daha vardır. Bitki bu ikinci genin beyaz alelinin iki kopyasına sahip olduğu zaman, birinci gendeki mavi ile magenta rengi alellerden birinin bitkide etkili olmasına meydan verilmeksizin, çiçekler beyaz olur. Genler arasındaki bu etkileşime "epistasis" adı verilir, sıfat olarak da, birinci genin ikincisi üzerinde "episatik" olduğu söylenir. Birçok özellik ayrık özellik (beyaz ya da mor çiçekler örneğinde olduğu gibi) olmak yerine sürekli özelliktir (insan boyu ve deri rengi gibi). Bu karmaşık özellikler birçok genin ürünüdür. Bu genlerin etkisi, organizmanın deneyimlerde bulunduğu çevrenin etkileriyle çeşitli derecelerde dengelenir. Bir organizmanın genlerinin böyle bir karmaşık özelliğe katkıda bulunma derecesine “kalıtsallık” adı verilir. Bir özelliğin kalıtsallık ölçüsü, çevrenin o özellik üzerindeki değişen etkilerine bağlı olarak görecelidir. Örneğin insanın boyu dediğimiz karma özelliğin kalıtsallığı A.B.D.’nde %89 olarak belirlenmişken, beslenme ve sağlık sorunlarının bulunduğu Nijerya gibi yoksul bir ülkede çevrenin etkisi daha büyük olduğundan, bu oran ancak %62 olarak belirlenmiştir. Kalıtımın moleküler temeli DNA ve kromozomlar Genlerin moleküler temeli deoksiribonükleik asittir (DNA). DNA da 4 tipteki bir nükleotitler zincirinden oluşur: adenin (A), sitozin (C), guanin (G) ve timin (T). Genetik enformasyon (kalıtım bilgisi) nükleotitlerin dizilişinde bulunmakta olup, genler DNA zinciri boyunca uzanan diziler olarak mevcuttur. Bu kuralın dışında kalabilen tek istisna virüslerdir; virüsler bazen DNA yerine benzeri olan RNA molekülü kullanırlar; çünkü virüslerin genetik malzemesi RNA’dır. DNA, normal olarak, ikili sarmal biçimde dolanan iki iplikçikli bir moleküldür. DNA’nın iki iplikçiğinden birindeki her nükleotit, karşıt iplikteki nükleotit partneriyle bir çift oluşturur; yani A, T ile bir çift oluşturur, C de G ile. Dolayısıyla iki iplikçikten her biri, tüm gerekli enformasyona sahip bulunur, diğer iplikçikte de bu enformasyonun yedeği bulunur. DNA’nın bu yapısı, kalıtımın fiziksel temelidir. DNA ikileşmesinde, iplikçiklerin ayrışması ve her iplikçiğin yeni iplikçik eşinin bir kalıbı olarak kullanılmasıyla, genetik enformasyon kopyalanır. Genler, kromozom denen DNA dizisi zincirleri boyunca doğrusal bir düzende sıralanmışlardır. Bakterilerde her hücrenin, basit bir dairesel kromozoma sahip olmasına karşılık, bitki ve hayvanların da dahil bulunduğu ökaryot organizmalar, çoklu doğrusal kromozomlar halinde düzenlenmiş DNA’lara sahiptirler. Bu DNA zincirleri son derece uzundur; örneğin en uzun insan kromozomu 247 milyon baz çiftini içerecek uzunluktadır. Bir kromozomdaki DNA, onu düzenleyen, sıkıştıran ve ona erişimi kontrol eden yapısal proteinlerle beraber, kromatin denen bir yapı oluşturur. Ökaryotlarda kromatin genellikle nükleozomlardan oluşur, bunlar DNA üzerinde düzenli aralıklarla yer alan, DNA'nın etrafında sarılı olduğu, histon proteinlerinden oluşmuş yapılardır. Bir organizmadaki kalıtımsal malzemenin bütününe (yani, genelde, tüm kromozomlarındaki DNA dizilerinin tamamına) genom adı verilir. Haploit organizmaların her kromozomdan yalnızca bir kopyaya sahip olmalarına karşın, hayvanların çoğu ve birçok bitkinin dahil olduğu diploitlerde, her kromozomdan iki kopya ve dolayısıyla her genden iki kopya bulunur. Bir genin iki aleli, kardeş kromozomlardalerde aynı “lokus”larda (konumlarda) yer alır; bu alellerin her biri bir ebeveynden (biri anneden, biri babadan) alınmıştır. Bunun bir istisnası, organizmanın cinsiyetinin belirlenmesinde rol oynayan, cinsiyeti belirleyen eşey kromozomlarında söz konusudur. Bu kromozomlardan (örneğin insandaki 23. kromozom çiftinden), insanlarda ve memelilerde çok az gene sahip olan Y kromozomu erkeklik özelliklerinin gelişimini başlatmasına karşın, diğeri, X kromozomu, öteki kromozomlara benzemekte olup, cinsel belirlenmeyle ilgili olmayan birkaç gen içerir. Dişiler X kromozomundan iki kopyaya sahip olurlarken, erkekler bir X, bir de Y kromozomuna sahip olurlar. Dolayısıyla, cinsiyetle bağlantılı hastalıklar olarak ortaya çıkan alışılmadık kalıtım örnekleri de X kromozomunun kopyasındaki bu sayısal farklılıktan ileri gelir. Üreme Hücreler bölündüğünde, onların tüm genomu kopyalanır ve her yavru hücre onun bir kopyasını miras alır (kalıt alır). Mitoz adı verilen bu süreç, en sade üreme biçimi olup, “eşeysiz üreme”nin temelidir. Eşeysiz üreme, bazı çok hücreli organizmalarda da, anne veya babadan birinin genomunu miras alan bir yavru (döl) üremesini sağlayacak şekilde, oluşabilir. Genetik olarak, ebeveyninin tıpkısı olan döllere klon denir. Ökaryotik organizmalarda ise genellikle “eşeyli üreme” olur. Eşeyli üremede ebeveynlerin her ikisinden gelen kalıtımsal materyalin karışımını içeren bir döl üretilir. Eşeyli üreme sürecinde, haploit ve diploit hücre tipleri arasında almaşık bir sıralama olur. Haploit hücreler birbirleriyle kaynaşarak genetik materyalleri birleştirir ve çift kromozomlu bir diploit hücre yaratırlar. Diploit organizmalar, DNA ikileşmesi olmadan bölünerek haploit hücreler meydana getirirler. Bu yolla meydana gelen yavru haploit hücreler her kromozom çiftinden birini ya da diğerini rastlantısal olarak kalıt (miras) almışlardır. Hayvan ve bitkilerin çoğu, yaşamlarının hemen tamamını diploit olarak geçirirler, haploit biçimleri sadece, tek hücreli gametlerden ibarettir. Bakteriler eşeyli üremenin bu haploit/diploit yöntemini kullanmasalar da, yeni kalıtımsal enformasyonun edinilmesinde birçok yöntem kullanırlar. Örneğin, bazı bakteriler konjugasyon denilen yolla, dairesel bir DNA parçasını bir bakteriden diğerine aktarırlar. Bakteriler aynı zamanda, çevrelerinde bulunan DNA parçalarını alıp genomlarına dahil edebilirler ki, bu fenomen, transformasyon olarak bilinir. Bu süreçler sonucunda “yatay gen aktarımı” denen, birbiriyle ilişkisiz organizmalar arasında kalıtımsal enformasyon parçalarının nakli meydana gelir. Kromozomal parça değişimi ve genetik bağlantı Kromozomların diploit tabiatı, farklı kromozomlardaki genlere, eşeyli üreme sırasında, yeni gen kombinasyonları oluşturacak şekilde "bağımsız ayrışım" olanağı sağlar. Genlerin yeni gen kombinasyonları oluşturacak şekilde bu birleşmelerinde (rekombinasyonda), eğer kromozomların parça değiştirdiği krosover denilen süreç olmasaydı, aynı kromozomdaki genler teorik olarak asla birleşmezlerdi. Bu süreç sırasında kromozomlar, DNA parçalarını değiş tokuş yaparak, gen alellerinin değişmesini sağlarlar. Bu kromozomal parça değişimi süreci genellikle mayoz bölünme sırasında, yani gametin haploit "germ hücreleri"ni yaratan bir dizi hücre bölünmesi sırasında meydana gelir. (Bu germ hücreler de daha sonra birleşerek yavru organizmayı meydana getirirler.) Kromozomdaki belirli iki nokta arasında meydana gelebilecek rekombinasyon olasılığı bu iki nokta arasındaki uzaklığa bağlıdır. Yeterince uzak olan genler arasında hep rekombinasyon olacağından bu genlerin alleleri rastgele bir şekilde dağılırlar. Nispeten yakın genler durumunda, krosover olma olasılığının düşük olması, bu genlerin genetik bağlantı göstermesi anlamına gelir; her iki genin alelleri birlikte kalıt olmaya eğilimlidir. Genlerin dizileri arasındaki bağlantı miktarı çizgisel bir bağlantı haritası oluşturur ki, bu harita genlerin kromozom boyunca düzenlenişine kabaca karşılık gelir. Gen ifadesi Genetik kod Genler, fonksiyonel etkilerini, genellikle, hücredeki fonksiyonların çoğundan sorumlu, proteinlerin üretimiyle ifade ederler. Proteinler amino asit zincirleridir ve bir genin DNA dizisi (bir RNA aracılığıyla) bir proteinin kendine has dizisini üretmede kullanılır. Yazılım (transkripsiyon) denilen bu süreç, genin DNA dizisine kaşılık gelen bir diziye sahip bir RNA molekülü üretimiyle başlar. Ardından, bu mesajcı RNA molekülü translasyon denilen bir süreçle, RNA dizisindeki enformasyona karşılık gelen bir amino asit dizisi üretmede kullanılır. RNA dizisindeki her üç nükleotitlik grup bir kodon olarak adlandırılır, bu kodonların her biri proteinleri oluşturan 20 amino asitten birine karşılık gelir. RNA dizisi ile amino asitler arasındaki bu ilişkiye genetik kod adı verilir. Bu enformasyon akışı tek yönlü olur; yani enformasyon nükleotit dizilerinden proteinlerin amino asit dizisine aktarılır, proteinden DNA dizisine aktarılmaz. Bu olgu Francis Crick tarafından “moleküler biyolojinin merkezî dogması” olarak adlandırılmıştır. Bir proteini amino asit dizisi, o proteinin üç boyutlu yapısını oluşturur ki, bu da proteinin fonsiyonuyla yakından ilişkilidir. Bunlardan bazıları, kollajen proteinince oluşturulmuş lifler gibi, basit yapılı moleküllerdir. Enzim denen proteinler başka proteinlere ve basit moleküllere bağlanabilirler, bağlandıkları moleküllerdeki kimyasal reaksiyonları kolaylaştırarak (proteinin kendi yapısını değiştirmeksizin) katalizör rolü oynarlar. Proteinin yapısı dinamiktir; örneğin hemoglobin proteini, memeli kanında oksijen moleküllerinin alınması, taşınması ve salınmasını kolaylaştırırken eğilip bükülerek farklı biçimler alır. DNA’daki tek bir nükleotitin farkı bile, bir proteinin amino asit dizisinde bir değişikliğin olmasına neden olabilir. Proteinlerin yapıları kendi amino asit dizilerinin sonucu olduğu için de, böyle bir değişiklik o proteinin özelliklerini değiştirebilir; örneğin proteinin özelliklerini, o proteinin yapısında istikrarın bozulmasına veya o proteinin diğer protein ve moleküllerle etkileşiminde değişiklikler olmasına yol açacak şekilde, değiştirebilir. İnsanlardaki kalıtımsal hastalıklardan orak hücre anemisi adlı kan hastalığı bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu hastalık, hemoglobinin β-globin bölümünü belirleyen kodlama bölgesindeki tek bir baz farklılığından kaynaklanır; bu bir bazın farklı olması, hemoglobinin fiziksel özelliklerinin değişmesine yol açan bir amino asiti değişikliğine neden olur. Fiziksel özelliklerinin değişmesinin sonucunda ortaya çıkan hemoglobinin “orak hücre” versiyonları, birbirlerine yapışırlar, üst üste yığılarak lifler oluştururlar. Bu lifler proteini nakleden alyuvarların biçiminin bozulmasına yol açar. Orak biçimli hücreler kan damarları içinde rahat akamazlar, parçalanma veya damarı tıkama eğilimlidirler. Bu sorunlar sonunda kişide bu hastalıkla ilgili tıbbi rahatsızlıklara yol açar. Bazı genler RNA’da kopyalanmakla birlikte proteine çevrilmezler ki, bunlara “kodlamayan RNA” molekülleri denir. Bu ürünler, bazı durumlarda, kritik hücre fonksiyonlar ile ilgili yapılarda rol alırlar (Ribozomal RNA, taşıyıcı RNA gibi). RNA aynı zamanda, diğer RNA molekülleriyle "hibridizasyon" etkileşimleri yoluyla düzenleyici etki rolüne sahip olabilir. (Örneğin mikroRNA) Doğuştan gelenler - sonradan kazanılanlar Genler, bir organizmanın işleyişiyle ilgili bütün enformasyonu içermekteyse de, çevre, nihai fenotipin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Genetik faktör ile çevre faktörü ikilemi, “doğuştan gelenler ile sonradan kazanılanlar” anlamında kullanılan, İngilizce “nature versus nurture” (kısaca, nature vs. nurture, doğa ve yetişme ikilemi) deyişiyle ifade edilir. Bir organizmanın fenotipi kalıtım ile çevrenin etkileşimine bağlıdır. “Isıya duyarlı mutasyonlar” olgusu bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Genellikle, bir protein dizisi içinde değişen bir amino asit, onun davranışını ve diğer moleküllerle etkileşimini değiştirmez; fakat yapının istikrarını bozar. Yüksek sıcaklıkta moleküller daha hızlı hareket ettikleri ve birbirleriyle çarpıştıkları için, böylesi bir amino asit değişimi, proteinde yapısının bozulmasıyla (denatürasyon) ve işleyişinin zayıflamasıyla kendini gösteren bozukluklara yol açar. Düşük sıcaklıklı ortamlarda ise proteinin yapısı istikrarlı kalır ve işleyişi normal halde devam eder. Bu mutasyon türü siyam kedisinin kürkünde renk bakımından gözle görülür halde kendini gösterir: Pigment üretiminden sorumlu bir enzimdeki mutasyon, derideki yüksek sıcaklıklı bölgelerde yapısal istikrarının bozulmasına ve işleyişinin zayıflamasına yol açmaktayken bacak, kulak, kuyruk gibi daha soğuk bölgelerde protein, işleyişini zayıflatmadan sürdürür; böylece kedi, uç bölgeleri koyu renkli bir kürke sahip olur. Gen düzenlemesi Bir organizmanın genomu binlerce gen içermekle birlikte, bu genlerin hepsinin de belirli bir anda aktif olmaları gerekmez. Bir gen, mRNA transkripsiyonu gerçekleştiğinde (ve proteine çevrildiğinde) “ifade olmuş” demektir. Genlerin ifadesini denetleyen birçok hücre yöntemi vardır. Mesela proteinler yalnızca hücre ihtiyaç duyduğunda üretilirler. Transkripsiyon faktörleri genin transkripsiyonunu ya teşvik etmek ya da engellemek suretiyle düzenleyen proteinlerdir. Örneğin, Escherichia coli bakterisinin genomunda triptofan amino asitinin sentezi için gerekli bir seri gen vardır; fakat triptofanın hücrede kullanıma hazır hale gelmesinden sonra, bu genlere artık ihtiyaç kalmaz. Triptofanın varlığı genlerin faaliyetini doğrudan etkiler; triptofan molekülleri “triptofan represörü”ne (bir transkripsiyon faktörü) bağlanırlar, bağlanınca represörlerin yapısını öyle değiştirir ki, represörler genlere bağlanır. Triptofan represörü genlerin transkripsiyonu ve ifadesini durdurur, ve dolayısıyla, triptofan sentezi sürecinin “olumsuz geri beslemeli” (negative feedback) düzenlemesini sağlamış olur. Gen ifadesindeki farklılıklar, özellikle çok hücreli organizmalarda belirgindir, bu tip canlılarda hücrelerin hepsi aynı genomu içermelerine karşın, farklı gen kümelerinin ifadesinden kaynaklanan çok farklı yapı ve davranışlara sahiptirler. Çok hücreli bir organizmadaki tüm hücreler, tek bir hücreden türerler. Bu tek hücrenin farklı hücre tiplerine farklılaştığı süreç sırasında, dış ve hücreler arası sinyallere tepki verir, aşamalı olarak farklı gen ifade şekilleri kurarak farklı davranış tipleri oluşturur. Çok hücreli organizmalarda yapıların gelişiminden tek bir gen sorumlu değildir; bu farklı davranış tipleri birçok hücre arasındaki karmaşık etkileşimlerden doğar. Ökaryotlarda kromatinde yapısal özellikler genlerin transkripsiyonunu etkiler. Bu özellikler “epigenetik”tir (üst-kalıtsal); çünkü etkileri DNA dizisinin üzerinde yer alır ve bir hücre kuşağından diğerine aktarılan kalıta haizdir. Epigenetik özelliklerden olayı, aynı ortamda oluşan farklı hücre tipleri çok farklı özelliklere sahip olabilirler. Genetik değişim Mutasyonlar DNA ikileşmesi süreci sırasında ikinci iplikçiğin polimerizasyonunda rastlantısal yanlışlıklar gerçekleşir. Mutasyon ya da değişinim adı verilen bu hatalar, özellikle bir genin protein kodlama dizisinde oluşmaları durumunda organizmanın fenotipi üzerinde güçlü bir etkide bulunabilirler. Fakat DNA polimeraz enziminin, hataları düzeltme yeteneği sayesinde bu hataların oranı son derece düşüktür; hata oranı, her 10-100 milyon bazda 1 hata olarak gözlemlenmiştir.Kunkel TA (2004). "DNA Replication Fidelity". Journal of Biological Chemistry 279 (17): 16895–16898. doi:10.1038/sj.emboj.7600158. DNA’daki değişim oranını arttıran süreçlerin mutajenik olduğu söylenir. Mutajenik kimyasallar genellikle baz eşleşmesine müdahale ederek, DNA ikileşmesinde hatalara yol açarlar. Morötesi ışınım ise, DNA yapısına zarar vermek suretiyle mutasyonlara neden olur. DNA’daki kimyasal zarar doğal yolla meydana gelmekteyse de, hücreler uyumsuzlukları ve bozulmaları tamir etmek üzere “DNA tamir” mekanizmalarını kullanırlar. Ancak, tamir bazen DNA’yı -dizisi bakımından- orijinal haline geri döndüremeyebilir. Krosover ile kromozomal parça değişimi yapan ve genleri yeniden birleştiren (rekombine eden) organizmalarda mayoz bölünme esnasındaki hizalanma (iki kromozomdaki benzer dizilerin yan yana gelmesi) hataları da mutasyonlara neden olabilir. Bu hatalar, benzer dizilerin neden oldukları, partner kromozomların hatalı hizalanması sonucu olması özellikle muhtemeldir; bu da genomlardaki bazı bölgeleri mutasyona daha eğilimli kılar. Bu hatalar DNA dizisinde büyük yapısal değişiklikler yaratır; kromozomda geniş bölgelerde duplikasyonlar (ikilenmeler), inversiyonlar (evirmeler), delesyonlar (çıkarmalar) veya farklı kromozomlar arasında parçaların kazara aktarılması (translokasyon) söz konusu olabilir. İnsan DNA sında yaklaşık 25.000 gen bulunur ve bu genlerde meydana gelen mutasyonlar sonucu 6.000 in üzerinde genetik hastalık tespit edilmiş ve tedavisi aranmaktadır. Mutasyonların, başta kanser olmak üzere, zeka geriliği, erken yaşlanma ve daha binlerce hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Doğal seçilim ve evrim Mutasyonlar farklı genotipli organizmaların ortaya çıkmasına neden olur ve bu farklılıklar da farklı fenotiplerin oluşmasıyla sonuçlanır. Birçok mutasyonun organizmanın fenotipi, sağlığı ve (doğal seçilimle ilgili) üreme uyumu (İng. fitness) üzerinde az bir etkisi vardır. Etkisi olan mutasyonlar genelde zararlıdırlar ama bazen, organizmanın içinde bulunduğu çevre koşulları bağlamında yararlı denebilecek mutasyonlar da olur. Popülasyon genetiği popülasyonlardaki bu genetik farklılıkların kaynaklarını, dağılımlarını ve bu dağılımların zamanla nasıl değiştiğini araştıran bir genetik altdalıdır. Bir alelin bir popülasyondaki sıklığı doğal seçilimle etkilenebilir; belirli bir aleli taşıyan bireylerin hayatta kalma ve üremesindeki yüksek oran, o alelin zamanla o popülasyonda daha sık olmasına neden olabilir. Aynı zamanda, “genetik sürüklenme” denilen, şans faktörünün etkisiyle, yani olayların tesadüfi akışıyla da, allel sıklığında değişimler olabilir. Genetik sürüklenme bir popülasyonun gen havuzunda, doğal seçilimden farklı olarak, uygun genlerin seçilmesi gibi bir yönlendirmeyle değil de, tamamen rastlantı eseri sayılan, kuşaktan kuşağa ortaya çıkan değişiklikler şeklinde tanımlanır. Organizmaların genomları, birçok kuşak boyunca, evrim denilen olgu ile sonuçlanmak üzere, değişebilirler. Mutasyonlar ve mutasyonların yararlı olanları için olan seçilim sonucunda, bir canlı türün çevresine daha uyumlu biçimlere dönüşerek evrimine neden olabilir. Bu sürece adaptasyon denir. Yeni türler, türleşme denilen süreçle oluşur. Türleşme genellikle, farklı popülasyonların coğrafi olarak ayrı düşmelerinin neden olduğu genetik farklılaşmadan ortaya çıkar. Evrim esnasında DNA dizileri birbirinden uzaklaştığı ve değiştiği için, diziler arasındaki bu farklılıklar, aralarındaki evrimsel uzaklığı hesaplamada bir “moleküler saat” gibi kullanılabilir. Genetik kıyaslamalar genellikle, türler arasındaki evrimsel akrabalığı nitelemede en doğru yöntem olarak kabul edilir, bu yöntem, fenotipik kıyaslamalarla edinilmiş bazı yanıltıcı değerlendirmeleri de düzeltir. Türler arasındaki evrimsel uzaklıklar “evrim ağacı” ya da “filogenetik ağaç” denilen şemalarla temsil edilir, bu şemalarla türlerin ortak bir atadan inişini ve zaman boyunca türlerin birbirinden uzaklaşmalarını gösterir. Ancak, bu ağaç şemaları türler arasındaki yatay gen transferi olaylarını gösteremez. Araştırma ve teknoloji Model organizmalar Genetikçiler başlangıçta genetiği geniş bir organizma yelpazesi üzerinde çalışmışlarsa da, sonraları araştırmacılar organizmaların bir altkümesi üzerinde özelleşmeye başlamıştır. Belli bir organizma hakkında önemli miktarda araştırma yapılmış olması yeni araştırmacıların da aynı organizmayı daha derinlemesine icelemeye teşvik etmiştir. Böylece birkaç model organizma günümüzdeki genetik araştırmaların önemli bir kısmı için temel oluşturmuştur. Model organizmalar genetiğindeki başlıca araştırma konuları, gen düzenlemesi, morfogeneze ilişkin gelişim genleri ve kanserdir. Model organizmalar kısmen kullanımlarının pratik olması nedeniyle seçilmiştir; kısa üretim süreleri, genetik manipülasyonun kolay olması bazı organizmaların genetik araştırmalarda popüler olmasına neden olmuştur. Yaygın olarak kullanılan model organizmalar arasında, bağırsak bakterisi Escherichia coli, turpgiller familyasından Arabidopsis thaliana bitkisi, bir maya türü olan Saccharomyces cerevisiae, iplik kurdu Caenorhabditis elegans, yaygın meyve sineği Drosophila melanogaster ve ev faresi Mus musculus sayılabilir. Farklı araştırma alanları Genetik bilimindeki gelişmelerin yanı sıra, araştırmaların gitgide farklı alanlarda özelleşmeye başlaması bu bilim dalının altdallarının oluşmasına neden olmuştur. Genetiğin altdallarından bazıları şunlardır: Evrimsel gelişim genetiği: Döllenmiş tekhücreli yumurta aşamasından başlayarak organizmanın oluşmasındaki tüm moleküler etkenleri ve dolayısıyla onları kodlayan genleri inceler. Yoğun olarak, özellikle iki taraflı simetri düzenlenmesiyle ve basit bir biyolojik sistemden (tekhücreliler, ışınsal simetri) karmaşık bir organizmaya (çokhücreli, genellikle metamerize ve özelleşmiş organlar halinde yapılaşmış organizmalar) geçişi sağlayan mekanizmalarla ilgilenir. Organizmanın oluşum mekanizmalarını incelemek için model organizma türleri (Drosophila, yuvarlak solucanlar, zebra balığı, tavuk vs.) kullanır. Fransızca'da evrimsel gelişim genetiği adıyla bilinen bu dal, İngilizce'de evrimsel gelişim biyolojisi olarak bilinir. Medikal genetik Genomik: İnsan genomunun (kromozomlarda yapılanmış üç milyar baz çiftinin, DNA bütününün) yapısını, bileşimini ve evrimini inceler ve DNA’da biyolojik bir anlamı olabilecek birimleri (genler, çevrilmeyen transkripsiyon birimleri, mikroRNA’lar, düzenleme üniteleri, transkripsiyon faktörleri olan promotörler, CNG alfa ve beta kanalları vs.) tanımlamaya çalışır. Kantitatif genetik : Genetik bileşenleri, niceliksel özelliklerin (boy, tüy rengi, büyüme hızı vs.) varyasyonunu (değişme, çeşitlenme) ve kalıtsallıklarını açıklayarak inceler. Evrim genetiği : Türlerin genomlarında doğal seçilimin izlerini inceler ve türlerin değişen çevrelerde (ortamlarda) hayatta kalmasında ve adaptasyonunda baş rolü oynayan genleri tanımlamaya çalışır. Popülasyon genetiği: Popülasyonların ve türlerin çeşitliliğini etkileyen güçleri (ve etki ya da sonuçlarını) matematiksel ve istatistikî yöntemler geliştirerek inceler. Bir başka deyişle popülasyonlardaki fertlerin benzerlik ve farklılıklarının kaynaklarını araştıran bir genetik altdalıdır. Dört ana madde üzerinden yola çıkarak araştırmalar yapar: Bunlar doğal seçilim, gen havuzu, mutasyonlar ve gen devamlılığıdır. Moleküler genetik: Canlıların kalıtım materyali olan genlerin yapılarını ve işlevlerini moleküler düzeyde inceleyen bir genetik altdalıdır. Moleküler genetik, moleküler biyolojinin ve genetiğin yöntemlerini kullanarak çalışır. Ekolojik genetik: Genetik çalışmaları ekolojik alanda sürdüren bir genetik altdalıdır. Ekolojik genetik, canlıların oluşturduğu popülasyonları "popülasyon genetiği" ile yakından ilişkili olarak araştırır. Medikal genetik araştırmaları Medikal genetik, genetik çeşitliliğin, insan sağlığı ve hastalıklarıyla ilişkilerini araştırmaktadır. Bir hastalığa neden olabilecek bilinmeyen bir gen araştırıldığında, araştırmacılar, hastalıkla ilgili genomun konumunu saptamada genellikle “genetik bağlantı” ve genetik soyağacı çizelgesinden yararlanırlar. Popülasyon düzeyindeki araştırmalarda, araştırmacılar genomdaki, hastalıklarla ilgili genlerin konumlarını saptamada “Mendelci rastgeleleştirme” yönteminden yararlanmaktadır; bu teknik bilhassa, yalnızca tek bir genle kesin olarak belirlenemeyen, birkaç gene ilişkin (çok genli) özelliklerde yararlı olmaktadır. Hastalık geni olabilecek herhangi bir gen aday olarak saptanınca, artık sonraki araştırmalar genellikle, bu genin bir model organizmadaki dengi olan gen (ortolog gen) üzerinde yapılır. Genotipleme teknikleri, kalıtımsal hastalık çalışmalarının yanı sıra, genotipin ilaca cevabı nasıl etkilediğini araştıran farmakogenetik alanının gelişmesini de sağlamıştır. Kanser kuşaktan kuşağa kalıtım yoluyla geçen bir hastalık olmasa da, günümüzde genetik bir hastalık olarak ele alınmaktadır. Kanserin vücuttaki gelişim süreci çeşitli olayların bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Bazen vücuttaki hücreler bölünürken mutasyonlar olur. Bu hücrelerdeki mutasyonlar bir çocuğa aktarılmasa da, hücrelerin davranışını etkileyebilmekte ve kimi zaman onların büyümelerine ve daha hızlı bölünmelerine neden olmaktadırlar. Hücrelerin bu anormal ve uygunsuz bölünmelerini engelleyen mekanizmalar vardır; uygunsuz bölünmekte olan hücrelerin ölmesi için sinyaller yolanır. Ama bazen başka mutasyonlar çoğalan hücrelerin bu sinyallere uymamasına neden olabilir. Vücutta, bir çeşit dahili bir doğal seçilim süreci meydana gelir; hücrenin bölünmeye devamını sağlayan mutasyonlara hücrelerde birikir, sonunda bir kanser tümörü meydana gelir. Tümör büyüyüp gelişerek vücudun çeşitli dokularını istila eder. . E. coli rekombinant DNA teknolojisinde sıkça kullanılır. Araştırma teknikleri Günümüzde DNA, laboratuvarda birçok bakımdan istenildiği gibi değiştirilebilmektedir. Laboratuvar çalışmalarında kullanılan restriksiyon enzimleri DNA’yı belli dizilerde keserek arzu edilen parçaları üretmek için kullanılır. Ligasyon enzimleri ise, elde edilen bu parçaları yeniden birleştirme, yani birbirine bağlama olanağı sağlamaktadır ve böylece, araştırmacılar, farklı kaynaklardan (biyolojik türlerden) alınan DNA parçalarını birleştirerek “rekombinant DNA” yaratabilmektedirler. Genellikle “genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar”la (İngilizce kısaltmasıyla GMO) ilgili çalışmalarda yararlanılan rekombinant DNA bilhassa, plazmidler (üzerlerinde birkaç gen bulunan dairesel DNA parçaları) bağlamında kullanılmaktadır. Bakterilerin içine plazmidlerin sokulması ve bu bakterilerin “agar” tabaklarında (bakteri hücrelerinin klonlarını izole etmek için) büyütülmesiyle araştırmacılar, eklenen DNA parçalarını klonal olarak çoğaltabilmektedirler ki bu, moleküler klonlama olarak bilinen bir işlemdir. (Klonlama terimi, aynı zamanda çeşitli teknikler kullanarak klonal organizmalar yaratmak için de kullanılır.) DNA aynı zamanda polimeraz zincir tepkimesi (PCR) denilen bir süreç kullanılarak da çoğaltılabilir. PCR, özel kısa DNA dizileri kullanılarak, DNA’nın hedef seçilen bir bölgesini izole edebilir ve onu aşırı derecede büyütebilir. DNA’nın son derece küçük parçalarını aşırı ölçüde çoğaltabildiğinden, PCR genellikle spesifik DNA dizilerinin varlığını saptamakta kullanılır. DNA dizilemesi ve genomik Genetik çalışmalarında geliştirilmiş en temel teknolojilerden biri olan DNA dizilemesi araştırmacılara DNA parçalarındaki nükleotit dizisini belirleme olanağı sağlamaktadır. 1977’de Frederick Sanger ve çalışma arkadaşlarınca geliştirilen bir DNA dizileme yöntemi (zincir sonlandırma dizilemesi) DNA parçalarını dizilemede artık rutin bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bu teknoloji sayesinde araştırmacılar, birçok insan hastalığıyla ilgili moleküler dizileri inceleme olanağına kavuşmuşlardır. DNA dizilemesi ucuzlaştıkça ve bilgisayarların da yardımıyla araştırmacılar, birçok organizmanın genomunu dizilemişlerdir. Bunu yapmak için dizilenmiş DNA parçaları, dizilerinin aynı olduğu bölgeleri çakıştırılarak, daha büyük bölgelerin dizileri belirlenir (genom inşası süreci) dizilemişlerdir. Bu teknolojiler, insan genomu için de kullanılmış, insan genomunun dizileme projesi 2003 yılında tamamlanmıştır. Yeni yüksek hacimli dizileme teknolojileri DNA dizileme maliyetini hızla düşürmektedir, çoğu araştırmacı bir insan genomunun dizilenme maliyetinin yakın gelecekte bin dolara inmesini beklemektedir. DNA dizileme yöntemleriyle belirlemeler sonucunda edinilen, işe yarar dizilemelerin miktarının gitgide artması, organizmaların genom bütünlerindeki araştırmalarda hesaplama aletleri ve analiz örnekleri kullanan, genomik adlı araştırma alanını doğurmuştur. Genomik aynı zamanda, biyoenformatik bilimsel disiplininin bir altalanı olarak da kabul edilebilir. Ayrıca bakınız Mendel Mendel genetiği Genler ve Alleller Monohibrit çaprazlama Dihibrit çaprazlama Genotip Fenotip Mutasyonlar Eşey saptanması Hücre bölünmesi Kromozomlar Klonlama Gen aktarımı Genetik tanı merkezi Kaynakça Özel: Genel: Alberts B, Johnson A, Lewis J, Raff M, Roberts K, and Walter P (2002). Molecular Biology of the Cell, 4th edition. ISBN 0-8153-3218-1. Griffiths AJF, Miller JH, Suzuki DT, Lewontin RC, and Gelbart WM (2000). An Introduction to Genetic Analysis. New York: W.H. Freeman and Company. ISBN 0-7167-3520-2. Hartl D, Jones E (2005). Genetics: Analysis of Genes and Genomes, 6th edition. Jones & Bartlett. ISBN 0-7637-1511-5. Lodish H, Berk A, Zipursky LS, Matsudaira P, Baltimore D, and Darnell J (2000). Molecular Cell Biology, 4th edition. ISBN 0-7167-3136-3. Salt, Alparslan. Geleceğin Felaketleri, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1997 Asimov,I. İnsanlığın Geleceği, Cep Kitapları, İstanbul,1984 Naisbitt,J. ve Aburden,P. Megatrends 2000'',Form Yayınları,1990 Cumhuriyet gazetesi, Bilim ve Teknik ilave dergileri, 1992-1995 yılları arasındaki sayılar. Dış bağlantılar Genetik Genetics-1 Genetics-2 Genetics Education Center Free database on the human genetics Database of the genomes sequences, as well as the projects in progress Discovered in 2007, the zones of instability of the genome in the mouse. Yapay DNA İnsan klonlama kararı Hayvanlardan organ nakline denetim İnsan embriyosunda genetik değişiklik yapıldı Yapay döllenme Biological weapons,genetics and social analysis Genetic engineering and biological weapons Genetic Bullets - Ethnically Specific Bioweapons Biological warfare, bioterrorism, biodefence and the biological and toxin weapons convention Ethnic Specific Weapons Glossaire de la biotechnologie de la FAO «Il était une fois... l'ADN»: un site éducatif sur les bases de la génétique classique et moléculaire Du gène à la compréhension de la molécule qu'elle code dans l'organisme. Une vidéo éducative en partenariat avec l'Institut Pasteur Un site présentant les aspects éthiques liés à la question de la manipulation génétique des plantes et des animaux. Les aspects "sciences" et "droits" sont en construction. Génétique dans l'élevage chiens de race: consanguinité, retrempe, gènes codant la couleur de la robe, la longueur de la queue. Almancadan Türkçeye geçen sözcükler
### Human: Sitoloji hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sitoloji veya hücre biyolojisi, kökü Yunancadaki kytos, barındırıcı kelimesidir), hücrelerin fizyolojisini, yapısını, içerdiği organelleri, bulunduğu ortamla olan ilişkisini, yaşam döngüsünü, bölünmesini ve ölümünü inceleyen bir bilim dalıdır. Bu işlem hem moleküler hem de mikroskobik ölçüde gerçekleştirilir. Sitoloji araştırmaları, bakteriler ve protozoa gibi tek hücreli organizmalardan, insan gibi çok hücreli organizmalara kadar büyük bir alana yayılır. Hücrelerin oluşumu ve görevleri hakkında bilgi edinmek, bütün biyolojik bilimlerin temelini oluşturur. Değişik hücre türleri arasındaki farklılık ve benzerlikleri ortaya çıkarmak, özellikle de moleküler biyolojinin yanı sıra kanser araştırmaları ve gelişim biyolojisi gibi biyomedikal alanlara çok büyük katkıda bulunur. Bir araştırmadan öğrenilen bilgiler, evrensel bazı teorileri ortaya çıkardığından, bir türün hücresinden edinilen bilgiler diğer türlere de uygulanılabilir hale gelir. Sitolojideki araştırmalar, özellikle genetik, biyokimya, moleküler biyoloji ve gelişim biyolojisine katkıda bulunur. Tarihi Hücreler ilk olarak 17. yüzyılda Avrupa'da bileşik mikroskobun icadıyla görüldü. 1665 yılında Robert Hooke, bir mantar parçasına baktıktan ve hücre benzeri bir yapıyı gözlemledikten sonra tüm canlı organizmaların yapı taşını "hücreler" olarak adlandırdı. Ancak bu hücreler ölüydü ve bir hücrenin gerçek genel bileşenlerine dair hiçbir gösterge vermedi. Birkaç yıl sonra, 1674'te Anton Van Leeuwenhoek, alglerin inceleyerek canlı hücreleri analiz eden ilk kişi oldu. Bütün bunlar, tüm canlıların hücrelerden oluştuğunu ve hücrelerin, organizmaların işlevsel ve yapısal birimi olduğunu belirten hücre teorisinden önce geldi. Birkaç yıl sonra Rudolf Virchow, hücre teorisine daha fazla katkıda bulundu ve tüm hücrelerin önceden var olan hücrelerin bölünmesinden geldiğini ekledi. Hücre teorisi yaygın olarak kabul edilmesine rağmen, geçerliliğini sorgulayan birçok çalışma vardır. Örneğin virüsler; zar, hücre organeli gibi canlı bir hücrenin ortak özelliklerinden ve kendi kendilerine üreme yeteneğinden yoksundur. Bilim insanları, virüslerin canlı olup olmadıklarına ve hücre teorisiyle uyuşup uyuşmadıklarına karar vermek için mücadele ettiler. Süreçler Proteinlerin taşınması Proteinin her bir türü genellikle hücrenin belirli bir bölümüne gönderilir. Hücre biyolojisinin önemli bir parçası da hücre içindeki değişik bölgelere gönderilen veya hücre dışına salgılanan proteinlerin moleküler mekanizmasının incelenmesidir. Proteinlerin pek çoğu sitoplazmadaki ribozomlarda sentezlenir. Bu süreç ayrıca protein biyosentezi veya basitçe protein translasyonu olarak bilinir. Bazı proteinler, zarlara dahil olacak proteinler gibi (zar proteinleri olarak bilinir), sentez sırasında endoplazmik retikuluma (ER) taşınırlar. Bu süreç, Golgi cisimciğine taşınma ve orada gerçekleşen birkaç işlemle devam eder. Zar proteinleri, Golgi'den hücre zarına, diğer hücre altı yapılara gidebilir veya hücreden dışarı salgılanabilir. Endoplazmik retikulum ve Golgi sırasıyla, "zar proteini sentez bölümü" ve "zar proteini işleme bölümü" olarak düşünülebilir. Proteinlerin bu bölümler boyunca yarı-durağan akışı vardır. ER ve Golgi'ye yerleşmiş olan proteinler, diğer proteinlerle birleşirler ancak kendi bölgelerinden ayrılmazlar. Diğer proteinler ER ve Golgi'den geçerek hücre zarına "akarlar". Motor proteinler, zar proteini içeren vezikülleri, akson terminalleri gibi hücrenin uzak parçalarına giden hücre iskeleti yolları boyunca taşır. Sitoplazmada üretilen bazı proteinler kendilerini mitokondri veya çekirdeğe taşınmak için hedef göstermek gibi yapısal özelliklere sahiptir. Bazı mitokondrial proteinler, mitokondri içinde üretilir ve mitokondrial DNA tarafından kodlanır. Bitkilerde, kloroplast da bazı hücre proteinlerini üretir. Hücre dışı ve hücre yüzeyindeki parçalanması hedeflenmiş proteinler, endositoz veziküllerine katılmaları üzerine hücre içi yapılara geri dönebilirler. Bu veziküllerden bazıları proteinlerin kendi amino asitlerine yıkıldığı yerde lizozomla kaynaşırlar. Bazı zar proteinlerinin yıkımı, daha hücre yüzeyindeyken sekretazlar tarafından bölündüğünde başlar. Sitoplazmada işlevini yerine getiren proteinler genelde proteazomlar tarafından yıkılır. Diğer hücresel süreçler Aktif taşıma ve Pasif taşıma - Moleküllerin hücre içine ve dışına hareketi Otofaji - Hücrenin, kendi iç yapılarını veya mikrobiyal işgalcileri yeme işlemi Adezyon - Doku ve hücreleri bir arada tutma Hücre bölünmesi - yavru hücrelerin oluşumuyla sonuçlanan ve ökaryot hücrelerde gerçekleşen bir hücresel süreç; ayrı ayrı iki temel türü vardır: mitoz ve mayoz, eşeyli ve eşeysiz. Hücre taşınması: Kemotaksi, Kasılım, sil ve kamçı Hücre sinyalleşmesi - Dışarıdan gelen sinyaller tarafından hücre davranışlarının düzenlenmesi. DNA tamiri ve Hücre ölümü Metabolizma: Glikoliz, Hücresel solunum, Fotosentez Transkripsiyon ve mRNA uçbirleşimi - gen ekspresyonu. Kayda değer hücre biyologları Anton van Leeuwenhoek Günter Blobel Marc Kirschner Peter Agree Keith R. Porter Ira Mellman Paul Nurse H. Robert Horvitz Christian de Duve Edmund Beecher Wilson Peter D. Mitchell Michael Swann George Emil Palade Geoffrey M. Cooper Kaynakça
### Human: Ferrari Testarossa hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ferrari Testarossa (Type F110), Ferrari tarafından üretilen ve Ferrari Berlinetta Boxer'ın halefi olarak 1984 yılında üretime giren 12 silindirli ortadan motorlu bir spor otomobildir. Pininfarina tarafından tasarlanan otomobil, ilk olarak 1984'ten 1991'e kadar üretildi ve 1992'den 1996'ya kadar üretilen 512 TR ve F512 M olarak adlandırılan Testarossa üretiminin sona ermesini takiben iki model revizyonu yapıldı. Revize edilmiş varyasyonlar da dâhil olmak üzere toplamda yaklaşık 10.000 otomobil üretildi ve bu da onu en seri üretilen Ferrari modellerinden biri hâline getirdi. Ağırlık dağılımı %41 ön, %59 arkadır. İtalyancada "Kırmızı kafa" anlamına gelen Testaross kelimesinden adını alan model, 1984 Paris Otomobil Fuarı'nda tanıtıldı. Testarossa kullanıcılara 1955'te ilk kez sunulduğunda TR modeliydi. Ferrari 500 Mondial serisine dayanan bu model, motor olarak Type 553 F2 modeline sahip olsa da, farklı bir eksantrik ve supap kapağıyla "Kırmızı - Kafa" ismini almıştır. 24 Haziran 1957'de Monza Autodromo'da 4'üncüsü düzenlenen 1000 km Supercortemaggiore Yarışı'nda Scuderia Ferrari 0652 MD/TR şasi numaralı araç dâhil olmak üzere 4 araçla katıldı. 1984 yılında otomotiv dünyasının otomobil tasarımına bakış açısını değiştiren Testarossa modelinde kullanılan 12 silindirli, 4943cc hacmindeki motor, Ferrari'nin ürettiği son boxer (pistonlar arasındaki açı 180 derece olan) tip motordur. 6300 devir/dk'da 390 beygir güç, 4500 devir/dk'da 354 Nm tork üreten bu motor ile Testarossa 0-100 hızlanmasını 5,4 saniyede tamamlarken, aracın maksimum hızı Ferrari tarafından olarak belirtilmiştir. Kaynakça Dış bağlantılar Ferrari FX at the Marconi Automotive Museum article Official Ferrari website with information on the Testarossa Testarossa Spor otomobiller Pininfarina 1984'te tanıtılan otomobiller 1990'lar otomobilleri Coupe otomobiller Boksör motorlu taşıtlar Miami Vice
### Human: 1984 hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: 1984 (MCMLXXXIV) pazar günü başlayan yıl. 20. yüzyılın ve 2. milenyumun 84. yılı. Bu sayfada 1984 yılında dünyadaki uluslararası önemi olan olaylarla, bu yılda doğan ve ölen kişiler yer alır. Türkiye'de yaşanan olaylarla ilgili 1984'te Türkiye sayfasına bakınız. Olaylar Ocak 1 Ocak Brunei bağımsızlığını kazandı. AT&T 22 bağımsız birime ayrıldı. Nijerya'da General Muhammadu Buhari kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. 5 Ocak - Richard Stallman GNU'yu geliştirmeye başladı. 7 Ocak - Brunei Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN)'ın altıncı üyesi oldu. 10 Ocak - Amerika Birleşik Devletleri ve Vatikan tam diplomatik ilişki kurdular. 23 Ocak - Pepsi reklamı çekimi sırasında meydana gelen kazada Michael Jackson'ın kafa derisinde ciddi yanıklar oluştu. 24 Ocak - İlk Apple Macintosh satışa sunuldu. Şubat 3 Şubat - Challenger Uzay Mekiği onuncu uzay mekiği görevi gereği fırlatıldı. 7 Şubat - Uzayadamları Bruce McCandless II ve Robert L. Stewart hiçbir yere bağlı olmaksızın ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi. 9 Şubat - Sovyet önderi Yuri Andropov öldü. 13 Şubat - Konstantin Çernenko Sovyet Komünist Partisi'nin genel sekreteri oldu. 18 Şubat - Vatikan ve İtalyan hükûmetleri Roma Katolik Kilisesi'ni resmi din olarak kabul eden bir anlaşma imzaladı. 26 Şubat - Amerikan askerleri Beyrut'tan çekildi. 29 Şubat - Kanada Başbakanı Pierre Trudeau görevinden emekli olduğunu açıkladı. Mart 5 Mart İran, Irak'ı kimyasal silah kullanmakla suçladı. Hindistan Başbakanı Indira Gandhi Sihlerin kutsal mekanı Altın Tapınak'a bir saldırı emri verdi. 6 Mart - İngiliz kömür sanayinde 12 ay süren iş bırakma eylemi başladı. 14 Mart - Sinn Fein'ın önderi Gerry Adams ve üç arkadaşı Ulster Gönüllü Kuvvetleri UVF tarafından yapılan silahlı saldırıda ciddi şekilde yaralandı. 16 Mart - Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilâtı (CIA)'nın Beyrut birim müdürü William Buckley, müslüman kökten dinciler tarafından kaçırıldı ve daha sonra rehin olarak öldü. 25 Mart - Air Holland, pilotlarının marihuana kullandığı yönünde kanıtlanamamış iddialar nedeniyle iflasını istedi. 25 Mart - 1984 Türkiye yerel seçimleri yapıldı. ANAP 43.24, SODEP 24.86, DYP 11.8, DİĞ. 20.1 oranında oy aldılar. 28 Mart - Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliğinde, ASALA teröristlerince saldırı düzenlendi. Askeri Ateşe Yardımcısı İsmail Pamukçu ağır yaralanırken, Başkatip Servet Öktem ise hafif yaralı olarak kurtuldu. İran Polisi 7 ASALA teröristini yakaladı. Nisan 4 Nisan - Ronald Reagan kimyasal silahlarda uluslararası bir yasaklamaya gidilmesi için çağrıda bulundu. 12 Nisan - Filistinli saldırganlar İsrail otobüsünü rehin aldı. İsrail özel kuvvetleri 2 saldırgan ve 1 rehinenin öldüğü bir operasyon düzenledi ve rehineleri kurtardı. Diğer iki saldırgan yakalandı ve sorgu sırasında öldü. Bu olay büyük eleştirilere ve gösterilere yol açtı. 19 Nisan - "Advance Australia Fair" Avustralya'nın ulusal marşı; altın sarısı ve yeşil de ulusal renkler olarak kabul edildi. Mayıs 2 Mayıs - Liverpool Bahçe Şenliği, Liverpool'da başladı. 8 Mayıs Türkiye, Avrupa Konseyi'ne kabul edildi. Sovyetler Birliği, Los Angeles'ta yapılacak 1984 Yaz Olimpiyatları'nı boykot edeceğini açıkladı. 11 Mayıs - Dünya'nın Mars'ın bir kısmını karanlıkta bırakan Güneş ile Mars arasındaki geçişi gerçekleşti. 14 Mayıs - Avustralya'da 1 dolarlık madeni para tedavüle girdi. Haziran 5 Haziran - Hindistan Hükûmeti, Amritsar'daki Altın Tapınak'a planlanan Mavi Yıldız Saldırı Görevi'ni başlattı. 6 Haziran - Hindistan kuvvetleri Amritsar'daki Sihlerin en kutsal mekânı olan Altın Tapınak'a saldırdı. Yaklaşık 1000 kişi öldü. 30 Haziran - John Turner, Kanada'nın 17. başbakanı oldu. Temmuz 23 Temmuz - Vanessa Williams, Penthouse'da çıplak fotoğrafları yayınlandıktan sonra Amerika Güzeli tâcını bıraktı. Tâcını bırakan ilk Amerika Güzeli oldu. 25 Temmuz - Salyut 7'nin Kozmonotlarından Svetlana Savitskaya uzay yürüyüşü yapan ilk kadın oldu. 28 Temmuz - 1984 Yaz Olimpiyatları, Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles kentinde başladı.Oyunlar Doğu Bloku ülkeleri tarafından boykot edildi. Ağustos 4 Ağustos - Afrika cumhuriyetlerinden Yukarı Volta adını Burkina Faso olarak değiştirdi. 11 Ağustos Lucas di Grassi, Brezilyalı otomobil yarışçısı Nicolás Larcamón, Arjantinli futbolcu ve teknik direktör 21 Ağustos - Yaklaşık yarım milyon insan Manila'da Ferdinand Marcos'un yönetimine karşı gösteri düzenledi. Eylül 3 Eylül - Heavy Metal grubu Iron Maiden beşinci albümü Powerslave'i yayınladı. 5 Eylül - STS-41-D: Discovery Uzay Mekiği inişini gerçekleştirdi 5 Eylül - Batı Avustralya, ölüm cezasını kaldıran son Avustralya eyaleti oldu. 17 Eylül - Brian Mulroney Kanada'nın on sekizinci başbakanı oldu. 26 Eylül - Birleşik Krallık ve Çin, Hong Kong'un 1997 yılında Çin'e katılmasını öngören bir anlaşma imzaladı. Ekim 5 Ekim - Marc Garneau, Challenger Uzay Mekiği'ne katılarak uzaya giden ilk Kanadalı oldu. 11 Ekim - Challenger Uzay Mekiği mürettebatından, astronot Kathryn D. Sullivan uzay yürüyüşü yapan ilk Amerikalı kadın oldu. 12 Ekim - IRA, Brighton'da Birleşik Krallık bakanlar kurulunu hedef alan bombalı bir saldırı gerçekleştirdi. 31 Ekim - Hindistan Başbakanı Indira Gandhi iki Sih güvenlik görevlisi tarafından suikast düzenlenerek öldürüldü. Kısa süre içinde Yeni Delhi'de isyanlar çıktı ve yaklaşık 2700 Sih öldürüldü. Kasım 2 Kasım - Velma Barfield, Amerika Birleşik Devletleri'nde 1962 yılından beri idâm edilen ilk kadın oldu. 6 Kasım - Ronald Reagan, Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde Walter F. Mondale'e büyük bir üstünlük sağlayarak başkan seçildi. 14 Kasım-Metallica 2. albümü olan Ride The Lightning albümünü yayınladı 19 Kasım - Meksiko'daki PEMEX petrol depolama tesisinde bir dizi patlamanın ardından çıkan yangında yaklaşık 500 insan öldü. 25 Kasım - Birleşik Krallık ve İrlanda'nın önde gelen 36 hafif müzik şarkıcısı bir araya gelerek "Band Aid" adlı topluluğu kurdu ve Etiyopya'da baş gösteren kıtlık için para toplamak amacıyla "Do They Know It's Christmas" adlı şarkıya albüm yaptılar. 30 Kasım - Tamil Kaplanları, Sinhalaları Sri Lanka'nın kuzey ve doğusundan atmak için etnik temizlik başlattı ve 127 kişi öldürüldü. Aralık 3 Aralık - British Telecom özelleştirildi. 19 Kasım - Çin ve Birleşik Krallık, Hong Kong'un geleceği hakkında bir katılım anlaşması imzaladılar. 22 Aralık - New York metrosu silahlı saldırısı gerçekleşti. 31 Aralık - Rajiv Gandhi, Hindistan başbakanı oldu. Tarihi bilinmeyenler Etiyopya'da kıtlık baş gösterdi. Aralık 1984'te Kenya ve Somali arasında Kahire'de bir barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Somali eski sınırlarını resmen kabul etti ve bu antlaşmadan sonra iki ülke ilişkileri gelişmeye başladı. Ferrari, Ferrari Testarossa modelini otomotiv dünyasına sundu. Oppositions dergisi yayın hayatına son verdi. Doğumlar Ocak 4 Ocak - İbrahim Akın, Türk futbolcu 8 Ocak - Emre Güngör, Türk futbolcu 15 Ocak - Keiran Lee, İngiliz porno aktörü 17 Ocak - Filip Hološko, Slovak futbolcu 21 Ocak - Can Arat, Türk futbolcu 21 Ocak - Romi Aboulafia, İsrailli oyuncu, senarist ve film yapımcısı Şubat 6 Şubat - Julie Taton, Belçikalı model 13 Şubat Apoño, İspanyol futbolcu Nico Pulzetti, İtalyan futbolcu 22 Şubat - Serhat Çelikel, Türk şair ve öykü yazarı 26 Şubat Emmanuel Adebayor, Togolu futbolcu Beren Saat, Türk oyuncu 28 Şubat - Laura Asadauskaitė, Litvan modern pentatlet Mart 20 Mart - Fernando Torres, İspanyol Futbolcu Kübra Par, Türk haber sunucu ve köşe yazarı 26 Mart - Park Bom, Güney Koreli şarkıcı, aktris ve dansçı 27 Mart - Ross Ulbricht, Silk Road'un kurucusu Amerikalı Nisan 2 Nisan - Engin Atsür, Türk basketbolcu 8 Nisan - Nemanja Tubić, Sırp futbolcu 16 Nisan - Mourad Meghni, Cezayirli futbolcu 17 Nisan - Fran Crippen, Amerikalı uzun mesafe yüzücüsü (ö. 2010) 18 Nisan B-boy Lilou, Fransız dansçı America Ferrera, Amerikalı oyuncu 19 Nisan - Kelen Coleman, Amerikalı oyuncu 27 Nisan - Patrick Stump, Amerikan Fall Out Boy Grubunun solisti 29 Nisan-Melike İpek Yalova,Türk Oyuncu 30 Nisan - Txemi Urtasun, İspanyol basketbolcu Mayıs 7 Mayıs - Tolga Şirin, Türk avukat ve akademisyen 10 Mayıs - Aslı Enver, Türk dizi oyuncusu 12 Mayıs - Ceyda Sinan, Türk kadın basketbolcu 17 Mayıs - Marcin Komorowski, Polonyalı futbolcu 18 Mayıs Eren Bakıcı, Türk şarkıcı ve dansçı (Grup Hepsi üyesi) Hervé Batoménila, Fransız futbolcu Haziran 9 Haziran - Wesley Sneijder, Hollandalı futbolcu 19 Haziran - Paul Dano, Amerikan oyuncu 19 Haziran - Birce Akalay, Türk dizi oyuncusu 25 Haziran Cassie Young, Amerikalı pornografik film oyuncusu ve çıplak model Ariel Piper Fawn, Çek pornografik film oyuncusu Jázmin Dammak, Macar model 29 Haziran - Nikola Grubješić, Sırp futbolcu Temmuz 7 Temmuz - Stephanie Stumph, Alman aktris 14 Temmuz İsmail Şenol, Televizyon sunucusu ve spor gazeteci Samir Handanović, Sloven futbolcu Mounir El Hamdaoui, Faslı milli futbolcu Nilmar, Brezilyalı futbolcu 20 Temmuz - Daniel Monllor, Arjantinli futbolcu 23 Temmuz - Andreea Bălan, Rumen şarkıcı 29 Temmuz - Sabri Sarıoğlu, Türk futbolcu Ağustos 4 Ağustos Evan Williams Kanadalı oyuncu ve müzisyen Alexis Ruano Delgado ya da kısaca Alexis, stoper mevkiinde forma giyen İspanyol futbolcu Lucie Váchová, Çek model 12 Ağustos Filipe Gonçalves, Portekizli futbolcu Sherone Simpson, Jamaikalı atlet 17 Ağustos - Oksana Domnina, Rus buz patenci 22 Ağustos - Jonathan Barry Gooch, sahne adı Feed Me olan prodüktör ve DJ 24 Ağustos - Vitali Rahimov, Azeri güreşçi 26 Ağustos - Ignacio Bergner, Arjantinli çim hokeyi oyuncusu 28 Ağustos - Asena Tuğal, Miss Turkey 2006 4. güzeli ve Türk oyuncu Eylül 3 Eylül - David Fiegen, Lüksemburglu orta mesafe koşucusu 7 Eylül João Miranda de Souza Filho, Brezilyalı futbolcu Vera Zvonareva, Rus tenisçi 8 Eylül Vitali Petrov, Rus yarış pilotu Noriyuki Sakemoto, Japon futbolcu 9 Eylül Brad Guzan, Amerikalı futbolcu Mihalis Sifakis, Yunan eski millî futbolcu 12 Eylül - Sevtap Özaltun, Türk oyuncu 26 Eylül - Müjde Uzman, Türk profesyonel oyuncu ve model 27 Eylül - Avril Lavigne, Kanadalı şarkıcı 28 Eylül - Alex Bruce, Kuzey İrlandalı futbolcu Ekim 3 Ekim Ashlee Simpson, Amerikan şarkıcı Fernando de Abreu Ferreira, São Paulo'lu futbolcu 6 Ekim - Pelin Karahan, Türk oyuncu 13 Ekim - Leonel Núñez, Arjantin'li futbolcu 15 Ekim - Cristian Oros, Rumen futbolcu 22 Ekim - Anca Pop, Rumen-Kanadalı şarkıcı (ö. 2018) 24 Ekim - Antonio Ferreira, Brezilyalı futbolcu 25 Ekim - Katy Perry, Amerikan şarkıcı ve söz yazarı 28 Ekim - Obafemi Martins, Nijeryalı futbolcu 31 Ekim - Hanna Hilton, Amerikan porno yıldızı Kasım 2 Kasım - Berrak Tüzünataç, Türk oyuncu 6 Kasım - Annie Cruz, Filipinli porno yıldızı 14 Kasım- Mariya Şerifoviç, Sırp şarkıcı 22 Kasım - Scarlett Johansson, Amerikan aktris 29 Kasım - Saliha Sera Kadıgil Sütlü, TBMM 27. dönem İstanbul milletvekili Aralık 12 Aralık - Daniel Agger, Danimarkalı futbolcu 15 Aralık Lukáš Bajer, Çek futbolcu Véronique Mang, Fransız atlet 22 Aralık - Basshunter, İsveçli şarkıcı, yapımcısı ve DJ 24 Aralık - Burak Özçivit, Türk oyuncu 30 Aralık - LeBron James, Amerikan basketbolcu Ölümler Ocak 14 Ocak - Fazıl Küçük, Kıbrıs Türk Toplumu'nun önderlerinden (d. 1906) Şubat 25 Şubat - Hasan Hüseyin Korkmazgil, Türk şair (d. 1927) Mart 4 Mart - Ernest Buckler, Kanadalı roman ve öykü yazarı (d. 1908) 30 Mart - Karl Rahner, 20. yüzyıldaki en etkili Roma Katolik teologlarından (d. 1904) Nisan 14 Nisan - Marianne Aminoff, İsveçli aktris (d. 1916) 22 Nisan - Ansel Adams, Amerikalı fotoğrafçı (d. 1902) 24 Nisan - Ekrem Hakkı Ayverdi, Türk yazar, mühendis 26 Nisan Helge Løvland, Norveçli dekatloncu (d. 1890) Count Basie, Amerikalı caz piyanisti ve orkestra şefi Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül 9 Eylül - Yılmaz Güney (d. 1937) Ekim 8 Ekim - Paul Baumgarten, Alman mimar (d. 1900) 11 Ekim - Catharine Cox Miles, zeka ve deha üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Amerikalı psikolog (d. 1890) 25 Ekim - Hıdır Aslan, Zaza kökenli Türk devrimci Türkiye’de idam edilen son kişi (d. 1958) Kasım Aralık 24 Aralık - Edoardo Detti, İtalyan bir mimar ve şehir planlamacısı (d. 1913) Öldüğü gün ve ay bilinmeyenler Anatoliy Lavrentyev, 1944-1946 yılları arası Rusya SFSC Dışişleri Halk Komiseri görevi yapan Sovyet diplomat (d. 1904) Âşık Ummani, Türk halk ozanı (d. 1933) 1984 Nobel ödülünü kazananlar Barış: Desmond Tutu Edebiyat: Jaroslav Seifert Fizik: Carlo Rubbia Kimya: Robert Bruce Merrifield Tıp: Georges J. F. Köhler
### Human: Ra hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'tir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Ra daha sonra Osiris firavun ilan edilmiştir. Osiris'ten sonra ise Set Osirisi öldürerek başa geçmiştir.Set'en sonra babasının öcünü alarak Horus firavun olmuştur Horus'u da kapsamış ve Ra-Horakhty (ya da Ra-Horus) ismini almıştır. Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar. E.A. Wallis Budge'a göre; Ra Mısır'ın tek tanrısı (monoteizm) idi. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını oluşturuyordu. Tanrılığı (MÖ 2400); ulusal bir tanrılığa ulaştı ve daha sonra Amun ile birleşip Amun-Ra'yı oluşturdu. Ra diğer tanrılardan daha köklü bir yapıya sahip olduğundan çoğu olaylarda diğer tanrılara emir verdiği ve yönetici olduğu vurgulanmaktadır.Amun-Ra en güçlü tanrıydı ve Mısır'ı bir teokrasi'ye çevirdi. Sonraki zamanlarda; yeryüzü tanrısı Atum Güneş'i batıran tanrı olduğuna inanıldığı için; Ra'nın güneş battıktan sonraki haliydi. Khepri; güneşi gökyüzünde hareket ettiren tanrı; zamanla Ra'nın bir parçası oldu; Ra'yı doğan güneş kıldı. Amon-Ra'nın kimliği Yunan ve Roma Mitolojilerinde Jupiter ile birleşmiş; Zeus'un şehri Diospolis; Thebes'a adanmıştı. MÖ 14. yüzyıla kadar aynı şekilde var olan Ra; Akhenaten zamanında Aten tek tanrısına inanış geçtiğinde tek tanrılığını yitirdi. Ancak; Ra her zaman tek tanrı olarak görülüyordu. Ra'ya İlahi (MÖ 1370), panteizm doğasında; Ra'nın gelen çoktanrıcılıkla olan savaşını anlatıyordu. İçinde birçok tanrı'nın ayrı bir tanrı olarak değil de; Ra'nın bir parçası olarak var olduğunu anlatıyordu. Örnek olarak: "Şükürler olsun o Ra 'ya; Gücü yaratan, Ament'in alışkanlıklarının içine giren; bakın Temu'nun vücuduna." "Şükürler olsun o Ra'ya. Gücü yaratan, Anubis'in gizli yerlerine giren, bakın Khepera'nın vücuduna." Güneş Saltanat Kayığı Ra her gece Duat (öbür dünya)'a geçmek için; bir saltanat kayığı ile yolculuğa çıkardı. Sabahları Atet, öğleden sonraları da Sektet eşlik ederdi. Maat, kaos antitezinde; kayığın gideceği yolu belirlerdi. Ay'ın sembolü Thoth eşlik eder; Horus'un yanında geceleri beklerdi. Birçok diğer tanrı bu kayıkla beraber eşlik etmiştir Mehen'in yardımcılığında. Mehen kayığı; karanlık canavarlardan korurdu. İlk Mitoloji'de; Set kayığı koruyordu ve Apep saldırıyordu. Ancak daha sonraki mitolojilerde; Set şeytan olarak görüldü ve Thoth Set şeytanına karşı kayığı koruyordu. Güneş tutulmalarını da; kayığın korunamaması yüzünden olduğuna inanılırdı. Ra'yı Güneş tanrısı olarak kabul edenler için; Mısır'da; Tanrı yaşam ve ışıktı. En iyi şekilde Güneş tarafından temsil edilebiliyordu; çünkü Dünya'yı ıstıyordu ve fotosentez sayesinde enerji veriyordu. Güneş bu noktada; insanların Ra'yı anlaması için bir metafordur. Hathor ve Ra Tanrıça Hathor ve Ra bir zamanlar kavga ederler ve Hathor Mısır'ı terkeder. Ra hemen O'nu özlediğini anlar; ama Hathor dişi bir aslana dönüşmüştür ve kendisine yaklaşan her insan ve tanrıyı yok eder. Bu Hathor-Sekhmet tanrıçalarının da özelliğini belirler. Daha sonrasında; Thoth; Hathor'a bir şişe iksir hazırlar ve sonra yeniden Hathor'a dönüşür. Popüler kültüre etkileri Norveçli kâşif ve antropolog Thor Heyerdahl; Ra ve Ra II isimli iki saltanat kayığı yaparak; eski Mısırlıların Amerika'ya gidebileceğini ispatladı. 17 Mayıs 1970 tarihinde; Heyerdahl Fas'tan yola çıkarak; Atlantik Okyanusu'nu geçti ve Orta Amerika'ya vardı. Sun Ra, ismini Ra'dan almaktadır. Iron Maiden'in 1984 yılındaki albümü Powerslave'de Ra'nın gözü albüm kapağında gözükmektedir ve aynı isimde bir şarkısı da mevcuttur. Utupia 1977 yılında RA isimli albüm yapmıştır. Angel isimli televizyon dizisinde; 4. sezonda Ra-Tet isimli şeytani bir grup Ra'dan esinlenmiştir. 1994 yılında gösterilen Stargate; Ra'yı Dünya'ya uğramış bir uzaylı olarak göstermektedir. (Akabinde Stargate SG-1 isimli televizyon dizisi de başlamıştır) Yu-Gi-Oh! tarafından; Mısır tanrıları oyun kartlarında bulunmaktadır. Ra Age of Mythology isimli oyunda da bulunmaktadır. NBA oyuncusu Rasheed Wallace, vücudunda Ra dövmesi bulunur. Las Vegas'taki Luxor isimli otelde; Ra isimli bir gece kulübü vardır. "SMITE" adlı tanrıların birbirleri ile savaşını konu alan oyunda "RA" ismi ile tasvir edilmiştir. Heroes Of Newerth adlı oyunda adını taşıyan "AmunRa"adında kahraman vardır. Ortadoğu kültüründe dualardan sonra amin (amen) denilmesi Amon-Ra ile bağlantılıdır. Göz boncuğu (Nazar boncuğu)nun Ra'nın gözü ile ilişkili bir obje ve inanç olduğu ifade edilmektedir. BTS (müzik grubu) adlı grubun ‘Outro :Ego ‘ klibinde 01.58.saniyede belirir. Bir Dipçe Ra'nın kökeninin her ne kadar kayıp Mu Kıtasına dayandığı yönünde bilgiler varsa da şimdilik Mısır Güneş Tanrısı olduğu kabul ediliyor. ..."Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır. bkz. Mu Kıtası bkz. Atlantis Ayrıca bakınız Bennu Güneş litanisi Kaynakça Budge, E. A. Wallis. Egyptian Religion. Kessinger, 1900. Collier, Mark and Manley, Bill. How to Read Egyptian Hieroglyphs: Revised Edition. Berkeley: University of California Press, 1998. Salaman, Clement, Van Oyen, Dorine, Wharton, William D, and Mahé, Jean-Pierre. The Way of Hermes: New Translations of the Corpus Hermeticum and The Definitions of Hermes Trismegistus to Asclepius. Rochester: Inner Traditions, 1999. Yeraltı tanrıları Mısır tanrıları Güneş tanrıları
### Human: Goldbach hipotezi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Goldbach hipotezi ya da Goldbach sayısı, sayılar teorisindeki ve tüm matematikteki en eski ve en çok bilinen çözülmemiş problemlerden biridir. Hipotezde: 2'den büyük her çift tam sayı, iki asalın toplamı olarak ifade edilebilir. Bu hipotezin 4 × 1018den küçük tüm sayılar için geçerli olduğu gösterilse de, önemli çabalara rağmen kanıtlanamamıştır. Tarihi 7 Haziran 1742 tarihinde, Alman matematikçi Christian Goldbach, Leonhard Euler'e yazdığı bir mektupta, sayılar kuramının çözüme varılamamış konularından birine işaret etmiştir. Goldbach, "İki asal sayının toplamı şeklinde yazılabilen her tam sayı, aynı zamanda şartlar uygunsa ikiden daha çok asal sayı tarafından da yazılabilir." demiştir. Daha sonra bu varsayımını yeterli bulmamış, düzeltmeye gitmiştir. "2'den büyük her tam sayı 3 asal sayının toplamından bulunabilir." Burada Goldbach, ‘1’ sayısını da asal sayılara dahil ederek böyle bir çıkarımda bulunmuştur. Euler'in cevabı, 30 Haziran 1742'de gelmiştir. Demektedir ki; “2'den büyük her çift tam sayı, iki asal sayının toplamından bulunabilir.” İşlemler ve doğruluğuna yönelik iddiaları kuvvetlendiren çözümler Temel olarak dikkatle bakacak olursak bu proje matematiğin en temelindeki bilgileri başlangıç noktası olarak görmüştür. TOPLAMA işlemini… Goldbach'ın bu hipotezinden yola çıkılarak yapılan ikinci saptamaya uygulanabilirliği açısından daha çok sahip çıkılmıştır. Çünkü akıldan hesaplanma kolaylığı sınırını ilerlettikçe, üç sayının toplamıyla uğraşmak, iki sayının toplamıyla uğraşmaktan daha zor ve çetrefilli bir hal alacaktır. Yapılan açıklamanın pek de karmaşık olmayan sayılarla verilmiş bir örneğini aşağıda görebiliriz: 6 = 3 + 3 8 = 3 + 5 10 = 3 + 7 12 = 5 + 7 14 = 3 + 11 16 = 3 + 13 18 = 5 + 13 20 = 3 + 17 22 = 3 + 19 24 = 5 + 19 26 = 3 + 23 28 = 5 + 23 . . . Dünyadaki tüm Goldbach sayılarının hesaplamaları el yordamıyla gerçekleştirilemez. Hipotezin daha deneysel araştırmalarına göz atılması gerekmektedir. Hipotezin yıllar içerisindeki gelişimi Euler, Goldbach'ın bu hipotezine ikna olmuştur ancak bu varsayımı ispatlayamamıştır. 1923 yılında, Hardy ve Littlewood isimli matematikçiler, bu varsayımı büyük tek sayıları kullanarak kısmen ispatlamışlardır. Bu kısmi ispata göz atacak olursak; “Bir N0 alınır ve tüm tek n sayıları bu N0’dan büyüktürler. Bunun yanında bu n’ler 3 asal sayının toplamına eşittir.” Rus matematikçi Vinogradov, 1937 ila 1954 yılları arasında yaptığı çalışmalarla, tekrar ilk varsayımı – kısmen ispatlanan kısmı yine tüm sayılar âlemini içine alamadan kanıtlamıştır -ki bu da bir diğer kısmi ispattır. Burada büyük tek rakamları ve analitik metotları kullanarak sonuca ulaşmıştır. n0’ın hesaplanması sonucu 3^3^15 değerini bulduğumuzda çıkan sonuç 6.846.169 basamaklı bir sayı olmuştur. Bu da Ribenboim'in 1988 ila 1995 yılları arasında yaptığı çalışmalarla doğrulanmıştır. 1966 yılında Chen Jingrun adlı Çinli matematikçi de kanıtlamıştır ki; her yüksek mertebeli çift sayı, aynı zamanda iki asal sayıdan fazla olmayacak sayıların toplamı şeklinde ifade edilebilir. Goldbach'ın hipotezi sadece tek bir kişi tarafından kabaca ifadelerle kanıtlanabilmiştir. Bu ispata dair; 130 CPU saati kullanılarak, IBM 3083 Sinisalo'da 4*10^11. sayıya kadar gelinebilmiştir. Bunu kullanmasına rağmen Sinisalo, Q Basic programı deneme birimlerini işleterek aynı stratejiyi ele almıştır. Bu izlek tek numaraların alınmasını içerir. Küçük asal sayıları bulmak için (3’ten n/2’ye kadar olan sayıları) tek sayılar olarak almıştır. Eğer p asal sayıysa, bunların farkı n-p’dir ve bu da asallık için test edilmiştir. Eğer bu fark asal ise işlem tamamlanır ve bir çift bulunur. İlk bulunan çift de minimum Goldbach kısmi değeridir. Eğer Goldbach'ın hipotezi doğruysa, herhangi çift bir n için; q=n-p asal sayı denklemini doğrulayan herhangi bir n çift sayısı ve p asal sayısı vardır. Goldbach bölünmesi n=p+q olarak da gösterilebilir. P ve q asal sayılardır. Goldbach ayrışımında en küçük asal sayı ayrılmış fonksiyon g(n) ile gösterilebilir. Grafikteki notlardan emin olmak için, burada çok fazla sayıda dikey bir abartı vardır. Grafikteki her koyu bant asal sayıları göstermektedir: 3,5,7,11, … . Bu noktada biraz kafa karıştırıcıdır. Öyleyse tabloda n'in sürekli artan minimum değer serilerine bakılır. Tablo n'in 1.000.000.000'dan küçük olan değerlerini göstermektedir. Son kolon ise g(n)/n oranını göstermektedir. Bu oran kısmen ilgi çekicidir çünkü bize g(n)’in maksimum değerlerini göstermektedir ve görülüyor ki g(n) her koşulda kendinden önce gelen sayıdan azdır. g(n) minimum Goldbach kısımlarının üzerinden sınır koyar. Minimum Goldbach kısımlarının değerlerinin n < 1.000.000.000 için gösterimi Minimum Goldbach bölümlerine grafik olarak baktığımızda görürüz ki; n, 1.000.000.000’dan küçüktür ve burada ilginç bir ilişki gözlemlenir. Uygunluk ve çeviriye yardım için y doğrultusu g(n) iken, x doğrultusu da log 10(n) şeklinde gösterilir. Olasılığın 1 olmasına ulaşamazsak burada bir tek top sayı, aralık içinde asal sayı çifti oluşturmuyor demektir. Bu da bir ispat değildir ancak hipotezin doğru yolda olduğunu düşündürür. Kaynakça Analitik sayı teorisi Asal sayılar ile ilgili konjektürler Hilbert problemleri
### Human: Pininfarina hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Pininfarina, İtalyan otomotiv tasarımcısıdır. Torino'da isminin çağrılışını temsil eden "Pinin" lakabını resmi olarak soyadına ekleyerek soyadını Pininfarina'ya değiştiren Giuseppe; şirketi ile beraber yaşamını Torino'da sürdürmekteydi. Pininfarina; Ferrari, Alfa Romeo, Fiat, Peugeot ve Lancia için birçok; Maserati, Mitsubishi, Daewoo, Hyundai, Chevrolet, Honda ve Ford ve Türkiye'nin yerli otomobili Togg'a ise birkaç tasarımda çalışmıştır. Şirket hâlen Giuseppe Farina'nın çocukları tarafından yönetilmektedir. 1980'lerden bu yana Pininfarina ayrıca yüksek hızlı trenler, otobüsler, tramvaylar, vagonlar, otomatik hafif raylı araçlar, insan taşıma araçları, yatlar, uçaklar ve özel jetler tasarlamıştır. 1986'da "Pininfarina Extra" oluşturulmasıyla endüstriyel tasarım, iç tasarım, mimari ve grafik tasarım üzerine çalışmıştır. Pininfarina, 2001 yılına kadar Battista'nın oğlu Sergio Pininfarina, daha sonra torunu Andrea Pininfarina tarafından 2008 yılında ölümüne kadar yönetildi. Andrea'nın ölümünden sonra küçük kardeşi Paolo Pininfarina CEO olarak atandı. Pininfarina Group, 2006 yılında Avrupa, Fas ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yan kuruluş ofisleri ile 2.768 kişiyi istihdam etti. 2012 yılı itibarıyla otomotiv üretiminin sona ermesiyle istihdam 821'e geriledi. Pininfarina, Borsa Italiana'da (Milano Menkul Kıymetler Borsası) kayıtlı ve halka açık olarak işlem görmektedir. Tasarımlar 1933 Alfa Romeo 8C 2300 1936 Lancia Aprilia 1938 Lancia Astura 1948 Cisitalia 202 1952 Ferrari 250 1952 Nash Ambassador 1952 Nash-Healey 1953 Four Berlinetta and one Spyder version of the Maserati A6GCS/53 1955 Ferrari 410 Superamerica 1955 Peugeot 403 1956 Austin A40 Farina 1957 Lancia Flaminia 1958 BMC Farina cars - Austin A55 Cambridge Mk II, MG Magnette Mk III, Morris Oxford V, Riley 4/68, Wolseley 15/60 1959 Fiat 1800/2100 1960 Ferrari 250 GTE 1960 Peugeot 404 1961 Fiat 2300 1961 Cadillac "Jacqueline" Brougham Coupé (named after Jacqueline Kennedy) 1962 BMC ADO16 1963 Chevrolet Corvair Super Spyder Coupé (2 built) 1963 Chevrolet Corvette Rondine Coupé 1963 Datsun Bluebird 410 1963 Mercedes-Benz 230SL concept car ("Pininfarina Coupé") 1964 Ferrari 275 1965 Ferrari Dino 206 1965 MGB GT 1965 Nissan Cedric 130 1966 Alfa Romeo Spider 1600 Duetto 1966 Ferrari 330 GTC 1966 Fiat 124 Sport Spider 1966 Fiat Dino Spider 1966 IKA-Renault Torino 1967 Proposal for replacement for BMC 1100 (ADO16) 1967 Proposal for replacement for BMC 1800 (ADO17) 1968 Ferrari Daytona 1968 Peugeot 504 Cabriolet and Coupe 1969 Peugeot 304 Cabriolet and Coupe 1971 Fiat 130 Coupe 1971 Ferrari 365 GTC/4 1973 Ferrari 365 GT4 BB 1975 Ferrari 308 1975 Lancia Montecarlo 1975 Rolls-Royce Camargue 1976 Peugeot Peugette concept car 1978 Jaguar XJ6 1980 Ferrari Pinin 1984 Ferrari Testarossa 1984 Ferrari 288 GTO 1984 Honda HP-X konsept otomobil 1985 Ferrari 328 1985 Peugeot 205 1987 Alfa Romeo 164 1987 Cadillac Allanté 1987 Ferrari F40 1987 Peugeot 405 1989 Ferrari 348 1989 Ferrari Mythos 1992 Jaguar XJ220 1992 Ferrari 456 GT 1993 Fiat Coupé - Interior only 1993 Peugeot 306 1994 Ferrari F355 1994 Peugeot 306 Cabriolet 1994 Opel Omega 1995 Alfa Romeo GTV & Spider 1995 Ferrari F355 Spider 1995 MG F - Roof Structure only 1996 Ferrari 550 Maranello 1996 Lancia Kappa SW 1997 Peugeot 406 Coupé 1999 Mitsubishi Pajero 1999 Songhuajiang Hafei Zhongyi 2000 Daewoo Tacuma 2000 Ferrari 360 Spider 2000 Ferrari 550 Barchetta 2001 Citroën Osée 2001 Hyundai Matrix 2002 Daewoo Nubira/Lacetti saloon and station wagon 2002 Enzo Ferrari 2002 Ferrari 575M Maranello 2002 Hafei Lobo 2003 Maserati Quattroporte 2003 Ford StreetKa 2004 Ferrari 612 Scaglietti 2004 Ferrari F430 2005 Hyundai Matrix 2005 Maserati Birdcage 75th 2005 Peugeot 1007 2006 Ferrari 599 GTB Fiorano 2006 Ferrari P4/5 by Pininfarina 2006 Mitsubishi Colt CZC 2006 Volvo C70 2007 Brilliance BS4 2007 Ford Focus CC 2008 Maserati GranTurismo 2008 Pininfarina B0 elektrikli otomobil 2008 Rolls-Royce Phantom Drophead Coupé Hyperion konsept otomobil 2009 Tata Pr1ma konsept otomobil 2009 Ferrari 458 Italia 2010 Alfa Romeo 2uettottanta concept car 2010 Lancia Stratos Michael Stoschek için 2011 Ferrari FF 2012 Ferrari F12 Berlinetta 2019 Togg T10X Kaynakça Dış bağlantılar http://www.pininfarina.com İtalya merkezli otomotiv şirketleri Otomotiv tasarım şirketleri
### Human: Audi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Audi, Alman menşeli bir otomobil şirketidir ve Volkswagen grubunun bir markasıdır. Şirketin merkezi Ingolstadt, Bavyera'da bulunmaktadır. Şirketin geçmişi 1899 yılına ve August Horch'a dayanmaktadır. İlk Horch otomobili kendisi tarafından 1901 yılında tasarlanmıştı. 1910 yılında Horsche, şirket dışına atılmış ve kendi adını, eski ortaklarıyla olan anlaşmazlıklar nedeniyle yaptığı tasarımlarda kullanamayacak hale gelmişti. Eski Almancada anlamı "Dinle!" olan "Horch", Latincede aynı anlama gelen Audi'yi kendi markası olarak kullanmaya başladı. 1932 yılında Audi, Auto Union'ı oluşturmak üzere Horch, DKW ve Wanderer şirketleri ile birleşti. Auto Union'ın kullandığı birbirine bağlı dört halka da bugün Audi'nin logosu olarak kullanılmaktadır. II. Dünya Savaşı sonrasında şirket, DKW etrafında ürünlerini sunmaya çalıştı; ancak iki çekişli motoru o kadar ünlü olamadı. Eylül 1965'te Audi, dünyanın en modern motorlarından biriyle tekrar bir çıkış yaparak 72 beygirlik 4 kapılı sedanını piyasaya sundu. 1970'lerde Audi, 1950 yıllarında dünyanın en büyük motosiklet üreten şirket olan NSU ile birleşti. Bu şirket Neckarsulm, Stuttgart yakınında bulunmaktaydı. NSU daha küçük arabalar yapmayı öngörüyordu. Daha sonrasında yeni rotasyon motorları Felix Wankel'in fikirleriyle kullanılmaya başlandı. 1967'de çıkartılan yeni NSU Ro 80 bir uzay çağı arabasıydı ve o gün irtibarıyla sunduğu aerodinamik, ağırlık ve güvenlik donanımları açısından kusursuzdu; ancak motorlardaki rotasyon hatası NSU için pahalıya patlamıştı. Yine de, günümüzde hâlâ Audi'nin bazı modelleri Neckarsulm'da üretilmektedir. Geçen 30 yıl içerisinde Audi, yüksek güce sahip birçok model üretti. 1980'de piyasaya sunulan ünlü "Quattro" modeli, İngiliz üretici Jensen'ın 1966 yılında ürettiği FF modelinden beri dünyada ilk kez üretilen 4 çekerli binek araçtır. Adı Audi Quattro olarak lanse edilen bu model, 5 silindirli turbo motorlu, coupé karoserli bir spor otomobildi. Ayrıca bu modelle birlikte Audi rallilere katılarak yarışlarda 4 çeker sistemini kullanarak ralli tarihinde yeni bir çığır açtı. Üst üste yarışlarda kazandığı başarılar yüzünden Audi yarışlardan çıkarıldı. Audi, bu atılımla teknolojide zirveye oturdu. (Bu teknoloji daha sonra dünyanın hemen hemen bütün otomobil şirketleri tarafından kullanılmıştır.) Audi 80 modeli ile beraber, tüm modeller "Quattro" özelliğini kazandı. Audi 80, her ne kadar 1986 yılında "dede arabası" imajına sahip olsa da 1991 yılında yapılan makyaj çalışmasıyla unutulmaz bir tasarım piyasaya sunuldu. Bu model oldukça iyi satış rakamlarına ulaştı. Gelişen teknoloji ile, Audi dünyanın en gelişmiş motorunu kullanmaya başladı. 1995'te S4 modelinde kullanılan dört çekerli motoru bu döneme damgasını vurdu. 1994'te de dünyanın tamamen alüminyumdan yapılmış ilk seri üretim otomobili olan A8 modelini tanıtan Audi, bu modelinde ASF olarak adlandırılan "Alüminyum uzay kafesi" teknolojisini kullanmaya başladığı ilk araçtır. Şu anda bu teknolojiye sahip bir diğer aracı olan R8, tamamen ASF teknolojisi ile üretilmektedir. Ayrıca ortadan konumlu motor ile otomobil tarihinde binek araçlarda çığır açmıştır. 90'ların ortasında yeni serilerini piyasaya süren Audi, dünyanın en kaliteli otomobilleri arasında yerini aldı. 2000 yılı itibarıyla yarış dünyasının en zorlu ve prestijli yarışlarından olan 24 saatlik Le Mans yarışını 4 kez art arda kazanan Audi, 2003'te de VW grubunun başka bir markası olan Bentley ile tamamen Audi kadrosu altında bu başarıya imza attı. Yenilikler 2006 yılında piyasaya sunulan SUV sınıfındaki Q7 modeli, aynı yıl piyasaya çıkan yeni nesil TT modeli ve ortadan motorlu süper spor otomobil R8 ile birlikte Audi'nin model gamı, 2007 Cenevre Otomobil Fuarında dünya prömiyeri gerçekleşen A5 Coupé ile daha da genişlemiştir. Audi, SUV segmentine bir ekleme daha yaparak Q5'i piyasaya sundu. Farklı motor seçenekleri ile Q5, piyasada bulunan ve liderliği elinde tutan BMW X3'e rakip olarak getirildi. Abisi Q7'nin özelliklerinin yanında ayrıca kişisel kullanım ayarlarının sürücü tarafından seçilmesini sağlayan Audi Drive Select adlı bir sistem ile donatıldı. Bunun yanında üçüncü nesil MMI sistemini yükleyerek 3 boyutlu navigasyonu piyasaya sundu. Bu ve buna benzer artı özellikleri ile Q5 rakiplerinden farklı olmayı başarmıştır. Güncel Model Ailesi Audi A1 Audi A3 Audi S3 Audi A4 Audi RS4 Audi A5 Audi S5 Audi RS5 Audi A6 Audi RS6 Audi A7 Audi RS7 Audi A8 Audi A8L Audi S8 Audi Q2 Audi Q3 Audi Q5 Audi Q6 Audi Q7 Audi Q8 Audi SQ7 Audi SQ8 Audi SQ5 Audi SQ3 Audi RSQ8 Audi TT Audi TTS Audi R8 V10 Audi e-tron Audi e-tron GT Üretimi Durmuş Olan Modeller Audi 80 Audi 100 Audi A2 Audi V8 Klasikler Audi Quattro Önemli Konseptler Audi A1 Metroproject Quattro Audi Cross Coupe Audi Q5 Concept Audi Q7 V12 Audi R8 V12 Audi Rosemayer Audi E-Tron Galeri Kaynakça Dış bağlantılar Audi Resmi İnternet Sitesi Audi Türkiye Resmi İnternet Sitesi Ingolstadt Almanya merkezli otomotiv şirketleri Alman markaları Otomobil markaları Auto Union Volkswagen grubu 1932'de kurulan şirketler
### Human: Özgür yazılım hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Özgür yazılım (), kullanıcısına çalıştırma, kopyalama, dağıtma, inceleme, değiştirme ve geliştirme özgürlükleri tanıyan yazılım türüdür. Tersi, sahipli yazılımdır (). Özgür yazılım ile kastedilen özgürlük, ekonomik boyutu ile değil yazılımın kullanım hakları ile ilgilidir. Özgür yazılımlar çoğunlukla ücretsiz olsalar da ücretsiz olmaları gerekmez. İngilizce sözlükler "" kelimesi için yirmiye yakın anlam sıralar. Bunlardan sadece bir tanesi "bedava" iken geri kalanları özgürlük ve sınırlamaların olmaması () kavramlarına atıfta bulunur. İçerik Özgür yazılım, aşağıdakilerden ayrılır: Microsoft Office, Google Docs, Sheets, ve Slides gibi sahipli yazılımlar. Kullanıcılar bu yazılımların kaynak kodlarını inceleyemez, değiştiremez ve paylaşamaz. Ücretsiz yazılım yani ödeme gerektirmeyen sahipli yazılım. Telif hakkı içeren bir yazılımın özgür olması için bir özgür yazılım lisansına ihtiyacı vardır. Tarihçe 1950'lerden 1970'lerin başına kadar bilgisayar kullanıcılarının özgür yazılımla ilgili yazılım hürriyetlerine sahip olmaları normaldi. Yazılım genellikle fertler arasında paylaşılır, kişilerin yazılım yaparak donanımlarını daha kullanışlı yapmalarını iyi karşılayan donanım üretilerinden dağıtılırdı. SHARE gibi kullanıcıların ve satıcıların üye olduğu kuruluşlarla yazılım değiş dokuşu kolaylaştırmak hedeflenmişti. 1970'lerin ilk yıllarında durum değişti; yazılım masrafları hızla yükselirken büyümekte olan yazılım endüstrisi, donanım üreticilerinin bilgisayar satışıyla beraber verdikleri "yazılım demetleri", kiraya verilen bilgisayarların kâr getirmeyen yazılım desteğiyle rekabet başlamıştı. Bazı müşterilerin kendi ihtiyaçlarını daha iyi karşılamasıyla "özgür" yazılım masraflarının donanım masraflarıyla bütünleşmesini istemiyordu. 17 Ocak 1969'da yayınlanan Amerika Birleşik Devletleri IBM'ye karşı yazısında hükûmet, yazılım demetlerinin rekabet engelleyici olarak sıfatlandırdı. Bazı yazılım her zaman hürken ancak ödemeyle alınabilen yazılımlar artıyordu. 1970'ler ve 1980'lerde yazılım endüstrisi, bilgisayar programlarını sadece kullanıcıların kodu incelemesi ve değiştirmesini önleyen çalıştırılabilirler şeklinde dağıtmaya başlamasıyla teknik tedbirler almaya başladı. 1980'de copyright kanununun kapsamı bilgisayar programlarını içine aldı. 1983'te Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Yapay Zekâ Laboratuvarı'ndaki hacker topluluğunun uzun süreli üyesi Richard Stallman, bilgisayar endüstrisi ve kullanıcılarının kültürel değişiminden yıldığını açıklayarak GNU projesini îlan etti. GNU işletim sistemi için yazılım geliştirmesine Ocak 1984'te başlandı. Ekim 1985'te de Özgür Yazılım Vakfı kuruldu. Kendisi hür yazılımı tanımlayarak "Copyleft" yani "telif feragatı" kavramını yazılım hürriyeti garantilemek için çıkardı. Bazı yazılım dışı endüstriler, kendi araştırma ve geliştirmeleri için özgür yazılım geliştirmeye benzer teknikler kullanmaya başladı. Mesela bilim adamları, daha açık geliştirme süreçleri ararken mikroçip gibi donanımlar da telif feragatlı lisanslarla geliştirilmeye başlandı (OpenCores projesi gibi). Creative Commons ve özgür kültür hareketi, özgür yazılım hareketinden çok etkilenmişlerdir. Dört temel özgürlük Özgür yazılımın tanımı ve barındırdığı özgürlükler Özgür Yazılım Vakfı bünyesindeki GNU Projesi sayfalarında açıklanmıştır. Buna göre özgür yazılım kullanıcılara olmazsa olmaz 4 özgürlük sunar: Bir yazılım, ancak bütün kullanıcıları bu hakların tümüne sahip oldukları zaman özgür bir yazılım olur. Bu özgürlüklere sahip olmak, kimseden izin almamayı ve izin için hiçbir bedel ödememeyi de içerir. Genel kanının aksine özgür bir yazılım, ücretsiz dağıtılabileceği gibi ücretli de dağıtılabilir. Bu nedenle ticari yazılım olarak satılmasına engel yoktur. Özgür yazılımın kopyalarına sahip olmak için ücret ödemeniz gerekebilir veya kopyaları hiçbir ücret karşılığı olmadan da edinmiş olabilirsiniz. Kopyalara nasıl sahip olduğunuzdan bağımsız olarak, her zaman için yazılımın kopyalama, değiştirme ve hatta kopyalarını para karşılığında satma haklarına sahipsinizdir (özgürlük 2). Özgür yazılım, çoğu zaman açık kaynak kodlu yazılım kavramı () ile karıştırılmaktadır. Bütün özgür yazılımlar açık kaynak kodludur ancak bütün her açık kaynak kodlu yazılım, özgür yazılım olmayabilir. Özgür yazılımlar açık kaynak kodlu yapıları sayesinde, bünyesinde zararlı bir amaç barındıran (gizli verileri çalma gibi) kodlara sahip olup olmadığı, programlama bilen herkes tarafından incelenerek denetlenebilir. Bazı özgür yazılım lisansları (örneğin GNU GPL), yazılım kodlarının gelecekte de özgürlüğünü sürdürmesini garanti altına alırken bazı özgür yazılım lisansları bunu garanti altına almamaktadır. Bazı özgür yazılım lisansları Özgür Yazılım Vakfı tarafından özgür kabul edilen lisanslar ile özgür kabul edilmeyen lisanslar GNU'nun Çeşitli Lisanslar ve Haklarında Yorumlar sayfasında listelenmektedir. En yaygın kullanılan özgür yazılım lisanslarının başında GNU GPL lisansı gelmektedir. Aşağıdaki belli başlı bazı özgür yazılım lisansları listelenmiştir: GNU Genel Kamu Lisansı (GPL) GNU Kısıtlı Genel Kamu Lisansı (LGPL) BSD Lisansı Mozilla Kamu Lisansı (MPL) MIT Lisansı Apache Lisansı Eclipse Kamu Lisansı (EPL) Avrupa Birliği Kamu Lisansı (EUPL) Ayrıca bakınız Açık kaynak Copyleft Özgür Yazılım Vakfı OCS Inventory Open-AudIT Kaynakça Dış bağlantılar Özgür Yazılım Vakfı Özgür yazılımın tanımı - felsefesi Özgür ve Özgür Olmayan Yazılım Kategorileri - GNU.org GNU'nun web sitesinde sürekli güncellenen lisans bölümü Özgür lisansların Türkçe çevirileri GitHub tarafından hazırlanan lisans seçme rehberi Kamuda özgür yazılım kullanımı Microsoft EULA üzerine bir inceleme (Çağatay Çebi) Özgür Yazılım Şimdi Neden Daha Önemli (Richard Stallman) Yazılım lisansları hakkında bir karşılaştırma tablosu Bilişim terimleri Uygulamalı etik Yazılım lisansları
### Human: Akdeniz foku hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Akdeniz foku (Monachus monachus), fokgiller (Phocidae) familyasından yeryüzünde sadece doğu Akdeniz sahilleri ile Batı Afrika'nın bir tek sahilinde yaşayan fok türü. Yeryüzündeki toplam 34 yüzgeçayaklı fok türünden Karayip Keşiş foku, en son 1952 yılında görülmek kaydı ile yeryüzünden yok olmuştur. Dolayısıyla dünyada şu anda 33 yüzgeçayak türü vardır. Yaşama alanı Üzerinde yapılaşma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı ya da insan etkinliklerinden uzak kalmış yerleri, tercihen üreme veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve tenha kayalık sahilleri yaşama alanı olarak seçen Akdeniz fokları, bu alanların bozulmasından doğrudan etkilenmektedir. İzmir'in Foça ilçesinde çok miktarda Akdeniz Foku bulunmaktadır. Öte yandan bu tanımdan yola çıkarak Akdeniz foklarının farklı yapıda sahilleri (örneğin kumsal kıyılar ve kıyı yerleşim bölgeleri) kullanmadığı sonucuna varılamaz. Akdeniz fokunun özellikle beslenmek için ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak dolaşım alanını genişlettiğini, kumluk, çakıllık kıyılar ve nehir ağızlarına da uğradığı bilinmektedir. Ancak, Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılardır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan dar yaşam alanları içinde barınamaz. Tür ancak, makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığını sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir. Dış görünümü İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Erginlerin vücudunu 5 mm'yi geçmeyen kısa ve sert kıllar kaplar. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve kömür gibi siyah gözleridir. Ergin dişi ile erkekler arasında belirgin bir boy ve kilo farkı yoktur ancak karakteristik renk ayrımları mevcuttur. Karada yatarken vücudun iriliği ve tombul görünümü göze çarpar. Vücudun her iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeler) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır. Erkek: Siyaha yakın koyu kahverenginde olup karın bölgesinde belirgin bir beyaz leke vardır. Dişi: Açık kahverengi veya gri tonlarda olup karın altları da boyundan kuyruğa kadar sırta göre daha açık hatta beyaza yakın renktedir. Ayrıca üstte bel bölgesinde çiftleşme sırasında erkeklerin neden olduğu tırnak izleri bulunur. Yavru: Doğduğunda boyu yaklaşık 80–90 cm, ağırlığı yaklaşık 20 kilogramdır. Karın bölgesinde istisnasız görülen bariz bir beyaz leke haricinde tüm vücudu havlu gibi 1-1.5 cm uzunluğunda parlak siyah kıllarla kaplıdır. Yavru, anne ve babanın da sahip olduğu bıyıklarla doğar. Yaklaşık iki aylıkken kürkünü değiştirmeye başlar ve bir-iki ay içinde uzun siyah kılların yerini kısa ve parlak gri olanlar alır.'''''' Davranışı Akdeniz foku, ürkek ve diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlıdır. Türkiye kıyılarında da yaşayan doğu Akdeniz bireyleri genelde tek tek dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Araştırmacıların eskiden Türkiye'de zaman zaman 2 ile 4 arasında foku birlikte gözlediği hatta bu sayının çok ender olmakla birlikte 7-8'e kadar çıktığı da bilinmektedir. Birçok özelliği gibi davranışları hakkında da tam bilgi mevcut değildir. Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği ve sonra tekrar dağıldıkları konusunda varsayımlar mevcuttur. Ergin erkek bireyler genelde bir bölge belirler ve yaşantısını burada sürdürürler. Dişiler erkeğe göre daha gezgin olmakla birlikte, yavrulama döneminde üreme mağarası ve civarını terk etmezler. Genç fok bireyleri ise yetişme dönemlerinde uzak bölgelere gidebilirler. Dişi Akdeniz foklarının çiftleşmek için büyük uzaklıklar katederek erkek fokların yanına geldiği ve daha sonra erkeğin bölgesinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Çiftleşme denizde olur. Dişi fokun cinsel olgunluğa 4-5 yaşında ulaştığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelik döneminden sonra, her sene ya da 2 senede, bir yavru doğurur. Bu nedenle, Akdeniz foku üreme hızı düşük, yavru sayısı az bir canlıdır. Doğum, insanların uğramadığı (veya ulaşamadığı) ve içinde hava olan bir kıyı mağarasının en ucunda, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur. Anne, yavruyu yaklaşık 4 ay boyunca kendi sütü ile mağara içinde karada emzirir. Akdeniz foku, yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (ve özellikle kıyı mağaralarına) muhtaçtır. Dağılımı ve sayısı Akdeniz fokları 20. yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlas Okyanusu kıyılarında Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar 7855.25114 ifade edilen bir nüfusa sahip olarak serbestçe yaşamlarını sürdürüyordu. Ancak aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle türün dünya dağılımı daraldı ve nüfusu hızla azaldı. Akdeniz foku bugün dünyada sadece Türkiye, Yunanistan, Fas, Moritanya ve Madeira Adaları'nda yaşamakta olup toplam nüfusu 600 civarında tahmin edilmektedir. Moritanya sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamakta popülasyonu ise insan baskısı nedeniyle birlikte bulunmak yerine çoğu zaman tek tek dolaşma ve yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır. Halen az sayıda da olsa Türkiye'de Akdeniz'in doğu sahillerinde rastlanmaktadır. Akdeniz foku dünyada birbirinden kopuk 2 ana bölgede yaşamaktadır: Moritanya kıyıları, Madeira Adaları ve Fas Akdeniz (Yunanistan, Türkiye ve Doğu Akdeniz) Türün en büyük popülasyonu Ege Denizi'ndeydi. Dolayısı ile Akdeniz fokunun Akdeniz'de soyunu sürdürebilmesi ve ekosistemde varlığını koruyabilmesi esas olarak 2 ülkenin elindedir: Türkiye ve Yunanistan. Bir dünya mirası olan Akdeniz fokunun korunmasında Türkiye önemli bir ülke konumundadır. Türkiye'de yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda bireysel tanımlama yolu ile 31-44 arasında Akdeniz foku bireyi tanımlanmış olup, kıyılarımızda 100 civarında fok yaşadığı tahmin edilmektedir ki dünyadaki fok popülasyonunun yaklaşık 600 olduğu gözönünde bulundurulduğunda bu sayı önemli bir yer tutmaktadır. Akdeniz foku dağılımı kıyı boyunca süreklilik yerine belirli bölgelerde yoğunlaşma özelliği göstermektedir. Türkiye kıyılarında foklar, Marmara Denizi'nde; Marmara Adaları ve Mola Adaları ile Biga Yarımadası kuzey sahillerinde Ege'de; Gelibolu Yarımadası'nın Ege kıyıları ile Behramkale arasında ve Yeni Foça ile Datça arasında Akdeniz'de; Datça ile Kemer arasında, Alanya ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahillerde var olma mücadelesi vermektedir. Türün korunma derecesine bağlı olarak Türkiye'de Akdeniz foku ölümleri olduğu gibi, yavrulama ve çoğalma da gözlenmektedir. Sayılarının azalma nedeni ise balıkçıların kasıtlı veya kasıtsız fokları öldürmeleridir. Kültürel etkileri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1996 yılında Akdeniz foku için bir hatıra parası bastırmıştır. Kaynakça Dış bağlantılar http://www.sadafag.org (Bu maddenin kaynağı) http://monachus.org http://www.DatcakentRehberi.com ( Datça - Akdeniz Foku bilgileri ve resimleri / Mayıs 2007 ) Nesli kritik tehlikedeki hayvanlar Avrupa'daki tehlikedeki biyota Fokgiller Hırvatistan'daki çevre İtalya'daki memeliler İspanya'daki memeliler Madeira'daki çevre Romanya'daki çevre Türkiye'deki memeliler Ukrayna faunası Yunanistan'daki memeliler Akdeniz faunası Karadeniz faunası 1779'da tanımlanan omurgalılar
### Human: Hakkâri (il) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Hakkâri, Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan il ve en kalabalık altmış ikinci şehri. TÜİK verilerine göre 2021 sonu itibarıyla 278.218 kişilik nüfusa sahiptir. Tamamı Doğu Anadolu Bölgesi'nin doğusunda yer alır. Yüzölçümü bakımından Türkiye'nin kırk sekizinci büyük ilidir. Güneyinde Irak, batısında Şırnak, kuzeyinde Van, doğusunda ise İran vardır. Hakkâri ili nüfusu: 278.218'tür. (2021 sonu). İlin yüzölçümü 7.095 km2dir. İlde km2ye 40 kişi düşmektedir. 5 ilçe, 8 belediye, bu belediyelerde 56 mahalle, ayrıca 125 köy bulunmaktadır. Tarihçe Sırasıyla Hurri ve Urartu krallıklarının parçası olan Hakkâri, Pers İmparatorluğu'nun egemenliğinden sonra Arap egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Selçuklu Hanedanının kontrolüne giren kent, 1536 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Coğrafi konumu sayesinde pek çok millete ev sahipliği yapan Hakkâri, 1662 tarihinde Katolik mezhebini benimsemeyen Asuriler Diyarbakır metropoliti XIII. Mar Şimun Denha önderliğinde yeniden örgütlenerek Hakkâri'nin Kodşanis/Koçanis (hâlen Konak) köyünü patriklik merkezi olarak benimsemişlerdir. Nasturi patrikleri 1918 yılına kadar bu köyde ikamet etmişlerdir. 19. yüzyıl ortalarına dek Hakkâri nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan Nasturiler, 1843 ve 1846'da Cizre Emiri Bedirhan Bey ile Hakkâri Emiri Nurullah Bey'in düzenlediği iki saldırıda önemli ölçüde zayiat vermişlerdir. 1915-18 döneminde aşiretlerle çatışan Hakkâri Nasturileri önce İran'da Urmiye yöresine ve daha sonra İngiliz yönetimine giren Irak'a iltica etmişler, 1924'te topluca geri dönmeye teşebbüs etmişlerse de 12-28 Eylül 1924 tarihleri arasında yürütülen Şemdinli Harekâtı ile tenkil edilerek geri püskürtülmüşlerdir. Coğrafya Doğusunda İran ve güneyinde Irak ile komşu olan Hakkâri'nin batısında Şırnak, kuzeyinde ise Van ili vardır. En yüksek noktası 4.150 metreye ulaşan Cilo Dağı, Hakkâri sınırları içerisindedir. Yeryüzü Şekilleri Hakkâri il sınırları çok çetin ve zorlu coğrafi koşullara sahiptir. Yüz ölçümünün çok büyük bir kısmı dağlık alandır. Bölgede Yüksekova ilçe merkezi dışında düzlük alan bulunmamaktadır. Dağların yükseltisi birçok yerde 3.000 metreyi geçebilmektedir. Ülkenin en yüksek ikinci noktası olan Cilo Dağı, Hakkâri il sınırları içerisindedir. Şehrin Irak ile sınır oluşturan Çukurca ve Şemdinli yöreleri kuzey kesime göre daha az yükseltiye sahiptir. İklim Yüksek rakım ve zorlu coğrafi koşullar, Hakkâri iklimini elverişsiz bir konuma getirmiş bulunmaktadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları çok soğuk ve yağışlıdır. Doğu Anadolu Bölgesi'nin en çok yağış alan yerlerinden biridir. En çok yağış ilkbaharda düşmekle beraber kışın kar örtüsü uzun süre yerde kalabilmektedir. İlkbaharda düşen yağışlar aylık olarak 100 mm'yi geçmektedir. Yıllık yağış yaklaşık 800 mm'dir. Yıllık sıcaklık ortalaması 10 °C'dir. Kış ve yaz ayları arasındaki sıcaklık farkı bir hayli fazladır. Ekonomi Geçim kaynaklarının başında sınır ticareti ve hayvancılık gelir. Son yıllarda gerek özel sektör ve devletin istihdam teşvikleriyle Hakkâri ve ilçelerinde istihdamda canlanma sağlansa da yeterli düzeyde değildir. Sınır ticareti Irak ve İran'a açılan sınır kapıları ile yapılmaktadır. Yönetim Türkiye'de cumhuriyetin ilanından sonra Hakkâri ili mecliste 1927 yılına kadar 1, 1927-1934 arası 2, 1939-1983 yılları arası 1, 1983-1999 yılları arasında 2 milletvekili ile temsil edildi. 1999 yılında yapılan kanun değişikliğiyle Hakkâri ilini temsil edecek milletvekili sayısı üçe çıkartıldı. Hakkâri ili, 1933 yılında ilçeye dönüştürüldü ve Van iline bağlandı. 1936'da yeniden il olmasına karşın, 1939 seçimlerine kadar Van iline bağlı olarak temsil edildi. İllerde protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezî yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Büyükşehir dışındaki illerde yerel yönetim, şehirler düzeyindedir. Belediye başkanı, belediye sınırları içinde kalan seçmenin oy çokluğu ile seçilir. Ayni seçmen ilçe belediye meclisi için de oy kullanarak ilçelerin belediye meclislerini oluşturur. İldeki bütün seçmenler ayrıca il genel meclisi için de oy kullanarak il genel meclisinin oluşumunu sağlarlar. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanır. İl genel meclisi ve belediye meclisi üye sayıları ilçe nüfusuna göre, kontenjandan kalan sayıların partilere dağılımı ise D'Hondt Sistemine göre belirlenir (Kanun:2972-Madde:23) İl genel meclisi, il özel idaresinin karar organıdır, başkanını üyeleri arasından gizli oyla seçer. Ayrıca, il genel meclisi kendi içinden gizli oyla bir yıl görev yapacak 5 kişilik il encümenini seçer. Merkezî yönetim, vali ve il müdürlerinden oluşur. İl özel idaresi (il genel meclisi ve il encümeni) seçilmişlerden oluşur, ancak vali başkanlığında görev yapar. Yerel yönetim ise belediye başkanları ve belediye meclislerinden oluşur. Hakkâri Valisi, 1976-Uşak doğumlu Ali ÇELİK’tir. Ağustos 2023 tarihinde Kütahya Valisi iken atanmıştır. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonunda Hakkâri Belediye Başkanlığını kazanan Cihan Karaman (HDP), 18 Ekim 2019 tarihinde görevden alınmış, yerine Hakkâri Valisi İdris AKBIYIK kayyum olarak atanmıştır. Ayrıca Yüksekova'nın HDP'li belediye başkanı da seçildikten sonra İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmış, yerine ilçe kaymakamı kayyum atanmıştır. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre Hakkâri İl Genel Meclisi üye sayısı, 7 AK PARTİ, 9 HDP ve 1 Bağımsız olmak üzere 17’dir. 2018 genel seçimleri sonucu, Hakkâri'yi temsilen TBMM'de AKP'den 1 milletvekili (Husret Dinç) ve HDP'den 2 milletvekili (Leyla Güven, Sait Dede) seçilmiştir. Nüfus Güncel Nüfus Değerleri (TÜİK 6 Şubat 2023 verileri ) Hakkâri ili nüfusu: 275.333'dür. Bu nüfusun % 64,09'u şehirlerde yaşamaktadır (2022 sonu). İlin yüzölçümü 7.095  km2'dir. İlde  km2'ye 39 kişi düşmektedir. (Bu sayı Derecik'te 54'tür.) İlde yıllık nüfus % 1,04 oranında azalmıştır. Nüfus artış oranı en yüksek ve en düşük ilçeler: Derecik (% 1,38)-  Çukurca (% -8,80) 06 Şubat 2023 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 5 İlçe, 8 belediye, bu belediyelerde 56 mahalle ve ayrıca 125 köy vardır. İlin yıllara göre nüfusları Konum Spor 2018-2019 Sezonu sonunda, Hakkâri’nin futbol liglerindeki tek takımı Yüksekova Belediyespor, BAL grubunda 9. olmuştur. Kadınlar futbol 1. ligindeki Hakkârigücü, lig 6. sı olmuştur. Ayrıca Voleybol erkekler 2. liginde 2, bayanlar 2. liginde 1 takımı bulunmaktadır. Hakkâri merkeze 5 km uzaklıkta bulunan ve şehir içi servislerle Hakkâri merkezden ulaşım kolaylıkla sağlanır. Özellikle yılın altı ayı açık kalabilme özelliği olan Mergabütan kayak merkezi son derece güvenilir ve kendini kanıtlamıştır. Yaklaşık olarak 3.000 metre rakımında olmasından dolayı oldukça dik ve uzun bir piste sahiptir. Kayak spor dalında macera ve aksiyon için Mergabütan kayak merkezi buna fazlasıyla elverişlidir. Ziraat Türkiye Kupası'nda Yüksekova Belediyespor, 2. turda Batman Petrolspor'a elenmiştir. Önemli spor tesisleri: Yüksekova İlçe Stadyumu (5.000), Hakkâri Kapalı Yüzme Havuzu (100) ve Mergabütan Kayak Merkezi. Altyapı Ulaşım Hakkâri iline kara yolu ve hava yolu ile ulaşmak mümkündür. Sert coğrafi koşullar şehre olan ulaşımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bu yollarda çığ ve heyelan riski yüksektir. D 400 ve D 975 devlet yolları şehre bağlantı kuran yollardır. D 400 kara yolu Şırnak üzerinden gelerek Yüksekova üzerinden Esendere Sınır Kapısı'na ulaşır. Bir diğer yol olan D 975 kara yolu Hakkâri ve Yüksekova yol ayrımında D 400 kara yolu ile birleşmektedir. Yüksekova ve Şemdinli arası ulaşım ise rakımı 2.000 metreyi aşan Haruna Geçidi'nden geçen yol ile sağlanmaktadır. Çukurca ilçesine ulaşım ise D 400 kara yolundan ayrılan bir yol ile sağlanır. 2015 yılında açılan Hakkâri Yüksekova Selahaddin Eyyubi Havalimanı, Hakkâri ile ülkenin büyük şehirleri arasında hava ulaşımını sağlamaktadır. Günde yapılan iki uçak seferi ile Ankara ve İstanbul'a düzenli uçuşlar yapılmaktadır. Resimler Kaynakça Dış bağlantılar Hakkâri Valiliği
### Human: Los Angeles hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Los Angeles ( "Melekler"), City of Los Angeles ("Los Angeles Şehri") veya kısaca L.A., Amerika Birleşik Devletleri'nın Kaliforniya eyaletinin en kalabalık ve ABD'nin New York'tan sonra ikinci en kalabalık şehri. Los Angeles'ın nüfusu 2010 itibarıyla 3.792.621 kişidir. Şehir sınırlarına göre yüzölçümü 1.215 km² olup Büyük Okyanus'un doğu kıyısında, güney Kaliforniya'da konumlanmıştır. Şehir daha büyük olan 12.828.837 kişi nüfuslu Los Angeles-Long Beach-Santa Ana metropoliten istatistiksel bölgesinin ve 18 milyon kişiyi aşan nüfusa sahip Büyük Los Angeles Bölgesi'nin merkezinde yer alır. Böylece Los Angeles ABD'de ikinci büyük metropoliten bölgede ve tüm dünyanın en büyük metropoliten bölgelerinden birinde bulunur. Los Angeles, Kaliforniya eyaletinin Los Angeles County'sinin merkezidir. Bu county ABD kontluklarının en kalabalık ve en yüksek etnik çeşitliliğe sahip olanıdır. Tarihçe 4 Eylül 1781 tarihinde İspanya kontrolündeki Meksika tarafından keşfedilen şehir (her ne kadar Kızılderililer uzun süredir orada yaşasa da) Los Angeles 4 Nisan 1850 tarihinde Kaliforniya'nın bir parçası olmuştur. İsmi İspanyolcadan gelmektedir ve Melekler Şehri manasını taşımaktadır. 2 Ağustos 1769'da, Fernando Rivera Y Moncado'nun kaptanı olduğu Kaliforniya'ya gelen ilk Avrupalı yerleşimciler içindeki Fransisken papazı Peder Juan Crespi, 2 Ağustos dini bir şölen olan Perdono'ya denk düştüğü ve Assisili Francesco adına anıldığı ve bu yere İtalya'da "ülkenin çok küçük parseli" anlamında "porziuncola" denmesi yüzünden, buraya "Nuestra Señora de los Angeles de la Porciúncula", sonra da bu Assisi'deki şapelde Bakire Meryem'in meleklerle çevrili freski bulunduğundan "El Pueblo de Nuestra Señora la Reina de los Angeles de Porciúncula" dendi, sonra da kısaca "El Pueblo de la Reina de Los Angeles" dendi. 1876 yıllarına kadar nüfusu on bin dolaylarında olan Los Angeles, petrol yataklarının keşfedilmesi, Kaliforniya kuzeylerindeki altın madenlerinin bulunması ve gerek doğal güzelliği açısından birçok insanın rüyalarını süsledi. 1920'li yıllarda sanat ve eğlencenin de tüm ülke genelinde öncüsü olmaya başlamıştır. New York'un klasik Broadway'ine karşı Hollywood sineması gelişen yıllarda da çok daha güçlü olur ; günümüzde de Broadway'in büyük bir geliri Hollywood'dan gelmektedir. Coğrafya Büyük Los Angeles Alanı, Los Angeles, San Bernardino, Riverside, Ventura ve Orange şehirlerini ve 16 milyonun üzerinde değişik etnik ve ekonomik geçmişe sahip insanları barındırmaktadır. Los Angeles yanlış olarak birçok kez "Güney Kaliforniya" olarak adlandırılmaktadır, ancak coğrafi olarak San Diego ve Imperial şehirleri de başta olmak üzere birçok bölüm göz ardı edilmektedir. Los Angeles'ın da büyümesiyle komşusu olarak gelişen şehirler de vardır. Los Angeles diye bilinen bölge aslında 88 tane küçük şehrin oluşturduğu bölgedir. Venice Beach, Marina del Rey, Beverly Hills, Santa Monica ve West Hollywood gibi dünyaca meşhur şehirleri de içinde barındıran Los Angeles'ın içinde bulunduğu Kaliforniya'nın eski valisi ünlü film yıldızı Arnold Schwarzenegger'dir. Güvenlik Filmlerde ne kadar tehlikeli bir yer olarak gözükse de Los Angeles güvenli bir şehirdir. Los Angeles'ı oluşturan şehirlerden suç oranı en yüksek olan Compton'dır ve turistler genellikle buradan uzak durur. Turistik yerler olan Santa Monica, Venice Beach, Beverly Hills ve Hollywood güvenli yerlerdir. Ekonomi Los Angeles ekonomisi, uluslararası ticaret, eğlence (televizyon, sinema filmleri, video oyunları, müzik kayıt ve prodüksiyon), havacılık, teknoloji, petrol, moda, giyim ve turizm tarafından yönlendirilir. Finans, telekomünikasyon, hukuk, sağlık ve ulaşım diğer önemli sektörlerdir. 2022 Küresel Finans Merkezleri Endeksi'nde Los Angeles dünyanın en rekabetçi 5. finans merkezine ve Amerika Birleşik Devletleri'nde New York Şehrinden sonra en rekabetçi ikinci finans merkezine sahip olarak sıralandı. Beş büyük film stüdyosundan biri olan Paramount Pictures, şehrin sınırları içinde olup konumu Güney Kaliforniya'daki eğlence merkezlerinin "Otuz Mil Bölgesi" denilen yerdedir. Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en büyük üretim merkezidir. Bitişikteki Los Angeles limanları ve Long Beach Limanı ile birlikte bazı kıstaslara göre Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en işlek limandır ve Pasifik kıyılarında ticaret yapmak için hayati önem taşıyan, dünyanın en işlek beşinci limanıdır. Los Angeles metropol alanı, Tokyo ve New York'dan sonra dünyanın üçüncü büyük ekonomik metropol alanı yapan 1.0 trilyon doların üzerinde brüt metropolitan ürüne sahiptir (2018 itibarıyla). Los Angeles, Loughborough Üniversitesi'ndeki bir grup tarafından 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre "alfa dünya şehri" olarak sınıflandırıldı. Esrar Düzenleme Departmanı, 2016 yılında esrar satış ve dağıtımının yasallaştırılmasından sonra esrar mevzuatını uygular. Ekim 2019 itibarıyla 300'den fazla mevcut esrar işletmesine (hem perakendeci hem de tedarikçi olarak) ülkenin en büyük pazarı olarak kabul edilen alanda faaliyet gösterme onayı verildi. 2018 itibarıyla Los Angeles'ta Fortune 500 şirketinden şu üçü vardır: AECOM, CBRE Group ve Reliance Steel & Aluminium Co. Kültür Los Angeles ABD'nin en dinamik metropollerindendir. Hollywood sinema film endüstrisine, Anaheim'de Disneyland'a ev sahipliği yapar. ABD'nin en eski film ve sinema okulu bu şehirdedir[?]. Medya ve ilgi çeşitliliği nedeniyle spor ve kültürel aktivitelerde iç içedir. New York'tan sonraki ikinci büyük VHF medya marketine sahiptir.Artistler, yazarlar, ve yapımcılar ya da ünlü sanatçıların en fazla bu şehirde bulunması nedeniyle "Kreatif Başkent" olarak da adlandırılır. Spor Şehri NBA'de Los Angeles Lakers ve Los Angeles Clippers, WNBA'de Los Angeles Sparks, futbolda ise Los Angeles Galaxy ve Los Angeles FC temsil eder. Kardeş şehirler Los Angeles şu kentlerle kardeş şehir bağlantısı kurmuştur: Resimler Kaynakça Dış bağlantılar Los Angeles Resmî Sitesi DMOZ Open Directory Projecy "Los Angeles" maddesi Wikivoyage websitesi "Los Angeles" maddesi Los Angeles County'deki şehirler
### Human: Terry Gilliam hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Terrence Vance "Terry" Gilliam (d. 22 Kasım 1940, Minnesota), İngiliz senarist, yönetmen, animatör, oyuncu ve Monty Python tiyatro grubu üyesi. Gilliam yönettiği filmlerle tanınır; Time Bandits (1981), Brazil (1985), The Fisher King (1991), and 12 Monkeys (1995). 1968 yılında İngiliz vatandaşlığına kabul edilmiştir. Hayatı Kendi deyimi ile Huckleberry Finn/Tom Sawyer tarzı bir çocukluk geçiren Terry Gilliam, ailesinin Los Angeles'a taşınmasıyla, Hollywood'u tanıdı. Film endüstrisinin nasıl işlediğini öğrendi ve gelecekte sahip olacağı Hollywood karşıtı düşüncelerinin temelini atmış oldu. Bir yandan da resim ve karikatür yeteneğini geliştirdi. Occidental College'da Fizik eğitimine başladı ve daha sonra fizik eğitimini bırakıp siyaset eğitimine başladı. Okulunun son yılında, okul hayatı boyunca çıkarmış olduğu okul dergisinin bir kopyasını, o sıralar Help! dergisini çıkartmakta olan ve ileride Brazil filmindeki bir karakterin esin noktası olan usta mizahçı Harvey Kurtzman'a gönderdi. Kurtzman, Terry Gilliam'ın yapıtlarından çok etkilendi ve Help! için çalışmasını önerdi. Sonraki üç senesini, düşük bir ücretle Help! magazinde yazarak ve çizerek geçirdi. Bu arada Monty Python ekibine doğru ilk adım gerçekleşti ve John Cleese ile tanıştı. Askerliğini yaptıktan sonra Help! Magazine dönmedi ve Amerika Birleşik Devletleri'ni terk etme kararını aldı. Otostop ve motosiklet ile yaptığı altı aylık Avrupa gezisi'ni Paris'te sonlandırdı. Bir süre animatörlük ile uğraştı ve sonra tekrar New York'a döndü. Burada bir reklam ajansında çalışmaya başladı. Bu sırada polis ekiplerinin bir grup iyi niyetli protestocunun arasına dalıp, kendisi dahil pek çok kişiyi hırpaladığı bir olayın içine düştüğü ve "Cehennemi tattığım ilk an oldu dediği talihsiz bir olay sonucu ABD'yi tamamen terk etme kararını aldı. Muhtemelen bu olay Terry Gilliam sinemasında önemli bir yer tuttu. Daha sonra eşi ile birlikte İngiltere'ye giden Terry Gilliam, Londra'ya yerleşti ve John Cleese ile temasa geçerek Televizyon işine başladı. Terry Jones, Eric Idle ve Michael Palin'in de rol aldığı Do Not Adjust Your Set (Televizyonunuzun ayarlarıyla oynamayın) adlı komedi şovuna katıldı. Böylece Monty Python ekibinin kuruldu. Monty Python's Flying Circus adlı sıra dışı komedi dizisinin sanat yönetmenliğini üstlendi. Aynı zamanda skeçlerin yazımında katkısı oldu ve skeçlerin birçoğunda oynama fırsatı oldu (Monty Python filmlerinde genellikle bütün roller - bayan rolleri de dahil - ekip tarafından üstlenildi). And now something completely different (Ve şimdi tamamen farklı bir şey - 1971) ve terry Jones ile birlikte yönettiği Monty Python and the Holy Grail (Monty Python ve Kutsal Kadeh - 1975) filmleriyle sinema dünyasına adımını atmış oldu. Monty python ekibinin birlikte yazdığı ve oynadığı (kişi başına ortalama 4 rol düşmektedir. Rekor 10 ayrı rol ile Michael palin'e aittir.) bu filmler ve daha sonraki eserleri, kimilerince Komedi Sinemasının en başarılı örnekleri olarak, kimilerince de dünyanın en saçma filmleri olarak görülse de birinci görüşü savunanlar, belirgin bir şekilde fazla oldu. 1970'li yıllardaki son çalışması olan Jabberwocky (1977), Monty Python ekibinden bağımsız olarak çektiği ilk film oldu. Fantastik bir Orta Çağ komedisi olan bu filmde baş rolü Monty Python ekibinden Michael Palin üstlendi. 1980lere gelindiğinde, teknik ve mizahi yönden tecrübelerini artıran Gilliam, Time Bandits (1981) ile ilk büyük prodüksiyonlarından birini gerçekleştirmiş oldu. Monty Python ekibi ile gerçekleştirdiği The Crimson Permanent Assurance (Kızıl Sigorta - 1983) filminden sonra, Time Bandits filminin başarısından da cesaret alarak kimilerince en görkemli, en keskin ve en başarılı filmi olan ve kısa sürede Kült Film statüsüne giren Brazil (1985) filmini çekti. Devlet yönetiminin tam bir kabusa dönüştüğü, bürokrasinin ve kâğıt işlerinin tüm insanlığı tehdit ettiği, Kafka ve Orwell esintilerini taşıyan bu filmi o dönem için oldukça yüksek bir bütçeye mal ederek Sinema dünyasının en başarılı filmini çekmekle kalmadı, yapım şirketleri ile de arasının bozulmasına sebep oldu. Bu filme o kadar çok önem veriyordu ki, filmin her an berbat olması korkusuyla, stresin birleşmesi sonucu, çekimlerin sonuna doğru yürüme kabiliyetini geçici olarak kaybetti. Brazil'i takiben bir Avusturya efsanesi haline gelen Baron von Munchausen'ın akıl almaz maceralarından birini anlatan Adventures of Baron Munchausen, The (Baron Munchausen'in Serüvenleri - 1989) filmini çekti. Yüksek bir bütçe ile çekilen bu film, pek çok Terry Gilliam filminde olduğu gibi yapımcıların engellerine rağmen çekilip vizyona girdi ancak beklenen gişe hasılatını yakalayamadı. Hikâye açısından olduğu kadar Teknik ve oyunculuk açısından da bir Terry Gilliam klasiği sayılan bu filmin değeri çok sonra anlaşıldı. Bundan sonra birkaç proje ile ilgilenen Gilliam, hiçbirini gerçekleştirmeden Fisher King, The (Balıkçı Kral - 1991) filmini hayata geçirdi. Robin Williams ve Jeff Bridges'in en başarılı performanslarından olarak kabul edilen film, aynı zamanda Terry Gilliam'ın da en başarılı yapımlarından oldu. Bunu bir başka başyapıt olan Twelve Monkeys (12 Maymun 1995) izledi. La Jetee adlı bir kısa filmden esinlenilerek yapılan bu filmde Terry Gilliam yine yıldızlarla çalıştı ve yapımcıları delirtmek için elinden geleni yaptı. Bir bilimkurgu klasiği olarak anılan bu filmde Terry Gilliam sinemasının belirgin özellikleri sonuna kadar korundu. Bu filmi iki uyuşturucu bağımlısının sıra dışı bir Amerika yolculuğunu anlatan sıra dışı bir kara komedi olan "Fear and Loathing in Las Vegas" (Las Vegas'ta Korku ve Nefret -1998) geldi. Diğer filmleri arasında biraz sessiz kalmasına rağmen paranoyak bir Amerikan toplumunu anlatan bu filmde Terry Gilliam'ın sivri anlatımı yine en önde yerini almıştır. 2001 yılında yıllardan beri hayalini kurduğu The Man Who Killed Don Quixote (Don Kişot'u Öldüren Adam) filminin çekimlerine başladı. Londra ve İspanya'da çekimleri yapılan bu filmin özellikle İspanya ayağında meydana gelen talihsizliklere uzun süre direnen Gilliam, sonunda filmi askıya almaya karar vermiştir. Filmi çekmeyi başaramasalar da filmin yapım (yapılamama) öyküsünü anlatan Lost in the La Mancha (Mancha'da Kaybolanlar - 2001) belgeseli en az film kadar ilgi gördü. Brothers Grimm (Grimm Kardeşler - 2004) filminin çekimlerini Prag'da tamamlayan Gilliam, Terry Pratchet'ın aynı adlı kitabından uyarlanan Good Omens (İyi Kehanetler - 2004) filminin çekimlerini sürdürmektedir. Filmlerinde sürekli olarak devlet yönetimlerini, bürokrasiyi ve sürekli izlenen tek tip insan yaratma yolundaki dünyayı eleştirmekten çekinmeyen Gilliam, sinemanın anarşist yönetmenlerinden biri olarak gösterilir. Kimileri de Hollywood'un en büyük kehanetlerinde bulunduğu'nu söylemekte ancak Gilliam Ben bir Hollywood yönetmeni değilim diyerek bu görüşleri reddetmektedir. Şövalyelerin filmlerinde önemli yerleri vardır. Sistem tarafından unutulmuş ancak sistemi koruma sözüne bağlı kalan savaşçıları kullanır. Rüyaların ve hayal dünyasının da Terry Gilliam sinemasının temel özellikleridir diyebiliriz. İnsanın yarattığı teknolojinin insanlığın en büyük korkusu olduğunu ve insanlığın sonunun bundan dolayı olacağını savunduğunu pek çok filminde görebiliriz. Bütün bunlardan bahsederken çocuksu bir hikâye tarzını elden bırakmamaktadır. Monty Python ekibi ile birlikte geçirdiği yıllardan kalma karanlık bir mizah anlayışı ise Gİlliam filmlerinin her karesinde kendisini göstermekte bütün bu özellikleri ile birleşip Terry Gİlliam'ı sinema tarihinin en sıra dışı, en başarılı ve en eleştirel yönetmenlerinden biri yapmaktadır. Filmografi Monty Python and the Holy Grail (1975) Jabberwocky (1977) Time Bandits (1981) Brazil (1985) The Adventures of Baron Munchausen (1988) The Fisher King (1991) 12 Monkeys (1995) Fear and Loathing in Las Vegas (1998) The Brothers Grimm (2005) Tideland (2005) The Imaginarium of Doctor Parnassus (2009) Sıfır Teorisi (2013) Kısa film Storytime (1968) (animasyon) The Miracle Of Flight (1974) (animasyon) The Crimson Permanent Assurance (1983) Reklam filmleri Secret Tournament (2002) The Rematch'' (2002) Kaynakça Dış bağlantılar Python Online 1940 doğumlular Minneapolis doğumlular Amerikalı film yönetmenleri Amerikalı senaristler Birleşik Krallık'taki Amerikalı göçmenler Britanyalı erkek oyuncular Britanyalı senaristler Britanyalı film yönetmenleri BAFTA Ödülü sahipleri En İyi Yönetmen Los Angeles Sinema Eleştirmenleri Derneği Ödülü sahipleri Monty Python Yaşayan insanlar Los Angeles doğumlu film yönetmenleri BAFTA Akademi Bağlılık Ödülü sahipleri
### Human: Tam sayı hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Tam sayılar, doğal sayılar (0, 1, 2, 3, …) ile bunların negatif değerlerinden (…, -3, -2, -1) oluşan sayı kümesi. Kesirsiz ve ondalıksız sayıların tamamı tam sayılardır. "-0" sayısı "+0" sayısına eşit olduğundan ayrı bir tam sayı değildir. Matematikte tam sayılar kümesi Z şeklinde gösterilir. Z harfi Almanca zahlen (sayılar) sözcüğünden gelir. Pozitif tam sayılar "0"dan uzaklaştıkça büyür. Negatif tam sayılar ise "0"dan uzaklaştıkça küçülür. En büyük negatif tam sayı -1'dir. En küçük pozitif tam sayı ise +1'dir. Pozitif tam sayılar Z+ şeklinde, negatif tam sayılar ise Z- şeklinde gösterilir. Tam sayılar kümesi şu şekilde ifade edilir: Z+ + Z- + {0} Sıfır (0) sayısı ne pozitif ne de negatiftir, yani nötrdür. Mutlak değer, sayının başlangıç noktasına uzaklığını ifade eder. Başlangıç noktasına eşit uzaklıktaki sayılar mutlak değere eşittir. Mutlak değer içindeki her sayı, mutlak değer dışına pozitif olarak çıkar. Tam sayılar, doğal sayıların bir genişlemesidir. Her doğal sayının "-1" denen yeni bir ögeyle çarpılarak kümeye katılması olarak düşünülebilir. Tabi daha ayrıntılı olarak, doğal sayılar kümesinin kartezyen çarpımı üzerine tanımlanacak ve bir önceki cümlenin işlevini görecek bir denklik bağıntısı bize tam sayıları inşâ edecek. kümesinden seçtiğimiz (a, b) ve (c, d) ögeleri için "~" (tilda) bağıntısı, şeklinde tanımlansın (a+d=b+c dememizin nedeni sezgisel olarak a-b=c-d durumunu oluşturmaktır). Bu bağıntının denklik bağıntısı olduğu kolaylıkla görülebilir. Bu durumda bu bağıntının denklik sınıfları bizim tam sayılar diyeceğimiz ögeler olarak düşünülecektir. Her bir denklik sınıfı temsilcisini, olarak tanımlamış oluruz. Aslında [a, b] diye temsil ettiğimiz öge şeklindedir. Aşağıda toplama ve çarpmayı işlerken bu, daha iyi anlaşılabilecektir. Bu noktada; bizim normalde, a ve b doğal sayı olmak üzere a-b diye bildiğimiz tam sayı, aslında [a, b] kümesi olduğu görülebilir. Yâni bu bağıntının bize "eksi" (negatif) kavramını ifade ettiği söylenebilir. O halde, tam sayılar kümesi aşağıdaki bölüm kümesidir: Öyle ki kümesi bir halka oluşturur. İşlem Önceliği Çarpma ve bölme, toplama ve çıkarmadan önce yapılır. Parantez varsa da önce parantez içindeki işlem yapılır. Eğer parantez yoksa başta olan bölme ya da çarpma yapılır a:b.c=a/b.c a.c:b=a.c/b Tam sayılarla toplama ve çıkarma işlemleri yaparken sayıların işaretlerine göre hareket edeceğiz. Aynı işaretli tam sayılar toplanırken çoğalır yani fazlalaşır işaretleri aynı kalır. (-25)+(-12)=-25-12=-37 buradaki işaret değişmedi. (+25)+(+12)=+25+12=+37 buradaki işaret değişmedi. Farklı işaretli tam sayılar toplanırken büyük sayıdan küçük sayı çıkarılır. Mutlak değerce büyük sayının işareti sonucun işareti olur. (-25)+(+12)=-25+12=-13 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. (+25)+(-12)=+25-12=+13 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. Aynı işaretli tam sayılar çıkarılırken birinci sayıyı aynen yazıyoruz ikinci sayının işaretini değiştiriyoruz. Bu iki sayı birbirinden çıkartılıp işaret ise mutlak değerce büyük sayının işareti olur. (-25)-(-12)=-25+12=-13 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. (+25)-(+12)=+25-12=+13 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. (+2)-(+4)=+2-4=-2 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. (-18)-(-58)=-18+58=+40 burada mutlak değerce büyük sayının işareti geldi. Farklı işaretli tam sayılar çıkarılırken birinci sayıyı aynen yazıyoruz ikinci sayının işaretini değiştiriyoruz. Bu iki sayıyı birbiri ile topluyoruz işaret ise aynı işaret oluyor. (-25)-(+12)= -25-12=-37 buradaki işaret değişmedi. (+25)-(-12)= +25+12=+37 buradaki işaret değişmedi. (-30)-(+40)= -30-40=-70 buradaki işaret değişmedi. (+11)-(-12)= +11+12=+23 buradaki işaret değişmedi. Tam sayılarla çarpma işlemi yaparken: Aynı işaretli sayıların çarpılması aynen çarpılır ve işaretleri hep pozitif olur. (-25)x(-4)=+100 (+25)x(+4)=+100 Farklı işaretli sayıların çarpılması aynen çarpılır ve işaretleri hep negatif olur. (-25)x(+4)=-100 (+25)x(-4)=-100 Tam sayılarla bölme işlemi yaparken: Aynı işaretli sayıların bölünmesi aynen bölünür ve işaretleri hep pozitif olur. (-20):(-4)=+5 (+20):(+4)=+5 Farklı işaretli sayıların bölünmesi aynen bölünür ve işaretleri hep negatif olur. (-20):(+4)=-5 (+20):(-4)=-5 Tam sayılarda işlemlerin sayı doğrusunda gösterilmesi Eklenen sayı pozitifse sağa doğru, eklenen sayı negatifse sola doğru ilerlenir. (-15) + (+8) = -7 Örnek: Aşağıdaki sayı doğrusunda verilen işlemin matematik cümlesini yazıp açıklayınız. Doğru cevap B şıkkıdır. Örnek: Aşağıdaki sayı doğrusunda verilen işlemin matematik cümlesini yazıp açıklayınız. Çıkarma işlemi olduğu için çıkan sayı pozitifse sola ilerlenir, çıkan sayı negatifse sağa ilerlenir. (+6)-(+3)=+3 Örnek: Aşağıdaki sayı doğrusunda verilen işlemin matematik cümlesini yazıp açıklayınız. Çıkarma işlemi olduğu için çıkan sayı pozitifse sola ilerlenir, çıkan sayı negatifse sağa ilerlenir. (-6)-(-10)=+4 Örnek: (-12)+(-4)-(-8)+(+5)+(-1) =(-12)+(-4)+(+8)+(+5)+(-1) =(-17)+(+13) =(-4) Çarpma Tam sayılarda çarpma işlemi yapılırken aynı işaretli sayıların çarpımı pozitif, zıt işaretli sayıların çarpımı ise negatiftir. Bölme işleminde de aynı çarpma kuralı uygulanır ve sayı aynı doğal sayılarda olduğu gibi bölünür. Aynı işaretli iki tam sayı birbirine bölündüğünde sonuç pozitif, zıt işaretli iki tam sayı birbirine bölündüğünde ise sonuç negatiftir. Tam sayıların sıfıra bölümü tanımsızdır. Sıfırın tam sayılara bölümünde elde edilen sonuç ise sıfırdır. Tam sayılarda çarpma işlemi doğal sayılardaki çarpmayla aynı özellikleri gösterir. Çarpma işlemi, "" imiyle gösterilir, ancak yazmak yerine doğrudan ab yazmak daha doğrudur. Bu maddede de öyle yapacağız. Herhangi a, b, c tam sayıları için, a1=a (birim öge) ab=ba (değişme) ''a(bc)=(ab)c (birleşme) özellikleri sağlanır. Tam sayılarda çarpmaya göre ters öğe yoktur. Ayrıca toplama ile çarpmanın birbirleriyle olan ilişkisini gösteren dağılma özelliği de vardır: a(b+c)=ab+ac (çarpmanın toplama üzerine dağılma ya da kısaca soldan dağılma özelliği) (a+b)c=ac+bc (toplamanın çarpma üzerine dağılma ya da kısaca sağdan dağılma özelliği) Toplamayla birlikte bu iki işlem tam sayıları değişmeli halka yapar. Bölme Bölme özünde çarpmanın tersidir. Tam sayılarda bölme, her sayı için tanımlanmamıştır. Bu yüzden bölüm her zaman tam sayılar kümesinin bir ögesi olmayabilir. Örnek: (+15):(-3)=(-5), (-5) Z elemanıdır (+7):(-3)=(-7/3), (-7/3) Z elemanı değildir Kaynakça Ayrıca bakınız
### Human: Akustik hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Akustik (ses bilimi), sesi inceleyen bir bilim dalıdır. Katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerde dalga yayılımının fiziksel özelliklerini inceler. Bunlar arasında gürültüye yol açan titreşimlerin ve gürültünün kontrolü de vardır. Çalışmalar Akustik ile uğraşan bilim insanları ve mühendisler, sesi ve insan işitmesini incelerler. Farklı nesnelerin sesle ne şekilde etkilendiklerini de araştırırlar. Mühendisler, uygun seste iletişim sistemleri ve binaları tasarımda bulunurlar. Zararlı yüksek seslerden insanları koruma yollarını bulurlar. Tüm çalışmalar insanların duymak istemedikleri zararsız seslere yöneliktir. Gürültüyü kontrol etmenin bir yolu, gürültü kaynağını daha sessiz hale getirmektir. Gürültü ile çalışan bir serinletici yanında hiç bulundunuz mu? Düşük hızda dönen büyük bir pervane, yüksek hızda dönen küçük bir pervaneden daha az gürültü çıkarır. Gürültü, bir yerden diğer bir yere geçmesini önlemekle azaltılabilir. Gürültü gelen bir odanın kapısını hiç kapattığınız oldu mu? Böyle yapmakla, perdeler ve akustik gereçler sesi soğururlar (yutarlar). Yansımış bir sesi işitirseniz buna yankı (akis) adı verilir. Geniş bir odayı uygun bir şekilde döşemekle yankılar giderilebilir. Bir sesten sonra saniyenin 1/20 si kadar bir süre içinde kulağınıza ulaşan bir yankı hiçbir problem yaratmaz. Zaman aralığı uzadığı takdirde, yankı sinirlendirici olabilir. Rahatsız edici diğer bir seste çoklu yankıdır. Reverberasyon adı verilen bu ses, yansımış birçok seslerin birleşip, yavaş yavaş sönümlenmesidir. Bir müzik salonunda bunlar bir saniyeden fazla sürmemelidir. Uzun perdelerin asılması, döşeme ve koltukların, duvarların yumuşak malzemelerden yapılması yankıları ve reverberasyonları azaltır. Çünkü ses daha kolaylıkla yutulmuş olur. Biyolojik akustik: Sesin balina, yunus, yarasa ve baykuş gibi hayvanlar tarafından nasıl kullanıldığını inceler. Su altı akustiği: Deniz yatağı ve su altında ses dalgalarının yayılımı, saçılımı ve etkileşimini inceler. Psikolojik ve fizyolojik akustik: İnsanların ve hayvanların seslere karşı olan fizyolojik ve psikolojik tepkilerini inceler. Elektro akustik: Sinyal işleme kuramının yankılanım alanındaki uygulamalarını inceler (akustik tecritçisi). Konuşma akustiği: Konuşma iletişimi için gereken ses dalgalarının insanlar tarafından üretimi, iletimi ve algısını inceler. Müziksel akustik: Müzik fiziğini, müziksel algıyı, müzik aletleri seslerinin çözümlenmesini ve birleşimini inceler. Mimari akustik: Kapalı alanların ve mimari yapıların akustik özelliklerini inceler. Gürültü akustiği: Gürültünün nasıl üretildiği ve yayıldığı, etken-edilgen gürültü denetimi ve gürültünün etkilerini inceler. Fiziksel akustik: Ses dalga yayılımının fiziksel özelliklerini (iletim,yansıma, kırınım, etkileşim, kırınım, dağılım, emilim vs.) inceler. Yapısal akustik ve titreşim yankılanımı: Mekanik dizgelerin bulundukları ortamla olan ilişkilerini, ve ilgili ölçüm, çözümleme ve den inceler. herkese merhaba ben ruhi çenet Dış bağlantılar Anadolu Üniversitesi Türk Akustik Derneği Audio Engineering Society European Acoustics Association Acoustical Society of America Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler
### Human: Pisagor hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sisamlı Pisagor (Pythagóras ho Sámios; MÖ 570 – MÖ 495), Antik İyonya'nın en ünlü düşünürlerinden birisidir. Yunan düşünür ve Pisagorculuğun kurucusudur. Siyasal ve dinsel öğretilerini daha çok Magna Graecia'da yayan Pisagor, önce Platon ve Aristo'nun felsefelerini sonra ise tüm Batı felsefesini etkiledi. Yaşam öyküsünün çoğu halk efsaneleriyle gölgelendirilmiştir, ancak Sisam adasında bir mücevher oymacısı olan Mnesarchus'un oğlu olduğu neredeyse kesindir. En popüler önermesi "Pisagor teoremi"dir. Pisagor ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların son gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin kestirilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır. Yaşam öyküsü Pisagor, Yunanistan'daki Sisam Adası'nda doğmuştur. Yüzük taşı yapımcısı Mnesarkhos'un oğludur. İlk eğitimini doğduğu adada almış, daha sonraları ticaret için babasıyla başka şehirlere gitmiştir. Miletli Thales'in öğrencisi olan Pisagor, Thales'in isteği ile dönemin matematikteki öncü ülkesi Mısır'a gitmiş ve Antiphon'un "Erdemde Sivrilenler Üzerine" adlı eserine göre orada Mısır dilini öğrenmiştir. Döndüğünde Sisam Adası'nın tiranı Polikrates'in baskısı altında olduğunu görünce İtalya'nın güneyindeki bir Yunan kenti olan Crotone'ye gitmiştir. Burada efsanevî şarkıcı Orfeus'un kurduğu Orfeusçuluk etkisinde kalarak gizli bir dinsel topluluk kurmuştur. Kurduğu bu topluluk ile Pisagor, aynı zamanda siyasal bir görev de üstlenmiştir. Kendilerini matematikçiler (mathematikhoi) olarak adlandıran bu topluluktakiler; kişisel hiçbir şeye sahip olmadan okulda yaşıyor ve "ruh göçü" öğretisi ile et yemiyorlardı. Bu matematikçiler topluluğuna dinleyiciler (akousmatikhoi) olarak adlandırılan öğrencileri de katılıyor, ancak onların et yememe gibi zorunlulukları olmuyordu. Pisagorculuk Okulu Topluluk, hem bir okul hem de bir kardeşlik derneği gibi işlev görüyordu. Pisagor'un öğrencileri kendilerini "Pisagorcular" olarak adlandırıyorlardı. Pisagorcuların iki yüzyıl sonra Öklid'in Ögeler adlı eserinde yazdığı aksiyomatik geometrinin başlangıcında etkileri olmuştur. Pisagorcuların çiğnenmesi durumunda cezasının ölüm olduğu sessizlik kuralları vardı. Çünkü bir insanın sözlerini genellikle dikkatsizce söylediğine inanıyorlardı, bir insan eğer ne söyleyeceği konusunda kuşku duyarsa susmalıydı. Diğer bir kural ise, acısı çoğalırken bir adama acısını unutması konusunda ısrar etmemekti, çünkü kaygısızlığı desteklemek büyük bir suçtu. Ayrıca Pisagorcular biri evden çıktığında öfke onun uşağı olmasın diye geri dönmemesini söylerlerdi. Bu aksiyom onlara matematik, tanrı ve evren konusunda hiçbir şeyi öğrenmemenin yine bunlar hakkında çok az bir şey bilmekten daha iyi olduğunu anlatıyordu. Pisagorcular ikiye ayrılıyordu: Matematikçiler ve dinleyiciler. Matematikçiler daha ayrıntılı bir eğitim görürken, dinleyiciler Pisagor'un yazılarının özetlerini duyabiliyorlardı. Dinleyicilerin Pisagor'u görmeye ve tapımın sırlarını öğrenmeye izinleri yoktu. Genelde davranış kurallarını ve erdemi öğreniyorlardı. Pisagor, kadınların bir eşya gibi görüldüğü ve işlerinin sadece evi yönetmek olduğu bir zamanda onların toplulukta eşit şekilde çalışmalarına izin verdi. Orfeusçu tapımın üyesi olan Brontinus'un kızı ve Pisagor'un eşi olan Theano da bir matematikçiydi. Eski Pisagorcular Himeralı Petron Petron, her kenarında 60 dünyanın yer aldığı eşkenar üçgen biçiminde düzenlenmiş 183 dünyanın var olduğunu söylüyordu. Geriye kalan üç dünya üçgenin köşelerinde bulunuyordu; ama ardı ardına sıralanmış bu dünyalar birbirlerine değiyor ve bir halka halinde sakin dönmüyorlardı. Metapontlu Hippasos Metapontlu Hippasus ile Efesli Heraklitos, sürekli devinen ve sınırlı olan tek bir evreni kabul ediyorlardı. Krotonlu Alkmaion Alkmaion'a göre sağlık; yaş, kuru, soğuk ve sıcak gibi güçlerin dengede kalması yoluyla korunmaktadır. Aralarından birinin "tek başına egemenliği" hastalığın nedenidir, çünkü bunlardan birinin tek başına egemenliği dokuncalıdır. Hastalığın kaynağı, huydaki aşırı sıcak ya da soğuk olup nedeni de, aşırı ya da az yemektir. Hastalığın bulunduğu yerin ise kan, beyin veya ilik olduğu savlanırdı. Ancak zaman zaman dış nedenlerden dolayı ortaya çıkan hastalıklar da tanımlanmıştır: Örneğin yaşanılan yerin suyunun ya da toprağının niteliği, aşırı çalışma, işkence ya da benzeri nedenler gibi. Buna karşılık sağlık, niteliklerin dengeli oranda karışımından ileri geldiğini savunuyordu. Alkmaion'un Kur'an'da adı geçen bilge Lokman Hekim olabileceği üzerinde tezler yayımlanmıştır. Genç kuşak Pisagorcular Krotonlu Philolaos Tanrısal şeylerden değersiz olanları alt edilir ve karşıt ilkelerden birleştirilmiş olan, Philolaos'un öğretisinde, sınırlıdan ve sınırsızdan oluşan tek bir evren tanımlanır. Kimileri, -onlara göre en büyük yemin olan- en yetkin olduğuna inandıkları sayıyı, yani 10 sayısını meydana getiren "dörtlük"ü de sağlığın ilk nedeni diye öne sürmüştür. Philolaos da bunlar arasında yer alır. Tarentli Arkhytas Matematikçiler bana mükemmel bilgiler kazanmış gibi geliyor ve şeyleri gerçeklikteki biçimleriyle doğru kavramış olmaları bir mucize değildir. Çünkü evren bütünün doğası hakkında doğru bilgiler kazandıkları için, şeylerin niteliklerini de doğru kavramış olmaları çok doğaldı. Bu yüzden bize yıldızların hızı, doğuş ve batışları hakkında seçik bilgiler aktardılar ve aynı şekilde geometri, aritmetik, gök küreler ve hiç de az olmamak üzere müzik hakkında da. Zira bu bilimler birbirlerine çok yakın görünüyorlar. Çünkü bunlar var olanın birbirine çok yakın ilk biçimleriyle meşgul oluyorlar. Pisagorculukta Sayı Bir anlatıya göre demirciler çalışırken örslerinden çıkan sesi duyan Pisagor bunun çok uyumlu olduğunu düşünmüş ve "Doğa kanunları buna izin veriyorsa bu kanunlar matematikseldir." demiştir. Bundan hareketle, notaların matematiksel formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. Böylece matematik ve müzik arasında bağlantı kurmuştur. Ayrıca ses perdesi ile tel uzunluğu arasında bir ilişki olduğunu bulmuştur. Daha sonra bir Monokord, yani tek telli bir çalgı üzerinde telin uzunluğunu belli oranlarda değiştirdiğinde bugünkü oktav (gam dizisinde sekiz notalık ses aralığı), quint (gam dizisinde beş notalık ses aralığı) ve quart'ı (gam dizisinde dört notalık ses aralığı) bulmuştur. Bunların ise gergin tel üzerinde sırasıyla 1/2, 2/3 ve 3/4'lük aritmetik oranlarla ifade edilen uzunluklara karşılık olduğunu ortaya koymuştur. Böylece ilk dört sayı (1, 2, 3, 4) ve onlar arasındaki oranlarla o zamana kadar müzisyenlerin bile zor farkına varabildiği ses aralıklarının kesin ve matematiksel bir dille ifade edilebilir olduğunu keşfetmiştir. Ondan sonrakiler sayı oranlarında seslerin gizli bağlantılarını aramaya girişip bir sesin niteliği ile ses dizisindeki yerini bu sese karşılık olan sayının niteliği ve sayılar dizisindeki yeri ile bir tutmuşlardı. Matematik ile böylesine yakından uğraşan Pisagorcular, sayılardan edindikleri bilgileri genelleştirerek sayıları bütün varlığın ilkeleri (arkhe) yapmışlardır. Bir sayısı temel sayıdır. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. Sayıların ve varlıkların sonsuz dizisi "bir"den çıkar. İki türlü bir vardır: İlki, bütün sayılar (varlıklar) zincirinin içinden çıktığı ve sonuç olarak da onları içeren, kuşatan, özetleyen, karşıtı olmayan "mutlak bir"dir. Bütün varlıkların değişmez ilkesi ve ebedî kaynağı, sarsılmaz ilkesidir. İki sayısı dişiliği ve doğanın bu dişilikten geldiğini ifade eder. Üç sayısı uyum ve düzenle maddenin içerdiği üçlü öğeyi temsil eder. Bu sayı, başlangıcı, ortası ve sonu olan ilk rakamdır, yetkin bir sayıdır. Dört tanrısal gücü simgeler. İlk çift sayı olan "iki"nin kendisi ile çarpımından elde edilen bu sayı adaletin de simgesidir. Beş sayısı evliliğin simgesidir. Altı organik ve hayati varlıkların türlü şekillerini gösterir. Burada dişilik ilkesi olan (2), erkeklik ilkesi olan (3), mutlak (1) ile birleştiği için soyların devamını da gösterir. Yedi sayısı kritik sayıları temsil eder. Örneğin, yedi günlük, yedi aylık ya da yedi yıllık dönemlerin varlıkların gelişiminde baskın rolleri vardır. Sekiz sayısı akıl, ahlak ve erdemin temsilcisidir. Dokuz sayısı mutlak Bir ayrı tutulacak olursa ilk tek sayı Üç'ün karesidir. O da Dört sayısı gibi adaleti temsil eder. On sayısı, yetkin bir sayıdır. Her şey ondan çıkar. Yaşamın ilkesi ve yol göstericisidir. Göksel ve tanrısal olduğu kadar insanidir. Eğer "on"lu olmasaydı her şey belirsizlik içinde ve karanlıkta kalırdı. Bütün sayıların temelidir. On sayısının içinde ilk olarak eşit sayıda tekler ve çiftler bir araya gelmiştir (1, 3, 5, 7, 9 ve 2, 4, 6, 8, 10). Sayıların Kullanım Adları "Onlardan bazıları da bunların düzenli bir sırada sıralanan on temel ilkesi olduğunu söylerler: İstemli-İstemsiz Tek-Çift Bir-Çok Sağ-Sol Erkek-Dişi Duran-Hareket eden Doğru-Eğri Aydınlık-Karanlık İyi-Kötü Kare-Dikdörtgen" Astronomi Pisagorcuların bilim alanında en büyük başarıları astronomidedir. İlk defa olarak yeri, evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşler ve yerin, evrenin ortasındaki görünmeyen merkezi ateşin etrafında dolandığını söylemişlerdir. Merkezi ateşin etrafında batıdan doğuya olmak üzere on tane gök cismi Sphairoslara (= saydam kürelere) takılmış olarak dönmektedir: Yer, karşıyer (bunu da göremeyiz), güneş, ay, o zaman bilinen beş gezegen ile duran yıldızlar gökü. Güneş tutulması, ay, yer ile güneşin arasına girince; ay tutulması da yerin ya da, karşı yerin gölgesi ay üzerine düşünce olur. Bütün hızla giden şeyler bir ses çıkarırlar, dolayısıyla yıldızlar da bir ses çıkarırlar; bu sesin yüksekliği, yıldızın merkezinin ateşe olan uzaklığıyla orantılıdır. Böylece, göklerin de bir musikisi vardır, ama bunu sıradan ölümlüler işitemezler. Tetraktys Pisagorcuların simgesi Tetraktystir. Bir sayının geometrideki karşılığı noktadır. İki nokta yan yana getirildiğinde ise bir doğru ya da çizgi elde edilir. Bu da İki sayısının karşılığıdır ve artık elimizde uzunluğu olan bir şekil vardır. Üç sayısı ise üçgene karşı gelir ve düzlemi temsil eder. Dört sayısı dört yüzlü bir şeklin karşılığı olup artık, ortaya bir nesne çıkmıştır. Pisagor Teoremi Bir dik açılı üçgende dik kenarların her birinin uzunluklarının karelerinin toplamları, dik açının karşısındaki kenar olan hipotenüsün uzunluğunun karesine eşittir. Bu teoremin matematiksel formülle gösterimi şöyledir: c2 = a2+ b2 Pisagor'dan etkilenenler Platon Platon'a olan etkisi R. M. Hare'ye göre üç konudadır: Platon okulu, Pisagor'un Kroton'da kurduğu okullarla benzerlik göstermektedir. Platon muhtemelen matematiğin felsefi düşünmeye güvenli bir temel olduğu düşüncesini Pisagor'dan almıştır. Platon ve Pisagor ruha giden gizemli bir yol ve onun maddesel dünyadaki yeri düşüncesini paylaşmışlardır. Bu her ikisinin de Orfeusçuluktan etkilendiğini gösterir. Platon'un üçüncü kuşak Pisagorcular'dan geometriye birçok katkısı olan ve Öklid'in Ögeler adlı eserinde aksettirdiği Arhitas'tan etkilendiği açıktır. Roma Antik Roma efsanelerinde ikinci kral Numma Pompilius'un Pisagor'un öğrencilerinden biri olduğu söylenir. Ezoterik gruplar Pisagor matematik çalışmalarına adanmış Pisagor kardeşliği adında gizli bir topluluk kurmuştur. Bu sonradan birçok ezoterik grubu etkilemiştir. Toplum hakkında görüşleri Pisagor toplumu bir vücuda benzetir. Bu konuda insan yapısının 3 ana parça olduğunu belirtir: Akıl (bilgelik), ruh (cesaret) ve maddi ihtiyaçlardır. Toplum da böyledir; akıllı kişiler toplumu idare etmeli, cesaretli kişiler asker olmalı, toplumun maddi ihtiyaçlarını ise üretim yapan halk karşılamalıydı. Pisagor'a göre toplumda adaletin gerçekleşmesi için, bu sınıfların kendi arasında değil kendi içinde eşitliği olmalıdır. Yani yöneticiler kendi arasında, askerler kendi arasında, halk da kendi arasında eşittir. Bu hiyerarşik eşitsizlik anlayışı, reenkarnasyon inancında kendisine dayanak bulur. Pisagor'a göre, ruhlar bu dünyada iyi eylemlerde bulunup erdemli olmak için çabalarlarsa sonraki hayatlarında bir üst sınıfa uygun karakterli ve yetenekli bir şekilde doğacaklardır. Eğer kötü eylemlerde bulundularsa, daha aşağı bir sınıfa uygun olarak, hatta bitki ve hayvanlar aleminde doğacaklardır.  Maddî isteklerin ve dünya malının kölesi gibi olan halk, erdemsizdir ve bu yüzden ruh bakımından aşağı düzeydedir. Şan ve şeref peşindeki asker sınıfı ve aklıyla hareket eden yönetici sınıfı ise daha üstündür. Pisagor bu yüzden insanlara aşırılıktan kaçınıp ölçülü olmayı öğütler. Ruh göçü öğretisi Herodot'un bizlere aktardığına göre; ruh göçü öğretisini, Pythagoras Mısır' dan alıp, Yunan dünyasına ithal etmemiştir. Çünkü Mısır' da ruhun ölümden sonra varlığını sürdürdüğü fikri mevcut olmakla birlikte, onun bedenden bedene dolaştığı fikri mevcut değildir. Bu öğretiye göre; ruh ölümsüzdür, insanın bu dünyada işlemiş olduğu kötülüklerin veya yapmış oldukları iyiliklerin sonucu olarak insanın ölümünden sonra değerce daha aşağı veya daha yukarı varlıkların bedenlerine göç eder. Böylece o sürekli bir yeniden doğuşlar çarkı na tabi olur. Ancak insanın çok dürüst, çok erdemli bir hayat sürmesi sonucunda bu doğuş çarkından kurtulması, saf hale gelmesi, ana vatanına, yani tanrısal alana dönmesi mümkün olur. Bir anlatıya göre; "Bir gün sopayla dövülen bir eniğin yanından geçerken ona acımış ve şöyle demiş: Dur, vurma! Çünkü o sevdiğim bir adamın ruhu, bağırışını duyunca onu tanıdım." Diğer başarıları Pisagor'un en büyük başarısı müziğin 1, 2, 3, 4 sayılarının orantılı aralıklarına dayandığını keşfetmesidir. Pisagor evrenin bu sayıların toplamı olan 10 sayısına (1 + 2 + 3 + 4 = 10) dayandığını söylemiştir. Onun ardından Hippasos, irrasyonel sayıları keşfetmiştir fakat Pisagor için bu düşünülemez bir şeydi ve bu konu yüzünden Hippasos'un öldürüldüğü söylenir. Ayrıca kare sayıları keşfetmişlerdir. Örneğin 9 bir kare sayıdır: 3*3=9, yine 4 bir kare sayıdır: 2*2=4 Dünyanın yuvarlak olduğunu, her gezegenin bir ekseni olduğunu ve gezegenlerin bir merkezi noktada döndüklerini söyleyen ilk kişilerden biriydi. Bu noktayı önce dünya olarak belirlese de sonradan bu düşünceden vazgeçip gezegenlerin merkezi bir ateş etrafında döndüğünü söylemiştir. Ama bu ateşi asla Güneş olarak tanımlamamıştır. Ayrıca Ay'ın başka bir gezegen olduğuna inanmış ve ona Karşı-Dünya demiştir. Eserleri Bildiğimiz kadarıyla Pisagor, öğretilerini sözle yaymıştır. Onunla ve öğretileriyle ilgili bilgileri, öğrencilerinin yazılarından alıyoruz. Fakat Diogenes Laertios'un eserinde belirttiği üzere, Pisagor'un da eserleri vardır: "Bazıları Pythagoras'ın bir tane dahi yazılı eser bırakmadığını söylerler, ama bu doğru değildir. Doğa düşünürü Herakleitos neredeyse avaz avaz bağırarak şöyle diyor: "Mnesarkhos oğlu Pythagoras araştırma çalışmalarında bütün insanları aşmıştır ve bu yazılarından seçme yaparak, büyük bilgi ve kurnazlığa dayalı kendi bilgeliğini oluşturmuştur." Böyle söylüyor, çünkü Pythagoras Doğa adlı eserine şu sözle başlıyor: "Soluduğum hava adına, içtiğim su adına, bu eserimle ilgili herhangi bir yergiye katlanamayacağım." Pisagor ezoterizmi Ezoterizm'de Pisagor büyük inisiyelerden biri olarak kabul edilir. Delphoi’te, Mısır’ın Teb ve Memfis kentlerinde ve Babil’de bulunmuş olan Pisagor, inisiyatik eğitim aldıktan ve uzun gezilerinden sonra, Taranto Körfezi’nin uç noktasındaki bir Dor site-devlet’i olan Croton’da (Crotona) bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurmuştur. İnisiyatik niteliğinin yanı sıra bilimler akademisi niteliği taşıyan bu enstitüde dinler ve manevi bilimlerin yanı sıra maddi bilimler (fizik, matematik, siyaset bilimi vs.) de öğretilmekteydi. Pisagor bu bilimlere “insan bilgisinin tümünü kuşatan” anlamında “matemata”lar adını vermişti ki, bilindiği gibi, matematik sözcüğü bu terimden doğmuştur. Pisagor’a göre, tüm felsefe ve dinlerde hakikatin (verite) dağınık ışınları yer almaktaysa da, bu ışınların merkezi ezoterik doktrindi. Ayrıca hakikate ulaşmada öncelikle “sezgi” gerekliydi, gözlem ve muhakeme yeterli değildi. Pisagor’un rejim modeli Pisagor Croton’da inisiyatik eğitim yoluyla, “yönetici sınıfın ‘liyakate göre atama’yla seçilen bilgelerden (inisiyelerden) oluştuğu yönetim modelini uygulamayı amaçlıyordu. Platon’un sonradan “Devlet” adlı eserinde söz edeceği bu yönetim rejimini, kimilerine göre, dünyada (ya da 6.000 yıl içinde) pratiğe geçirebilmiş tek kişi Pisagor olmuştur. Bu yönetim rejimi şöyle açıklanır: Yöneticiler yurttaşların oylarıyla değil, atama yoluyla seçilmelidir. Yöneticiler hiyerarşisine alınacak kişiler liyakatleri esas alınarak yöneticilerce belirlenmelidir. Yöneticiliğe uzanan yolda fırsat eşitliğinin sağlanması için kız ve erkek tüm çocuklar devlet tarafından yetiştirilip eğitilmelidir. Bu eğitimde belirli aşamalarda sınavlar yapılmalı ve sınavlarda başarılı olamayanlar ekonomik çalışma alanlarına kaydırılmalı, başarılılara ise ezoterik doktrin dersleri verilmeye başlanmalıdır. Ezoterik öğrenimde kuramsal ilkeleri öğrendiklerini kanıtlayanlar, uygulama deneyiminden oluşan bir eğitimden geçirilmeliler. Bu eğitimden de geçenler arasından, kitaplardan öğrendiklerini gerçek dünyaya ve hayata uygulayabilecek ve başlıca ilgilerinin kamu refahı olduğunu gösterebilmiş olanlar, “yöneticiler vasî sınıfı”na seçilebilirler. Bu sınıfa üye olmanın çekici gelmemesi için, bu sınıf üyelerinin toprakları, özel evleri, altınları olmamalı, yalnızca, fazla olmayan, sabit bir maaşları olmalıdır. Ayrıca bu kimselerin çeşitli sakıncaları olabileceğinden, evlilik yapmamaları gerekir. Enstitü’nün gelişimi ve dağıtılması Zamanla enstitü’nün gitgide güç kazanması Pisagorcular’a Croton site-devlet’in yönetimini ellerine almalarını sağlamıştı. Pisagor buraya gelmeden önce aristokratlardan (zengin yurttaşlardan) oluşan 1000’ler meclisince (senatosunca) yönetilen Croton, artık 300 inisiyeden oluşan bir konsey tarafından yönetiliyordu. Pisagor’cu yapılaşma, giderek Güney İtalya'nın diğer kentlerine ve Akdeniz’deki bazı adalara da sıçramaya başladı. Fakat çıkarları zedelenenler ve inisiyasyona alınmayanlar bir süre sonra karşılık vermekte gecikmediler. Bundan sonra gelişen olaylar hakkında kaynaklar farklı bilgiler vermektedir. Kimilerine göre Pisagor dahil en üst düzeyli inisiyelerin hemen hemen hepsi öldürülmüş, kimilerine göre de, Pisagor kaçmayı başarmış ve Metapontium kentinde yüz yaşına yaklaşırken eceliyle ölmüştür. Pisagor’un bilim ve sanata katkıları Matematik ve astronomiye katkıları olmuştur. Ürettiği bağıntıya Pisagor bağıntısı adını vermiştir. Müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini ortaya koymuş ve diatonik skalayı keşfetmiştir. Günümüzde bazı bilim adamlarının çok sıcak baktığı “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” önermesini ortaya atmıştır. Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur. Bir iddiaya göre, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve ikili bir hareket içinde olduğunu biliyordu ve bunları yalnızca inisiyelerine açıklamıştı ki, bu açıklamaları, ezoterik doktrin yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak bu bilgilerin kabulünde rol oynamıştır. (3, 4, 5) ve (5, 12, 13) özel üçgenlerini bulmuştur Çarpım tablosunu ilk olarak o kullandı. İçine konulan içeceği adaletli dağıtılmasını sağlayan bir tür kupayı okulunda kullandı (Pisagor'un Adalet Kupası). Ayrıca bakınız Pisagor Önermesi Pisagorculuk Pisagor inisiyasyonu Pisagor'un Adalet Kupası Kaynakça Plutarch, Kehanetin Hükmünü Kaybetmesi 22 S. 422 b = V. S. c. 16 Simplicius, Aristoteles'in Fizik 23, 33'üne = V. S. 18 n 7 Aetius V 30, 1 = Alkaion fr. 4 Proklos, Platon'un Timaios I S. 176, 27'sine, Diehl <44 A 9'da> Lukianos, Dans Sırasında Sürçme Üstüne 5 = 44 A 11 Pisagorcular Bu yemin şöyle: "Durmadan fışkıran doğanın ve kökünün kaynağını içeren dörtlük'ü soyumuza devretmiş olan onun <yani, Pisagor'un> adına hayır" Tetraktys fr. 1 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, s.29 Derman Bayladı, Pythagoras Bir Gizem Peygamberi, s.79 Aristot., Metaph., A 5 986a 22. Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, s.30 Laertios, Diogenes, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, s.393 Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi Kitabı, s.142, s.147, s.148, s.149 Notlar Kaynakça Bibliyografya Dış bağlantılar MÖ 570 doğumlular MÖ 495 yılında ölenler MÖ 6. yüzyılda Yunanlar MÖ 6. yüzyıl filozofları Antik Yunan matematikçiler Din kurucuları Pisagorcular Vejetaryenler Nümeroloji Müzik felsefesi Geometriciler
### Human: Pisagor teoremi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Pisagor teoremi () veya Pisagor bağıntısı, Öklid geometrisinde üçgenin kenarları arasındaki temel ilişkiyi kuran ilk teoremlerden biridir. Teoreme gerçek hayattan örnek olarak telli çalgıları gösterilebilir; 'telin uzunluğu arttıkça titreşim artar' prensibine dayanır. Pisagor'un denklemi olarak da isimlendirilen bu teorem, a, b ve c kenarlarının arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklar: burada c hipotenüsün uzunluğunu, a ve b üçgenin diğer iki tarafının uzunluklarını temsil eder. Tarihî anlamda çok tartışılan teorem, adını eski Yunan filozof ve matematikçi Pythagoras'dan ‪(Πυθαγόρας, MÖ 570 – MÖ 495) almıştır. Bu teorem, birçok matematiksel teoremin ispatlanmasını sağlamıştır. Binlerce yıl öncesine dayanan geometrik ispatlar ve cebirsel ispatlar da dahil olmak üzere bu, çok çeşitlidir. Bu teorem, yüksek boyutlu uzaylardan, Öklid olmayan uzaylara, doğru üçgen olmayan nesnelere ve aslında hiç üçgen olmayan nesnelere, n boyutlu katılara çeşitli şekillerle entegre edilip genelleştirilebilir. Pisagor teoremi, matematiksel soyutlamanın, mistik ya da entelektüel gücün sembolü olarak matematiğin ilgisini çekmiştir; edebiyat, sinema, müzikal, şarkı ve çizgi filmlerde de popüler olmuştur. Yeniden düzenleme ispatı Şekilde gösterilen iki büyük karenin her biri dört özdeş üçgen içerir ve iki büyük kare arasındaki tek fark, üçgenlerin farklı şekilde konumlandırılmasıdır. Bu nedenle, iki büyük karenin her birinin içindeki beyaz boşluk eşit alana sahip olmalıdır. Beyaz boşluğun alanını eşitlemek Pisagor teoremini verir, Q.E.D. Heath, Öklid'in Elementler'i'ndeki Önerme I.47 üzerine yaptığı yorumda bu kanıtı verir ve Bretschneider ve Hankel'in, Pisagor'un bu ispatı biliyor olabileceğine dair önerilerinden bahseder. Heath, Pisagor teoreminin ispatı için farklı bir öneriyi destekliyordu, ancak tartışmasının başlangıcından itibaren şunu kabul ediyor: "Pisagor'dan sonraki ilk beş yüzyıla ait olan Yunan edebiyatı, bu veya buna benzer herhangi büyük bir keşfi belirten hiçbir ifade içermiyor." Son araştırmalar Pisagor'un, matematiğin babası olma rolünde yüksek olasılık gösterdi ancak bu konudaki tartışmalar devam ediyor. Teoremin diğer biçimleri Eğer c hipotenüs uzunluğunu, a ve b diğer iki tarafın uzunluğunu gösteriyorsa Pisagor teoremi, cebirsel olarak şöyle ifade edilir: Hem a hem de bnin uzunlukları biliniyorsa, c şu şekilde hesaplanır: Hipotenüs cnin ve en az bir tarafın (a veya b) uzunluğu biliniyorsa, diğer tarafın uzunluğu şu şekilde hesaplanır: veya Pisagor denklemi, dik üçgenin kenarlarını basit bir şekilde ilişkilendirir. Böylece herhangi bir iki tarafın uzunluğu biliniyorsa üçüncü tarafın uzunluğu bulunabilir. Teoremin başka bir sonucu, herhangi bir dik üçgende hipotenüsün diğer taraflardan herhangi birinden daha büyük, ancak toplamlarından daha az olmasıdır. Bu teoremin genelleştirilmesi, diğer iki tarafın uzunlukları ve aralarındaki açı göz önüne alındığında, herhangi bir üçgenin herhangi bir tarafının uzunluğunun hesaplanmasını sağlayan kosinüs yasasıdır. Diğer taraflar arasındaki açı dikaçı ise, kosinüs yasası Pisagor denklemine indirgenir. Matematikte Pisagor teoremi, Öklid geometrisinde bir dik üçgenin 3 kenarı için bir bağıntıdır. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem sonradan MÖ 6. yüzyılda Yunan filozof ve matematikçi Pisagor'a atfen isimlendirilmiş ise de, Hindu, Yunan, Çinli ve Babilli matematikçiler teoremin unsurlarını, o yaşamadan önce bilmekteydiler. Pisagor teoreminin bilinen ilk ispatı Öklid'in Elementler eserinde bulunabilir. Teoremin diğer ispatları Bu teoremin, diğer birçok teoremden daha fazla ispatı olabilir (ikinci dereceden karşılıklılık yasası, bu ayrım için başka bir rakiptir); sadece The Pythagorean Proposition kitabı 370 ispat içeriyor. Üçgende benzerliği kullanarak ispat Bu ispat, benzer iki üçgenin kenar oranlarına, yani benzer üçgenlere karşılık gelen herhangi iki kenarın birbirine oranına, üçgenlerin boyutuna bakılmaksızın aynı olmasına dayanmaktadır. ABC, şekilde gösterildiği gibi Cye uzanan dik açılı bir dik üçgeni temsil etsin. Yüksekliği, C noktasından olsun ve H ile, AB doğrusu üzerinde kesişsin. H, hipotenüs cnin uzunluğunu d ve eye bölsün. Yeni ACH üçgeni, ABC üçgeni ile benzer olsun, çünkü her ikisi de bir dik açıya sahip (yükseklik tanımına göre) ve açıyı Ada paylaşsınlar (bu, üçüncü açı θnın her iki üçgende de aynı olacağı anlamına gelir). Üçgenlerin benzerliğinin ispatı, üçgen varsayımını gerektirir: "Bir üçgendeki açıların toplamı iki dik açıya eşit ve paralel postülata eşdeğerdir" varsayımla eşdeğerdir. Üçgenlerin benzerliği, karşılık gelen tarafların oranlarının eşitliğine yol açar: İlk sonuç θ açısının kosinüslerine eşittir, ikinci sonuç ise sinüslerine eşittir. Bu iki eşitliğin toplanması, birkaç basitleştirmeden sonra, Pisagor teoremini şöyle ifade eder: Sayısal örnekler En yaygın olarak karşılaşılan örneklerden biri "3-4-5" üçgenidir. Bu, komşu kenarları sırasıyla 3 birim, 4 birim ve karşı kenarı 5 birim olan bir dik üçgeni temsil eder. Diğer örnekleri ise ... Notlar Teorem Öklid geometrisi teoremleri Yunan icatları Kanıt içeren maddeler Geometri tarihi
### Human: Şiir hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Şiir, sözcüklerin düz anlamlarına ek olmak üzere ya da bunların yerine başka anlamlar oluşturmak için dilin ses estetiği veya ses sembolizmi ve ölçü gibi estetik ve ritmik özelliklerini kullanan bir edebiyat türüdür. Müellif İsmail Durmuş İslam ansiklopedisinde “mübalağa sanatı”nın şiirin temel karakteristiği olduğu üzerinde durmaktadır. Şiir, Sümerlerin Gılgamış Destanı’na kadar uzanan köklü bir tarihe sahiptir. İlk şiirler Çincede olduğu gibi halk şarkılarından ya da Sanskritçe Vedalar, Zerdüştlük inancının Gataları ve Homeros’un "İlyada" ile "Odysseia"sı gibi destanların yeniden sözlü anlatım ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Şiirin tanımlanması için antik dönemdeki çalışmalar, Aristoteles’in Poetikasında olduğu gibi konuşmanın, retorik, drama, şarkı ve komedide kullanımına odaklanmıştır. Daha sonraki çalışmalar, yineleme, mısra biçimi ve kafiye gibi özelliklere yoğunlaşmış ve şiiri tartışmasız olarak bilgilendirici, düzyazı formlarından ayıran estetik olgusuna vurgu yapmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren şiir dile yön veren temel yaratıcı güç olarak daha fazla anılır olmuştur. Şiir, sözcüklere farklı yorumlar getirmek veya onlardan kaynaklanan duygusal tepkiler yaratmak için biçim ve bir araya getirmeleri kullanır. Asonans, aliterasyon, yansıma ve ritim gibi araçlar müzikal veya arpağ etkisi oluşturmak için bazen kullanılmaktadır. Şiir dilinin anlam belirsizliği, sembolizm, ironi ve diğer stilleri gibi araçları şiiri farklı yorumlamalara uygun hâle getirir. Benzer biçimde mecaz, benzetme ve mecaz-ı mürsel gibi konuşmanın öğeleri daha önce algılanmamış farklı imajlar arasında bir anlam katmanı içeren bir ilişki kurmaktadır. Kafiye ve ritim kurgusu içinde şiirin sözleri arasında da benzer yakınlıklar kurulabilir. Bazı şiir biçimleri, şairin yazdığı dilin özelliğine bir yanıt ve ait olduğu kültüre ve türe özgüdür. Dante, Goethe, Mickiewicz ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî tarafından yazılan şiirleri okumaya alışık okurlar şiirin her zaman kafiye ve ölçü ile yazıldığını düşünebilir, ne var ki, kimi kutsal metinlerde olduğu gibi ritim ve ses estetiği oluşturmayı amaçlayan şiir gelenekleri de vardır. Modern şiir ise şiir geleneğine eleştiri üzerine kuruludur. Bunu yaparken birçok unsurun yanı sıra ses estetiği ilkeleriyle oynayıp test etmekte, bazen bunu kafiye ve ritimde de yapmaktadır. Günümüzün küreselleşen dünyasında şairler artan oranda farklı kültür ve dillerden biçimleri, tarzları ve teknikleri şiire uyarlamaktadır. Tanımı Türkçede karşılık olarak koşuk, yır, özün gibi sözcükler önerilmişse de hiçbiri yaygınlık kazanamamıştır. Günümüzde koşuk, nazım karşılığı olarak kullanılmakta ise de nazım ve şiiri birbirine karıştırmamak gerekir. Birincisi yalnızca bir anlatım yoludur. Geçmişte şiirin uyak, ölçü, nazım biçimleri gibi biçimsel özelliklerden ayrı düşünülmemesi sebebiyle şiirle nazım eş anlamlı sayılmışsa da günümüzde bu düşünce aşılmış ve edebiyatın şiirle birlikte başladığı düşüncesinde fikir birliği oluşmuştur. Yahya Kemal Beyatlı şiiri "Bildiğimiz musikiden farklı bir musiki" olarak tanımlarken, Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre şiir "Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı"dır. Ahmet Haşim şiiri "Söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan" olarak tanımlar. Necip Fazıl Kısakürek ise şiir için "Mutlak hakikati arama işidir" der. Şiir türleri Pastoral şiir Mesnevi şiir Dramatik şiir Didaktik şiir Lirik şiir Epik şiir Somut şiir Deneysel şiir Senfonik şiir Satirik şiir Modern şiir Serbest nazım ve toplumcu şiir Şiirin şekil unsurları Nazım birimi Nazım şekli Şiirde ölçü Uyaklanış Uyak çeşitleri Kaynakça Estetik Şiir türleri Edebiyat
### Human: Uygur Kağanlığı hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Uygur Kağanlığı (Eski Türkçe: 𐱃𐰆𐰴𐰕:𐰆𐰍𐰕:𐰉𐰆𐰑𐰣, Toquz Oγuz budun, Tang dönemi isimleri, modern Hanyu Pinyin ile: Geleneksel Çince: 回鶻 ; Basitleştirilmiş Çince: 回鹘 ; Pinyin: huíhú veya Geleneksel Çince: 回紇 ; Basitleştirilmiş Çince: 回纥 ; pinyin: huíhé), 8.ve 9. yüzyılların ortaları arasında yaklaşık bir yüzyıl boyunca var olan bir Türk imparatorluğuydu. Çinliler tarafından Jiu Xing (Dokuz klan), dokuz Oğuz veya Dokuz Tuğluk olarak adlandırılan bir kabile konfederasyonuydu. Etimoloji Çin kaynaklarında Huei-ho, Wei-ho, Huei-hu, Wei-qu-er vb. şekilde görülen Uygur adının anlamı 974'te yazılan Chiu Wu-tai-shihde şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının uy (takip etmek)+gur (Salgur gibi) tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün oy (oymak, baskı yapmak) + gur ve kuvvetli bir olasılıkla uy (akraba, müttefik)+ gur şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar. Uygur adıyla ilgili bir diğer mesele ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlar'dan ayrı bir budun (boylar birliği, ulus) olan dokuz Oğuzlar, Göktürk siyasi otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp kendiliğinden Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi. Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden Türklerin dokuz kabilesi, Göktürkler'den ise "dokuz kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi; nitelik yönünden benzerliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına -başka bir deyişle- dokuz adet Oğuz boyuna, dokuz oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanılagelmiştir. Tarihçe Yükseliş dönemi 657'de Batı Türk kağanlığı Tang hanedanı tarafından yenildi ve ardından Uygurlar Tang hanedanlığına sığındı. Bundan önce Uygurlar, 627'de Tibet İmparatorluğu'na ve Türklere karşı savaştıklarında Tang ile ittifak kurma eğilimi göstermişlerdi. 742'de Uygurlar, Karluklar ve Basmiller İkinci Türk Kağanlığı'na isyan ettiler. 744'te Basmiller, başkent Ötüken'i ele geçirdi ve hüküm süren Özmiş Kağan'ı öldürdü. Aynı yıl içinde Basmillere karşı bir Uygur-Karluk ittifakı kuruldu ve onları yendiler. Uygur kağan'ın kişisel adı Qulluğ Boyla'ydı (Çince:骨力裴羅). Tüm kabilelerin en yüksek hükümdarı olduğunu iddia ederek Kutlug Bilge Kül Kağan (Şanlı, bilge, kudretli kağan)unvanını aldı. Başkentini Ordu-Balık'ta kurdu. Çin kaynaklarına göre, Uygur İmparatorluğu toprakları "doğu ucunda, Şivey topraklarını, batıda Altay Dağları'nı, güneyde Gobi Çölü'nü kontrol altına aldı, böylece eski Hiung-nu'nun tüm topraklarını kaplamış oldu". 745'te Uygurlar Göktürklerin son kağanı Kulun Beg'i (白眉可汗 鶻隴匐) öldürdüler ve başını Tang'a gönderdiler.Altın Çağ747'de Kutluk Bilge Kül Kağan öldü ve yerine en küçük oğlu Bayan Çor Kağan geçti. Tang ile bir dizi ticaret karakolu inşa ettikten sonra, Kağan sermayeyi Ordu-Balık ve Bay Balık'i inşa etmek için kullandı. Yeni kağan daha sonra tüm bozkır halklarını bayrağı altına almak için bir dizi sefer başlattı. Bu süre zarfında imparatorluk hızla genişleyerek Sekiz Oğuzları, Kırgızları, Karlukları, Türgeşleri, Dokuz Tatarları, Çikleri ve Basmilleri Uygur egemenliğine soktu. 755'te An Luşan, Tang hanedanına karşı bir isyan başlattı ve Tang İmparatoru Suzong, 756'da Bayançur Han'dan yardım istedi. Kağan bunu kabul etti ve en büyük oğluna Tang imparatoruna askerlik hizmeti vermesini emretti. Yaklaşık 4.000 Uygur atlısı, 757'de Çang'an ve Luoyang'ı geri almak için Tang ordularına yardım etti. Luoyang'daki savaştan sonra Uygurlar şehri üç gün boyunca yağmaladılar ve ancak büyük miktarda ipek çıkarıldıktan sonra durdular. Yardımları için 20.000 rulo ipek gönderdiler ve onlara onursal unvanlar verdiler. Buna ek olarak, at ticareti her at için 40 rulo ipeğe sabitlendi ve Uygurlara Çin'de kalırken "misafir" statüsü verildi. Hanedanlar karşılıklı evlilikler yaptılar. Uygur prensesi bir Tang prensiyle evliyken Bayançur Han ise Prenses Ninguo ile evlendi. 758'de Uygurlar yönlerini Kuzey Yenisey Kırgızlarına çevirdiler. Bayançur Han, bir Kırgız ordusunu katletmeden ve Kağanlarını idam etmeden önce ticaret karakollarından birkaçını yok etti. 759'da Uygurlar, isyancıları bastırmak için Tang'a yardım etmeye çalıştı ancak başarısız oldu. Bayançur Han öldü ve yerine oğlu Tengri Bögü Kağan geçti. 762'de Tengri Bögü, Tang'ı 4.000 askerle işgal etmeyi planladı, ancak müzakerelerden sonra taraf değiştirdi ve Luoyang'daki isyancıları yenmelerine yardımcı oldu. Savaştan sonra Uygurlar şehri yağmaladılar. Halk korunmak için Budist tapınaklarına kaçtığında Uygurlar onları yakıp yıktı ve 10.000'den fazla kişiyi öldürdü. Yardımları için Tang, gitmeleri için 100.000 parça ipek ödemek zorunda kaldı. Sefer sırasında kağan, onu Maniheizmle tanıştıran rahiplerle karşılaştı. O zamandan beri Uygur Kağanlığı'nın resmi dini Maniheizm oldu. Parçalanma Dönemi 779'da Bögü Kağan, Soğd saraylarının tavsiyelerine dayanarak Tang hanedanlığı'nı işgal etmeyi planladı. Ancak Tengri Bögü'nün amcası Tun Baga Tarkan bu plana karşı çıkarak onu ve "Kağan'ın ailesi ve Soğdlar arasından yaklaşık iki bin kişiyi öldürdü." Tun Baga Tarkan, Alp Kutlu Bilge ("Muzaffer, şanlı, bilge") unvanıyla tahta çıktı ve kağanlığın birliğini güvence altına almak için tasarladığı yeni bir dizi yasa uyguladı. Saltanatı sırasında Maniheizm bastırıldı, ancak halefleri onu resmi din olarak ilan etti. 780'de Çang'an'dan haraç alarak ayrılırken bir grup Uygur ve Soğd öldürüldü. Tun tazminat olarak 1.800.000 ip talep etti ve Tang bu tutarı altın ve ipek olarak ödemeyi kabul etti. Kültür ve medeniyet Türk boyları arasında tarım toplumunun ilk örnekleri bu dönemde görülür. Tarım yapabilmek için şehirler kurulmuştur. Göçer hayatın izin vermediği kültür birikimi sağlanmıştır. Günümüz Türk devletlerine varan birçok özellik ilk olarak Uygurlarda görülür. İbn Fadlan Dönemin seyyahlarında Uygur kültürünün zenginliğinden bahsedilmiş, birçok dinin bir arada yaşaması betimlenmiştir. Türklerin ata dini olan tengricilik ile budizm, maniheizm, nesturi hristiyanlık bir arada ve problemsiz şekilde yaşamaktaydı. Devlet özellikleri açısından Çinlilerce ilginç bulunup, incelemek için elçiler yollanıyordu. Budizme geçiş de Çinli elçiler vasıtasıyla olmuş, Uygurlar diğer kültürler altında ezilmemek için dünyada pek kabul görmeyen maniheizmi tercih etmiştir. Mani dini yine Bögü Kağan zamanında resmî din hâline gelmiştir. Sonunda budist yoğunluklu, diğer dinlerin de rahat yaşandığı bir devlet ortaya çıkmıştır. İlk hukuk, sivil örgütlenme, vergi, spor, müzik terimler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bozkır hayatının anarşik yapısına karşılık Uygurlarda hoşgörü ve refah içinde yaşanıyordu. Bu özellikler o dönemden kalan binlerce hukuk, sivil ve devlet yazmalarında görülebilir. İlerleyen dönemlerde Kansu'da yaşayan Uygurlar Buda dinine geçtiler. Uygurlar ilk zamanlar Göktürk alfabesini kullanmış daha sonra ise Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Moğol devlet teşkilatında görev alan Uygur asıllı insanların etkisiyle Uygur harfleri Moğal ve Mançurların da yazısı hâline geldi. Uygur yazısı Fatih Sultan Mehmed zamanında da İstanbul'daki sarayda öğretilmiştir. Fatih'in "Otluk Beli Fetihnamesi" Uygur harfleriyle ve Doğu Türkçesiyle yazılmıştır. Uygurlara ait matbaa ve kâğıt tezgâhlarının olduğu da bilinmektedir. Kağanlar Kutluk Bilge Kül Kağan (Gulipeilo, Guli-pei-lo veya Ku-tu-lu Pi-Chia Chüeh Ko-han) (744-747), Tang Hanedanı tarafından kendisine gä Kül Qağan) (747-759) Gulipeilo'nun birinci oğlu Moyunçor Kağan, Tengri Kağan (Tängri Qağan) (759-779) Gulipeilo'nun ikinci oğlu Bögü Kağan, Tengri Kağan 762 yılında Mani (یین مانی Āyin e Māni; 摩尼教, Móní Jiào) dinine dönmüş, daha sonra yeğeni Tun Bağa Tarkan tarafından öldürülmüştür. Alp Kutluk Bilge Kağan (Alp Qutluğ Bilgä Qağan) (Tun Bağa Tarkan) (779-789), 788 yılından sonra Çinliler Uygurlara Huihe (回紇 huíhé) yerine Huigu (回鶻 huígu) ismini vermişlerdir, Külüg Bilge Kağan (Külüg Bilgä Qağan) (789-790) Alp Qutluğun birinci oğlu, Kutluk Bilge Kağan (Qutluğ— Bilgä Qağan) (790-795) Alp Kutluk'un ikinci oğlu, yaşı küçük olduğundan ülkeyi general Kutluk yönetmiştir. Ay Tengride Ülük Bulmış Alp Kutluk Bilge Kağan (Ay Tängridä Ülüg Bulmıš Alp Qutluğ Uluğ Bilgä Qağan) (795-805), Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Külüg Bilgä Qağan) (805-808), Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan (Ay Tängri-dä Qut Bulmıš Alp Bilgä Qağan) (808-821), Gün Tengride Ülük Bulmış Alp Küçlük Bilge Kağan (Kün Tängridä Ülüg Bulmıš Alp Küčlüg Bilgä Qağan) (821-824), Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Alp Bilgä Qağan) (Kasar Tegin) (824-832), Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Alp Külüg Bilgä Qağan) (832-839) yardımcısı Kürebir'in batı'dan gelen Şato üç Türk boyları ile işbirliği yaptığını duyunca intihar etmiştir, ayrıca 839 yılında çok sert kış olmuş hemen hemen tüm hayvan sürüleri yok olmuş, Uygurların yaşam koşulları çok zorlaşmıştır. Wuzong (Luji Qasar) + General Külüg Bağa'' (839-840). Uygurların aile yapısı Kaynakça Orta Asya tarihindeki eski devletler Asya'daki eski monarşiler Eski imparatorluklar Tarihteki Türk devletleri Türk hanedanları Asya'daki Türk halkları Kağanlıklar 9. yüzyılda varlığı sona eren bölgeler ve ülkeler
### Human: Van Gölü hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Van Gölü, Van ve Bitlis illeri sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü'nün yüzölçümü 3.713 km2'dir. Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH'sı ise 9.8 dir. Bu yüzden Van Gölü yüksek rakıma ve sert kışlara rağmen donmaz. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir. Yeni yapılan çalışmalar ile gölün yaşının 600.000 yıl olduğu belirlenmiştir. Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir ve 1990 yılında Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişlerdir. Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür ayrıca Türkiye'de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve iki tür balık yaşamaktadır. Bunlar; inci kefalı (Chalcalburnus tarichi) ve 2018 yılında İl Jandarma Komutanlığı Su Altı Timinin, Van Gölü'ndeki dalış eğitimi sırasında 13 metre yükseklikteki bir mikrobiyalitin içerisinde yaşadığını tespit ettiği, siyah benekli sarı bir balıktır. Bu yeni balık türü ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. 2015 yılında yapılan araştırmalara göre gölde piyasa değeri 7.5 milyar dolar olan 50 tonluk Uranyum vardır. Göl etrafı karadan 430 km.'dir ve bunun 245 km si Bitlis ili sınırları içindedir. Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran'a bağlanan demir yolu 1970'lerde yapılmıştır. Oluşumu Van Gölü Doğu Toros ve Aladağların arasında kalan tektonik oluşumun batı kısmında bulunmaktadır. Gölün batısında ve kuzeybatısında birkaç sönmüş volkan vardır. Süphan Dağı ve Nemrut Dağı bu sönmüş volkanların birkaçıdır. Yaklaşık 200 bin yıl önce, Buzul Çağın ortalarında, Nemrut Dağından akan lavlar uzunluğu 60 km'yi aşan bir akım oluşturmuş. Bu akım Van Çukuru ile Muş Çukuru arasındaki su akımını engelleyince göl oluşmuştur. Günümüzdeki araştırmalarda Doğu Toros Dağlarının erozyona uğraması sonucu Van Gölü'ndeki suların Dicle’ye dökülüp, gölün küçüleceği ya da yok olacağı düşünülmektedir. Tarihçe Eski Yunan coğrafyacıları tarafından Thospitis Lacus ya da Arsissa Lacus olarak anılan Van Gölü'nün modern zamanlardaki ismi, sınırlarına dahil olduğu Van ilinden gelmektedir. Urartu Krallığının başkenti, Milattan önce 10. ve 8. yüzyıllar arasında, gölün doğu kıyılarında kurulmuştur. Van Gölü sahilleri boyunca ve pek çok adalarında Ermeni kilise ve manastır kalıntıları bulunabilir. En iyi korunanı onuncu yüzyıldaki Kutsal Haç Kilisesi'dir. Akdamar Adası'ında yer alır. Kral Gagik Artzruni tarafından 915 ve 921 yılları arasında inşa edilmiştir. Dış duvarlardaki rölyefler kutsal kitaba ait Âdem ve Havva, Jonah and the whale (Yunus ve Balina), Davud ve Goliath (Golyat) gibi hikâyeler sunar. Diğer önemli tarihsel anıt gölün doğu kıyısındaki Van Kalesidir. Modern Van şehri bu kalenin doğusunda yer alır. Yüzölçümü3.713 km2’dir. Denizden yüksekliği 1.646m derinliği ise 457m‘yi aşmaktadır. Gölün doğusunda Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları bulunmaktadır. Bu adalar turistlik özelliğe sahiptir. Sit alanı olarak ilan edilmiştir. Van Gölü Canavarı iddiaları Van Gölü Canavarı, Van Gölü'nde yaşadığı ileri sürülen efsanevi bir yaratıktır. 1993 yılına dek kaynaklarda adından hiç söz edilmeyen yaratığı, bugüne dek gördüğünü iddia eden çok sayıda kişi var. Ama yapılan araştırmalar göldeki ilk canavar vakasının 1889 yılında yaşandığını aktarıyor. Dönemin İstanbul'da yayın yapan Saadet gazetesinin, 28 Şaban 1306 (29 Nisan 1889) tarihli 1323 nolu nüshasında, canavarın Van Gölünde abdest almak isteyen bir kişiyi kapıp göle sürüklediği haberi yer alıyor. Varlığı gördüklerini söyleyen kişilerin belirttiklerine göre canavar 15 metre uzunluğunda, oldukça koyu bir renge sahip, sırtında sivri çıkıntıları olan, Plesiosaurus ya da Ichthyosaurus benzeri bir varlıktır. Zamanla bu varlığı gördüğünü iddia edenlerin sayısı artınca, olay basına da yansıdı ve bunun üzerine resmî kurumlar tarafından bölgeye bir bilimsel araştırma ekibi gönderildi. Ancak, yapılan araştırmalar sonucunda gölde olağan dışı herhangi bir varlığın olduğuna ilişkin hiçbir iz bulunamadı. Bölgenin Jeomorfolojisi ve Stratigrafik Yapısı Coğrafya Kapalı bir havza olan Van Havzası, eski Muş-Van çukurluğunun bir parçasıdır. Kuzey ve güneyinden faylarla sınırlanmış bir çöküntü alanı olan eski Muş-Van çukurluğu, Miosen sonlarında başlayıp Pleistosen’de devam eden volkanik faaliyet sonucunda meydana gelen Nemrut Volkanının oluşturduğu setle iki kısma ayrılmıştır (Gürbüz 1994:16, Avcı 2015:21-23). Nemrut Dağı’nın doğusunda kalan ve eskiden Fırat akarsu sistemine bağlı olan akarsuların dışa akışı kesilmiştir. Suların Nemrut Dağı’nın oluşturduğu setin arkasında birikmesiyle Van Gölü ve dolayısıyla Van Kapalı Havzası meydana gelmiştir (Saraçoğlu 1989: 435, Akt: Avcı 2015:21-23). Van Gölü Havzası; güneyden Bitlis Masifi’nin yüksek dağları (İhtiyar Şahap dağları) tarafından çevrelenir. Batıdan Nemrut ve Süphan volkan sistemlerinden kuzeyde yer alan Taşlıçay (Pani) Platosu’nun güney kesimlerine doğru ilerleyen hattın Yukarı Murat Havzası’nın güneyi ile sınırlayabileceğimiz Havza, kuzeyden Meydan Dağı, Bozdağ, Muratbaşı (Hüdavendigar) Dağları, Aladağ ve Tendürek dağlarıyla çevrelenir. Havza, doğuda Van Doğusu Dağları’nın batısında kalan alanları da içine alarak aslında Van Gölü’nün ekolojik ve iklimsel etkilerinin görüldüğü yerler olarak değerlendirilebilir. İnceleme alanı genelinde, Paleozoik’ten günümüze kadar olan zaman aralığını temsil eden metamorfik, mağmatik ve sedimanter kayaç gruplarına ait kayaçlar yüzeylenmektedir. Bu çalma kapsamında inceleme alanının jeolojik yapısı, inceleme alanının büyüklüğü ile yüzeylenen birimlerin yaşları ve kökenleri dikkate alınarak, jeolojik birimler sekiz birim altında incelenmiştir. İnceleme alanının temelinde, Paleozoik - Mezozoik yaşlı Bitlis Masifine ait gnays, Şist, kuvarsit ve mermerler yüzeylenmektedir. Bu birimleri; Üst Kratese yaşlı Ofiyolitik Kayaçlar, Üst Kratese - Paleosen ve Alt - Orta Eosen yaşlı Volkanik Kayaçlar, Eosen - Miyosen yaşlı kırıntılı ve karbonatlı kayaçlar, Pliyosen - Kuvaterner yaşlı volkanik kayaçlar ve Pliyosen - Kuvaterner yaşlı sedimanter örtü kayaçlar izlemektedir. Alüvyal Ovalar Van Gölü kıyısında yer alan alüvyal ovaların önemlileri, Ilıca (Zilan) Çayı ve kollarının taşıdığı malzeme ile oluşan Erciş ovası, Bendimahi Çayı boyunca uzanan Muradiye ovası, Değirmendere (Akköprü Çayı), Doni (Gölardı), Zemobat gibi küçük akarsu ve mevsimlik derelerin oluşturduğu nispeten büyük olan Van ovası, Adilcevaz’ın kuzey doğusunda bulunan Arın ovası ve araştırma sahamızın da bir kısmının içinde yer aldığı gölün güney doğu kısmında yer alan 45 km uzunluğunda, 7 km kadar genişliğinde ve 135 km2'lik bir alana sahip olan Gevaş-Gürpınar ovası yer almaktadır. Van Gölü Havzası Drenaj Alanı Van Gölü kapalı havzasının göl alanlar dâhil, yüzeysel drenaj alan 15495 km2’dir. Van Gölü’nün yüzey alan (serbest su yüzeyi) 3558 km2 ile 3626 km2 arasında değişmekte olup, ortalama gölalan ise 3580 km2 olarak hesaplanmıştır. Van Gölü su seviyesi ise 1646 metre ile 1650 metre arasında değişmekte olup, uzun yıllar ortalama su seviyesi ise 1648 metredir. İnceleme alanı Van ve Bitlis illeri idari sınırlar içinde yer almaktadır. Dünya’nın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü yer almaktadır. Van Gölü gölalan dâhil, kapalı havzanın yüzeysel drenaj alanı 15495 km2 olup, Van Gölü kapalı havzasının çevresi ise 1233 km olarak hesaplanmıştır. 16096 km2 genişliğindeki Havza’nın tabanına Van Gölü yerleşmiştir. % 2,6 tuzluluk oranıyla bir soda gölü olan Van Gölü 3626 km2 yüzey alanı, 607 km3 hacmi, 12470 km2 drenaj alanı ve maksimum 451 metre derinliği ile Türkiye’nin kara içerisindeki en büyük su kütlesidir. Su yüzeyinin denizden yüksekliği son yıllarda 1655 metreyi bulmuştur. Seviye değişiklikleri Van Gölü Kuvaterner devri boyunca süren iklim değişimlerinde fazlaca etkilenmiş bir kapalı havza gölüdür. Göle dökülen Engil Çayı'nın yaptığı deltalar farklı yüksekliklerde yer alır. Göl yüzeyinin daha yüksek olduğu iki dönemde oluşan deltalardan birisi 1695–1710 m, ikincisi 1670–1690 m seviyelerindedir. Engil Çayı'nın günümüzde oluşturduğu aktüel delta ağzı da yıllara göre değişimler göstermektedir. Engil Deltasının batı ucunda yer alan Dilkaya Höyüğü seviye değişimlerinden fazlaca etkilenmiştir. Gölün yükseldiği dönemlerde höyüğün yarısı yok olmuş, batı kısmı faleze dönmüştür. Yağışların göle ulaşması birkaç yıl alabilmektedir. Yüksek ve karasal iklime sahip havzada yağışlar kar şeklindedir. Karların erimesi, yer altına sızması ve bu yoldan göle ulaşması birkaç yıl gecikmektedir. Göl yüzeyinin en fazla yüksekliğe eriştiği 1996 yılı yağış az iken, en fazla yağış üç yıl önce 1993'te düşmüştür. Yani 1993'te düşen yağış göle ancak üç yıl sonra 1996'da ulaşmıştır. 1992-96 yılları arasında gölde afet boyutunda yükselme yaşanmıştır. Göl çevresindeki yollar, evler ve tarım alanları zarar görmüştür. Göl en düşük seviyeye 1963'te (1646,6 m), en yüksek seviyeye 1996'da (1650,55 m) ulaşmıştır. Maksimum ve minumum seviye farkı 3,36 m'dir. Resimler Ayrıca bakınız Oluşumlarına göre Türkiye'nin gölleri listesi Türkiye'deki göller Van Gölü Kapalı Havzası Kaynakça Dış bağlantılar Van Şehir Rehberi Van Valiliği Van Gölü Resimleri Van Gölü Kirlenmesin İmza Kampanyası Türkiye'deki Volkanik Set Gölleri Türkiye'deki göller
### Human: İlhan Usmanbaş hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: İlhan Usmanbaş (d. 23 Ekim 1921, İstanbul) Türk besteci, eğitimcidir. Hayatı İlhan Usmanbaş İstanbul'da doğdu, Ayvalık'ta büyüdü. On iki yaşında kendi kendine viyolonsel çalmaya başlayan Usmanbaş Ortaokulu Ayvalık'ta bitirdikten sonra 1936'da girdiği Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenciliği boyunca müzik çalışmalarını Sezai Asal'la yürüttü. 1941'de liseyi bitirince İstanbul Edebiyat Fakültesi ve Belediye Konservatuvarı'nda öğrenciliğe başlamıştır. Cemal Reşit Rey'in armoni ve Sezai Asal'ın viyolonsel derslerini izlemiş, ve 1942'de Ankara Devlet Konservatuvarı'nın Kompozisyon Bölümü'ne geçerek Hasan Ferit Alnar'la armoni, kontrpuan ve kompozisyon, Ahmet Adnan Saygun'la kompozisyon, David Zirkin'le viyolonsel, Ulvi Cemal Erkin'le piyano çalışmıştır. 1948'de Ankara Devlet Konservatuvarı'nın ileri döneminden mezun oldu. Aynı yıl soprano Atıfet Usmanbaş (1923-2022) ile evlendi. Henüz öğrenciyken yazdığı ilk orkestra yapıtı, Mozart’tan esinlendiği “Küçük Gece müziği”dir (1946). Yine aynı yıl içinde Usmanbaş’ı yeni arayışlar içinde görüyoruz: Sartre ve Leibowitz’in yazılarını ve kitaplarını Fransızca’dan izlemeye başlamış, Alban Berg’in “Wozzeck” operasını kitaplıkta keşfederek Bülent Arel’le birlikte öteki çağdaş bestecilerin yapıtlarını incelemeye, seslendirmeye girişmiştir. Konservatuvar öğrencisi olmayan genç bestecilerden Ertuğrul Oğuz Fırat’la arkadaşlığın başlaması da bu yıllardadır. 1952'de Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) kanalıyla Amerika'ya gitmiş, aynı yıl Ankara'da Helikon Derneği'nin kurucuları arasına katılmıştır. 1956'da Ankara Devlet Konservatuvarı'nda müzik tarihi öğretmenliği yapmıştır. 1957-58 yıllarında Rockfeller bursu ile Amerika'ya giderek birçok besteci ile tanışma olanağı bulmuştur. 1960’an sonra besteci, “dizisel yazı”dan uzaklaşmaya başlayarak yeni tekniklere yönelmiştir. Bestecilik serüveni genelde şöyle bir çizgi izlemiştir: 1948’e kadar, Hindemith, Bartok, Stravinski, Rey etkileri. 1950 – 60 arası, dizisel teknikler ve özgün uygulamaları. 1960’tan günümüze, dizisel sonrası özgün araştırmalar; aleotoric (raslamsal), özgür polifoni, kollaj, minimal uygulamaları, monoritmik, optik-grafik özgür değerler, mikromodalite. Usmanbaş, Türkiye’de uzun yıllar sürdürdüğü kompozisyon öğretmenliği koşutunda, kitaplar ve çeviriler yayınlamış, kongre bildirileri ve makaleler yazmıştır. Başlıcaları arasında: Müzikte Türler ve Biçimler (André Hodeir’den çeviri), Kısa Dünya Musıkisi Tarihi (Curt Sachs’tan çeviri) ve Müzikte Türler sayılabilir. 1971 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı. 1993 yılında Sevda - Cenap And Müzik Vakfı Onur Ödülü Altın Madalyası'nı aldı. Yaşam öyküsü Evin İlyasoğlu'nun kalemiyle Yeninin Peşindeki Bağdar │ İlhan USMANBAŞ adı ile kitaplaştırıldı. Kitap aynı vakfın yayınları arasından çıktı. İlhan Usmanbaş'ın yapıtlarına ilişkin nota koleksiyonu, Sevda - Cenap And Müzik Vakfı belgeliğindedir. Yapıtları 1) “Altı Prelüd”, piyano için, Ankara 1945; Başlıklar: Toccato, Siciliano, allo conanina, duo lyriche, V, Alla Francese; Basım: Theodore Presser, Bryn Mawr, ABD 2) “Küçük Gece Müziği”, yaylılar orkestrası için, Ankara, 1946; Başlıklar: Allegro, Adagio, Menuetto, Finale; Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı, No:16. 3) “Sonat”, keman ve piyano için, Ankara, 1946. Başlıklar: Allegro, Adagio, Allegro. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı, No:31. 4) “Yaylılar Dörtlüsü–47”, Ankara,1947. Bartok’un Anısına: 2/4=88, 1/4=52, 3/8=96, tema ve çeşitlemeler: Fromm Ödülü. Basım:Boosey/Hawkes, New York. 5) “Keman Konçertosu”, Ankara 1947. İlhan Özsoy için. Başlıklar: Allegro, Allegro molto. Keman – Piyano Uyarlaması: Usmanbaş. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 6) “Senfoni No:1”, Ankara 1948. (Gözden geçirme: 1978). Başlıklar: Preludio, Allegro, Postludio, partiler And Vakfı’nda. Band Kaydı: 1986. 7) “Kentet”, klarnet ve yaylılar dörtlüsü için. Ankara 1949. Başlıklar: Allegro, adagio, allegro. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı, No:20. 8) “Sonat”, trompet ve piyano için, (Haendel stilinde), Ankara, 1949. Başlıklar: Allegro, Largo, Allegro. Bestecinin el yazısından çoğaltma. 9) “Sonat”, obua ve piyano için. Ankara, 1949. Ali Kemal Kaya’ya. Başlıklar: Invention, Chaconne, Toccata. Bestecinin el yazısından çoğaltma. 10) “Anlatıcı”, yaylılar orkestrası, yaylılar dörtlüsü, piyano ve timpani için müzik, Ankara, 1950. (tamamlanmadı) 11) “Senfoni No:2” yaylılar için, Ankara, 1950. Başlıklar: Allegro, adagio, allegro. Bestecinin el yazısından çoğaltma. 12) “Viyolonsel ve piyano için müzik No:1”, Ankara 1951. Tek bölüm. Bestecinin el yazısından çoğaltma. 13) “Viyolonsel ve Piyano için müzik No:2”, Ankara 1951. Ankara Devlet Konservatuvarı Yayınları. 14) “Morg Şiiri”, anlatıcı, koro ve büyük orkestra için. Ankara 1952. Şiir: Ertuğrul Oğuz Fırat. (tamamlanmadı). 15) “Üç müzikli şiir”, soprano ve piyano için. Ankara-Tanglewood, 1952. Sunu: Luigi Dallapiccola. Basım: Suvini Zerboni, Milano, 5306. (Koussewitzky Ödülü). 16) “Salvador Dali’den 3 resim”,22 yaylı çalgı için,Ankara 1952 – 1955. Başlıklar: “Las Tentationes de san Antonio”, “El Sentuaro”, “Angel Explotando Annonicamente. Bestecinin el yazısından çoğaltma. 17) “Beş Etüt”, keman ve piyano için. Ankara 1952 – 1955. Radyo kaydı; el yazısından çoğaltma. 18) “Yaylılar orkestrası için deneme”, Ankara, 1953. 19) “Oğuzata”, sahne müziği, Ankara, 1955. Selahattin Batu’nun yapıtı. 20) “Dört Japon Estampı”, kadın korosu ve orkestra için, Ankara, 1956. (Partisyonu kayıp). 21) “Siyah Kalem”, film müziği, üflemeliler ve vurmalılar için. İstanbul, 1956. 22) “Klarnet ve viyolonsel için üç parça”, Ankara, 1956. 23) “Üç Sonatin”, klarnet ve piyano için, 1056. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı No: 22. 24) “Mavi Kuş”, tiyatro müziği, Ankara, 1956. 25) “Üç Bölüm”, iki piyano için, Ankara, 1957. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 26) “Şiirli Müzik”, New York, 1958. Mezzo-soprano ve beş çalgı için. (Koussewitzky Ödülü), Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 27) “İki Madrigal”, karma koro için, Ankara, 1959. 28) “Un coup de dés”, Stéphan Mallarmé’nin bu başlıktaki şiirinin hecelerinden türetilmiş sesli ve sessizler üzerine büyük koro ve orkestra için, Ankara, 1959. 29) “Repos d’été”, Eluard’ın şiiri üzerine yaylı dörtlü ve soprano için, Ankara, 1960. 30) “Sekizli”, Ankara, 1960. 31) “İki Parça”, keman ve viyolonsel için, Ayvalık, 1960. 32) Viyola ve Piyano için, Ankara, 1961. 33) “Gölgeler”, büyük orkestra için iki bölüm, Ankara, 1962. 34) “Ölümsüz Deniz Taşlarıydı”, piyano için, Ankara, 1965; Kamuran Gündemir’e adanmıştır; Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 35) “Soruşturma”, piyano için tek bölüm. Ankara, 1965. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 36) “Mavi Üçgen”, obua için tek bölüm, Ankara; 1965. Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 37) “…ki yalnızdırlar…”, solo keman için tek bölüm, Ankara, 1965-68; Suna Kan’a adanmıştır; Radyo Kaydı: 1968. 38) “Boşluğa Atlayış”, Keman solo ile flüt, İngiliz kornosu, kontrbas ve piyano için tek bölüm, Ankara, 1965-66; Wieniawsky Kompozisyon Yarışması Birincilik Ödülü, Ponzan, Polonya; Basım: keman ve piyano uyarlaması olarak Polomya Devlet Müzik Yaylınları. 39) “Bölüm”, büyük orkestra için, Ankara, 1965-66; “Kurtuluş Savaşı Adına”; TRT siparişi; radyo kaydı: G. E. Lessing yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası. 40) “12 Küçük Parça”, çocuk tiyatro oyunlarından derlemeler, 3 flüt, 2 obua, keman ve vurmalılar için, Ankara 1967; Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 41) “Parçalanan Sinfonietta”, çeşitli çalgılardan oluşan orkestra için. Ankara, 1967-68; Ertuğrul Oğuz Fırat’a; ilk seslendirme: Utrecht, Hollanda, 1980; TRT siparişi; Partisyon ve partiler TRT belgeliğinde. 42) “Raslamsallar I, II, III, trompet, piyano, keman ve kontrbas için, Ankara, 1967; Şebnem Aksan’ın koreografisiyle ilk seslendirilme: İstanbul, 1977. 43) “Raslamsallar IV, V, VI, vibrafon, alto saksofon, kontrbas ve vurmalılar için, Ankara 1968, ilk seslendirilme: Ankara, 1993, Moskova Yeni Müzik Topluluğu. 44) “Raslamsal, Vc-Pf I, II”, viyolonsel ve piyano için, Ankara, 1968; İlk seslendirme Ankara, 1993, Moskova Yeni Müzik Topluluğu Üyeleri. 45) “Biçim/Siz (I, II, III)”, piyano için, Ankara 1968: ilk seslendirme, Ankara, 1971, Kamuran Gündemir. 46) “Kaynak”, piyano solo, sekiz viyolonsel, dört kontrbas için açık biçim, Ankara, 1968. 47) “Bale için müzik”, çeşitli çalgılardan oluşan orkestra için, Ankara, 1968; Cenevre Bale Müziği Yarışması Ödülü (1969); İlk sahnelenişi; Cenevre, 1971; Senogrofi: Jean-Marie Sosso; Türkiye’de ilk sahnelenişi: Ankara Devlet Opera ve Balesi, 1974; Koreograf: Duygu Aykal. 48) “Özgürlükler”, koro, vurmalılar ve yönetmen için,Ankara 1970. 49) “Şenlikname”, beş solo, kadın korosu, arp, zil türü vurmalılar ve davul türü vurmalılar için, ilhan Berk’in aynı addaki şiiri üzerine; Necil Kazım Akses’e adanmıştır, Ankara, 1970. 50) “Bakışsız Bir Kedi Kara”, ses ve piyano için, Ankara, 1970; Ece Ayhan’ın aynı addaki şiir demeti üzerine; ilk seslendirme; İstanbul, 1977, Mesut İktu ve Metin Öğüt; Basım: Ankara Devlet Konservatuvarı. 51) “Kareler”, sesler, konuşmacılar, koro ve çalgı topluluğu için, Ankara, 1970; Behçet Necatigil’in aynı addaki şiir demeti üzerine. 52) “Yaylı Dördül’ 70”, Ankara, 1970. Faruk Güvenç’e; ilk seslendirme: Yücelen dörtlüsü, Ankara, 1973. 53) “4 kolay 12 ton parçası”, piyano için, Ankara, 1970; Ulvi Cemal Erkin’e; ilk seslendirme: Kamuran Gündemir, Ankara, 1973. 54) “Gençliğe Hitabe”, orkestra ve iki konuşmacı için Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si üzerine, Ankara, 1973. ilk seslendirme: Hikmet Şimşek yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, 1974; Kültür Bakanlığı Siparişi. 55) “Devr-i Kebir”, vurmalılar altılısı için, Ankara, 1974; İlk seslendirme: İstanbul Festivali, Fink Vurma Çalgılar Altılısı, 1975; Basım: Edition Simrock, Hamburg. Bale olarak kullanımı: Japonya, 1993, Koreografi: Dilek Evgin. 56) “FI-75”, solo flüt için, İstanbul’1975; ilk seslendirme: Mükerrem Berk, 1975. 57) “Bas Klarnet X Bas Klarnet”, basklarnet ile banda alınmış basklarnet, İstanbul, 1976; Harry Sparnaay’a; ilk seslendirme: H. Sparnaay, Hollanda, 1979. 58) “…bulutlar nereye gider?”, bale müziği, dört vurma çalgıcı ile iki obua için, Ayvalık-Ankara, 1977; ilk temsil: Ankara Devlet Opera ve Balesi, koreograf: Duygu Aykal; partisyon: Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde. 59) “Saksofon Dörtlüsü”, İstanbul, 1977-78; Het Rinjmond Saksofon Kwartet için; ilk seslendirme: Evenstone, ABD, 1980. Türkiye’de ilk seslendirme: İstanbul Festivali Rinjmond Saksofon Dörtlüsü; Partisyon TRT Müzik Dairesi. 60) “Senfoni No:3”, büyük orkestra için, 7 bölüm, İstanbul, 1979; ilk seslendirme: (ilk 5 bölüm) Gürer Aykal yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Ankara, 1980. TRT siparişi, partisyon TRT Müzik Dairesi’nde; yurtdışı seslendirme: Arturo Tamaya yönetimindeki Danimarka Radyo Orkestrası, Sunu: Atıfet Usmanbaş. 61) “Monoritmica”, klarnet dörtlüsü için, İstanbul, 1980; Adnan Saygun’a; Het Nederlands klarnet Kwartet için; ilk seslendirme: Het Nederlands Klarnet Dörtlüsü, Utrecht, 1981. 62) “Yurtta barış, dünyada barış”, büyük orkestra için bale müziği, İstanbul, 1981; ilk seslendirme: Besteci yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyeleri, Ankara Radyosu Stüdyosu, 1982. 63) “Saxmarim”, saksofon ve marimbafon için, İstanbul, 1982-85; Duo Contemporaine için; ilk seslendirme: Duo Contemporaiene, İstanbul, 1987. 64) “Partita (alcoarci)”, klavsen için, İstanbul, 1983-85; başlıklar: Allemande, Corrente, Aria, Ciacona; Bach yılı için; ilk seslendirme: Leyla Pınar, İstanbul, 1991. 65) “Gılgamış”, Orhan Asena’nın oyunu üzerine sahne müziği, koro ve vurmalılar için, İstanbul,1983. ilk seslendirilme: İstanbul,1983, rejisör: Raik Alnıaçık. 66) “Konser Aryası”, arp ve yaylılar orkestrası için, İstanbul,1983; İnönü Vakfı Siparişi, İnönü’nün anısına, Sevin Berk için; ilk seslendirme: 1985, Sevin Berk ve TRT Oda Orkestrası; partiler And Vakfı belgeliğinde. 67) “Partita per Violino Solo”, solo keman için, İstanbul 1984-85; başlıklar:Allemande, Corrente, Aria, Giga; Bach yılı için. 68) “Partita per Violoncello Solo”, solo viyolonsel için, İstanbul,1985; başlıklar: Allemande, Corrente, Aria, Ciacona. 69) “Viva la Musica”, üç trompet, vurmalılar ile yaylılar orkestrası için iki bölüm, Ayvalık-İstanbul, 1986. ilk seslendirme: 3. Viva Konseri, Bayerischer Raundfunk. Yöneten: Hikmet Şimşek, Münich, 1987. 70) “Çizgiler”, piyano, gitar, vurmalılar için grafik müzik, İstanbul, 1086; ilk seslendirme: Grup AMM, İstanbul, 1986. 71) “Perpentuum Immobile-Perpetuum Mobile”,senfonik üflemeli ile vurmalılar için iki bölüm, İstanbul, 1988; Betin Güneş’e; ilk seslendirme: Köln, 1992. 72) “Partita”, solo viyola için, İstanbul, 1989; solo viyolonsel için partita’dan düzenleme. 73) “Solo Piyano ile 12 çalgı için”, İstanbul, 1990 – 1992. 74) “Trio di tre soli”, keman için tek bölüm, Ayvalık, 1990. 75) “Tropic”, keman, viyola ve viyolonsel için tek bölüm. Ayvalık, 1991; ilk seslendirme: Ankara Yeni Müzik Festivali, Moskova Yeni Müzik Topluluğu, 1993. 76) “Çizgi ve Noktalar”, arp için, İstanbul, 1992; İpek Mine Tongur’a ilk seslendirme: İstanbul, 1992. 77) “Üflemeliler ve yaylılar için Müzik”, İstanbul, 1994. 78) “Piyano için Müzik”, Cengiz Tanç’a. İstanbul, 1994. 79) “Yaylılar Dörtlüsü”, İstanbul, 1994. 80) “Viyolonsel için müzik”, Lutoslavski’nin anısına. İstanbul,1994 81) “Klarnet ve Piyano için Müzik”, İstanbul, 1994. 82) “Keman ve Piyano için Müzik”, İstanbul, 1994. 83) “Altosaksofon ve Marimba için müzik”, İstanbul, 1995. 84) “Trio”, piyano keman ve viyolonsel için, İstanbul, 1995. 85) “Büyük Orkestra için Müzik”, Uğur Mumcu’nun anısına,1996. 86) “Yaylı Dördül için Müzik”, 1996. 87) “Viyolonsel için Müzik”, 1997. 88) “İki viyolonsel için Müzik”, 1997. Çocuk Oyunları için Yaptığı Müzikler 1) “Keloğlan”, Ankara Devlet Tiyatrosu, 1949. 2) “Gülen Kızla Ağlayan Çocuk”, Radyo oyunu, 1955. 3) “Mavi Kuş”, Ankara Devlet Tiyatrosu, 1956. 4) “Pollyanna”, Ankara Devlet Tiyatrosu, 1956. 5) “Leylek Sultan”, Ankara Devlet Tiyatrosu, 1959. 6) “Deli Dana”, radyo oyunu, 1965. 7) “İyiliğin Gücü”, radyo oyunu, 1965. 8) “Uyuyan Güzel”, radyo oyunu, 1966. 9) “Fareli Köyün Kavalcısı”, radyo oyunu, 1966. 10) “Hırsız”, radyo oyunu, 1966. 11) “Al Gülünü, Ver Gülümü”, radyo oyunu, 1967. 12) Dört çocuk parçası. Kitapları 1) "Müzikte Biçimler", Devlet Konservatuvarı Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, 1974. Ödüller 1971: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı 1993: Sevda - Cenap And Müzik Vakfı Onur Altın madalyası 2004: İstanbul Müzik Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü Kaynakça Ayrıca bakınız Türk bestecilerin zaman çizelgesi Dış bağlantılar International Istanbul Music Festival (Ýstanbul Foundation for Culture and Arts) (erişim: 3 Ocak 2007) Evin Ilyasoğlu, "Turkish Music" (erişim: 3 Ocak 2007) Harriet Smith, "Turkish Delight" (BBC Music Magazine 12:11, Temmuz 2004: pp 28–31) 1921 doğumlular İstanbul doğumlu besteciler 20. yüzyıl Türk müzisyenleri 20. yüzyıl Türk bestecileri 21. yüzyıl Türk bestecileri Çağdaş Türk müziği bestecileri Devlet Sanatçıları Galatasaray Lisesinde öğrenim görenler Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarında öğrenim görenler Yaşayan insanlar Türk profesörler 100 yaş üstü Türkler
### Human: Dört renk teoremi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Teorem: Sonlu sayıda bölgeden oluşan bir harita, birbirine sonsuz sayıda nokta boyunca komşu olan iki bölgenin renkleri birbirinden farklı olmak üzere, boyanacaksa bu işlem için dört rengin yeterli olacağı bir strateji vardır. Bu teoremin doğrudan uygulamalarından birisi harita boyanmasıdır; eğer her ülkenin tek bölgeden oluştuğu varsayılırsa bir siyasi haritanın tüm ülkeleri, komşu ülkeler aynı renge boyanmadan dört renge boyanabilir. Ancak bu uygulamadaki varsayım, dünya haritası için uygun olmayıp Amerika Birleşik Devletleri ve Azerbaycan gibi birden fazla bölgeden oluşan ülkeler bulunmaktadır. Bu konjektür (ispatsız, fakat doğruluğu tahmin edilen sanı) 1852'de Augustus De Morgan'ın bir öğrencisi olan Francis Guthrie tarafından ileri sürüldü. Topoloji Kartografi Matematik teoremleri
### Human: Komut kümesi mimarisi hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Bilgisayar mimarisi, Donanım Sistemi Mimarisi (HSA) ve Buyruk Kümesi Mimarisi (ISA) başlıkları altında iki farklı yaklaşımla tanımlanmaktadır. Donanım Sistemi Mimarisi donanım aygıtlarının (G/Ç, Bellek, MİB vs.) bağlı olduğu alt sistemi oluşturur. Buyruk Kümesi Mimarisi ise bu elemanlara yön verecek programlar yazılırken kabul edilecek öngörülerdir. Dolayısıyla Buyruk Kümesi Mimarisi (ISA) yazılım ile donanım arasında iş gören bir birimdir. Merkezî işlem birimine yön verecek program bazı adımlardan oluşur ve her adımda, MİB’ne yapması gereken işlem ve yapacağı işlemin hangi büyüklükler üzerinde olacağı belirtilmektedir. MİB’nin her bir program adımında yapması gereken işlemleri belirtmek amaçlı kullanılan açıklamaya buyruk denilir. Buyruk içinde yapılacak işlemi ve adresleme yöntemini belirten ise komuttur. İşlenen, üzerinde işlem yapılacak büyüklüğü ya da büyüklüğün yerini (bellek gözünü) belirtir. Yüksek seviye dilleri bilgisayar mimarisinden bağımsızdır. Bu diller derleyici tarafından mimariye bağımlı olan makine diline çevrilir. Bir diğer çevirici (assembler) bu çevrilen makine dili buyruklarını işlenebilir ikili kodlara çevirir. Buyruk Kümesi Mimarisi (BKM) işlemcinin programcı'ya ve derleme yapan kişiye görünen yüzüdür. Yüksek seviye dilleri ise mimarinin detaylarını programcı'dan saklar. Buyruk yapıları Bir makine buyruğunun bir işlem kodu ve bir veya daha fazla işlenenden oluştuğunu biliyoruz. Buyruk kümesini kodlamak çok değişik yollarla yapılabilir. Mimariler; buyruk başına içerilen bit sayısından (genellikle 16, 32 ve 64 bit), buyruk başına içerilen işlenen sayısından, buyruk türlerinden ve her birinin işleyebileceği verilerden dolayı birbirlerinden farklılık gösterirler. Daha ayrıntılı olarak mimariler birbirlerinden şu özelliklerden dolayı farklılık gösterirler; Merkezî işlem birimi içinde işlenenleri saklayacak hafıza (depo). İşlenenler bellek dışında nerede saklanacaklar? Veriler yığın (Stack) yapısı içinde veya yazmaç içinde saklanabilirler. Buyruk başına belirgin işlenen (operand) sayısı. Tipik bir buyrukta kaç işlenen isimlendirilecek?, 0, 1, 2, 3 en yaygın işlenen sayılarıdır. İşlenen konumu. Herhangi bir AMB buyruk işleneni bellekte konumlanabilirmiş? Yoksa bütün işlenenler MİB içerisinde mi tutulacak? Buyruklar yazmaçtan-yazmaca, yazmaçtan-belleğe ya da bellekleten-belleğe gibi buyruk başına işlenenlerin kombinasyonu şeklinde sınıflandırılabilir. İşlemler (operasyonlar). BKM (Buyruk Kümesi Mimarisi) ne gibi işlemleri destekleyecek?Ayrıca hangi buyruklar belleğe erişecek ve hangileri erişmeyecek? İşlenenlerin türü ve boyutu. İşlenenlerin türü ve boyutu ne ve nasıl belirtilecekler?İşlenenler adresler, numaralar ve hatta karakterler olabilirler. Bütün bunların içerisinde en önemli farklılık MİB içerisinde işlenenleri saklayacak ara hafıza birimleridir. (Bu hafıza elemanları ileride detaylı olarak anlatılacaktır.) Buyruklar; etiket alanı, işlem kodu alanı, işlenen alanı ve açıklama alanından oluşur. Bunlara Kaynak Program Alanları denir. Etiket alanı bir sayısal değere veya bir bellek alanına karşılık gelir. Yazılması isteğe bağlıdır. Herhangi bir BRANCH, JUMP veya CALL komutunun altyordama dalış adresi olabilirler. İlk harfi kesinlikle bir harf ile başlar ve en fazla 6 karakter uzunluğunda olabilir. Etiketlerin kullanılma sebepleri; Program alanlarının bulunmasında ve hatırlanmasında kolaylık sağlarlar, Programda yapılan bir değişiklikte veya düzenlemede kolayca hareket ettirilebilirler, Programa yeniden yerleştirme sabiti eklenerek assembler ve yükleyici her bir adrese yeniden yüklenebilir. İşlem kodu alanında mnemonic (hatırlatıcı) harflerle yazılan yapılacak işin komutları bulunur. Mesela LoaD Accumulator with operand komutunu LDA, Branch on Carry Set komutunu BCS halinde hatırlatıcı olarak buyruğumuza koyuyoruz. İşlenen alanı işlenene gerek duyan buyrukların veri veya adres tanımladıkları yerdir. İşlenenin başına veya sonuna konulan işaretlerden ne tür bir bilgi olduğu anlaşılır. Aşağıdaki tabloda bu işaretler anlamlarıyla birlikte gösterilmiştir. Tablo: adres ve veri önünde-sonunda kullanılan işaretler ve anlamları Açıklama alanı programcı tarafından bir başkası tarafından programın izlenmesi veya yürütülmesi maksadıyla konulmuştur. İsteğe bağlıdır. Program satırlarında buyrukların ne yaptığını anlatmak için kullanılır. Derleyici tarafından dikkate alınmaz. Buyruk kümeleri için tasarım kararları Bilgisayar mimarileri tasarım aşamasında oldukları zaman öncelikli olarak buyruk kümesi formatı belirlenmelidir. Bu formatı seçmek genellikle oldukça zordur çünkü buyruk kümesi mimariyle uyuşmalıdır ve mimari, eğer iyi tasarlanmışsa, yıllarca ömrünü sürdürebilmelidir. Tasarım aşamasında yapılan kararlar uzun süreli dallanmalara sahiptir. Buyruk kümesi mimarisi bazı değişik faktörlere göre ölçülür. Bunlar: (1) bir program için gereken alan; (2) bir buyruğu yürütmek için gereken çözümleme sayısı cinsinden buyruk kümesinin karışıklığı ve buyruk tarafından yürütülen görevlerin, işlerin karışıklığı; (3) buyrukların uzunlukları; (4) toplam buyruk sayısı. Bir buyruk kümesi tasarlanırken göz önünde bulundurulması gerekenler ise; Kısa buyruklar tipik olarak daha iyidir çünkü bellekte daha az yer kaplarlar ve daha hızlı yakalanırlar. Ancak bu buyruk sayısını kısıtlar çünkü ihtiyacımız olan buyrukların sayısını belirtmek için buyruk içinde yeterli sayıda bit olması gerekir. Kısa buyruklar ayrıca boyut ve işlenen sayısı üzerinde de daha sıkı kısıtlamalara sahiptir. Uzunlukları sabit buyrukları çözümlemek daha kolaydır fakat alan israfına yol açar. Bellek organizasyonu buyruk yapısını etkiler. Mesela eğer bellekte 16 veya 32 bitlik sözcükler varsa ve bellek baytla adreslenebilir değilse basit bir karaktere ulaşmak zordur. Bu sebepten dolayı 16, 32 veya 64 bitlik sözcüklere sahip olan makineler bayt adreslenebilir olsalar bile ve sözcükler 1 baytdan büyük olsalar dahi her bir bayt tek bir adrese sahiptir. Sabit uzunluktaki bir buyruk belirli sayıda işlenene sahip olmayabilir. Buyruğun bütünü açısından sabit uzunlukta buyruk tasarlayabilmemiz gerekir, fakat işlenen kısmındaki bitler gerektiği zaman değişebilmeli (buna genişletilmiş işlem kodu denir). Çok değişik sayıda adresleme türleri vardır. Eğer baytlar katlı sayıda baytlardan oluşuyorsa, bu baytlar baytla adreslenebilir bir makinede nasıl sıralanırlar? En önemsiz bayt en yüksek bayt adresinde mi yoksa en düşük bayt adresinde mi saklanmalı? Burada soldan ve sağdan anlamlı bellek adresleri devreye girer. Mimarî ne kadar yazmaç içerecek ve bu yazmaçlar nasıl organize olacaklar? İşlenenler MİB’de nasıl saklanacaklar? Küçüğü anlamlı ve büyüğü anlamlı Bilgisayarın ve bilgisayar mimarisinin çok baytlı (katmanlı bayt) verileri nasıl sıralayacağıyla ilgili bir kavramdır. Soldan anlamlılık ve sağdan anlamlılık da denilmektedir. Bugünkü çoğu mimariler bayt-adreslenebilir olduklarından çok sayıda baytın bellekte nasıl sıralanacağıyla ilgili bir standarda sahip olmalılar. Eğer sıralanmış bir sözcükte en büyük baytın adresi sözcük adresi ise bu sıralamaya soldan anlamlı (big endian) denir. Eğer en küçük baytın adresi sözcük adresine eşitse bu sıralanmaya sağdan anlamlı (little endian) denir. UNIX makinelerinin çoğu soldan anlamlıdır (ayrıca IBM 360/370, Motorola 68k, MIPS, Sparc, HP PA da soldan anlamlıdır). PC lerin çoğu ise sağdan anlamlıdır. (ayrıca Intel 80x86, DEC Vax, DEC Alpha da sağdan anlamlıdır). İşlemci üreticileri de bu konuda iki gruba ayrılır. Örneği Motorola devamlı soldan anlamlılığı kullanırken İntel sağdan anlamlılığı kullanlır (Bazı işlemciler ise hem soldan anlamlılığı hem de sağdan anlamlılığı birlikte kullanır). Mesela 4 baytlık bir tam sayı düşünelim;Bayt 3 Bayt2 Bayt1 Bayt0 Sağdan anlamlı bir makinede bu baytlar şu şekilde sıralanırlar;Taban Adresi + 0 = Bayt0Taban Adresi + 1 = Bayt1Taban Adresi + 2 = Bayt2Taban Adresi + 3 = Bayt3 Soldan anlamlı bir makinede ise şu şekilde dizilirler;Taban Adresi + 0 = Bayt3Taban Adresi + 1 = Bayt2Taban Adresi + 2 = Bayt1Taban Adresi + 3 = Bayt0 Bayt adreslenebilir bir makinede 32-bit onaltılı 12345678 değerinin 0 adresinde depolandığını varsayalım. Her bir rakam yarım bayt’a ihtiyaç duymaktadır, böylece bir bayt iki rakam tutabilir. Bu onaltılı değer aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi hafızada depolanır (rakamsal hücreler hafızanın güncel içeriğini belirtmektedir). Şekil: 12345678 onaltılı değerinin küçüğü başta ve büyüğü başta şeklinde depolanması İki metodunda avantajları ve dezavantajları vardır, fakat birini diğerinden daha iyi olması da gerekmez. Soldan anlamlı (big endian) insanlara alışıldık gelir, bu yüzden özellikle yığınları okuması daha kolaydır. Yüksek seviyedeki baytın önce gelmesi sebebiyle ofset sıfırdaki bayta bakarak her zaman sayının pozitif veya negatif olduğu bulunabilir (sağdan anlamlıda işareti belirlemek için sayının uzunluğu bilinmelidir ve işaret bilgisini içeren bayt bulunmalıdır). Soldan anlamlı makineler tam sayıları ve dizileri aynı şekilde sıralar ve dizi işlemlerinde daha hızlıdır. Çoğu bit eşli grafikler “en anlamlı bit soldaki” ilkesine göre eşlenmiştir. Bu sağdan anlamlı makineler için bir performans kısıtlaması getirir çünkü bir baytdan daha büyük grafik elemanlarıyla çalışırken sürekli baytların sırasını ters çevirmek zorundadır. Ancak soldan anlamlılığın dezavantajları da vardır. 32 bit tam sayı adresinden 16 bit tam sayı adresine çeviride toplama yapmak için sağdan anlamlı bir makine gereklidir. Yüksek kesinlikte aritmetik işlemler sağdan anlamlılık kullanarak daha kolay ve hızlıdır. Soldan anlamlılığı kullanan çoğu mimarî sözcüklere adreslenemeyen alanlara sözcüklerin yazılmasına izin vermez (örneğin eğer sözcük 2 veya 4 baytsa adres her zaman çift sayı olmak zorundadır). Bu boşluk israfına sebep olur. Sağdan anlamlı mimariler, intel gibi, tek sayılı adreslerin okunup yazılmasına izin verir, bu yüzden bu makineler üzerinde programlama daha kolay olur. Bilgisayar ağları soldan anlamlıdır. Sağdan anlamlı bilgisayarlar ağ üzerinden tam sayıları geçirecekleri zaman bunları ağ bayt sıralamasına çevirmek zorundadırlar. Aynı şekilde, tam sayıları alacakları zaman ise kendi ifadelerine çevirmek zorundadırlar. Yazılım uygulamaları açısından soldan ve sağdan anlamlılık son derece önemlidir. Bir dosyadan veri okuyacak veya veri yazacak olan herhangi bir program makinenin bayt sıralamasına göre hareket etmelidir. Soldan anlamlı bir makinede sağdan anlamlılığı kullanan bir programı açmak için öncelikli olarak bayt sıralaması tersine çevrilmelidir. Mesela Adobe Photoshop, JPEG, MacPaint ve Sun raster dosyaları soldan anlamlı, GIF, PC Paint brush, RTF (Mikrosoft tarafından) sağdan anlamlıdırlar. Microsoft WAV ve AVI dosyaları, TIFF dosyaları, XWD ise her iki sıralamayı destekler. MİB (Merkezî İşlem Birimi) İçerisinde dahili depolama birimleri: yığınlar (stacks) ve yazmaçlar (registers) Bir kez hafızadaki bayt düzeni belirlendiğinde donanım tasarımcısı CPU’nun veriyi nasıl depolayacağına dair bâzı kararlar vermek zorundadır. Bu, en basit anlamda buyruk kümesi mimarisine karar vermektir. Üç seçenek vardır: ) Bir yığın tabanlı mimari ) Bir biriktirici tabanlı mimari ) Bir genel amaçlı yazmaç (GPR - general purpose register) mimarisi Yığın mimarisinin komutlarını işletmek için bir yığın kullanır ve işlenenler yığının en üstüne aşağıdan yukarı doğru dizilirler. Yığın yapılı makineler iyi bir kod yoğunluğuna ve ifadelerin değerlendirilmesi için sade bir modele sahip olmalarına rağmen, istenilen bir yığına rastgele erişilemez, bu sebepten dolayı yığınlı yapılarda etkili kod oluşturulması zordur. Bir işlenenin tamamı biriktiricinin içinde olan biriktirici mimarileri, makinenin karmaşıklığını en aza indirir ve çok kısa komutlara izin verir. Ancak biriktirici yalnız geçici depolama yaptığından dolayı hafıza trafiği (erişimi) oldukça yüksektir. Genel amaçlı yazmaç kullanan mimariler, günümüzün makine mimarileri içerisinde en çok tercih edilen modelidir. Bu yazmaç kümeleri bellekten çok daha hızlıdır, derleyici tarafından kullanılması çok kolay, çok etkin ve çok verimlidir. Ayrıca son yıllarda donanım fiyatları önemli ölçüde düştü ve böylece en az maliyetle çok sayıda yazmaç eklenebilir oldu. Eğer bellek erişimi hızlı ise, yığın tabanlı tasarım iyi bir seçenek olabilir. Eğer bellek erişimi yavaşsa, yazmaçları kullanmak çok daha iyidir. Bu sebepten dolayı son 15 yılda çıkan pek çok bilgisayar sistemleri genel yazmaç tabanlıdır. Uzun buyruklarda tüm işlenenler yazmaçların sonuçları kullanılarak isimlendirilmelidir, bu sebeple daha uzun getirme, yakalama ve çözme zamanları ve döngüleri oluşur. (Kısa buruklar BKM tasarımcıları için çok önemli bir amaçtır.) Tasarımın BKM seçimi aşamasında tasarımcılar belirli bir ortamda en iyi hangi mimarinin çalışacağına karar vermelidirler ve vazgeçilecek (taviz verilecek) şeyleri dikkatle tetkik etmelidirler. (İyi tasarım fedakârlık gerektirir). Genel amaçlı mimari, işlenenlerin bulundukları yerlere göre üçe ayrılabilir. Bellek-bellek mimarilerinde bellekte iki ya da üç işlenen birlikte bulunur. Böylece bir yazmaçta herhangi bir işlenene ihtiyaç duyulmadan buyruğun işlem yapmasına izin verilir. Yazmaç-bellek mimarileri en az bir işlenenin yazmaçta, bir işlenenin de bellekte olmasını gerektiren bir yapıya ihtiyaç duyar. Yükle depola mimarileri veri üzerinde herhangi bir işlem yapılmadan önce verinin yazmaçlara gönderilmesini sağlar. Intel ve Motorola yazmaç bellek mimarilerine örnektir; Digital Equipment'in VAX mimarisi bellek-bellek işlemlerine izin verir; MIPS, SPARC, PowerPC ve ALPHA yükle-depola makinelerine örneklerdir. Günümüzde birçok mimarî GPR tabanlıdır. Şimdi GPR mimarilerini ikiye bölen ana buyruk kümesi karakteristiklerini inceleyelim. Bunlar adresleme biçimleri ve işlenenlerin sayıları olarak iki grupta incelenirler. İşlenen sayıları ve buyruk uzunluğu Bir bilgisayar mimarisini tanımlamak için en bilindik yöntem her bir buyrukta yer alan en fazla işlenen sayısını ya da adresini belirlemektir. Bu tek başına buyruğun uzunluğuna doğrudan etki etmektedir. Güncel mimarilerdeki buyruklar iki şekilde biçimlendirilebilir: Sabit Uzunluk- Alanı boş yere israf eder, ancak buyruk-seviyesi boru hattı kullanıldığında hızlıdır ve daha iyi performans oluşur. Değişken Uzunluk- Şifre çözmesi daha karmaşıktır fakat depolama alanını en iyi şekilde kullanılır. Çoğu zaman, gerçek hayatta uzlaşma, kolay görülebilen ve kod çözümü daha kolay olan bit kalıplarını sağlayan iki-üç buyruk uzunluğunu kullanmayı gerektirir. Buyruk uzunluğunu makinedeki sözcük uzunluğuyla karşılaştırmamak lazım. Eğer buyruk uzunluğu sözcük uzunluğuna eşitse, buyruklar ana bellekte saklandıklarında mükemmel bir şekilde hizalanırlar. Buyruklar, adreslemeden dolayı daima hizalanmalıdır. Bundan dolayı, bir sözcüğün iki katı, üç katı, yarısı ya da çeyreği büyüklüğündeki buyruklar boşa alan israf edebilir. Değişken uzunluktaki buyruklar aynı boyutta olmadıklarından hizalanmaları gerekir, bu da yine alan israfına yol açar. En yaygın buyruk biçimleri sıfır, bir, iki ya da üç işlenene sahip olanlardır. Mantık ve aritmetik işlemleri genellikle iki işlenene sahiptir, ancak eğer biriktirici (accumulator) varsa işlemler yalnızca bir işlenenle yürütülebilir. Bu yaklaşımı üç işlenene genişletirsek son hedef üçüncü işlenen olacaktır. Ayrıca yığın yapısı kullanılarak sıfır işlenenli buyruklar oluşturulabilir. Aşağıdakiler en genel buyruk biçimleridir; Sadece İşlem kodu (adres yok) İşlem kodu + 1 Adres (genellikle bir bellek adresi) İşlem kodu + 2 Adres (genellikle iki yazmaç ya da bir yazmaç bir bellek adresi) İşlem kodu + 3 Adres (genellikle üç yazmaç ya da yazmaç ve belleğin bileşimi) Mesela MIPS mimarisinde aşağıdaki buyruk biçimleri kullanılır; Bütün mimariler buyruk başına işlenen sayısında izin verilen bir sınıra sahiptir. Sıfır, bir, iki ve üç işlenenli buyrukların çok yaygın olduğunu söylemiştik. Bir, iki ve üç işlenenli buyrukları anlamak kolaydır, ancak tamamıyla sıfır işlenenli buyruklar üzerine yapılmış bir buyruk kümesi mimarisi bir hayli karmaşıktır. Toplama gibi, mantık olarak bir ya da iki işlenene ihtiyaç duyan işlemlerin yapılabilmesi için işleneni olmayan makine buyrukları yığın kullanmaya ihtiyaç duyarlar. Yığın tabanlı mimarî genel amaçlı yazmaçları kullanmak yerine işlenenleri yığının en üstünde saklar ve en üstteki ögeye merkezî işlem biriminin ulaşmasını sağlar. (Makine mimarilerindeki en önemli veri yapılarından biri yığındır. Yığın yapısı karmaşık hesaplamalar sırasında ara değerleri verimli bir şekilde saklar, yordam çağrıldığı anda parametrelerin geçişini verimli bir şekilde sağlar, bununla birlikte yerel blok yapısının korunmasını da sağlar, değişkenlerin ve altyordamların kapsamlarını belirler.) Yığın tabanlı mimarilerde, birçok buyruk yalnızca işlem kodlarından oluşur. Bununla birlikte sadece bir işleneni olan özel buyruklar da vardır (yığına eleman ekleyen veya yığından eleman çıkaran tipi buyruklar). Yığın mimarileri, her biri bir işlenene sahip olan push ve pop buyruklarına ihtiyaç duyarlar. Push X buyruğu, X bellek konumundaki veri değerini yığının üstüne yerleştirir. Pop X buyruğu, yığının en üstteki ögesini siler ve X bellek konumuna yazar. Belleğe erişme izni sadece bâzı buyruklara verilir; diğer bütün buyruklar yürütme esnasında herhangi bir işlenen için yığını kullanmak zorundadır. İki işlenene ihtiyaç duyulan işlemlerde, yığının en üstteki iki elemanı kullanılır. Mesela bir ADD komutu çalıştırırsak, MİB yığının en üstteki iki elemanını alır, ikisini de yığından atar ve yığının en üstüne toplama işleminin sonucunu yerleştirir. Çıkarma işlemi gibi değişmeli olmayan işlemlerde, en üstteki öge bir altındaki ögeden çıkarılır, ikisi de yığından atılır ve yığının en üstüne çıkarma işleminin sonucu yerleştirilir. Bu yığın organizasyonu uzun aritmetik ifadeler için çok etkili ve verimlidir (RPN). Diğer bir adı Postfix gösterimi olan bu gösterime göre işleç işlenenlerden sonra yer alır (infix gösteriminde işleç işlenenlerin arasında yer alır, prefix gösteriminde ise işleç işlenenlerden önce gelir.) Örnek olarak; X + Y infix gösterimidir + X Y prefix gösterimidir X Y + postfix gösterimidir. Bütün aritmetik ifadelerin bu gösterimleri kullanarak yazılması mümkündür. Fakat, bir yazmaç yığını ile birleştirilmiş postfix gösterimi, aritmetik ifadelerin hesaplanmasında en etkili yoldur. Aslında bâzı elektronik hesap makineleri kullanıcıdan ögeleri postfix gösteriminde girmesini ister. Bu hesap makinelerinde biraz alıştırma yapıldığında, iç içe dizilmiş birçok parantez içeren uzun ifadeleri, terimlerin nasıl gruplandığını bile düşünmeden, daha hızlı bir şekilde hesaplamak mümkündür. (X + Y) x (W - Z) + 2 Denklemi RPN’de yazılırsa aşağıdaki gibi olur XY + WZ - x2+ Dikkat edilecek olursa, RPN’de öncelikleri korumak amacıyla kullanılan parantezlere ihtiyaç duyulmaz. Sıfır, bir, iki ve üç işlenen kavramlarıyla ilgili bir örnek verelim. Her bir kavramı kullanarak, bir aritmetik hesap yapan basit bir program yazalım. Örnek Aşağıdaki ifadeyi hesaplayalım; Z = (X x Y) + (W x U) Genelde, üç işlenene izin verildiğinde, en az bir işlenen yazmaç olur ve ilk işlenen genellikle hedef olur. Üç adresli buyrukları kullanırken, Z’nin hesaplanması için gereken kodu aşağıdaki gibi yazabiliriz; Mult R1, X, Y Mult R2, W, U Add Z, R2, R1 Eğer iki adresli buyruklar kullanılıyorsa, bir adres genellikle bir yazmacı ifade eder (iki adresli buyruklar iki işlenenin de bellek adresi olmasına pek izin vermez). Diğer işlenen, bir yazmaç ya da bir bellek adresi olabilir. İki adresli buyruklar kullanırsak kodumuz aşağıdaki gibi olur; Load R1, X Mult R1, Y Load R2, W Mult R2, U Add R1, R2 Store Z, R1 İlk işlenenin hedef mi yoksa kaynak mı olduğunu bilmek önemlidir, burada hedef olduğunu öngörüyoruz. (Bu noktada, Intel çevirici dili ile Motorola çevirici dili arasında geçiş yapmak zorunda kalan programcıların kafası karışabilir. Çünkü Intel çeviricisi ilk işleneni hedef alır, Motorola çeviricisi ise ilk işleneni kaynak alır.) Tek adresli buyruklar kullanıldığında, bir yazmaç (genellikle biriktirici) buyruğun sonucu için hedef olarak gösterilir. Z’nin hesaplanmasındaki kod aşağıdaki gibi olur; Load X Mult Y Store Temp Load W Mult U Add Temp Store Z Buyruk başına izin verilen işlenen sayısı azaldı, fakat kodu çalıştırmak için gerekli olan buyruk sayısı arttı. Bu durum, mimarî tasarımında tipik bir boşluk ya da zamandan taviz verme örneğidir. Daha kısa buyruklar oluşur, fakat programlar uzar. Sıfır adresli buyruklara sahip olan yığın tabanlı bir makinede bu programın ne yaptığını araştıralım şimdi de. Yığın tabanlı mimariler Add, Subt, Mult veya Divide komutları için işlenen kullanmazlar. Bir yığına ve bu yığında pop ve push işlemlerine ihtiyaç duyulur. Yığına erişim gerçekleştiren işlemler, işlenenin yığına eklendiğini ya da yığından çıkarıldığını belirten bir adres alanına sahip olmalıdırlar (diğer bütün işlemler sıfır adreslidir). Push komutu işleneni yığının en üstüne iter. Pop komutu yığının en üstündeki elemanı yakalar ve işlenene yerleştirir. Bu mimari, Z’yi hesaplayacak olan programın çok uzun olmasına sebep olur. Aritmetik işlemlerin yığının en tepesindeki iki işleneni kullandığını, onları yığından çıkardığını ve daha sonra işlemin sonucunu yığının en tepesine eklediğini öngörelim, kodumuz aşağıdaki gibi oluşur; Push X Push Y Mult Push W Push U Mult Add Store Z Buyruğun uzunluğu, işlem kodunun uzunluğundan ve izin verilen işlenen sayısından etkilendiğni yukarıda vurguladık. Eğer işlem kodunun uzunluğu sabit ise, çözme işlemi çok daha kolay olur. Fakat geriye dönük uyumluluk ve esneklik sağlayabilmek için, işlem kodunun uzunluğu değişken olabilir. Değişken uzunluktaki işlem kodlarında, değişken uzunluktaki buyruklarda görülen problemlere benzer sorunlar söz konusu olabilir. Birçok tasarımcı işlem kodlarını genişletme konusunda uzlaşmaya varmıştır. İşlem Kodlarını Genişletme İşlem kodlarını genişletme, işlem kodlarının geniş bir kümesini ve kısa işlem kodları, dolayısıyla kısa buyrukları elde etme amacıyla ortaya çıkmıştır. Amacı bâzı işlem kodlarını kısaltmak, ancak ihtiyaç olduğunda uzun işlem kodları da sağlamaktır. İşlem kodu kısa olduğunda, bitlerden birçoğu işlenenleri tutar (buyruk başına iki ya da üç işlenen bulunabilirdi). İşlenenler için alana ihtiyaç duyulmadığında (Halt gibi bir işlem sırasında ya da makine bir yığın kullandığında), tüm bitler işlem kodu için ayrılabilir, bu durum birçok benzersiz buyruğa izin verir. Az işleneni olan uzun işlem kodları olduğu gibi çok işleneni olan kısa işlem kodları da mevcuttur. 16-bit buyruklara ve 16 yazmaca sahip olan bir makine düşünelim. Bu kez basit bir ya da iki biriktirici yerine bir yazmaç kümesi bulunur, benzersiz bir yazmaç tanımlamak için 4 bit kullanırız. Her biri 3 yazmaç işlenenine sahip olan ya da işlem kodu için 4 bit, bellek adresi için 12 bit kullanan (4K boyutunda bir bellek olduğunu varsayıyoruz) 16 buyruğu şifreleyebiliriz. Bellek kaynağı 12 bite gereksinim duyar, diğer amaçlar için 4 bit kalır. Fakat, eğer bellekteki bütün veri ilk olarak bu yazmaç kümesindeki bir yazmaca yüklenirse, komut yalnızca 4 bit kullanarak (16 yazmaç olduğunu varsayarsak) gerekli veri ögesini seçebilir. Bu iki seçim aşağıdaki şekilde gösteriliyor; Şekil: 16-bit buyruk biçimi için iki olasılık Aşağıdaki buyrukları şifrelemek istediğimizi varsayalım; 3 adresli 15 buyruk 2 adresli 14 buyruk 1 adresli 31 buyruk 0 adresli 16 buyruk Bu buyruk kümesini 16 bitle şifreleyebilir miyiz? İşlem kodlarını genişletme işlemini kullandığımız sürece cevap “evet” olur. Şifreleme aşağıdaki gibi yapılır;Genişleyen işlem kodu yapısı, çözme işlemini daha karmaşık hale getirir. Basit şekilde bir bit kalıbına bakıp hangi buyruk olduğuna karar vermek yerine, buyruğu aşağıda belirtildiği gibi çözmemiz gerekir;if (leftmost four bits!= 1111) (Execute appropriate three-address instruction) else if (leftmost seven bits!= 1111 111) (Execute appropriate two-address instruction) else if (leftmost twelve bits!= 1111 1111 1111) (Execute appropriate one-address instruction) else (Execute appropriate zero-address instruction) Her adımda, daha fazla bite bakmamız gerektiğini bildiren yedek bir kod bulunur. Bu durum, donanım tasarımcılarının sürekli karşılaştıkları taviz vermelerin (trade-off) diğer bir örneğidir. Burada biz işlem kodu alanını işlenen alanıyla yer değiştirmiş oluyoruz. Buyruk türleri Birçok bilgisayar buyruğu veri üzerinde yürütülür, ancak yürütülmeyen buyruklar da vardır. Bilgisayar üreticileri buyrukları aşağıdaki kategorilere ayırır; Veri aktarımları Aritmetik işlemler Boolean Bit işleme (shift ve rotate buyruklarıyla) Giriş/Çıkış Denetim aktarımı Özel amaç Veri aktarım buyrukları Veri hareket buyrukları en sık kullanılan buyruk türlerinden birisidir. Veri bellekten yazmaçlara, yazmaçlardan yazmaçlara ve yazmaçlardan belleğe taşınabilir, birçok makine kaynak ve hedefe bağlı olarak farklı buyruklar sağlar. Mesela bir MOVE komutu her zaman iki yazmaçlı işlenene ihtiyaç duyabilir, oysa MOVE komutu bir yazmaç ve bir bellek işlenine izin verir. RISC gibi bâzı mimariler, işletimi hızlandırmak için belleğe veya bellekten veri taşıyan buyrukları sınırlandırır. Birçok makine, farklı boyutlardaki veriyi işlemek için değişik load, store ve move komutlarına sahiptir. Mesela bayt işlemek için bir LOADB komutu, sözcük işlemek için de bir LOADW komutunun kullanılması gibi. Bellekten belleğe doğrudan veri aktarım komutu yoktur. Bu durumda MİB gibi aracı elemana ihtiyaç duyulur. Veri önce bellekten biriktiriciye alınır, daha sonra da diğer bellek alanlarına aktarılır. Veri aktarım işlemleri kendi arasında üç alt gruba ayrılırlar: Aktarım bellekle yazmaç arasında, yazmaçtan yazmaca ve yığına veri atıp geri alma şeklinde yapılabilir. Bellek-yazmaç aktarımı Komutların sonunda bulunan harfler belirli kaydedicileri hedefler. Mesela A kaydedicisini, X indis kaydedicisini ve Y indis kaydedicisini hedefleyebilir. Verinin alındığı bellek konumları, buyruğun işlenen kısmında belirtilir. Bu adresler, indisli, mutlak ve veri tanımlı olabilirken, bayraklardan Z ve N bayrakları etkilenirler. Kaydedicilerden belleğe depolama veya saklama yapmak için STA, STX ve STY komutları kullanılır. Bu kaydedicilerdeki bilgi işlenen üzerinden hedeflenen bellek konumuna aktarılır. Bu aktarım işlemleri sırasında bayraklarda bir değişme olmaz. Veri aktarım işlemlerinde kaynağın içeriği değişmez, fakat hedefin içeriği değişir. Mesela belleğin bir konumundaki veri alınarak başka bir konumuna atılma işlemi için basit bir program yapılırsa; LDA $0200; A «— [0200] STA $2025 ; [2025] «— A Burada [0200] adres konumundaki veri (verinin değerinin ne olduğu önemli değil) biriktiriciye alınarak tekrar başka bir yere, [2025] adres konumuna gönderilmektedir. [2025] adresinde bulunan daha önceki veri yeni değer aktarılırken silinir, fakat [0200] adresindeki veri aynen kalır. Yazmaçtan yazmaca aktarım Bu komutlar bellekte bir baytlık yer kaplarlar. Komut yanında işlenene gerek duyulmaz. Kaydediciden kaydediciye veri aktarım komutları; TAX, TAY, TXA, TYA, TSX ve TXS'dir. Burada komutun ortasındaki harf daima kaynak kaydedicisini, sondaki harf ise hedef kaydedicisini gösteririr. TXS'nin dışında diğer komutlar N ve Z bayraklarını etkiler. Programcılar TXS komutunu program başlangıcında yığın işaretçisini(SP) hazırlamada kullanılırlar. SP yığındaki bir sonra kullanılabilecek bellek konumunu gösterir. LDX #$FF;Yığının dibini gösterecek veriyi hazırla TXS ;ve yığın işaretçisine aktar. Veri aktarımları Veri, biriktiriciden yığına, yığından biriktiriciye ve durum (P) bilgileri yığına, yığından tekrar duruma aktarılır. Yığına atılan bir veri, yığın işaretçisinin değerini bir azaltır, yığından geri çekilen bir veriyle de yığın işaretçisi tekrar bir artar. Yığın kullanımı iki sebeple gerçekleştirilir: Kesmelere cevap vermek için ve altyordamlara dalmalarda dönüş adresini saklamak için Kaydedici içeriklerinin geçici olarak depolanması için. Mesela 6502 mimarisinde, PHA komutu, yığın işaretçisinin gösterdiği ilk yığın konumuna biriktiricinin içeriğini atarken, yığın işaretçisi bir sonraki boş konumu göstermek için değerini bir azaltır. Bu işlemi bir programla gösterelim; 0200 LDA#$A5; A=A5H 0202 PHA; A'yı yığına at 0203 LDA#$67; A=67H 0205 PHA; A'yı yığına at Aritmetik işlem komutları Aritmetik işlemler tam sayıları ve kayan nokta sayılarını kullanan komutlara sahiptir. Buyruk kümelerinde çeşitli veri boyutları olduğundan farklı aritmetik komutlar bulunur. Veri aktarım komutlarıyla, değişik adresleme biçimlerinde yazmaç ve bellek erişiminin çeşitli kombinasyonlarını sağlamaya yarayan farklı komutlar olabilir. Toplama işlemi Sekiz adresleme biçimini kullanabilen ADC ve ADD komutları, işlenenin değerini, elde ile birlikle biriktiricideki sayıyla toplayarak yine sonucu biriktiriciye atar. Bu işlemin sembolik gösterimi şu şekildedir: (Farklı Mimarî türleri değişik komutlar ile iş görürler. ADC ve ADD sadece örnek olarak verilmiştir.) [A] «— [A] + [M] + C Buradaki [M], ADC ve ADD komutlarının işlenen kısımlarında bulunan veriyi veya bellekle bulunan bir veriyi göstermektedir. Toplama işlemi, durum bayrağındaki D'nin durumuna göre ikili sayı kodunda ya da BCD kodunda olabilir. Veriler toplama ve çıkarma işlemlerinde işaretli veya işaretsiz şekilde birlikte kullanılabilir. Programcının ne tür bir veri kullandığını bilmesi gerekir. ADD komutu işlenirken bir önceki işlemden kalan elde varsa bu bi sonraki eldeye katılarak toplama işlemine sokulur. Toplama işlemine bir örnek verilirse: CLC; C=0 LDA#$25; [A]=25H ADC$40; [A] «— [A] + [0040] +C Yukarıdaki programda ilk satırda CLC bir önceki programdan kalan ve şu anki programa etki edebilecek eldelerden kurtulmak için C bayrağını temizlenir. Daha sonra A'ya 25H verisi yüklenir. Bir altındaki adımda A'daki veri [0040] no' lu bellek konumundaki veri ve elde toplanarak sonuç yine A'ya yazılıyor. Çıkarma işlemi Tekrar hatırlatacak olursak değişik mimarî türlerinde değişik komutlar kullanılmaktadır, bunlar karıştırılmamalıdır. SUB, SUBI, SUBU, SBC değişik mimarilerdeki çıkarma komutlara örnektir. Mesela 6502’de SBC çıkarma komutu ile, A'daki değerden bellek konumunun değeri ve eldeki değer çıkarılır. Sonuç yine biriktiricide kalır. Borç, elde bayrağının(C bayrağı) ters dönmüş hali olarak düşünülebilir. Bu işlemi sembolik olarak şu şekilde gösteririz A = A - M - C Çıkarma işlemi, toplama işlemindeki gibi hem ikili sayılarla hem de BCD modunda yapılabilir. Burada c = (1 - C) ifadesi çok baytlı çıkarma işlemlerinde kullanılır. C = 0 ise sonuca etki edilmez. Çünkü C = 1 ise, tersi 0 olur. Boolean mantık komutları Boolean mantık komutları Boolean aritmetik işlemlerinde olduğu gibi aynen uygulanır. AND, NOT, OR ve XOR işlemlerini uygulamak için komutlar bulunur. Bu komutlar, biriktiricideki değerle bellek konumundaki değeri bit bit mantık işlemine sokarlar ve daha sonra sonuç biriktiriciye yazılır. Bütün bu işlemler N (Negatif) ve Z (Sıfır) bayraklarını etkiler. Bu komutlardan en yaygın kullanılanları AND ve OR komutlarıdır. AND komutu başka bitlere etki etmeden istenen bitin maskelenmesinde de kullanılır. Programcı bellek konumundaki temizlemek istadiği veriye göre A'ya değer atmalıdır. OR komutları AND'in tersine istenen belirli bitleri 1 yapmada kullanılır. Bit işleme komutları Bit işleme komutları, verilen bir veri sözcüğün içindeki bitleri veya bit gruplarını 1(set) veya 0(reset) yapmada kullanılır. Bunlar sola veya sağa aritmetik ve mantıksal kaydırma ve döndürme komutlarını içerir. Mantıksal kaydırma komutları, bitleri belirtilen miktarda sola ya da sağa kaydırırmada kullanılır (left shift and right shift). Genellikle ikiyle çarpma ya da bölme işlemleri için kullanılan aritmetik kaydırma komutları en soldaki bit sayının işaretini gösterdiğinden bu biti kaydırma. Sağa doğru yapılan aritmetik kaydırmada, işaret biti yanındaki bite kopyalanır. Sola doğru yapılan aritmetik kaydırmada bitler sola kaydırılır, sağdan sıfırlar içeriye girerler, ancak işaret biti sabit kalır, hareket ettirilmez. Döndürme komutları kaydırılmış bitlere kaydırma yapan komutlardır. Mesela sola 1 bit döndürmede en soldaki bit dışarı kaydırılır ve en sağdaki bit haline getirmek için de döndürme yapılır. Giriş/çıkış komutları Giriş/Çıkış komutları, mimariden mimariye pek çok değişiklik gösterir. G/Ç’ı kontrol etmek için bâzı temel düzenler kullanılır. Bunlar programlanmış G/Ç, kesinti sürümlü (interrupt-driven) G/Ç ve DMA aygıtlarıdır. Denetim aktarım komutları Kontrol komutları dallanmalardan, atlamalardan ve yordam çağırmalarından oluşur. Dallanmalar koşullu ya da koşulsuz olabilir. Atlama komutları dallanma komutlarına benzer. Dallanma komutlarının adres içeren bir şeklidir. Atlama komutları farklı durumları belirtmek için genellikle bellek adres konumunun bitlerini kullanır, çünkü işlenene ihtiyaç duymaz. Yordam çağırmaları dönüş adresini otomatik olarak saklayan özel dallanma komutlarıdır. Geri dönüş adresini kaydetmek için farklı makineler farklı uygulamalar kullanırlar. Bâzı makineler adresi bellekte belirli bir yere kaydeder, bazıları bir yazmaca kaydeder, bazıları da adresi yığına bir veri gibi kaydeder. Yığınların farklı amaçlar için kullanılabildiğini daha önce de söylemiştik. Genellikle en çok kullanılan yöntem de yığına atmaktır (PUSH ve PULL komutlarıyla atılır ve alınır). Şartsız dallanma komutu Şartsız herhangi bir adrese gitme işlemini JUMP komutu gerçekleştirir. Eğer bu komutunun devamındaki komut veya komutlar işlenmeyecekse bu komut kullanılır. JUMP komutu, mutlak adresleme veya dolaylı adresleme modlarından birisini kullanır. JUMP komutu işleneniyle birlikte bellekle üç baytlık yer tutar, mutlak adres kullandığında üç çevrim, dolaylı adresleme kullandığında ise beş çevrim tutar. Yerine göre ikisinden birisi tercih edilir. Şartlı dallanma komutu Şartlı dalmada gerekli şart sağlandığı anda program belirlenen hedefe sapar. Şartlı dalma komutlarını, dalma komutundan ayırt edebilmek için sapma adını aldı. Eğer şart sağlanmazsa program bir sonraki komuttan işlemeye devam eder. Şartlı dalma komutları aşağıdaki sıra ile çalışırlar; MİB İşlem kodunu alıp getirir ve durumun ne olduğunu kontrol eder. MİB öne sürülen şarta bakar. Bu şartlar şunlardır; sonuç negatif mi? sonuç sıfıra eşit mi? elde (C) bayrağı 1 mi? Eğer koşulan şart sağlanırsa, program sayıcının içeriği o anki adresle yüklenir. Eğer koşulan şartla sağlanmazsa, MİB sıradaki komutu işler. JUMP komutu kontrolü bellekte belirli bir adrese aktarır, sapma komutları kontrolü, komut işlendikten sonra bir sonraki komutun bulunduğu yerden ilerideki veya gerideki belirli bir bellek konumuna aktarır. Dalma komutu ile sapma komutu arasındaki diğer bir fark ise, sapma komutları karar verme komutlarıdır. Sapma şartları mikroişlemci durum bayraklarından C (elde), N (negatif veya işaret), Z (sıfır) ve V (aritmetik taşma) bayraklarına göre gerçekleşir. Özel amaçlı yazmaçlar Özel amaçlı komutlar arasında dizi işleme, yüksek seviye dil desteği, koruma, bayrak kontrolü ve ön bellek yönetimi de vardır. Birçok mimarî dizi işlemek için özel komutlara sahiptir. Bu özel komutlar için mimarilerde özel yazmaçlar bulunabilir. Buyrukların geçtiği temel aşamalar Makine buyruklarını işleten ve diğer birimlerin faaliyetlerini düzenleyen işlem birimi genellikle Buyruk Kümesi Mimarisi ya da kısca işlemci olarak adlandırıldığını daha önce de belirtmiştik. Bu mimariye göre bir buyruğun işlenirken geçtiği belirli aşamalar vardır. Bunlar: dahili yapısını ve bir programın buyruklarını alıp getirme (fecthing), çözme (decoding), işletme (execution), sonucun saklanması ve bir sonraki buyruğun yakalanması. İşlemcilerin organizasyonu, son yıllarda teknolojide yaşanan gelişmeler ve diğer taraftan başarıma olan ihtiyaçtan dolayı oldukça gelişti. Yüksek başarımlı işlemcilerin geliştirilmesindeki yaygın bir yönteme göre çeşitli fonksiyonları yerine getiren birimler mümkün olduğunca paralel bir şekilde çalışmalıdır (Boru hattında olduğu gibi). Yüksek başarımlı işlemciler ardışık (pipelined) bir organizasyona ve yapıya sahiptir. Bir buyruğun işletilmesine önceki buyruğun işletilmesi bitmeden önce başlanır ve bir süre sonra her bir saat vuruşunda mükemmel bellek varsa bir buyruk içeriye alınır ve bir buyruğun işletilmesi sonuçlandırılır. Süper skalar işletim adı verilen bir başka yaklaşımda da aynı anda birçok sayıda buyruk getirilip işletilir. Bir program işletmek için, işlemci birim zamanda bir buyruk getirir ve belirtilen işlemi uygular. Buyruklar, bir dallanma veya bir atlama buyruğuna rastlayana kadar ardışık bellek konumlarından getirilir. İşlemci, program sayacını kullanarak, getirilecek bir sonraki buyruğu içeren bellek konumunun adresini saklar. Bir buyruğu getirdikten sonra, program sayacının içeriği dizideki bir sonraki buyruğu gösterecek şekilde güncellenir. Bir dallanma buyruğu program sayacına farklı bir değer yükleyebilir. İşlemcideki bir başka kilit yazmaç ise buyruk yazmacıdır (Instruction Register - IR). Her bir buyruğun 4 bayttan(1 sözcük) meydana geldiğini ve tek bellek sözcüğünde depolandığını varsayalım. Bir buyruğu işletebilmek için, işlemci aşağıda belirtilen adımları sırasıyla izler; Program sayacı tarafından gösterilen bellek konumunun içeriği getirilir. Bu bellek konumunun içeriği işletilecek bir buyruk olarak yorumlanır. Bu nedenle bu içerik buyruk yazmacına yüklenir. Bu durum sembolik olarak aşağıdaki gibi ifade edilir: IR ← PC Belleğin bayt adreslenebilir olduğunu varsayarak, PC’nin içeriği 4 arttırılır. PC ← [PC] + 4 Buyruk yazmacındaki buyruk tarafından belirtilen faaliyetler yerine getirilir. Eğer bir buyruk bir sözcükten fazla yer kaplıyorsa 1. ve 2. adımlar tüm buyruk getirilene kadar tekrarlanmalıdır. Bu iki adım genellikle getirme evresi, 3. adım ise işletme evresi olarak adlandırılır. Bâzı istisnai durumlarda, bir buyruğun aşağıdaki işlemleri belirli bir düzende 1 ya da daha fazla sayıda uygulaması gerekir; Bir işlemci yazmacından diğer bir yazmaca ya da AMB’ye 1 sözcük büyüklüğünde veri aktar. Bir aritmetik veya mantık işlemi uygula ve işlemin sonucunu işlemci yazmacına yaz. Verilen bir bellek konumunun içeriğini getir ve işlemci yazmacına yaz. Bir işlemci yazmacındaki 1 sözcük büyüklüğündeki veriyi verilen bir bellek konumuna yaz. Bâzı gerçek dünya ISA örnekleri Intel Intel sağdan anlamlılığı, iki adresli mimariyi değişik uzunluktaki buyruklarla kullanan bir mimaridir. İntel işlemcileri, bütün buyrukların bir bellek mahalinde işlem görebilme anlamına gelen yazmaç-bellek mimarisini kullanır, fakat diğer işlenen bir yazmaç olmalı. Bu ISA mimarisi değişik uzunluktaki buyrukların veri üzerinde işlem görmesine izin verir, örneğin 1, 2 veya 4 bayt uzunluğundaki buyruklar. MIPS (Microprcessor without Interlocked Pipeline Stage) MIPS sağdan anlamlılığı kullanan, bayt adreslenebilir, üç adresli, sabit buyruk ve hafıza uzunluklu bir mimaridir. Sadece load ve store komutlarının belleğe ulaşabildiği yükle ve sakla mimarisidir. Diğer bütün buyruklar işlenenler için yazmaç kullanmak zorundadırlar. Bu çok geniş bir yazmaç kullanımını gerektirir. MIPS aynı zamanda sabit uzunluklu işlemler kullanır. JAVA Virtual Machine JAVA platformdan bağımsız olması açısından son derece ilginç ve son zamanlarda popülerliği artan bir dildir. Yani, eğer bir mimarî üzerinde bir kod derlemişsek ve programımızı farklı bir mimaride çalıştırmak istiyorsak (Sun Workstation gibi) bunu kodumuzu modifiye etmeden ve yeniden derlemeden yapabiliriz. JAVA derleyicisi program ilk çalıştırıldığında yazmaç sayısı, bellek boyutu, I/O girişleri gibi mimarî bağlanımları açısından bir kısıtlama getirmiyor. Fakat daha sonra programı çalıştırmak için bir JAVA Virtual Machine (JVM)’e ihtiyaç duyulur. JVM asıl olarak donanım mimarisine giden bir katlayıcı fonksiyonu görür ve platforma bağımlıdır. Fakat JVM belli bir mimarî üzerinde görüldüğü zaman herhangi bir ISA’de derlenmiş bir programı çalıştırabilir. Çalıştırma anında JVM’in görevi baytkodları yükleme, kontrol etme, bulma ve yürütmedir. JVM sanal olmasına rağmen iyi tasarlanmış bir buyruk kümesi mimarisidir. Sonuç Buyruk kümesi mimarileri değişik tasarım ilkelerini kullanırlar. Buyruk kümesi mimarisinde başlıca hedefler; daha güçlü işlemler sunmak, buyruk sayısını ve karmaşıklığını azaltmak, hızı arttırmaktır. Buna karşılık daha yavaş saat sıklığı ve yüksek BBÇ (buyruk başına çevrim) ise karşılaşılabilecek tehlikelerdir. Buyruk kümesi mimarisi için iyi bir soyutlama gerekir. Kaynakça Komut işleme Merkezî işlem birimi
### Human: Komut hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Komut, bilişim biliminde mikroişlemci üzerinde çalışan programların yapı taşlarına denir. Bir işlemcinin çalıştırabileceği komutlar, o işlemcinin komut kümesini oluşturur. İşlemciler, mimarilerine göre komutları farklı şekillerde işletebilirler. Bilgisayarın komut hattının uzunluğu ve genişliği, kaç komutun aynı anda işletilebileceğini belirler. Ayrıcı bakınız Makina dili
### Human: Kurgu (sinema) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Kurgu, film yapımı sürecinin bir parçasıdır. Kesme, film yapımında en yaygın kullanılan terimlerden biridir. Yönetmenin bir çekimi bitirmek için kullandığı bir fiil (KES – İngilizce CUT kelimesi, teknik olarak filmlerde hem iki sahne arasındaki kesme, hem de bitirme işlemini belirten kesme olarak kullanılır ; çn.) olabileceği gibi, bir film bandı ya da iki ayrı çekim arasındaki bağlantı anlamında bir isim de olabilir. Aynı zamanda, bir filmin farklı safhalardaki bir versiyonu da olabilir (Taslak kurgusu, yönetmenin kurgusu, final kurgusu). Bu makale çerçevesinde kesme, çekimler sırasında olmasa bile, gösterim esnasında birbirinden ayrı iki çekimin, birbirlerini kesintisiz takip edecek şekilde birleştirilmesi anlamında kullanılmıştır. Beş basit kurgu türü vardır: düz, zıt, paralel (çapraz), atlama ve biçim kurgusu. Düz kurguda, bir görüntü, kesintisiz olarak diğerini takip eder. Düz kurgu, en yaygın biçimdir: B çekimi, A çekimini takip eder. The Lady Eve (1941) filminde, Preston Sturges, bir geminin yemek salonunda bir masada oturan Charlie Pike (Henry Fonda)’dan (Çekim A), onun bulunduğu tarafa bakan bir grup kadına (Çekim B) doğru kesme yapar. Zıt kurguda ise birbirini takip eden görüntüler doğal olarak birbirinden ayrıdırlar; örneğin, Slaves (Herbert J. Biberman, 1969) filminde kölelerin kelepçeli ayaklarından, dörtnala giden atların toynaklarına yapılan kesme esir ile özgür kavramları arasındaki zıtlığı belirtir. Paralel ya da çapraz kurgu, aynı anda gerçekleşmekte olan iki olayı anlatır. Saboteur filminde, Brooklyn Navy Yard’daki bir geminin vaftiz töreninde, geminin sabote edilmesi girişimi, törenin kendisiyle birlikte paralel kurgu içinde ele alınmıştır. Moonstruck (Norman Jewison, 1987) filminde, bir anne, kızı Metropolitan Operası’nda sevgilisi ile birlikteyken, üniversitede profesör olan biriyle yemek yemektedir. King and Country (Joseph Losey, 1964) paralel kurguya örnek olabilecek iki sahne içermektedir: yağmurda askerlerin bir fareyi kıstırıp oynamaya çalışmaları, ve bir firarinin barakalar içinde yapılan duruşması. Burada, firarî askerin içinde bulunduğu kötü durum ile farenin içinde bulunduğu kötü durum birbirleriyle benzeştiriliyor. Fare de, firarî asker de kurban durumundadır – firarî şüpheci askeri kuralların, fare ise askerlerin can sıkıntısından kaynaklanan bir zulmün kurbanıdır. Olayların akışında bir boşluk bırakan, devamlılık dahilindeki bir kırılma, bir atlamalı kurgu meydana getirir. Darling (John Schlesinger, 1965) filminde, bir binanın girişine yirmi metre mesafedeki bir çiftin görüntülerini, aynı çiftin binanın giriş kapısından içeri girişlerini gösteren bir görüntü takip eder. Açıkçası, belirli bir sahne veya sekanstaki her şey görüntülenmek zorunda değildir, ancak sürekli atlamalı kurgu kullanımı, filme çizgi roman benzeri bir devamlılık verebilir. Ancak ne yaptığını bilen bir yönetmen atlamalı kurguyu kullanıyorsa, bunun bir sebebi vardır. Breathless (Jean-Luc Godard, 1959) filminde, asıl karakter Marsilya’da bir polis memurunu vurur, bir tarladan koşarak geçer ve Paris’e ulaşır. Godard, devamlılığı sebepsiz yere bölebilecek kadar maharetli bir film yapımcısıdır. Breathless filmi tam anlamıyla bir film olarak dikkat çeker: 1930'lar ve 1940'larda düşük bütçeli filmler üretmiş olan Monogram Pictures’e adanmış, ve daha akılcı bir yaklaşımla, bir karakterin araç kullanmadan bir yerden başka bir yere gidebilmesi şeklindeki bir sahneyi içerebilecek düşük bütçeli bir Amerikan filminin tarzını yaratabilmiştir. Biçim kurgusu ise, benzer şekilli iki nesne arasında yapılan kesmedir. Detour filminde, müzik kutusu içindeki bir plaktan, bir davula yapılan bir kesme vardır – burada yuvarlak şekilli bir nesne diğerinin yerini alır. Bir çekimin diğeri ile eşleştiği ve devamlılıkta bir boşluğa sebebiyet vermeyecek kadar kolay geçişin sağlandığı eşleştirme kurgusu, prensip olarak biçim kurgusuna benzer. Bir eşleştirme kesmesi, öyle olmamasına rağmen, genellikle eşleştiği sahneye şekil olarak benzer. Büyük ihtimalle, en ünlü eşleştirme, 2001: A space odyssey (Stanley Kubrick, 1968) filminde mağara adamının bir çekimde elindeki kemiği gökyüzüne fırlattığı ve bir sonraki çekimde yörüngedeki bir uzay istasyonunun görüntülendiği eşleştirmedir. Eşleştirme, iki görüntüyle evrim tarihine değinmektedir. Kaynakça Film teknikleri Film ve video teknolojisi Film ekibi Sinema Sinema teorisi Dijital film kurgusu Dijital film montajı Film yapım Film yapımı
### Human: Ekşi Sözlük hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ekşi Sözlük, kayıtlı yazarların yorumlarını içeren Türkiye merkezli bir katılımcı sözlüktür. 400.000'den fazla üyeyle Türkiye'deki en büyük katılımcı sözlük ve ülkedeki en büyük internet topluluklarından birisidir. Ekşi Sözlük, çeşitli konularda bilgi paylaşımının yanı sıra tartışmalı siyasi içeriklerin ve kişisel görüşlerin paylaşıldığı sanal bir sosyo-politik topluluk olarak da kullanılmaktadır. Kurallar ve yapı Yazarların yazdıkları sözlük kuralları dahilinde denetlenmekte ve uygunsuz bulunan yazılar moderatörler ve gammaz adı verilen gönüllü sözlük üyeleri iş birliği ile silinmektedir. Ancak on birinci nesil alımlarından sonra gammazlık statüsü sadece belirli bir grup yazara değil her yazara verilmiştir. Şu anda sözlükteki her yazar aynı zamanda gammazdır. Sözlük yazarları da sözlük kurallarına uymadıklarında sözlükten çıkarılmaktadır. Girilen bilgilerin bilimsel veya nesnel, yahut tarafsız olmasına gerek yoktur. Kullanılan dilin zaman zaman argo içermesi mümkündür. Bazı başlıklar altında ise "tanım cümleleri" biçiminde web forumlarındakilere benzer karşılıklı tartışmalar göze çarpmaktadır. Sözlüğün bu özgür yapısı zaman zaman hukukî meselelere yol açabilmektedir. Yazar alımlarının sürekli yapılmaması nedeniyle, alımların yapıldığı kısa süreler boyunca yazar olmak için başvuruda bulunan kullanıcılar belirli gruplara ait sayılırlardı. Bu gruplara "nesil" denirdi ve bu yapı kaldırılmadan önce sözlük içindeki hiyerarşik yapılanmada etkileyici faktör olmamalarına rağmen birer statü göstergesi olarak görülebiliyorlardı. 19 Mayıs 2004 tarihinde altıncı nesil yazar alımları yapılmıştır. 2005 yılındaki yazar alımındaki karışıklık göz önünde bulundurularak kayıtlı okur alınmaya başlanmıştır. Aralık 2005 itibarı ile yedinci nesil yazarlar da sözlüğe dahil olmuşlardır. Yedinci nesil yazarların büyük çoğunluğunu kitap toplama kampanyasına katkıda bulunmuş olan hayırsever kayıtlı okurlar oluşturmaktadır. Aralık 2007'de sekizinci ve dokuzuncu nesil alımları başlamış ve on binlerce kişi çaylak (yazar adayı) olmuştur. 21 Aralık 2008'de, 6 Haziran 2008 öncesi kayıtlı çaylaklar yazar olma hakkını kazanarak "sabırtaşı yazar" unvanını almışlardır. 2010 itibarı ile nesil hiyerarşisi kaldırılmıştır. Yazarlara ve kayıtlı okurlara, diğer yazarların girdikleri maddelerin (sözlük jargonunda "entry") okunulmasına, beğenilip beğenilmemesine göre oylama hakkı verilmiştir. En az 1000 entry giren yazarlara "azimli" unvanı verilmektedir. Belirli bir oylamadan sonra o yazarın puanı (sözlük jargonunda "karma") diğer yazarlar tarafından görülebilmektedir. Yazar adayı olan kullanıcıların çaylak onay listelerindeki sıralamaları sözlükteki ilk 10 entry'yi ne zaman doldurduklarına göre ve her gün hesabına giriş yapan yazarlar arasında yeniden belirlenmektedir. Yazarlar, zirve adını verdikleri organizasyonlarda farklı şehirlerde, farklı etkinlikler için bir araya gelmektedir. Ekşi Sözlük kullanıcıları, eski site tasarımında topluluğu oluşturan kullanıcıların hazırladığı 500'e yakın arayüzü kullanabilmekteydi, ancak eski site artık aktif değildir. Yeni tasarımda ise tema seçeneği bulunmamaktadır. Sitenin yayınlanan bilgilerin doğruluğu ile ilgili bir iddiası olmadığından zaman zaman yanlış bilinen şeylerin yayılmasına da neden olabilmektedir. Çaylaklar Ekşi Sözlük'e üye olunduğu gibi entry girilebilir ancak bu entry'lere yalnızca "çaylaklar" isimli frame (çerçeve) altından entrylerine ulaşılabilir. Çaylak üyeler Yazar mertebesine yükselebilmek için yönetimin belirlemiş olduğu bazı kriterleri sağlamalıdır. Bu kriterler 10 entry girişi yapılması ve bu girilen entrylerin bilgi verici, uzun ve sözlük formatına uygun olmasıdır. Çaylaklar Yazar olmak için siteye 90 Gün içerisinde en az 1 defa sözlüğe giriş yapmalıdır, aksi takdirde üyelik çaylak onay listesinde pasif hale gelir ve sıranın sonuna atılır. Çaylakların giriş yaptığı entryler Google gibi arama motoru sonuçlarında üye yazar olana kadar gözükmez. Çaylakların giriş yaptığı entryler bağlantı içeremez. Karma sistemi ve rozetler Karma sistemi Ekşi Sözlük'te yazarların girdikleri entrylerin oylanması sonucunda tabi tutulduğu bir sınıflandırmadır. Sınıflandırma işleminin nasıl yapıldığı ile ilgili site yönetimi tarafından yapılmış net bir açıklama bulunmamaktadır. Girilen tüm entry'lerin oylanması ile bir karma puanı hesaplanır. Toplanan karma puanlarına karşılık gelen unvanlar mevcuttur. Tarihçe Site 1999 yılında Sedat Kapanoğlu tarafından "sourtimes.org" sitesinin bir parçası olarak oluşturulmuştur. Sloganı "Kutsal bilgi kaynağı"dır. İlk girilen başlık "pena"dır. Site, daha sonraları artan popülaritesiyle birlikte sourtimes.org'un esas parçası haline gelmiştir. Sedat Kapanoğlu, birçok konuşmasında, Otostopçunun Galaksi Rehberi kitabının siteyi kurmasında esin kaynağı olduğunu belirtmiştir. 2014 ve 2016 yıllarında tema değişikliğine gidilmiştir. 2017 yılında hem iOS hem de Android için resmî Ekşi Sözlük mobil uygulaması yayınlanmıştır. iOS uygulaması uzun bir aradan sonra 2020 yılında güncellenmiş ve birçok özellik eklenmiştir. 7 Nisan 2020'de Ekşi Sözlük tarafından entrylere görsel yükleme özelliği duyurulmuştur. Bu sayede yazarlar, girdikleri entrylere 10 taneye kadar görsel ekleyebilmektedir. 2016 tema değişikliği Ekşi Sözlük'ün tasarımı, 28 Şubat 2016 tarihinde büyük oranda değişikliğe uğradı. Değişikliklerin büyük bir kısmı başta olmak üzere mevcut gri arayüz yerine beyaz arka plan rengi ve siyah fontlar kullanılması, yazarlardan büyük tepki aldı. Sitenin eski yöneticisi Sedat Kapanoğlu ise yeni tasarımın mobilde çok iyi ve kullanışlı olduğunu söyledi. CEO Başak Purut ise yeniliklerin devam edeceğini ifade etti. Diğer yenilikler de şöyleydi: Gri arka plan yerine beyaz arka plan konuldu. ‘Devamını okuyayım’ özelliği getirildi. Logo değiştirildi. Yazı tipi değiştirildi. Entry'ler arası çizgiler kaldırıldı. Değişikliğe tepkiler Tasarım değişikliği karşısında "holy strat" isimli sözlük yazarı bir protesto başlattığını duyurdu ve tema eski hâline gelene kadar yeni içerik girmeyeceğini söyledi. 800 yazar bu çağrıya katıldığını belirtmek için kullanıcı adını ilgili başlığa yazdırdı. 6 Mart 2016'da "ulotrix" isimli sözlük yazarı, tema konusundaki çağrılarına Sözlük yönetiminin kayıtsız kaldığını söyleyerek yazarlara entrylerini silme çağrısı yaptı ve bu çağrıya uyan yazarlar 13 Mart 2016'ya kadar 1 milyon entry sildi. Sözlük yönetimi, 7 Mart'ta ilgili tepkilere yönelik bir açıklama yayımladı ve yeni tema tasarlanırken muadil sitelerin tasarımının örnek alındığı söylendi. Ayrıca beyaz fonun değişeceği 4 görünümün ve içeriklerin Ekşi Şeyler'de yayımlanmama seçeneğinin eklendiğini, sonrasında yapılacak tüm değişikliklerin ve sözleşme değişikliklerinin yazarlara önceden bildirileceği söyledi. Bu açıklamayla bağlantılı olarak 8 Mart'ta toplu kadın yazar alımı hakkında diğer yazarların görüşlerinin beklendiği açıklandı. Yasal sorunlar 2006 yılında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün, sitedeki 'esrar' başlığı altındaki yazıların, gençlere uyuşturucuyu özendirdiği gerekçesiyle şikayette bulunması üzerine, İstanbul Üçüncü Sulh Ceza Mahkemesi, Ekşi Sözlük'e erişimin süresiz engellenmesine karar vermiştir. Aylarca siteye Türk Telekom'un DNS engellemesi yüzünden doğrudan bağlantı yapılamamıştır. Engelleme Haziran 2006'da Ekşi Sözlük'ün avukatları tarafından yapılan başvuru sonucunda kaldırılmıştır. 17 Nisan 2007 günü sitede, Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar'a hakaret edildiği iddiası ile Eyüpsultan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi sitenin yayınının durdurulmasına karar verilmiştir. Daha sonra söz konusu yasak kaldırılmıştır. Şu anda Ekşi Sözlük içerisinde hem "Adnan Oktar" başlığına hem "Adnan Hoca" başlığına üyeler tarafından yazı yazılabilmektedir. Şubat 2008'de Türkiye'deki internet sansürlerini protesto etmek amacı ile sözlük logosunun üstüne siyah bir bant eklenmiştir. Site hakkında son yaptırım 29 Eylül 2008'de uygulanmaya başlanmış; Türkiye'deki internet kullanıcılarının siteye erişimi mahkeme kararıyla engellenmesine yönelik bu uygulama yalnızca üç saat sürmüştür. 1 Şubat 2010 tarihinde Fatih Altaylı Ekşi Sözlük hakkında "Ekşimiş Ruhların Buluşma Yeri" başlıklı bir yazı yazdı. Bunun üzerine Ekşi Sözlük yazarlarına hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan Fatih Altaylı gazetedeki köşesinden bir tekzip yayınlamak zorunda kaldı. Buna karşılık olarak Fatih Altaylı Ekşi Sözlük'teki hakaret ve iftira içerikli yorumlarla ilgili Beyoğlu 4. Sulh Ceza Mahkemesinde açtığı dava sonucunda kendisi hakkında yazılan 97 yorumu mahkeme kararıyla yayından kaldırdı. 21 Nisan 2011'de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), sözlüğün sunucusuna gönderdiği elektronik postada, sunucudan, yer sağlayıcılık hizmetine son verilmesi istenmiştir. TİB İnternet Daire Başkanı Osman Nihat Şen yaptığı açıklamada sözlüğün, yasaklanacaklar listesine yanlışlıkla eklendiğini belirtmiştir. 21 Haziran 2011 tarihinde 35 Ekşi Sözlük yazarı, "manevi değerlere hakaret" ettikleri gerekçesiyle polis tarafından ifadeleri alınmıştır. Sözlük yönetiminin, yazarların kimlik bilgilerini paylaşması yazarların tepkisine neden olmuş, bazıları sözlükten ayrılarak binlerce yazısını silmiştir. Bir günlük siteye girmeme boykotu yapılmıştır. Temmuz 2013'te Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yusuf Devran, Ekşi Sözlük'te kendisi hakkında İslam peygamberi Muhammed'e yönelik eleştiri ve hakaret içerikli mesajlar bulunduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, 2 Ekşi Sözlük yazarı İstanbul 25'inci Sulh Ceza Mahkemesinde yargılanmış, mahkeme 3 yıl içinde bir daha suç işlenmemesi şartı ile kovuşturmayı tecil etmiştir. Ekşi Sözlük, aynı ay içinde bu nedenle Angelz Co takma adlı bir grup hacker tarafından hacklenmiştir. 21 Şubat 2023'te Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından erişim engeli uygulanmıştır. 2 Mart 2023 tarihinde 4. Sulh Ceza Hakimliğince erişim engelinin kaldırılmasına karar verildi. Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği'nin Ekşi Sözlük'e getirilen erişim engeli kararını kaldırmasına yapılan itirazı inceleyen Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği, Ekşi Sözlük'e erişim engeli getirilmesi kararını onadı. eksisozluk2023.com, 13 Mayıs 2023 tarihli ve 2023/4391 d. iş sayılı Ankara 6. sulh ceza hakimliği kararıyla erişime engellenmiştir. eksisozluk42.com, 14/05/2023 tarihli ve 490.05.01.2023.-237305 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kararıyla erişime engellenmiştir. Sosyal yardımlar 2003 yılında site kullanıcıları tarafından başlatılan kampanya ile 40.000 kitap toplanıp belirlenen okul ve kütüphanelere gönderildi. 2006 yılında yeniden düzenlenen bir kampanyayla 70.000 kitap toplanıp çeşitli okullara ve kütüphanelere bağışlandı. 2009 yılında site kullanıcılarının katkılarıyla Ekşi Sözlük Ormanı kuruldu. 36.000 metrekare alana kurulan bu ormana TEMA vakfı tarafından 9000 fidan dikildi. Ekim 2011 Van depremi'nden sonra deprem bölgesine yardım kampanyası düzenlenmiş, AKUT ile iş birliği içinde yardımlar bölgeye ulaştırılmıştır. 2013'ün 30 Aralık günü Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde yaşayan Sultan Alacaoğlu adlı Alzheimer hastası yaşlı bir kadının evde yalnız bulunduğu sırada elektrik kontağından çıkan yangın sonucu evi tamamen yanarak kullanılamaz hale geldi. Olayın ardından Sultan ve Hüseyin Alacaoğlu'nu basına yansıyan haberleri üzerine Bayramiç Belediye Başkanı İsmail Sakin Tuncer’in yardımıyla bir bankada hesap açtırıldı. Ekşi Sözlük'te başlatılan kampanya ile hesaba yatırılan yardımlar 3 gün içerisinde 95 bin liraya ulaştı. 30 Mayıs 2016 tarihinde PayPal'ın Türkiye'deki faaliyetlerini durduracağını açıklaması üzerine sözlükte "Paypal hesaplarımızla LÖSEV'e Bağış" kampanyası başlatılmış 24 saat içerisinde 100.000 tl bağış toplanmıştır. Kampanya sözlükte başlayıp sosyal medya ve yerel basında büyük yer etmiştir. Eleştiriler Ekşi Sözlük'ün hem yönetimi hem de içeriği akademisyen, yazar, gazeteci, siyasetçi ve sanatçılar gibi toplumun farklı kesimleri tarafından eleştirilmiştir. Ekşi Sözlük'teki yazarlara ve içeriğe yöneltilen eleştiriler, temelde sitede yer alan yazıların kişilere yönelik yazılı saldırı ve hakaret içerdiği, bilgi kirliliğine sebep olduğu ve yazarlarının kullanıcı adlarının arkasına saklandıkları yönündedir. 1 Eylül 2012 tarihinde siteye girilen yazıların artık forum sayfalarındaki yazılardan farksız olduğunu ve bunun kontrolünün zor olduğunu belirten 12 kişilik Ekşi Sözlük moderasyon ekibi topluca istifa ederek bu tepkilerini dile getirmişlerdir. Yönetim ve sözlüğün hukuk birimine yöneltilen eleştiriler ise Ekşi Sözlük'te belirli firma ve şirketlere ortak ticari ilişkiler nedeniyle ayrıcalıklar tanındığı ve bu firmalarla ilgili yazılan eleştirilerin yönetim tarafından silindiği yönündedir. 14 Ağustos 2012 tarihinde Ekşi Sözlük avukatı Başak Purut ortağı ve avukatı olduğu bir başka firma hakkında sitede yazılan bir eleştiriyi "firmanın ticari itibarı zedeleniyor" gerekçesiyle siteden kaldırmış ve bu durum büyük tepki toplamıştır. Ayrıca, yazar bilgilerinin yazara haber verilmeksizin savcılarla ve polislerle paylaşıldığı yönünde de site yönetimine eleştiriler getirilmiştir. Yazar adaylarının sürekli gündeme taşıdığı bir diğer konuysa, 'çaylak onay listesi' sisteminin kaldırılmasıdır. Sisteme göre, yazar olmak isteyen çaylakların on entry girmeleri ve belirli aralıklarla siteyi ziyaret etmeleri gerekmektedir. Belirli aralıklarla siteyi ziyaret etmeyen yazar adaylarının çaylak onay sıralamaları geri düşmektedir. Örneğin bininci sıradaki bir yazar adayının sırası bir gün içerisinde 1500'e gerileyebilir. Birinci sıraya kadar ulaşan yazar adayları, değerlendirmeye tabi tutularak yazar olabilir veya yeniden on entry girmeleri istenebilir. Algoritma ile ilgili detaylı anlatımlar yapılmıştır. Ekşi Şeyler Ekşi Sözlük'ün alt kuruluşu olan Ekşi Şeyler, kültür, bilim, eğlence, yaşam, spor ve haber kategorileri barındıran temel amacı bilgi sağlamak olan internet sitesidir. Ayrıca bakınız İnternetime Dokunma! Kaynakça Dış bağlantılar Mobil Uygulaması Konuyla ilgili yayınlar ekşi sözlük, 2004, Sel Yayınları Ekşi Sözlük Yazarlarından Ekşi Öyküler, 2007, Yitik Ülke Yayınları. 1000kitap.com Mediha SAĞLIK TERLEMEZ (2016) Yalın İsim Üzerinden Kapsamlı Açılım: Ekşi Sözlük’ten Açıköğretim Okumaları, Nisan Kitabevi. akademik.anadolu.edu.tr Ekşi Sözlük 20. Yıl Belgeseli. 1. Bölüm , 2. Bölüm bkz: ekşi sözlük Katılımcı sözlükler Türk internet siteleri 1999'da kurulan internet içerikleri 1999'da Türkiye'de kurulan oluşumlar Türk sosyal ağ siteleri
### Human: Yılmaz Güney hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Yılmaz Güney (doğum adıyla Yılmaz Pütün; 1 Nisan 1937, Adana – 9 Eylül 1984, Paris), Türk oyuncu, yönetmen, senarist, yapımcı ve yazardır. Güney, Türk film endüstrisinde hızla öne çıkmış ve eserlerinin birçoğunu, Türkiye'deki sıradan işçi sınıfı insanlarının içinde bulunduğu kötü duruma adamıştır. Filmlerinde Kürt kültürünün, halkının ve dilinin tasvirini etkin bir şekilde kullanmıştır. Özellikle 1966'daki Çirkin Kral dönemi sonrasında yazdığı ödüllü Yol, Sürü ve Duvar, yazıp yönettiği ve oynadığı Umut, Umutsuzlar, Baba, Ağıt ve Endişe filmleriyle tanınmaktadır. 1 Nisan 1937 tarihinde Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Yenice'de Kürt ve Zaza kökenli köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak doğan Yılmaz Güney, 1959'da senaryosunu yazıp oynadığı Bu Vatanın Çocukları ve Ala Geyik filmleriyle sinemaya adımını attı. Birçok kez yasal sorunlar yaşayan Güney, ilk olarak 1961'de, yazdığı bir öyküde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm oldu. 1972 yılında, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi militanlarını sakladığı gerekçesiyle iki yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükûmetin çıkardığı 1974 Genel Affı sonucunda 20 Mayıs 1974'te serbest kaldı. 4 ay sonra, 13 Eylül 1974'te, Endişe filminin çekimleri için bulunduğu Adana'nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda Hâkim Sefa Mutlu'yu yakın mesafeden kafasına kurşun sıkarak öldürmekten suçlu bulundu. Cinayetin ardından yargılandı ve hapis cezası aldı. Güney, 1981'de izinli olarak çıktığı hapishaneden yurt dışına firar etti. Kendisinin yazdığı ve Şerif Gören ile birlikte yönetmenliğini yaptığı 1981 yapımı Yol filmi, 1982'de Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü kazandı ve bu ödülü Türkiye'den kazanan ilk yönetmen oldu. 6 Ocak 1983'te dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından Türk vatandaşlığından çıkarıldı. 1983'te Cigerxwîn ve Abdurrahman Şerefkendi gibi Kürt şairlerle birlikte Paris Kürt Enstitüsü'nü kurdu. 9 Eylül 1984'te, mide kanserinden dolayı Paris'te öldü. Mezarı Paris'teki Père Lachaise Mezarlığı'nda yer almaktadır. Yaşamı İlk yılları Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün, "kırılması zor ve sert meyve çekirdeği" demektir. 1 Nisan 1937 tarihinde köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Zaza kökenli babası, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinin Desman köyünden; Kürt kökenli annesi ise Muş'un Varto ilçesindendir. Adana'da büyüdü, Adana ileride birçok filmine konu oldu. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalışan Güney, üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve yönetmen Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazan Güney, daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı. Sinemaya başlaması Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Ala Geyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazdı hem de bu filmlerde rol alıp oynadı. Karacaoğlan'ın Karasevdası'''nda da yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm oldu. İki yıl sonra kaldığı yerden devam eden Güney, bu dönemde daha çok macera filmleri çekti. Filmlerinde, "ezilen, hor görülen bir Anadolu çocuğunun otoriteye başkaldırısı" konusunu işledi. "Çirkin Kral" lakabını aldı. Bu dönemdeki en önemli filmi, Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Cezaevi ve firari yılları Güney, 1966'da Şanlıurfa'da alkollü araç kullanırken bir çocuğa çarparak ölümüne sebep oldu. Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi militanlarını sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini, şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayımladı. Bülent Ecevit başbakanlığındaki 37. Türkiye Hükûmeti tarafından çıkarılan genel af sonucu 20 Mayıs 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Adana'nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürdü (13 Eylül 1974) ve tutuklandı. 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucunda 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı, Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve Şerif Gören tarafından çekilen Yol filmleri büyük ilgi gördü. Daha sonra Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 Ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevi'nden yurt dışına firar etti. Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsattı. Hapse girmeden yıllar önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde, bir günlük bayram izninde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştı. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etti. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis Adası'na, oradan da İsviçre'ye kaçtı. 6 Ocak 1983 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Güney daha sonra Fransa'ya geçti ve yaşamının geri kalanını orada geçirdi. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar filmi onun son filmi olmuştur. Güney, 1983'te Cigerxwîn ve Abdurrahman Şerefkendi gibi Kürt şairlerle birlikte Paris Kürt Enstitüsünü kurdu. 1984'ün mart ayında düzenlenen Nevruz kutlamasında bir konuşma yaptı:"Arkadaşlar! Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz bu kaderi reddediyoruz! Bu kaderi tanımıyoruz! Biz, dört bir yandan işgal edilmiş bir sömürge ülkenin çocukları değil; bağımsız, birleşik, özgür bir Kürt ülkesinin, Kürdistan'ın çocukları olmak istiyoruz! Ve biz kendi toprağımızda, kendi bayrağımızın altında özgür ve bağımsız olmak istiyoruz! Arkadaşlar! Bugün Kürdistan'ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulümlerine karşı dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu! Biz; dövüşerek ölenlerin, bu uğurda şehit düşenlerin anısını kalbimizde ve mücadelemizde yaşatıyoruz..."Güney bu dönemde Taşnak dergisi Armenian Review'e demeç vererek ASALA tarafından Türk diplomatlarına düzenlenen suikastları, Ermeni soykırımına dair dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için işlevsel olduğunu ancak uzun vadede bu yöntem ile Ermenilerin soykırımın tanınması taleplerinin gerçekleşemeyeceğini belirtmiştir. Ölümü Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri hastalığı nedeniyle 9 Eylül 1984 tarihinde 47 yaşında öldü. Mezarı, Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır. Özel hayatı İlk resmî eşi Nebahat Çehre ile 1966'da başlayan şiddet dolu birlikteliği, 1968'de Çehre'yi araba ile ezmesi üzerine boşanma ile sonuçlanmıştır. Çehre, 2019 yılında konuk olduğu Şafak Yavuz'un Vizöründen adlı programda Güney ile ilişkisine dair detayları paylaşmış, araba ile çarpma olayına da değinmiştir. Yapımcı Abdurrahman Keskiner 2011 yılında Hürriyet gazetesine verdiği röportajda olayı şöyle anlatmıştır:"Çok az kişi bilir bunu. Rahmetli Yılmaz, Nebahat ve ben... Bir gün yine gece kulübünde kavga ettiler. Nebahat kulübü sinirle terk etti. Yılmaz'ın 'Dur'! demesine hiç aldırmadı. Nebahat, Elmadağ'da kaldıkları otele doğru koşarken Yılmaz otomobiline bindi. Sinirle direksiyona geçti. Sonra gözümün önünde sevdiği kadını arabayla ezdi. Nebahat havada uçtu, arabaya çarptı, sonra da kaldırıma... 4 gün hastanede yattı. Herkesten gizledik bunu. Olaydan sonra ilişkileri bitti."Keskiner'in aynı röportajda, "Nebahat, Yılmaz'dan çok dayak yedi." şeklinde ifade ettiği şiddetin önemli noktalarından biri de "Eşrefpaşalılar (1966)" çekimi esnasında Güney'in Çehre'nin kafasına bardak koyup gerçek kurşunla nişan alması olarak kayıtlara geçmiştir. Keskiner bu konuda şu açıklamaları yapmıştır:"Sinema tarihçileri bunun bir efsaneden ibaret olduğunu söyler. Ama doğru! Yılmaz o gün benden 3 silahından birini, içinde gerçek kurşun olanı istedi. Nebahat bu sırada ağlıyor, titriyor ve, 'Yılmaz, imkânı yok oynamam. Sahici kurşun kullanma, yalvarırım! Ben canımı sokakta bulmadım. Yanlış bir harekette ölebilirim!' diye sevdiği adama ağlayarak yalvarıyordu. Yılmaz umursamadı. Bardağı Nebahat'ın kafasına koydu. Sonra 20 metre uzaklaştı. Sette ölüm sessizliği vardı. Korkudan herkes nefesini tutmuş, duvarın dibinde titreyen Nebahat'a bakıyordu. Zavallı kız kurbanlık koyun gibiydi. Yılmaz tetiğe bastı, bardak tuzla buz oldu. Nebahat başladı ağlamaya... Yılmaz onu zor sakinleştirdi. Deniz kenarına götürüp bir şeyler söyledi. Çok tutkulu, kavga ve dayakla dolu şiddetli bir aşkları vardı. Nebahat, Yılmaz'dan çok dayak yedi."Nebahat Çehre, 2017 yılında, Doğa Rutkay'la Her Şey Bu Masada adlı programda Güney ile olan ilişkisi hakkında, "Olmayacaktı. 4.5 sene sürdü ama olmaması gereken bir şeydi." diye konuşmuştur. Çehre ayrıca 2019 yılında konuk olduğu Şafak Yavuz'un Vizöründen adlı programda Güney ile olan evliliğinde hamile kaldığını fakat Güney'e olan aşkının sona ermesi, kendisine karşı sadece korku hissettiğinden mütevellit kürtaj olduğunu açıklamıştır. İkinci evliliği 1970'ten ölümüne değin Fatoş Güney'le (Jale Fatma Pütün) olmuştur, doğan çocuklarına Yılmaz (d. 1971) adını vermişlerdir. 1963-1966 yıllarında birlikte yaşadığı Birten Ünal'dan Elif (d. 1966) adlı bir kızı vardır. Filmografisi Kitapları Boynu Bükük Öldüler (1971) Salpa (1975) Ağıt Arkadaş Sürü Ölüm Beni Çağırıyor - Gençlik Öyküleri Acı Yol Sanık Hücrem Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz Oğluma Hikayeler Zavallılar Endişe Hudutların Kanunu Baba Aç Kurtlar Umut Bir Gün Mutlaka Umutsuzlar Seyyit Han Yunan Bıçağı İnsan, Militan ve Sanatçı Yılmaz Güney Selimiye Mektupları'' Ödüller 1967: 4. Altın Portakal Film Festivali - En İyi Erkek Oyuncu - Hudutların Kanunu 1970: 2. Altın Koza Film Festivali - En İyi Film - Umut 1970: 2. Altın Koza Film Festivali - En İyi Senaryo - Umut 1970: 7. Altın Portakal Film Festivali - En İyi Erkek Oyuncu - Bir Çirkin Adam 1970: Orhan Kemal Roman Armağanı - Boynu Bükük Öldüler 1971: 3. Altın Koza Film Festivali - En İyi Film - Ağıt 1971: 3. Altın Koza Film Festivali - En İyi Senaryo - Ağıt 1971: 3. Altın Koza Film Festivali - En İyi Yönetmen - Ağıt 1972: Orhan Kemal Roman Armağanı - Boynu Bükük Öldüler 1975: 12. Altın Portakal Film Festivali - En İyi Senaryo - Endişe Notlar Kaynakça Dış bağlantılar Yılmaz Güney'den Nebahat Çehre'ye aşk mektupları Yılmaz Güney Sözleri 1937 doğumlular Yüreğir doğumlular Adana doğumlu erkek oyuncular 1984 yılında ölenler Kürt film yönetmenleri Türk erkek sinema oyuncuları Türk film yönetmenleri Türk film yapımcıları 20. yüzyıl Türk senaristleri 20. yüzyıl Türk hikâye yazarları Türk sosyalistler Zaza asıllı Türkler Kürt asıllı Türkler Orhan Kemal Roman Armağanlı yazarlar Zaza oyuncular Mide kanserinden ölenler Paris'te kanserden ölenler Cinayetten hüküm giyen Türkler‎ Père Lachaise Mezarlığı'na defnedilenler Altın Portakal En İyi Film Ödülü kazanan yapımcılar Türk yazarlar Türkiye tarafından tutuklanan kişiler Fransa'da kanserden ölenler Kürt erkek oyuncular
### Human: Sivas (il) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sivas, Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan bir ilidir. Sivas ili, ticaret yolları üzerinde olduğu için, Selçuklu Hanedanı döneminde tüccarların ziyaret ettiği bir merkez haline gelmiştir. Türkiye'de Konya'dan sonra en çok Selçuklu eserinin bulunduğu il Sivas'tır. 13. yüzyıla ait Gök Medrese, Çifte Minareli Medrese ve Mavi Medreseleri çini sanatı açısından mutlaka görülmeye değer yerlerdir. Ulu Camii ise 1100 yılında inşa edilmiştir. Ayrıca Sivas, Türkiye'nin yüzölçümü açısından en büyük ikinci ilidir. Sivas Kızıldağ'dan doğan Kızılırmak, Köse Dağı'ndan doğan Yeşilırmak ve yine Köse Dağı'ndan doğan Fırat'ın en önemli kollarından biri olan Karasu Nehri, Sivas ili sınırları içinde doğmaktadır. Sivas coğrafi açıdan kıraç, yeşili az, sert iklimli bir yerdir. İkliminin elverdiği ölçüde yetiştirilebilen ancak tahıl ürünleri, şeker pancarı, patates gibi ürünlerdir. Türk Kurtuluş Savaşı'nın temellerinin atıldığı, Selçuklu devrinin dev eserleriyle süslü, yüzölçümü bakımından Konya'dan sonra ikinci sırada yer alan bir ilimiz. Sivas ili topraklarının büyük kısmı İç Anadolu'nun yukarı Kızılırmak bölümünde diğer kısımları ise Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde olup, 35° 50’ ve 38° 14’ doğu boylamları ile 38° 32’ ve 40° 16’ kuzey enlemleri arasında yer alır. İç Anadolu Bölgesi, Doğu Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde ilçeleri ve kültür zenginliği, iklim farklılığı bulunan ve sahip olduğu değerleri ile önemli bir coğrafi konuma sahiptir. Kuzeyinde Ordu, kuzeybatısında Tokat doğusunda Erzincan, kuzeydoğusunda Giresun, batısında Yozgat, güneybatısında Kayseri, güneyinde Malatya ve Kahramanmaraş ile çevrilidir. Sivas'ta Batı Anadolu ağzı kullanılmaktadır. Adlandırma Şehrin adı kentin antik dönemdeki adı olan Sebastia sözcüğünün evrimleşerek Türkçeleşmesiyle bugünkü halini almıştır. Sebastia ismi de Yunancada saygıdeğer, yüce anlamına gelir ki, Latince Augustus'un Yunanca karşılığıdır. Bu da Pontuslar tarafından kurulan kentin Roma İmparatoru Augustus onuruna onun ismiyle adlandırıldığına işaret edebilir. Halk arasındaki rivâyetlere göre ise Sivas kurulmadan önce ulu ağaçlar altında kaynayan üç pınar varmış. Bu pınar Tanrı'ya şükür, ana ve babaya minnet ve küçüklere şefkat duygularını ifâde edermiş. Bu üç pınara “Sipas Suyu” denirmiş. Zamanla mukaddes sayılan bu üç pınarın etrâfında küçük bir yerleşim merkezi kurulmuş ve “Sipas” ismi verilmiştir. Diğer bir rivâyete göre ise Sivas ismi eski kavimlerden “Sibasipler”den gelmektedir. Sivas ilk çağlarda Talavra, Megalapolis, Karana ve Diyapolis isimleriyle anılmıştır. Sivas ismi ile ilgili bir başka rivâyete göre ise, kentin adı Farsçada “üç değirmen” mânâsına gelen “Sebast” kelimesinden gelmektedir; Sebast ismi zamanla halk diline Sivas olarak yerleşmiştir. Coğrafya Üç vadi arasındadır. Sivas halkının büyük çoğunluğu çeşitli zamanlarda bölgeye yerleşmiş Türkmenlerdir. İlde Kafkasya göçmenleri de mevcuttur. Kızılırmak Havzası; kenti İç Anadolu iklimine, Yeşilırmak; Karadeniz, Fırat Havzası ise Doğu Anadolu iklimine bağlamaktadır. Bu üç su, üç yol, üç farklı kültür demektir. İklim ve bitki örtüsü 35 derece-50 dakika ve 38 derece-14 dakika doğu boylamlarıyla, 38 derece-32 dakika ve 40 derece-16 dakika kuzey enlemleri arasında kalan il, 28,488 km² lik yüzölçümü ile Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ili olan Sivas'ın il topraklarının büyük bölümü Kızılırmak, bir bölümü de Yeşilırmak ve Fırat havzalarına girer. Sivas coğrafi olarak İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin kesiştiği noktadadır. Bu nedenle Karadeniz bölgesindeki Suşehri, Akıncılar, Gölova, Koyulhisar, İmranlı ve kısmen Kuzey Zara ve Doğanşar'ın bitki örtüsü, havanın sertliği ve sıcaklığı, yağış oranı farklıdır. Bu bölgelerde merkez ilçeden farklı olarak Giresun dağları üzerinde yaylalar ve çok endemik orman alanları bulunur. İl alanı kuzeyden Kelkit Vadisi, doğudan Köse Dağları'nın uzantıları, Kızıldağ, Kuruçay Vadisi ve Yama Dağı, güney­den Kulmaç Dağları, Tahtalı Dağları'nın uzantıları ve Hezanlı Dağı, batıdan Karababa, Akdağlar ve İncebel Dağları gibi doğal sınırlarla çevrilidir. Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Yıldız Irmağı, Çallı Çayı ve Tohma Çayı en önemli akarsularıdır. Sarkışla-Gemerek Ovası. Yıldızeli (Bedehdun) Ovası, Suşehri Ovası, Tohma Vadisi, Kızılırmak Vadisi. Çallı Suyu Vadisi ve Kelkit Vadisi ilin belli beşli tarım alanları ve ulaşımı belirleyen önemli alanlarıdır. Sivas ilinde ağırlıklı yeryüzü seklini platolar oluşturmakladır, il oranının % 47,6'sı platolarla, % 46,2'si dağlarla, %6,2'si ise ovalarla kaplıdır. Sivas'ın en büyük platosu Uzunyayla'dır. Ayrıca, Uzunyayla'ya oranla daha zengin otlaklara sahip olan Meraküm Platosu da ilin ender yüksek düzlüklerindendir. Kuzey Anadolu Dağlarıyla Güney Anadolu Dağlarının birbirine yaklaştığı bir yöre olan Sivas il alanında kıvrılma ve yükselmeler sırasında bazı kesimler Çöküntüye uğramıştır. Bu çöküntü alanları ilin önemli su merkezlerinden olan gölleri oluşturmuştur. Hafik Gölü, Tödürge Gölü, Lota Gölleri, Gürün - Gökpınar Gölü bu göllerden bazılarıdır. Yönetim İllerde protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezi yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Büyükşehir dışındaki illerde yerel yönetim, şehirler düzeyindedir. Belediye Başkanı, belediye sınırları içinde kalan seçmenin oy çokluğu ile seçilir. Aynı seçmen İlçe Belediye Meclisi için de oy kullanarak ilçelerin beledi ye meclislerini oluşturur. İldeki bütün seçmenler ayrıca il genel meclisi için de oy kullanarak, İl Genel Meclisinin oluşumunu sağlarlar. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanır İl genel meclisi ve belediye meclisi üye sayıları ilçe nüfusuna göre, kontenjandan kalan sayıların partilere dağılımı ise D'Hondt Sistemine göre belirlenir (Kanun:2972-Madde:23) İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresinin karar organıdır, başkanını üyeleri arasından gizli oyla seçer. Ayrıca, İl Genel Meclisi kendi içinden gizli oyla bir yıl görev yapacak 5 kişilik İl Encümenini seçer. Merkezi yönetim, Vali ve İl Müdürlerinden oluşur. İl Özel İdaresi (İl Genel Meclisi ve İl Encümeni) seçilmişlerden oluşur, ancak Vali başkanlığında görev yapar. Yerel yönetim ise belediye başkanları ve belediye meclislerinden oluşur. Sivas Valisi, 1971-Gazipaşa doğumlu Yılmaz ŞİMŞEK’dir. 12.5.2022/209 sayılı kararla Niğde Valisi iken atanmıştır. Sivas Belediye Başkanı, 1972-Sivas doğumlu Hilmi Bilgin (AK Parti), 31 Mart 2019 seçimlerinde %49,35 oy oranıyla seçilmiştir. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre Sivas İl Genel Meclisi üye sayısı, 27 AK Parti, 7 MHP, 3 CHP, 4 BBP ve 2 BĞSZ olmak üzere 40’dır. Sivas Belediye Meclisi ise 26 AK Parti ve 11 BBP olmak üzere 37 üyeden oluşur. 2018 Genel seçimleri sonucu, Sivas'ı temsilen TBMM'e AK Parti'den 3 milletvekili (İsmet Yılmaz, Mehmet Habib Soluk, Semiha Ekinci), CHP'den 1 milletvekili (Ulaş Karasu) ve MHP'den 1 milletvekili (Ahmet Özyürek)seçilmiştir. Kültürel bölgeler Sivas ili içerisinde resmi idari birim niteliğine sahip olmayan ancak toplum tarafından genel kabul gören üç kültürel bölge daha bulunmaktadır. Halk nezdinde Sivas’ta mevcut olan yöreler şunlardır: İlbeyli yöresi, Emlek yöresi ve Çamşıhı Yöresi. Halk bilhassa Sivas dışında bulunduğu yerden söz ederken “Elbeyi’nin Esköy’ündenim” veya “Emlek Beyyurdu’ndan” yahut da “Çamşıhı’n Kaygısız'dan” gibi ifadeler kullanarak, önce yöresini, sonra köyünü söyler. İlbeyli yöresi, Sivas ve Şarkışla arasında Koyuncu yokuşundan sonra başlayan alandadır; Emlek yöresi, Şarkışla ve Yıldızeli arasında Turna Dağı'ndan sonra başlayan bölgede bulunur; Çamşıhı ise Divriği ve Kangal arasında yer almaktadır. Bunlara ilave olarak İmranlı ilçesinde geçmişteki aşiret yapılanmasına dayalı olarak ortaya çıkmış bulunan ve yine kendi içerisinde kültürel bir bütünlük arz eden Koçgiri yöresi bulunmaktadır. Nüfus Güncel Nüfus Değerleri (TÜİK 6 Şubat 2023 verileri) Sivas ili nüfusu: 634.924'dir. Bu nüfusun % 78,57'si şehirlerde yaşamaktadır (2022 sonu). İlin yüzölçümü 28.164  km2'dir. İlde  km2'ye 23 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkez ilçede  112’dir.) İlde yıllık nüfus % 0,19 oranında azalmıştır. Nüfus artış oranı en yüksek ve en düşük ilçeler: Hafik (% 4,42)- İmranlı (-% 4,88) 06 Şubat 2023 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 17 İlçe, 24 belediye, bu belediyelerde 253 mahalle ve ayrıca 1.233 köy vardır. İlin yıllara göre nüfusları Konum Ekonomi İl ekonomisinde tarım ve sanayi sektörü ilk sırada yer almaktadır. Bu sektörleri ticaret ulaştırma ve haberleşme sektörleri takip etmektedir. Özellikle demir ve demirciliğe dayalı sanayi lokomotif sektör olarak ön plana çıkmıştır. Türkiye'nin önemli enerji kaynaklarından biri olan Kangal Termik Santralı Sivas'tadır. Ayrıca Gemerek ilçesinde Sızır Hidroelektrik Santrali vardır. Sivas'ta Türkiye'nin en büyük linyit işletmesi bulunmaktadır. Tarım Sivas öncelikle bir tarım şehridir. Tarım üretiminde buğday, arpa, çavdar, ay çekirdeği, patates ve şeker pancarı bölge üretiminde en fazla payı alan ürünlerdir. Sivas küçükbaş, büyükbaş hayvan varlığı ve arı kovanı sayısı bakımından önemli bir paya sahiptir. Sanayi En büyük ve eski endüstri kompleksi olarak 1939 yılında yılında Sivas Cer Atelyesi olarak kurulan TÜDEMSAŞ, TCDD'ye bağlı Beton Travers Fabrikası, 1938'de temelleri atılan ve 1943 yılında hizmete giren Çimento Fabrikası bulunmaktadır. Küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri sanayi sektörünün altyapısı olarak değerlendirilebilir. Sivas'ta KSS kapsamında 1606 işyerinde 4353 kişi çalışmaktadır. İlde 10 KSS faaliyet göstermektedir. Kangal KSS, Gürün KSS ve Yıldızeli KSS nin inşaat çalışmaları sürmektedir. Şehirde 5 adet Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır; Merkez 1.OSB, Merkez Demirağ OSB, Şarkışla OSB, Şarkışla Tarıma Dayalı İhtisas OSB ve Gemerek OSB Kültür Karadeniz bölgesinde kalan ilçelerinde Karadeniz şivesi görülürken, merkez ile çevre ilçeler Tokat ve diğer illere daha yakındır. Doğu Karadeniz'deki ilçelerinde kısmen Karadeniz ağzı ve kültürü görülürken, İç Anadolu ilçelerinde bozkır ve Sivas yöresine özgü Sivas folklorü görülür. Yeşilırmak havzasında bulunan Karadeniz ilçeleri olan Suşehri, Akıncılar, Gölova, Koyulhisar bölgesi davul, zurna, horon, mikroklima iklim ve yayla bölgesidir. İç Anadolu da ise gene Türkmen kültürü ile yer yer Balkan muhacirleri ve Kafkasya göçmenlerinin kültürleri ve gelenekleri de görülür. Bu geniş coğrafya alanında pek çok yöresel sanatçılar da yetişmiştir. Karadeniz ilçelerinde kemençe ve tulum üstadları, İç Anadolu ve Doğu Anadolu ilçelerinde saz, aşık geleneği ve üstatları yetişmiştir. Dünyaca ünlü kangal köpeği, Sivas'ın Kangal ilçesinde yetişmektedir. Kangal köpeği genetik olarak en mükemmel kombinasyonlardan birine sahiptir ve yüksek seviyede eğitilebilirlik özelliği taşımaktadır. Turizm Kaplıcalar Sivas yöresinde kaplıcalara "Çermik" adı verilmektedir. Sivas merkeze bağlı Soğuk Çermik, Yıldızeli'ne bağlı olmakla birlikte Sivas merkezden rahatlıkla ulaşılan Sıcak Çermik bunların en önemlileridir. Kangal'da ise Balıklı Çermik diğer önemli bir kaplıcadır. Ayrıca Şarkışla ilçesinde "Ortaköy Çermiği" ve "Alaman Çermiği" bulunmaktadır. Geçmişte Sivas yöresinde çermik alanlarının yakınlarında çadır kurma geleneği çok yaygın olarak uygulanmaktaydı. Sıcak Çermik (Yıldızeli) Sivas - Yıldızeli yolu üzerinde Sivas il merkezine yaklaşık 30 km uzaklıktaki bulunmaktadır. Yıldızeli sınırları içerisindedir ve ilçe merkezine 16 km mesafede yer alır. Toplu taşıma araçları ile ulaşmak mümkündür. Kaplıca suyunun kimyasal karakteristiği; florür içeren kalsiyum, magnezyum-sodyum, sülfat, hidrokarbonat ve karbonat klörürlüdür. Sıcaklığı 45-50 °C arasındadır ve romatizma, solunum yolları, böbrek ve idrar yolları, kan dolaşımı hastalıklarının tedavisine iyi geldiği bilinmektedir. Sivas Belediyesi'ne ait otel ve havuzlarla hem süreli hem de günübirlik konaklama imkanı sağlamaktadır. Ayrıca Sivas Cumhuriyet Üniversitesine bağlı Rehabilitasyon Merkezi de bulunmaktadır. Yakın dönemde ise geniş kapsamlı iki adet devremülk otel hizmete girmiştir. Soğuk Çermik (Merkez) Sivas - Erzincan kara yolu üzerinde şehir merkezine 18 km mesafede, Başıbüyük Köyü'nün girişinde olup, Hafik ilçesi’ne 15 km uzaklıktadır. İl merkezinden kaplıca alanına düzenli olarak toplu taşıma araçları ile ulaşılabilmektedir. Suyun sıcaklığı 28 °C derecedir ve içildiğinde mide, bağırsak ve safrakesesi hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca alanının yakınında Ahmed-i Turan türbesi yer alır ve sürekli olarak ziyaret edilir. Konaklama tesislerinin yanı sıra çoğunlukla çadır kurulmaktadır. Kaplıca çevresi ilginç bir topoğrafya ve bitki örtüsüne sahiptir. Ortaköy Çermiği (Şarkışla) Şarkışla ilçesinde Ortaköy'e bağlı bir kaplıcadır. Kaplıca suyu 246 metre aşağıdan çıkmaktadır. Kaplıcanın suyu sıcaktır yaz kış 37 derecedir ve kükürtlüdür kükürtlü olmasından dolayı birçok cilt ve kemik hastalığına iyi gelmektedir. Kaplıcada 15 adet oda 25'e 10 metre bir adet açık havuz, bayanlar ve erkek için ayrı 2 havuz ve 1 adet özel aile havuzu bulunmaktadır. Ayrıca kaplıca Kızılırmak nehrine çok yakın bulunduğundan dolayı kaplıca çevresi doğanın çok iyi bir şekilde sergilendiği bir mekandır. Kaplıca ilçe merkezine 18 km uzaklıktadır asfalt yolu bulunmaktadır. Balıklı Çermik (Kangal) Sivas il merkezine 96 km ve Kangal ilçe merkezine 13 km. uzaklıkta olup Sivas'tan her saat başı toplu taşıma araçları ile varmak mümkündür. Kangal Balıklı Kaplıca; Türkiye'deki termal kaplıcaları içerisinde kendine özgü bir yeri vardır. Tedavi özelliği itibarıyla dünyada bir benzerini bulmanın mümkün olmadığı kaplıca, ilmi ve tıbbi bir mucizeyi "Sedef Hastalığını tedavi ederek" sergilemektedir. Suyun sıcaklığı 36 - 37 derece C, havuzların toplam debisi, 130 lt/sn dir. Kimyasal karakteristiği; PH 7.40, radyoaktivite 6 eman, toplam mineralizasyon 590.9 mg/lt. Doğal Oluşumlar Göller Dipsiz Göl, Sivas'ın Doğanşar ilçesinde bulunan volkanik bir göldür. Dipsiz Göl, Doğanşar'a 16, Sivas'a 82 km mesafede, Doğanşar-Sivas Karayolu'nun hemen yanında bulunmaktadır ve Çatpınar köyüne çok yakındır. Gölün fazla sularının akmasıyla 200 metre ileride Dipsiz Göl Şelalesi oluşmuştur. Hafik Gölü, Sivas'ın Hafik ilçesinin kuzeyinde bulunan küçük karstik göldür.. Erzincan'ı Sivas'a bağlayan E 88 uluslararası kara yolu 2 km yakından geçer. Hafik'in 3 km kuzeyindedir. Göle 2006'da 80 bin sazan aşılanmıştır. Türkiye'nin 135 sulak alanından biri olan gölde; sakarmeke, turna, angut ve yaban kazı görülmektedir. Tödürge Gölü, Sivas'ın Zara ilçesinde yer alır. Hafik'in 17 km doğusunda, Zara'nın 12 km batısında bulunmaktadır. Yaklaşık bir km güneyinde aynı adı taşıyan Tödürge Köyü vardır. Gökpınar Gölü, Sivas'ın Gürün ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Suyu çok temiz ve duru olan Gökpınar Gölü, Gürün’e 10 km uzaklıktadır. Doğal güzellikleri ve alabalıklarıyla ünlü olan göl; dipten gelen kaynaklarla beslenmektedir. Turkuaz ve mavi yeşil renklerinin her tonunu bünyesinde barındıran Gökpınar bir dünyaca ünlü bir doğa harikasıdır. Lota Gölü, Sivas'ın Hafik ilçesinde yer alır ve 3 km doğusundadır. Sivas - Erzurum kara yolunun kuzeyinde kalır. Sivas şehir merkezine 45 km uzaklıktadır. Aslında "Lota Gölleri" daha doğru bir tabirdir. Buradaki göller topluluğu dipten çıkan su kaynaklarıyla beslenseler de ilkbahar yağışlarıyla birlikte kabararak birleşirler. Diğer doğal güzellikler Tekeli Dağı (Doğanşar) Yıldız Dağı (Yıldızeli) Eğriçimen Yaylası (Koyulhisar) Karlıyurt Yaylası (Akçakışla) Sızır Şelalesi (Gemerek) Kızılçan (Zara - Canova) Şuğul Kanyonu (Gürün) Tecer Dağı (Ulaş) Tarihi Yapılar Divriği Ulu Camii, Divriği ilçesi merkezinde bulunmaktadır. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası adıyla dünya sanat tarihinde yer alan bu eşsiz eser, Anadolu Selçuklu Devleti Mengücek Oğulları Beyliği döneminde (1228) Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından, Şifahane ise Ahmet Şah'ın eşi Melike Turan tarafından yaptırılmıştır. UNESCO tarafından Dünya'nın 8. Harikası olarak gösterilip koruma altına alınmıştır. Kongre Müzesi, 4 Eylül 1919'da Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin oluşturulduğu 4 Eylül Sivas Kongresi'nin gerçekleştirildiği ihtişamlı binadır. Şu an müze olarak kullanılmakta olup müze içerisinde Mustafa Kemal Atatürk'ün birçok şahsi eşyası ve Selçuklu, Osmanlı zamanından birçok tarihi eser sergilenmektedir. Müze, kent meydanındadır. Aşık Veysel Müzesi, Büyük halk ozanı Âşık Veysel’in yaşadığı Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyündeki evi 1982 yılından itibaren Kültür Bakanlığı tarafından müzeye dönüştürülmüştür. Âşık Veysel’in kişisel eşyaları, sazları, fotoğraflar bulunmaktadır. Her yıl 16-21 Mart tarihleri arasında Şarkışla Sivrialan köyünde anma törenleri ve Âşıklar Bayramı düzenlenmektedir. Tarihi Harabeler Kaldırak Kalesi Şarkışla ilçesi Emlek Kale köyünün alt tarafında, Kaldırak çayı üzerinde kale kalıntısı bulunmaktadır. Osmanlı dönemi kayıtlarında yer alan "Kaldırok Kalesi" isimli köyün bu bölgede olduğu yönünde emareler vardır. Dolayısıyla bu isim köyün yanından geçen Kaldırak Çayı'nın adı ile de bağlantılıdır. Bahsi geçen köyün ismi bazı kaynaklarda “Kaldurak Kalesi” olarak da geçmektedir. Osmanlı'ya ait bazı kayıtlarda ise "Kaldıravuk Kalası" adıyla anılır. Türbeler Sivas Merkez'deki Türbeler Kadı Burhâneddin Türbesi: Sivas merkezde Kadıburhaneddin Mahallesi'nde bir park içerisinde bulunmaktadır. Kesme taştan dört sütun üzerinde tek kubbesi bulunan bir yapıdır. Ahmed-i Turan Türbesi: Soğuk çermik mevkiinde bir dağın üzerinde bulunur. Bu dağdaki bir kayada yer alan iki oval çukurun evliyanın atının ayak izleri olduğuna inanılır. Rivayete göre savaşçı evliya düşmanları ile vuruşurken yüksek bir dağda sıkıştırılır, bunun üzerine atı ile daha ileride ama biraz daha aşağıda bulunan bir dağın tepesine atlar. İşte bu izler atın ön ayaklarının kayaya değdiği anda oluşmuştur. İlçe ve Köylerdeki Türbeler Colü Dede Türbesi: Şarkışla'ya bağlı Alaman köyünün ortasında, yolun sol kısmında bulunmaktadır. Sanduka küçük bir odanın içinde yer alır. Bu oda günümüzde Cemevi içerisinde bulunur. İçeride savaşçı evliyaya ait teber (savaş baltası), kılıç ve kalkan korunmaktadır. Kevgir Baba Türbesi: Yıldızeli'ne bağlı Yolkaya (eski adıyla Çakraz) köyünün güneyinde yaklaşık 8 km uzaklıktaki bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. İki odalı bir binanın içerisindeki mezar yaklaşık üç metreye iki metre boyutlarında üzeri toprakla kapatılmış durumdadır. Odalardan birinde mezar vardır, diğerinde ise gelenlerin oturması için minderler serilmiştir. Diğer tarihi eserler Buruciye Medresesi Gök Medrese Çifte Minare Şifaiye Medresesi Valilik Binası Jandarma Binası Selçuk Anadolu Lisesi Binası 4 Eylül Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi Susamışlar Konağı Abdi Ağa Konağı İnönü Konağı Kangal Ağası Konağı Ulu Camii Osman Ağa Konağı Ali Baba Konağı Taş Han Behram Paşa Hanı Ziya Bey Kütüphanesi Kale Camii Kargakalesi Köyü Eğri Köprü Kesik Köprü Güdük Minare Meydan Hamamı Meydan Camii Mihrali Bey Konağı İlçelerdeki tarihi yapılar Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Divriği) Divriği Kalesi ve Kale Camisi (Divriği) Yıldız köprüsü (Yıldızeli-Sivas kara yolu Yıldız Nehri üzeri) Tödürge Kaya Mağaraları (Zara) Doğanşar Kalesi (Doğanşar) Spor 2021-2022 Sezonu sonunda, Sivasspor, süper ligi 54 puanla 10.sırada tamamlamıştır. 2.lig takımı Sivas Belediyespor grubunda 9. olmuştur. BAL’da 2, kadınlar futbol liglerinde 1 takımı daha vardır. Voleybol 2. liginde 1, hentbol 1. ve 2.liglerinde 2 takımı bulunmaktadır. Ziraat Türkiye Kupası'nda Sivasspor 2021 - 2022 sezonunda Kayserispor ile Atatürk Olimpiyat Stadyumunda oynadığı final maçında rakibini 3-2 mağlup ederek Türkiye Kupası'nın sahibi olmuştur. Önemli spor tesisleri: Yeni 4 Eylül Stadyumu (27.532), Cumhuriyet Üniversitesi Taha Akgül Spor Salonu (1.300), 4 Eylül Spor Vadisi'nde bulunan Taha Akgül Spor Salonu (4.000), Olimpik Yüzme Havuzu ve Yıldız Dağı Kayak Merkezi'dir. Kaynakça Dış bağlantılar Türkiye Kültür Portalı, Sıcak Çermik - Sivas Türkiye Kültür Portalı, Soğuk Çermik - Sivas Sivas Mutfağı Yemekleri (Türkiye Kültür Portalı) Eğriçimen Yaylası Türkiye Kültür Portalı, Sivas Halısı SİVAS İLİ TURİZM POTANSİYELİ VE TURİZM ALANI YATIRIM ÖNERİLERİ, 2013 (İndirilebilir PDF) Sivas İli Yüzey Araştırmaları, Merkez ve İlçeler (Höyükler ve Tarihi Yerleşim Alanları, 1992 - 1993 - 1994 - 1995, İndirilebilir PDF) Türkiye'nin illeri
### Human: 19 Nisan hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1775 - Amerikan Devrimi başladı. Sömürgeci İngiliz birlikleri ile bağımsızlık savaşçıları, Massachusetts eyaletinin Lexington kentinde ilk çatışmaya girdi. 1904 - Toronto'nun büyük bir kısmı, çıkan yangında harabeye döndü. 1909 - Jeanne d'Arc, azize ilan edildi. 1926 - Türk karasularında her türlü denizcilik işlerini Türk vatandaşlarına tahsis eden ve yabancıların kabotaj hakkına son veren Kabotaj Kanunu kabul edildi. 1927 - Mae West'in "Sex" adlı oyundaki rolü, müstehcen bulunarak 10 gün hapse mahkûm oldu. 1934 - Shirley Temple, Stand Up and Cheer adlı filmde ilk rolünü oynadı. 1938 - Kırşehir ve çevresindeki 6,6 büyüklüğündeki depremde 149 kişi öldü. 1943 - İsviçreli kimyager Albert Hofmann, çavdar mahmuzundan ürettiği LSD'nin etkilerini yaşayan ilk insan oldu. 1943 - II. Dünya Savaşı: Alman askerleri Yahudileri toplamak için Varşova Gettosu'na girdi. 1947 - Hindistan'da Kongre Partisi, ülkenin Hindistan ve Pakistan olarak iki ayrı devlete bölünmesini kabul etti. 1948 - Amerika Birleşik Devletleri, yeni bir atom silahını Marshall Adaları'nda denedi. 1951 - General Douglas MacArthur, Ordu'dan emekli olarak ayrıldı. 1956 - Monako Prensi III. Rainier ile Amerikalı sinema oyuncusu Grace Kelly, Monte Carlo'da evlendi. Tören için 25 ülkenin temsilcileri Monako'ya geldi. 1961 - 27 Mayıs'tan sonra ilk basın mahkûmiyeti: Ahmet Emin Yalman, 25 lira ağır para cezasına çarptırıldı. 1961 - Küba'ya karşı yapılan Domuzlar Körfezi Çıkarması, ABD açısından başarısızlıkla sonuçlandı. 1964 - Ford, Mustang modelini piyasaya sundu. 1969 - Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş, "doğum kontrolü suikasttır" dedi. 1971 - Sierra Leone'de cumhuriyet ilan edildi. 1971 - İlk uzay istasyonu Salyut 1, uzaya fırlatıldı. 1971 - Amerikalı seri katil Charles Manson, aralarında Roman Polanski'nin hamile eşi Sharon Tate'in de olduğu beş kişiyi öldürdüğü için idam cezası aldı, cezası ömür boyu hapse çevrildi. 1975 - Hindistan'ın ilk uydusu olan "Aryabhata" fırlatıldı. 1980 - Ajda Pekkan, Eurovision Şarkı Yarışması'nda Şanar Yurdatapan'ın düzenlediği "Petrol" adlı şarkıyla, 19 yarışmacı arasında 15'inci oldu. 1987 - Simpsonlar, televizyonda gösterime girdi. 1989 - USS Iowa zırhlısının top taretlerinin birindeki patlama, 47 denizcinin ölümüne yol açtı. 1995 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Oklahoma eyaletinde Alfred P. Murrah Federal Binası bombalandı, 168 kişi ölü. 1999 - Almanya Federal Meclisi (Bundestag), Bonn'dan Berlin'e taşındı. 2000 - Filipinler Havayolları'na ait Boeing 737-200 tipi bir yolcu uçağı, Davao (Filipinler) şehri yakınlarında düştü: 131 kişi öldü. 2002 - İBDA/C'nin lideri Salih Mirzabeyoğlu'nun idam kararı, Yargıtay tarafından onandı. 2005 - Katolik dünyasının yeni Papa'sı 78 yaşındaki Alman Kardinal Joseph Ratzinger oldu. Yeni Papa'nın, XVI. Benedictus adını kullanacağı belirtildi. 2009 - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde VIII. dönem milletvekili seçimleri yapıldı. Oyların %43.97'sini alan Ulusal Birlik Partisi 26 milletvekili, %29.34'ünü alan Cumhuriyetçi Türk Partisi 15 milletvekili çıkardı. Bu sonuca göre, UBP tek başına Hükûmeti kuracak çoğunluğa sahip oldu. 2021 - NASA'nın Ingenuity helikopteri, başka bir gezegende (Mars'ta) uçan ilk makine oldu. Doğumlar 1686 - Vasili Tatişçev, Rus İmparatorluk devlet adamı, tarihçi, filozof ve etnograf (ö. 1750) 1721 - Roger Sherman, Amerikalı hukukçu ve siyasetçi (ö. 1793) 1793 - I. Ferdinand, Avusturya İmparatoru (ö. 1875) 1814 - Amédée Achard, Fransız şair ve gazeteci (ö. 1875) 1832 - José Echegaray y Eizaguirre, İspanyol yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1916) 1867 - Elvira Rawson de Dellepiane, Arjantinli doktor. 1882 - Getúlio Vargas, Brezilya Devlet Başkanı (ö. 1954) 1883 - Richard von Mises, Avusturyalı bilim insanı ve matematikçi (ö. 1953) 1886 - Hiroshi Ōshima, Japon asker ve bürokrat (ö. 1975) 1889 - Otto Georg Thierack, Alman Nazi politikacı ve hukukçu (ö. 1946) 1897 - Jiroemon Kimura, Japon süper asırlık (ö. 2013) 1898 - Constance Alice Talmadge, Amerikalı sessiz sinema dönemi oyuncu (ö. 1973) 1899 - George O'Brien, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1985) 1899 - Cemal Tollu, Türk ressam (ö. 1968) 1903 - Eliot Ness, Amerikalı federal ajan (ö. 1957) 1912 - Glenn T. Seaborg, Amerikalı kimyacı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 1999) 1917 - Sven Hassel, Danimarka doğumlu asker ve savaş romanı yazarı (ö. 2012) 1922 - Erich Hartmann, II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası Hava Kuvvetleri'nde Luftwaffe avcı savaş uçağı pilotu (ö. 1993) 1925 - Hugh O'Brian, Amerikalı oyuncu (ö. 2016) 1932 - Fernando Botero, Kolombiyalı modern sanat ressamı 1933 - Jayne Mansfield, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1967) 1934 - Salvador Sánchez-Terán, İspanyol siyasetçi (ö. 2022) 1935 - Dudley Moore, İngiliz oyuncu ve komedyen (ö. 2002) 1936 - Wilfried Martens, Flaman Belçikalı bir politikacı (ö. 2013) 1937 - Joseph Estrada, Filipinli politikacı ve eski aktör 1944 - James Heckman, Amerikalı ekonomist 1944 - Cemalettin Sarar, Türk iş insanı ve Sarar Giyim Yönetim Kurulu Başkanı 1946 - Duygu Asena, Türk gazeteci ve yazar (ö. 2006) 1946 - Tim Curry, İngiliz aktör, seslendirme sanatçısı ve şarkıcı 1950 - Jacques Herzog, İsviçreli mimar 1950 - Yüksel Uzel, Türk ses sanatçısı 1954 - Trevor Francis, İngiliz millî futbolcu ve teknik direktör 1957 - Mukesh Ambani, Hint iş insanı 1960 - Nuh Ömer Çetinay, Türk şair ve mimar 1965 - Galip Öztürk, Türk iş insanı ve Metro Şirketler Grubu'nun sahibi 1968 - III. Mswati, 1986'dan beri görev başında olan Esvatini kralı 1970 - Kelly Holmes, İngiliz atlet 1972 - Binnur Kaya, Türk oyuncu 1972 - Rivaldo, Brezilyalı futbolcu 1974 - Başak Köklükaya, Türk oyuncu 1976 - Sertan Güriz, Türk futbolcu ve teknik direktör 1978 - James Franco, Amerikalı oyuncu 1978 - Gabriel Heinze, Arjantinli futbolcu 1979 - Kate Hudson, Amerikalı yapımcı, yönetmen ve aktris 1981 - Catalina Sandino Moreno, Kolombiyalı oyuncu 1981 - Dmitro Kuleba, Ukraynalı politikacı ve Ukrayna Dışişleri Bakanı 1981 - Hayden Christensen, Kanadalı oyuncu 1982 - Kadir Doğulu, Türk oyuncu ve manken 1984 - Kelen Coleman, Amerikalı oyuncu 1984 - Lee Da-hae, Güney Kore asıllı Avustralyalı oyuncu 1985 - Nicolas Maurice-Belay, Fransız futbolcu 1986 - Alessio Alessandro, Belçikalı futbolcu 1986 - Candace Parker, Amerikan basketbolcu 1987 - Joe Hart, İngiliz futbolcu 1987 - Mariya Şarapova, Rus tenisçi 1987 - Oksana Akinşina, Rus oyuncu 1988 - Luka Karabatić, Fransız hentbolcu 1989 - Simu Liu, Kanadalı oyuncu 1990 - Denis Harmaş, Ukraynalı futbolcu 1991 - Kelly Olynyk, Kanadalı basketbolcu 1991 - Russ Smith, Amerikalı basketbolcu 1992 - Marko Todorović, Karadağlı basketbolcu 1992 - Marshmello, Amerikalı DJ 1993 - Junior Barros, Brezilyalı futbolcu 1994 - Halit Kadirov, Çeçen futbolcu 1995 - Elijah Bryant Amerikan basketbol oyuncusu 2001 - Deniz Selin Ünlüdağ, Türk eskrimci 2002 - Loren Gray, Pensilvanyalı İnternet fenomeni ve şarkıcıdır Ölümler 65 - Lucius Annaeus Seneca, Romalı düşünür, devlet adamı ve oyun yazarı (d. MÖ 4) 1054 - IX. Leo, Katolik Kilisesi'nin 152. Papası (d. 1002) 1390 - II. Robert, İskoçya Kralı (d. 1316) 1506 - Marcus Antonius Coccius Sabellicus, Venedikli tarihçi (d. 1436) 1552 - Olaus Petri, İsveçli Lüterci din adamı, yazar ve yargıç (d. 1493) 1560 - Philipp Melanchthon, Alman filolog, filozof, teolog ve şair (d. 1497) 1578 - Uesugi Kenshin, Japon daimyō (d. 1530) 1588 - Paolo Veronese, Venedikli ressam (d. 1528) 1689 - Christina, İsveç Kraliçesi (d. 1626) 1768 - Canaletto, İtalyan ressam (d. 1697) 1824 - George Gordon Byron, İngiliz şair ve yazar (d. 1788) 1831 - Johann Gottlieb Friedrich von Bohnenberger, Alman astronom (d. 1765) 1878 - Władysław Tarnowski, Polonyalı şair, oyun yazarı, piyanist ve besteci (d. 1836) 1881 - Benjamin Disraeli, İngiltere Başbakanı (d. 1804) 1882 - Charles Darwin, İngiliz biyolog (d. 1809) 1885 - Nikolay Kostomarov, Rus ve Ukraynalı tarihçi, yazar ve şair (d. 1817) 1899 - Édouard Pailleron, Fransız şair, oyun yazarı ve gazeteci (d. 1834) 1906 - Pierre Curie, Fransız fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1859) 1914 - Charles Sanders Peirce, Amerikalı filozof (d. 1839) 1916 - Colmar von der Goltz, Alman subay (Osmanlı ve Alman ordularında mareşal rütbesi sahibi) (d. 1843) 1919 - Andrei Eberhardt, Alman kökenli Rus İmparatorluk Donanması Amirali (d. 1859) 1949 - Ulrich Salchow, İsveçli buz patenci (d. 1877) 1949 - Stephen Samuel Wise, Yahudi haham ve siyonist lider (d. 1874) 1958 - Haykanuş Danielyan, Ermeni opera şarkıcısı (d. 1893) 1959 - Wilhelm Nestle, Alman felsefeci ve dil bilimci (d. 1865) 1963 - Vicente Ferreira da Silva, Brezilyalı filozof (d. 1916) 1966 - Väinö Tanner, Finlandiya Başbakanı (d. 1881) 1967 - Konrad Adenauer, Alman devlet adamı (d. 1876) 1973 - Hans Kelsen, Avusturyalı-Amerikalı hukukçu (d. 1881) 1979 - Wilhelm Bittrich, Alman SS Obergruppenführer ve Waffen-SS generali (d. 1894) 1983 - Şahan Natali, Ermeni yazar (d. 1884) 1987 - Maxwell Taylor, Amerikalı asker ve diplomat (d. 1901) 1989 - Daphne du Maurier, İngiliz romancı ve oyun yazarı (d. 1907) 1993 - David Koresh, Amerikalı dinî lider ve müzisyen (d. 1959) 1993 - Sabahattin Kudret Aksal, Türk şair, öykücü ve oyun yazarı (d. 1920) 1994 - Turgut Boralı, Türk sinema sanatçısı (d. 1923) 1998 - Octavio Paz, Meksikalı diplomat, yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1914) 2004 - John Maynard Smith, İngiliz evrimsel biyolog ve genetikçi (d. 1920) 2005 - Erkki Penttilä, Fin güreşçi (d. 1932) 2005 - George Pan Cosmatos, Yunan asıllı İtalyan film yönetmeni (d. 1941) 2007 - Helen Walton, Amerikalı iş insanı ve Walmart'ın Yönetim Kurulu Üyesi (d. 1919) 2007 - Jean-Pierre Cassel, Fransız aktör (d. 1932) 2008 - Ayvaz Gökdemir, Türk siyasetçi (d. 1942) 2008 - Germaine Tillion, Fransız etnolog (d. 1907) 2009 - J.G. Ballard, İngiliz romancı (d. 1930) 2010 - Burkhard Ziese, Alman teknik direktör (d. 1944) 2010 - Guru (Keith Edward Elam), Amerikalı rapçi (d. 1961) 2011 - Ali Balkaya, Türk futbolcu (d. 1989) 2011 - Elisabeth Sladen, İngiliz oyuncu (d. 1946) 2012 - Levon Helm, Amerikalı rock müzisyeni ve The Band üyesi (d. 1940) 2012 - Ümit Ömer Sevinç, Türk aşçı, eğitimci ve yemek uzmanı (d. 1952) 2013 - Allan Franklin Arbus, Amerikalı moda fotoğrafçısı, dizi ve sinema oyuncusu (d. 1918) 2013 - François Jacob, Fransız biyolog (d. 1920) 2015 - Oktay Sinanoğlu, Türk kuantum kimyacısı ve moleküler biyolog (d. 1934) 2016 - Estelle Balet, İsviçreli snowboardcu (d. 1994) 2016 - Patricio Aylwin, Şilili siyasetçi ve avukat (d. 1918) 2016 - Ronit Elkabetz, İsrailli oyuncu, senaryo yazarı ve sinema yönetmeni (d. 1964) 2016 - Walter Kohn, Amerikalı fizikçi ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1923) 2017 - Aaron Hernandez, Amerikalı futbolcu (d. 1989) 2017 - Bülent Kayabaş, Türk sinema ve tiyatro sanatçısı (d. 1945) 2019 - Martin Böttcher, Alman film müziği bestecisi, aranjör, söz yazarı ve orkestra şefi (d. 1927) 2019 - Massimo Marino, İtalyan televizyon yapımcısı ve oyuncu (d. 1960) 2019 - Patrick Sercu, Belçikalı bisiklet yarışçısı (d. 1944) 2020 - Philippe Nahon, Fransız aktör (d. 1938) 2020 - Sergio Onofre Jarpa, Şilili siyasetçi (d. 1921) 2021 - Edward William Abel, Britanyalı kimyager (d. 1931) 2021 - Walter Mondale, Amerikalı siyasetçi (d. 1928) 2021 - James Steinman, Amerikalı besteci, şarkıcı, söz yazarı, müzik yapımcısı ve oyun yazarı (d. 1947) 2022 - Kane Tanaka, Japon süper asırlık (d. 1903) Tatiller ve özel günler 0419 19
### Human: Ford Motor Company hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Ford Motor Company, Henry Ford tarafından Detroit, Michigan, ABD'de 16 Haziran 1903 tarihinde kuruldu. Şu anda merkezi Dearborn, Michigan'dadır. Michigan'da dünyada ilk otomobil üretimine adım atan otomotiv sektörü liderlerinden Ford Motor Company, 6 kıtada 200 pazarda araç üretip dağıtmaktadır. Dünya genelinde yaklaşık 187.000 çalışanı vardır . 2007 yılı cirosu 172,455 Milyar dolardır. Ford Motor Company’nin ana ve bağlı otomotiv markaları; Aston Martin, Ford, Lincoln ve Mercury’dir. Otomotivle ilgili hizmet kuruluşları Ford Motor Credit Company ve Hertz’i de kapsamaktadır. Ford Jaguar ve Land Rover'i 2008 yılında bir Hint şirketi olan Tata'ya, Volvo'yu ise 2009 yılında bir Çin şirketi olan Geely'e satmıştır. Ford oldukça yüksek sayıda üretime geçerken endüstrinin de genel anlamda gelişmesinde büyük rol oynadı. Ford, Eli Whitney'nin düşüncelerini kullanarak değişebilir parçaları kullanıyordu. Böylelikle, arabalar daha düşük masraflarda üretilebiliyor ve yenilenebiliyordu. Tarihi 12 kişinin 28.000 dolar yatırım yaparak kurduğu Ford günümüzde en fazla otomobil satan markalardan biri konumundadır. Şirket ilk arabasını 20 Temmuz 1903 yılında yapmıştır. Daha sonra Henry Ford'un şirket ve fabrika çalışanlarına da otomobil sahibi olabilme olanağı sunarak geliştirdiği Ford Model T 1908 yılında piyasaya sunulmuştur. Henry Ford'un seri üretim metodunu bulmasının üretim hızını arttırması ve maliyetleri düşürmesiyle beraber 1913 yılında 12.5 saat olan şasi üretimi süresi 2 saat 40 dakikaya düşmüştür. Bunun yanı sıra Ford, aynı dönem içerisinde çalışanlarının maaşlarını 2 katına çıkararak günlük 9 saatlik çalışma sürelerini de 8 saate düşürmüştür. Rakip şirketler bunu kapitalizme uygun görmese de yıl sonunda Ford Amerika'daki tüm arabaların %50'sini üretiyordu. 1918 yılında ise, ülkedeki arabaların yarısı Model T olmuştu. Bunun yanı sıra, bu modelin fabrika çıkış renginin siyah olmasının sebebi de siyah boyanın en hızlı kuruyan boya olmasıydı. 1927 yılında Model T yerini Ford Model A'ya bıraktı. I. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Amerika'daki Büyük Buhran döneminde ise, Amerika'daki tüm şirketlerde olduğu gibi Ford da bir çöküntü yaşadı ve birçok fabrikasını kapatmak zorunda kaldı. II. Dünya Savaşı döneminde tank üreterek şirket ayakta kalmaya çabalarken savaş sonrasında Ford tekrar eski günlerine dönmeye başladı. 1955 yılında halka açılan Ford, sonraki yıllarda Kanada, Meksika, Birleşik Krallık, Almanya, Brezilya, Arjantin, Avustralya, Güney Afrika ve Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede fabrikalar açtı. Türkiye'deki ortaklığı %51 The Ford Motor Company, %49'u Otosan AŞ olarak başladı. 3 Ekim 1997 tarihinde imzalanan bir anlaşma ile Ford ve Otosan hisselerini eşitledi. Böylece Otosan A.Ş. yeni ismiyle Ford Otomotiv Sanayi AŞ, yani Ford Otosan ortaya çıkmış oldu. 1997 yılında ortaklık eşitlenmesinden sonra Ford Avrupa'nın, ekonomik bulmadığı için askıya aldığı bir proje, Türkiye'nin üretim kabiliyeti ve ekonomik koşulları nedeniyle Türkiye'ye aktarıldı. Bu projenin gerçekleştirilebilmesi için 150.000 adetlik bir kapasiteye ihtiyaç vardı ve İstanbul fabrikası bunun için uygun değildi. Böylece yeni bir yer arayışına başlandı. Birkaç alternatif yer değerlendirildi, sonunda Gölcük'te deniz yoluna açık bir arsa bulundu. Ulaşılan bu seviye ile Ford Otosan Kocaeli Fabrikası, Avrupa Ford Fabrikaları arasında denetçiler tarafından 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında "Best Plant In The World" olarak adlandırıldı ve en iyi notu elde edip birinci oldu. Bir dönem Ferrari'yi satın alan Ford, Enzo Ferrari'nin yarış takımını Ford'un yönetmesini istememesiyle bu anlaşmayı bozdu. Bunun peşinden gelen büyük bir rekabet; Ford'un GT40 modeli ile Ferrari'yi yenmesiyle sona erdi. Bunun ardından bu efsane model hem yarışlardan, hem de üretimden çekildi. Ford'un merkezi günümüzde Dearborn, Michigan, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunmaktadır. Bünyesinde Mercury, Lincoln'u da bulunduran Ford ayrıca Mazda'ya da ortaktır. Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük araba kiralama şirketlerinden biri olan Hertz'in de sahibidir. 2005 yılında spor modeli Ford Mustang'e yeni bir yüz sunmuş olan Ford, tasarımında eski Mustang'in ruhunu yansıtan agresif çizgilerini koruyarak 3 farklı modelle beğenileri toplamıştır. 45 yıldır Mustang efsanesini üreten Ford, 2010 modeliyle Mustang'e yeni bir boyut getirmiştir. Modeller Binek Araçlar Ford Ka Ford Fiesta Ford Fusion Ford Focus Ford Focus CC Ford Mondeo Ford Taurus Ford Five Hundred Ford Freestar Ford Flex Ford Windstar Ford Edge Ford EcoSport Ford Puma Ford C-MAX Ford S-MAX Ford Galaxy Ford Focus RS Ford Focus ST Ford Falcon Ford Falcon Ford Thunderbird Ford Falcon Ford Anglia Ford Crown Victoria Ford Capri Ford Corcel Ford Cortina Ford Cougar Ford Granada Ford GT Ford GT40 Ford Mustang Mach-E Ford Taunus Ford Taurus Ford Tempo Ford Escort Ford Orion Ford Puma Ford Probe Ford Scorpio Spor Araçlar Ford GT40 Ford GT Ford Mustang Ticari Araçlar Ford Transit Ford Transit Connect Ford Transit Courier Ford Tourneo Connect Ford Tourneo Courier Ford Tourneo Custom Ford Ranger Ford Maverick Ford E-Series Ford F-Series Super Duty Ford Excursion Ford B Series Ford Cargo Ford Ka Van Ford Fiesta Van Ford F-MAX Arazi Araçları Ford Kuga Ford Explorer Ford Explorer Sport Trac Ford Escape Ford Expedition Ford Bronco Galeri Kaynakça Dış bağlantılar Ford Resmi Web Sitesi Ford Otosan Kurumsal Web Sitesi Çim ve bahçe traktörleri Formula 1 motor üreticileri Amerika Birleşik Devletleri merkezli otomotiv şirketleri Otomobil markaları Kamyon üreticileri Otomobil üreticileri Otobüs üreticileri Dearborn, Michigan 1900'lerde Michigan'da kurulan oluşumlar 1903'te Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulan oluşumlar 1903'te kurulan imalat şirketleri Amerika Birleşik Devletleri'ndeki otomobil üreticileri
### Human: Enzo Ferrari hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Enzo Anselmo Ferrari (20 Şubat 1898, Modena - 14 Ağustos 1988, Maranello), Scuderia Ferrari takımının, aynı zamanda Ferrari otomobil markasının kurucusudur. Erken Hayatı Enzo Ferrari, 20 Şubat 1898’de İtalya’nın Modena kasabasında doğdu. Babası orta çapta bir işletme sahibiydi. Ferrari’nin küçüklüğünde ilerisi için üç hayali vardı. Birincisi opera sanatçısı olmak, ikincisi spor muhabiri olmak ve sonuncusu ise yarış pilotu olmaktı. Birincisi için pek yeteneği yoktu, ikincisi için çaba göstermedi fakat üçüncü tutkusu dünya üzerinde unutulmayacak bir isim yarattı. 1916 yılında İtalya Birinci Dünya Savaşında olduğu için babası ve abisi askere alındı. Savaş sırasındaki İspanyol gribi salgınında abisi ve babasını kaybetti. Savaş başlarında engeli bulunduğu için askerliğe alınmayan Ferrari, daha sonraları orduya kabul edildi. Bir iki ayını cephe arkasında katırları nallayarak geçiren Ferrari, 1918 yılında tekrar baş gösteren grip salgınında hastalandı. Savaştan daha çok ölüme sebep veren bu salgını atlatan Ferrari, ordudan ayrıldı. Yarış Kariyeri Evine geri döndüğünde diğer askerler gibi yeni bir hayata başlayacak olan Ferrari, dul annesine bakmak ve hayalini gerçekleştirmek için Fiat’a başvurdu. Savaş sonrası ekonomik durumu tam bir felaket olan İtalya’da tırmanan işsizlik nedeniyle Fiat’dan red cevabı aldı. Daha sonra Vespa için test sürüşleri yapmaya başlayan Ferrari, buradan katıldığı yarışlarda çektiği dikkat sayesinde 1920 yılında Alfa Romeo için çalışmaya başladı. Mussolini’nin başa geçtiği İtalya’da faşizm hızlı bir yükselişe geçti. İtalya adına edindiği başarılarla Mussolini’nin gözüne giren Ferrari, Cavaliere dell’ordine della Corona d’Italia nişanını aldı. 1920’lerin ortasında geçirdiği bunalımlı bir dönemde yarışmayı bırakan Ferrari, 1927’de tekrar pistlere döndü. Oğlu 1932’de doğana kadar Alfa Romeo için yarışmaya devam etti. Oğlunun doğumunun ardından yarışmayı bırakıp hayalindeki otomobilleri üretme işine odaklanmak için pilotluğu bıraktı ama Alfa Romeo'nun ricasıyla Alfa Romeo için uzun süre direktörlük yaptı. Yarış takımı Scuderia Ferrari, başarı göstererek Alfa Romeo'nun resmi takımı olmayı başardı. Ferrari'nin Kuruluşu Ferrari,1939'da Ferrari markasının atası olacak Auto Avio Costruzioni adlı şirketi kurdu. İkinci Dünya Savaşı sırasında fabrikası bombalandığı için günümüzde de markanın merkezi olan Maranello'ya taşındı. 1946 yılında Ferrari kendi adını taşıyacak ilk arabayı tasarladı, Ferrari 250 ve Ferrari 250GT. Ferrari imparatorluğu İtalyan ekonomisi gibi yükselişe geçmişti. 1950’ler bu ekonomik yükselişin zirvede olduğu bir dönemdi, İtalyan mallarına olan talebin artması bunun en büyük nedeniydi. Bu yükseliş, Dino Ferrari’nin ölümüyle Enzo için son buldu. Eşi Laura’dan boşanarak fabrikada yaşamaya başlayan Ferrari için işler kötüye gitmeye başladı. Test sürücülerinin başına gelen kazalardan dolayı birçok davayla uğraşmak zorunda kalan Ferrari, sıkı güvenlik kuralları getirmek zorunda kaldı. Fiat ile Birleşme 1960’larda İtalya başka bir ekonomik kriz dönemine girdi. Bu yıllarda yükselen enflasyon nedeniyle işçilerin ayaklanması fabrikatörleri ve Ferrari’yi zora soktu. 1965 yılında şirketin hisselerinin bir bölümünü Fiat’a satan Ferrari, 1969 yılında hisselerinin 90%’nı Fiat’a satmak zorunda kaldı fakat ölümüne kadar işinin başında kaldı. 1971’de başkanlıktan ayrılan Ferrari, öldüğü 1988 yılına kadar şirketin işlerinin kontrolünü elinde tutmuştur. Ölümü Ferrari F40 modeli, Enzo Ferrari'nin ölmeden önce görüp takdir ettiği son Ferrari otomobili oldu.14 Ağustos 1988 tarihinde Modena'da vefat etti. Kaynakça 1898 doğumlular Modena doğumlular 20. yüzyıl İtalyan iş insanları Uluslararası Motor Sporları Onur Listesi üyeleri Ferrari kişileri Alfa Romeo kişileri Formula 1 kişileri 1988 yılında ölenler
### Human: 3 Haziran hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1098 - Birinci Haçlı seferi: 8 ay süren kuşatma sonunda Antakya haçlıların kontrolü altına girdi. 1839 - Çin'in "Humen" limanında İngiliz tacirlerden ele geçirilen 1.2 milyon kg afyon Çinli yetkililerce imha edilince, Birleşik Krallık bunu bir savaş nedeni saydı (casus belli) ve böylelikle "Birinci Afyon Savaşı" başlamış oldu. 1889 - Kanada topraklarını bir okyanustan diğerine kadar kateden "Kanada Pasifik Demiryolu" tamamlandı. 1889 - Dünyanın ilk uzun mesafeye elektrik taşıyan güç hattı tamamlandı. Willamette Falls'daki güç istasyonundan Portland, Oregon'un kent merkezine kadar olan hattın uzunluğu 14 mildi. 1892 - İngiliz futbol takımı olan Liverpool kuruldu. 1925 - Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Güncel Türkçesi: İlerici Cumhuriyet Partisi), Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı. 1939 - Dr. Fikri Tüzer CHP Genel Sekreterliğine seçildi; Müstakil Grup üye seçimi yapıldı. 1942 - Midway deniz savaşı başladı. İki gün süren savaşta, Japonlar ağır kayıplar verdiler ve Japonların Pasifikteki ilerleyişi durduruldu. 1955 - İstanbul'da Göksu'nun üzerinde yapılan Elmalı Barajı açıldı. 1955 - Messina Konferansı; Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun doğuşu. 1957 - Türkiye Güreş Millî Takımı, serbest stilde dünya güreş şampiyonu oldu. 1964 - Futbolun 'Ordinaryüs'ü Lefter Küçükandonyadis, Fenerbahçe - Beşiktaş arasındaki jübile maçıyla futbola veda etti. 1965 - Edward Higgins White, uzayda yürüyen ilk Amerikan oldu. 1974 - Ressam Fikret Mualla'nın Fransa'dan getirilen kemikleri, İstanbul Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü. 1974 - Yitzhak Rabin, İsrail'in yeni Başbakanı oldu. 1976 - "Avrupa Komünizmi" deyimi, ilk kez İtalyan Komünist Partisi lideri Enrico Berlinguer tarafından kullanıldı. 1983 - Birleşik Krallık'ta Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri'ne ait üsleri protesto eden 752 kişi tutuklandı. 1989 - Pekin'de Tiananmen Meydanı'ndaki büyük gösteriye asker müdahale etti: 2 bin civarında öğrenci öldü. 1996 - Birleşmiş Milletler himayesinde düzenlenen Habitat-II İnsan Yerleşimleri Konferansı'nın resmî açılışı İstanbul'da yapıldı. 2006 - Karadağ kuruldu. 2017 - İngiltere'nin Londra kentindeki Southwark bölgesinde, bir terör saldırısı düzenlendi. Doğumlar 1808 - Jefferson Davis, Amerikalı general ve siyasetçi (ö. 1889) 1822 - Maria Adelaide, Sardinya kraliçesi (ö. 1855) 1865 - V. George, Birleşik Krallık Hükümdarı (ö. 1936) 1870 - Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Türk yazar ve şair (ö. 1927) 1877 - Raoul Dufy, Fransız fovist ressam (ö. 1953) 1885 - Yakov Sverdlov, Yahudi asıllı Rus devrimci (ö. 1919) 1887 - Carlo Michelstaedter, İtalyan yazar (ö. 1910) 1906 - Josephine Baker, Amerikalı dansçı ve şarkıcı (ö. 1975) 1910 - Paulette Goddard, Amerikalı sinema ve tiyatro oyuncusu (ö. 1990) 1921 - Yu Lan, Çinli tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (ö. 2020) 1922 - Alain Resnais, Fransız yönetmen (ö. 2014) 1924 - Bernard Glasser, Amerikalı film yapımcısı ve yönetmeni (ö. 2014) 1925 - Tony Curtis, Amerikalı aktör (ö. 2010) 1926 - Allen Ginsberg, Amerikalı yazar (ö. 1997) 1929 - Werner Arber, İsviçreli mikrobiyolog ve genetikçi 1931 - Raúl Castro, Kübalı asker ve siyasetçi 1931 - John Norman, Amerikalı filozof, profesör ve yazar 1933 - İsa bin Selman el-Halife, 1961'den ölümüne kadar hüküm sürmüş Bahreyn'in ilk emiri (ö. 1999) 1936 - Larry McMurtry, Amerikalı yazar ve En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü sahibi (ö. 2021) 1939 - Erdoğan Tokatlı, Türk sinema yönetmeni, yazar ve çevirmen (ö. 2010) 1941 - Suna Kıraç, Türk iş insanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu başkan vekili (ö. 2020) 1941 - Monika Maron, Alman yazar 1942 - Curtis Mayfield, Amerikalı soul, R&B ve funk şarkıcısı, besteci ve prodüktör (ö. 1999) 1946 - Penelope Wilton, İngiliz kadın oyuncu 1949 - Philippe Djian, Fransız yazar 1950 - Susi Quatro, Amerikalı şarkıcı 1951 - Jill Biden, Joe Biden'ın eşi 1953 - Martin Bartenstein, Avusturyalı siyâsetçi 1953 - Loalwa Braz, Brezilyalı kadın vokal (ö. 2017) 1954 - Bajram Rexhepi, Kosovalı siyasetçi (ö. 2017) 1956 - Melike Demirağ, Türk şarkıcı ve oyuncu 1961 - Lawrence Lessig, Amerikalı bilim insanı 1963 - Anica Dobra, Sırp aktris 1964 - Kerry King, Amerikalı gitarist 1971 - Luigi Di Biagio, İtalyan futbolcu 1974 - Jonne Järvelä, Fin folk metal grubu Korpiklaani'nin vokalisti ve gitaristi 1976 - Hamza Yerlikaya, Türk güreşçi 1977 - Cristiano Marques Gomes, Brezilyalı futbolcu 1977 - Ünal Yeter, Türk oyuncu 1980 - Amauri, İtalyan futbolcu 1980 - Ibrahim Yattara, Gineli futbolcu 1980 - Lazaros Papadopulos, Yunan basketbolcu 1980 - Temim bin Hamad es-Sani, Katar Emiri 1981 - Ersin Karabulut, Türk karikatürist 1982 - Yelena Isinbayeva, Rus sırıkçı 1985 - Papiss Cissé, Senegalli futbolcu 1985 - Łukasz Piszczek, Polonyalı millî futbolcu 1986 - Rafael Nadal, İspanyol tenisçi 1986 - Tomas Verner, Çek buz patenci 1987 - Lalaine, Amerikalı oyuncu ve şarkıcı 1987 - PuCCa (Selen Pınar Işık), Türk yazar ve internet fenomeni 1988 - Mariya Stadnik, Azeri güreşçi 1989 - Imogen Poots, İngiliz oyuncu ve manken 1991 - Bruno Uvini, Brezilyalı millî futbolcu 1992 - Mario Götze, Alman millî futbolcu 1993 - Otto Porter Amerikalı profesyonel basketbolcu 1994 Ahmet Özer, Türk futbolcu Dimitris Konstandinidis, Yunan futbolcu Onyekachi Okafor, Nijeryalı futbolcu 1996 - Lukas Klostermann, Alman millî futbolcu 1999 - Dan-Axel Zagadou, Fransız futbolcu Ölümler 1395 - İvan Şişman, Bulgar İmparatorluğu çarı (d. 1350) 1657 - William Harvey, İngiliz hekim (d. 1578) 1778 - Anna Maria Pertl Mozart, Wolfgang Amadeus Mozart'ın ve Maria Anna Mozart'ın annesi (d. 1720) 1844 - XIX. Louis, Fransa kralı X. Charles'in en büyük oğlu (d. 1775) 1875 - Georges Bizet, Fransız besteci (d. 1836) 1877 - Ludwig von Köchel, Avusturyalı müzikolojist (d. 1800) 1889 - Bernhard Förster, Alman öğretmen (d. 1843) 1899 - Johann Strauss II, Avusturyalı besteci (d. 1825) 1922 - Duiliu Zamfirescu, Rumen yazar (d. 1858) 1924 - Franz Kafka, Çek yazar (d. 1883) 1946 - Mihail Kalinin, 1919-1946 yılları arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı olmuş Bolşevik devrimci (d. 1875) 1953 - Philip Graves, Britanyalı gazeteci ve yazar (d. 1876) 1955 - Prenses Kadriye, Mısır Hıdivi Hüseyin Kamil Paşa'nın Kızı (d. 1888) 1963 - Nâzım Hikmet Ran, Türk şair ve oyun yazarı (d. 1902) 1963 - XXIII. Ioannes, Katolik Kilisesi Papası (d. 1881) 1964 - Frans Eemil Sillanpää, Fin yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1883) 1964 - Kazım Orbay, Türk asker, siyasetçi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 3. Genelkurmay Başkanı (d. 1886) 1970 - Hjalmar Schacht, Alman bankacı (d. 1877) 1971 - Heinz Hopf, topoloji ve geometri alanlarında çalışan Alman matematikçi (d. 1894) 1975 - Eisaku Sato, Japon siyasetçi (3 kez Japonya Başbakanı) (d. 1901) 1977 - Archibald Hill, İngiliz fizyolog (d. 1886) 1977 - Roberto Rossellini, İtalyan yönetmen (d. 1906) 1979 - Arno Schmidt, Alman mütercim ve yazar (d. 1914) 1989 - Ayetullah Humeyni, İran'ın dini lideri (d. 1902) 1992 - Robert Morley, İngiliz aktör (d. 1908) 2000 - Mehmet Üstünkaya, Türk iş insanı ve Beşiktaş Spor Kulübü yöneticisi (d. 1935) 2000 - Merton Miller, Amerikalı ekonomist ve Nobel Ekonomi Ödülü sahibi (d. 1923) 2001 - Anthony Quinn, Amerikalı sinema oyuncusu (d. 1915) 2001 - Vedat Kosal, Türk piyanist (d. 1957) 2003 - Ercan Arıklı, Türk gazeteci (d. 1940) 2004 - Quorthon, İsveçli müzisyen (d. 1966) 2009 - David Carradine, Amerikalı aktör (d. 1936) 2010 - Vladimir Arnold, Sovyet-Rus matematikçi (d. 1937) 2010 - Rue McClanahan, Amerikalı oyuncu (d. 1934) 2010 - Luigi Padovese, İskenderun'da görev yapmış Anadolu Katolik Kilisesi Episkoposu (d. 1947) 2011 - James Arness, Amerikalı western film oyuncusudur (d. 1923) 2011 - Jack Kevorkian, Amerikalı patolog, ressam, besteci, enstürmanist, ötanazi savunucusu ve uygulayıcısı (d. 1928) 2011 - Sami Ofer, İsrailli iş insanı (d. 1922) 2013 - Jiah Khan, Hint asıllı Britanyalı oyuncu (d. 1988) 2015 - Fikret Tabeyev, Sovyet Tatar politikacı, büyükelçi, parti lideri, Tataristan Cumhuriyeti Komünist Partisi'nin kurucusu (d. 1928) 2016 - Muhammed Ali, Amerikalı profesyonel boksör (d. 1942) 2016 - Vladimir İvanovski, Rus diplomat (d. 1948) 2016 - Luis Salom, İspanyol motosiklet yarışçısı (d. 1991) 2017 - John K. Watts, Avustralyalı eski futbol oyuncusu, iş insanı, radyo ve televizyon yayıncısı (d. 1937) 2018 - Doug Altman, İngiliz istatistikçi ve akademisyen (d. 1948) 2018 - Frank Charles Carlucci III, Amerikalı siyasetçidir (d. 1930) 2018 - Robert Norman "Bob" Forhan, Sağ kanatta oynamış Kanadalı eski buz hokeyi oyuncusu ve siyasetçi (d. 1936) 2018 - Johnnie Keyes, Afro-Amerikalı pornografik film oyuncusu (d. 1940) 2018 - Mario Toros, İtalyan siyasetçi (d. 1922) 2019 - Atsushi Aoki, Japon profesyonel güreşçi (d. 1977) 2019 - David Bergland, Amerikalı siyasetçi (d. 1935) 2019 - Paul Darrow (doğum adı: Paul Valentine Birkby), İngiliz oyuncu (d. 1941) 2019 - Javier Barreda Jara, Perulu siyasetçi ve bakan (d. 1966) 2019 - Stanisław Wróblewski, Polonyalı güreşçi (d. 1959) 2020 - Shaukat Manzoor Cheema, Pakistanlı politikacı (d. 1954) 2020 - Marc de Hond, Hollandalı televizyon sunucusu, radyocu, iş insanı, yazar, tiyatrocu ve paralimpik basketbol oyuncusu (d. 1977) 2020 - Mian Jamshed uddin Kakakhel, Pakistanlı politikacı (d. 1955) 2020 - Johnny Majors, Eski Amerikan futbolu oyuncusu ve antrenörü (d. 1935) 2020 - Adriano Silva, Brezilyalı politikacı ve profesör (d. 1970) Tatiller ve özel günler Dünya Bisiklet Günü Kaynakça 0603 03
### Human: 20 Kasım hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1863 - Ziraat Bankası'nın kuruluşu. 1881 - Osmanlı Devleti'nde yayımlanan Muharram Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye örgütü kuruldu. 1910 - Meksika Devrimi başladı. 1922 - Lozan Konferansı'nın açılış töreni yapıldı. 1923 - Halk Fırkası, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti örgütünü bünyesine aldı. 1936 - İspanya İç Savaşı'nda faşist ayaklanmaya karşı Cumhuriyetçiler safında mücadele eden anarşist önderlerden Buenaventura Durruti öldürüldü. 1939 - BBC Türkçe Servisi, yayınlarına başladı. 1940 - Macaristan, Mihver Devletleri'ne katıldı. 1943 - İstanbul Teknik Üniversitesi kuruldu. 1945 - II. Dünya Savaşı'ndan sonra Nürnberg duruşmaları başladı. 1947 - II. Elizabeth ile Philip Mountbatten Wesminster Katedrali'nde evlendiler. 1959 - Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Deklarasyonunu yayınladı. 1959 - Birleşik Krallık, Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç ve İsviçre kısa adı EFTA olan Avrupa Serbest Ticaret Birliği anlaşmasını imzaladılar. 1961 - Türkiye'de ilk koalisyon Hükümeti, Başbakan İsmet İnönü tarafından Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne mensup bakanlarla kuruldu. 1962 - Amerika Birleşik Devletleri, Küba ablukasına son verdi. 1975 - İspanya'yı 36 yıl diktatörlükle yöneten, General Franco öldü. 1979 - İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı, Prof. Dr. Ümit Doğanay uğradığı saldırıda öldürüldü. 1980 - Askerî Yargıtay Daireler Kurulu, Zekeriya Önge'yi öldürme suçundan idam cezası alan 19 yaşındaki Erdal Eren'in idamını onayladı. 1984 - Evrende dünya dışı canlıların varlığını araştıran SETI kuruldu. 1985 - Microsoft, Windows 1.0 piyasaya verildi. 1989 - Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edildi. 1992 - Namık Tarancı, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü. 1994 - Dünya Halter Şampiyonası'nda Naim Süleymanoğlu, 64 kiloda 5 dünya rekoru kırdı ve 3 altın madalya aldı. 1998 - İtalya, 12 Kasım'da Roma Hava Alanı'nda yakalanan PKK lideri Abdullah Öcalan'ı serbest bıraktı. 2003 - El-Kaide bağlantılı eylemciler; İstanbul, Levent'teki HSBC Bankası Genel Müdürlüğü ve Beyoğlu'ndaki Birleşik Krallık Başkonsolosluğu'na bombalı saldırı düzenledi. 31 kişi öldü, 450'den fazla kişi yaralandı. 2022 - 2022 FIFA Dünya Kupası başladı. Doğumlar 270 - II. Maximinus, Roma ve Bizans imparatoru (ö. 313) 1858 - Selma Lagerlöf, İsveçli yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1940) 1880 - Miheil Cavahişvili, Gürcü yazar (ö. 1937) 1886 - Karl von Frisch, Avusturyalı etolog ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (ö. 1982) 1889 - Edwin Hubble, Amerikalı astronom (ö. 1953) 1923 - Nadine Gordimer, Güney Afrikalı yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 2014) 1925 - Robert F. Kennedy, Amerikalı siyasetçi (John F. Kennedy'nin ardından, bir suikast sonucu hayatını kaybeden ABD Adalet Bakanı) (ö. 1968) 1927 - Joyce Brothers, Amerikalı psikolog (ö. 2013) 1930 - Christine Arnothy, Macar yazar (ö. 2015) 1936 - Don DeLillo, Amerikalı yazar 1940 - Ediz Hun, Türk sinema oyuncusu ve siyasetçi 1940 - Özkan Sümer, Türk eski futbolcu ve teknik direktör (ö. 2020) 1942 - Bob Einstein, Amerikalı komedyen ve oyuncu (ö. 2019) 1942 - Joe Biden, Amerikalı siyasetçi, ABD'nin 46. başkanı ve ABD'nin 47. başkan yardımcısı 1945 - Emel Sayın, Türk ses sanatçısı 1946 - Ali Uyandıran, Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu 1946 - Özer Baykay, Türk öğretim üyesi, ekonomist, siyasetçi ve yazar (ö. 1981) 1956 - Bo Derek, Amerikalı sinema oyuncusu 1956 - Ali Rıza Öztürk, Türk siyasetçi 1961 - Erol Kemah, Türk grekoromen güreşçi 1962 - Kamil Okyay Sındır, Türk ziraat mühendisi ve siyasetçi 1967 - Teoman, Türk rock müzik sanatçısı ve söz yazarı 1970 - Melda Arat, Türk sinema ve dizi oyuncusu 1970 - Phife Dawg, Amerikalı hip hop müzisyeni 1970 - Mansur bin Zaid el-Nehyan, Birleşik Arap Emirlikleri'nde politikacı ve Abu Dabi iktidar ailesinin üyesi 1971 - Joel McHale, Amerikalı komedyen 1972 - Paulo Figueiredo, Angolalı millî futbolcu 1972 - İskender Suveyh, Tunuslu millî futbolcu 1972 - Tatiana Turanskaya, Transdinyesterli politikacı 1973 - Masaya Honda, Japon eski futbolcu 1974 - Claudio Husaín, Arjantinli millî futbolcu 1975 - Joshua Gomez, Amerikalı oyuncu 1976 - Mahmud A. Asrar, Türk çizgi roman sanatçısı 1976 - Muhammed Bereket, Mısırlı millî futbolcu 1976 - Nebojša Stefanović, Sırp siyasetçi 1976 - Atsushi Yoneyama, Japon eski millî futbolcu 1976 - Ji Yun-Nam, Kuzey Koreli eski millî futbolcu 1977 - Daniel Svensson, İsveçli müzisyen 1977 - Josh Turner, county ve gospel şarkıcısı ve aktör 1978 - Elif Sönmez, Türk oyuncu 1978 - Nadine Velazquez, Amerikalı oyuncu ve model 1979 - Dmitri Bulıkin, Rus millî futbolcu 1980 - Dilnaz Ahmediyeva, Uygur kökenli Kazak şarkıcı ve oyuncu 1981 - Carlos Boozer, Amerikalı eski basketbolcu 1981 - Güler, Türk şarkıcı 1981 - Yuko Kawaguchi, Japon-Rus buz patencisi 1981 - Andrea Riseborough, İngiliz oyuncu 1981 - İbrahim Toraman, Türk millî futbolcu 1982 - Shermine Shahrivar, Alman manken ve oyuncu 1982 - Fabián Villaseñor, Meksikalı futbolcu 1983 - Dele Aiyenugba, Nijeryalı futbolcu 1983 - Future, Amerikalı rapçi 1985 - Eric Boateng, Büyük Britanyalı profesyonel basketbolcu 1985 - Selim Gülgören, Türk şarkıcı ve oyuncu 1985 - Maria Mukhortova, Rus buz patenci 1985 - Themistoklis Tzimopoulos, Yunan asıllı Yeni Zelandalı millî futbolcu 1986 - Josh Carter, Amerikalı profesyonel basketbolcu 1986 - Edder Delgado, Honduraslı millî futbolcu 1986 - Özer Hurmacı, Türk millî futbolcu 1986 - Oliver Sykes, İngiliz müzisyen 1986 - William, Brezilyalı futbolcu 1987 - Ben Hamer, İngiliz futbolcu 1987 - Valdet Rama, Arnavut futbolcu 1988 - Roberto Rosales, Venezuelalı millî futbolcu 1989 - Cody Linley, Amerikalı genç oyuncu 1989 - Agon Mehmeti, Arnavut millî futbolcu 1989 - Sergey Polunin, Ukraynalı balet 1989 - Eduardo Vargas, Şilili millî futbolcu 1990 - Toko, Kongolu futbolcu 1991 - Irene Esser, Miss Venezuela 2011 tacını takmış 58. güzellik kraliçesi 1991 - Anthony Knockaert, Fransız futbolcu 1992 - Amit Guluzade, Azeri millî futbolcu 1993 - Miloš Stanojević, Sırp millî futbolcu 1994 - Timothy Kitum, Kenyalı orta mesafeci 1995 - Michael Clifford, Avustralyalı müzisyen 1995 - Kyle Snyder, Amerikalı güreşçi 1996 - Denis Zakaria, İsviçreli futbolcu 1997 - Kostas Adetokunbo, Yunan Basketbolcu Ölümler 284 - Numerianus, Aralık 283 - Kasım 284 tarihleri arasında Roma imparatoru 855 - Theoktistos, Bizans bürokrat 1559 - Frances Brandon, 1. Suffolk Dükü Charles Brandon ile Mary Tudor (Fransa kraliçesi)Mary Tudor'un ikinci çocukları ve ilk kızları (d. 1517) 1624 - İmâm-ı Rabbânî, Hint İslâm âlimi ve tasavvuf önderi (d. 1564) 1651 - Mikołaj Potocki, 1637'den 1646'ya kadar Polonya-Litvanya Birliği'nin üyesi Leh asilzade, 1646'dan 1651'e kadar kraliyet hetmanı, 1636'dan 1646'ya kadar Bracław Voyvodalığı valisi (d. 1595) 1737 - Caroline, Kral II. George’un eşi olarak Büyük Britanya ve İrlanda Kraliçesi (d. 1683) 1764 - Christian Goldbach, Rus matematikçi (d. 1690) 1811 - Sebastiano Giuseppe Danna, İtalyan general (d. 1757) 1894 - Anton Grigoryeviç Rubinstein, Rus bestekâr ve piyanist (d. 1829) 1903 - Gaston de Chasseloup-Laubat, Fransız otomobil yarışçısı (d. 1867) 1910 - Lev Nikolayeviç Tolstoy, Rus romancı (d. 1828) 1918 - John Bauer, İsveçli ressam (d. 1882) 1921 - Henry Hyndman, İngiliz Marksis (d. 1842) 1925 - Danimarkalı Alexandra, Kral VII. Edward'ın eşi olarak Birleşik Krallık ve İngiliz Dominyonları Kraliçesi ve Hindistan İmparatoriçesi (d. 1844) 1936 - Buenaventura Durruti, İspanyol anarşist, devrimci ve sendikalist (d. 1896) 1938 - Galli Maud, Norveç Kraliçesi (d. 1869) 1942 - Jack Greenwell, İngiliz futbolcu ve teknik direktör (d. 1884) 1945 - Francis William Aston, Britanyalı kimyager, fizikçi ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1877) 1947 - Wolfgang Borchert, Alman yazar (d. 1921) 1949 - Wakatsuki Reijirō, Japonya'nın 15. başbakanı (d. 1866) 1950 - Francesco Cilea, İtalyan besteci ve müzik eğitimcisi (d. 1866) 1952 - Emsalinur Kadınefendi, II. Abdülhamid'in yedinci eşi (d. 1866) 1952 - Benedetto Croce, İtalyan filozof (d. 1866) 1954 - Clyde Vernon Cessna, Amerikalı mucit ve iş insanı (d. 1879) 1975 - Francisco Franco, İspanyol asker ve İspanya Devlet Başkanı (d. 1892) 1979 - Ümit Doğanay, Türk akademisyen ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı (suikast) 1980 - Turhan Kapanlı, Türk siyasetçi (d. 1916) 1989 - Leonardo Sciascia, İtalyan yazar ve siyasetçi (d. 1921) 1992 - Namık Tarancı, Türk gazeteci ve Gerçek dergisi muhabiri (suikast) (d. 1955) 1995 - Sergey Grinkov, Sovyet Rus buz patencisi (d. 1967) 1999 - Amintore Fanfani, İtalyan siyasetçi (d. 1908) 2000 - Barbara Sobotta, Polonyalı kısa mesafe koşucusu (d. 1936) 2003 - David Dacko, Orta Afrikalı öğretim görevlisi ve siyasetçi (d. 1930) 2003 - Roger Short, Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosu (d. 1944) 2003 - Kerem Yılmazer, Türk tiyatro oyuncusu (d. 1945) 2006 - Robert Altman, Amerikalı yönetmen (d. 1925) 2007 - Ian Smith, Rhodesialı çiftçi, savaş pilotu ve politikacı (d. 1919) 2012 - William Grut, İsveçli modern pentatlet (d. 1914) 2012 - Cemil Özeren, Türk müzisyen ve rock şarkıcısı (d. 1966) 2013 - Sylvia Browne, Amerikalı psişik medyum ve yazar (d. 1936) 2013 - Dieter Hildebrandt, Alman kabare ve tiyatro oyuncusu (d. 1927) 2016 - Gabriel Badilla, Kosta Rikalı eski millî futbolcu (d. 1984) 2016 - Konstantinos Stefanopulos, Yunan siyasetçi (d. 1926) 2017 - Janusz Wójcik, Polonyalı millî futbolcu ve teknik direktör (d. 1953) 2018 - Roy Bailey, İngiliz sosyalist görüşlü halk müziği şarkıcısı, söz yazarı ve gitarist (d. 1935) 2018 - Robert Blythe, Britanyalı-Galli oyuncu ve seslendirme sanatçısı (d. 1947) 2018 - James H. Billington, Amerikalı akademisyen ve kütüphaneci (d. 1929) 2018 - Aaron Klug, Litvanya doğumlu Britanyalı kimyager ve biyofizikçi (d. 1926) 2018 - Eimuntas Nekrošius, Litvanyalı tiyatro yönetmeni (d. 1952) 2019 - Mary L. Good, Amerikalı organik kimyager, eczacı, siyasetçi ve bilim insanı (d. 1931) 2019 - John Mann, Kanadalı halk, rock müziği sanatçısı, söz yazarı ve aktör (d. 1962) 2019 - Michael J. Pollard, Amerikalı karakter oyuncusu, komedyen ve dublaj sanatçısı (d. 1939) 2020 - Ernesto Canto, Meksikalı yol yürüyüşü (d. 1959) 2020 - Marian Cycoń, Polonyalı siyasetçi (d. 1940) 2020 - Jacques Déprez, Fransız engelli koşucu (d. 1938) 2020 - June Furlong, İngiliz model (d. 1930) 2020 - Sırp Patrik Irinej, Sırp Ortodoks Kilisesi'nin 45. patriği (d. 1930) 2020 - Judith Jarvis Thomson, Amerikalı ahlâk filozofu ve metafizikçi (d. 1929) 2020 - Rita Sarkisyan, Eski Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan'ın eşi ve Ermenistan'ın Eski first lady'si (d. 1962) 2022 - Hıncal Uluç, Türk gazeteci ve yazar (d. 1939) Tatiller ve özel günler Dünya Çocuk Hakları Günü Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü 1120 20
### Human: 19 Ağustos hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1787 - Osmanlı-Rus Savaşı'nın ilanı. 1821 - Navarin Katliamı: Mora İsyanı sırasında Navarin şehrini ele geçiren Yunanlar, 3.000 Türk'ü öldürdü. 1878 - Saraybosna'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nca işgali. 1895 - James Ryan, yüksek atlamada 1.94 m yaparak dünya rekoru kırdı. 1919 - Afganistan, Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazandı. 1939 - Boşanma için her iki tarafın da dilekçe vermesine dair Adalet Bakanlığı genelgesi yayımlandı. 1943 - Roosevelt ve Churchill, Quebec Konferansı sırasında Quebec Anlaşması'nı imzaladı. 1945 - Vietnam Savaşı: Ho Chi Minh iktidarda. 1960 - Sovyetler Birliği; iki köpek, kırk fare, iki sıçan ve çeşitli bitkiler taşıyan Sputnik-5'i Ay yörüngesine oturtmayı başardı. 1960 - U-2 Krizi: Sovyetler Birliği üzerinde düşürülen casus uçak U-2'nin Amerikalı pilotu Francis Gary Powers 10 yıl hapse mahkûm edildi. 1981 - ABD savaş uçakları, Sidra Körfezi üzerinde iki Libya savaş uçağını düşürdü. 1990 - Gagavuzlar, güneyde Gagavuzların en yoğun yaşadığı Komrat yöresinde Gagavuzya Cumhuriyeti'ni ilan etti. Bu karar, Moldova Yüksek Sovyeti tarafından iptal edildi. 1991 - Rusya'da komünizm yanlısı KGB ve Ordu generalleri, darbe girişiminde bulundu. 1991 - SSCB'nin dağılma süreci: Devlet Başkanı Mikhail Gorbachev evinde göz hapsinde. 2002 - Askerî birlik taşıyan bir Rus Mil Mi-26 helikopteri, Çeçen Birlikleri'nce Grozni yakınlarında düşürüldü, 118 asker öldü. Doğumlar 232 - Probus, 276 ve 282 yılları arasında Roma imparatoru (ö. 282) 1631 - John Dryden, İngiliz şair, eleştirmen, çevirmen ve oyun yazarı (ö. 1700) 1646 - John Flamsteed, İngiliz gök bilimci (ö. 1719) 1689 - Samuel Richardson, İngiliz yazar ve basımcı (ö. 1761) 1743 - Madam du Barry, Kral XV. Louis'in son metresi ve Fransız Devrimi sırasında gerçekleşen Terör Dönemi'nin kurbanlarından biri (ö. 1793) 1777 - I. Francis, 1825 ile 1830 yılları arasındaki İki Sicilya'nın kralı ve İspanya kraliyet ailesinin üyesi (ö. 1830) 1819 - Julius van Zuylen van Nijevelt, Tutucu Hollandalı politikacı (ö. 1894) 1830 - Julius Lothar Meyer, Alman kimyager (ö. 1895) 1848 - Gustave Caillebotte, Fransız ressam (ö. 1894) 1870 - Bernard Baruch, Amerikalı finansçı, borsa spekülatörü, devlet adamı ve siyasi danışman (ö. 1965) 1871 - Orville Wright, Amerikalı öncü havacı (ö. 1948) 1878 - Manuel L. Quezon, Filipin bağımsızlık hareketinin önderi ve Filipinler'in ilk devlet başkanı (ö. 1944) 1881 - George Enescu, Rumen klasik müzik bestecisi (ö. 1955) 1883 - Coco Chanel, Fransız moda tasarımcısı ve Chanel markasının kurucusu (ö. 1971) 1900 - Gilbert Ryle, çağdaş İngiliz filozofu (ö. 1976) 1903 - James Gould Cozzens, Amerikalı yazar (ö. 1978) 1906 - Philo Farnsworth, Amerikalı mucit (ö. 1971) 1916 - Orhan Hançerlioğlu, Türk yazar ve araştırmacı (ö. 1991) 1921 - Gene Roddenberry, Amerikalı yazar ve senarist (ö. 1991) 1923 - Joan Taylor, Amerikalı oyuncu (ö. 2012) 1924 - Willard Boyle, Kanadalı Fizikçi (ö. 2011) 1926 - Angus Scrimm, Amerikalı oyuncu ve yazar (ö. 2016) 1929 - George Miller, İskoç kriketçi (ö. 2017) 1930 - Frank McCourt, İrlanda asıllı Amerikalı yazar (ö. 2009) 1937 - Richard Møller Nielsen, Danimarkalı futbolcu ve teknik direktör (ö. 2014) 1938 - İzzettin İyigün, Türk asker. Eski Eğitim ve Doktrin Komutanı (ö. 2022) 1940 - Johnny Nash, Amerikalı reggae ve soul müziği sanatçısı (ö. 2020) 1942 - Jorgelina Aranda, Arjantinli oyuncu, model ve şarkıcı (ö. 2015) 1942 - Fred Thompson, Amerikalı siyasetçi, hukukçu ve oyuncu (ö. 2015) 1944 - Jack Canfield, Amerikalı motivasyonel konuşmacı ve yazar 1944 - Bodil Malmsten, İsveçli romancı ve şair (ö. 2016) 1945 - Ian Gillan, İngiliz müzisyen 1946 - Charles Bolden, Eski NASA yöneticisi 1946 - Bill Clinton, Amerikalı politikacı ve iki dönem ABD Başkanı 1946 - Fedon, Rum asıllı Türk şarkıcı 1948 - Christy O'Connor Jnr, İrlandalı golfçü (ö. 2016) 1951 - John Deacon, İngiliz bas gitarist (Queen) 1951 - Gustavo Santaolalla, Arjantinli müzisyen, film müziği bestecisi ve yapımcı 1952 - Jonathan Frakes, Amerikalı oyuncu ve yönetmen 1957 - Martin Donovan, Amerikalı oyuncu 1957 - Cesare Prandelli, İtalyan teknik direktör 1959 - Derya Alabora, Türk oyuncu 1963 - John Stamos, Amerikalı oyuncu ve müzisyen 1965 - Kyra Sedgwick, Amerikalı oyuncu 1967 - Satya Nadella, Hint kökenli Amerikalı işletme yöneticisi (Microsoft'un İcra Kurulu Başkanı) 1968 - Merve Kavakçı, Türk akademisyen, siyasetçi ve diplomat 1969 - Nate Dogg, Grammy'ye aday gösterilmiş Amerikalı R&B/hip hop şarkıcısı (ö. 2011) 1969 - Matthew Perry, Kanadalı-Amerikalı oyuncu 1970 - Fat Joe, Amerikalı rap müzisyeni 1971 - Mary Joe Fernández, Amerikalı profesyonel tenis oyuncusu 1971 - João Vieira Pinto, Portekizli millî futbolcu 1972 - Osamu Adachi, Japon futbolcu 1972 - Roberto Abbondanzieri, Arjantinli millî kaleci 1973 - Marco Materazzi, İtalyan eski futbolcu 1977 - Michal Doležal, Çek futbolcu 1979 - Tuğba Karaca, Türk model, televizyon sunucusu ve sinema oyuncusu 1980 - İsmail Altunsaray, Türk saz ve ses sanatçısı 1984 - Alessandro Matri, İtalyan millî futbolcu 1984 - Ryan Taylor, İngiliz futbolcu 1986 - Saori Kimura, Japon voleybolcu 1986 - Christina Perri, Amerikalı şarkıcı ve söz yazarı 1987 - Nico Hülkenberg, Yarış pilotu 1989 - Lil' Romeo, Amerikalı şarkıcı rapçi 1991 - Ali Ahamada, Komorlu futbolcu 1991 - Salim ed-Devseri, Suudi millî futbolcudur 1994 - Fernando Gaviria, Kolombiyalı profesyonel yol ve pist yarış bisikletçisi 1994 - Alexis Raynaud, Fransız atıcı 1994 - Mert Hakan Yandaş, Türk futbolcu 1995 Katharina Mazepa, Avusturyalı manken Velveteen Dream, Amerikalı profesyonel güreşçi Friedelinde Petershofen, Alman atlet Ölümler 14 - Caesar Divi Filius Augustus, Roma imparatoru (d. MÖ 63) 947 - Ebû Yezîd Makhlâd Keydâd en-Nukkarî, Fâtımîler'e karşı, günümüz Tunus hudutları içerisinde kalan İfrîkiya'da 928 yılında düzenlenen Nukkarî-İbâzî isyânının önderi (d. 883) 1493 - III. Friedrich, Kutsal Roma İmparatoru (d. 1415) 1506 - Alexander Jagiellon, Litvanya'nın büyük dükü ve daha sonra Polonya kralı (d. 1461) 1580 - Andrea Palladio, İtalyan mimar (d. 1508) 1662 - Blaise Pascal, Fransız matematikçi (d. 1623) 1691 - Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Sadrazamı (d. 1689) 1819 - James Watt, İskoç mucit ve mühendis (buhar makinesini geliştirerek sanayi devrimi'nin başlamasında büyük rol oynayan) (d. 1736) 1821 - Deli Ahmet Ağa, Türk asker, ağa ve yerel derebeyidir. 1876 - George Smith, İngiliz Asurolog ve arkeolog (d. 1840) 1887 - Vincenz Franz Kosteletzky, Bohemyalı bitki bilimci ve hekim (d. 1801) 1889 - Mathias Villiers de l'Isle-Adam, Fransız yazar (d. 1838) 1905 - William-Adolphe Bouguereau, Fransız ressam (d. 1825) 1915 - Tevfik Fikret, Türk şair (d. 1867) 1923 - Vilfredo Pareto, İtalyan iktisatçı ve sosyolog (d. 1848) 1928 - Stefanos Skuludis, Yunan banker, diplomat ve siyasetçi (d. 1833) 1932 - Louis Anquetin, Fransız ressam (d. 1861) 1936 - Federico García Lorca, İspanyol yazar (d. 1898) 1944 - Günther von Kluge, Alman asker ve Nazi Almanyası'nın Generalfeldmarschall'i (d. 1882) 1954 - Alcide De Gasperi, İtalyan devlet adamı, siyasetçi ve İtalya Başbakanı (d. 1881) 1959 - Jacob Epstein, Amerikan-Britanyalı heykeltıraş (d. 1880) 1967 - Hugo Gernsback, Lüksemburg kökenli Amerikalı mucit, yazar ve dergi yayımcısı (d. 1884) 1968 - George Gamow, Ukrayna asıllı Amerikalı fizikçi ve kozmolog (d. 1904) 1977 - Groucho Marx, Amerikalı aktör ve komedyen (Marx Kardeşler) (d. 1890) 1986 - Hermoine Baddeley, İngiliz karakter oyuncusu (d. 1906) 1988 - Ariadna Çasovnikova, Kazak Sovyet politikacı (Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti Başkan Vekilliği yapan) (d. 1918) 1993 - Donald Kerst, Amerikalı fizikçi ve akademisyen (d. 1911) 1994 - Linus Pauling, Amerikalı kimyager ve Nobel Kimya ve Barış Ödülleri sahibi (d. 1901) 2002 - Eduardo Chillida, Bask heykeltıraş ve ressam (d. 1924) 2002 - Halil Tunç, Türk senatör ve Türk-İş Genel Başkanlarından (d. 1928) 2008 - Levy Mwanawasa, 2002 ile 2008 yılları arası Zambiya devlet başkanlığı yapmış politikacı (d. 1948) 2010 - Mehmet Yüceler, Türk siyasetçi (d. 1923) 2011 - Raúl Ruiz, İspanyol-Şilili film yönetmeni ve senarist (d. 1941) 2011 - Beki Luiza Bahar, Yahudi asıllı Türk yazar (d. 1926) 2012 - Tony Scott, İngiliz film yönetmeni (d. 1944) 2013 - Reha Eken, Türk eski millî futbolcu ve teknik direktör (d. 1925) 2013 - Donna Hightower, Amerikalı R&B, caz şarkıcısı ve söz yazarı (d. 1926) 2013 - Abdülrahim Hatif, Afgan siyasetçi (d. 1926) 2013 - Stephenie McMillan, İngiliz dekoratör ve sanat yönetmeni (d. 1942) 2013 - Lee Thompson Young, Amerikalı oyuncu (d. 1984) 2014 - Simin Behbehani, İranlı aktivist, şair (d. 1927) 2014 - James Foley, Amerikalı fotomuhabir ve gazeteci (d. 1973) 2015 - Doudou N'diaye Rose, Senegalli müzisyen ve besteci (d. 1930) 2016 - Lou Pearlman, 1990'ların başarılı boyband müzik gruplarından Backstreet Boys ve 'N Sync'nin menajeri (d. 1954) 2017 - Pyotr Deynekin, Rus askeri general (d. 1934) 2017 - Dick Gregory, Amerikalı komedyen, insan hakları aktivisti, sosyal eleştirmen, yazar ve girişimci (d. 1932) 2017 - Concha Valdés Miranda, Kübalı şarkı sözü yazarı, besteci ve Küba Halk müziği sanatçısı (d. 1928) 2018 - Khaira Arby, Malili şarkıcı ve söz yazarı (d. 1959) 2018 - Bazlur Rahman Badal, Bangladeşli dansçı (d. 1921) 2018 - Rafael Calventi, Dominikli mimar, akademisyen ve diplomat (d. 1932) 2018 - Margareta Niculescu, Rumen sanatçı, kuklacı, öğretmen ve tiyatro yönetmeni (d. 1926) 2018 - Güngör Uras, Türk ekonomist ve gazeteci (d. 1933) 2019 - Ahmet Halûk Dursun, Türk akademisyen ve bürokrat (d. 1957) 2019 - Gina López, Filipinli çevreci, siyasetçi ve hayırsever (d. 1953) 2020 - Allan Fotheringham, Kanadalı gazeteci, muhabir, köşe yazarı ve televizyon sunucusu (d. 1932) 2020 - Slade Gorton, Amerikalı siyasetçi ve hukukçu (d. 1928) 2020 - Nadir Salifov, Azerbaycan'ın önde gelen suç patronu (d. 1972) 2020 - Agnes Simon, Macar eski profesyonel masa tenisi oyuncusu (d. 1935) 2021 - Cüneyd Babunagari, Bangladeşli Deobandi İslam alimi, eğitimci, yazar, araştırmacı, vaiz ve manevi figür (d. 1953) 2021 - Raoul Cauvin, Belçikalı çizgi romancı ve yazar (d. 1938) 2021 - Sonny Chiba, Japon oyuncu (d. 1939) 2021 - Chuck Close, Amerikalı fotorealist ressam (d. 1940) 2022 - Egon Pajenk, Avusturyalı profesyonel futbolcudur (d. 1950) 2023 - Ron Cephas Jones, Amerikalı aktör ve Emmy Ödülü sahibi (d. 1957) Tatiller ve özel günler Dünya İnsani Yardım Günü Afgan Bağımsızlık Günü 0819 19
### Human: 20 Nisan hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1792 - Birinci Fransa Cumhuriyeti yönetimi, Avusturya Habsburg Monarşisi'ne savaş ilan etti. Fransız Devrim Savaşları başladı. 1841 - İlk dedektif romanı, Morg Sokağı Cinayeti yayımlandı. 1862 - İlk pastörizasyon deneyi, Louis Pasteur ve Claude Bernard tarafından gerçekleştirildi. 1902 - Marie Curie ve Pierre Curie, Paris'teki laboratuvarlarında radyoaktif radyum klorürü rafine etmeyi başardılar. 1924 - Türkiye'de 1924 Anayasası yürürlüğe girdi. 1924 - Bilecik il oldu. 1926 - Western Electric ve Warner Bros. şirketleri, filme ses eklemeyi mümkün kılan Vitaphone cihazını tanıttılar. 1933 - Bulgaristan'ın Razgrad şehrindeki Türk mezarlığının bir grup Bulgar tarafından yerle bir edilmesiyle, İstanbul'da Razgrad Olayları başladı. 1939 - Tahran'daki yeni kışlık Türkiye büyükelçiliği binası törenle açıldı. 1940 - İlk elektronlu mikroskop, Philadelphia'da tanıtıldı. 1942 - İzmir Ticaret Gazetesi kuruldu. 1962 - Ünlü dolandırıcı Sülün Osman hapisteyken "Alınteri ile Yaşamak" konulu konferans verdi. 1967 - Swiss Britannia şirketine ait bir yolcu uçağı, Toronto'da düştü: 126 kişi öldü. 1968 - Güney Afrika Havayolları'na ait Boeing 707 tipi bir yolcu uçağı, Windhoek şehrinden kalkışı esnasında düştü: 122 kişi öldü. 1970 - Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon, Vietnam'dan 150 bin kişilik bir Amerika Birleşik Devletleri gücünün daha geri çekileceğini açıkladı. 1972 - Apollo 16, Ay'a iniş yaptı. 1975 - Türkiye'nin Beyrut Basın Danışmanı'nın otomobili, ASALA militanlarınca havaya uçuruldu. 1978 - Kızıl Tugaylar örgütü, 16 Mart'ta kaçırdıkları İtalya'nın eski Başbakanı Aldo Moro'yu, tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmaması halinde öldüreceklerini bildirdi. 1978 - Güney Kore Havayollarına ait Boeing 707 tipi bir yolcu uçağı, Sovyet savaş uçakları tarafından Murmansk yakınlarındaki donmuş bir göle inmeye zorlandı. İki yolcu öldü, 107 yolcu ise sağ kurtuldu. 1981 - 17/18 Ocak 1981'de mensubu oldukları komünist örgüte para bulmak için giriştikleri kuyumcu soygununda kuyumcunun oğlu Hasan Kahveci'yi ve polis memuru Mustafa Kılıç'ı öldüren, emniyet kuvvetlerine ve halka ateş açan, polis otosunu tarayan sol görüşlü militanlar Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan ve Mehmet Kambur, ölüm cezasına çarptırıldı. 1983 - 12 Eylül Darbesi'nin 44. idamı: 1978 yılında Fethiye'ye tatile gelen Avusturya Büyükelçisi'nin kızına tecavüz etmek isteyen, karşı çıkan kızı ve annesini öldüren Şener Yiğit, idam edildi. 1983 - 12 Eylül Darbesi'nin 45. idamı: Kan davasından 2 Nisan 1977'de tarlada çalışmakta olan bir kişiyi tabancayla öldüren, kaçmakta olan diğer bir kişiyi av tüfeğiyle uzaktan ateş açıp yaraladıktan sonra yanına gidip tabancayla onu da öldüren Cafer Aksu (Altuntaş), idam edildi. 1986 - 1925 yılında Sovyetler Birliği'nden çıkan ve geri dönmeyen piyanist Vladimir Horowitz, 61 yıl sonra Sovyetler Birliği'nde tekrar konser verdi. 1994 - Türkiye'de Radyo-Televizyon Üst Kurulu kuruldu. 1998 - Air France şirketine ait Boeing 727-200 tipi bir yolcu uçağı, Bogota'dan (Kolombiya) kalktıktan sonra Cerro El Cable dağlarına çarparak düştü: 53 kişi öldü. 1996 - Dünyanın üçüncü, Avrupa'nın birinci büyük eğlence merkezi Tatilya, İstanbul'da açıldı. 1999 - Columbine Lisesi katliamı: Lisenin Eric Harris ve Dylan Klebold isimli öğrencileri, 13 kişiyi öldürdü, 24 kişiyi yaraladı ve sonra da intihar ettiler. 2005 - Turgut Özakman'ın, Türk Kurtuluş Savaşı'nı bir roman kurgusu içinde anlatan Şu Çılgın Türkler kitabı yayımlandı. 2006 - Han Myeong-sook, Güney Kore'nin ilk kadın Başbakanı olarak göreve başladı. 2010 - Deepwater Horizon Sondaj kulesi Meksika Körfezi'nde patladı. 2020 - Tarihte ilk kez, 2020 Rusya-Suudi Arabistan petrol fiyat savaşının bir etkisi olarak petrol fiyatları sıfırın altına düştü. Doğumlar 702 - Cafer-i Sadık, İslam fıkhî mezhebi Caferiliğe ismini veren Şii imam (ö. 765) 1761 - Şah Sultan, III. Mustafa'nın kızı (ö. 1803) 1808 - III. Napolyon, Fransız siyasetçi ve II. İmparatorluk İmparatoru (ö. 1873) 1840 - Odilon Redon, Fransız ressam (ö. 1916) 1889 - Adolf Hitler, Avusturya doğumlu Alman siyasetçi ve yazar, Nazi Almanyası'nın Führer'i (ö. 1945) 1893 - Harold Lloyd, Amerikalı komedyen (ö. 1971) 1893 - James Bedford, Amerikalı bilim insanı (ö. 1967) 1893 - Joan Miro, Katalan sürrealist ressam (ö. 1983) 1910 - Fatin Rüştü Zorlu, Türk siyasetçi ve bürokrat (ö. 1961) 1916 - Nesibe Zeynalova, Azerbaycanlı oyuncu (ö. 2004) 1918 - Kai Siegbahn, Nobel Fizik Ödülü kazanmış İsveçli fizikçi (ö. 2007) 1920 - John Paul Stevens, Amerikalı bir avukat ve hukukçu. (ö. 2019) 1923 - Oktay Akbal, Türk gazeteci ve yazar (ö. 2015) 1923 - Mother Angelica, Amerikalı Katolik rahibe (ö. 2016) 1923 - Tito Puente, Porto Riko asıllı Amerikalı Latin caz müzisyeni (ö. 2000) 1924 - Leslie Phillips, İngiliz oyuncu,yazar ve yönetmen (ö. 2022) 1924 - Nina Foch, Hollanda doğumlu Amerikalı aktris, eğitimci ve film yönetmeni (ö. 2008) 1925 - Elena Verdugo, Amerikalı oyuncu (ö. 2017) 1927 - Ömer Aggad, Filistin asıllı Suudi Arap hayırsever ve iş insanı (ö. 2018) 1927 - Phil Hill, Amerikalı eski Formula 1 pilotu (ö. 2008) 1927 - Alex Müller, İsviçreli fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (ö. 2023) 1929 - Domenico Corcione, İtalyan asker ve siyasetçi (ö. 2020) 1929 - Ringaudas Songaila, Litvan komünist politikacı, veteriner hekim (ö. 2019) 1933 - Kristaq Dhamo, bir Arnavut aktör ve film yönetmeni 1937 - Yılmaz Onay, Türk yazar, yönetmen ve çevirmen (ö. 2018) 1937 - George Takei, Amerikalı oyuncu, yönetmen, yazar ve aktivist 1938 - Betty Cuthbert, Avustralyalı eski kadın atlet (ö. 2017) 1939 - Gro Harlem Brundtland, Norveçli siyasetçi 1941 - Ryan O'Neal, Amerikalı sinema oyuncusu 1942 - Arto Paasilinna, Fin romancı (ö. 2018) 1943 - Abdullah Kiğılı, Türk iş insanı ve Kiğılı giyim mağazalarının kurucusu 1943 - Edie Sedgwick, Amerikalı aktris (ö. 1971) 1945 - Michael Brandon, Amerikalı oyuncu 1945 - Thein Sein, Birmanyalı politikacı 1947 - Viktor Suvorov, Sovyet askeri istihbarat subayı 1949 - Veronica Cartwright, Amerikalı oyuncu 1949 - Massimo D'Alema, İtalyan politikacı 1949 - Jessica Lange, Amerikalı sinema oyuncusu ve En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülü sahibi 1949 - Mahmut Cevher, Türk oyuncu 1950 - Steve Erickson, Amerikalı yazar 1950 - Aleksander Lebed, Rus asker ve siyasetçi (ö. 2002) 1951 - Luther Vandross, Amerikalı şarkıcı, şarkı sözü yazarı ve prodüktör (ö. 2005) 1951 - Haluk İmga, Türk bürokrat ve siyasetçi 1955 - Svante Pääbo, İsveçli biyolog, genetikçi ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi 1956 - Peter Chelsom, İngiliz yönetmen ve aktör 1958 - Galip Tekin, Türk çizgi romancı (ö. 2017) 1963 - Rachel Whiteread, İngiliz sanatçı 1964 - Andy Serkis, İngiliz aktör 1964 - Rosalynn Sumners, Amerikalı buz patenci 1966 - David Chalmer, Avustralyalı filozof ve bilişsel bilimci 1966 - David Filo, ABD'li bilgisayar mühendis 1967 - Mike Portnoy, Amerikalı baterist 1970 - Shemar Moore, Amerikalı oyuncu, model, sunucu 1971 - Hilal Özdemir, Türk müzisyen ve Türk halk müziği sanatçısı 1972 - Carmen Electra, Amerikalı model, aktris ve şarkıcı 1972 - Željko Joksimović, Sırp şarkıcı ve besteci 1975 - Esra Dalfidan, Türk asıllı Alman caz şarkıcısı 1975 - Michael Render, sahne adıyla Killer Mike, Amerikalı hip hop sanatçısı ve oyuncu 1976 - Aldo Bobadilla, Paraguaylı futbolcu 1976 - Ali Atay, Türk oyuncu ve müzisyen 1979 - Bedük, Türk müzisyen 1980 - Jasmin Wagner, Alman kadın şarkıcı, aktris ve TV sunucusu 1983 - Miranda Kerr, Avustralyalı manken 1984 - Bárbara Lennie Holguín, İspanyol oyuncu 1985 - Brian Joseph Myers, Amerikalı profesyonel güreşçi 1987 - Chun Woo-hee, Güney Koreli aktris 1987 - Anna Rossinelli, İsviçreli şarkıcı ve söz yazarı 1989 - Carlos Valdes, Amerikan aktör, müzisyen ve şarkıcı 1990 - Lu Han, Çinli şarkıcı ve oyuncu 1993 - Petrus Boumal, Kamerunlu milli futbolcu 1993 - Takuma Arano, Japon futbolcu 1995 - Charline Mignot, İsviçreli fotoğrafçı ve şarkıcı 1997 - Alexander Zverev Jr., Alman tenisçi 2001 - Reyhan Asena Keskinci, Türk oyuncu Ölümler 1248 - Güyük Han, Cengiz Han'ın torunu, Moğolların büyük kağanı Ögeday'in büyük oğlu ve ardılı (d. 1206) 1284 - Hōjō Tokimune, Kamakura şogunluğunun sekizinci shikkeni (d. 1251) 1314 - Papa V. Clemens; gerçek adı ile Bertrand de Goth, Roma Katolik Kilisesi'nde papalık yapmıştır (d. 1264) 1521 - İmparator Zhengde, Çin'in Ming Hanedanı'nın 10. imparatoru (d. 1491) 1707 - Johann Christoph Denner, Alman mucit ve çalgı yapımcısı (klarneti icat eden) (d. 1655) 1750 - Jean Louis Petit, Fransız cerrah ve vidalı turnikenin mucidi (d. 1674) 1769 - Pontiac, Otava yerlilerinin reisi (d. 1720) 1836 - I. Johann, Lihtenştayn prensi (d. 1760) 1887 - Muhammed Şerif Paşa, Türk asıllı Mısırlı devlet adamı (d. 1826) 1909 - Abdul Kerim, Hint hizmetkâr ve sekreter (d. 1863) 1912 - Bram Stoker, İrlandalı yazar (d. 1847) 1918 - Karl Ferdinand Braun, Alman fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1850) 1927 - Enrique Simonet, İspanyol ressam (d. 1866) 1932 - Giuseppe Peano, İtalyan matematikçi (d. 1858) 1939 - William Mitchell Ramsay, İskoç arkeolog ve Yeni Ahit uzmanı (d. 1851) 1947 - X. Christian, Danimarka ve İzlanda kralı (d. 1870) 1948 - Mitsumasa Yonai, Japonya'nın 26. başbakanı (d. 1880) 1951 - Ivanoe Bonomi, İtalya Başbakanı (d. 1873) 1977 - Sepp Herberger, Alman futbolcu ve antrenör (d. 1897) 1990 - Şefik Bursalı, Türk ressam (d. 1903) 1991 - Don Siegel, Amerikalı film yönetmeni (d. 1912) 1992 - Benny Hill, İngiliz komedyen, aktör ve şarkıcı (d. 1924) 1993 - Cantinflas, Meksikalı komedyen ve aktör (d. 1911) 1995 - Milovan Djilas, Karadağ asıllı Yugoslav siyasetçi (d. 1911) 1999 - Erol Akyavaş, Türk ressam (d. 1932) 1999 - Tekin Aral, Türk karikatürist (d. 1941) 1999 - Rick Rude, Amerikalı profesyonel güreşçi (d. 1958) 2002 - Pierre Rapsat, Belçikalı şarkıcı (d. 1948) 2003 - Daijiro Kato, Japon profesyonel motosiklet yarışçısı (d. 1976) 2006 - Kathleen Antonelli, İrlandalı-Amerikalı bilgisayar bilimci (d. 1921) 2008 - Gazanfer Bilge, Türk güreşçi ve Dünya ve Olimpiyat şampiyonu (d. 1924) 2011 - Tim Hetherington, Büyük Britanyalı-Amerikalı gazeteci ve foto muhabiri (d. 1970) 2012 - Ayten Alpman, Türk ses sanatçısı (d. 1929) 2012 - Sadettin Bilgiç, Türk siyasetçi (d. 1920) 2013 - Günseli Başar, Türk manken (d. 1932) 2013 - Yakup Tahincioğlu, Süryani asıllı Türk sanayici ve iş insanı (d. 1933) 2014 - Mithat Bayrak, Türk millî güreşçi (d. 1929) 2014 - Rubin Hurricane Carter, Hurricane lakaplı orta siklet boksör (d. 1937) 2016 - Guy Hamilton, İngiliz film yönetmeni ve senarist (d. 1922) 2016 - Chyna, Amerikalı profesyonel güreşçi (d. 1970) 2016 - Atilla Özdemiroğlu, Türk besteci, söz yazarı ve müzisyen (d. 1943) 2016 - Victoria Wood, İngiliz oyuncu, komedyen, şarkıcı, senarist, şarkı sözü yazarı ve yönetmen (d. 2016) 2017 - Marta Magdalena Abakanowicz, Polonyalı dokumacı ve heykeltıraş (d. 1930) 2017 - Roberto Ferreiro, Arjantinli futbolcu ve teknik direktör (d.1935) 2017 - Cuba Gooding Sr., Amerikalı şarkıcı ve aktör (d. 1944) 2017 - Germaine Mason, Jamaikalı-Britanyalı yüksek atlamacı (d. 1983) 2017 - Kristine Jepson, Amerikalı mezzo soprano ve opera şarkıcısı 2018 - Avicii, İsveçli DJ, Müzik prodüktörü (d. 1989) 2018 - Roy Thomas Frank Bentley, İngiliz eski futbolcu ve teknik direktör (d. 1924) 2018 - Pavel Šrut, Çek şair, çevirmen ve çocuk öyküleri yazarı (d. 1940) 2019 - Joe Armstrong, İngiliz bilgisayar mühendisi, bilim insanı ve akademisyen (d. 1950) 2019 - Jarosław Biernat, Polonyalı eski futbolcu (d. 1960) 2019 - Luděk Bukač, Çek buz hokeyi oyuncusu ve antrenör (d. 1935) 2019 - Reggie Cobb, Amerikan Futbolu oyuncusu (d. 1968) 2019 - Monir Shahroudy Farmanfarmaian, İranlı kadın ressam ve sanat koleksiyoncusu (d. 1922) 2020 - Heherson Alvarez, Filipinli politikacı (d. 1939) 2020 - Herman Glenn Carroll, Amerikalı yazar (d. 1960) 2020 - Claude Evrard, Fransız aktör (d. 1933) 2020 - Tom Lester, Amerikalı aktör (d. 1938) 2020 - Tom Mulholland, Gal futbolu oyuncusu (d. 1936) 2020 - Gabriel Retes, Meksikalı film yönetmeni, yazar, yapımcı ve aktör (d. 1947) 2020 - Manjeet Singh Riyat, Birleşik Krallık'ta acil bakım danışmanı (d. 1967/68) 2020 - Jiří Toman, Çek doğumlu İsviçreli hukukçu ve profesör (d. 1938) 2020 - Arsen Yegiazarian, Ermeni satranç oyuncusu (d. 1970) 2021 - Idriss Déby, Çadlı siyasetçi ve asker (d. 1952) 2021 - Wiesława Mazurkiewicz-Lutkiewicz, Polonyalı tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1926) 2021 - Les McKeown, İskoç pop şarkıcısı (d. 1955) 2021 - Listianto Raharjo, Endonezyalı millî futbolcu (d. 1970) 2022 - Hilda Bernard, Arjantinli aktristir (d. 1920) 2022 - Olle Goop, İsveçli atlı araba yarışçısı ve antrenörü (d. 1943) 2022 - Antonín Kachlík, Çek film yönetmeni, senarist ve siyasetçi (d. 1923) 2023 - Josep Maria Fusté, İspanyol eski futbolcu (d. 1941) 2023 - Rana Cabbar, Türkiye ermenisi oyuncu (d .1945) Tatiller ve özel günler 0420 20
### Human: Mozaik hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sanatta mozaik; bir yüzeyin, farklı renklerdeki küçük parçacıkların yan yana getirilmesi yöntemiyle süslenmesi ve bu şekilde üretilmiş eserdir. Taş, cam, tuğla, metal veya deniz kabuğu gibi çok çeşitli malzemelerden mozaik yapılabilir. Kakmacılıktan farklı olarak, mozaik sanatında parçacıklar yüzeydeki çukurcuklara yerleştirilmez, yüzeye yapıştırıcı ile tutturulur. Etimoloji Türkçeye Fransızca "mosaïque"ten geçen mozaik sözcüğünün kökeni Latince musaicum (mozaik, Müzlerin eseri) kavramıdır. Bunun nedeni Orta Çağ mozaiklerinde çoğunlukla sanat perisi Müzlerin resmedilmiş olmasıdır. Tarihçe Mozaiğin tarihi antik çağlara uzanır. Sümer kenti Uruk'ta MÖ 3. binyıla ait, mozaiğe benzer duvar kaplamaları bulunmuştur. Koni şeklindeki terakota kaplamaların kenarları kırmızı, siyah ve beyaz renktedir. Bu kaplama malzemeleriyle zikzak hatlar ve yamuk gibi çeşitli geometrik şekiller oluşturulmuştur. Bu kaplamalar estetik görünümünün yanı sıra güneşte kurutulmuş tuğlaları yağmur ve rüzgârdan koruyordu. Ancak bu teknik zamanla yok olmuştur ve sonraki dönemlerdeki mozaiğin gelişimi ile alakası yoktur. Roma İmparatorluğu zamanında daha çok şehir kaldırımlarında, meydanlarda, ev avlularında kullanılan, sırlı seramikten yapılmış mozaiklerin parçaları birkaç milimetre kadar küçük olabilmektedir. Gaziantep Arkeoloji Müzesinde bulunan ve Zeugma antik şehrindeki villalardan çıkarılan mozaikler bu dönem eserlerinin en güzel örnekleri arasındadır. Hatay'ın Antakya ilçesi de Roma dönemine ait seçkin bir mozaik koleksiyonunu barındırır. Mozaiğe çok farklı zamanlarda ve çok farklı kültürlerde rastlanmasına rağmen, altın devrini 4.-14. yüzyıllarda Bizans'ta yaşadığı söylenebilir. Bu dönemde Bizans'ta başlıca resim sanatı mozaik olmuştur. Duvar ve tavan mozaikleri konusunda uzmanlaşan Bizanslılar ise parçacık olarak İtalya'da üretilen ve kalın, renkli camdan oluşan plakalar (smalti) kullanmakla ünlüdürler. Bu dönemde, camlar, ışığı daha iyi yönlendirebilmek için farklı açılarda, ve sıvasız olarak yerleştirildi. Bazı desenlerde, camların arkasına gümüş ya da altın yapraklar yapıştırıldı. Daha çok dini görüntüler betimleyen Roma mozaiklerinin aksine Bizanslılar aristokrasinin de mozaiklerini yarattılar. İslam kültürü ise mozaik desenlerine getirdiği matematiksel zenginlikle ünlüdür. Yer yer cam küpler ve taşlar kullanılmış olsa da, İslami eserlerde, genelde, desen için özellikle üretilmiş, daha sonra, kenarları elde zimparalanarak boşluksuz yan yana oturacak şekle sokulmuş çini plakalar kullanılmıştır (zillij). Antoni Gaudi, Guell Parkındaki koltukları mozaikle kaplayarak tekniğe yeni bir uygulama kanalı açmıştır. Bu mozaikler, farklı amaçlarla yaratılmış seramik ürünlerin yeniden düzenlenmesiyle meydana geldikleri için kolaj tekniginin ilk örneği olarak da gösterilebilir. Gaudi'nin uyguladığı seramik kaplama tekniğinin özgün adı "trencadis" tir ve Katalanca bir sözcüktür. Kullanılmayacağı, bir işe yaramayacağı varsayılan seramik ve cam parçalarıyla bir binanın giydirilmesidir. Aralarında Chagall ve Picasso'nun bulunduğu birçok modern sanatçı da eserlerini mozaik şeklinde ortaya koymuş, mozaik eserlerin konularına zenginlik katmışlardır. Günümüzde mozaikler mobilya dekorasyonundan yer kaplamalarına, bina kaplamalarından oda bölmelerine kadar birçok farklı yerde kullanılmaktadır. Konular soyut kavramlardan hiperrealist portrelere kadar çeşitlilik kazanmıştır. Yöntemler Mozaik, başlıca olarak şu iki yöntemler üretilir: Genelde çimentodan oluşan zemin malzeme üzerine parçacıkları batırmak Tutkalla yapıştırılmış parçaların aralarına sıva döşemek. Kaynakça Dış bağlantılar Hatay Sanal Arkeoloji Müzesi Türkiye'de bulunan tarihi mozaik eserler Mozaik Voyages Vietnam Zeugma'da bulunan mozaik motifleri hakkında detaylı bilgi Guell Parkı Döşemeler
### Human: Charlie Chaplin hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sir Charles Spencer Chaplin (16 Nisan 1889; Londra, Birleşik Krallık - 25 Aralık 1977; Vaud, İsviçre); İngiliz sinema yönetmeni, oyuncu, yazar, film müziği bestecisi, kurgucu ve komedyen. Yarattığı "Şarlo" () karakteri ile özdeşleşmiştir. Londra'nın fakir bölgelerinden birinde doğup büyüyen Chaplin, 1913'te gittiği ABD'de sinemaya başlamıştı. 1914'teki ilk filmi Making A Living'in ardından çekilen Kid Auto Races in Venice filminde bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler oluşturan "Şarlo" tiplemesini yarattı. Takip eden yıllar içinde aralarında 1917 yapımlı The Immigrant ve The Adventurer gibi filmlerinin de bulunduğu altmıştan fazla kısa filmde oynayarak yeni gelişmekte olan sinemanın da etkisiyle dünya çapında görülmemiş bir üne kavuştu. 1918 yılında çektiği A Dog's Life filmi ile uzun metrajlı filmlere de başlayan Chaplin; Mary Pickford, Douglas Fairbanks ve D. W. Griffith ile birlikte kurdukları United Artists film şirketinin ortağı olduktan sonra Altına Hücum, Şehir Işıkları, Büyük Diktatör, Asri Zamanlar, Sirk ve Sahne Işıkları gibi başyapıtlara imza attı. Filmlerinde dönem koşulları için imkânsız görülebilen mizansenlere, koreografilere ve akrobatik hareketlere yer veren Chaplin; komedi sinemasının bütün örneklerini sonuna kadar korumakla birlikte, heyecanın ve hareketin asgari düzeye çekildiği sahnelerinde ise dramatik yapısını sergileyebilmiştir. Popülist yaklaşımlara, hiçbir zaman benimsemediği bazı yönetim biçimlerine ve teknolojiye yönelik ağır eleştirilerini ise yine bu komedi tarzının içinde eritmiş ve sessizce seyirciye ulaştırmayı bilmiştir. Yarattığı "modern palyaço" Şarlo ile dünya üzerinde filmlerinin gösterildiği her ülkede insanların hayranlığını toplamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası; kendisinden bir hayli genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik, bir dönem kendisine açılan babalık davası, The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle Chaplin'in ABD'ye girmesi yasaklandı. Bunun üzerine karısı ve çocuklarıyla birlikte hayatının sonuna kadar yaşayacağı İsviçre'ye yerleşen Chaplin ancak 1972 yılında Oscar Özel Ödülü'nü almak için yıllar sonra ABD'ye geri döndü. Takip eden yılda Sahne Işıkları adlı filmle bir kez daha Oscar ödülünü kazanmıştır. 1975 yılında 86 yaşında iken İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından şövalye unvanına layık görülmüştür. Hayatı Charlie Chaplin (Şarlo), 16 Nisan 1889'da Londra'nın fakir semtlerinden biri olan East Lane, Walworth'ta doğdu. Charlie'nin henüz o üç yaşına bile gelmeden ayrılan annesi ve babası müzikhollerde ve çeşitli tiyatrolarda çalışan profesyonel sanatçılardı. Sahne adı Lily Harley olan annesi Hannah Chaplin (1865-1928) profesyonel olarak sahneye ilk kez 19 yaşında çıkmıştı. Annesi ve -başka babadan olma- kardeşi Sydney Chaplin ile birlikte Londra'nın fakir semtlerinde çeşitli evlerde büyüyen Chaplin'in yaşamı ruhsal dengesizlikler yaşayan annesinin durumunun kötüye gitmesi ile zorlaştı. Anne Hannah, 1894'teki bir sahne performansı sırasında sesini kaybetmiş ve hemen ardından yaşadığı ekonomik zorlukların da etkisiyle psikolojik sorunları artmıştı. Onun bir rehabilitasyon merkezine yatırılmasının ardından çocukları Charlie ve Sydney, metresiyle birlikte yaşayan babaları Charles Chaplin Sr.'nin yanına yollandı. Charlie ve Sydney bu dönemde Kennington Road School'a gönderildiler. Charles Chaplin Sr, henüz 37 yaşındayken üstesinden gelemediği alkolizm nedeniyle, oğlu Charlie henüz on iki yaşındayken, hayatını kaybedecekti. Rehabilitasyon merkezinden çıktıktan kısa bir süre sonra Hannah'nın hastalığı yeniden nüksedince çocuklar bu sefer genel olarak workhouse olarak adlandırılan ve oldukça kötü koşulları ile bilinen bakımevlerinden birine yollandılar. Londra'nın doğusundaki Lambert adlı bölgede bulunan bu bakımevindeki günler annesi ve kardeşinden ayrı kalan ve yaşı bir hayli küçük olan Charlie için hayli güç geçmişti. Chaplin'in Walworth ve Lambert'te geçirdiği bu yoksulluk günleri onda derin izler bırakacak ve ileriki yıllarda filmlerinde seçtiği mekân ve konularda sık sık kendini gösterecekti. Sydney ve Charlie daha sonra aileden gelme yetenek ve alışkanlığın da etkisiyle tiyatrolarda ve müzikhollerde çalışmaya başladılar. Chaplin ciddi anlamdaki ilk sahne tecrübesini "The Eight Lancashire Lads" adlı grupta çalışırken yaşadı. Hannah çocukları tarafından ABD'ye getirildikten yedi yıl sonra 1928'de Hollywood'da yaşamını yitirdi. Babaları farklı olan Charlie ve Sydney'in, anneleri Hannah üzerinden 1901 doğumlu Wheeler Dryden adlı bir kardeşleri daha vardı. Dryden, annesinin ruhsal rahatsızlıkları nedeniyle babası tarafından Hannah'dan uzak tutulmuş ve Kanada'da yetiştirilmişti. 1920 ortalarında annesini görmek için ABD'ye giden Dryden, daha sonraları kardeşleri ile film projelerinde çalışmış ve Chaplin'in asistanlığını yapmıştır. Amerika Sydney Chaplin'in 1906'da dönemin ünlü Fred Karno kumpanyasına katılmasının ardından Chaplin de, 1908'de onu izleyerek bu topluluğa katılmayı başardı. Chaplin gezici Karno kumpanyası ile 1910 - 1912 arasında ABD'ye turneye çıktı. İngiltere'ye dönüşünden sadece beş ay sonra yine Karno ile birlikte 2 Ekim 1912'de yeniden ABD'ye gitti. Bu seferki turda, daha sonra Laurel ve Hardy ikilisinden Stan Laurel'i canlandıracak olan Arthur Stanley Jefferson ile birlikte çalıştı ve aynı odayı paylaştı. Bir süre sonra Stan Laurel İngiltere'ye dönerken, Chaplin ABD'de kaldı ve Karno ile turneye devam etti. 1913'teki bir gösteri sırasında Mack Sennett'ın dikkatini çekince onun sahibi olduğu Keystone Stüdyoları ile bir anlaşma yaparak onun ekibine katıldı. Böylece 2 Şubat 1914'te Henry Lehrman yönetmenliğinde sessiz bir film olan Making a Living adlı tek makaralık filmde rol alarak yeteneğini tam anlamıyla gösterebileceği sinemaya adım atmış oluyordu. Chaplin; iddialı tavırları ve bir İngiliz olmasından kaynaklanan "yabancılığı" ve bağımsız karakteri nedeniyle başta Mack Sennett tarafından şüpheyle karşılansa da kısa süre içinde yeteneğini kanıtlayıp yerini sağlamlaştırdı. Keystone ile birlikte çalıştığı bir yıl boyunca 35 filmde rol alan Chaplin hızla ünlü oldu. Öncülüğü Chaplin 1916'da Mutual Film Corporation film şirketiyle bir seri komedi yapımı için anlaştı. On sekiz aylık süreçte on iki film ürettiği bu dönemde yaptığı filmler, sinemanın en etkili komedi filmleri arasında yerini almıştır. Chaplin daha sonra Mutual ile geçirdiği dönemin kariyerindeki en mutlu dönem olduğunu söylemiştir. 1918'de Mutual ile anlaşmalarının sona ermesi üzerine Chaplin kendi film şirketini kurdu. Sesli film döneminden sonra kendisinin en büyük filmi kabul edilen 1931 yılı yapımlı City Lights () filmini yaptı. Politik düşüncesi Chaplin, filmlerinde her zaman sol görüşe sempati duyduğunu hissettirmiştir. Sessiz filmlerinde "Büyük Depresyon"'a yer vererek The Tramp (serseri) karakteri aracılığıyla, yoksullukla mücadeledeki kötü yönetim politikalarına göndermeler yapmıştır. Modern Times () filminde işçilerin ve fakir halkın kötü durumlarına dikkat çekmiştir. Büyük Diktatör filmiyle Nazi Almanyasını çok sert biçimde eleştirmiştir ve o dönem ABD resmi olarak Almanya ile hâlâ barış içinde olması filmin ABD'de Chaplin'e karşı karalama kampanyası başlatılmasına neden olmuştur. Filmlerinde kullandığı teknikler Chaplin, hayallerinin ve yaratıcılığının sezgisel boyutta düşünüp de oluşturduğu tüm filmlerin sinema dünyasına yeni heyecanlar katmıştır. Hiçbir zaman ekranın tamamen kapanmasına bir anda izin vermemeyi geliştirdi. Filmlerinde diyalogları yazılı olarak farklı bir ekrana geçiş yaparak gösteriyordu ancak teknolojik gelişmelerden yararlanıp bu işin de üstesinden gelmeyi başardı. Ölümü Chaplin'in sağlam duruşu 1960'lardan sonra yavaş yavaş bozulmaya başlamıştı, onunla iletişim kurmak güçleşmeye başlamıştı. 1977'de tekerlekli sandalye ile hayatını devam ettiriyordu. Chaplin 1977'nin Noel'inde İsviçre'de uykusunda öldü. 1 Mart 1978'de naaşı, Polonya göçmeni Roman Wardas ve Bulgar göçmeni Gantscho Ganev adlı iki otomobil tamircisi tarafından fidye istenmek üzere kaçırıldı. İsviçre polisi 11 hafta süren yoğun bir çalışma sonucunda nebbaşları yakalayarak Chaplin'in tabutuna ulaştı. Naaş, tekrar aynı mezara defnedildi ve benzer bir olayın yaşanmaması için üzerine kalın bir beton katman döküldü. Charlie Chaplin Filmleri Making A Living (2 Şubat 1914) Kid Auto Races At Venice (7 Şubat 1914) Mabel's Strange Predicament (9 Şubat 1914) A Thief Catcher (19 Şubat 1914) Between Showers (28 Şubat 1914) A Film Johnnie (2 Mart 1914) Tango Tangles (9 Mart 1914) His Favourite Pastime (16 Mart 1914) Cruel, Cruel Love (26 Mart 1914) The Star Boarder (4 Nisan 1914) Mabel At The Wheel (18 Nisan 1914) Twenty Minutes Of Love (20 Nisan 1914) Caught in a Cabaret (27 Nisan 1914) Caught in the Rain (4 Mayıs 1914) A Busy Day (7 Mayıs 1914) The Fatal Mallet (1 Haziran 1914) Her Friend The Bandit (4 Haziran 1914) The Knockout (11 Haziran 1914) Mabel's Busy Day (13 Haziran 1914) Mabel's Married Life (20 Haziran 1914) Laughing Gas (9 Temmuz 1914) The Property Man (1 Ağustos 1914) The Face on the Bar Room Floor (10 Ağustos 1914) Recreation (13 Ağustos 1914) The Masquerader (27 Ağustos 1914) His New Profession (31 Ağustos 1914) The Rounders (7 Eylül 1914) The New Janitor (14 Eylül 1914) Those Love Pangs (10 Ekim 1914) Dough and Dynamite (26 Ekim 1914) Gentlemen of Nerve (31 Ekim 1914) His Musical Career (7 Kasım 1914) His Trysting Place (9 kasım 1914) Tillie's Punctured Romance (14 Kasım 1914) Getting Acquainted (5 Aralık 1914) His Prehistoric Past (7 Aralık 1914) His New Job (1 Şubat 1915) A Night Out (15 Şubat 1915) The Champion (11 Mart 1915) In the Park (18 Mart 1915) A Jitney Elopement (1 Eylül 1915) The Tramp (11 Eylül 1915) By the Sea (29 Eylül 1915) Work (29 Haziran 1915) A Woman (21 Temmuz 1915) The Bank (9 Ağustos 1915) Shanghaied (4 Ekim 1915) A Night in the Show (20 Kasım 1915) Burlesque on Carmen (18 Aralık 1915) Shoulder Arms (20 Ekim 1918) The Kid (1921) A Woman of Paris (1923) The Gold Rush (1925) The Circus (1928) City Lights (1931) Modern Times (1936) The Great Dictator (1940) Monsieur Verdoux (1947) Limelight (1952) A King in New York (1957) A Countess from Hong Kong (1967) Kitapları My Life in Pictures (1974) My Autobiography (1964) Kaynakça Genel Özel Dış bağlantılar Resmi sitesi SinemaTürk sayfası 1889 doğumlular 1977 yılında ölenler 20. yüzyılda erkek oyuncular İngiliz yazarlar İngiliz sinema oyuncuları İngiliz film yönetmenleri İngiliz senaristler İngiliz komedyenler İngiliz sessiz film oyuncuları İngiliz agnostikler Amerikalı komedyenler Amerikalı sessiz film oyuncuları Erasmus Ödülü sahipleri Sinemanın öncüleri Slapstick komedyenleri Sessiz film yönetmenleri Londra doğumlu erkek oyuncular Erkek sessiz film oyuncuları En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü sahipleri İngiliz erkek çocuk oyuncular Akademi Onur Ödülü sahipleri BAFTA Ödülü sahipleri New York Film Eleştirmenleri Birliği Ödülü sahipleri New York Film Eleştirmenleri Birliği En İyi Erkek Oyuncu Ödülü sahipleri İsviçre'deki İngiliz gurbetçiler En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü sahibi şarkı yazarları BAFTA Akademi Bağlılık Ödülü sahipleri Yaşam Boyu Başarı Altın Aslan Ödülü sahipleri
### Human: 25 Aralık hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 336 - İlk Noel kutlaması, Roma'da yapıldı. 1522 - Rodos, Osmanlı egemenliğine girdi. 1638 - Osmanlı Ordusu, Bağdat'a girdi. 1683 - II. Viyana Kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, boğularak idam edildi. 1809 - Amerikalı doktor Ephraim McDowell, kliniğine hamileyim diyerek gelen Jane Todd Crawford'un, yumurtalığından 10 kiloluk tümor aldı. Bu, ilk başarılı alt karın ameliyatı olarak tarihe geçti. Crawford, 21 yıl daha yaşadı. 1921 - Gaziantep'in Fransız işgalinden kurtuluşu 1922 - TBMM’nin gizli oturumunda, Başbakan H. Rauf Orbay’ın Lozan Konferansı hakkındaki açıklamaları ve görüşmeleri yapıldı. 1926 - Japon İmparatoru Taişo'nun ölümü üzerine, oğlu Hirohito İmparator oldu. 1932 - Çin'in Guangzhou bölgesinde 7,6 şiddetinde deprem: 70.000 kişi öldü. 1936 - Şark demiryolları, Türkiye Hükümeti tarafından satın alındı. 1952 - Said-i Nursi'nin yargılanmasına başlandı. 1963 - Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kuruldu. 1963 - Kıbrıs'ta Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü EOKA, Ada'nın her yanında Türklere karşı saldırılar düzenledi. Çok sayıda Kıbrıslı Türk öldü. Türkiye savaş uçakları, Kıbrıs üzerinde uçuşlar yaptı. 1972 - Nikaragua'daki depremde 10 bin kişi öldü. 1976 - Hac'dan dönerken gemilerinin batması sonucu 100 kişi öldü. 1989 - Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku idam edildi. Çavuşesku çifti olağanüstü bir mahkemede yargılanmışlardı. 1990 - Tim Berners-Lee; HTML ve World Wide Web'in temellerini attı. İlk defa iki bilgisayar arasında hypertext teknolojisi kullanılarak sunucu bağlantısı gerçekleştirildi. 1991 - Mihail Gorbaçov, Sovyetler Birliği başkanlığı görevinden istifa etti. Ülke ertesi gün resmen dağıldı. 1991 - PKK militanları, İstanbul Bakırköy'de Çetinkaya Mağazalarına molotofkokteyli attı. Çıkan yangında 11 kişi öldü. 2000 - Rusya Başkanı Vladimir Putin, Sovyetler Birliği Marşı'nın üzerine Aleksandr Aleksandrov tarafından yeni yazılan sözlerle hazırlanan yeni Rusya Ulusal Marşı'nın kabulü üzerine yasayı imzaladı. 2021 - James Webb Uzay Teleskopu, Ariane 5 roketiyle kalkış yaptı. Doğumlar 1250 - IV. İoannis, İznik İmparatoru (ö. 1305) 1617 - Jean de Coligny-Saligny, Fransız soylu ve ordu komutanı (ö. 1686) 1717 - VI. Pius, Papa (ö. 1799) 1720 - Anna Maria Pertl Mozart, Wolfgang Amadeus Mozart'ın ve Maria Anna Mozart'ın annesi (ö. 1778) 1724 - John Michell, İngiliz doğa filozofu ve papaz (ö. 1793) 1730 - Noël Martin Joseph de Necker, Belçikalı doktor ve botanikçi (ö. 1793) 1763 - Claude Chappe, Fransız bilim insanı (ö. 1805) 1787 - Akif Paşa, Osmanlı devlet adamı, şair ve yazar (ö. 1845) 1837 - Cosima Wagner, Alman piyanist ve besteci (ö. 1930) 1849 - Nogi Maresuke, Japon İmparatorluk Ordusunda general (ö. 1912) 1852 - Lionel Royer, Fransız ressam (ö. 1926) 1859 - Colin H. Campbell, Kanadalı politikacı (ö. 1914) 1869 - Emir Şekib Arslan, Lübnanlı yazar, politikacı ve fikir adamı (ö. 1946) 1870 - Helena Rubinstein, Polonyalı-Yahudi asıllı Amerikalı iş insanı (ö. 1965) 1876 - Muhammed Ali Cinnah, Pakistan'ın kurucusu (ö. 1948) 1876 - Adolf Windaus, Alman kimyager (ö. 1959) 1878 - Louis Chevrolet, İsviçreli Amerikan yarış arabası sürücüsü ve İş insanı (ö. 1941) 1878 - Joseph M. Schenck, Rus asıllı Amerikalı film stüdyosu yöneticisi (ö. 1961) 1883 - Hugo Bergmann, İsrailli filozof (ö. 1975) 1885 - James Ewing, Amerikalı patolog (ö. 1943) 1886 - Kid Ory, Amerikalı Caz Tromboncusu ve grup lideri (ö. 1973) 1887 - Conrad Hilton, Amerikalı iş insanı (ö. 1979) 1890 - Mustafa Çokay, Türkistan Alaş Orda hükûmetinin üyesi, gazeteci ve yazar (ö. 1941) 1893 - Harry Stenqvist, İsveçli bisikletçi (ö. 1968) 1896 - Hermann Jónasson, İzlanda Başbakanı (ö. 1976) 1899 - Humphrey Bogart, Amerikalı oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (ö. 1957) 1901 - Hans Rehberg, Amerikalı milyarder iş insanı, yatırımcı, sivil lider ve hayırsever (ö. 1963) 1904 - Gerhard Herzberg, Alman asıllı Kanadalı fizikçi ve fiziksel kimyager (ö. 1999) 1904 - Étienne Mattler, Fransız eski millî futbolcu (ö. 1986) 1905 - Selahattin Batu, Türk veteriner hekim, akademisyen, siyasetçi ve edebiyatçı (ö. 1973) 1905 - Muzaffer Kuşakçıoğlu, Türk siyasetçi (ö. 1978) 1906 - Ernst Ruska, Alman fizikçi (ö. 1988) 1908 - Quentin Crisp, Britanyalı yazar, hikâyeci ve aktör (ö. 1999) 1908 - Yaşar Nabi Nayır, Türk yazar (ö. 1981) 1910 - Elevter Andronikaşvili, Gürcü fizikçi (ö. 1989) 1911 - Louise Bourgeois, Fransız heykeltıraş (ö. 2010) 1911 - Emil Konopinski, Amerikalı çekirdek bilimci (ö. 1990) 1913 - Tony Martin, Amerikalı şarkıcı ve sinema oyuncusu (ö. 2012) 1913 - George Koval, Amerikalı casus, bilim insanı, kandidat (ö. 2006) 1916 - Ahmed Bin Bella, Cezayir'in ilk Devlet Başkanı (ö. 2012) 1917 - Nermin Erdentuğ, Türk antropolog (ö. 2000) 1918 - Enver Sedat, Mısır Cumhurbaşkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi (ö. 1981) 1918 - Henry Hillman, Amerikalı milyarder iş insanı, yatırımcı, sivil lider ve hayırsever (ö. 2017) 1919 - Fikret Kırcan, Türk eski futbolcu ve yönetici (ö. 2014) 1923 - Yusuf Nalkesen, Türk bestekâr (ö. 2003) 1925 - Carlos Castaneda, Peru doğumlu Amerikalı yazar (ö. 1998) 1925 - Pembe Marmara, Kıbrıs Türkü şair (ö. 1984) 1927 - Ram Narayan, Hint müzisyen 1927 - Nijat Özön, Türk dilci, sinema tarihçisi ve çevirmen (ö. 2010) 1932 - Mustafa Sağyaşar, Türk sanat müziği sanatçısı ve koro şefi 1933 - Joachim Meisner, Alman kardinal Roma Katolik Kilisesi'ne bağlı piskopos 1938 - Emil Brumaru, Rumen şair ve yazar (ö. 2019) 1943 - Hanna Schygulla, Alman oyuncu 1949 - Mustafa Cengiz, Türk iş insanı, spor yöneticisi, eski bürokrat ve 37. Galatasaray Başkanı (ö. 2021) 1950 - Alaattin Yüksel, Türk girişimci ve siyasetçi 1951 - Aleksandr Şohin, Rus iş insanı 1952 - Desirelessi Fransız şarkıcı ve müzisyen 1954 - Annie Lennox, İskoç şarkıcı 1958 - Alannah Myles, Kanadalı şarkıcı 1959 - Michael P. Anderson, ABD Hava Kuvvetleri memuru ve NASA astronotu (ö. 2003) 1960 - Ebubekir Sifil, Türk akademisyen, ilahiyatçı ve yazar 1961 - Ales Debeljak, Sloven yazar (ö. 2016) 1971 - Dido, Britanyalı pop şarkıcısı 1971 - Justin Trudeau, Kanadalı siyasetçi ve Kanada'nın 23. Başbakanı 1974 - Rober Hatemo, Türk şarkıcı 1976 - Armin van Buuren, Hollandalı DJ 1976 - Tuomas Holopainen, Finlandiyalı müzisyen 1977 - Ayşegül Baklacı, Türk atlet 1977 - Ali Tandoğan, Türk futbolcu 1977 - Priya Rai, Hint kökenli Amerikalı pornografik film oyuncusu 1979 - Ferman Akgül, Türk söz yazarı, besteci, müzisyen ve rock grubu maNga'nın solisti 1979 - Sinan Kaynakçı, Türk şarkıcı, besteci ve söz yazarı 1987 - Ceyhun Gülselam, Türk millî futbolcu 1993 - Hamide Kurt, kısa mesafe koşucusu Türk paralimpik atlet 1994 - Orlando Mosquera, Panamalı milli futbolcu 1996 - Emiliano Buendía, Arjantinli futbolcu Ölümler 795 - I. Hadrianus, 1 Şubat 772'den 25 Aralık 795 tarihindeki ölümüne dek papalık yaptı (d. 772) 1554 - Pedro de Valdivia, İspanyol konkistador ve Şili'nin ilk valisi (d. 1500) 1605 - Marino Grimani, Venedik Cumhuriyetinin 89'uncu dükası (d. 1532) 1652 - Alonso de Sandoval, Kolombiya'da bir İspanyol Cizvit rahip ve misyonerdi (d. 1576) 1683 - Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Osmanlı Sadrazamı (idam edildi) (d. 1634/1635) 1824 - Barbara von Krüdener, Rus okültisti (d. 1764) 1853 - Joseph von Radowitz, Prusyalı muhafazakâr devlet adamı, diplomat ve general (d. 1797) 1878 - Anna Claypoole Peale, Amerikalı ressam (d. 1791) 1909 - Richard Bowdler Sharpe, İngiliz zoolog ve ornitolog (d. 1847) 1921 - Vladimir Korolenko, Rus ve Ukraynalı kısa öykü yazarı, gazeteci, insan hakları savunucusu (d. 1853) 1925 - Karl Abraham, Alman psikanalist (d. 1877) 1926 - Taişo, Japon imparatoru (d. 1879) 1933 - Refet Topçuoğlu, Türk siyasetçi (d. 1872) 1933 - Ahmet Hamdi Altıok, Türk siyasetçi (d. 1878) 1938 - Karel Čapek, Çekoslovak yazar (d. 1890) 1939 - Turhan Tan, Türk gazeteci (d. 1886) 1942 - Adolf Mayer, Alman ziraat kimyageri (d. 1843) 1946 - W. C. Fields, Amerikalı komedyen (d. 1880) 1948 - Pompeu Fabra, İspanyol mühendis ve gramerçi (d. 1868) 1949 - Leon Schlesinger, Amerikalı film yapımcısı (d. 1884) 1950 - İsmail Şükrü Çelikalay, Türk din adamı ve siyasetçi (d. 1876) 1956 - Robert Walser, Alman asıllı İsviçreli yazar (d. 1878) 1957 - Charles Pathé, Fransız film ve ses endüstrisi öncüsü (d. 1863) 1961 - Otto Loewi, Almanya doğumlu farmakolog (d. 1873) 1963 - Tristan Tzara, Rumen asıllı Fransız şair ve yazar (d. 1896) 1973 - İsmet İnönü, Türkiye'nin 2. Cumhurbaşkanı (d. 1884) 1977 - Charlie Chaplin (Şarlo), İngiliz sinema yönetmeni, oyuncu, yazar ve komedyen (d. 1889) 1979 - Joan Blondell, Amerikalı oyuncu (d. 1906) 1983 - Joan Miró, Katalan ressam (d. 1893) 1988 - Shōhei Ōoka, Japon romancı, edebiyat eleştirmeni ve Fransız Edebiyatı çevirmeni (d. 1909) 1989 - Nikolay Çavuşesku, Romanya Devlet Başkanı (idam edildi) (d. 1918) 1989 - Elena Çavuşesku, Romanya Başbakan Yardımcısı (idam edildi) (d. 1916) 1995 - Emmanuel Levinas, Litvanya kökenli Fransız filozof (d. 1906) 1995 - Dean Martin, Amerikalı şarkıcı ve sinema oyuncusu (d. 1917) 1997 - Denver Pyle, Amerikalı aktör, iş insanı ve yönetmen (d. 1920) 2000 - Willard Van Orman Quine, Amerikalı filozof ve mantıkçı (d. 1908) 2005 - Birgit Nilsson, İsveçli dramatik soprano (d. 1918) 2006 - James Brown, Amerikalı şarkıcı (d. 1933) 2008 - Eartha Kitt, Amerikalı şarkıcı ve oyuncu (d. 1927) 2010 - Carlos Andres Perez, Venezuelalı siyasetçi (d. 1922) 2012 - Şerafettin Elçi, Türk siyasetçi (d. 1938) 2013 - Adnan Şenses, Türk besteci, söz yazarı oyuncu ve Türk Sanat Müziği şarkıcısı (d. 1935) 2014 - Alberta Adams, Amerikalı caz ve blues şarkıcısı (d. 1917) 2015 - Zehran Alluş, Suriyeli muhalif asker ve siyasetçi (d. 1971) 2015 - Karen Friesicke, Alman oyuncu ve komedyen (d. 1962) 2016 - Yelizaveta Glinka, Rus kadın doktor ve insan hakları aktivisti (d. 1962) 2016 - Anton Gubankov, Rus gazeteci, sivil hakları savunucusu ve TV programcısı (d. 1965) 2016 - Valeri Halilov, Rus askeri orkestra şefi ve bestecisi (d. 1952) 2016 - George Michael, İngiliz şarkıcı ve söz yazarı (d. 1963) 2016 - Vera Rubin, Amerikalı astronom (d. 1928) 2017 - Larry Libertore, Eski Amerikan futbolcusu ve siyasetçi (d. 1939) 2017 - Carlos Stohr, Çek Cumhuriyeti doğumlu Venezuelalı ressam (d. 1931) 2018 - Álex Figueroa, Şilili siyasetçi ve fizikçi (d. 1961) 2018 - Nancy Roman, Amerikalı astronom ve bilim insanı (d. 1925) 2018 - Sigi Schmid, Alman-Amerikalı antrenör ve teknik direktör (d. 1953) 2019 - Ari Behn, Danimarka doğumlu Norveçli yazar (d. 1972) 2019 - Táňa Fischerová, Çek oyuncu, yazar, televizyon sunucusu, siyasetçi ve insan hakları aktivisti (d. 1947) 2019 - Mahmut Gareyev, Sovyet-Rus Ordusu askeri generali, tarihçi ve bilim insanı (d. 1923) 2020 - İvan Bogdan, Sovyet-Ukraynalı güreşçi (d. 1928) 2020 - Soumaïla Cissé, Malili siyasetçi (d. 1949) 2020 - Anil Nedumangad, Hint oyuncu ve televizyon sunucusu (d. 1972) 2020 - Engin Nurşani, Türk Sanat Müziği şarkıcısı (d. 1984) 2020 - Barbara Ellen Rose, Amerikalı sanat tarihçisi, eleştirmen, akademisyen ve film yapımcısı (d. 1936) 2020 - Maksim Tsıhalka, Beyaz Rus millî futbolcu (d. 1983) 2021 - Jean-Marc Vallée, Kanadalı film yönetmeni, senarist ve yapımcı (d. 1963) Tatiller ve özel günler Noel (Doğuş Bayramı) 1225 25
### Human: 16 Nisan hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Olaylar 1071 - Güney İtalya'da Bizans kontrolünde olan son şehir olan Bari, Norman, Robert Guiscard tarafından ele geçirildi. 1912 - Amerikalı havacı Harriet Quimby, Manş Denizi'ni uçarak aşan ilk kadın oldu. Quimby, 3 ay sonra yaptığı gösteri sırasında uçağın yere çakılmasıyla öldü. 1917 - Bolşevik lider Lenin, sürgünde bulunduğu İsviçre'den Rusya'ya döndü ve Sosyalist Devrim'in başlatılması çağrısında bulundu. 1920 - İkinci Anzavur isyanı bastırıldı. 1925 - Tanin gazetesi süresiz kapatıldı. 1928 - Yüce Divan Cumhuriyet döneminin ilk mahkûmiyet kararını, Yavuz Zırhlısı'nın tamiratında yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle İhsan Eryavuz'a verdi. 1939 - Saldıray Denizaltısı Kiel'den İstanbul'a geldi. 1939 - İran Veliahtı Rıza Pehlevi'nin düğün töreni için İran'a giden Türk heyeti Tahran'a vardı. 1941 - II. Dünya Savaşı: 500 Alman uçağı Londra'yı bütün gece bombaladı. 1943 - Dr. Albert Hofmann, LSD'nin psychedelic (sanrı yaratan, hayal gördüren) etkilerini keşfetti. 1945 - Kızıl Ordu Berlin'e girdi ve Berlin Muharebesi başladı. 1947 - Bir yük gemisinde meydana gelen patlama sonucu Texas City'de başlayan yangın neredeyse 600 kişinin ölümüne sebep oldu. 1948 - Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü kuruldu. 1959 - Ankara Üniversitesi'nde okuyan bir grup genç, Said-i Nursi'ye "Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri" imzasıyla Şeker Bayramı tebriği gönderdiler. 1968 - Türkiye İşçi Partisi (TİP) yöneticileri Rıza Kuas ve Prof. Sadun Aren hakkında, "Akdeniz Ülkeleri İlerici ve Anti Emperyalist Partiler Konferansı"na katıldıkları için soruşturma açıldı. 1971 - Türkiye İşçi Partisi yönetimine "Kürtçülük" iddiasıyla dava açıldı. 1972 - İnsanoğlunun 5. Ay yolculuğu 'Apollo 16' uzay aracı ile başladı. 1973 - Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) davası başladı. 256 sanıktan 10'u için idam istendi. 1974 - Eski Demokrat Partililere siyasal hakları geri verildi. 1975 - Başkent Phnom Penh'in düşüşüyle, Kamboçya Kızıl Kmerler'in kontrolüne girdi. 1980 - Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): İstanbul'da Amerikalı bir astsubay ile bir Türk arkadaşı, Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan adlı sol görüşlü militanlar tarafından öldürüldü. Gaziantep'te bir polis, Mardin'de 2 öğrenci, Aydın'da bir öğretmen, Ankara ve İstanbul'da 2 işçi öldürüldü. 1982 - Eski CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesince tutuklandı. 1984 - Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu, "Çıplak denize girmek isteyen turist Türkiye'ye gelmesin" dedi. 1984 - Orhan Pamuk, "Sessiz Ev" adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. 1988 - FKÖ İkinci Komutanı Ebu-Cihad, İsrail askerleri tarafından öldürüldü. 1995 - Güney Afrika Cumhuriyeti ağır insan hakları ihlalleri olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye silah ambargosu koydu. Ambargo, 16 Nisan 1997'de kaldırıldı. 1996 - Emir Hattab komutasındaki 50 kişilik Çeçen grubu 223 Rus askerini öldürdü ve 50 araçlık konvoyu imha etti. Bu olay tarihte Şatoy Pususu olarak bilinir. 1999 - Harvard Üniversitesi, Tansu Çiller'e fahri doktorluk verilmediğini açıkladı. 2001 - Eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastı zanlılarından olduğu belirtilen Mehmet Fidancı, İstanbul'da yakalandı. 2007 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Virginia Teknik Üniversitesi'nde Cho Seung-Hui adlı öğrencinin gerçekleştirdiği silahlı saldırıda, kendisi de dahil 33 kişi öldü, 29 kişi de yaralandı. 2017 - Türkiye'de yönetim biçimini, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olarak değiştirmek için halk oylaması yapıldı. Doğumlar 1619 - Jan van Riebeeck, Hollandalı doktor, tüccarı ve Cape Kolonisi'nin kurucusu ve ilk yöneticisi (ö. 1677) 1646 - Jules Hardouin-Mansart, Fransız Barok mimarı (ö. 1708) 1728 - Joseph Black, İskoç fizikçi ve kimyacı (ö. 1799) 1755 - Élisabeth Vigée Le Brun, Fransız portre ressamı (ö. 1842) 1786 - John Franklin, Britanyalı gezgin, kâşif (ö. 1847) 1821 - Ford Madox Brown, İngiliz ressam (ö. 1893) 1825 - Jacob Brønnum Scavenius Estrup, Danimarkalı politikacı (ö. 1913) 1844 - Anatole France, Fransız yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1924) 1861 - Fridtjof Nansen, Norveçli gezgin, bilim insanı, diplomat ve Nobel Barış Ödülü sahibi (ö. 1930) 1865 - Harry Chauvel, Avustralyalı general (ö. 1945) 1865 - Mehmet Esat Işık, Türk askeri hekim (ö. 1936) 1867 - Wilbur Wright, ilk motorlu uçağı yapan Amerikalı ünlü Wright Kardeşler'den (ö. 1912) 1871 - John Millington Synge, İrlandalı oyun yazarı, şair ve folklor kolleksiyoncusu (ö. 1909) 1885 - Arnold Petersen, Amerika Sosyalist İşçi Partisi Ulusal Sekreteri (ö. 1976) 1886 - Ernst Thaelmann, Alman siyasetçi ve Almanya Komünist Partisi önderi (ö. 1944) 1889 - Charlie Chaplin, İngiliz sinema yönetmeni, oyuncu ve yazar (ö. 1977) 1896 - Tristan Tzara, Rumen asıllı Fransız şair ve yazar (ö. 1963) 1916 - Behçet Necatigil, Türk şair ve yazar (ö. 1979) 1918 - Spike Milligan, İrlanda asıllı İngiliz aktör ve komedyen (ö.2002) 1919 - Merce Cunningham, Amerikalı koreograf ve dansçı (ö. 2009) 1919 - Nilla Pizzi, İtalyan şarkıcı (ö. 2011) 1921 - Peter Ustinov, İngiliz oyuncu, yönetmen, yazar ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (ö. 2004) 1922 - Afif Yesari, Türk yazar (ö. 1989) 1922 - Kingsley Amis, İngiliz yazar (ö. 1995) 1922 - Leo Tindemans, Belçika Başbakanı (ö. 2014) 1924 - Henry Mancini, Amerikalı besteci, aranjör ve En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü sahibi (ö. 1994) 1925 - Sabri Altınel, Türk şair (ö. 1985) 1927 - XVI. Benedictus, Katolik Kilisesinin 265. Papa (ö. 2022) 1933 - Erol Günaydın, Türk sinema ve tiyatro sanatçısı (ö. 2012) 1934 - Robert Stigwood, Avustralyalı film yapımcısı (ö. 2016) 1936 - Ayla Arslancan, Türk oyuncu (ö. 2015) 1936 - Şaban Bayramoviç, Sırp müzisyen (ö. 2008) 1937 - George Steele, Amerikalı Güreşçi (ö. 2017) 1939 - Dusty Springfield, İngiliz pop müzik şarkıcısı (ö. 1999) 1940 - II. Margrethe, Danimarka kraliçesi 1942 - Frank Williams, İngiliz Formula 1 yarış takımının kurucusu ve patronu (ö. 2021) 1946 - Margot Adler, Amerikalı yazar, gazeteci, radyocu ve yayıncı (ö. 2014) 1947 - Kerim Abdülcabbar, Amerikalı basketbolcu 1947 - Erol Evgin, Türk şarkıcı, besteci ve oyuncu 1947 - Gerry Rafferty, İskoç besteci ve şarkıcı (ö. 2011) 1949 - Şükrü Karatepe, Türk hukukçu ve akademisyen 1950 - David Graf, Amerikalı oyuncudur (ö. 2001) 1952 - Yve-Alain Bois, Cezayirli tarihçi, modern sanat eleştirmeni ve akademisyen 1954 - Ellen Barkin, Emmy ödüllü, Altın Küre'ye aday gösterilmiş Amerikalı oyuncu 1955 - Henri, 7 Ekim 2000'den beri hüküm süren Lüksemburg Büyük Dükü 1956 - Aleksey Pajitnov, Rus bilgisayar mühendisi,Tetris oyununun geliştiricisi 1956 - Necla Nazır, Türk sinema oyuncusu ve şarkıcı 1960 - Rafael Benítez, İspanyol teknik direktör 1960 - Pierre Littbarski, Alman eski millî futbolcu ve teknik direktör 1964 - David Kohan, Amerikalı televizyon yapımcısı ve yazarı 1965 - Jon Cryer, Amerikalı oyuncu, yönetmen, senarist ve yapımcı 1965 - Martin Lawrence, Amerikalı aktör, yönetmen ve yapımcı 1966 - Jasna Đuričić, Sırp oyuncu 1968 - Vickie Guerrero, Amerikalı eski profesyonel güreş menajeri ve nadir güreşen eski profesyonel güreşçi 1968 - Barbara Sarafian, Belçikalı oyuncu 1971 - Emre Tilev, Türk spor spikeri 1971 - Selena, Amerikalı şarkıcı ve söz yazarı (ö 1995) 1972 - Conchita Martínez, İspanyol profesyonel tenis oyuncusu 1973 - Akon, Senegal asıllı Amerikalı Hip-Hop, R&B ve Soul müzik sanatçısı 1974 - Toygar Işıklı, Türk müzisyen ve besteci 1976 - Lukas Haas, Amerikalı aktör 1977 - Ceyda Düvenci, Türk oyuncu 1977 - Fredrik Ljungberg, İsveçli futbolcu 1979 - Christijan Albers, Hollandalı Formula 1 pilotu 1982 - Gina Carano, Amerikalı oyuncu ve televizyon sunucusu 1982 - Boris Diaw, Fransız basketbol oyuncusu 1982 - Robert Popov, Makedon futbolcu 1983 - Marié Digby, Amerikalı pop müzik şarkıcısı 1984 - Claire Foy, İngiliz aktris 1984 - Pawel Kieszek, Polonyalı futbolcu 1984 - Mourad Meghni, Cezayirli futbolcu 1984 - Kerron Stewart, Jamaikalı atlet 1985 - Luol Deng, Güney Sudan asıllı Britanyalı profesyonel basketbolcu 1985 - Benjamín Rojas, Arjantinli oyuncu 1985 - Taye Taïwo, Nijeryalı futbolcu 1985 - Sam Hyde, Amerikalı komedyen, yazar ve aktör 1986 - Shinji Okazaki, Japon millî futbolcu 1986 - Epke Zonderland, Hollandalı jimnastikçi 1987 - Cenk Akyol, Türk basketbolcu 1987 - Aaron Lennon, İngiliz futbolcu 1990 - Reggie Jackson, Amerikalı profesyonel basketbolcu 1990 - Vangelis Mantzaris, Yunan basketbolcu 1991 - Kim Kyung-jung, Güney Koreli futbolcu 1992 - Hiroki Higuchi, Japon futbolcu 1993 - Mirai Nagasu, Amerikalı buz patenci 1993 - Chance the Rapper, Amerikalı hip hop sanatçısı 1994 - Onur Bulut, Türk-Alman futbolcu 1996 - Anya Taylor-Joy, ABD doğumlu Arjantinli-İngiliz sinema ve dizi oyuncusu 2002 - Sadie Sink, Amerikalı aktris Ölümler 69 - Otho, Roma İmparatoru (d. 32) 1090 - Sikelgaita, Lombard prenses (d. 1040) 1686 - Jean de Coligny-Saligny, Fransız soylu ve ordu komutanı (d. 1617) 1788 - Georges-Louis Leclerc, Fransız natüralist, matematikçi, kozmolog ve ansiklopedi yazarı (d. 1707) 1828 - Francisco Goya, İspanyol ressam (d. 1746) 1846 - Domenico Dragonetti, İtalyan besteci (d. 1763) 1850 - Marie Tussaud, Madame Tussauds balmumu heykel müzesinin kurucusu (d. 1761) 1879 - Bernadette Soubirous, Roma Katolik Kilisesi azizi (d. 1844) 1888 - Zygmunt Florenty Wróblewski, Polonyalı kimyager ve fizikçi (d. 1845) 1838 - George William Hill, Amerikalı Astronom ve Matematikçi (d. 1838) 1930 - José Carlos Mariátegui, Perulu siyasal önder ve yazar (Marksist tarihsel maddeciliği Peru'nun toplumsal çözümlemesine uygulayan ilk aydın) (d. 1895) 1935 - Panait Istrati, Rumen Yazar (d. 1884) 1938 - Steve Bloomer, İngiliz millî futbolcu (d. 1874) 1947 - Rudolf Höß, Nazi Almanyası'nda asker ve Auschwitz Toplama Kampı'nın Komutanı (d. 1900) 1958 - Rosalind Franklin, İngiliz biyofizikçi ve kristallografçısı (d. 1920) 1958 - Archibald Cochrane, İskoç siyasetçi ve deniz subayı (d. 1885) 1968 - Edna Ferber, Amerikalı yazar (d. 1885) 1972 - Yasunari Kavabata, Japon romancı ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1888) 1989 - Hakkı Yeten, Türk futbolcu, teknik direktör ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün 18. Başkanı (d. 1910) 1991 - David Lean, İngiliz yönetmen (d. 1908) 1992 - Sinan Kukul, Türk devrimci (d. 1956) 1994 - Ralph Ellison, Afrikalı-Amerikalı yazar (d. 1913) 1995 - İkbal Mesih, Pakistanlı çocuk işçi (gelişmekte olan ülkelerde çocuk emeği istismarı sembolü olan) (d. 1982) 1997 - Roland Topor, Fransız oyun yazarı (d. 1938) 2002 - Robert Urich, Amerikalı aktör (d. 1946) 2005 - Kay Walsh, İngiliz oyuncu ve dansçı (d. 1911) 2008 - Edward Lorenz, Amerikalı matematikçi ve meteorolog (d. 1917) 2010 - Rasim Deliç, Boşnak asker (d. 1949) 2010 - Carlos Franqui, Kübalı yazar, şair, gazeteci, devrimci ve siyasetçi (d. 1921) 2015 - İdris Bamus, Faslı futbolcu (d. 1942) 2016 - Jeanette Bonnier, İsveçli gazeteci, yazar ve medya yöneticisi (d. 1934) 2016 - Louis Pilot, Lüksemburglu millî futbolcu ve teknik direktör (d. 1940) 2017 - Giandomenico Boncompagni, İtalyan radyo ve TV sunucusu, yönetmen, senarist ve söz yazarı (d. 1932) 2018 - Harry Laverne Anderson, Amerikalı oyuncu ve sihibaz (d. 1952) 2018 - Choi Eun-hee, Koreli oyuncu (d. 1926) 2018 - Pamela Catherine Gidley, Amerikalı oyuncu (d. 1965) 2018 - Harold Everett Greer, Amerikalı eski profesyonel basketbol oyuncusu (d. 1936) 2018 - Ivan Mauger, Yeni Zelandalı motosiklet yarışçısı (d. 1939) 2018 - Katharina Reiss, Alman çevirmen ve çeviribilimci (d. 1923) 2019 - Hansjörg Auer, Avusturyalı dağcı ve kaya tırmanıcısı (d. 1984) 2019 - Jörg Demus, Avusturyalı besteci ve piyanist (d. 1928) 2019 - Ahmed İktidari, İranlı eğitimci, hukukçu, yazar, tarihçi ve coğrafyacı (d. 1925) 2019 - David Lama, Avusturyalı dağcı ve serbest kaya tırmanıcısı (d. 1990) 2019 - Fay McKenzie, Amerikalı oyuncu ve şarkıcı (d. 1918) 2019 - Yaşar Özel, Türk ses sanatçısı (d. 1934) 2019 - Jess Roskelley, Amerikalı dağcı (d. 1982) 2020 - Daniel Bevilacqua, sahne adıyla Christophe, Fransız şarkıcı, söz yazarı, klavyeci ve müzik yapımcısı (d. 1945) 2020 - Gene Deitch, Amerikalı ressam, animatör ve film yönetmeni (d. 1924) 2020 - Francesco Di Carlo, İtalyan mafya üyesi (d. 1941) 2020 - Howard Finkel, Amerikalı profesyonel güreş ring spikeri (d. 1950) 2020 - Santiago Lanzuela Marina, İspanyol siyasetçi (d. 1948) 2020 - Henry Miller, Amerikalı avukat ve hukukçu (d. 1931) 2020 - Danièle Hoffman-Rispal, Fransız siyasetçi (d. 1951) 2020 - Luis Sepulveda, Şilili yazar (d. 1949) 2021 - Heinze Bakker, Hollandalı spor gazetecisi ve muhabiri (d. 1942) 2021 - Nader Dastneshan, İranlı profesyonel futbolcu ve teknik direktör (d. 1960) 2021 - Ludmila Guzun, Moldovalı kadın siyasetçi (d. 1961) 2021 - Helen McCrory, İngiliz oyuncu (d. 1968) 2021 - Éric Raoult, Fransız siyasetçi ve eski bakan (d. 1955) 2021 - Yessengaly Abdijapbarovich Raushanov, Kazak şairi (d. 1957) 2021 - Felix Silla, İtalya doğumlu Amerikalı eski aktör ve dublör (d. 1937) 2021 - Mari Törőcsik, Macar oyuncu (d. 1935) 2022 - Rhoda Kadalie, Güney Afrikalı akademisyen (d. 1953) 2022 - Gloria Sevilla, Filipinli aktris (d. 1932) 2022 - Joachim Streich, Doğu Almanya uyruklu eski futbolcudur (d. 1951) Tatiller ve özel günler Dünya Ses Günü Biyologlar Günü Fırtına : Kuğu Fırtınası (3 Gün) Ağrı'nın Eleşkirt ilçesinden Rus ve Ermeni birliklerinin geri çekilişi (1918) 0416 16
### Human: Karadeniz hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Karadeniz (Bulgarca: Черно море (Çerno more); Rumence: Marea Neagră; Rusça: Чёрное море (Çyornoye more); Ukraynaca: Чорне море (Çorne more); Gürcüce: შავი ზღვა (Şavi Zğva); Abhazca: Амшын Еиқәа (Amşın Eyk'wa); Lazca/Megrelce: უჩა ზუღა (Uça Zuğa); Çerkesçe: Хы ФӀыцӀэ, Ахын), güneydoğu Avrupa ile Anadolu yarımadası arasında yer alan kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya, doğuda Gürcistan; güneyde Türkiye , batıda Romanya ve Bulgaristanla çevrili, Atlas Okyanusu'na Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi aracılığıyla bağlanan bir iç denizdir. İstanbul Boğazı vasıtasıyla Marmara, Kerç Boğazı vasıtasıyla Azak Denizi'ne bağlanmaktadır. Karadeniz, 8.350 kilometre kıyı şeridine sahip, 461.000 km² alan kaplayan (Azak Denizi dahil, Marmara Denizi hariç), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2.210 m olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizi’ne bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda bir denizdir. Karadeniz üzerinde bulunan önemli liman kentleri Köstence, Mankalya, Burgaz, Varna, Odessa, Sivastopol, Yalta, Kerç, Novorossiysk, Soçi, Sohum, Poti, Batum, Hopa, İstanbul, Trabzon, Samsun, Ordu, Giresun, Sinop ve Zonguldak'tır. Adı Karadeniz'in yazılı kaynaklarda geçen ilk adı "Ahşena" olmakla birlikte sonradan Yunanlarca "Pelagos o Pontikon", "Pontus Euxinus" veya Yunan mitolojisinde Gaia’nın oğlu, Nereus’un babası olan deniz tanrısı Pontus'un adıyla anılmıştır. Romalılarca Latince "Mare Euxinum", "Mare Sarmaticum" ve "Pontus Tauricus", Orta Çağ Arap kaynaklarında "Bizans Denizi", "Trabzon Denizi", "Slav Denizi", "Pontus Denizi", Marco Polo haritasında "Yunan Denizi" olarak anılmıştır. Karadeniz kelimesi ancak 14. yüzyıldan sonra aynı anlamıyla Batı dillerine kabul edilmeye başlanmıştır. Türk araştırmacı Özhan Öztürk, Karadeniz olarak adlandırılan denizin adının Uzak Asya hatta Orta Amerika Uygarlıklarında kullanılan kadim renk-yön ilişkisine bağlayarak gerçekte "Kuzey Denizi" anlamına geldiğini, İskitler'in tıpkı Azak Denizinde olduğu gibi Karadeniz'in de ilk ad vericileri olduğunu iddia etmiştir. Yazara göre Türkler, Moğollar ve Çinliler gibi Asyalı kavimler kuzeyi "kara", batıyı "beyaz", güneyi "kırmızı", doğuyu "yeşil veya mavi", merkezi ise "sarı" renkle ilişkilendirilmiş, Kara Bulgarlar, Ak ve Kara Hunlar, Kara Macarlar, Kara Hıtay, Çin’in kuzeydoğusunda yer alan Heilongjiang "Kara Ejderha Nehri", Çin’in merkezinde yer alan Huangshan "Sarı Dağ", Anadolu'nun batısındaki Akdeniz'in adları bu isim geleneğine dayanmaktadır. Genel özellikler Karadeniz tuzluluk oranı %1,8 dolayındadır. MÖ 6. bin yıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür. Amerikalı deniz jeologları William Ryan ve Walter Pitman Buz Çağı'nın ertesinde Akdeniz'in sularının 150 metre daha alçak olan Karadeniz'e boğaziçi setini yıkarak birdenbire dolarak Karadeniz Tufanı adı verilen sel baskınına sebep olduğunu bu olayın Nuh Tufanı efsanesinin de kaynağı olduğunu iddia etmiştir. Okyanus bilimci Robert Ballard'ın Sinop açıklarında yaptığı çalışmalarda bulunanlar bu tezi doğrulamışsa da çeşitli bilim adamları alternatif görüşler öne sürmüştür. Karadeniz sürekli bir su buharı ve ısı kaynağıdır, suları fazla donmaz. Karadeniz kıyılarının toplam uzunluğu 4869 km civarındadır. Dağlar kıyıya paralel uzandığından fazla girintili çıkıntılı değildir. Büyük beş ırmak Karadeniz'e dökülür: Dinyeper, Dinyester, Don Nehri, Kuban Nehri, bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna. Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır . Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır. Türkiye'den ise belli başlı dört ırmak Karadeniz'de sonlanır: Sakarya Nehri, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh (sonuncusunun büyük bölümü Türkiye'de olmasına karşın Gürcistan'da Batum'dan denize dökülür). Bu denize dökülen Avrupa ve Asya akarsularıyla birlikte Karadeniz havzasının alanı denizin kendisinden 5 kat daha geniştir ve yaklaşık 2,2 milyon km²'dir. Karadeniz ve Çevre tuzluluk oranı oldukça fazladır. Karadeniz'in flora ve faunası evsel ve endüstriyel kirlenme nedeniyle her geçen gün fakirleşmektedir. Irmaklardan gelen organik madde miktarı deniz suyundaki bakterilerin normalde ayrışabileceğinden daha fazla olduğundan, bakteriler deniz suyunda normalde bulunan çözünmüş oksijen yerine deniz suyunun bir bileşeni olan sülfür iyonlarından oksijeni temin ederler. Bu işlemin sonucunda ortaya son derece zehirli hidrojen sülfür (H2S) gazı çıkar ve 200 metrenin altında yaşamı engeller. Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm ekosistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar. Özellikle Tuna Nehri tüm Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'ın endüstri ve evsel atık sularının boşaltıldığı bir yüzeysel su olup, doğal yaşam için ölümcül miktarda organik ve inorganik maddeyi Karadeniz'e getirmekte ve kirlilik oradan Boğazlar yoluyla da Marmara Denizi'ne taşınmaktadır. 1980'lerin ortasında bir geminin balast suyu ile Karadeniz'e gelen ve orijini Doğu Amerika kıyıları olan Mnemiopsis leiydi (Taraklı deniz anası) adlı canlı türünün doğal düşmanı olmadığı için Karadeniz'i istila etmiş, balık larvalarının temel besinleri olan zooplanktonları ve bizzat balık larvalarını yiyerek balık sayısında önemli oranda düşme yaşanmasına sebep olmuştur. Samsun-Sarp Sınır Kapısı arasında 542 kilometrelik mesafede inşa edilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yatırımlarından birisi olarak gösterilen Karadeniz Sahil Yolu inşası sırasında sahil boyunca yapılan dolguların deniz canlılarına zarar verdiği çok sayıda bilim insanınca iddia edilmiş ve yolun yapımı bitmiş olmasına karşın, inşası ve sonuçları kamuoyunda hararetli tartışmalara sebep olmuştur. Doğal yaşam Et çeşitliliği açısından zengin olmayan denizde açık sularda, yunus ve hamsi kolonilerinin yanı sıra kıyılara dek vuran palamut ve domuz balığı sürülerine rastlanmaktadır. Bununla birlikte ekolojik sorunlar yüzünden günümüzde uskumru balığı kaybolmuş, palamut ve lüfer miktarı azalmış hamsi ise soyunu korumuştur. Pisi, dere pisisi, kalkan balıklarının ve çaça azalmış, kofana, torik, çinekop cinsleri tükenmiştir. Hamsinin stoku, boyu ve ağırlığı azalmış, havyarı için avlanan ve nehir ağızlarında yaşayan mersin balığının, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli tükenmiştir. Karadeniz'e kıyısı olan şehirler Ahtopol (Bulgaristan) Akçakoca (Türkiye) Albena (Bulgaristan) Alupka (Ukrayna) Aluşta (Ukrayna) Anapa (Rusya) Artvin (Türkiye) Balçık (Bulgaristan) Batum (Gürcistan) Burgaz (Bulgaristan) Çakvi (Gürcistan) Costineşti (Romanya) Düzce (Türkiye) Emona (Bulgaristan) Eupatoria (Ukrayna) Feodosya (Ukrayna) Gagra (Abhazya, Gürcistan) Giresun (Türkiye) Golden Sands (Bulgaristan) Gonio (Gürcistan) Gurzuf (Ukrayna) İstanbul (Türkiye) Jupiter (Romanya) Karasu (Türkiye) Kastamonu (Türkiye) Kerç (Ukrayna) Kırklareli (Türkiye) Kiten (Bulgaristan) Kobuleti (Gürcistan) Kocaeli (Türkiye) Koktebel (Ukrayna) Köstence (Romanya) Kvariati (Gürcistan) Mamaia (Romanya) Mangalia (Romanya) Neptun (Romanya) Nesebar (Bulgaristan) Novorossiysk (Rusya) Obzor (Bulgaristan) Odessa (Ukrayna) Olimp (Romanya) Ordu (Türkiye) Pitsunda (Abhazya, Gürcistan) Pomorie (Bulgaristan) Poti (Gürcistan) Primorsko (Bulgaristan) Rize (Türkiye) Rusalka (Bulgaristan) Sakarya (Türkiye) Samsun (Türkiye) Saturn (Romanya) Sinop (Türkiye) Sivastopol (Ukrayna) Soçi (Rusya) Sohum (Abhazya, Gürcistan) Sudak (Ukrayna) Sunny Beach (Bulgaristan) Süzebolu (Bulgaristan) Sveti Vlas (Bulgaristan) Şile (Türkiye) Tasilşasi (Romanya) Tekirdağ (Türkiye) Trabzon (Türkiye) Tuapse (Rusya) Ureki (Gürcistan) Vama Veche (Romanya) Venus (Romanya) Yalta (Ukrayna) Zonguldak (Türkiye) Dökülen nehirler Sakarya Nehri Melen Çayı Filyos Çayı Bartın Çayı Kızılırmak Terme Çayı Yeşilırmak Harşit Çayı Yağlıdere Çoruh Dinyeper Dinyester Don Nehri Tuna Enguri Nehri Kamçiya Nehri Rioni Nehri Ropotamo Güney Bug Nehri Galeri Ayrıca bakınız Karadeniz Ekonomik İşbirliği Karadeniz Tufanı Kafkas Rivierası Karadeniz deniz altı nehri Kaynakça Dış bağlantılar Deniz yüzeyinin sıcaklık haritası Karadeniz arkeolojik bulgular - İngilizce Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Karadeniz Kültür Envanteri - Karadeniz'de Zamanın İzleri
### Human: Plummer modeli hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Plummer modeli, dinamik sistemlerde parçacıkların hız ve konumlarının dağılımını tanımlamakta kullanılan bir modeldir. İlk defa H. C. Plummer (1911) tarafından küresel kümelerin gözlemlerini açıklamak için kullanılmıştır. Bu nedenle onun ismiyle anılmaktadır. Tanım Plummer modeli, yoğunluk ve potansiyeli ile tanımlanabilir. Burada M toplam kütleyi, b Plummer yarıçapını, G ise Newton'un yerçekimi sabitini göstermektedir. Modeli ayrıca parçacıkların bağlanma enerjisinin dağılım fonksiyonunu kullanarak da tanımlayabiliriz Plummer modeli izotropik bir dağılıma karşılık geldiğinden her iki tanım da açısal momentumu içermemektedir. Astrofizik
### Human: Küba hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Küba, resmî olarak Küba Cumhuriyeti (/ˈkjuːbə/; , ) Karayiplerde bir ada ülkesi. Küba, Isla de la Juventud ve birçok takımadaların yanı sıra, başlıca Küba adasından oluşur. Havana, Küba'nın en büyük şehri ve ülkenin başkentidir. Santiago de Cuba ikinci en büyük şehirdir. Küba'nın kuzeyinde Birleşik Devletler (150 km uzaklıkta) ve Bahamalar, batısında Meksika, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika ve güneydoğusundaki Haiti ve Dominik Cumhuriyetine kadar uzanır. 28 Ekim 1492'de, Kristof Kolomb karaya çıktı ve şu an Küba'ya ait olan adada İspanya Krallığı için hak iddia etti. Küba, 1898'de biten İspanya-Amerika Savaşına kadar İspanya'nın bir toprağı olarak kaldı ve 1902'de Birleşik Devletler'den resmi bağımsızlık kazandı. Küba 11 milyonu aşkın insanın yurdudur ve Karayipler'de en geniş yüzölçümüne sahip olmanın yanı sıra en kalabalık ada milletidir. Ada, etrafındaki sular tarafından ılıklaştırılmış bir tropikal iklime sahiptir. Aynı zamanda Karayip Denizi'nin sıcak suları ve adanın Meksika Körfezi'nin karşısında olması adayı kasırgalara açık hale getirmiştir. 1232.5 km uzunluğundaki Küba Adası yeryüzündeki en büyük 13. adadır. Tarihçe Kolomb öncesi Küba yerlileri; Küba'nın ilk sakinleri Güney Amerika'dan adaya gelen Guanahatabey ve Kiboni Yerlileriydi. Adaya daha sonra yerleşen Taynolar (Antil Aravakları) çömlek ve alet yapımında belirli bir düzeye ulaşmış tarımcı ve barışçıl bir halktı. İspanyolların adada ilk koloniyi kurduğu sırada çoğunluğunu Taynoların oluşturduğu yerlilerin sayısı 80-100 bin dolayındaydı. Sömürge dönemi Kristof Kolomb'un birinci yolculuğunda keşfederek (28 Ekim 1492) İspanyol toprağı ilan ettiği Küba'da ilk kalıcı yerleşim 1511'de kuruldu. Sömürgecilerin baskı ve sömürüsü, salgın hastalıklar, açlık ve göçler yerli nüfusunu 5 bine kadar düşürdü. 18. yüzyıla girilirken bölgede sağlanan barış ve düzenle birlikte sömürgenin nüfusu 50 bine ulaştı. İspanya'dan düzenli gemi seferlerinin başlaması Havana'nın ticari ve stratejik önemini artırdı. Bu arada hayvancılığın, tütün ve şeker kamışı üretiminin artırılması ve iş gücü için Afrika'dan çok sayıda köle getirilmesi adada köklü bir değişim yarattı. 1865'te köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için adaya sözleşmeli işçi olarak Meksika yerlileri ve Çinliler getirilmeye başladı. Bağımsızlık ve sonrası 1901-1958 19. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya'nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli iş gücü, sermaye, makine, teknik beceri ve pazarları sağlamada yetersiz kalması Küba'yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açtı. Bu ortamda Amerikalı iş insanları şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başladı. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı'nın (1868 - 1878) başlamasına neden oldu. Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi'yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verdi. Adada sağlanan barış ortamı ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamadı. 1895'te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti'nin sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirmesiyle gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başladı. Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkardı. Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine ada ekonomisinde etkin durumda olan Amerika Birleşik Devletleri'nin Havana limanında demirli Maine Gemisi'nin batırılmasını bahane ederek İspanya'ya savaş açmasına neden oldu. İspanya'nın İspanyol - Amerikan Savaşı (1898) sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba'nın bağımsızlığı 1 Ocak 1899'da Amerika Birleşik Devletleri işgali altında yürürlüğe girdi. Küba Devleti'nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan Amerika Birleşik Devletleri, Küba'nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu'nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekti. (1901) İkinci Amerika Birleşik Devletleri müdahalesinden (1909) sonra seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açtı. Özellikle Afrika kökenli kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırıldı. Gomez'le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna geldi. 1933'te Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle Gerardo Machado'yu deviren Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açtı. Devrim ve sonrası 1950'lerde komünist rejimi ele alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, Moncada Kışlası'na düzenlediği başarısız bir baskından (1953) dolayı bir süre hapis yattı. Daha sonra Meksika'ya giden Castro 1955'te 26 Temmuz Hareketi'ni başlattı. Arjantinli devrimci Che Guevara'nın da yer aldığı örgütün Aralık 1956'da Küba'da başlattığı gerilla hareketi, zamanla öteki gruplardan da destek alarak Batista'ya bağlı birliklere önemli darbeler indirdi. 1 Ocak 1959'da diktatör Fulgencio Batista'nın Küba'yı terk etmesinin ardından Fidel Castro'ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana'ya girmesiyle yeni bir yönetim başladı. Sosyalist Küba İktidara geldikten sonra köklü toprak reformu gibi adımlarla geniş bir kesimin desteğini kazanan Fidel Castro, ittifak kurduğu Küba sosyalist Halk Partisi ile birlikte yönetime ağırlığını koydu. Toprak kamulaştırmalarından zarar gören Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinin baskısıyla Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin uygulamaya başladığı iktisadi ambargo ve bunu izleyen Domuzlar Körfezi Çıkarması, Castro'nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesini hızlandırdı. Ertesi yıl Küba'ya yerleştirilen Sovyet füzeleri yüzünden patlak veren Ekim Füzeleri Bunalımı'nda Sovyet lideri Nikita Kruşçev'in geri adım atması Küba'nın SSCB ile olan ilişkilerini bir ölçüde bozdu.1960'larda Amerika Birleşik Devletleri baskısı yüzünden artan askeri harcamalar ekonomide sarsıntıya yol açtı. Aynı dönemde Küba, Latin Amerika'daki devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı diplomatik yalnızlığa itildi. 1970'lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturuldu. Bu arada Castro'nun yönetimdeki etkinliği de pekiştirildi. 1979 - 1982 arasında Bağlantısızlar Hareketi'nın dönem başkanlığını yürüten Küba'nın SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda Angola ve Etiyopya'ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan'ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması Üçüncü Dünya'da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açtı. 1980'de Kübalı rejim muhaliflerine Amerika Birleşik Devletleri'ne gitme izninin verilmesinden sonra göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Grenada'ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. 1990'da Doğu Bloku'nu saran değişim dalgası siyasi olarak Küba'yı etkilemedi. Soğuk Savaş sonrası Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, turizm yatırımlarına yöneldi ve kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin verildi. Yine bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görüldü. 1990'ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği'ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika'da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler buldu. 31 Temmuz 2006'da Fidel Castro başkanlık görevlerini kardeşi Raul Castro'ya devretti ve 19 Aralık 2007'de koltuğunu bıraktı. Küba, devrim sonrasında hızlı bir yapılanma dönemi geçirmiştir. Coğrafya Yengeç Dönencesi'nin hemen başında ve Meksika Körfezi'nin girişinde yer alır. Aynı adı taşıyan asıl büyük adanın yanı sıra 3.715'ten fazla ada ve adacığı kapsar. Önce doğuya, daha sonra güneye yönelerek bir yay biçiminde Antil Denizi'ni çevreleyen Antiller ada zincirinin önemli bir parçasını oluşturur. En yakın komşusu olan Haiti'ye 77, Bahamalar'a 140, Jamaika'ya 146, Amerika Birleşik Devletleri'ne 180, Meksika'ya 210 ve Cayman Adaları'na 240 km uzaklıktadır. Ülkenin ikinci büyük adası Juventud adasıdır. En yüksek noktası Turquino Doruğu'dur (2005 m). Toplam kara yüzölçümü 110.861 km²'dir. Yıllık ortalama sıcaklık 26 °C'dir. İki mevsimle belirlenen yarı tropikal bir iklime sahiptir. Eylül - Ekim ayları arasında görülen kasırgalar bazen büyük yıkımlara yol açmaktadır. Kıyılarının toplam uzunluğu 3735 km olup, Guantanamo Koyu'ndaki Amerika Birleşik Devletleri deniz üssüyle 29 km'lik kara sınırı vardır. Yönetim birimleri On dört il ve iki özel belediyesi vardır. Bu illerden eskiden 6 geniş eyaletin parçalarıydı: Pinar del Río, Habana, Matanzas, Las Villas, Camagüey ve Oriente. İki özel belediyeden biri adadır, biri de ABD tarafından işgal edilen ABD Guantanamo Temel Deniz Körfezi'dir. Bu belediye haritada gösterilememektedir, Guantanamo'da (15 numara) yer alır. Yönetim Küba'nın tek parti egemenliğine dayalı sosyalist bir devlet yapısı vardır. Küba Komünist Partisi'nin (PCC) devlet yönetimindeki ağırlığı 1976 Anayasası'nda açıkça belli edilmiştir. 1965'te hazırlanmaya başlanan ve 1976'da halkoyuna sunularak yürürlüğe giren anayasaya göre yasama yetkisini Halk İktidarı Ulusal Meclisi (Asamblea Nacional de Poder Popular) kullanır. Devlet ve hükûmet başkanı konumunda olan Devlet Konseyi başkanı, Bakanlar Kurulu'na başkanlık eder. Demografi Küba'nın oldukça karmaşık bir yapı gösteren nüfusu, geçmiş yüzyıllarda adaya değişik etnik toplulukların yerleşmesinin ürünüdür. Kolomb öncesi dönemde sayıları 80-100 bin arası olan ada yerlilerinden günümüzde yalnızca adanın doğu ucunda yaşayan birkaç aile kalmıştır. Küba nüfusunun % 51'i mulattolar (Avrupalı ve Afrikalıların karışımı), % 37'si beyazlar, % 11'i siyahlar ve % 1'i de Çinlilerden oluşur. Çinli nüfus 19. yüzyılda demiryolu ve maden işleri için adaya getirilen Çinlilerin torunlarıdır. Doğum oranı 11.6/1000'dir. Ekonomi Küba ekonomisi sosyalist ilkelere dayanan devlet kontrollü bir planlı ekonomidir. Son yıllarda özel sektör yatırımları artmakla beraber üretim araçlarının büyük bir kısmı devlet tarafından işletilir. 1992'de dış ticaretinin % 80'ini gerçekleştirdiği ve tarım üretimi için gereken sübvansiyonların sağlandığı SSCB'nin çöküşünden sonra oluşan depresif dönemden sonra tarımdan sanayiye geçmiştir. Aynı zamanda (özellikle Pinar del Rio'dan) iç göçler başlamıştır. İş gücünün % 21'inin çalıştığı tarım sektöründe şekerkamışı, tütün, turunçgil, kahve ve pirinç önemli üretim ve ihracat kalemlerindendir. Sosyalist rejimde özellikle önem verilen balıkçılık ve hayvancılık yine önemli üretim kalemlerinden biridir. Turizm son yıllarda yeniden eski canlılığını kazanmıştır. Özellikle Kanada ve Avrupa Birliği'nden gelen turistler sayesinde turizm Küba ekonomisinin itici gücü haline gelmiştir. Çin, Kanada, İspanya ve Hollanda Küba'nın en büyük dış ticaret partnerleridir. Madencliliğin temelini ihracat kalemleri içinde önemli bir payı olan nikel oluşturur. (Dünya üretiminin % 6.4'ü). Kişi başına düşen GSMH yaklaşık 9.900 $'dır ve yaşam standardı hâlâ 1990 öncesindeki seviyeye getirilememiştir. Bunun en büyük nedeni, Sovyetler Birliği tarafından yapılan hibe ve yardımların, Sovyetlerin 1991'de yıkılmasıyla birlikte kesilmesidir. Petrol konusunda en büyük destekçisi Çin'dir. Mühendis ve makine yardımı yapmaktadırlar. Ayrıca Venezuela'da Hugo Chávez'in iktidara gelmesiyle birlikte, bu ülkeyle yapılan ekonomi anlaşmaları da Küba'nın zor koşullara karşın yeni bir müttefik bulmasını ve bir ölçüde rahatlamasını sağlamıştır. Son yapılan değişiklikler ile beraber ülkede küçük işletmelere izin verilmiştir. Bununla beraber kişilere özel mülkiyet hakkı tanınmıştır. Kültür Küba'nın başkenti Havana'da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunmaktadır. Bu sebeple 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir. Küba kültürü köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin belirgin izlerini taşır. Amerika Birleşik Devletleri ile olan tarihi bağları nedeniyle Kuzey Amerika sporları halk arasında yoğun ilgi görmektedir. Başta beyzbol olmak üzere basketbol, voleybol, atletizm ve boks; Küba'da yaygın olarak oynanan ve uluslararası müsabakalarda başarılı olunan sporlardandır. Devrim sonrasında hızla gelişen ve refah düzeyinin yükseldiği Küba'da halkın tamamına yakını okur yazardır. Her köşe başında amatör müzik grupları boy gösterir. Uzun bir geçmişe sahip olan Küba müziği, coşkulu ve hareketli eserlerden oluşup geniş bir yelpazeye sahiptir. Mutfak Küba mutfağı, İspanyol ve Karayip mutfağı'nın birleşimidir. Küba tarifleri baharat ve lezzette biraz Karayip etkisiyle baharat ve teknikleri İspanyol mutfağıyla paylaşır. Son kırk yıldır Küba'da norm haline gelen karneyle yemek, bu yemeklerin yaygın olarak bulunmasını kısıtlar. Kurslarda geleneksel Küba yemeği servis edilmez; tüm yiyecekler aynı anda servis edilir. Tipik yemek, muz, siyah fasulye ve pirinç, ropa vieja (kıyılmış sığır eti), Küba ekmeği, soğanlı domuz eti ve tropikal meyvelerden oluşur. moros y cristianos (veya kısaca moros) olarak anılan siyah fasulye ve pirinç ve muz Küba diyetinin temel öğeleridir. Et yemeklerinin çoğu hafif soslarla ağır ağır pişirilir. Sarımsak, kimyon, kekik ve defne yaprağı baskın baharatlardır. Domuz eti, deniz mahsulleri, mısır ve siyah fasulye çok tüketilir. Müzik Ünlü şarkı Guantanamera, Küba'nın devrimci kahramanı Jose Marti'nin eseridir. Aynı zamanda Bolivya ordusuna ve Che'ye yazılan ünlü Soldadito Boliviano (Bolivyalı Küçük asker) şarkısı da Nicholas Guillen'indir. Edebiyat Küba edebiyatının özellikle şiir alanında zengin ve nitelikli bir mirası vardır. 19. yüzyılda yaşamış şair Jose Marti ile 20. yüzyılda yaşamış olan Nicolás Guillén önemli Kübalı edebiyatçılardandır. Küba edebiyatı kendi yerini 19. yüzyılın başlarında bulmaya başladı. Hakim bağımsızlık ve özgürlük temaları Küba edebiyatında Modernist hareketi yöneten José Martí tarafından örneklendirildi. Nicolás Guillén ve José Z. Tallet gibi yazarlar sosyal protesto olarak edebiyata odaklandılar. Dulce María Loynaz ve José Lezama Lima'nın şiirleri ve romanları etkili olmuştur. Küba Hayalindeki Herkes'i yazan romancı Miguel Barnet, daha melankolik bir Küba'yı yansıtıyor. Alejo Carpentier, Sihirli gerçekçilik hareketinde önemliydi. Reinaldo Arenas, Guillermo Cabrera Infante ve daha yakın zamanda Daína Chaviano, Pedro Juan Gutiérrez, Zoé Valdés, Guillermo Rosales ve Leonardo Padura gibi yazarlar devrim sonrası dönemde uluslararası tanınırlık kazanmış olsalar da, bu yazarların çoğu Küba yetkilileri tarafından medyanın ideolojik kontrolü nedeniyle sürgünde çalışmaktadırlar. İnanç Ülke nüfusunun %58’ı Katolik %26'sı Ateist, %5’i Protestandır. Halkın geri kalanı ise bir kabile dini ile Hristiyanlık karışımı olan Santeria inancına sahiptir. Ayrıca bakınız Küba Bağımsızlık Savaşı Küba Devrimci Silahlı Kuvvetleri Kaynakça Dış bağlantılar Türkiye'deki Küba Büyükelçiliği İspanyolca konuşan ülkeler Tek parti rejimleri
### Human: Tux hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Tux, Linux'un resmî maskotu olan, karnı balıklarla dolmuş, yeni geğirmiş, mutlu, tombul bir penguendir. Larry Ewing tarafından 1996 yılında yaratılmıştır. Linux'un maskotu olan penguen fikri Linux çekirdeği'nin yaratıcısı olan Linus Torvalds'dan gelmiştir. Penguenler takım elbise (İngilizce'de tuxedo) giydikleri gibi göründükleri için maskota Tux ismi verilmiştir. Bazıları bu açıklamaların aksine, bu ismin Torvalds UniX'den türetildiğini iddia etmektedirler. Tux, bir Linux amblem yarışmasında tasarlanmıştır. Diğer yarışmacıların resimleri Linux'ün amblem yarışma sitesi'nden bulunabilir. Kazanan amblem Larry Ewing tarafından GIMP kullanılarak yaratılmıştır ve kendisi tarafından aşağıdaki koşullar altında sunulmuştur: Bu resmi kullanma ve değiştirme izni için beni lewing@isc.tamu.edu ve sorulması durumunda GIMP'i haberdar edin. Jeff Ayers'e göre, Linus Torvalds uçamayan şişman su kuşlarına ilgi duymaktadır ve Torvalds ziyaret sebebiyle gittiği Canberra'da küçük bir penguen tarafından ısırılmıştır. Torvalds, Linux ile bağdaşan eğlenceli ve sempatik bir şeye bakıyordu ve güzel bir yemek yedikten sonra oturmuş olan hafif şişman bir penguen uygun bir maskottu. Tux, Linux ve Açık kaynak toplulukları için bir simge haline gelmiştir. Bir İngiliz Linux kullanıcıları grubu Bristol Hayvanat Bahçesi'ne bir penguen edindirmişlerdir. O, büyük arkadaşı Güney Afrika Antilobu'ndan (İngilizce: GNU) daha meşhur bir hayvan haline gelmiştir, barışçıl ve utangaç güney afrika antilobu GNU Projesi'ni simgelemektedir. Dış bağlantılar A complete history of Tux Wired News story on Tux Linux 2.0 Penguins (Larry Ewing) Tux Flash E-Cards Linux Linux çekirdeği Bilgisayar kültürü Maskotlar Kurgusal penguenler Linus Torvalds Özgür yazılım
### Human: Maskot hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Maskot; okul, askeri birlik, marka, takım veya şirket gibi genel kimliği olan bir topluluğu simgelemek için kullanılan Hayvan, çizgi film karakteri gibi varlıkların çizimleri ve 3 boyutlu modelleri. Genellikle tanıtım ve seyircileri coşturmak amacıyla kullanılır ve uğur getirdiğine inanılır. Maskot şeklindeki anahtarlıklara binaen Türkçede zaman zaman "anahtarlık" anlamında da kullanılır. Maskotlar sıklıkla spor kulüplerinin lakaplarıyla karıştırılır. Örneğin, Tennessee Üniversitesi'nin lakabı "volunteers" (gönüllüler) olmakla beraber maskotu "Smokey" adındaki bir köpektir. Kaynakça Ayrıca bakınız Ponpon kız FIFA Dünya Kupası maskotları Totem Dış bağlantılar Mascot oluşturma yöntemleri List of Free and Open Source software mascots 500'den fazla spor maskotunun listesi Şans Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler
### Human: Andrzej Zaucha (gazeteci) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Andrzej Zaucha (d. 1967), Rusya’da yaşayan Polonyalı yazar ve radyo gazetecisidir. 1967 yılında Polonya’nın Tarnów şehri yakınlarındaki Zakliczyn kasabasında doğdu. Krakov Üniversitesi Gazetecilik ve Siyasal Bilimler Fakültesinden mezun oldu. 1997’den beri Polonya’nın en büyük gazetesi Gazeta Wyborczanın, sonra da RMF FM radyosunun Rusya özel muhabirliğini yaptı. TVN televizyon ağında çalıştı. Moskwa. Nord-Ost kitabı, Dubrovka’daki tiyatro merkezinin işgali hakkında dünyada yazılmış kitaplardan en tanınanıdır. Kaynakça 1967 doğumlular Polonyalı yazarlar Polonyalı gazeteciler Yaşayan insanlar Bilgi kutusu bulunmayan kişiler
### Human: HTTP hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: HTTP (İngilizce: Hyper-Text Transfer Protocol, Türkçe: Hiper-Metin Transfer Protokolü) bir kaynaktan dağıtılan ve ortak kullanıma açık olan hiperortam bilgi sistemleri için uygulama seviyesinde bir iletişim protokolüdür. HTTP, World Wide Web için veri iletişiminin temelidir; burada köprü metni belgeleri, örneğin bir fare tıklamasıyla veya bir web tarayıcısında ekrana dokunarak kullanıcının kolayca erişebileceği diğer kaynaklara köprüler içerir. HTTP, 1989'da CERN'de Tim Berners-Lee tarafından geliştirilmeye başlandı. Yorumlara yönelik erken HTTP taleplerinin (RFC'ler) geliştirilmesi, İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF) ve World Wide Web Consortium (W3C) tarafından koordine edilmiş bir çalışmadır. Daha sonra IETF'e taşınmıştır. HTTP/1.1 ilk olarak 1997'de RFC 2068'de belgelendi. Bu şartname 1999'da RFC 2616'nın gelmesiyle iptal edildi ve aynı şekilde 2014'te, RFC 7230 ile değiştirildi. HTTP/2, HTTP'nin "kablolu" semantiğinin daha verimli bir ifadesidir. 2015'te yayınlanmıştır; artık hemen hemen tüm web tarayıcıları ve TLS 1.2 veya daha yenisinin gerekli olduğu bir Uygulama Katmanı Protokol Anlaşması (ALPN) uzantısı kullanan Taşıma Katmanı Güvenliği (TLS) üzerinden büyük web sunucuları tarafından desteklenmektedir. HTTP/3, HTTP/2'nin halihazırda web'de kullanımda olan ve temeldeki aktarım protokolü için TCP yerine UDP kullanan ardılıdır. HTTP/3, Eylül 2019'da Cloudflare ve Google Chrome tarafından desteklenmeye başladı (Chrome ve Firefox'un kararlı sürümlerinde etkinleştirilebilir). Teknik genel bakış HTTP, istemci-sunucu bilgi işlem modelinde bir istek-yanıt protokolü olarak işlev görür. Örneğin, bir web tarayıcısı istemci olabilir, veya bir web sitesini barındıran bir barındırma hizmetinde çalışan bir uygulama sunucu olabilir. İstemci, sunucuya bir HTTP istek mesajı gönderir. HTML dosyaları ve diğer içerik gibi kaynakları sağlayan, veya istemci adına diğer işlevleri gerçekleştiren sunucu, istemciye bir yanıt mesajı verir. Yanıt, istekle ilgili tamamlanma durumu bilgilerini içerir, ayrıca mesaj gövdesinde istenen içeriği gösterebilir. HTTP, ara ağ ögelerinin istemciler ve sunucular arasındaki iletişimi iyileştirmesine veya etkinleştirmesine izin vermek için tasarlanmıştır. Yüksek trafikli web siteleri, genellikle yanıt süresini iyileştirmek için yukarı akış sunucuları adına içerik sağlayan web önbellek sunucularından yararlanır. Web tarayıcıları, önceden erişilen web kaynaklarını önbelleğe alır ve ağ trafiğini azaltmak için mümkün olduğunca bunları yeniden kullanır. Özel ağ sınırlarındaki HTTP vekil sunucuları, mesajları harici sunucularla aktararak, genel olarak yönlendirilebilir bir adrese sahip olmayan istemciler için iletişimi kolaylaştırabilir. HTTP, İnternet iletişim kuralları dizisi paketi çerçevesinde tasarlanmış bir uygulama katmanı protokolüdür. İletim Kontrol Protokolü (TCP) yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak HTTP, Kullanıcı Datagram Protokolü (UDP) gibi güvenilmez protokolleri, örneğin HTTPU ve Basit Hizmet Keşif Protokolü (SSDP) gibi kullanacak şekilde uyarlanabilir. HTTP kaynakları, Tekdüzen Kaynak Tanımlayıcıları (URL'ler) şemaları http ve https kullanılarak, Tekdüzen Kaynak Konum Belirleyicileri (URL'ler) tarafından tanımlanır. RFC 3986'da tanımlandığı gibi, URL'ler HTML belgelerinde köprüler olarak kodlanır, böylece birbirine bağlı köprü belgeleri oluşturulur. HTTP/1.1, orijinal HTTP'nin (HTTP/1.0) bir revizyonudur. HTTP/1.0'da her istek için sunucuya ayrı bir bağlantı yapılması gerekir. HTTP/1.1'de ise tek bir bağlantı ile birden fazla istek yapılabilir. Bu nedenle HTTP/1.1 iletişimleri daha az gecikme yaşar. HTTP/2.0 protokol perfonmansını iyileştirmek için ortaya çıktı. Çünkü HTTP/1.1 sıralı bir protokol olup her seferinde tek bir istek gönderilebilir. HTTP/2.0'de ise zaman uyumsuz olarak istek göndermeye ve yanıt almaya izin verir. HTTP/3.0'nin HTTP/2.0'dan farkı kullanılan taşıma katmanı protokolüdür. HTTP/2.0 TLS içeren veya içermeyen TCP bağlantıları varken HTTP/3.0'da QUIC(Hızlı UDP İnternet Bağlantıları) üzerine tasarlanmıştır. HTTP/3.0'ın avantajları daha iyi iletim hızı , daha kısa yükleme süreleri ve daha kararlı bir bağlantı sağlar. Tarihçe Hiper metin terimi ilk kez, Ted Nelson tarafından 1965'te Xanadu Projesi'nde ortaya atıldı. Bu da Vannevar Bush'un 1930'lardaki mikrofilm temelli bilgi erişim ve yönetim sistemi "memex"in vizyonundan esinlenerek 1945 tarihli "Düşündüğümüz Gibi" adlı makalesinde anlatıldı. Tim Berners-Lee ve CERN'deki ekibi, orijinal HTTP'yi, HTML'i ve bir web sunucusu ve metin tabanlı bir web tarayıcı için ilgili teknolojiyi icat etmekle tanınır. Ayrıca Berners-Lee, ilk olarak 1989 yılında "WorldWideWeb" projesini önerdi - günümüzde World Wide Web olarak bilinmektedir. Protokolün ilk sürümünde, bir sunucudan bir sayfa talep edecek GET adında tek bir yöntem bulunuyordu. HTTP'nin belgelenen ilk sürümü 1991'de yayınlanan HTTP V0.9'du. Dave Raggett, 1995 yılında HTTP Çalışma Grubunu (HTTP WG) yönetti ve protokolü, ek yöntemler ve başlık alanları ekleyerek daha verimli hale gelen bir güvenlik protokolüne bağlı genişletilmiş işlemler, genişletilmiş görüşme, daha zengin meta bilgilerle genişletmek istedi. RFC 1945 ise, 1996'da resmi olarak HTTP V1.0'ı tanıttı. HTTP WG, Aralık 1995'te yeni standartlar yayınlamayı planladı ve daha sonra gelişmekte olan RFC 2068'e (HTTP-NG olarak adlandırılır) dayanan ön standart HTTP/1.1 desteği, 1996'nın başlarında büyük tarayıcı geliştiricileri tarafından hızla benimsendi. Yeni tarayıcıların son kullanıcılar tarafından benimsenmesi hızlı oldu. Mart 1996'da, bir web barındırma şirketi, internette kullanılan tarayıcıların %40'ından fazlasının HTTP 1.1 uyumlu olduğunu bildirdi. Aynı web barındırma şirketi, Haziran 1996 itibarıyla, sunucularına erişen tüm tarayıcıların %65'inin HTTP/1.1 uyumlu olduğunu bildirdi. RFC 2068'de tanımlanan HTTP/1.1 standardı resmi olarak Ocak 1997'de yayınlandı. Daha sonra yapılan iyileştirmeler ve güncellemeler, Haziran 1999'da RFC 2616 kapsamında yayınlandı. 2007'de, HTTP/1.1 spesifikasyonunu revize etmek ve açıklığa kavuşturmak için kısmen HTTP Çalışma Grubu oluşturuldu. Haziran 2014'te WG, RFC 2616'yı geçersiz kılan güncellenmiş altı bölümlü bir spesifikasyon yayınladı: RFC 7230, HTTP/1.1: Mesaj Sözdizimi ve Yönlendirme RFC 7231, HTTP/1.1: Anlambilim ve İçerik RFC 7232, HTTP/1.1: Koşullu İstekler RFC 7233, HTTP/1.1: Aralık İstekleri RFC 7234, HTTP/1.1: Önbellek RFC 7235, HTTP/1.1: Kimlik Doğrulama HTTP/2 ise, Mayıs 2015'te RFC 7540 olarak yayınlandı. HTTP oturumu Bir HTTP oturumu, bir ağ istek-yanıt işlemleri dizisidir. HTTP istemcisi, bir sunucudaki belirli bir bağlantı noktasına (tipik olarak 80 numaralı bağlantı noktası, bazen 8080 numaralı bağlantı noktası) bir İletim Kontrol Protokolü (TCP) bağlantısı kurarak bir istek başlatır. (TCP ve UDP port numaraları listesine bakınız). Bu port üzerinde dinleyen bir HTTP sunucusu, bir istemcinin istek mesajını bekler. İsteği aldıktan sonra sunucu, "HTTP / 1.1 200 OK" gibi bir durum satırı ve kendisine ait bir mesaj gönderir. Bu mesajın gövdesi tipik olarak talep edilen kaynaktır, ancak bir hata mesajı veya başka bilgiler de döndürülebilir. Kalıcı bağlantılar HTTP/0.9 ve 1.0'da, bağlantı tek bir istek/yanıt çiftinden sonra kapatılır. HTTP/1.1'de, bir bağlantının birden fazla istek için yeniden kullanılabileceği bir canlı tutma mekanizması tanıtıldı. Bu tür kalıcı bağlantılar, istemcinin ilk istek gönderildikten sonra TCP 3 Yollu El Sıkışma bağlantısını yeniden iletmesi gerekmediğinden istek gecikmesini hissedilir şekilde azaltır. Diğer bir olumlu yan etki, genel olarak, TCP'nin yavaş başlatma mekanizması nedeniyle bağlantının zamanla daha hızlı hale gelmesidir. Protokolün 1.1 sürümü ayrıca HTTP/1.0 için bant genişliği optimizasyonu iyileştirmeleri yaptı. Örneğin, HTTP/1.1, kalıcı bağlantılardaki içeriğin ara belleğe alınmak yerine akışa alınmasına izin vermek için parçalı aktarım kodlaması getirmiştir. HTTP ardışık düzeni, gecikme süresini daha da azaltarak istemcilerin her yanıtı beklemeden önce birden çok istek göndermesine olanak tanır. Protokole bir başka ek, bir sunucunun bir istemci tarafından açıkça talep edilen bir kaynağın sadece bir kısmını ilettiği bayt hizmetiydi. Oturum durumu HTTP, durum bilgisiz bir protokoldür. Durum bilgisi olmayan bir protokol, HTTP sunucusunun birden çok istek süresi boyunca her bir kullanıcı hakkındaki bilgileri veya durumu saklamasını gerektirmez. Ancak, bazı web uygulamaları, örneğin HTTP tanımlama bilgilerini veya web formları içindeki gizli değişkenleri kullanarak durumlar veya sunucu tarafı oturumları uygular. HTTP kimlik doğrulaması HTTP, temel erişim kimlik doğrulaması ve özet erişim kimlik doğrulaması gibi, sunucunun istenen içeriği sunmadan önce bir sınamayı tanımlayıp yayınladığı bir sınama-yanıt mekanizması aracılığıyla çalışan çoklu kimlik doğrulama şemaları sağlar. HTTP, bir sunucu tarafından bir istemci isteğini sorgulamak için ve bir istemci tarafından kimlik doğrulama bilgilerini sağlamak için kullanılabilen, genişletilebilir bir dizi sınama-yanıt kimlik doğrulama şemaları aracılığıyla erişim kontrolü ve kimlik doğrulaması için genel bir çerçeve sağlar. Kimlik doğrulama HTTP Kimlik Doğrulaması belirtimi ayrıca belirli bir kök URL'de ortak olan kaynakları daha fazla bölmek için rastgele, uygulamaya özgü bir yapı sağlar. Bölge değeri dizesi, varsa, meydan okumanın koruma alanı bileşenini oluşturmak için kurallı kök URL ile birleştirilir. Bu, sunucunun tek bir kök URL altında ayrı kimlik doğrulama kapsamları tanımlamasına izin verir. Mesaj biçimi İstemci sunucuya istek gönderir ve sunucu yanıtlar gönderir. Mesaj isteği İstek mesajı aşağıdakilerden oluşur: Bir istek satırı (örneğin, sunucudan /images/logo.png adlı bir kaynak isteyen GET /images/logo.png HTTP/1.1) Başlık alanları (örneğin, Accept-Language: en) Boş satır İsteğe bağlı mesaj bölümü İstek satırı ve diğer başlık alanlarının her biri <CR> <LF> ile bitmelidir. (Bir satır başı karakteri ve ardından bir satır besleme karakteri). Boş satır yalnızca <CR> <LF> içermeli ve başka bir boşluk olmamalıdır. HTTP/1.1 protokolünde, ana bilgisayar dışındaki tüm başlık alanları isteğe bağlıdır. Yalnızca yol adını içeren bir istek satırı, RFC 1945'teki HTTP/1.0 belirtiminden önce, HTTP istemcileriyle uyumluluğu korumak için sunucular tarafından kabul edilir. İstek yöntemleri HTTP, tanımlanan kaynakta gerçekleştirilmesi istenen eylemi belirtmek için yöntemleri tanımlar (bazen fiil olarak adlandırılır, ancak spesifikasyonun hiçbir yerinde fiilden bahsedilmez ve OPTIONS veya HEAD bir fiil değildir). Önceden var olan veriler veya dinamik olarak oluşturulan veriler olsun, bu kaynağın neyi temsil ettiği, sunucunun uygulanmasına bağlıdır. Çoğu zaman kaynak, bir dosyaya veya sunucuda bulunan bir yürütülebilir dosyanın çıktısına karşılık gelir. HTTP/1.0 spesifikasyonu GET, HEAD ve POST yöntemlerini tanımladı ve HTTP/1.1 spesifikasyonu beş yeni yöntem ekledi: OPTIONS, PUT, DELETE, TRACE ve CONNECT. Bu belgelerde belirtilerek, anlambilimleri iyi bilinir ve bunlara güvenilebilir. Herhangi bir istemci herhangi bir yöntemi kullanabilir ve sunucu herhangi bir yöntem kombinasyonunu destekleyecek şekilde yapılandırılabilir. Bir yöntem bir ara madde tarafından bilinmiyorsa, güvenli olmayan ve etkisiz olmayan bir yöntem olarak ele alınacaktır. Tanımlanabilecek yöntem sayısında herhangi bir sınırlama yoktur ve bu, mevcut altyapıyı bozmadan gelecekteki yöntemlerin belirlenmesine olanak tanır. Örneğin, WebDAV yedi yeni yöntem tanımladı ve RFC 5789 PATCH yöntemini belirledi. Yöntem adları büyük/küçük harfe duyarlıdır. Bu, büyük/küçük harfe duyarlı olmayan HTTP başlık alanı adlarının tersidir. GET GET yöntemi, belirtilen kaynağın bir temsilini ister. GET kullanan istekler yalnızca verileri almalı ve başka bir etkisi olmamalıdır. (Bu, diğer bazı HTTP yöntemleri için de geçerlidir.) W3C, bu ayrımla ilgili kılavuz ilkeler yayınladı ve "Web uygulaması tasarımı yukarıdaki ilkelerle ve aynı zamanda ilgili sınırlamalarla bilgilendirilmelidir." şeklinde açıklama yaptı. HEAD HEAD yöntemi, GET isteğiyle aynı olan ancak yanıt gövdesi olmayan bir yanıt ister. Bu, tüm içeriği taşımak zorunda kalmadan yanıt başlıklarında yazılan meta bilgileri almak için kullanışlıdır. POST POST yöntemi, sunucunun, talepte yer alan varlığı URL tarafından tanımlanan web kaynağının yeni bir alt ögesi olarak kabul etmesini ister. POST edilen veriler, örneğin, mevcut kaynaklar için bir açıklama olabilir; bir bülten panosu, haber grubu, posta listesi veya yorum dizisi için bir mesaj; bir web formunun bir veri işleme sürecine gönderilmesinin sonucu olan bir veri bloğu; veya veritabanına eklenecek bir ögedir. PUT PUT yöntemi, kapalı varlığın sağlanan URL altında depolanmasını ister. URL zaten var olan bir kaynağa başvuruyorsa, değiştirilir; URL mevcut bir kaynağa işaret etmiyorsa, sunucu bu URL ile kaynağı oluşturabilir. DELETE DELETE yöntemi, belirtilen kaynağı siler. TRACE TRACE yöntemi, alınan isteği yansıtır, böylece bir istemci, ara sunucular tarafından (varsa) hangi değişikliklerin veya eklemelerin yapıldığını görebilir. OPTIONS OPTIONS yöntemi, sunucunun belirtilen URL için desteklediği HTTP yöntemlerini döndürür. Bu, belirli bir kaynak yerine '*' isteyerek bir web sunucusunun işlevselliğini kontrol etmek için kullanılabilir. CONNECT CONNECT yöntemi, istek bağlantısını şeffaf bir TCP/IP tüneline dönüştürür, genellikle şifrelenmemiş bir HTTP proxy'si aracılığıyla SSL şifreli iletişimi (HTTPS) kolaylaştırır. PATCH PATCH yöntemi, bir kaynağa kısmi değişiklikler uygular. Tüm genel amaçlı HTTP sunucularının en azından GET ve HEAD yöntemlerini uygulaması gerekir ve diğer tüm yöntemler şartnameye göre isteğe bağlı kabul edilir. Güvenli yöntemler Yöntemlerden bazıları (örneğin, GET, HEAD, OPTIONS ve TRACE), geleneksel olarak güvenli olarak tanımlanır, yani bunlar yalnızca bilgi alma amaçlıdır ve sunucunun durumunu değiştirmemelidir. Başka bir deyişle, günlük tutma, web önbelleğe alma, banner sunulması veya bir web sayacı artırma gibi nispeten zararsız etkilerin ötesinde yan etkileri olmamalıdır. Uygulamanın durumuna bakılmaksızın keyfi GET taleplerinde bulunmak bu nedenle güvenli kabul edilmelidir. Ancak, bu standart tarafından zorunlu kılınmamıştır ve garanti edilemeyeceği açıkça kabul edilmiştir. Buna karşılık, POST, PUT, DELETE ve PATCH gibi yöntemler, sunucu üzerinde yan etkilere veya Elektronik ticaret veya e-posta iletimi gibi harici yan etkilere neden olabilecek eylemler için tasarlanmıştır. Bu nedenle, bu tür yöntemler genellikle uyumlu Arama robotları veya web tarayıcıları tarafından kullanılmaz; uymayanlar bağlam veya sonuçlara bakılmaksızın istekte bulunma eğilimindedir. GET isteklerinin öngörülen güvenliğine rağmen, uygulamada bunların sunucu tarafından işlenmesi teknik olarak hiçbir şekilde sınırlı değildir. Bu nedenle, dikkatsiz veya kasıtlı programlama, sunucuda önemsiz olmayan değişikliklere neden olabilir. Bu tavsiye edilmez, çünkü web önbelleğine alma, arama motoru ve diğer otomatik aracılar için sorunlara neden olabilir ve bu da sunucuda istenmeyen değişiklikler yapabilir. Örneğin, bir web sitesi http://example.com/article/1234/delete gibi bir URL aracılığıyla bir kaynağın silinmesine izin verebilir; bu, GET kullanılarak bile keyfi olarak getirilirse, yalnızca makaleyi siler. Pratikte bunun bir örneği, bir kullanıcının görüntülediği sayfadaki rastgele URL'leri önceden getirerek kayıtların toplu olarak otomatik olarak değiştirilmesine veya silinmesine neden olan kısa ömürlü Google Web Accelerator'ın beta sürümünde meydana geldi. Beta, yaygın eleştirilerin ardından ilk sürümünden sadece haftalar sonra askıya alındı. Etkisiz yöntemler ve web uygulamaları PUT ve DELETE yöntemleri etkisiz olarak tanımlanır, yani birden çok özdeş isteğin tek bir istekle aynı etkiye sahip olması gerekir. GET, HEAD, OPTIONS ve TRACE yöntemleri, güvenli olarak tanımlanır ve HTTP durumsuz bir protokol olduğundan etkisiz olmalıdır. Bunun tersine, POST yöntemi etkisiz değildir ve bu nedenle, aynı POST isteğinin birden çok kez gönderilmesi durumu daha fazla etkileyebilir veya başka yan etkilere (e-ticaret gibi) neden olabilir. Bazı durumlarda bu arzu edilebilir, ancak diğer durumlarda bu, bir kullanıcının eyleminin başka bir istek göndermesiyle sonuçlanacağını fark etmemesi veya ilk talebinin yapıldığına dair yeterli geri bildirim almaması gibi bir kazadan kaynaklanıyor olabilir. Web tarayıcıları, bir sayfanın yeniden yüklenmesinin POST isteğini yeniden gönderebileceği bazı durumlarda kullanıcıları uyarmak için uyarı iletişim kutuları gösterebilirken, POST isteğinin birden fazla kez gönderilmemesi gereken durumları ele almak genellikle web uygulamasına bağlıdır. Bir yöntemin etkisiz olup olmadığının protokol veya web sunucusu tarafından zorlanmadığını unutulmamalıdır. Örneğin, bir veritabanı girişinin veya etkisiz olmayan başka bir eylemin bir GET veya başka bir talep tarafından tetiklendiği bir web uygulaması yazmak tamamen mümkündür. Ancak, bir kullanıcı aracısı aynı isteği tekrar etmenin güvenli olmadığına karar verirse, bu tavsiyenin göz ardı edilmesi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Güvenlik TRACE yöntemi, siteler arası izleme olarak bilinen bir saldırı sınıfının parçası olarak kullanılabilir; bu nedenle, genel güvenlik tavsiyesi, sunucu yapılandırmasında devre dışı bırakılmasıdır. Microsoft IIS, benzer şekilde davranan ve aynı şekilde devre dışı bırakılması önerilen tescilli bir "TRACK" yöntemini destekler. Yanıt mesajı Yanıt mesajı aşağıdakilerden oluşur: Durum kodunu ve neden mesajını içeren bir durum satırı (örneğin, istemcinin isteğinin başarılı olduğunu belirten HTTP/1.1 200 OK) Yanıt başlığı alanları (örneğin, İçerik Türü: metin/html) Boş satır İsteğe bağlı mesaj bölümü Durum satırı ve diğer başlık alanlarının tümü <CR> <LF> ile bitmelidir. Boş satır yalnızca <CR> <LF> içermeli ve başka bir boşluk olmamalıdır. <CR> <LF> için bu katı gereksinim, yalnızca <CR> veya <LF> gibi diğer sistem satır kesmelerinin tutarlı kullanımı için ileti gövdeleri içinde biraz gevşetilir. Durum kodları İstemci, bir web sayfası görüntülemek için bir tarayıcı ile bu siteyi oluşturmak için sunucudan web site dosyalarını istemektedir. Sunucu bu istek sonucunda bir HTTP durum kodu kullanarak yanıt oluşturmaktadır. Bu kodları HTTP durum kodu veya yanıt kodu olarak adlandırmaktayız. Her bir durum kodu farklı anlamlara gelmektedir ve bu kodlar sayfanın düzgün çalışıp çalışmadığı hakkında bilgi vermektedir. 60'dan fazla HTTP durum kodu bulunmakta. Bu durum kodlarının bazıları kullanılmamakta bazıları ile de sıkça karşılaşmamaktayız bu kodların bazıları ise gelecekte kullanılmak için hazırlanmış kodlardır. SEO çalışmalarında veya site tarama analizlerinde karşılaşılan en yangın durum kodları 5 başlık altında incelenmektedir. 1xx Bilgilendirme 2xx Başarılı 3xx Yönlendirme 4xx İstemci Hatası 5xx Sunucu Hatası 1xx Durum kodları 1xx HTTP durum kodları bilgilendirme kodları olarak tanımlanmakta. İstemcinin isteği sunucu ulaşıldığı ve işlemin başladığına dair bilgilendirme kodlarını ifade eden durum kodlarıdır. Sunucu tarafından cevap oluştuktan sonra kaldırılırlar. Bu kodlarının bazıları ile daha sık karşılaşılmaktadır. 100: İstemci tarafından gönderilen isteğin başlığı sunucu tarafından alındığı ve gövdesinin de alınmaya hazır olduğunu ifade etmektedir. 101: İstemcinin Sunucudan protokol değiştirmesini talep ettiği ve sunucun talebi kabul ettiğini ifade etmektedir. 2xx Durum Kodları İstemcinin isteklerine sunucunun başarılı verdiğini ifade eden durum kodlarıdır. SEO denetimleri için bu sayfaların sorunsuz çalıştığını ifade etmektedir. Genellikle sayfaların 2xx kodları döndürmesini bekleriz. 2xx içerisinde farklı anlamlara gelen sıkça karşılaşılan 2xx durum kodları bulunmakta. 200: OK yanıt kodu olarak tanımlanmakta ideal durum kodudur. Sayfaların sorunsuz bir şekilde çalıştığını ifade eder. 201: Oluşturuldu durum olarak tanımlanmakta. Sunucu yapılan isteği kabul eder ve işleme süreci başlar bunun sonucunda istek yerine getirilebilir ya da getirilemez. 204: İçerik yok yanıt kodu olarak ifade edilmekte. Sunucu isteği başarılı bir şekilde işleme koydu ve istemciye geri gönderilecek veri bulunmadığı ifade etmektedir. 205: İçeriği sıfırla yanıt olarak tanımlanmakta. Sunucu işleme başarılı bir şekilde işleme koydu fakat istek gönderenden belge görünümü sıfırlanmasını istemekte ve herhangi bir içerik döndürmemektedir. 206: Kısmi içerik yanıt kodu olarak ifade edilmekte. Sunucu istemci tarafından gönderilen bir aralık bağlılığı nedeniyle kaynağın yalnızca bir kısmını göndermekte. Aralık başlığı HTTP istemcileri tarafından kesintiye uğramış ve indirmelerin devam ettirilmesini sağlamak veya bir indirmeyi birden çok eş zamanlı akışa bölmek için kullanılır. 207: Çoklu durum yanıt kodu olarak ifade edilmekte. Takip eden mesaj gövdesi bir XML masajıdır ve kaç tane alt istekle bulunduğuna bağlı olarak bir dizi ayrı yanıt kodu oluşturabilmekte. Bu durum kodu birden çok durum kodunun doğru olabildiği durumlarda kullanılmakta. 3xx Durum Kodları Geçici veya kalıcı yönlendirme kodlarıdır. Bu kodlar sayfaların SOE değerini korumak için önemlidir. 3xx durum kodları kendi içerisinde farklı anlamlara gelen farklı durum kodlarından oluşmaktadır. 301: Kalıcı yönlendirme durum kodu olarak ifade edilmekte .Bir web sayfasının kalıcı olarak bir başka web sayfasına yönlendirildiği ve sayfayı ziyaret eden kullanıcının da otomatik olarak yönlenmesini sağlayan durum kodudur. 302:Geçici yönlendirme durum kodu olarak ifade edilmekte. Bir web sayfasının geçici olarak bir başka web sayfasına yönlendirildiğini ifade eden durum kodudur. 301 yönlendirme kodundan farkı ilgili sayfanın test aşamasında olması, bakıma alınması ya da bir e-ticaret sitesi için ilgili ürünün stoklarının geçici olarak tükenmesi gibi ilgili sayfanın tekrar aktif edileceği durumlarda kullanılmasıdır. Fakat kullanıcılar 301 yönlendirmesi ile 302 yönlendirmesi arasındaki farkı anlamayacaktır. İlgili sayfaya giriş yapan kullanıcılar direkt olarak diğer sayfaya yönlendirilmektedir. 307: Geçici Yeniden Yönlendirme kodu olarak ifade edilmektedir. 302 gibi bir bir kaynağa geçici olarak yönlendirmeyi ifade eder. 308: Bir kaynağın kalıcı olarak farklı bir kaynağa taşındığını ifade eden durum kodudur. 301 durum kodundan farklı olarak HTTP yönetiminin değişmesine izin vermez. 4xx Durum kodları İstemci hata kodları olarak ifade edilmektedir. SEO denetimleri yapılırken en çok dikkat edilen durum kodlarıdır. Bu durum kodlarından bazıları ile daha sık karşılaşılır. 400: hatalı istek durum kodu olarak ifade edilir. Sunucunun istemciden kaynaklanan hatadan dolayı isteği yerine getirememesidir. 403:Yasaklanmış içerik. Sunucu Yapılan isteği anlar fakat reddettiği durumlarda bu durum kodunu döndürmekte. 404: Sayfa bulunamadı olarak ifade edilir. En çok karşılaşılan HTTP durum kodudur. İstenilen kaynağın bulunamadığı fakat gelecekte bulanabileceği anlamına gelir bu yüzden bu hatayı düzeltmek için genellikle 3xx yönlendirme kodları kullanılmakta ya da özel 404 sayfaları oluşturulmakta. 5xx Durum Kodları Sunucu hataları ifade eden durum kodlarıdır. Sunucular istekleri işleyemediklerinde bu durum kodlarını döndürmekte. Kullanıcılar tarafında sayfa görüntülenemez. 500:Sunucu hatası olarak ifade edilir. Beklenmeyen bir durumla karşılaşıldığında Sunucular bu kodları döndürmekte. 502:Sunucunun başka bir sunucuya istek gönderdikten sonra geçersiz yanıt aldığı anlamına gelen durum kodudur. 504:Bir isteği işlerken bir sunucunun diğer sunucudan yanıt beklerken isteğin zaman aşımına uğraması durumunda görülen durum kodudur. 505:HTTP protokol sürümünün desteklenemediği anlamında gelen durum kodudur. 511:Kullanılmak istenen ağın isteği sunucuya iletmeden önce kimlik doğrulaması yapması gerektiği durumlarda görülen durum kodudur. Şifrelenmiş bağlantı Şifreli bir HTTP bağlantısı kurmanın en popüler yolu HTTPS'dir. Şifreli bir HTTP bağlantısı kurmak için iki başka yöntem de mevcuttur: Güvenli Köprü Metni Aktarım Protokolü ve TLS'ye yükseltme belirtmek için HTTP/1.1 Yükseltme başlığını kullanma. Ancak bu ikisi için tarayıcı desteği neredeyse yoktur. Örnek oturum Aşağıda, bir HTTP istemcisi ile www.example.com, bağlantı noktası 80 üzerinde çalışan bir HTTP sunucusu arasındaki örnek bir konuşma bulunmaktadır. İstemci isteği GET / HTTP/1.1 Host: www.example.comBir istemci isteğini (bu durumda istek satırı ve yalnızca bir başlık alanından oluşur) boş bir satır izler, böylece istek, her biri satır başı şeklinde olan çift satır sonu ile biter. "Ana Bilgisayar" alanı, tek bir IP adresini paylaşan çeşitli DNS adları arasında ayrım yaparak isme dayalı sanal barındırmaya izin verir. HTTP / 1.0'da isteğe bağlı olsa da, HTTP / 1.1'de zorunludur. ("/", Varsa /index.html anlamına gelir.) Sunucu yanıtı HTTP/1.1 200 OK Date: Mon, 23 May 2005 22:38:34 GMT Content-Type: text/html; charset=UTF-8 Content-Length: 155 Last-Modified: Wed, 08 Jan 2003 23:11:55 GMT Server: Apache/1.3.3.7 (Unix) (Red-Hat/Linux) ETag: "3f80f-1b6-3e1cb03b" Accept-Ranges: bytes Connection: close <html> <head> <title>An Example Page</title> </head> <body> <p>Hello World, this is a very simple HTML document.</p> </body> </html>ETag (varlık etiketi) başlık alanı, istenen kaynağın önbelleğe alınmış bir sürümünün sunucudaki kaynağın geçerli sürümüyle aynı olup olmadığını belirlemek için kullanılır. Content-Type, HTTP mesajı tarafından taşınan verinin İnternet ortam tipini belirtirken Content-Length, uzunluğunu bayt cinsinden belirtir. HTTP/1.1 web sunucusu, Accept-Ranges: bayt alanını ayarlayarak belgenin belirli bayt aralıklarına yönelik isteklere yanıt verme yeteneğini yayınlar. Bu, istemcinin, bayt hizmeti olarak adlandırılan, sunucu tarafından gönderilen bir kaynağın yalnızca belirli kısımlarına sahip olması gerekiyorsa yararlıdır. Connection: close gönderildiğinde, web sunucusunun bu yanıtın aktarılmasından hemen sonra TCP bağlantısını kapatacağı anlamına gelir. Başlık satırlarının çoğu isteğe bağlıdır. İçerik Uzunluğu eksik olduğunda, uzunluk başka yollarla belirlenir. Parçalı aktarım kodlaması, içeriğin sonunu işaretlemek için yığın boyutu 0 kullanır. İçerik Uzunluğu olmadan kimlik kodlaması, soket kapanana kadar içeriği okur. Gzip gibi bir sıkıştırma programı, iletilen verileri sıkıştırmak için kullanılabilir. Benzer protokoller Gopher protokolü, 1990'ların başlarında HTTP tarafından değiştirilen bir içerik teslim protokolüdür. SPDY protokolü, Google'da geliştirilen ve HTTP/2'nin yerini alan HTTP'ye bir alternatiftir. Gemini protokolü, gizlilikle ilgili özellikleri zorunlu kılan, Gopher'dan ilham alan bir protokoldür. Ayrıca bakınız HTTPS Kaynakça World-Wide Web Consortium ana sayfası RFC2616 HTTP/1.1 iletişim kuralının tanımlandığı RFC (FTP erişimi) Hacker terimleri İnternet protokolleri
### Human: Zeugma hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Zeugma, Gaziantep'in Nizip ilçesine bağlı Belkıs köyünde bulunan antik yerleşim. Asur Ticaret Kolonileri Çağından beri Fırat nehrini geçmek isteyen ticaret kervanlarının ve orduların kullandığı önemli noktalardan birisidir. Büyük İskender'in generallerinden I. Seleukos'un kurduğu kentten beri kesintisiz bir yerleşime sahne olmuş; antik kentin büyük kısmı, yapımı 2000'de tamamlanan Birecik Barajı suları altında kalmıştır. Zeugma'da Roma İmparatorluğu döneminden kalma evlerin ve villaların tabanlarını süsleyen mozaikleri, kent baraj suları altında kalmadan önce başlatılan kurtarma kazıları sonucunda ortaya çıkartılmıştır. Kazılarda ortaya çıkartılan, toplamda 2 bin 500 metrekarelik bir alan kaplayan ünlü mozaikler Gaziantep şehrindeki Zeugma Mozaik Müzesi'nde sergilenir. Tarihçe Helenistik dönem öncesi Zeugma antik kentinin bulunduğu yer, Mittani, Geç Hitit ve Geç Asur Krallıkları gibi Anadolu ve Mezopotamya kültürlerini benimsemiş Aramca gibi Sami dilleri konuşan topluluklar tarafından M.Ö. 3 binden itibaren iskan edilmiştir. Yerleşim, o devirde farklı medeniyetlerin mallarını taşıyan kervan ticaret yollarının ortasında yer almaktaydı. Kentin en yüksek tepesi olan Belkıs Tepe’nin M.Ö. 2 binin sonlarından itibaren önemli bir Geç Hitit Kutsal Alanı olduğu düşünülür. Helenistik dönem Fırat kıyısında eski yerleşimin bulunduğu yer, M.Ö. 300’lerde Makedon Kral Büyük İskender'in Doğu Seferi sırasında fethedilmiş ve fethedilen topraklarda yaşayan yerel halkları Helenleştirme politikası gereği, İskender'in generallerinden I. Seleukos yeni bir şehir inşa etmiştir. Fırat'ın karşılıklı iki yakasında yaklaşık olarak 20 bin dönümlük bir arazide kurulan şehir, büyük olasılıkla bir Makedon askeri kent kolonisi modelinde idi. Batı yakası Seleukos'un adıyla "Seleukos Euphrates" (Fırat Silifkesi) olarak, doğu yakası ise Seleulos'un eşi Apama'nın adına "Apamae" olarak adlandırılmıştır. Doğu ve batı yakası arasında taştan bir köprü bulunmakta idi. Bu iki şehir için M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren "köprü", "geçit", "yolların kesiştiği yer" anlamını taşıyan Zeugma ismi kullanılmıştır. Kommagene dönemi M.Ö. 63 yılında Romalı komutan Pompeius Seleukos Zeugma kentini, Roma toprakları ile düşman bölgeler arasında bir tampon görevi gören Kommegene Krallığı'nın yönetimine verdi. Zeugma, hem yüzölçümü hem de barındırdığı nüfus (80.000 kişi) sayesinde Kommagene Krallığı'nın en büyük 4 şehrinden birisiydi Kommagene döneminden iki bütünleştirilmiş tapınak günümzüe kadar geldi. Bu tapınaklarda hem Helenistik hem de Kommagene krallığında hâkim olan inanışların tapınma alanları bulunmaktadır. Roma dönemi MS I. yy.'da Roma Devleti, tampon krallıklara son vermiş ve geçmişte tampon krallıkların bulunduğu alanlara lejyonlar yerleştirmiştir. Kommagene Krallığı da M.S 17 yılında ölümünden sonra Roma yönetimine girdi ve Romalılaşmaya başladı. Zeugma, Roma Devleti'nin doğu sınırı olan Fırat Nehri üzerindeki konumu ile stratejik bir öneme sahip bir kent idi. Kente M.S 18'de X. Roma Lejyonu Fretensis yerleştirildi. Bu lejyonun Yahudi İsyanlarını bastırmak için Kudüs'e gitmesi ardından MS 66 yılında IV. Roma Lejyonu Scythica kente konuşlandırıldı. Kent genişleyerek Helenistik dönemdeki sınırlarının dışına taştı. Roma döneminde Zeugma, sadece bir ordu karargahı olmakla kalmadı; Romalıların Fırat'ın öte tarafındaki düşmanı ve ezeli rakibi olan Part Kralları ve komutanlarıyla diplomatik görüşmelerini yaptığı bir merkez görevi de üstlendi. Öyle ki Zeugma'dan Statius’un Silvae adlı eserinde Zeugma’dan "'Zeugma, Romalılar'ın barış yolu" sözleriyle bahsedilmiştir. Bu buluşmaların en önemlilerinden birisi Roma İmparatoru Gaius Caesar’ın Fırat üzerinde bir adada Part Kralı V. Phraates ile yaptığı buluşmadır. Zeugma, ev sahipliği ettiği bu diplomatik görüşmeler nedeniyle Roma'yı mimari anlamda fiziksel ve görsel olarak da temsil eden bir prestij ve propaganda kenti olmuştur. İmparator Septimius Severus döneminde yapılan seferler sonucunda Fırat Nehri, Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırı olma özelliğini Dicle nehrine bıraktı ve böylece Zeugma bir sınır karakolu olma özelliğini yitirdi. M.S. 200'lü yıllarda Zeugma antik kenti, Roma İmparatorluğu'nun en görkemli şehirlerinden biri haline geldi. Fırat kıyısından tepelere doğru inşa edilmiş kıymetli mozaik ve fresklerle süslenmiş bitişik nizam yamaç evleri günümüze kadar gelerek dönemin zenginiğini yansıtmıştır. Kent, büyük ordusuyla Roma İmparatorluğu üzerine sefere çıkan Sasani Kralı I. Şâpur tarafından 253 yılında yakılıp yıkıldı. Arkeolojik çalışmalar Zeugma kentinin adı, antik kaynaklarda adı geçmekle birlikte yakın döneme kadar nerede olduğu bilinmemekte idi. Kentin kalıntıları ilk defa 1738 yılında Richard Pococke adlı seyyah tarafından bulunup yayımlanmış; bu kalıntıların Zeugma antik kenti olabileceği ilk defa 1917 yılında Fransız gezgin F. Cumont tarafından ileri sürülmüştü. 1970'lerde Alman araştırmacı Jörg Wagner'in Belkıs köyü yakınındaki kalıntıların IV. Roma Lejyonu Scythica damgaları taşıyan çatı tuğlaları bulmasından sonra bu kalıntıların Zeugma antik kentine ait olduğu genel kabul görmüştür. Zeugma çevresindeki 20. yüzyılın başlarında bölgeye gelen yabancı tarihi eser kaçakçılarının teşvikiyle köylüler antik kenti kazarak çıkarılan eserleri yabancılara satmakta ve yurtdışına gitmesine sebep olmakta idi. Bölgede ilk kez 1987 yılında kaçakçıların yarım bıraktığı iki mezar odasında Gaziantep ve Malatya Müze Müdürlüklerinin birlikte yürüttüğü kazıda mezar heykeltıraşlığına ait eserler ele geçti. Kültür Bakanlığı, 1989 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında baraj çalışmalarında su altında kalacak alanları saptayarak; bölgedeki beş barajın oluşturduğu göl altında kalacak arkeolojik yerleşim yerlerini tespit etti. 1992'de bir müze bekçisinin haber vermesi ile insan figürlü bir mozaik bulundu. Avustralya Ünviersitesi'nden David Kennedy'nin de katılımı ile kurtarma kazıları başladı. 1960’lı yıllarda kaçırılarak ABD'ye götürülen Metioxos-Partenope Mozaiğinden geriye kalanlar bulundu; günümüzde "Dionysus Villası" olarak anılan Roma villası kazılarak ortaya çıkarıldı. Dionysos Villası’nda yapılan 1995 yılı kazılarında Dionysus'un Düğü Mozaiği ele geçirildi ve tanıtıldı. Aynı yıl, kazılara Fransa'nın Nantes Üniversitesinden Catherine Abadie Reynal ve ekibi birlikte katıldı. 1997'de İsviçreli ve Alman ekipler de kazılara katıldı. 1998-1999 yıllarında aralıksız devam eden kazılarda şehrin alt kısmında bulunan villa’da Aktatos ve Çingene Kızı mozaiği ele geçiridi. Bu mozaiklerle beraber şehrin arşiv binası bulundu; on binlerce mühür baskısı ele geçti. Aynı yıl bir villada Dionysos başı ve Okeanos ve Tethys mozaikleri çıkartılarak müzeye taşındı. 2000 yılında kazılar Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakanlığı, Packard Beşeri Bilimler Enstitüsü’nün (Packard Humanities Institute) ve Türkiye İş Bankası’nın destekleriyle yürütüldü; Oxford Arkeoloji şirketi ve İngiliz, İtalyan, Fransız ve Türk arkeologları kazıda yer aldı. 4 Ekim 2000 tarihinde baraj suları yükselip Belkıs Tepesi’nin eteklerindeki antik kenti sular altında bırakmasıyla kazılar son buldu. Zeugma'dan çıkarılan mozaiklerin restorasyon çalışmaları 2004 yılına kadar devam etti. 2005 yılında mozaikler Gaziantep Müzesi'nin sergilenmeye başladı. Zeugma kazıları, Ankara Üniversitesi’nden Kutalmış Görkay’ın bilimsel başkanlığında sürdürüldü ve pek çok yeni mozaik bulundu. Zeugma kentini ve dönemin yaşamını gerçeğe en yakın biçimde tanıması amacıyla 9 Eylül 2010'da açılan Zeugma Mozaik Müzesi açıldı ve Zeugma Mozaikleri orada sergilenmeye başladı. Bullaları Bullalar, eski zamanlarda mühür yerine kullanılan baskılardır. Bu baskılar Zeugma'da yaklaşık olarak 100.000 adet bulunmuştur. Arkeologlar bu sayının “müze kayıtlarında bulunan en fazla bulla" olduğunu söylemiştir; bu sayede Zeugma, sahip olduğu bullalar sayesinde bir dünya rekoruna sahiplik yapmaktadır. Ayrıca bakınız Zeugma Mozaik Müzesi Çingene Kızı Kaynakça Dış bağlantılar Zeugma Müzesi Fotoğrafları Zeugma Araştırmaları 1994-1999 Belkıs/Zeugma Antik Kenti Hakkında Mülâhazalar Zeugma’nın Kronolojik Tarihi Zeugma Gerçeği ve Gaziantep’te Çağdaş Müzecilik Zeugma Müzesi'nden birkaç fotoğraf (Gaziantep, Türkiye) Gaziantep ilindeki görülecek yerler Türkiye'deki eski yerleşim birimleri Gaziantep ilindeki arkeolojik sitler Nizip
### Human: Sedat Kapanoğlu hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Sedat Kapanoğlu (d. 21 Aralık 1976, Eskişehir), Ekşi Sözlük isimli web sitesinin kurucusu, yazarı ve eski yöneticisidir. 2015 yılında bu görevinden ayrılmıştır. Ekşi Sözlük'teki takma adı SSG (sedat software group)'dir. İlk yılları ve eğitimi Sedat Kapanoğlu, 21 Aralık 1976 tarihinde Eskişehir'de doğmuştur. Boşnaklara olan Sırp baskısının artması nedeniyle 1930'larda Karadağ'dan göç eden bir ailedendir. Beş kardeşin en küçüğüdür. İlkokulda program yazmaya başlayan Kapanoğlu, İzmir-Güzelbahçe 60. Yıl Anadolu Lisesinin 1993 yılı mezunu olup, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi (1996 yılında) ve Doğuş Üniversitesinin bilgisayar mühendisliği bölümlerine (2000 yılında) başlamış, devamsızlıktan dolayı bitirememiştir. İş yaşamı İlk ticari yazılımı liseden mezun olduktan sonra 1993 yılında çalışmaya başladığı bir firmada yazdığı hastane programıdır. 1994 yılında ise "Hasta 1.0" ismini verdiği hasta takip yazılımı, 1995 yılında Monochrome BBS ve Meteoroloji Genel Müdürlüğüne, yazılımlar hazırladı. 1997 yılında asansör yazılımı, PVC üreticileri için MRP yazılımı hazırladı. 1997 yılında ODTÜ'nün programlama yarışmasında 3. oldu. 1998 yılında Eskişehir'den İstanbul'a taşındı. Türkiye'de internet yaygınlaşmadan önce popüler olan BBS ağlarında, Wolverine adlı DOS programının yazarı olarak tanınmış, 1999 yılında mizahi bir sözlük sitesi olan Ekşi Sözlük sitesini bu ağdaki kullanıcıların katkılarıyla başlatmıştır. "Ekşi Sözlük Kutsal Bilgi Kaynağı" adlı kitabı derlemiştir. 2001 yılında ilk teklifi aldığı Microsoft Seattle Redmond kampüsünde Windows yazılım ekibinde 2004 yılında yazılım-tasarım mühendisi olarak çalışmaya başladı. Ekşi Sözlük sitesiyle 2003 yılında Altın Örümcek En Başarılı Kişisel Web Sitesi ödülünü almıştır. 2007'den itibaren Ekşi Sözlük'te kazandığı para Microsoft'ta kazandığından fazla olmaya başlayınca, 2009 yılının yaz aylarında Microsoft'taki görevinden ayrılarak Türkiye'ye döndü. 2015 Yılında Ekşi Teknoloji ve Bilişim A.Ş.'deki yönetim kurulu başkanlığı dahil olmak üzere, sözlük yönetiminden ayrılmış ve ABD'ye yerleşmiştir. Dış bağlantılar Kaynakça 1976 doğumlular Türk bilişimciler İnternet kişileri Yaşayan insanlar Boşnak asıllı Türkler Eskişehir doğumlular Anadolu Üniversitesinde öğrenim görenler
### Human: Mozaik (anlam ayrımı) hakkında ne biliyorsun? ### Assistant: Mozaik ile şunlar kastedilmiş olabilir: Mozaik pasta Mozaik, bezeme sanatı Mozaik (Grup)