poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Susurluğu soramadık arkadaş
Burası avrupa asya nerede
Asırlığı soramadık arkadaş
Bizi kandırmayın dosya nerede
Susurluğu soramadık arkadaşBalık büyümeye göl istemezmi
Gönlü mecnun olan çöl istemezmi
Bu memleket taze döl istemezmi
Kısırlığı soramadık arkadaşMillet soyan milliyetci olurmu
İnsan gerçek kardaşını vururmu
Bir memleket kendi geri kalırmı
Kusurluğu soramadık arkadaşGönlümde cahilin taş yarası var
Dondum ağustostosta kış yarası var
Isırdılar beni diş yarası var
Isırlığı soramadık arkadaşBu borani gülüm yalana diyet
Varım yurda kurban hep iyiy niyet
Nasıl demokrasi nasıl hürrüyet
Esirliği soramadık arkadaş
| 82 |
Özlemek
Özlemek; tanıdığın, bildiğin, denediğin, gördüğün,
yaşadığın, zevk aldığın,
çıldırdığın, kahrolduğun,
yaşam anlarını tekrar etme sızısıdır özlemek.Özlemek; hasrettir, haslettir, esarettir, özgürlüktür,
ağız tadıdır, gözyaşıdır,uzakta kalan-uzaktan gelen
buram buram aşk kokusudur
özlemekÖzlemek; etrafa bakmak, seyahat etmektir
Duygusallaşmak, su akarken içmektir
Filmin sonunu bekleyip ufka
Merak sadakatidir özlemekÖzlemek; şarkıdır, türküdür
Resimdir, şiirdir, hikayedir, romandır
Yazarın çizerin keyfekeder şirazesidir
Özlemek
| 57 |
Evler
Evler
Bazen kışkırtır dinginlik, biraz da
bu yüzden üstlenir ya insan uzakları:
Pazar yerlerinden dönen o hüzne yatkın
kadınların ve küçülen krallığındaki yorgun
haritacıların düşlerine daha fazla
girmemek için. Uçsuz düzlüklere, tozlu
bir yola açılan arka kapı bulunur hep,
kulağı ıslığında bir küheylan. Aslında her ev
kendi masalına kapanmış, kuytu birer
bilmecedir; Kimler kurmuş, hangi töreye
yaşlanmışlardır artık güçtür anımsamak.
Birkaç mimar adı sayar kişioğlu, bir o kadar
mühendis ve duvar ustası. Oysa bir ayraç
açık durur hep, seni izler. Sen uyanır
harfleri örtünürsün: Uyanınca çünkü yazılmalı
düşler.
| 89 |
Siyaset Sislerinden Seçilen Canım Anadolu’mdan Güzelik Tabloları
Evliya Çelebi Hazretlerinin rahmete müteveccih, âleme hizmet ve irşada vesile seyahatleri ve seyahatnamesinin gölgesinde gölgelenirken zatına izafe edilen bu yıl ve buna atfen tanzim edilen bu şiir yarışması meyânında; şî'rin başlığında tedaîsini bulan ruh haletim dâhilinde çıktığım seyahatimde haddimce –karınca kararınca- dile getirmeye çalıştığım bu *bir kenara not düşülmüş seyahat hatıram* içinde, milletimce ortak paylaştığımızı müşahede ettiğim intibalarımla arz makamında Aziz Milletime atfolunur!
* * *Perdelerini açan siyaset sahnesinin
Nefretin oynandığı son senaryolarında
Büyük şehirlerdeki ruhî vetiresinin
Encâmı test edilir Canım Anadolu`mda Nefisler dağdağası saptırdı terânemi
Ne Hakk`a revâ rüyet ne sevgi emâresi
Kin bürümüş ihtiras bozdu muvazenemi
Buğza fedâ edilmiş sevgi alaveresi Bunaltan siyasetten kapıp bir garip hisse
Sığınıp ”Seyahatte Ferahlık” Hadisine
”E`zûbillâhîmineşşeytâni vessîyâse”
Deyip kapılıverdik seyahat hevesine Tevâfuk ya dostlarım nîdâ geldi gurbetten
Bir muştu gibi doğdu gönle düşen tedaî
Telefonumdan bir ses geldi sanki gaipten
”Hocam Istanbul`dayım” derken Ozan Fedaî Buluştuk gurbet tadan hasret ve muhabbetle
Bir gurbet efsanesi vicâhen gönle doldu
Tevâzu makamında dopdolu marifetle
Işıltan sohbetiyle gönlüm ürûşân oldu O sohbetten sohbete vuslatı yudumlarken
Vedâsı içimdeki sevdayı depreştirdi
Vatanımda da gurbet sevdasıyla yaşarken
Bu seyahat sevdası birden depreşiverdi Müyesser kıldı Rabbim bir vuslat kabilinden
Toprağımı koklamak mürüvvetiyle tekrar
Sulh sükûn ahvâlini okudum hâl dilinden
Erzurum büyüledi Zağgi`mde dindi esrar Bu esrar Vatan`ımın her karış toprağının
Hep aynı heyecanla saldığı ruh iksiri
Nitekim devresi gün seyahat yollarının
Bir-bir her noktasında hissettim bu tesiri Yolumuz revân oldu tekrâren Ankara`ya
Siyaset çatlasa da sabır taşı Ankara
Denilmiş baht umudu her bir bahtı karaya
Cumhurun siyasette satırbaşı Ankara Siyaset cambazları sabrını taşırsa da
Her oyunu bozacak Millet`deki konsensus
Bürokrasinin başı haddini aşarsa da
Son söz milletin el-Hâkk son ihtar ”Yeter Sen Sus” Milletimin basiret ikliminde dinerek
Yolumuz nasîboldu güzelim Kayseri`ye
Kayseri konsensusun mihverinde mendirek
Emin vakur tavrıyla gönülde bitevîye Malatya’m hoş Malatya’m Cumhurbaşkanı bahtı
Karakaya zümrüdü ülkemin umrân tacı
İnönülü Özallı cumhurun zirve tahtı
Sevginin taht kurduğu dost gönüller sertacı İstikrar tablosunun mümeyyîz mümtâz yurdu
Enginliğine engin boydan boya büyüyen
Muhteşem tablosuyla tâ kalbimde taht kurdu
İnsanı kavralayan ısıtan büyüleyen Kanal Boyunda boy-boy tarihî abîdeler
İnsanları sımsıcak sorarken hal ve hatır
Kaysının memleketi bin bereket bahçeler
Bize de nasiboldu Satır`da nefis SATIR Perşembe akşamıydı vardıydık El-Azîz`e
Bu azîz şehrin halkı tam itminân içinde
Bir misâfirperverlik gösterilir ki size
Gönülleriniz hüşyâr rûhunuz olur zinde Cumanın salâtında Elâziz`de salâlar
Gönle inşirâh veren bir derûnî lezzette
Tevâfuklu naâtlar Nebî`ye salâvatlar
Bir mânevî ziyafet taddık bu ziyarette Harput`un tepesinde Kayabaşında akşam
”Zarâfet” nâm-ı diğer ”sırım”lı sac tavada
Tok gözlü esnafının taâmında ihtişâm
”Bir tatlı letâfet var” Gagkoşdaki havada Keban’daki abide Devlet`imin gûmânı
Devâsa tesislerde bir minnet rahmi saklı
Bu muhteşem beldede yatırım argûmânı
Gönle inşirâh veren pür-ihtişâm mihraklı Hüdâ`ya emanet ol benim şanlı milletim
Nesebin nesebimdir fert-fert uyuşur genim
Vatanın her ferdine can atmak faziletim
Dökülse yollarında param parça bedenim Uzayan yollarında hep hayat sundu bana
Yenlerim yaralandı hücrelerim canlandı
Diyar-diyar dolaşsam her zahmet minnet cana
Hizmet için sermayem yolundaki bu candı Kâh kafamda proje kâh avuç açıp dua
Kabil olduysa n`âlâ olmadıysa mesâjım
Niyette birleşelim ki kırılsın beddua
Azîm ruh seciyesi ihlâstır esas nâzım. Ankara 29 Mayıs 2007
| 513 |
Gün Seninle Başlar
Gün seninle başlar.
Ölüm seninle biter bu akşamlarda.
Günahlar ve çözemediğimiz kader alır bizi
Savurur uzaklara seni ve tenimizi
Ve geceyle uzaklaşan sabahlarda
Panikleyen anılar geçer akıllardan
Biraz korku,biraz hasretle dizi dizi
| 35 |
Dev Şiir Şöleni Duyurusu
Kırık Kalem Şiir Tahlilleri Dergisi Grubu ve Sivri Kalemler Derneğinin düzenlemiş Olduğu Şiir Şölenine Katılmak İsteyen Dostların Organizasyon Kolaylığı Açısından İsimlerini Bildirmeleri Gerekmektedir...
Saygılarımla İsa ERKOL ve Ümüt GÜNGÖR
****
DEV ŞİİR ŞÖLENİ Sivri Kalemler Derneği ve Kırık Kalem Şiir Tahlilleri Dergisi grubunun düzenlediği şiir şöleni... 25 Haziran 2006 günü Kırıkkale’de bütün şiir ve gönül dostlarımızın ailece katılabileceği şiir ve pilav günü....
Ankara’dan katılmak isteyen arkadaşlarımız için otobüs tahsis edilerek, gidiş ve dönüşleri sağlanacaktır...
Proğram iki bölüm tasarlanmıştır.
1. Yemek: Yemek te tereyağlı, mercimekli, etli bulgur pilavı, ayran ve soğan ikramı..
2. şiirler şöleni: Şiir okumak isteyen arkadaşlarımızın şiirlerini sergileyebilecekleri proğram.. Ayrıca kitabı olan arkadaşlarımız kitaplarını getirmeleri halinde imza ve hediyeleşme imkanı da olabilir.
Ailece katılıma açık olan proğramımız da edebi ve saygın kişiliğimize yakışan tavır ve anlayış içerisinde hoş bir tanışma, kaynaşma, şiir şölenine şahit olmak arzusu ile...
Program:
25 Haziran 2006
Mustafa Pekdoğan Kültür Parkı
Kırıkkale
Saatler:
11.00 Ankara’dan Kırıkkale’ye hareket...
12.30 Kültür Parkta toplanma
13.00 yemek ikramı
14.00 şiir şöleni Bütün gruplara açık olup, katılımcıların proğramda sıkıntı oluşmaması amacıyla adlarını listeye eklemeleri...
Grup Yöneticileri, Dernek yöneticileri vasıtası ile...
Veya hasanulusoy71@hotmail.com
fahrettin_1@hotmail.com
Msn: gungor52@hotmail.com ümüt güngör
maillerle ulaşmalarını saygıyla bekler, şimdiden ilgilerinize teşekkür ederiz
Kırık kalem şiir tahlilleri dergisi grubu
Sivri Kalemler Derneği....
| 209 |
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
Eğitim sisteminden-başlamalıyız ilkin
Milli manevi değer-sevgi tohumu ekin
Vatansever nesiller-yetiştirmek gayemiz
Yerlere düşsek bile-başarmalı üyemiz
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
El birliği gerekli-çalışmalı durmadan
Tedbiri almak gerek-kimse bize vurmadan
Dostum vardır zannetme-ağzını açmış çakal
Yumruğunu balyoz yap-söylemeli hoşt çakal
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
Durum jeopolitik-ilk önce stratejik
Durumumuz çok feci-altta sallanır beşik
Balkanlar Ortadoğu-Kafkasya ortasında
Türkiye bulunuyor-önemli noktasında
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
Hain ile düşmanlar- iş birliği yaparlar
Az kaldı bozacaklar-alt ve üstü çarparlar
Dünün aynı oyunu-bugünküler siyasi
Kandırılan toplum var-devlete olur asi
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
Türk ve İslam Dünyası-Batı’yla problemler
Şu anda yok olmalı-kalkmalı ikilemler
Baştaki yetkililer-göstermeli önemi
Dışa bağımlılıkta-kapanmalı dönemi
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
Türkiye’nin parası-faize gitmektedir
Gerilerde vatandaş-çileyle bitmektedir
Atatürk’ümden sonra-gelmedi yönetici
Öğretmen Hasan söyler-peki şu borçlar neci
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin
O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
| 185 |
Başarının Kokusu
Başarının kokusu hep üzerimde
Geçmiş gelecek korkusu tasa değil ki
Güvensizlikte her şey beraberinde
Üst benim sana da duyuracağımBaşarı benim hamurumda var
Senin için kabullenişte olacağım
Tüm güzel şeyler seninle olsun
Her şeyi hatıralarda yaşatacağım
| 37 |
Merhaba Huzur
televizyon yok
internet yok
yüzüne bıktıklarım yok
sesinden iğrendiklerim yok
köpek sesleriyle uyuyorumcamda ay ışığı
gökyüzünde yıldızlar
ötüşen gece kuşları
kâbuslar yok
pembe rüyalar görüyorum4/Nisan/2015/Koruköy
| 27 |
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk
** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan
19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize
Kutlu Olsun...**
| 27 |
Yoksuluz işte
Hiç kimse mutlu değil hayatta..
Çocuklar bile..
Hep birşeyler eksik,bir seyler yarım..
Kimi kalpden dem vurur,
Kimi cepten..
Yoksulluk işte..
yoksuluz işte..
| 24 |
KASATURA
Acı biber yeşili sularda yıkandık seninle
Küçülen kırmızı yapraklara benziyordu güneş
Sevişmesini ve savaşmasını unutan kadınlar
Gözlerinde güvercinler taşıyan o güzel kızlar
Gecenin rengini bilmiyorlardı daha
Değerbilir bir dünya diledi sonra birileri
Yeryüzünde belirsizlik vardı oysa
Ve ölüm, tek düğümü değildi yaşamın
Ve en güzel insan
En güzel ata binmemişti daha
Ve tükendi düşler, kasatura parçalandı
Kanadı kırılan sinekler gibiydik hepimiz.
| 62 |
Aşka Vakit Yok Kızım
Genç ve güzelsin elbet sevilmeyi düşlersin
Dilin badem kaşın yay, kirpiklerin ok kızım
Yazdan tedbir almazsan sonra nasıl kışlarsın
Naçiz nasihatımı gel kafana sok kızımBu sevimli çağında eş koşarlar da ay'a
Unuturlar sonradan riya bilmezler gûya
Karganın karasına kimse gözün dikmez ya
Sen kuzuysan ak ve saf, aç gözlü kurt çok kızımSırf sevilmeye değil, az da sevmeye alış
Düşün ne sebepledir bu çağda yaya kalış
Başın yere eğ biraz, bak ta görmeye çalış
Kimlerin karnı aç ve kimin karnı tok kızımYoksulluk denen belâ eğriltmeden belimi
Dürmem gerek hasırı, dürmem gerek kilimi
Ya gel sırt ver kavgama ya da bırak elimi
Yaşadığım dünyada aşka vakit yok kızım(Kartal / İstanbul - 30.12.1979)
| 114 |
Yetmez Mi Deli Gönlüm
Mor dağlar ardında koşarken
Gece gündüze
İçimde bitimsiz arzular
Dinmeyen fırtınalar depreşirİsmini fısıldarken martılar
Yanaklarını öper hırçın dalgalar
Saçlarını okşarken çılgın rüzgarlar
Ressam edasıyla resmederken yakamozlarDudaklarımda titreşirken sevdalı sözlerin
Gözlerimde halelenir yıldızların parıltıları
Davet ederken ıssızlığa
Her gizemli gölgeDur durak bilmez yaralı gönlüm
Dinmez sancıların
Bitmez acıların
Mor dağlar ardında koşarken
Gece gündüzeUzatsam ellerimi ses bulur mu ufuklarda
İstesem taşır mısınız tılsımlı huzurlar
Sonsuzluk diyarlarına
Dilesem yedi başlı canavarlar
Çekilir misiniz inlerinizeRüzgar delişmen rüzgar
Savurur musun kederlerimi
Dindirir misin ruhumda esen fırtınaları
Müzik sen susar mısın sus desem
Çalma hüzünlü hüzünlü desem
Yeter mi Deli Gönlüm
Yeter mi bu kadar yeter mi
| 106 |
Bayram Mektubu
Bugün gene bayram anneciğim
On yıl önceki gibi bayram.
Bilirim ne çok özlemişsindir beni
Yolumu beklemişsindir günlerce;
Postacıdan mektup, rüzgârdan haber sormuşsundur.
Ve uzun uzun düşünmüşsündür:
Çocukluğumun bu mesut bayram sabahlarını,
O küçük ayakkabımı, mendilimi, ipek kıravatımı.
Elbet kucağına alıp beni doya doya
Ne kadar da büyümüş evlâdım diye
Öpüp okşayasın gelmiştir.
Elbisemi giydirmek, saçımı taramak istemişsindir;
Tanrım seni kem nazardan saklasın deyip
Dualar yollamışsındır.
Ve belki bu mübarek günde anneciğim
Elini öpüşümü, anne deyişimi
Canın çekmiştir.
| 79 |
Gülümse
Bakma bana öyle,
Mahsun mahsun.
Suçlu olduğumu hissettirme.
Gözlerin gözlerime değdiğinde,
Ne olur birazcık gülümse.Güneşler açsın yüzünde.
Işıklar parıldasın gözlerinde.
Neşe cıvıltı olsun sözlerinde.
Kelebekler bile uçuşmuyor.
Sen gülümsemediğinde.
| 30 |
Ne mutlu IV
bir doğum günü
çakıştı yine
anneler günüyle
doğana da
doğurana da
ne mutlu
ne mutlu tertemiz
Mayıs sabahına uyanana
sol yanında çiçek açana Mayıs 2016
| 28 |
Titrek Seslerde Sevişti Sözlerim
dün titrek seslerde konuştum seninle
ürkerek, çekingen koyu sigara içimlerinde konuştum seninle
havadan sudan belki ama olsun sesini duymak yetti bana
yetti güzel bir tebessümün hafif gülümsemen
kelimelerde seviştim seninle tutku oldun
tutkun aldı götürdü beni Beşparmaklar'a ve sensiz seni düşledim.
en parlak yıldızlarla sana öpücükler gönderdim
ayın şavkıyla örtüler gönderdim çıplak tenini örtsün diye
ve titrek seslerde seviştim seninle
sensizliğe rağmen, hasretine rağmen
seni bekler durur dudaklarım özlemle hasretle
seni bekler kollarım seni sarmak için
| 80 |
Varsın Beni Ruh Hastası Bilsin
''SEVMEK DELİLİKSE BENDE TIMARHANELİK DELİYİM '''Bazen dünyada ne kadar anlamsız ve gereksiz şeylerle uğraştımızı anladığımızda kendimize kızarız.evet çok gereksiz şeyler yaparız insan olarak en büyük hatayıda karşımızda insanları kendimiz gibi bilmemizden oluuyor.Seversiniz,
taparsınız,dünyanız yaparsınız. birgün bakarsınızki o sevdiğiniz insan aslında koca hiçtir.Bunu anladığınızda belki o insandan nefret etmezsiniz sevgisini yüreğiniz en ücra köşesine gömersiniz.onu orda seversiniz gizlice kendi bile bilmez sevildiğini.Çünkü sevginizi hak etmemiştir. Onu onunla değilde onsuz seversiniz.O olduğunda sevginize kötülük yapıyordur.sevginize sevdiğiniz insanın bile zarar vermesini istemezsiniz.his edersiniz içinizdeyaşadınız sevginin bitmesine neden oluyordur.Söyle bir düşününce yaşadığım şeylere bakınca onsuz sevmeyi tercih ediyorum.ooo olsa ne olur olmasa ne olurki.Sevmek bir ruh hastaliğı olmuşsa taptığınız kişi sizi ruh hastası biliyorsa bırakın öyle bilsin.sevmek bence akıllı insan işi değildir.sevmek cesaret işidir yürek işidir her baba yiğit sevemez sevsede taşıyamaz.Akııllı insan sadece ve sacede kendini ve sevilmeyi sever.Ben bir deliyim,ben belkide ruh hastasıyım ne çıkarki ne olduğumun ne önemi varki.ben sevmisim işte asıl mesele bu değilmi seviyorum varmı bir itirazi olan.cezam nee tımarhanemi? Sevmenin şuç olduğu yalan dünyada deli olsam ne olurki.? İnsan hiç bir insanı zorla gözünde büyütürmü? ben bunu yapıyorum asla değmeyeceğini bildiğim bir insanı asla görmediğim bir kişiyi gözümdee büyütüyorum.Söz verdiğim için unutmuyorum,onu yalandan şamata olsun diye değilde insan gibi sevdiğim için gözümde hala büyütüyorum. Varsın o nerde olursan olsun.Varsın sevmesin hiç ihtiyacım yok onun sevgidine aşk,sevgi benimdi ben yaşadım yaşatıyorum da...Ben her değmezin bir değeri olduna inanıyorum çünkü insanım yaşama gayemsee insan olmak.herkezin kendince bir yolu vardır.özgürüz herkez nerde kiminle mutluysa orda olmalıdır.seni seviyorum burda benimle kal demek bile büyük hata,sevilen gidecekse bırakın gitsin,SEVMEK ÖZGÜRLÜKTÜR ESARET DEĞİLDİR. BENDE SENİ AZATT ETTİM,MUTLU OLDUĞUN YERDE OL...... AKILLI İNSAN SEVMEZ,SEVİLİR.... SEVMEK CESARET İSTER, CESARETTE SADECE DELİLERDE OLUR''
| 281 |
Bu Gece
Yıldızlar pek memnun idi halinden,
Mehtabı, keyfinde gördüm bu gece.
Efkârın, geceler anlar dilinden,Işığa, beyaza kördüm bu gece,
Siyahın tadına vardım bu gece…Burçlar sus-pus idi, encam esrarlı,
Bu sırrı düşünüp durdum bu gece.
Bülbül bile lal olmakta ısrarlı,Bulutu rüzgâra sordum bu gece,
Kendimi nafile yordum bu gece…Deniz yine yosun koksun istedim,
Dalgayı bağrımda kırdım bu gece.
Yorgan olsun, suya inen sis dedim,Uykusuz hayaller kurdum bu gece,
Yalnızlık, vatanım yurdum bu gece…Varsın geceler de sırdaş olmasın,
Mahcuptum kendime, ardım bu gece,
Yırtık Yelken Gemi’m demir almasın,Sualler Koyu’nda sırdım bu gece,
Yalnızken vuslata erdim bu gece…Vefasız geceler sabahsız kalın!
Sizsiz de sabaha erdim bu gece…
| 105 |
Yaktın Gazim Yüreğimi
Yaktın gazim yüreğimi yaktın,
Halden anlamazın elini öptün,
Kurban gazim sensin kahraman,
Nanköre ağlama, dayanamam…
Seni kurban edenler zaten onlar,
Türk askeri bir kaşık suda boğar…
Tavşana kaç-tazıya tut kahpeliği,
Vatan haini yaptı sana hainliği,
Önce mağdur ve muhtaç etmek,
Sevindirmek için bir dilim ekmek,
Önce elinden alıp sonra vermek…
Bunların taktiği böyle, kandırmak,
Goebbels taktiği ile halka inandırmak…
Mikrofon tutan gazeteci mi ne?
Sen ağlarken güldü alay edercesine…
Gazim seni ağlatanlar utansın,
Biz bize, varsın yüreğimiz yansın,
Sen gazi, yarın kim bilir kim şehit,
İşimiz zor, dünya alem şahit…
Öyle bir dönem ki, gazi şehit dinlemez,
Hem gazi eder hem de halini anlamaz.
| 107 |
Papillon Hotel's de tatil
Papillon Belvil'dir
Cennetten bir köşe.
Papillon Zeugma'dır,
Tarihten bir parça.
Papillon Ayscha'dır,
İsminde bir mana.
Papillon Muna'dır,
Şirinlikten yana.
Hepsinin adı da bir başka,
Tadı da bir başka.
Güneşinde bir his,
Denizinde bir seçiş
Tatil yapmak isterseniz,
Biz her zaman sizinleyiz.
| 45 |
Gurbet-acı
zalim olan denli eller,
gitmiş olsam gurbet eller,
diyar diyar gezdim iller,
ne bilsin ki gurbet aci,varip gitsem gezsem çöller,
anlat durur susmaz diller,
gezip dursam çalsam ziller,
anlat dursam gurbet aci.dünya hayat kaldım bura,
yazi dedim aldim tura,
gurbet acı çektim bura,
dünya ahir gurbet aci.bekler durur canlar eren,
boş olur mu daglar delen,
yeri yurdu baglar veren,
kal öyleki gurbet aci.eylem hakik yollar göre,
bu yüzden hep canlar ere,
gurbet aci çeken pire,
anlatayım gurbet acı.benim gurbet senden farklı,
yerim yurdum saten farklı,
malın mulkun olan haklı,
işte böyle olan acı.varip gitsem Kabe iller,
bariş bilsin bazı eller,
dünya hayat seni dinler,
ne bilsin ki gurbet acı.
| 110 |
İnsan Değil Mi
İnsan haklarına lafladır saygı
İşkence görenler insan değilmi
Açlıktan ölüyor bakın insanlar
Açlıkta ölenler insan değil miBir olupta viyetnama saldıran
İnsan hakkı diye nutuklar atan
Bu siyahtır buda beyazdır diyen
Siyahta beyazda insan değil miViyetnam kamboçya angola ırak
Japona atılan atoma bir bak
Rusyada patlama çocuklar sakat
Orada ölenler insan değil miİnsanın insana baskısı zullim
Özgürlük isteyen doğuya bakın
Kardeşi kardeşe vurduran duyun
Orada ölenler insan değil miRONEDİ 'yim derim insana saygı
Eşitlik getirin dünyaya gayrı
İnsana gösterin birazcık saygi
Saygıyı bekliyen insan değil mi
| 88 |
Zaman Her Zamanki Gibi
Üzerinde su birikintisi olan düz bir ova
etrafına hüzün dizilmiş sıra sıra
bir yanda güvercinleri salıveren adam
diğer yanda üzerine lambalar asmış
cüsseli iki büklüm garip yaratıkLacivert gökyüzünde pembe bulutlar dağınık
elem damla damla gözyaşı olmuş
hareketlilik bir yerde gizli kalmış umut
sessizlik ve kahır dost aynı panoramada Bir yanda bırakılıveren güvercinler
diğer yanda parlayan adam sanki korkuluk
ve hareketsiz kendi halinde su birikintisi
donukPembe bulutlar gökyüzünden sürekli geçti
parlayan korkuluk hareket etti
elem korkuluğun koluna girdi
yalnızlığa doğru onu sürüklediZaman her şeyin üstesinden gelmeye hazır
zaman her zamanki gibi
tarih ise
tarih ise o işini bilirdi
Yazdı çizdi…geçti gitti.
| 104 |
Sözlerim
Ağlarsan ağlayanın yanında olursan cennette gülersin, güleni ağlatırsan yalnızlığa itersen cehennemde feryat ederken bağırarak kıçını yırtarak sessizce feryat edersin yalnız kalırsın, ama anlayamazsın seni duyan olmaz, ne verirsen elinle oda gelir seninle. Ağlayanı güldürmek bu dünyada gülmek için değil, ahirette gülmek içindir. Yani bir taşla dört kuş yakalamaktır. Kaybolma karanlıkların koynunda, gönlünde olan sevgiden merhametten bir parça dağıt, yık parçala karanlıkları, ışıklar içinde gönüllerde huzurla yaşa. Sen sustukça damarlarında yalnızlık haksızlık zulüm akar, sessizliğe ses olmak yalnızlığa düşene dost, zulüm yapanın suratına okkalı bir tokat sözle vurmak gerek. Acılarla yanmak önemli değil, acılarla yananın halinden anlamak, yarasına merhem olmak, tatlı bir sözle teselli etmek gerek. Yoksa Yüce Allah bu acıyı kuluna boşuna vermemiştir, anlaması koşması yaraları sarması için vermiştir. Bir mızrak gibi saplanmasın yalnızlık kalbine, yalnızlıkları insan seçer, ya çok bencildir ya da çok çıkarcıdır ya da hiçbir şeyi kabullenmez elleri ile iter yok eder, kendi eliyle yalnızlığın mızrağını kalbine kendi elleriyle saplar.
Mehmet Aluç
| 156 |
Sensizliğin Hain Kışı (Mensur Şiir)
Sensizliğin hain kışını yaşıyorum sıcak yaz günlerinde. Kutup rüzgârları esiyor durmaksızın. Donuyorum. Tutunacak dal arıyor serçe ruhum. Kanat çırpıyor umutsuzca gökyüzüne. Anılarının özlem kırıntılarıyla beslenmek istiyor. Yaşarken ölmek, varken yok olmak, yeşilken sararıp solmak istemiyor. Sevginin sıcak iklimini özlüyor, sıla hasreti çeken bir sürgün gibi. Hayallerinin kucaklayıcı rahatlığına kavuşmak, anılarıyla baş başa olmak… Heyhat! Bunların gerçekleşemeyeceğini bilmenin acısını; idamını bekleyen bir mahkûmun umutsuzluğunu iliklerinde hissediyor ve daha çok donuyor. Dondurucu beyazlığa müebbet hapsolmanın siyah hüznünü yaşıyor kederle.Mutsuzluğun kışında aşkın imkânsızlığını duyumsuyor. Aşk ateşinde donmanın acı veren tezadında, siyah beyaz öyküler kurguluyor. Bitmemiş romanlarının kahramanlarının çığlıklarını işitiyor defalarca. Bu azaptan kurtulmanın ölüme eş olduğunun farkına varıyor içi burkularak. Azrail’le dans etmenin ürpertisi kanatıyor yüreğini, donduruyor zamanı. Ne geçmişe gidip hatıralarıyla hasret gidermenin yalancı mutluğunu tadabiliyor ne de geleceğe gidip Anka kuşunun kanadında umut avına çıkabiliyor. Çaresizliğin dondurucu soğuğunda ılık meltemlerin özlemiyle kavrulan kaleminden şu cümleler dökülüyor: “Yüreğim bakışlarındaki şiirsel gizeme, dimağım o unutulmaz hatıralarımıza hasret. Ne zaman ılık meltemler esecek ruhumun bozkırlarında? Ne zaman baharı, yazı yaşayacak kalbim? ”
| 173 |
Benim Tanrım
Her kulun cihanda bir penahı var,
Her ehl-i halın bir kıblegahı var,
Herkesin bir aşkı, bir ilahı var,
Benim tanrım güzelliktir, sevgidir.
Haz etmedim fırkadan, cemiyetten,
Zevk alamam harpten, siyasetten,
Bir şey duymam felsefeden, hikmetten,
Benim ruhum güzelliktir, sevgidir.
Güzel sevimlidir, cellat olsa da,
Sevgi hoştur, sonu feryat olsa da,
Uğrunda benliğim berbat olsa da,
Son dildarım güzelliktir, sevgidir.
Güzelsiz bir gülşen zindana benzer,
Sevgisiz bir başta akrepler gezer,
Ne görsem, hangi bezme etsem güzar,
Hep duyduğum güzelliktir, sevgidir.
| 81 |
Dolunay
Dolunay… Dolunay;
Beyaz gelinlik içinde, nazlı, nazlı süzülürken izledim,
Seni bu güne kadar, böyle güzel görmedim.
Vefasız bir aşka inat, seni bu gece, çok fazla sevdim.
Dolunay;
Sen uzayda, çok uzaklardasın ama karşımda,
Bakışırız temiz bir aşkla, umut yolculuğunda.
O, yaşadığım dünyada, fakat çok uzak diyarlarda.
Dolunay;
Bak sana coşkuyla el sallıyorum,
Ben şu anda, seninle aşkı konuşuyorum.
Onunla söyleşmek nerede? Sadece ama sadece susuyorum.
Dolunay;
Sen yıldızlara arkadaş,
Uzayın derinliklerinde, dostlarınla sarmaş dolaş.
O uzaklarda bensiz, benim gözlerimde, dinmeyen yaş.Dolunay,
Ayların en güzeli, masallar kahramanı,
Şiirlere merhem, karanlık gecelerin sultanı.
O masum bir prenses, ben yalnızlıkların kurbanı. Dolunay;
Sen gecenin serinliğinde, beni ısıtamadın,
Üşüyen bedenime, çok da umut olamadın.
Yalnızlık içine ki beni, yürek sızılarıma esir bıraktın.
Dolunay;
Bir düzen içinde dönerken, sen hep karşımda olacak.
Benim hayatımda O, sadece bir hayal olarak kalacak.
Anılar arasında, uzun zaman yaşayacak.
Dolunay;
Saatler sonu ağır, ağır giderken,
Tekrar geleceksin, burada seni beklerken.
Lakin ne O gelir, nede ben O’na giderim, hayat biterken.Mehmet Macit 08.10.2009
Gerçekler ve hayaller
| 167 |
Düğünlerimiz
Dine uygun düğün yakışır bize,
Nefisle,şeytana uyma arkadaş!
Bu bir dost sözüdür,uyarı size,
Nefisle,şeytana uyma arkadaş! Her yere uzanmış haçlının eli,
Bentleri aşmıştır batının seli,
İslama bağlanan olmuştur veli,
Nefisle,şeytana uyma arkadaş! İnancından kopan kalmıştır geri,
Cihada koşanlar verirler seri,
Mert olan insan sözünün eri,
Nefisle,şeytana uyma arkadaş! Kul Armağan söyle,söyle bitmiyor,
Haçlı Mü'min gibi düğün etmiyor,
Bülbül güle hasret,onsuz ötmüyor,
Nefisle,şeytana uyma arkadaş!
| 65 |
Bir Sonraki Tren
Hani bir kuş konar ya erik dalına,
Kedi kovalar onu,
Kuş uçar,
Kedi ardından bakar.
Lafonten’i anımsattı bu hikaye bana,
Belli oyuncular,
Belli oyunun sonu...
Ben bu hikayeyi dinlemeyeceğim bir daha,
Unutacağım kalkan treni,
Bir sonraki treni bekleyeceğim
| 41 |
Hoşgeldin 2002
Her giden seneye umut bağladık,
Gözümüz yaşla doldu 2002.
Şimdi seninle tanıştık
Hoşgeldin dünyamıza 2002.İş ve aş bekliyoruz önce senden,
Zamları uzak tut bizden,
Trafikte yaşanan cinayetlerden,
Kurtar bizi 2002.Deprem haberi bizi vurmasın,
Kardeşlik olsun, savaş çıkmasın,
Kimse vatanıma yan gözle bakmasın,
Şanlı tarih olsun 2002.Neler bekliyoruz senden neler,
Bitsin karanlıklar, bitsin cinayetler,
Spor, sanat ve bilimde zaferler,
Bizimle olsun 2002.Her geçen sene bizi ağlattı,
Gülmek isterken bizi ağlattı,
Nasılsa gelen gideni hep arattı,
Şimdide sıra sende 2002.
| 80 |
Ay ve Yıldız
İzlemek gerekir
Bulutsuz gecede gökyüzünü
Dolunayla dahada şahanedir
Hele yanına sokuldumu yıldız
Bir başka,bambaşka güzeldir
Oysa o kadar uzaklardır ki
Birbirlerinden habersizdirler
Sen gibi,ben gibiSen ay ben yıldız
Ben ay sen yıldız
Ne farkeder ki canım
Onlar kadar işte,hem yakınız hem uzağızAy ve yıldız
İşte biz onlarız
Ay ve yıldızcasına hem yanyana
Hem uzaklarda yaşamaktayız
| 58 |
Ben Halkım
Üstüme üstüme varmayın yeter,
Yanardağ olurum patlarım beter…
Çatlar sabır taşı çatlar zulümden,
Kalkarsam ayağa dağ taş hep titrer…
| 21 |
Ah Yoksulluk Seni Seni
Bıktım artık senden yeter
Ah yoksulluk seni seni
Ah çektikçe ahım artar
Ah yoksulluk seni seniDiyar diyar dolaştırdın
Köle edip çalıştırdın
Kötü söze alıştırdın
Ah yoksulluk seni seniSu sararmış gülde benim
Sarpa düşen yolda benim
Neyim eksik elde benim
Ah yoksulluk seni seniBerrak suyum bulandırdın
Devri daim dolandırdın
Kapı kapı dilendirdin
Ah yoksulluk seni seniYoksulların yüzü gülmez
Dilekleri kabul olmaz
Satarım ya kimse almaz
Ah yoksulluk seni seniBeni namertlere muhtaç
Bir gün tokum kırk gün de aç
Hayatımı eyledin felç
Ah yoksulluk seni seniMeçhuli'yem benim fakir
Fakirlere katık şükür
Fakirim görüldüm hakir
Ah yoksulluk seni seni
| 100 |
Göçmen Kuşlar
Yaz akşamlarında kanımda çiçekler açıyor
çırpınıyor yıldızlar ayın koynunda,
cilveli pırıltıları kıskandırıyor
tüm kırmızı rujlu kadınları.
Kahve tüten zamanlarımın kederli sevdası,
alışıyor insan yokluklara,
alışıyor
yalnızlığın ağır yenilgisine şapka çıkartmaya.
Hani puslu yüreği
ağır gelir ya martıya,
hani tesellisi oluverir gökyüzü
gece kızlarının oynaşmasıyla,
işte öyle oynaşıyorum ben de
kendi çiçeklerimin dilsizliğiyle.
Biraz hüznün kıyısında dursa da
sonbaharın ayrılık sümbülleri
toprak yanığı dudaklarının
unutuş saatlerine saklıyorum sevinçlerimi.
Nerede sonlanır aşk mektupları?
Yaz dönümleri midir
yüreğimin parkında dinlenen?
Dön,
dön
dese de martı
sen yine dönme geri onun kanatlarına.
Nasılsa her yürek
kendi penceresinden sever göçmen kuşları.
Almila Alp
Kavram-Karmaşa Dergisi Temmuz-Ağustos 2002 sayısı
| 105 |
'Özgür Düşünce Ve Ortak Akıl ' Yazı
Özgür Düşünce / Ortak Akıl Özgür düşünceye “ortak akıl” ile ulaşılır. Bilginin kaynağı akıl ve nakil. Nakil bizden öncekilerden bize intikal eden her türlü yazılı ve sözlü bilgi; genetik aktarımı da nakilden sayabiliriz. Akıl, iyiyi kötüden ayırma yeteneği, zekâ ise onun aracı. Akıl, zekâyı kullanarak değerlendirmesini yapar; kâinatı anlamaya çalışır.Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Ne için geldik? Dünya hayatının maksadı nedir? Fayda ve zarar deveranında olmak nasıl bir aksiyon gerektirir? Gibi sorulara cevap arar durur. Öte yandan da (kısa da olsa) Dünya hayatını daha yaşanılır hale getirmek veya Cehennem’e çevirmek için fikirler üretir. İnsanlığın faydası için çalışanlar minnetle anılırken, insanlığa zulüm ve sefalet getirenler lanetle anılır! Ortak akıl insanlığın özgür, barış içinde ve müreffeh yaşaması için nasıl bir fayda sağlar? Herkesin aklı her şeye yetmeyebilir. Bu durumda nakil devreye girer; nakil yoluyla edinilen bilgilerden her ihtiyaca cevap bulunamayabilir. Yani bu bilgilerin güncellenmeye ve yorumlanmaya ihtiyacı vardır. Bu da yine akıl ile olur. Akıl ise herkeste aynı ölçüde bulunmadığından, insanlar hemcinsleriyle akıl alış-verişinde bulunmak zorundadır. Bu alış-veriş her zaman olumlu neticeyi vermez. Çok akıllı olanlar diğerlerini kontrollerine almak ve aşağılamak isteyebilir. Hatta bir kısım insanlar diğerlerini sömürmekle yetinmez köle yapmak (Firavunlar onlara tanrılık iddiasında bulunmuş) isteyebilir.Bu olumsuzluklar nasıl giderilir? “Ortak akıl”, insanlık için çok büyük faydalar sağlayabilir. Her birey insanlığın yararı için aklını kullanır ve ürettiği bilgiyi diğerlerinin istifadesi için sunar.ÖRNEK:
Durum: Fikirler yöneticiler tarafından üretilir, üyelerin istifadesine sunulur. Yeni fikirler üretilirse yöneticilerce incelenir ve uygun görürse onaylanır.
Durum: Fikirler, yöneticiler de dâhil tüm üyeler tarafından üretilir ve herkesin ortak istifadesine sunulur. Yeni fikirlere açıktır ortam. Değerlendirmeler kolektif yapılır.Birinci durumda üretilen fikirler yöneticilerin aklı ve anlayışı ile sınırlıdır.İkinci durumda üretilen fikirlerin gelişmesine açıktır ortam. Herkes üretir ve topluca istifade etmek için sunar. Herkes kendine yarayanı alır. Daha zengin bir fikir ortamı oluşabilir. Tabiî ki topluluğun genel kabiliyeti nispetinde.
“Aklın yolu birdir” Ortak havuzda biriken akılların doğruyu bulması daha kolay olabilir. Günümüzde iletişimin de gelişmesiyle bu havuzun dolması ve havuzdan istifade daha kolay olabilir. Akıl danelerin, efendilerin, şeyhlerin, neredeyse ilahlaştırılan çokbilmişlerin pabucunun dama atılması kaçınılmazdır “ortak akıl” ile.
Hadi! Kolektif, külli “Ortak akıl” havuzu oluşturalım. Akıllarımızı orada toplayalım, gerektiğinde oradan alıp kullanalım ki kimselere akıl için diyet, telif ödemeyelim. Minnet de etmeyelim.Daha geniş bakabilirsek; Bilginin kaynağı nedir? Okullarda öğretilen bütün bilgiler daha önce birileri tarafından tespit edilmiş bilgiler. Teknolojik bilgiler çok çabuk eskiyor. Bir makine veya yazılım daha piyasada tam manasıyla yayılmadan, daha yeni ve üstün olanı çıkıyor. Toplum bilimlerinde ise kabul görmüş olan bilgiler en az Yüz yıllık. Hatta yeni bir şey söylemek o kadar kolay değil. En az bir asırlık bilgilerle değerlendirilir bu görüşler. Sosyal alanda daha yavaş ilerlemenin sebebi ne olabilir? Yahut şöyle söylemeli; neden yeni bir fikir üretildiğinde en az yüz yıllık filozofların görüşlerinin süzgecinden geçirilsin ki.Bu nasıl kırılır? Ortak akıl geçen yüzyıldan bağımsız olarak çalışabilir mi? Ortak KararMutlak doğruyu veya haklıyı tespit etmek çoğu zaman mümkün olmuyor.
O halde uzlaşmayı sağlayacak; kavgayı, çekişmeyi önleyecek bir yol bulmalı. Bir karara varılmalı. Kararsızlık en kötü sonuçtur. Varılan kararın toplumun her kesimini memnun etmesi beklenemez. Burada çoğunluğun iradesini yansıtan “Demokrasi” devreye giriyor. Eşit haklara sahip olanlar arasında çoğunluğun isteğinin yapılmasının kabulü ile toplumsal uzlaşı sağlanabilir. Çoğunluk ile alınan karara itiraz edenler elbet olacaktır. İşin inceliği, zarafeti burada gizli. Burada önceliği olan husus kararın doğruluğu veya yanlışlığı değildir.Çoğunlukla alınmasıdır! Yoksa alınan kararın doğruluğunun tartışmasız kabul edilmesinin dayatılması yanlış sonuçlar doğurur. Karar,(Kişisel hak ve özgürlüklere aykırı olmamak kaydıyla) zorlayıcı hükümler de içerebilir. Çoğunluğun özgür iradesi ile alınan kararlar, tabu değildir. Tartışılabilir, yanlış olduğu iddia edilebilir. Fakat karara uyma mecburiyeti vardır. Özellikle ihtisas gerektiren hususlarda, karar mekanizmasında görev alacak olanların eşit ihtisas kademelerinde bulunması gerekir. Rasgele oluşturulacak bir kurulun çoğunluk ile vereceği bir karar ne kadar doğru olabilir? Aydınların feryadı da bu yüzden, genellikle toplumun çoğunluğuna uymaz aydınların fikirleri. Bu yüzden değerlidir. Yani toplumun yapamadığını onlar yapar. Marjinal fikirler üretirler, bu demek değil ki aydınlar her zaman doğru fikirler üretir veya doğru fikirler üretmeli. Doğru fikir üretmek değildir aydının asli vazifesi! Çok geniş açıdan bakıp fikirlere ışık tutmaktır. Bazen yanlışı gösterir, bazen doğruyu…"Toplu akıl "ve "Toplu karar " optimum fayda için geçerli, marjinal fayda için değil.Bir deney vardı fizikte. Kediyi bir fanusa koyup üzerini kapatıyorsun kapağı açarsan kedi bir gazla ölecek. Yani açarsan ölü mü, diri mi diye bakarsan ölü bulacaksın. Bu durmda kedi içerde iken bakmazsan hem ölü hem diri gibi. Yani haklı haksız diye olaya bakmazsak. Herkes haklı ya da haksız olarak ortada olur. Fikirler açısından haklı veya haksız ayrımı olmadığında her fikir temsil imkanı bulacaktır.Bir sofra kurulsa her tür yiyecek olsa şekerli şeyler şeker hastasına sefildir. Dese sofradan şekeri yasaklayın. Diğerlerine haksızlık olur. Ya da biri dese burada şu et türü yasaklansın. Olay yasakta değil, olay net olarak sunmakta aynı sofrada meyve suyu ve içki veya dana veya domuz eti sunulsa çok geniş bir yerde önemli olan neyin içinde ne olduğunun size net bildirilmesidir. Tercih o zaman tercih olur. adam çıksa içki ve domuz etini yasaklasa sefil diye. Diğeri de içki olarak sadece şarap koysa ikisi de kendi açısından doğru olanı yapıyor ama benim açımdan doğru olan güme gidiyor.Ortak akıl, ortak noktaların ön plana çıkarılması değildir. Ortak akıl, her aklın temsil edilmesidir. Marjinal insanları ortak noktalar kesmez. Ortak akıl, ortak karar üretmek için ana kaynaktır. Bu nedenle kaynağa sınır konulmaz.Temsil edilen her akıl ortak karara frekansı kadar yansıyacaktır.Bir insan insanlık kadar önemliyken dinler, izimler ve ırkçılık insanı harcadı. İnsanlık bu illetlerden kurtulacak. Din, izimler, ırksal meyiller bireyin özgür alanında hüküm sürecek. Başkalarına dayatılmayacak.İnsandan daha önemli bir şey kalmayana kadar sürer insanlık davası.
Bazen "en iyiden" iyidir "iyi".Saygılar
Ahmet Bektaş
| 915 |
Ayşe diyorum
(Bugün evlilik yıldönümünü kutluyoruz. Otuz yıllık eşim Ayşe'ye armağandır) Yüreğim taşkın,
'Ayşe! .. Ayşe! ..' diyorum,
Dilim alışkın.Gönlüm bir zıpır,
Hislerim kıpır kıpır,
Aklım da şaşkın.Uyan yâr, uyan!
Beni bu hâle koyan,
Hep senin aşkın.Bak, ne biçimde?
Ta gönlümün içinde,
Yâr senin köşkün.'Ayşe! ..' diyorum,
Vallahi seviyorum,
Var mı bir kuşkun? Ayşem! .. Şahanem! ..
İşte benim bahanem;
Can sana düşkün.17 Nisan 2007
| 65 |
Yüreğim Deniz
ellerimde ışıklar yanıyor
yüreğimde notalar
biramda deniz kokusu
deniz sen kokuyorsun buram buramküçük mutluluklar için
büyük gemilerin yakıldığı denizlerdeyiz
ümidim hazır olda bekliyor
ne masal, ne gerçek
sen, olansıntanrılardan izin almaksızın kullanılabilecek
gücün sınırında
evrende
hep birlikte varolmuş
gözleri aşktan korkansınyeniden doğsaydım
ah küçük aklım
gel demen için beklerken
bugüne dokunmaktan kaçmasaydımellerimde ışıklar yanıyor
yüreğimde notalar
biramda deniz kokusu
deniz sen kokuyorsun buram buram
| 66 |
Y-Han - 10 -
SANATÇI Size bunu neden yapıyorum diye düşünmeyin sabah sabah. Yaşamımızın koşullarını kendimiz oluştururuz. En iyisi neyse ve en hayırlı, onu oldurmaya çalışırız. Kaçacak yer yok. Boys Don't Cry – Erkekler ağlamaz diyor bir şarkıda. Elbette. Erkeklerin değil kadınların ağlamaları yakışık almıştır hep. Bu nedenledir ki ben belki de hep size ağlayacağım bundan böyle. Sizin şu yorgun omuzlarınızda. En dayanıklı omuz yine de sizinkiler çünkü.. Siz erkek tüketicilerin. Sözlerin içine girdiğimizde, hasbelkader çevirisine şöyle bir göz atarsak "Erkekler Ağlamaz; Üzgün olduğumu söyleyebilirdim, eğer düşüncelerini değiştireceğine inansaydım..." diye başlıyor ilk cümleleri şarkının... "Fakat şunu biliyorum bu sefer çok fazla söyledim, hatta fazla kaba olarak. Bunun hakkında gülmeyi deniyorum şimdi, yalanlarla onu örtbas etmek için. Denedim ve buna güldüm gözlerimdeki yaşları saklayarak, çünkü erkekler ağlamaz. Erkekler ağlamaz... ayaklarında bozulabilirim ve affedilmek için yalvarırım, sana yalvarırım... fakat... bunun için çok geç olduğunu biliyorum ve şimdi yapabilecek hiçbir şeyim yok. Bu yüzden gülmeyi deniyorum yalanlarla onu örtbas etmek için. Bunun hakkında gülmeyi deniyorum, gözlerimdeki yaşları saklayarak... çünkü... erkekler... ağlamaz. Sana anlatabilirdim, seni sevdiğimi, eğer kalacağını düşünseydim. Fakat biliyorum bu işe yaramaz, sen zaten gitmişsin. Senin limitini yanlış değerlendirmişim. Seni çok fazla uzağa itmişim. Senin... evet kabul ettim, senin bana daha çok ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Şimdiyse... hiçbir şey yapamam seni benim tarafıma geri çekmek için. Fakat hala gülmeye devam ediyorum, gözlerimdeki yaşları saklayarak çünkü... erkekler ağlamaz... erkekler ağlamaz... erkekler ağlamaz." Evet, ‘bu kez neyin içine düştük’ diye soruyordum 19 gün önce; 3 Mayıs 2014 sabahı, saat 05:05... de... belki şimdi siz de aynı soruyu soruyorsunuzdur benimle birlikte. “Bu kez neyin içine düşürüyorsun bizi hma? ” Konuşan Beynim elbette çalışmayı elden bırakmıyordu, dur durak yoktu onun için. Gecesini gündüzüne katıyor, gündüzünü gecesine sarıyordu, sırf bana yardımcı olmak için çırpınıp duruyordu, bu hep böyle. Koşullarını kendimiz oluştururduk yaşamımızın. Kaçışımız yoktu bundan. Evet. Nedir benim için en hayırlısı? Nedir iyi olan? Bana ne iyi geliyor, bu gelecekte de beni neler tatmin edecek? Bunları bulup çıkarmak ve ortaya koymak zorundaydım. Bunlar da elbette yapabilme sınırlarımın içinde aranıyorlar, yapamayacaklarımın uçsuz bucaksızlığında değil. Beynimin size de bana da ettiklerine bakın şimdi? Prof. Dr. Reena Roy* ‘Katil Kim’ adlı bir konferans vermiş olacak, 30 Mayıs'ta Üsküdar’da, siz bunları okuyuncaya kadar. Nerden nereye 'Erkekler Ağlamaz' filmine adını veren bu şarkının çekildiği filmle de bağlantısı varmış bu kadının.(*) Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan da ‘katil’ kelimesinin anlamına dikkat çekerek, “ Ben katil kelimesinin iki anlamının olduğunu biliyorum. Bir tanesi öldüren ikinci anlamı ise çekici kadın anlamına geliyor. Bakalım hangi katili bulacağız? " diye konuşmuş. Neyin intikamı bu? Kimden alıyorsun hıncını benden mi? Niye bütün öfkeni bana yönelttin? Niçin kendine başka hedefler bulmuyorsun artık? Tabii ele geçirilebilen en kolay hedef benim öyle mi? Kuş zaten kafeste –kopar boynunu– olsun bitsin! öyle mi, diyordu beynim... neden diye soruyordum ben de evet... -Neden?
-Neden olmasın? İçimde bir savaşçı var çünkü kendiyle savaşmak zorunda kalan bir savaşçı. Dış dünyaya yenildi şimdi de kendisini yenecek, kendisine yenilecek bir dış dünyaymış gibi... yine yanıt veriyordu işte konuşkan beynim. Böyle bir zihinsellik taşırken, sizler de arada gümbürtüye gitmeyesiniz diye açık açık yazıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkürlerim ve sevgilerimle, gününüz daha da güzel geçsin istiyorum. Yapabildiklerime bakıyorum. Film izlemek -dizi -klip- haber- akla ne gelirse -yazmak-, aileyi ziyaret etmek, bir iki arkadaşı aramak ve ev işleri. Bu bir altıgen oluşturabilir dairesel bir çizimde. Bu altıgenin yapısı sizi tatmin ediyor mu? Etmiyor mu? Yeterince güzel gelmiyor mu? Sekizgen olsaydı bu şekil, kilometresi biraz daha uzayabilirdi dairesel döngümün, öyle değil mi? Faaliyetlerimin sekizgen olmasına çabalayabilir miyim? İki eylem belirlemem yeterli olacaktır, süreklilik arz edecek ama. Nedir peki bu iki etkinlik? Ne olabilir? 1-Spor ve 2-İş! Bunlardan birini bile eklersek diğerini de eklemek ister insan, öyle gerektiriyor bugünün çalışma koşulları ne de olsa. Hem birini ekleyince yedigen elde edilir, ikisini de eklersek ancak sekizgeni tutturabilir rotamız. Sekizgen de yedigenden daha uyumlu görünmektedir sanki çizgide de. Altıgen, Yedigen ve Sekizgen uyumluluğunu bir karşılaştırın siz de gözünüzde, eminim bana hak verirsiniz. Ancak bir de Dokuzgen uyumundan söz etmeliyim size. Dokuz doğurtkan gen! Doğrusu ya bu en mükemmelidir çizimler arasındaki! Dokuz kesişme köşesinden de dokuz ayrı renk ışıldamaktadır sanki fırıl fırıl! Sabah yürüyüşümden sonra beden sarsıntımı dinginleştirmeye uğraştım şu ana kadar şu farzımuhal çizimlerle. Uzun süredir dışarı çıkartılmayan vücudum bu uygulamada aşırı tepkisellik doğurdu, döküntüleri oynuyor şu an; başıma feci bir ağrı saplanmış durumda. Bu tepki, etkinin olumsuzluğundan çok olumluluğa sergilediği bir dirençtir... Temizlenmeye direniyor -spora direniyor- çalışmaya direniyor- bunlar neyin belirtileri dersiniz? Bir düşünün bakalım sizde. Size bir tiyo vereyim ama: yemek yemeye direnmiyor nedense? Uykuya da direnmiyor. Ye iç yan gel yat formülü onun uyguladığı çünkü! Ye iç sıç, yan gel yat! Böyle olduğu muhakkak da bu neyin belirtisi? Neyin işareti olabilir? Bundan dolayı ve bunları yazdığım için de utanç duymuyorum bilesiniz. Bu sonuçtan da kimseyi sorumlu tutamam kendimden başka. Bu sonuca kendimi ben getirdim zira. Ancak bir manada da el birliğiyle. Eh, sizin de varsayımsal katkılarınızı yok sayamayız elbet bu sonuçtan. Antalya'ya taşındıktan sonra görev talep etmedim. Mümkünse gelen talepleri elimin tersiyle şutladım. Şu an gelse, yine aynı şeyi yapar mıyım bir fiskede postalar mıyım dünyanın öte ucuna bilmiyorum. Belki kafa atarım bu kez ağlara yollarım ve Gooo! O halde en güzeli bir emeklilik dilekçesi yazmaya koyulmak diye düşündürebiliriz tabii ki ilk anda kendimizi. Tabii, aşama aşama bu noktaya getiriliyorum -getiriliyoruz- işte. Evet. Peki. Kabul. Artık yokuş aşağıya her şey nasılsa, salla gitsin diyor konuşan beynim. Ah bu konuşkan beynim, daha ne işler açar başıma kimbilir bu gidişle. Hayata doğru dürüst bakmadığımı biliyorum o da ayrı bir mevzu. Hep yarı kapalı -aralık- gözlerle bakıyorum hayata ve çoğunlukla da başımı içe gömüyorum bakarken hep. Dışımdaki hayatta bana dair dikkate değer birşeyler kalmadığından mı bu yoksa... bir kaplumbağa düşünün ve bir takım yeni yetmelerin onunla ellerinde değneklerle eğlenmeye çalıştıklarını, sanırım anladınız, bu tam bir depresyon hali. Gerçekten onlarla oyuna devam etmek, yaptıklarını izlemekten daha zor geliyor bana. Bu oyunlarda kimlerin galip geldiğini, bu oyunda da kimin gözaltına alınabileceğini ve götaltına gidebileceğini tabii gayet iyi biliyorum. Kendimizi seviyoruz yine de ve başbaşa kalmak istiyoruz kendimizle. Kimse artık araya girmesin filan istiyoruz. Neden kendimizi bir türlü rahatlatamıyoruz ama, kalıcı olarak yani? Zaman zaman çok rahatlıyoruz mesela ama hemen ardından, akabinde! Başlıyor işte yine! Neden? Seçeneklerimizi çoğaltmamız gerektiğini düşünüyorum hemen. Gün içerisinde kollarımız değişik noktalarına uzatılabilmeli hayatın. Mesela 15 kitap seçmiş koymuşum önüme, hepsi de ağırlıklı olarak felsefesel, yarı bilimsel, sanatsal içerikler taşıyor vs.; hepsi de kitap ama sonuçta, hepsi de yazı; oturtup sessiz dingin huzurlu bir köşeye okunmayı bekleşen nesneler. Ve bir yarışmada değiliz, 'En iyi kitap nerelerde okunmaz? ' yarışmasında! Aynı eylem noktasında aynı eylemi 15 ayrı nesne ile yaptığınızı düşünün. Ne değişir? Defter de -yazmak eylemi- aynı şeklin bir başka versiyonu. İnternette öyle. Sessiz dingin huzurlu köşenizde okumak uzantınızın yazmak uygulanmasına dönüşmüş halleri. Yemeğimi evimde yiyorum bu arada, dışarıdan sipariş vererek tabii. Yemek yemek için bile yer değiştirmiyorum. Evin içerisinde attığım adım sayısı ne kadar olabilir bir tahmin edin: topu topu: mutfak: hazır yemekleri tüketmek, çay kahve molaları vs. için; tuvalet: malum ihtiyaçlar için; balkon: arada bir nerde olduğumu anlamak ve sigara içmek için (bırakmıştım ama yine başlama provaları yapıyorum) (çünkü elde edilebilir tek şey bir sigaranın parmaklarıma dudaklarıma ve içime dirençsizce teslimiyeti benim için bu aralar): yatak odası ve salon: e-bildiğimiz yerler derken internetin başında da sekiz saatten fazla zaman harcadığımı söylemeliyim:....? Ne çıktı sonuç? Günde kaç km. yapmışız? Tek bir mekanda çakılıp kalan bir beynin hangi fonksiyonlarının güçlenebileceğini de tahmin edin bari bu arada hazır beyninizi çalıştırmışken:..? Valla benimkisi bana isyan ediyor, sizinkini bilmem artık. Bana! Beyin kendi kendine yöneltiyor düşmanca duygularını. Onu bir şekilde rahatlatmamız gerek. Elbirliğiyle! Onu rahatlatmamız hepimizin huzurunu sağlayabilir. Ancak bunu nasıl yapabileceğimizi ben bilemiyorum. Rahatlatıcı kitaplar okumayı deniyorum arada ve faydası oluyor olmasına ama geçici bir süre. Bir müddet oyalıyor zihnimi, ondan sonra iki misli saldırganlaşıyor. Film izletiyorum, bu kez daha da fena oluyor. Şiir yazdırıyorum yine aynı bana mısın demiyor veriyor veriştiriyor. Giderek kötülüyorum anlayacağınız. Ve ne olacağına dair hiçbir fikrim yok. Bu durumda ne olacak? Çok değişik noktalar belirlemeliyim kanımca. Şehrin bir ucundan diğer bir ucuna kadar teker teker ulaşılacak eylem noktaları saptamalıyım ve o eylemler için o noktalara yürüyüş ve kısa gezinişler seyehatler git-geller düzenlemeliyim. Devri Dünya Seyehatleri! Hah! Bu da dışarı çıkmak ve insanların arasına karışmak demek. İnsanların... o eli değnekli kaplumbağa yöneticilerinin arasına... "Belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir adam, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır. Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Bursa'daki Yeşil Camii'nin üst katındaki odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır."... insanların arasında... ve hikayeler bulup çıkarmak. Anlatılacak hikayeler... bir rüyadaymışcasına... gibi... adeta... bir masaldaymışız... Beynim bununla rahatlayacak mı dersiniz? -Denemeden bilebilir miyiz?
-Hayır.
-Hiçbir şey senin keyfine bırakılamaz hma!
-Hiçbir şey keyfime göre işlemiyor ki zaten.
-Beyninin keyfine göreyse hiç! Hiç işleyen bir şey yok!
-Beynimim keyfi ne zaman çatacak ki acaba, ben de merak ediyorum?
-Küskünleştiğini biliyorum. Ama sevinmelisin de... beynin sayesinde buradasın. Seni koruyan, kurtaran sarıp sarmalayan her şey onun sayesinde. Sana iyilik aşılayan o, düşünce aşılayan o... sevmeni de o sağlıyor. Beyninin ilacı da sevilmek, hoş kılınmak, taktir edilmek, beğenilmek olduğunu biliyor olmalısın. Beynin yağı da bu benzini de hatta bütün iksiri bu! Sevilmek!
-Öte yandan beynim bu sevgiye layık olmak için gerçek tatminlerin peşinde. Somut şeylerin! Para gibi!
-İşte yine büzüştürüyorsun onu ve sitrese sokuyorsun.
-Kendi kendine yapıyor bunu ama. Hep daha üstün şeylerin yapılmasında ancak taktir göreceğini ve bunun sevgiden daha mühim olduğunu koşullamışlar ona.
-Evet, böyle bir koşul var malesef hepimizi koşullayan da bu.
-Bu durumda ne yapacağız peki? Ne yapabiliriz ki?
-Taktir edilmeseniz bile iyi şeyler yapma şansınız yok mu, olamaz mı? Yani sizi kim alı koyabilir ki iyi doğru güzel şeyler yapmaktan? Siz kalbinizi iyi işinizi doğru ve her şeyi güzel kıldıktan sonra varsın kimse taktir etmezse etmesin, umurunuzda olmamalı. İzlenmek ve gözlenmek zorunda mısınız yani ayrıca? Kendinizi bildirmek, buldurmak zorunda mısınız? Hem iyi şeyler her zaman göze çarpmıyorlar mı? Güzel şeyler gözden kaçıyor mu sanıyorsun?
-Hiç kaçmıyor hem de! O Penelope'nin* kucağı var ya! Off! Of! * Oscar ödüllü İspanyol kadın sinema sanatçısı ve model Penélope Cruz Sánchez ile İspanyol sinema oyuncusu Javier Ángel Encinas Bardem, 14 Temmuz 2010 tarihinde evlenmişlerdi. -Hiçbir güzellik görünmeksizin kaybolup gitmez çünkü bu hayatta öyle değil mi hma?
-Doğru.
-Ve doğru olan mutlak bir noktasını bulup açılacaktır hayata, bunu sakın unutma.
-Güzel sözler bunlar evet... rahatlatıcı sözler.
-O halde şu işi doğru yapalım haydi gel. Kalbini iyi kılalım. Etrafı da güzelleştirelim.
-Evet. Pekala yapalım bakalım. Bakalım da işimiz ne?
-İşimiz bu: ortaya iyi bir mal sürmek. Para ve prestij kazanmak! İyi ürün çıkarmak. Kaliteli bir ürün. Üstün özellikleri olan bir model yaratmak. Temizlik çok önemli, beden temizliği, mekan temizliği, üst baş temizliği. Hayvanlar bile tırnaklarıyla ve kendi dilleriyle temizleniyorlar. Yağmur bitkileri beslediği kadar yıkayıp temizliyor da. Rüzgar da bir nevi elektrik süpürgesi aslında. Esiyor savuruyor ve havamızı temizliyor arındırıyor. İnsanın da içsel ve dışsal temizlikleri gerçekten sağlıklı kılıyor onları. Uykunun en iyi beyin temizleyici olduğunu biliyor muydun? Zihnin gerekli gereksiz çabaları sonucu ortalığa saçtığı çerini çöpünü alıp götürüyor, zihne girmiş tüketilmiş ama bir türlü çıkışı sağlanamamış türlü atıkları, dosyalıyor ütülüyor katlıyor dürüyor büküyor ve yerli yerine oturtuyor uyku; şu akşamları çöp kamyonlarından önce motoruna bağladığı tel kafese çöp bidonlarından çöpleri toparlayıp ayrıştırmaya götüren yakışıklı işçi var ya hani mahallendeki, onun gibidir uyku da. Böylece dinleniyorsun ve ferahlıyorsun uykunda. İnsanların kadim bilgileri vardır ruhlarını temizlerler o bilgilerle. O kadim bilgileri de açığa çıkaranlar bilgeler ya da bilge yamaklarıdır. Bir çok ünlü bilim adamı ve sanatçı yetiştirmiş olan Huxley ailesi gibi aileler vardır mesela...
-Böyle bir aileyi hayal edemiyorum hiç. Benim ailemin asla dengi olamazlar. Acaba öyle bir ailenin yanında yetişmeme izin verirler miydi? Herhâlde öyle bir ailenin içine doğmak gerekirdi değil mi? . Benim ailemle o aile tamamen ayrı dünyanın insanları gibi sanki.
-Ancak yine de bir noktada karşılaştınız işte.
-Karşılaşmak mı? Hah! Karşılaşmak mı diyorsun buna? Hem karşılaşmak ne kadar yeterli olabiliyor ki? Bak işte Y-Han'la karşılaştık. Karşılaştık da ne oldu? Hatta seviştik. Seviştik de ne oldu? ! Bu da 11 yıl önceydi. Bu mudur yani? Onun gibi olmamı sağlar mı bir karşılaşma! ?
-Kimse anasının karnından alim olarak doğmuyor hma.
-Yıllardır böyle düşündük -düşündürüldük- ama bunun bize bir faydası olmuyor işte görüyoruz.
-Asıl kendi zamanını yaşamandan alı koyan düşünsellikler faydasız düşüncelerdir hma. Şimdi buradaki faydayı paylaşmanız lazım. Size gerekli olan budur konuşan beyninle. Şimdi, size faydalı bir noktaya götürecek paylaşımı arayıp bulduralım istersen birlikte, haydi gel! Yarının içinde herşeyi uykuya bırakalım ki berraklaştırsın. Çevrenizde bu tür insanlar yok şimdilik belki ama pekala oldurabilirsiniz, bu size bağlı.
-Bu bize bağlı filan değil.
-Değil mi? Bana kalırsa çok ani kararlar veriyorsunuz sen de konuşan beynin de.. sabırlı olmak gerek, öyle bir çırpıda ani kararlar almamak lazım. Ne demiştin işin başında:?
-Her şeyin başı sabır.
-Hıh! İşte. Doğrusu bu. Üstelik sen ne tembel ne aklını kaçırmış bir kadın değilsin hma! Hem de hiç değilsin! Sanatçı olarak sanatını icra etmelisin hepsi bu. Bunun için elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret etmelisin. Geçmişi değil de şimdiyi yaşamaya ve yaşatmaya başlamalısın kendine de okuyucuna da.
-Peki.
O halde, şimdi şu büyük soruya yanıt bul bakalım: Sanatçı mısın?
| 2,227 |
Burdayım Sözümde
...Düşüyorum
Karıncanın peşine minik depremler oluyor
Yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum...
Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli
Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizdeBurdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon
Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de
Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler
Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorumAcı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik
İnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz
Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
Ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler
Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdiUnutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran
Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende
Mısır'ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun
Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta
Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilikDüşler ve tarih inilecek son istasyon
Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
Beklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
| 143 |
Yağmur..
Yağmur yağar tepeleri sis alır,
Güneş açar yağmurun izi kalır.
Dereler bulanır kıp kızıl çamur
Rahmettir berekettir yağan yağmur.Cemre gibi düştün yanan kalbime
Yağmur gibi hayat verdin ömrüme,
Umutlarım yeşerdi senin sevginle
Aşkımıza şahittir yağan yağmur..
| 37 |
Kelvez
Tarih bin dokuz yüz altmış yedi de
Toprak kayması olmuş Kelvez’de
Çürük rapor hasar vardır tüm evde
Şu Kelvez yazık, bakan olmamış.Arada geçmiştir tam onüç sene
On iki ev olmuş yirmi üç hane
Bu hiç yakışır mı islama dine
Şu Kelvez’e nazik, gelen olmamış.Ev başına vermiş bir iki çadır
Bu köy değil midir rezillik nedir?
Ayıp size ayıp on iki evdir.
Şu Kelveze kazık diken olmamış.Ne olacak beyler böyle ne olacak
Yok mu şu Kelvez’e biri bakacak
Evler soğuk kışın yoktur yakacak
Şu Kelvez’e rızık, veren olmamış.
| 88 |
Hazine
Gökkuşağının altında duran hazine
Aşk
Sadece güneş ve yağmurun düğününde öpülür
Rengarenk dudaklarıKibirli bir gecenin sonunda
Bütün cüretiyle acar göğsünü bulutlar
Güneş bir pırlanta rolüne bürünmüştür bile
Ve birden bire yanağına bir damla yaş düşer
Yas tutan gri bulutun gözlerinden
Kristalleşir gök olabildiğince
İnce çisenin ardından belirir bütün güzelliğiyleHeybeti muhteşem
Zarafeti bediî
Gerdan kırar ekmek kokan toprağauzakta mı o kadar uzakta
Dokunmak mümkün mü boynuna?
Öpmek, koklamak
Bir körpe kız gibi kokusunu
Ve sevdiğim bütün renkler gözlerinde
Saçı sarı
Ya ayaklarının dibindeki hazine
Kavramış bırakmayacasına sımsıkı
Aşk gök kuşağında gizli
Ve sadece güneş ve yağmurun
Gerdeğinde filizlenir
Doğar ekmek kokulu toprağa
Ebesi rüzgar savurur sonsuzluğa
Tut tutabilirsen
Tutabilene Aşk olsun2004 / 10
| 113 |
Hep
Bir deli çocuk büyüttün sen benden
Ağlamayı unutturup
Gözlerime turuncu güneşleri
Ellerime sonsuz yazları bıraktın
Veda ettim sen öncelerine
Çengiler gibi her gün
Düğün kurdum sen günlerine
Hep böyle sandım
Hep sandım
HepBir deli rüzgar biçmeye kalktın ardından
Kollarımı bağlayıp
Ayaklarımdan zincire vurdun
Yetişemedim gölgene
Gözlerimde turuncu ağıtlar
Hayallerime sonsuz kışlar
Vedalar ekledim mısralarıma
Döndüm yeniden çocukluğuma
Hep orada kalmalıydım
Hep çocuk
Hep
| 64 |
Beyaz Bir Sevgi
beyaz bir duvar çizgisiz ve noktasız
ve sadece sakız beyazlığı
temiz bir kireç kokusu herbir yanımda
özlem taşır senden banabeyaz sevginin tarifsiz bulamacı
hasretle yazdım mektuba seni beyazdan
zarfına koydum dilimle ıslattım beyazdan
gördünmü? bak! saçlarımda yılların kırbacı beyazdan
bir adım öte gitsem önümdesin bir adım geri gelsem arkamda
beyaz bir bardaktan içtim suyunu
beyaz tenine vurdum mührümü sevgilim; üfür kıvılcımlarını ruhuma en beyazından
korkma! hasret daima mahkumudur sevginin
gün doğar elbet ve güneş kelebeklerin kanatlarındadır
| 79 |
Dökeceğim Dilimden
dökeceğim dilimden
tüm acılarından da
yaracağım elimden
isine karnından dagelene korku beden
ardındaki tek neden
vurgun güzelliğinden
gerilmez arından dasarsılın demen bakın
varsılın yemen sakın
darsalın gümen akın
erinsen yarından dakokun siner üstünde
korku diner bütünde
aramdan bul tütünde
kırmızın sarından dayürek batışın ürkek
sevinç atışın erkek
ozan efemle keşkek
olursan varından da150312denizli
| 55 |
Zamanın kadrini bilelim kardeş
ZAMANIN KADRİNİ BİLELİM KARDEŞBir file baktım da pireye binmiş
Deve kanatlanmış bir dala konmuş
Aslan bir bite aşık olup avunmuş
Zamanın kadrini bilelim kardeşUçakla sinekler kanat değişmiş
Kaplan karıncadan korkup şıvışmış
Domuz gemi yapıp denizler aşmış
Zamanın kadrini bilelim kardeşÇöller yeşillenmiş dağ çöle dönmüş
Tüm yaban hayvanlar şehire inmiş
Doğru söyleyen yok eğri dermanmış
Zamanın kadrini bilelim kardeşNehirler kurmuş çaylar kükremiş
İyi insanlarım aslı tükenmiş
Onlara da soykırım yapıldı denmiş
Zamanın kadrini bilelim kardeşHüseyin'im Fare aya ulaşmış
Akıllı delirmiş dünya dolaşmış
Zürafa tavşanın elinden şaşmış
Zamanın kadrini bilelim kardeş
| 93 |
Bir Güne Sırılsıklam
Elinde bir avuç fotoğraf, kesip çıkarılmış insanlardan yoksun, belki anlamsızlar…
“bir spor gündeminin daha sonuna geldik. Yarın aynı saatte görüşmek üzere”
“Yarının aynı saatinde yine aynı yerdeyim diyebilir miyim” düşüncesiyle daha ağır yaslandı sırtını koruması için üst üste birleştirdiği yeşil kılıflı yumuşak beyazlığa…
Ara ara ışıklanan odasında, küçültülmüş bir yaşamı izlemeye başladı ekrandan ve en güzel yerinde iğrenç bir reklamın umarsan umarmaz gelişine suratsız rüyalarını
Issız merakların tutuştuğu sahil kenarında detaylarla karışık minik bir evde besliyordu sevdasını ……
| 81 |
Taşlı Evin Evsizi
Ondukuzunda asik oldum.Yirmisinde askere mars tuttum.Yirmibirinde es buldum.Yirmibesinde boy boy velet.Dilegim kime kimselere olmasinlar külfet.Allah versin ocagima güc ve bereket.Evin icine ates düstü alsana dag gibi dert.Tanri dusmanima vermesin böyle zeval i afet.Koptu hayatimdan yar benim en muhimim nimet.Adim adim karanliga saptanan kendi hücremde müebbet.Nerdeyim nerelerdeyim kimim ben ulan kimim.Kendimi tevvekül edecegim kadar daye,siz cocuklarimin izdirabindayim.Dipsiz koyularda cehhenem den daha ötürü icimde bir yangin.Cocuklarim cocuklarim annem ve ozlem.Yar ellerde muhacir derbeder harab oldum. Suursuz duygularimla geceye yol oldum bir telasim.Bulutlar ay,i gölgelemisti yildizlar benden daha hazin.Sag elimde agactan oyma bavulum sol elimde boynu bükük yanik sigaram.Kirik dökük bittik düslerim. Bavulumda iki cift gömlek bir,de ekmek oda iki dilim.Gece benden ben geceden daha helak.Yürüyorum yillarin yorgunlugundan harab olmus kaldirimlar. Yolun kenarinda binlerce yatan tassiz mezarlar. Ûstlerinde ne bir bitki nede bir sevgi gölgesiz kupkuru agaclar. Yürüyorum yürüyorum bilmeden durdurak Egik basima düsünceler saplanir sanki birer ok.Kendimi evin icinde buldum olmusum adeta bir direk.Öylece kala kaldim öyle sefil ve donuk. Karsimda duran aynaya baktim kendimi bulamadim kendimden.Ellerim karyolanin basinda beynimde uyku uyanik ucurum.Dalmistim derin karanliklara bakiyor gozlerim.Sarilmistim beyaz gül desenli yastigim.Yillar gecsede kokardi håla rahmetli karicigim. Bitkin günesin sabahinda uyandim.Rutubetli tavanli duvarlarda gözlerim.Bir yani küflenmis aile resmine baktim.Düstü gözlerimde yaslar hatiralarla damla damla resme baktim baktim bagrima bastim.Bir filim gibi sardi geriye yilar aniden.iki oda birde kocaman salon bir kösesinde ocak turlu turlu yemekler hele aksamlari baslanirdi konusmalar ondan bundan.Kurulurdu sofralar ve bir alemdi cocuklar huzur ve düzen.Yaz aylarinda toprak ana ana toprak. sirtlarinda bebek karinlarinda bebek.tarlalarda bahcelerde gunes kavurucu sicak. alinlarinda toz ve ter kalamazlardi kimselere minnet. Babalarin ise omuzlarinda yük yükte adeta bir höyük.iyi yada kötü ama mutluluk arkasindaydi o kirik pasli pencerenin
| 276 |
Sarıkamış
Suratlarında bir kırbaç gibi şaklıyordu ayazÇocuktular yüreklerine ilk sevda düşmüştü o yaz.Mahmut hasan musa kemal ökkeş ali yakup mustafa O an memet olup bindiler limandan demir alan vapura.
Horon teperken azgın dalgalar vardılar Trabzon’aZehirli bir engerek gibi çöreklenmişti soğuk Erzincan’daBir sevgili gibi dağların boynuna kollarını doluyordu patikalarToprağın ılık nefesini arıyordu delik postallardan ayaklar.
Girdiği gibi çıkmaz domdom kurşunu körpe tenindenBedenindeki esaretten vazgeçer Memet vazgeçmez hürriyetinden.Bastırdılar içlerinde özledikleri anların taze kokusunuSöküp attılar ciğerlerinden bir habis gibi ölüm korkusunu.
Olmaz onların kabri nabızlarda atan birer anıttırİstiklal ateşidir sönmez,içlerinde haykıran anttır.Güneş firaridir ya da boğulmuş zemherinin kemendiyleYürüdüler damarlarındaki yangının peşinden kefenleriyle.
Bir karınca katarı gibi ağdılar dağların yamaçlarınaTifüs aç kurt misali saldırıyordu yorgun vücutlarına.Gümüşten kanatlarıyla kar yarin yüzünü getirirdi sıladanİliklerine işledikçe beyazı, kavuşmaktı son dilekleri Tanrı’dan.
Çıkarıp kalbini koydu Nene Hatun erlerin torbasına azıkÖyle uzun sürmez toprağı kanla öpülen yerde karanlıkHalay çekercesine atıldılar türkücesine ölümün kollarınaYürekleriyle yazdılar tarihi anaların dinmeyen gözyaşlarına..Karın altında doksan bin yürek hala sımsıcak atıyorÜstünde kardelenler ,dolu dolu bir hayat mutlu yatıyor.Ruhları küllenmez birer kordur Allah-u Ekber tepesindeTüfekleri patlamaya hazır bekler asırlarca siperinde.
Arsız bir çocuk gibi tırmanıyordu mehtap gökyüzüneRüzgar bir şarapnel parçası gibi çarpıyordu yüzlerine.Ölümün yakıcı soluğu okşasa da hummalı bedenleriniSon nefesi çıkmadıkça yere düşürmez göğsündeki cevherini.
Her sabah yeniden dalgalanır umutları hayatın bağrındaİçli bir şarkıyı tutuşturur sıla hasreti ağızlarında.Kurşun alınlarına bir ana busesi gibi sıcacık değinceGözlerinde şavkıyordu sevdiklerinin yüzü ölmeden önce.
Ağlıyorum,gözlerime dalgası vuruyor beyaz hüznünKanatıyor süngüye benzeyen acısı bin dokuzyüz ondördün.Kara kışında bıraktın Ey Asker açmadan baharını çırılçıplakAnamızın ak sütü gibi helaldir koynunda yattığın toprak.
Şubat-2006
| 250 |
Kendi ile Barışık, Dünya İle Barışık Bir TÜRKÇE ile; İLERİ! .=00.000.002=
Tüm dünya insanlarının niyeti de, kalbi de temiz; dünya sathınca yaşanan ve insana uygulanan zorluk ve güçlüklerde nasıl bir çare bulacak acaba, diye düşünmemizi ve çare bulmamızı isteyen, insanlar sarmış sanki etrafımızı! . Şükür kendini bilmek isteyen insanın da niyeti ve kalbi temiz; zorluklara ve güçlüklere maruz kalan da kendine imtihan vesilesi olan insanlarla dost ilişkiler içerisinde! . Bu içimizdeki en dayanıklı insanı seçmek ister gibi haldeki tutumumuz devam ettikçe; her insan niyetinin karşılığını bulacaktır her alemde, daima! .
| 90 |
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk
** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan
19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize
Kutlu Olsun...**
| 27 |
Evlilik 1
evlilik
arada kalmaktır
geceyle gündüz
arasındaevlilik
çok istenildiği düşünülen
bir beraberlikte
yalnız kalmaktırevlilik
baş edememektir
içindeki hayvansı dürtüyleevlilik
bir çatışmadır
silahların hiç susmadığıevlilik
sinsi bir oyundur
kimsenin kaybetmek
istemediğievlilik
paylaşım adı altında yapılan
bir paylaşımsızlıktırevlilik
mutlu olma oyunudur
mutsuzlukların içinde 25.12.03MERSİNRıza ASLAN
| 44 |
İ b a r e t
Maddiyat geçici bunlar kalıcı,
Yazar doğru söyler kalem kılıcı,
Verenler bahtiyar mahçup alıcı,
Sevgiden ibaret bütün sermayem.Nefret duyguları belayı saçar,
Çevreni küstürür arayı açar,
Diyalok kurmassan itibar kaçar,
Sevgiden ibaret bütün sermayem.Aile ferdinin çok ihtiyacı,
Şefkatli davranır anne ve bacı,
Bunu taşımayan olamaz hacı,
Sevgiden ibaret bütün sermayem.Zalimin zorbası neye yarıyor,
İnsanı incitip kalbi kırıyor,
Selamım sonsuzdur saygım duruyor,
Sevgiden ibaret bütün sermayem.Tebessüm yakışır her bakan göze,
Güvenim artıyor her gülen yüze,
Zeki aşk,sevgiyi aşılar size,
Sevgiden ibaret bütün sermayem.1-7-2009
| 86 |
Çizebilseydik
Kıskanırdı bulutlar tahminimce
Ya kuşlar
Ne söylerlerdi kim bilir
Uğultusu azalırdı rüzgârın
İmrenirdi göç edecek turnalar
Ah
Çizebilseydik resmimizi gökyüzüne...
| 21 |
Kayboldular
Bir zamanlar at koşturan ağalar
Dizginiyle nalıyla kayboldu
Viskiyle sulanan al yeşil bağlar
Yaprağıyla dalıyla kaybolduÇiftliğinde çift dönerdi kahyalar
Burnumuza gelmez oldu reyhanlar
Suntalar kralı telli Yahyalar
Servetiyle malıyla kaybolduBir hoca vardı tespih çekerdi
Yalan koymaz yeryüzüne dökerdi
Gizli şarap içer haramdır derdi
Yalanıyla falıyla kaybolduBölmek için gürler dururdu sesi
Vatan neyi, nedir; memleket nesi
Kurt beslerdi bizim köyün fitnesi
Aslanıyla yalıyla kaybolduMahzuni Şerif`im sonun bu muydu
Tarih Baba neler yıkadı yudu
Nice olanaksız günlerin umudu
Bir acayip diliyle kayboldu
| 81 |
Bir Kitabın Anlatısına Hayatımızı Uyumlu Kılabilmek! ... 082
“Kitaplara Konu Edilmiş Düş ve Düşünce; Gerçek Hayata Aktarılamaz Mı? ...”“SANAT NEDİR? ” Adlı Kitaptan Cümle Derlemem:/ Sayfalar dolusu yazıyla karşılaşırsınız! . / Yayımlanan roman, öykü, şiir kitaplarına ilişkin tanıtımı ya da değerlendirme yazıları yer alır! . / Gerçekleşen bir etkinliğin daha dumanı üzerindeyken, o etkinliği en ince ayrıntılarına dek irdeleyen yazılar yayımlanır! . / Nasıl bir performans sergilemiş? . / Falanca falanca üstünlükleri ya da eksiklikleri varmış! . / Nasıl yorumladığına, sanatçının ya da yorumladığı parçanın ne gibi üstünlükleri ya da eksikleri olduğuna ilişkin olarak yine aynı ayrıntı ve özenle kaleme alınmış yazılara da rastlayabiliriz! . / Derin düşünceleri dile getiren yazılar! . / Hemen her gün dergilerde yeni romanlardan bölümler ya da şiirler yer alır ve gazeteler okurlarına bu sanat yapıtlarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme yazıları sunmayı görev bilirler! . / { Sayfa:003,004, – Kitap Adı: SANAT NEDİR? . – Kitap Yazarı: TOLSTOY – İŞ BANKASI YAYINLARI – Çeviren: Mazlum BEYHAN - Cümle Derleme: Kemal KABCIK – ANTALYA - 16 Ekim 2013 Çarşamba 01:19:38 } “Yeni Bir Başlangıç İçin Daima İmkân Sunar Yaşam; Okumak-Okumamak Hür İradededir! ”
| 186 |
Ben'lik..
Hani eskiden bir tabaktan yemek yerdik ya... Tabaklar ayrılınca gönüller de ayrılıyormuş meğer, kulaklar da sağır oluyormuş biribirine.. Ve başlıyormuş "biz" denizi, "ben" derelerine boşalmaya..*erdlerbş
| 26 |
Çanakkale savaşı Menkıbeleri 2
Cevat Paşa çimenlik iskelesinden tabyalara bakmak için geçer karşı sahile
Cephenin her tarafını gezerek dolaşır adım adım bir yeri bırakmaz bile
Bir nefer dikkatini çeker, nefer paşanın sesini duyar duymaz kendini tanıtır bile
Gözlerine bir şeymi oldu oğlum? Üzülmeyin efendim gözlerim göreceğini gördü bile.
Düşman gemileri Mehmet’in gören gözleriyle düşman gemileri batmış sulara gömülmüş bile
Cevat Paşa ağlıyordu kahraman cengâver asker gözleri görmese bile esas duruşundadır yine Halil Çolak 21.8.2005 Gelibolu
| 75 |
Yedi Evlat Bir Anne
ben, hasta olsaydım
muhtac, kalsaydım sevdiklerime
suyumu bile, ellerimle
kendim, alamasaydım
ihtiyaclarımı, kendim gideremeseydim
sıkılırdım istemekten, üzülürdüm
sevdiklerime yük, olmaktan
azarlasınlar, istemezdim
gücüm yetmeyip, yapamadıklarımacok, şükür
elim ayagım, tutuyor
kendime, yetiyorum
anneme de, bakabiliyorum
hastanın halını, biliyorum
ona, sitem etmiyorum
onu, aglatmıyorum
tatlı sözle, veriyorum
her, ihtiyaclarınıbana, nasıl davransınlar
istiyorsam, öyle davranıyorum
sitem, etmeden kırmadan
incitmedenbana, bagırsınlar
istermiyim, istemem
bende, bagırmıyorum
yalnız kalmak, bir odada
istermiyim, istemem
yalnız, bırakmıyorumbana, bakanların yüzü gülsün istermiyim, isterim
bende, ona gülümsüyorum
ben, olsaydım bakılan hasta
bana bakan, hizmet eden
isterdim ki
benim yerime, koysun kendini
öyle, baksın bana beni anlasın
bende, kendimi annemin, yerine
koyup, düşünüyorumyedi evlat, bir anne
ben bakacagım, diye
yarışmamız, gerekirken
ben, nasıl kacarım
hikayeleri zirve, yapıyor
yedi evlat, bir annebenimde, iki evladim var
dilerim olmasın, ama olabilir ya
elim ayagım, tutmadıgında
iki evlat, bir anne olarak
inşaAllah, ektigimi bicecegim bende...25-11-2014 /01:30
| 145 |
Nazire*
Gâni gâni size olsun duâmız
Çileli Bülbül'üz bitmez nevâmız
Hakk'ın buyruğunda, derde devâmızBekleriz çileler dolana kadar,
Bekleriz ol Güneş doğana kadar! Yıllardır uç uca çile ekleriz
Yıllarca bekledik yine bekleriz
Dünya bahçesinde biz çiçeklerizBekleriz çileler dolana kadar,
Bekleriz ol Güneş doğana kadar! Ozan İlo kardaş gönül bir olsun
Çekilen çileler Hakk'a yol olsun
Allah'ın rahmeti size bol olsunBekleriz çileler dolana kadar,
Bekleriz ol Güneş doğana kadar!
| 67 |
sarsap köpüğü
*usta, zaten aksaksın,bir de yanlış çorap giydin aklına, öyle çıktın diyor menzili...baksana biraz tepeden, çıplak yamaca...ne kor ne ateştir sandığın dili…ne sitemse, öte geçedenaynen karşılık biçiyor orman ...kapalı cihan seferleri başlattık ya ruhlara yüz buluyor kardelen diyordeli vuslattan...diyeceğim var kalabalık bahtıma,sindikçe dibime öfkemya kuytu bir ıslığa yürür muradım,ya izdir ölüler, ellerimdir aşikar...ikiye bölünmüşse de ortadan saçımdöndüğündendir sırata yüzümyanlış bir tahmin içindir her şey...biri, dicle sanar kendi kıvrımını arayanbiri, iç bahçemde şah damar...**duyarım ki ağlamaz kimse, gecikmiş karanlığa... o, bana kafirin dölü der, akşamdurulur yüzüm, gülen sabaha ...fırat diye çağırırım kaç asırdır adını bu akıştır aksak, kayanın dengiacelesi ikiz kardeş...durgunluğu lal, gecesi baygın turna ahengi...rüyam köpüğüne rastlar sarsap çayında yanlıştır her aşk sonradanderse de, kızıl kökü saklı sudaki söğütdoğrum bu değil ...meyvem yasaksız şirindir aklımdaen çok, ahlata yakınken övünürümkararlıdır ölüm kızarmıştır aşklar...aşklar ki; kusurla yaşamazlar…***örün bu duvarı ama yormayın hayrasorgusuz doğum olmaztam bir cinnet fezlekesidir buraaşmalıydı dilini nevruzun osmanlı kalmış ehmede xani...yarım gezilmiş, o cennet,yüzyılla anlatılmaz...ortasıyken ruhumda ateşçözünür bakışı sınır taşımın ne merhem ki şu sürülen acıyaher ağıt bulanık yüzdür değişerek iner adı basra’ya...ki adımı bilmediysem daha yanlışson “helak”tan sağ kalanyel halkıyım diyecektimiçe öfkesi kırılmış...
| 186 |
Bazen
Bu gün rakı
Frengili bir rahim suyu gibi
Hasta ediyor kafamı
Meryem ile sevişip
İsa'nın kanını içmek istiyorum
Babasına inat...
| 21 |
Bir Yabancı
Dün yolda gördüm
Bir yabancı gibiydi
Ne başını kaldırdı
Ne de yüzüme baktı
İşte o an kalbim
Yerinden kopacaktı
Başında eşarp
Kolunda çanta
Dönüp bakmadı arkasına
Spor giyim yakışmıştı
Arkasından bakakaldım
Mühür gözlüm
Sanki bir ceylandı
Demir kapı kapandı
İşte o zaman ben ağladım
Her sabah mahkum
Her akşam hürdü
Bir de yakını vardı
Belki kader ortağı
Belki de gardiyandı
Arada bir çıkar
dolaşırlardı
Demem o ki kara gözlüm
Yürekte burukluk olsa da acı
Kim ne derse desin gel
Hadi var mısın
Biz olalım kardeş bacı
Zalım kardeş bacı
| 91 |
Limon Kabukları
Nasılsın? Ben bir gün önce uyuyamaştım biliyorsun. Annemi fazla kafama taktım sanırım..Anneme bir şey oldu. Bulaşık makinesine limon kabukları koymuş, güzel koku verir diye.Hangi cağdayız Allah aşkına ya. ben ilk defa görüyorum.Âlem kadın benim annem. Bu aralar annemle sık sık hastaneleri geziyoruz. Annem 85 yaşında. Yürümede zorluk çekiyor. Yaşı gereği doktorlar ameliyata gerek duymuyorlar ablam ve bende izin vermiyoruz saten. Nurlu yüzlü melek annem..Sırtlarım da ağrıyor, Bilgisayar başında oturmaktan sanırım.Şimdi, bana hemen doktora git diyeceksin biliyorum.Biliyor musun ben 45 yaşıma kadar doktor yüzü görmüş insan değildim.Sanırım yaşlanıyorum. Of sırtıma sanki bıçak saplıyorlar.Dün gece ablamda kaldım. Ablam torununun evi gidecekti.Bende annemle birlikte ablamın evinde kaldım.Bende bilgisayarımı alıp gittim…Perşembe günü tv de yayınlanan Cesur ve güzel dizini izleyemedim için bilgisayarda dizi izle sitesinden izlemeye başladım.Yarı uyur, yarı uyanık uyumuşum. Tüh dizi yine yarım kaldı.Bana bu sabah yazmışsın; Halıları yıkama vermiştin dün gece getirdiler. Yavaş yavaş halıları yayma zamanı geliyor. Hava çok soğudu. Kar yagdı yağacak..Yani bu gün ev hanımlığım üstümde gezmek yok. Bu mevsimde seyahati ne severim yüreğim aklım hep uzaklarda.İnandım bende :) Ev hanımlığına sözüm yok ama.Gezi olacak, Seyahat olacak, sen gitmeyeceksin.İçin gidiyordur seninde.Biliyorsun yurtdışı sana yasak. İzin vermiyorum.İkide bir bana sende gel birlikte gidelim diyorsun ama ben uçaktan korkuyorum, hem ben kalp hastasıyım biliyorsun. Birde şunu anlamakta zorlanıyorum.Türkiye’miz turist cenneti iken neden paramız yabancılara gitsin. Yok, yok ben yerli malı kullanmayı seviyorum.Biliyorsun Türkiye'de tüm okullarda yerli malı haftası adı altında kutlanır. Hedefi, tüketiminin artmasıdır.Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır.İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir.İşte sana İlkokulda öğretilen bir ders.Unutma sakın. Önüme gelene söylemem bunları. Birde kendi dilimizle anlaşarak konuşmak ne kadar güzel değil mi?Bizim Ayşe’miş, Fatma’mız, Azize, Cennet, Emine’miz,Angela, Ashley, Becky, Cassandra, Desiree’den,Ali, Hasan, Hüseyin, Süavi’ler, Yorgo, Paul, Tom gibi isimlerde daha cana yakın gelmiyor mu?Ya türkülerimiz;Neşet Ertaş - neredesin sen Ahmet Yılmaz - haydar haydar Volkan Konak - hastane önünde incir ağacı Ali Kınık - Ali Ayşe'yi seviyor Sibel Pamuk - ellerini çekip benden Sibel Pamuk - al yazmalım Neşet Ertaş - gönül dağı Musa Eroğlu - Mihriban Nurettin Rençber - aşk sana benzer Orhan Hakalmaz - iki keklik Erkan Oğur - yarim senden ayrılalı Yavuz Bingöl - sarı gelin Yavuz Bingöl - saçlarını taramışsın Bülent Serttaş - ağlama yar Zara - beyaz giyme toz olur Aşık Veysel - dostlar beni tanırHele şiirlerimiz, bestelerimiz.Arkadaşım Erdal Dursun, İstanbul Tüyap’ta okuyucuları ile buluştu. Pamiray yayınlarında çıkan ‘’Bulutlar Böyle Ağlar’’ şiir kıtabını okumanı tavsiye ederim.Oya Engin arkadaşımın, ‘’Ay Işığında Oynayan Balıklar’’ hikaye kitabı...İçinden İstanbul geçen bir ilk gençlik romanı. 12 yaşındaki Maya’nın Boğaziçi kıyısında bir köyde yaşadığı yaz tatili hayatına yön veriyor.Yaşadığı birbirinden keyifli olaylarla hem doğa sevgisi gelişiyor hem de insan ilişkilerine bakış açısı değişiyor.Tüm bunları yaşarken köyün en yaşlılarından Hikâyeci Osman’ın anlattığı ilginç efsaneler, hikayeler ve anılarla hem tarihe bir yolculuk yapıyor hem de yüzyıllar boyunca Boğaziçi’nde yaşananları öğreniyor.Bu kitap biraz da çocukluk yaşlarındaki arkadaşlıkları ileri yaşlarda dostluğa çevirmeyi başaranlar için. 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Ceylan Çocuk Yayınları standında okuyucuları ile bir araya geldi.Sadece geçtiğimiz yıl yaşadığım Adıyaman’ının tarihi güzelliklerimizi yazmış olsam ömür yetmez..Dünyaca ünlü Nemrut Dağı, Oturakçı Pazarı, Cendere Köprüsü, Adıyaman Ulu Camii, Yel Baba Türbesi Adıyaman binlerce yıllık bir tarihe sahip.Bu tarihin günümüze mirası ise görülmeye değer tarihi yapılar. Gerger Kalesi, Adıyaman Yeni Kale, Cendere Köprüsü, Altınlı Köprü ve Göksü Köprüsü Adıyaman'da görebileceğiniz tarihi yapılar arasında başı çekiyor.Adıyaman'da özellikle arkeolojiye ilgi duyan gezginler için gezilebilecek pek çok antik kent ve öreyeri bulunuyor. Perre Antik Kenti, Pirin Antik Kenti, Arsemia Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü, Haydaran Kaya Mezarları, Turuş Kaya Mezarları, Sofraz Tümülüs Mezarları, Karadağ Tümülüsü, Beştepeler Adıyaman'da görmenizi önerdiğimiz, çoğu Roma döneminden kalma örenyerlerinden. Adıyaman Çarşı Camii, Eskisaray Camii, Yenipınar Camii, Adıyaman Ulu Camii, Abuzer Gaffari Türbesi, St. Petrus Kilisesi ve St. Pavlus Kilisesi Adıyaman'da görülmeye değer tarihi cami ve kiliseler arasında en çok ziyaret edilenlerden.Gümüşkaya Mağaraları, Zey Mağaraları ve Palanlı Mağarası Adıyaman ve çevresinde yer alan, mağara turizmine ilgi duyan seyahatseverlerin görmeleri gereken mağaralardan. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Roma İmparatorluğu ve Helenistik dönemlere ait eserleri görebileceğiniz Adıyaman Müzesi şehirde mutlaka gezmeniz gereken bir durakAdıyaman'da. Şehir merkezinde bulunan Oturakçı Pazarı Adıyaman'a özgü geleneksel el sanatları, halı, kilim, çanta, hediyelik gibi şehre özgü eşyalara ulaşabileceğiniz bir çarşı.Hani akşam sana kendini beğenmeyi, kendine hayran olana ne denir? Diye sormuştum.Bilgisaray yokken, google falan bilmezdik.Daha önce sözlük diye bir şey vardı.Kâğıtlara notlar alır, kitap arasına saklardık.Bu bazen kurutulmuş bir gülde olurdu ve küçük bir dörtlük şiirde.Kitabın arasına koymuştum. Biraz da özlem ''Nostalji'' olsun diye.Akşam, seninle mesajlaştıktan sonra (neydi bu diye) bakayım diye düşünürken,Orhan Pamuk’a ait ‘’Sessiz Ev’’ kitabıma bir daha okurken, kâğıtlara notlar almıştım, kitabın arasına koymuştum.O aklıma geldi ve kitabı açtım, gerçekten de kısa notlarım arasında duruyordu.Yani kendine hayran olan, beğenen: Narsist ve megolaman. ;)Bana tam uygun bir kelime işte. Hadi bunu bulmadan yatsaydım, bu yüzden uyuyamadım diyeceğim ama sızmış kalmışım.Sana yazmaya dalmışım, kahvaltı yapmayı da unuttum.Sonra iki gündür büroya uğramadım Cuma namazından sonra gideyim.Canım gün içersinde görüşürüz, kendine iyi bak sağlık ve mutluluk seninle olsun.
| 822 |
Sitem
Nasıl geçersen geç artık ömrüm sana kalmış
Sevdiğim mavi gözlümü o melek almış
Beklemiyorum artık gelmez ama çok özlüyorum
Bize tekrar kavuşmak mahşere kalmışNerden isterse ordan essin artık rüzgarlar
Kalbimin en derin yerinde sadece onun gözleri var
Etmiyorum şikayet etmiyorum sitem ben
Bana ondan kalan bir ömürlük hatıralarım varDünya ister dönsün ister dursun başımda
Hüzün sarmış her yanımı sensizliğin çağında
Vedaya gerek yok bekler beni bilirim
Yağmur damlası gibi dökülen her bir gözyaşımda
............................Necla Argüz....27 7 2009
-izmir
Yüreğine Misafirim Bu Gece Şiiir ktb (2011)
| 86 |
HARF HARF DURUYORSUN ALNIMDA
harf harf duruyorsun alnımda öylece durşiirden ipekten bir yazın ortasındabir çizgiyi anlatıyorsun hecelerle çizbiz bütün kesişmelerin çıkmaz sokağıyızdışarda kuşlar başka, aşk başka.
kıştan kalma bir şemsiye var şapkamızdaıslaklık var bakışlarımızda yaramazlık varkıyı uzar gider, gözlerimiz uzak, yelkenlerimizvar bütün sevişmelere, başka?dışarda yağmur, dışarda ağaç, dışarda...
(Eski, Sayı: 9/10)
| 51 |
Düş
Uzun bir düş olacak biliyorum,
Senle başlayacak ama senin gibi hiç bitmeyecek.
Yeter diyeceğim artık çok uzadı,
Bıçak olacak sessizlik, susturacak beni biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Ruhuma yansıyacak gene gözlerin.
Bırakmayacağım seni bir yere,
Gene güneşle yatacağım biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Ne şişeler beni görecek, nede ben şişeleri.
Utanarak ağlayacağım gene,
Gene hüzün kardeşim olacak biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Bedenin olmayacak yanımda ama,
Delice karanlığı öpeceğim sen diye.
Karanlık bitecek, ben gene öksüz kalacağım biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
İçimdeki ölüyü gömerken kalbime,
Sahte kahkahanı duyacağım birden,
Yeniden dirilecek hayallerim senle biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Pembe bulutlar seni çizerken bana,
Olmadık çılgınlıklar gelecek gene aklıma.
Gene Yokluğun döndürecek beni gerçeğe biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Belli belirsiz bir gölge göreceğim duvarda,
Biri elini uzatacak sanacağım gene,
Gene yenileceğim yalancı heyecanıma biliyorum.
-
Uzun bir düş olacak biliyorum.
Ne sen olacaksın içinde, nede yıkık yüreğim.
Düşler bile kızacak artık biliyorum.
Bense uzatmayacağım bu sefer, dur diyeceğim düşlere,
UZUN BİR YOLCULUK OLACAK BİLİYORUM........
.
| 179 |
Atife
Aklım senden ibaret,fikrim senden ibaret
Teslim oldum sevdam sana ibadet
İlkim sensin senden sonum dar olsun
Feryat etmem,etmem sana ihanet,
Ederisem cennetteki huri bana yar olsun.
| 27 |
Yaşıyoruz
Güneşin doğduğu bir sabahtı
Yada ben gözlerini güneş zannettim
Birer birer sana sattım düşlerimi
Sende bize paylaştın düşlerini
Yıllarca güneş sayıp
Sana başladım günlerimi
Teninle uyudum gecelerce
Işığınla uyandım
Sonra;
Sırasıyla önce güneş tutuldu
Sonra düşlerimiz
Senle ben biz zannettiğimiz
Gecelerce seviştiğimiz
Bu kocaman
Aslında küçük olduğunu öğrendiğimiz
EVREN
Yıkıldı birer birer
Kayıp gitti yıldızlarımız
Şimdi sen çok uzakta
Ben güneşsiz
Sen başkalrında
Ben sensiz
Sen akmayan gözyaşlarımda
Ben sessiz
Biz doğmamış çocuklarımızda
Yitirilmiş yarınlarımızda
Yaşıyoruz...
| 77 |
Neden Yanıyor Yüreğim?
Bahar oynaşırken rüzgarla
yeşil yeşil,
Kuşlar sevinç çığlıklarıyla
cilveleşirken,
Sevginin çiçeğe durduğu,
Öfkelerin dindiği yer burası,
Sakın bir şey söyleme,
Yalnızlığıma düşeceğim
neden yanıyor yüreğim? (Ank.2002)
Hikmet Karakuş
| 31 |
Anam
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu oğretti büyüttü Anam
| 127 |
Geliyor Geliyor
Geliyor GeliyorMavi mavi mas mavi
Altın sarısı sırma saçlı
Uzun boylu selvi soylu
Samsun dan bir güneş doğar gibi
Mustafa Kemal Atatürk
Geliyor geliyor
Oy anam oy oy19/ Mayıs 'ta gencim
30/Ağustos Zaferim
29/ Ekimde Cumhuriyet'tim
23/ Nisan da çocuğum ben19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşanın
İstanbul’dan Bandırma vapuru ile
Milli mücadeleyi başlatmak için
Samsun’a geldiği gündür
Gümbür gümbür geliyor
Oy anam oy oy19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve
Atatürk'ün doğum günüdür
Babası Alirız a efendiden
Anaların anası hasların hası Zübeyde hanım dan
Doğma oğulları mas mavi gözlü sarı saçlı Mustafa sı
Bir güneş gibi doğdu ve dünyaya geldi
Geliyor geliyor
Mustafa Kemal Atatürk geliyor
Oy anam oy oyUlusal Egemenliğin,özgürlük
Ateşinin yakıldığı gündür.
19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve
Atatürk'ün doğum günüdür,ulusal Egemenliğin,özgürlük
.Ateşinin yakıldığı gündür.Mustafa kemal ve arkadaşlarının sayesinde mücadele sonucu
Nice güzel bayramlar bahşetmiştir,
Bu değerleri kaybetmeden diğer kuşaklara aktarmak
Bilinçli her vatandaş demeli'ki ey Atam bu günü ve diğer
Bayramları bahşettiğin gündür.
Ülkemin'de doğum günüdür
Oy anam oy oy geliyor geliyorMustafa Kemal Atatürk geliyor
Uyan uyan ey gençlik uyanma günüdür çünkü bugün
Bayram 19 / Mayıs Samsundan Bandırmadan bir
Güneş doğdu
Hep coşku içinde kutlanmalı
Ve bu değerleri hep yaşayıp yaşatacağız ve
Cumhuriyet Nesline kutlu olsun.Tek ülke olarak sadece Türkiye'm de Atamın bahşettiği
19/ Mayıs spor ve gençlik bayramı var
Nice güzellikler den,miraslar dan ve devrimlerden bir gün daha
Yaşamanın sevincini iliklerimize kadar hissetmenin onuruyla
30/Ağustos Zaferim Başkomutanlık Meydan
Muharebesi zaferinin ardından kutlanan ulusal bayramdır.
29/ Ekim güven sevinç hareket günüdür
Türk milleti gelecek nesiller bunu unutmamalıdır.
23/ Nisan ben çocuğum sadece benim Ülkemde var sevinç neşe
Mutlulukların en güzeli (23) Nisan da Atamın çocuk bayramı olarak
Olarak miras bıraktığı en güzel armağan ve değerlerden biridir
İyi'ki bu ülkenin çocuğuyum
Oy anam oy oyÇünkü ben Mustafa Kemal Atatürk'ün
Emanetlerinin bekçisiyim.
.Atamızın da dediği gibi bütün umudumuz gençliktir.
Güzel,Ülkemin güzel gençleri bu Ülke bizim hepimizin
Bu bayramlar siz geleceğin gençlerine armağan Atamdan
Geliyor geliyor masmavi altın sarısı saçları ile uzun boylu
Selvi soylu Şahlanmış kır atıyla bir aslanların aslanı
Babayiğitler babayiğidi geliyor ey gençlik uyanda gör
Mustafa Kemal Atatürk geliyor
Oy anam oy oyNice bayramlara...
Tüm gençler in ve tüm dünyadaki genç ve insanlarımızın
19/ Mayıs Spor ve gençlik bayramını kutlar aynı zamanda somada
Yitirdiğimiz geçlerimizin ve şehitlerimizin de 19/mayıs,spor gençlik
Bayramını kutlar,saygı ile anarım..Tarih=19=05=2015= Saat=01=20=İZMİR=Gül Keleş=
*
Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
*
BU ŞİİRİ VE ESERİ YAZAN GÜL KELEŞ ..VE MİRAS CILARINA AİTTİR..(Bir eseri paylaşırken yazar ismini silmek hem kul hakkına girer
hem de kanuni cezası var dır.Karek ter'li İnsanlar Paylaşım
Yaparken Yazarın Adını Silmezler, Bu yazıyı Aynen Paylaşırlar.
UNUTMAYIN Kİ bir eseri güzelleştiren de yazarının adıdır.
Para yada hapis cezası ile karşı karşıya kalmamak için lütfen özen
gösteriniz..GÜL KELEŞ...
| 452 |
Sen mi
gökyüzünün kurşuni siyahındakaybolan bir çift gözyıldız yıldız.örtbas edivermekte kendinizifiri karanlıkların içine salıvermektekorkumu adı? yoksa gece mi? ben mi? yoksa sen mi....?
| 23 |
Yırtık Defter
Baş ağrısıyım kapı önünde eski terlik
Kardeş yitince kan ter içinde yağmur
Fena aşığım kocaman dağ kocaman güller
Öylesine itaat ettim öylesine deli öylesine itiraz
İncecik kadınım saçlarım kızıl çoğalsın
Küçük bir sevince neden uzak pişmanlıktan
Yüzüme anlam yüklenmiş
Yenilgim çocukluktan değil çıkmazdan
Odalardım hazırlıksız sessiz kalabalık
Firkete kırıkları taziyelerdim ertelemeler
Bir şey daha olmalıydı söylenmeyen
Cevapsız sorular önceden sezilebilen
Seyirciydim kendime çokça yer gösterici
Ve dolu ve yağmur ve sokak
Matemdim sen gidince ölü hayal
Öylesine tereddüt öylesine yitik öylesine Pazar
Nasıl anlatabilirdim o anı bir gizdi
Bilgece bir tavrı vardı hikâyesi
Anlamı yitirdim, şarkıyı çoktan
Bazen bir çocuk bakar içimden akşam akşam
Bana artık bir oda bile fazla
Küflü bir gençliğe akıyor aynalar
O eski geçmiş bulamasın diye beni
Tek tek topluyorum yırtık defterleri
Akatalpa Temmuz 2002
| 131 |
Durma Yakala
Duygulari yabana atma,
Ictekiyi dinle ara sirada olsa,Bir yerde umudun saklidir,onu yakala,
Buldugun anda da sakin ha birakma,Yapmak istediklerin vardir liste yap sirala,
Bunun icin gucunde orada,kacirma,Uzuntuleri,acilari hesaba katmasanda,
Alis onlara,es gecme,sevincler gibidirler, yol gosterirler yarinlara,Sevilmek icin sevmeye basla,hadi durma,
Tutku,ask,merhamet bazende hiyanet,yanibasinda unutma...
| 46 |
P A R L A K G Ö Z L E r
Görmeyen gözlerin hisleri farklı,
Aldığı bilgiyle erdirir aklı,
Seven, sevilenler olur meraklı,
Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Rengarenk oluşu daha da güzel,
Mercekler çalışır kişiye özel,
İçine dalınca duygulan haz al,
Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Gördüğü her şeyi hafıza yazar,
Ticaret erbabı kurulur pazar,
Üzücü şeylere elbette kızar,
Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Beğenip, güvenmek onun onayı,
Düğünde, bayramda çeker halayı,
Avukatlık yapar, işin kolayı,
Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Bebeklik, çocukluk, gençlikte canlı,
Olgunluk dönemde çok heyecanlı,
Zeki yaşlandıkça hüzünlü, gamlı,
Işıl ışıl gözler umut saçıyor.5-6-2013
| 96 |
Çanakkale Geçilmez
Tabyamız Düşman gemisine ateş açtı
Uzun menzil¬li bombardımana girişti.
Gücüyle karşılık vererek Püskürtü ,
Düşmanı doğduğuna da pişman etti.Gemilerini denize sokmaya da ,
Hiç bir gücü ve cesareti kalmadı
İlerlemiyor, istediği şekilde,
Amaçlarına ulaşamıyorlardı.Albay Cevat Çobanlı nın emriyle de ,
Boğazın etrafına mayın döşendi
Filo gemileri de boğaza girdi,
.Düşman ise, ablukaya alındı.Düşman , Sudan girmeyi başaramadı
“Çanakkale geçilmez” boşa söylenmedi,
Anafartalar komutanı ulu önder,
Mustafa Kemal komutada vardı.18 Mart Türk Milletin zaferi oldu
Gökte zafer bayrakları dalgalandı
Her yıl Zafer bayramı olarak kutlandı
Ömür boyu hiçte unutulmayacaktı .
| 91 |
Uzaylı Akıl Sahibi 9
İşbirliği içinde, Hakk’a razı kullardan,
Düzeltmeye endeksli, Rab’bime yakınlardan…Bir bilim adamı ki mahvetmeyi düşünmez,
Karınca dahi olsa öldürmeyi istemez…Kötülük düşünülse Rab, buna izin vermez,
Zulmünü gizletsen de Rab’bim bunu affetmez… Mutlaka böyledirler diye aklıma gelir,
İyi olduğu gibi kötüler de olabilir…(2001)
| 45 |
İçi Boş Olunca Paket Güzel Olmalı (Hiç'lik)
İÇİ BOŞ OLUNCA PAKET GÜZEL OLMALI (HİÇ'LİK) İnsan! 'Hiç' olunca,
İçinde 'Hiç'in anlamını büyütür,
Kıyamet kopar o gün H/içliğinde.
Olurda,
Göremezse kendi yüzünü
Baktığı aynalarda.
Vahaları,
Kızıl kıyamet yangın olur.
Yangınları,
Yüreğinde, düşlerinde.
Düşleri, kabuslara tutsak.
Yaşayan bedendir artık,
İçindeki kendi 'Hiç'dir.
Mütarekeleri kayıp üstünedir,
Koşulsuz.
Dün'e ait ne varsa bulduğu,
'Hiç'liğinde 'Hiç' kalırda 'Hiç' olarak
Umudu ayrık otlarıdır,
İnsanın sırtını döndüğüKüfür ve lanet,
Katığı olur da yaşamının
Aynaya her baktığında,
Dengini yıkan,
Yoz!
Fincancı inadlarını görür
Tımarsız.
Ahengi de kalmamıştır
Düzeni de
İçindeki sevgi bir ateştir artık
Dem vurduğu hanlardan önce
Kendisini yakan.Bıraksa içindeki kusmuk kinlerini
Rüzgarlar da alıp götürmez
Ağırdır yükü.
Dağın taşın taşıyamadığı
Lanetler vardır içinde,
Artık!
Konakladığı dam altına
İki aynası vardır
'Hiç' liğini yansıtan
Ne yana dönse
Bütün 'Hiç' likleri hasatta
Hasadı berekete kesmiş
Gıpta eder de Şeytan
'Hiç' in kabus yüzüne
'Hiç'
'Hiç' liğini bilmez
Açar kollarını boş bi mağrurlukla
Kesime hazır
Yılbaşı hindisi18-01-2006/İst
Alkadraz_Kuşcusu
| 158 |
Peygamber Şehri
Peygamber şehri Medine nur mudur
Zem zem bidonları içinde billur
Duydum ki Medine cennet yoludur
Bizi de kat bu kervana ne olur.Cennetle cem Ayşe annem odası
O ravzadır müminlerin sevdası
Sağı solu sahabesi obası
Cennetiyle müjde verdi MevlasıMedine şehridir feyiz ırmağı
Dostu dosta kavuşturdu burağı
Haneyi saadetde cennet durağı
Ziyaret eyle ağlayı ağlayıEbu Talhanın Bahçesi neresi
Altı yüz ağaçlı hurma beldesi
Rumeysa isimli Hatun zevcesi
Arzusu sevaba ortak etmesiSahabesi Ensarı ocağında
Gül kokar dağında bucağında
Baki cennet Rasulün kucağında
Bir lezzet var toprağında dağında.
| 86 |
Gönüle girmektir sevgi
Neyin var ise hepsinden,
Almadan vermektir sevgi.
Kırıp döşün kafesinden,
Gönüle girmektir sevgi.Tane tane karlar gibi,
Meyve yüklü dallar gibi,
Arı gibi ballar gibi,
Çiçekten dermektir sevgi.Papatyada fala bakmak,
Güllerde mana aramak,
Sevgi gülüm akan ırmak,
Menzile ermektir sevgi.Anlatmaya yetmez sayı,
Dostla bölüşürken payı,
Geceleri dolunayı,
Yatıp seyretmektir sevgi.Sohbet ederken gerçekle,
İşim yok silah bıçakla,
Borani elde çiçekle,
Yüzünden öpmektir sevgi.
| 64 |
İlim aklın ibadetidir
Akıl olmadan ilim olmaz,
İlim aklın ibadetidir.
Olsa ilmin değeri kalmaz,
İlim aklın ibadetidir.Akla dünya kapısı dardır,
Akıl ile düşünmek ardır.
Her ilim akıl ile vardır,
İlim aklın ibadetidir.Akıl yok olsa insan şaşar,
Akılla ilim özden taşar.
Akıl olmasa ilim düşer,
İlim aklın ibadetidir.Akılsız olan kuldan siner,
Akıl giderse ilim söner.
Dünya akıl üstüne döner,
İlim aklın ibadetidir.Yusuf gönülde er isen er,
Akıllı olanlar ilim der.
Allah'ım sen bize akıl ver,
İlim aklın ibadetidir.
| 77 |
Yağmur Yürekli Anlar
Okyanusların kalbi göklere yükselirken
Mutluluk şarkıları rüzgârların dilinde,
Aşka koşarcasına bulutlara gelirken
Göklerin kanatları damla damla elinde,
İnce ince dolanır nem içeren gözlerde,
Yağmur yürekli canlar kutlu dua özlerde,Bozkırın çiçekleri susamıştı sevdana,
Kara gökler ağlarken yağmurun sesine bak
Deredeki kurbağa şükreder Yaradan’a,
Deryalarda balıklar gözleri çakmak çakmak,
Bir damlanın hasreti alıp seni saklasam,
Yağmur yürekli canlar rahmetle sırılsıklam,Bir yağmur yağmalıydı susamış yüreklere,
İnmeli bulut yere arındırmalı kiri,
Nice umut yüklenmiş beklenen dileklere,
Yeniden canlanmalı eskiden daha diri,
Al karanfil açacak umutlu zamanlara,
Yağmur yürekli canlar ruh üfler ormanlara,Yağmurun kokuları sararken toprakları,
Gözde umut yeşerir kuşlar dalda gülümser,
Çiçeklenir ağaçlar yemyeşil yaprakları,
Canlı cansız mahlûkat yaşamayı benimser,
Coşkun akan nehirler muhabbet şırıltısı
Yağmur yürekli canlar hayat kuş cıvıltısı,Suyun şiirce hali, mısra mısra inmeli,
Beraber yürüyelim uzun ince yolları,
Ilık ılık yağmurlar başımızda dinmeli,
Rahmetin mutluluğu ey Allah’ın kulları!
Dikkatli kulak verin tabiatın sesine
Yağmur yürekli canlar sonsuzluk ötesine,Öyle bir sevda ile yağmur ol yağ ülkeme,
Yağmur gözlü bakışla ulaş en tenha yere,
Çiçekli baharları müjdele gel o deme,
Susamış gönüllere buluttan pare pare,
Seni bekleyen anlar hayvanlar ve insanlar,
Yağmur yürekli canlar, berekete hayranlar.15.02.2014
| 186 |
Kan İçinde Güneş
Polonyanın kanı beyazdı
İsyan bir bayraktı süt içinde
Porselenlerden yapılmış Polonya
Kırılan heykel ve heykel aşkları
Ve Venüsün kırık kolu PolonyaPolonya Polonya sana günaydın
Karanlıklardan çekip kaderini
İlk aydınlığa çıkardınAma ben Peşteye dönüyorum
Peşte bir kan çemberi
Işıklı çemberler içinde ölüler
Konuşturuyorlar sfenksleri
Öğretiyorlar kelimeyi doğan
Çocuklara kutsal kelimeleri
Kelime en güçlü silahtır
Tutar şehri ve insanıElektrik lambalarının altında
Kadın kanları
Kadınlar susmuştu
Konuşan erkekti
Kadın gömlekleri yırtılıyordu
Anne gömlekleri
Ve mesut dakikaları beklemiş
Bütün saatler
Tırak deyip durduGünah duvarına düşmüş
Şehrin beyaz kaderi
Ve kan aynasında
Macar gölgesiMacar kası gerginKan büyüyordu
- İşin kötüsü gözüm görmüyor
- Silah ıslandı atamıyorum
- Çevrem kıpkırmızı oldu
Ellerim yapış yapış
- Kelimelerimi duyuyor musun?
................................................
Dünyaya kan ismi verinizSokak fenerlerine asılmış
Güzel ve canlı ölüm
Aydınlatıyordu gerçeği
Telgraf direklerine çekilmiş
Düşman ölüleri bir bütün
Apayrı bir varlık insandan
Günah kadar çirkin
Ve Tanrı düzenine aykırı
Bir ur kocamanÖlüm yayılıyordu ölüyordu gece bile
İşleyen makinalar kalmıştı yalnız
Ve onların kolları insanlar
Zalim kelimesinin gözbebeği
İnsan değil alet
Aletin aleti
Kör
- Tanrı onlarsız değil
Ama onlar - TanrısızGeride ve Peştede kan vardı
Budanın bir kelimelik heykeli kan içinde
Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında
Ve kan pırıl pırıldı
Kızgın ve kaynar
Bin güneş yanıyordu kanda
Küçük fakat sağlam
| 209 |
Doğa
Ey gözünü sevdiğim
doğa
Barışın güvercini,savaşın kartalı
kuşlar,
şen şakrak öterken dallarda
benide benide alın
yanınıza.
Gümüş suyun akarken derem,
benimle birlikte çağla.
Bu engin deniz,
bu orman,
bu yayla...
Ah şu doğa...
Yolunuza can sereyim
Ölürsem sizlerle birlikte
Öleyim.
| 41 |
Cem Karaca iki ve son
Fakat 1973 yılında, bu grupla da yol ayrımına gelirler ve koparlar.Aynı yılın ağustos ayında üçüncü evliliğini, ilerde Oğlu Emrah’ın annesi olacak Feride Balkan’la yapar.O sıralar Ersen’le çalışan Moğollar grubu yine bir anlaşamamazlık yüzünden 29 Eylül Cuma günü Ersen’in işine son verdikleri açıklarlar ve 29 Eylül 1972 Cumartesi günü CEM KARACA- MOĞOLLAR ismi altında birleşirler.Aralarına katılan Binali Selman’ın katılmasıyla renk kazanan bu grup, sözleri Emrah’a, müziği Cem Karaca’ya ait çok güzel bir beste olan “El çek tabib” le beraber çalışmanın ilk meyvesini oluşturur.Her geçen gün,müzikal olarak birbirlerine daha çok alışan Cem Karaca ve Moğollar, çalışmalarına son hızla devam ediyorlardı. Cem’in yeni bestesi “ Namus Belası “ plağı 1974 Ocak ayının son günlerinde piyasaya çıktı listelerde ilk haftalardan itibaren bir numaraya yerleşti,Azeri etkilenimli son derecede yakalayıcı melodisi ile ve 6/8 lik ritmiyle herkesin dilindeydi çok büyük başarılara imza atan bu grup, Cem’in eski arkadaşlarıyla yeni bir sözleşme yapmasıyla nihayet buldu ve CEM KARACA-DERVİŞAN topluluğu doğdu.Şubat 1975 de bu değişim sürecinin ilk olgun meyvesi olan “Tamirci çırağı” şık bir kapak tasarımıyla piyasaya çıktı.1979 başında Amerika Birleşik Devletlerine giden Karaca yurda döndükten kısa bir süre sonra eşi ve oğlunu da alarak İngiltere ve Almanya’ya gitti. Eşi Feride,de Cem’in başka bir kadınla ilişkisi olduğu şüphesi doğmuştu, oğlunu da yanına alarak Türkiye’ye döndü. Eylül ortalarında Türkiye’ye dönen Karaca, Uğur Dikmen’le beraber albümdeki parçaların altyapısını ve şan partisyonlarını kotaran Karaca, klavyelerin ve vokallerin kaydedilmesiyle beraber 1980 yılının başında Almanya’nın yolunu tuttu.Cem’in Almanya’ya gitmesinden bir kaç ay sonra Uğur Dikmen, dönemin ünlü müzisyenlerini bir araya toplayıp, kendi klavyesiyle Karaca’nın da sesinin bulunduğu bantlara diğer enstrümanları da kaydederek albümü piyasaya çıkardı. Davulda, Cezmi Başeğmez, Basta, Melik Yirmibir, Gitarda, Berk Yenal,Flütte, Levent Altındağ ve Sazda, Osman Bayşu’nun bulunduğu bu albüm,1980 yılının Temmuz ayında sadece Almanya’da “Hasret” adıyla plak ve kaset formatında yayınlandı. 12. Eylül.1980 darbesinde Cem çalışmaları sebebiyle Yurt dışında bulunuyordu 12 Eylül yönetimi Askeri Hizmetler Koordinasyon Başkanlığı aracılığı ile bir bildiri yayınladı Şanar Yurtatapan, Melike Demirağ, Sema Poyraz, Selda Bağcan ve Cem Karaca’ya yurda dönüp teslim olmalarını, aksi takdirde vatandaşlıktan çıkarılacaklarını ihtar etti.15 Temmuz 1981 tarihine kadar ülkeye dönmesi için süre tanınmıştı,suçsuzluğunu ispat etmeye çalışan Karaca’nın tüm gönderdiği savunma ve kanıtları ile Annesi Toto Karaca’nın çabaları hiçbir şekilde kabul görmeyince ve verilen tarihe kadar yurda dönmediğinden, Cem Karaca Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Almanya’da çok sıkıntılı günler geçirdi, Yurt içinde kaset ve plakları da yasaklanmış ve eşinden de boşanmıştı. 1987 ‘nin yazında yedi senelik bir sürgünden sonra, Turgut Özal’ın desteğiyle yurda döndü onu sadece çok yakın arkadaşları ve akrabaları karşıladılar. Türkiye’ye döner dönmez, Avukatı Turgut Kazan’la beraber Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu yapılan başarılı bir duruşmanın ardından aklanıp, Türk Vatandaşlığına kabul edildi.1987 sonbaharında Cem Karaca’nın dönüş albümü “Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar” piyasaya sürüldü ve büyük bir başarı elde etti.1990 senesinde uzun zamandır yapmadığı bir işi yaptı ve bir müzik yarışmasına iştirak ederek Altın Güvercin Şarkı Yarışmasında “Yahya,Yahya “ adlı bestesiyle birinci oldu.Aynı sene 12.albümü “yiyin Efendiler (Yağma Sofrası) piyasaya çıktı.1994 senesinden 1996 yılına kadar bir ulusal Tv.de proğram yaptı ve sahne çalışmalarını birlikte yürüttü ve bu arada da, İlkim Hanımla (soyadını şu an hatırlayamıyorum) yeni bir evlilik kurdu. 07.Şubat.2005 tarihinde ardında kalıcı eserler bırakarak hakkın rahmetine kavuştu ama…maalesef ki, o derin sessizliğin içinde kendisini rahat bırakmadılar ve DNA testi için mezarını açtırdılar.Şimdi sanıyorum ki ruhu dinlenmiş olarak engin maviliklerde yüzüyordur. Rahat uyu benim ilk gençlik dostum ve arkadaşım Muhtar Cem Karaca….
| 558 |
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti
Cebrail Aleyhisselam buğdayı getirdi,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.
Cebrail Ademi alıp tarlaya götürdü,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Hak emir buyurdu cebrail yanına indi,
Ademe ne yapacağını anlatıp döndü.
Buğdayın nasıl ekileceğini öğrendi,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Adem Paygamber Yüce Hakkın yolundan gitti,
Cebrailden öğrendiklerini tatbik etti.
Sonra bunu bütün çocuklarına öğretti,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Tarlaları sabanla sürüp yere kondular,
Yüce Allaha dua edip şükür sundular.
Buğdaydan ekmek yapıp yemeyi öğrendiler,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Yusuf tarih içinde Adem nebiyi buldu,
Çift sürmeyi öğrenen buğday ekmeyi bildi.
Bu olay nesilden nesile sürerek geldi,
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Not:Adem Peygamber ile Havva anamızın mezarı Kabenin altındadır.
| 125 |
İşâreti Nebî
İŞARETİ NEBİSenin bilincininde
Feto pilincininde
İnsan suretindeki
Cümle kafir cinindeNUR ALLAH'ın esması
Bühtan eder haspası
Yahudada tasması
Hepsini haham önündeBunların bilcümlesi
Papaz noel ininde
Pansilvanya dönmesi
Tek ceketin hüznünde! Haham, papaz kasıyor
O da asıp kesiyor
İslama kin kusuyor
Hemde haçlı önündeDe: neyi herzelersin
Der: müslüman delirsin?
Ta Kabilden gelirsin
Bak Arasat günündeMihrabta başındadır
Kippa yüz yaşındadır
İslâmın dışındadır
Cübbe papaz dinindeO harika hırkası!
Seyredin bu atlası
Çağdaşlık harikası
Kini insin cinindeAvanağın çantası
Doldurur dağı, taşı
İblislerin kankası
Hesabı var dünündeZaten beslendiğiniz
Onlar seslendiğiniz
Aha süslendiğiniz
Domuzların yünündeNur Allahın nurudur
Nurcu mûhlis kuludur
Salih rûhlar velidir
Hayat olur dinindeTanrıları ulu der
Ulur uluyup gider
Mürai namerttirler
Hayır yoktur sininde Müfteriler suludur
İblisin has kuludur
Hasırıdır, çuludur
Dünyanın fon finindeAltın çağın şimşeği
Çaktı artık İSLÂMİ
Geliyor tufan; gemi,
Gider AĞRI yönünde KUTLAYIN NASARANIN YILBAŞI BAYRAMINI! Cennete katacaklar koşun Haham, Papaza!
Tabi idir ilk şartı tapınmak istavroza
Noel babalarıda gönderiyor hakezâ
Sonrada gönderirler kütük dolu moloza Yeter mi yoksa devamını getireyim mi?
Pazar! için ipliği büküp bitireyim mi?
Papaz vaftizleyince suya batırayım mı?
Yoksa nâra gidene bakıp oturayım mı? İSLÂMİ: bu bukağı sürünmekle kırılmaz
Hipokrat’ın eliyle, Mü’min yara sarılmaz
Sarılır diyen varsa, sarılanlar darılmaz
Kör gönül gözü ile, neye baksa görülmez
| 201 |
Dillenen Bir Vicdan
Ben de çok güzel gülerim taa ki
sokakta yaralı bir hayvan görene kadar.
Ben de çok güzel gülerim ayakkabısı yırtık bir çocuk, özellikle de saklamaya çalışıyorsa yırtığını.
Ve çöplükten yemek toplayan bir yaşlı görene kadar.
Ben de çok güzel oynarım üç maymunu ve gülmeye devam ederim. İşte vicdan var. Susmayan, görmemezlikten gelemeyen ve dillenen bir vicdan...
| 59 |
Sessiz Karanlık
Gecenin sessiz karanlığı vurmuş yüzüme
Dalıyor gidiyorum karanlıkta en derin duygulara,kendimi tanıyamıyorum
Uzun siyah saçlarım zeytin gözlerimle sessiz karanlıkta hayal oluyorum
Karanlıkta elimdeki kırmızı gülle aydınlanıyorum
Sessiz gecedeki gül yanıyor ışıl ışıl
Aşkın ateşini taşıyor
Üzerimde kırmızı elbise siyah gecede parlıyor
Sessiz gecedeki mumla içimdeki aşk evim aydınlanıyor
Islak nemli gözyaşımla sessiz gecede kaybolup,romantizmin doruğunu kırmızı gülümle yaşıyorum
| 60 |
Terliklerini Giy Diyordu Annem 2
Unutmuştum artık ensemdeki baltanın sevgisiz ürpertisini,
Yürüyordum sadece,
Cellât ağlıyor ben susuyordum, dar bir sokaktı karanlık.
Ne kadar küçük olduğumu, ben küçüldükçe büyüyen çınarlar, ben boğuldukça daralan sokaklar anlatıyordu.
Sadece yürüyordum karanlık.
Siyah bana bulanmıştı, unutmuştum insanları, ağaçların bestesine kaptırmıştım kendimi, sadece susuyordum ve dans ediyordu cesedim yapraklarla, tüm hücrelerim titriyordu. Ne kadar küçük olduğumu dünya, ben büzüldükçe alçalan bulutları anlatıyordu, yağmur damlıyordu gözlerime, yıldırımlar düşüyordu yeryüzüne ve kan damlıyordu sözlerimden, ölme diyordu annem sen daha çok küçüksün
| 83 |
Tanrı Türk'ü Korusun
Koru öz saydığın Türk'ü,
Ulu Tanrı koru artık!
Kaldırma koyduğun farkı,
Ulu Tanrı koru artık! Günde bin kere el açtım,
En büyük antları içtim,
Yüceltmenden de vaz geçtim,
Ulu Tanrı koru artık! Çevirme şu Çin Seddin'den,
Düşürüp durma haddinden,
Umut kestirme kendinden,
Ulu Tanrı koru artık! Adını duru,tertemiz,
Bin yıllardır anan biziz!
Ulaşmıyor mu sesimiz?
Ulu Tanrı koru artık! Kandaşlar ayrı,uzaklar,
Kalksın sınırlar,yasaklar,
Yetti pusular,tuzaklar,
Ulu Tanrı koru artık! Doğu Türkistan esirmiş,
Başları taşla ezilmiş,
Çinli Moskoftan rezilmiş,
Ulu Tanrı koru artık! Kırım, Borçalı,Kelceber,
Ölüm mü zulüm mü beter?
Yeter yüz döndüğün yeter!
Ulu Tanrı koru artık! Sınır çekmişler araya,
Tebriz tuz bassın yaraya,
Biz koşamadık haray’a,
Ulu Tanrı koru artık! Karabağ’da gündüz gece,
Ölüm sevdirir işkence,
Kan ağlıyor Bakü, Gence,
Ulu Tanrı koru artık! Pazarcık, Şumnu, Kırcalı,
Yok oldu uzak kalalı,
Kimse olmuyor oralı,
Ulu Tanrı koru artık! Dağıttı Rus adlı köpek,
Nedir Kırgız,Kazak,Özbek?
Gagavuzya neden özerk?
Ulu Tanrı koru artık! Talan, verdiğin yurt talan!
Bir haber kutlu bozkurttan,
Esir halâ Yakutistan!
Ulu Tanrı koru artık! Harap Kerkük, Musul harap,
Kürde devretti pis Arap!
Demiyor mu:”medet yarap”?
Ulu Tanrı koru artık! Bir baş, iki el vermişsin,
Kırk düşmana yol vermişsin,
Başa,kancık kul vermişsin,
Ulu Tanrı koru artık! Servetinden, gitmez versen
Bu hasret biter istersen,
Olur elbet,sen 'ol' dersen,
Ulu Tanrı koru artık! Namertte koyma öcümü,
Alma elimden gücümü,
Arttırma artık acımı,
Ulu Tanrı koru artık! Mülk seninse,senin ülken,
Benim kanımla al alken,
Unutma durup dururken,
Ulu Tanrı koru artık! Nedir bu bitmeyen afet?
Söz verdiğin gibi lutfet,
Bir kusur ettiysek affet,
Ulu Tanrı koru artık! Türk'ü Türk'ten ayrı koyma,
Düşmanıyla eşit sayma,
Deli oldu,deli Tayma,
Ulu Tanrı koru artık! 16 06 2010
| 276 |
Mareşal'den Büyüksün
Ateş düştü, Vatanın toprak ve taşına,
Karanlığa, Ay ışığında duman çöktü.
Yağmur oldu gözyaşı, sağanak düştü,
Aksaray, Ankara, Adapazarı, Aydın’a.Alev, alev yaktı ateş, düştüğü yeri,
Vuruldu alnından, yatıyor kınalı elleri,
Boynu bükük yavrusunun yaşlı gözleri,
Kara giymiş, Çorum, Sinop, Kırklareli…Gözleri açık, acı akıyor yaş yerine,
Davul zurna eşliğinde gitti, o askere,
Üniforması Al Bayrak, döndü geriye,
Hatay, Isparta, Samsun ve Kocaeli’ne…Saymakla biter mi, Anadolu’da iller,
Bağrında kefensiz yatıyor şahinler,
Boş hevese kapılmış, çakal ve itler
İstanbul, Artvin, Adana, misafir bekler.Deli esiyor rüzgâr, koyumda fırtına,
Demir atmış, öfke vapurum limana,
Dam boyu dalgalar, ruhum alabora,
Mehmet’im mareşal’den de büyüksün,
Bak!
Generaller de selam duruyor sana…Necati Kavlak
29 Ekim 2011/ Manisa
| 111 |
Annem
--------------------Birgün düşeceğiz pencerelerdenSen çiçek bahcesine, ben çamur batak içine Seni annen yıkayıp parklayacakBeni yine tinerci cocuklar kovalayacak..Sen her okul cıkışında annenı bulacaksın karşındaBen se arıyacağım her daim gözyaşımdaSen her gece annenin kucağında yatacaksınBense yıldızlarda annemı arayacağım...Sen her yağmurda sokağa cıkıp oynayacaksınBen annemin gözyaşlarını tek tek ayıklayacağım...Senin annen pazara gitti bekle birazdan gelecekBenim annem mezara gitti hiç gelmeyecek……yasak.tutku
| 58 |
Dört ekim
On beş ocak söndü
Dört ekim sabahı
Yirmi üç köpek öldü
Dört ekim sabahıKudurdular azdılar
Tadımızı bozdular
Ciğerimizi yaktılar
Dört ekim sabahıNe oldu vurdunuz
Vatanımı böldünüz
Geberdiniz öldünüz
Dört ekim sabahıDöndü ocaklar küle
Anaların göz yaşları sele
Kıydılar onbeş güle
Dört ekim sabahıMezar olsun size dağlar
Sizinde ananız ağlar
Bu gün ağlamazsa ergeç ağlar
Dört ekim sabahı
| 59 |
Emelname
Şarkılar bir başka, senin içindir
Yıl sonu uğurlarken sonbaharı
Bir gamsız arsız üzüntü gelir
Ayrılık fırtınası akşamları.Sevinçlerim yokluğunda irkilir
Her yılbaşı göremezsem yüzünü
Mart ayı gelir, bulutlar çekilir
Paylaşırız ayrılık türküsünü.Sevincim nazım bir yudum şarap
Örselenir gönlümdeki duraklar
Özlemimden uzak kalsın ıstırap
Umut saati dökülürken yapraklar.Gözyaşı silerken yanımda yoksan
Özleme karışır gözümün rengi
Kutsal değerin mehtabı olmazsan
Yüreğim tanımaz böyle ahengi.
| 62 |
A A Denemeleri ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLAR
ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLARAnne ve babanın bütün yanlışlarının cezasını çocuklar çeker. İletişim ve uyum sorunu yaşayan anne baba evliliği bazen bitirir, her biri kendi hayatını sürdürür. Her iki taraf da bir takım zorluklar çeker ama asıl zorluğu çeken çocuklardır.
Problemli bir aile hayatı çocukları ruhen hasta yapar, çocuklukta karı koca kavgasının arasında büyüyen çocuklar evlilik sendromuna yakalanır, ömür boyu bu sendromun etkisinden çıkamazlar. Hayata yeni yeni hazırlanan çocuklar, hayata karşı çekingen, korkak ve pısırık olurlar.
Bu çekingenlik ve korkaklık onları hayat boyu takip eder. Okul başarılarını olumsuz etkiler. İyi bir eğitim alamayan çocuklar bırakın sınıf atlamayı bulundukları sınıfın bile altına düşer, başarısız, beceriksiz, hatta hatta topluma yabancı ve zararlı birer birey haline gelebilirler. Evlenip bir yuva kurmakta zorlanırlar. Kurarlarsa bile sürdürmekte zorlanırlar, gerek korku, gerekse başka dürtülerle bu yuvayı sürdürmekte güçlük çekerler.
İstemeden yanlış yaparlar, kimseyi ve hiçbir davranışı tolere edemezler. Kimseyle kolay kolay iletişim kuramazlar. Normal birey olarak yaşamlarını sürdüremezler. Çoğu kere suça eğilimli olurlar. Toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Rehabilite edilmeye ihtiyaç gösterirler. Mutlu olmak ve mutlu etme eyleminde başarılı olamazlar.
Sürekli bir boşlukta hissederler kendilerini, doyuma ulaşmakta birçok engelleri vardır. Bu engellerin çoğu da psikolojiktir. Mutsuz bir çocukluk, aile bireylerinin süregiden çatışmaları ruhsal dengelerini sarsmıştır. Bu dengeyi kazanmaları artık mümkün görünmemektedir onlara.
Hele anne-baba sürdüremedikleri yuvayı sürdürmekte ısrar eder de problemleri bir türlü bitiremezlerse bu çocuklar üzerindeki travmayı artırır. Veya aynı anne baba evliliği sonlandırır, ancak bu boşanmada demokratik anlayış gösteremez, olayı bir savaş boyutuna taşırlarsa çocuklar da savaşın tarafı haline gelir, taraflardan birine dost diğerine düşman olabilir.
Bazen de çocuklar bu olaydan faydalanmayı seçer, tarafların zaaflarını kötüye kullanır, sorumluluk almayan, kurnaz, üç kağıtçı bir tip haline gelir. Bütün bu olup bitenlerden en çok zarar gören bireyler çocuklar olacaktır.
Bütün bu sorunlar gösteriyor ki boşanmak bir çare değildir. Ancak huzursuz bir aile yaşamı ve mutsuz bir evlilik de istenen bir durum değildir. O halde yapılması gereken ailede iletişimin sağlanmasıdır. Aile bireylerinin aile eğitimine alınması, evlilik okullarının yaygınlaştırılması, evliliği sürdürme ve bireylerin karşılıklı anlayışlı olma eğitimi almaları şarttır. Bunun için okullarda iletişim derslerinin verilmesi, iletişim uzmanlığının kol olarak gündeme getirilmesi, bunun için de iletişim uzmanlarının yetiştirilmesi şarttır.
| 355 |
Nasibin Kesildiği An
Kendime göre
Küçük bir dünyam vardı
Acısıyla, tatlısıyla
Sevinci, neşesiyle
Hüznü, kederiyle
Mutluydum yine de
Yarınlardan umutluGün dogmadan
Neler doğar diyordum
İllaki de doğacaktı
Ama acı, ama tatlı
doğacaktı güneşGüneş doğmadı mı
Gün batmadı mı
Hayat bitmiştir
Bitmiştir nefes almak
Bitmiştir yaşamak
Her şey karanlığa gömülür
Gökyüzü kararır
Renkler kapanır
Güneş doğmadığı zamanHer şey bir başkadır
Güneş doğduğunda
Yine bir umut var demek
Nasibin kesilmemiş demek
Yaşamak var demek
YaşamakNasibin kesildiği an
İşte o an
Hayat biter
Güneş doğmaz yüzüne.
| 83 |