poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Susurluğu soramadık arkadaş Burası avrupa asya nerede Asırlığı soramadık arkadaş Bizi kandırmayın dosya nerede Susurluğu soramadık arkadaşBalık büyümeye göl istemezmi Gönlü mecnun olan çöl istemezmi Bu memleket taze döl istemezmi Kısırlığı soramadık arkadaşMillet soyan milliyetci olurmu İnsan gerçek kardaşını vururmu Bir memleket kendi geri kalırmı Kusurluğu soramadık arkadaşGönlümde cahilin taş yarası var Dondum ağustostosta kış yarası var Isırdılar beni diş yarası var Isırlığı soramadık arkadaşBu borani gülüm yalana diyet Varım yurda kurban hep iyiy niyet Nasıl demokrasi nasıl hürrüyet Esirliği soramadık arkadaş
82
Özlemek Özlemek; tanıdığın, bildiğin, denediğin, gördüğün, yaşadığın, zevk aldığın, çıldırdığın, kahrolduğun, yaşam anlarını tekrar etme sızısıdır özlemek.Özlemek; hasrettir, haslettir, esarettir, özgürlüktür, ağız tadıdır, gözyaşıdır,uzakta kalan-uzaktan gelen buram buram aşk kokusudur özlemekÖzlemek; etrafa bakmak, seyahat etmektir Duygusallaşmak, su akarken içmektir Filmin sonunu bekleyip ufka Merak sadakatidir özlemekÖzlemek; şarkıdır, türküdür Resimdir, şiirdir, hikayedir, romandır Yazarın çizerin keyfekeder şirazesidir Özlemek
57
Evler Evler Bazen kışkırtır dinginlik, biraz da bu yüzden üstlenir ya insan uzakları: Pazar yerlerinden dönen o hüzne yatkın kadınların ve küçülen krallığındaki yorgun haritacıların düşlerine daha fazla girmemek için. Uçsuz düzlüklere, tozlu bir yola açılan arka kapı bulunur hep, kulağı ıslığında bir küheylan. Aslında her ev kendi masalına kapanmış, kuytu birer bilmecedir; Kimler kurmuş, hangi töreye yaşlanmışlardır artık güçtür anımsamak. Birkaç mimar adı sayar kişioğlu, bir o kadar mühendis ve duvar ustası. Oysa bir ayraç açık durur hep, seni izler. Sen uyanır harfleri örtünürsün: Uyanınca çünkü yazılmalı düşler.
89
Siyaset Sislerinden Seçilen Canım Anadolu’mdan Güzelik Tabloları Evliya Çelebi Hazretlerinin rahmete müteveccih, âleme hizmet ve irşada vesile seyahatleri ve seyahatnamesinin gölgesinde gölgelenirken zatına izafe edilen bu yıl ve buna atfen tanzim edilen bu şiir yarışması meyânında; şî'rin başlığında tedaîsini bulan ruh haletim dâhilinde çıktığım seyahatimde haddimce –karınca kararınca- dile getirmeye çalıştığım bu *bir kenara not düşülmüş seyahat hatıram* içinde, milletimce ortak paylaştığımızı müşahede ettiğim intibalarımla arz makamında Aziz Milletime atfolunur! * * *Perdelerini açan siyaset sahnesinin Nefretin oynandığı son senaryolarında Büyük şehirlerdeki ruhî vetiresinin Encâmı test edilir Canım Anadolu`mda Nefisler dağdağası saptırdı terânemi Ne Hakk`a revâ rüyet ne sevgi emâresi Kin bürümüş ihtiras bozdu muvazenemi Buğza fedâ edilmiş sevgi alaveresi Bunaltan siyasetten kapıp bir garip hisse Sığınıp ”Seyahatte Ferahlık” Hadisine ”E`zûbillâhîmineşşeytâni vessîyâse” Deyip kapılıverdik seyahat hevesine Tevâfuk ya dostlarım nîdâ geldi gurbetten Bir muştu gibi doğdu gönle düşen tedaî Telefonumdan bir ses geldi sanki gaipten ”Hocam Istanbul`dayım” derken Ozan Fedaî Buluştuk gurbet tadan hasret ve muhabbetle Bir gurbet efsanesi vicâhen gönle doldu Tevâzu makamında dopdolu marifetle Işıltan sohbetiyle gönlüm ürûşân oldu O sohbetten sohbete vuslatı yudumlarken Vedâsı içimdeki sevdayı depreştirdi Vatanımda da gurbet sevdasıyla yaşarken Bu seyahat sevdası birden depreşiverdi Müyesser kıldı Rabbim bir vuslat kabilinden Toprağımı koklamak mürüvvetiyle tekrar Sulh sükûn ahvâlini okudum hâl dilinden Erzurum büyüledi Zağgi`mde dindi esrar Bu esrar Vatan`ımın her karış toprağının Hep aynı heyecanla saldığı ruh iksiri Nitekim devresi gün seyahat yollarının Bir-bir her noktasında hissettim bu tesiri Yolumuz revân oldu tekrâren Ankara`ya Siyaset çatlasa da sabır taşı Ankara Denilmiş baht umudu her bir bahtı karaya Cumhurun siyasette satırbaşı Ankara Siyaset cambazları sabrını taşırsa da Her oyunu bozacak Millet`deki konsensus Bürokrasinin başı haddini aşarsa da Son söz milletin el-Hâkk son ihtar ”Yeter Sen Sus” Milletimin basiret ikliminde dinerek Yolumuz nasîboldu güzelim Kayseri`ye Kayseri konsensusun mihverinde mendirek Emin vakur tavrıyla gönülde bitevîye Malatya’m hoş Malatya’m Cumhurbaşkanı bahtı Karakaya zümrüdü ülkemin umrân tacı İnönülü Özallı cumhurun zirve tahtı Sevginin taht kurduğu dost gönüller sertacı İstikrar tablosunun mümeyyîz mümtâz yurdu Enginliğine engin boydan boya büyüyen Muhteşem tablosuyla tâ kalbimde taht kurdu İnsanı kavralayan ısıtan büyüleyen Kanal Boyunda boy-boy tarihî abîdeler İnsanları sımsıcak sorarken hal ve hatır Kaysının memleketi bin bereket bahçeler Bize de nasiboldu Satır`da nefis SATIR Perşembe akşamıydı vardıydık El-Azîz`e Bu azîz şehrin halkı tam itminân içinde Bir misâfirperverlik gösterilir ki size Gönülleriniz hüşyâr rûhunuz olur zinde Cumanın salâtında Elâziz`de salâlar Gönle inşirâh veren bir derûnî lezzette Tevâfuklu naâtlar Nebî`ye salâvatlar Bir mânevî ziyafet taddık bu ziyarette Harput`un tepesinde Kayabaşında akşam ”Zarâfet” nâm-ı diğer ”sırım”lı sac tavada Tok gözlü esnafının taâmında ihtişâm ”Bir tatlı letâfet var” Gagkoşdaki havada Keban’daki abide Devlet`imin gûmânı Devâsa tesislerde bir minnet rahmi saklı Bu muhteşem beldede yatırım argûmânı Gönle inşirâh veren pür-ihtişâm mihraklı Hüdâ`ya emanet ol benim şanlı milletim Nesebin nesebimdir fert-fert uyuşur genim Vatanın her ferdine can atmak faziletim Dökülse yollarında param parça bedenim Uzayan yollarında hep hayat sundu bana Yenlerim yaralandı hücrelerim canlandı Diyar-diyar dolaşsam her zahmet minnet cana Hizmet için sermayem yolundaki bu candı Kâh kafamda proje kâh avuç açıp dua Kabil olduysa n`âlâ olmadıysa mesâjım Niyette birleşelim ki kırılsın beddua Azîm ruh seciyesi ihlâstır esas nâzım. Ankara 29 Mayıs 2007
513
Gün Seninle Başlar Gün seninle başlar. Ölüm seninle biter bu akşamlarda. Günahlar ve çözemediğimiz kader alır bizi Savurur uzaklara seni ve tenimizi Ve geceyle uzaklaşan sabahlarda Panikleyen anılar geçer akıllardan Biraz korku,biraz hasretle dizi dizi
35
Dev Şiir Şöleni Duyurusu Kırık Kalem Şiir Tahlilleri Dergisi Grubu ve Sivri Kalemler Derneğinin düzenlemiş Olduğu Şiir Şölenine Katılmak İsteyen Dostların Organizasyon Kolaylığı Açısından İsimlerini Bildirmeleri Gerekmektedir... Saygılarımla İsa ERKOL ve Ümüt GÜNGÖR **** DEV ŞİİR ŞÖLENİ Sivri Kalemler Derneği ve Kırık Kalem Şiir Tahlilleri Dergisi grubunun düzenlediği şiir şöleni... 25 Haziran 2006 günü Kırıkkale’de bütün şiir ve gönül dostlarımızın ailece katılabileceği şiir ve pilav günü.... Ankara’dan katılmak isteyen arkadaşlarımız için otobüs tahsis edilerek, gidiş ve dönüşleri sağlanacaktır... Proğram iki bölüm tasarlanmıştır. 1. Yemek: Yemek te tereyağlı, mercimekli, etli bulgur pilavı, ayran ve soğan ikramı.. 2. şiirler şöleni: Şiir okumak isteyen arkadaşlarımızın şiirlerini sergileyebilecekleri proğram.. Ayrıca kitabı olan arkadaşlarımız kitaplarını getirmeleri halinde imza ve hediyeleşme imkanı da olabilir. Ailece katılıma açık olan proğramımız da edebi ve saygın kişiliğimize yakışan tavır ve anlayış içerisinde hoş bir tanışma, kaynaşma, şiir şölenine şahit olmak arzusu ile... Program: 25 Haziran 2006 Mustafa Pekdoğan Kültür Parkı Kırıkkale Saatler: 11.00 Ankara’dan Kırıkkale’ye hareket... 12.30 Kültür Parkta toplanma 13.00 yemek ikramı 14.00 şiir şöleni Bütün gruplara açık olup, katılımcıların proğramda sıkıntı oluşmaması amacıyla adlarını listeye eklemeleri... Grup Yöneticileri, Dernek yöneticileri vasıtası ile... Veya hasanulusoy71@hotmail.com fahrettin_1@hotmail.com Msn: gungor52@hotmail.com ümüt güngör maillerle ulaşmalarını saygıyla bekler, şimdiden ilgilerinize teşekkür ederiz Kırık kalem şiir tahlilleri dergisi grubu Sivri Kalemler Derneği....
209
Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin Eğitim sisteminden-başlamalıyız ilkin Milli manevi değer-sevgi tohumu ekin Vatansever nesiller-yetiştirmek gayemiz Yerlere düşsek bile-başarmalı üyemiz Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin El birliği gerekli-çalışmalı durmadan Tedbiri almak gerek-kimse bize vurmadan Dostum vardır zannetme-ağzını açmış çakal Yumruğunu balyoz yap-söylemeli hoşt çakal Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin Durum jeopolitik-ilk önce stratejik Durumumuz çok feci-altta sallanır beşik Balkanlar Ortadoğu-Kafkasya ortasında Türkiye bulunuyor-önemli noktasında Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin Hain ile düşmanlar- iş birliği yaparlar Az kaldı bozacaklar-alt ve üstü çarparlar Dünün aynı oyunu-bugünküler siyasi Kandırılan toplum var-devlete olur asi Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin Türk ve İslam Dünyası-Batı’yla problemler Şu anda yok olmalı-kalkmalı ikilemler Baştaki yetkililer-göstermeli önemi Dışa bağımlılıkta-kapanmalı dönemi Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin Türkiye’nin parası-faize gitmektedir Gerilerde vatandaş-çileyle bitmektedir Atatürk’ümden sonra-gelmedi yönetici Öğretmen Hasan söyler-peki şu borçlar neci Türk Milleti birlik ol-inan aciz değilsin O gücün karşısında-dağ ve taşlar eğilsin
185
Başarının Kokusu Başarının kokusu hep üzerimde Geçmiş gelecek korkusu tasa değil ki Güvensizlikte her şey beraberinde Üst benim sana da duyuracağımBaşarı benim hamurumda var Senin için kabullenişte olacağım Tüm güzel şeyler seninle olsun Her şeyi hatıralarda yaşatacağım
37
Merhaba Huzur televizyon yok internet yok yüzüne bıktıklarım yok sesinden iğrendiklerim yok köpek sesleriyle uyuyorumcamda ay ışığı gökyüzünde yıldızlar ötüşen gece kuşları kâbuslar yok pembe rüyalar görüyorum4/Nisan/2015/Koruköy
27
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk ** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan 19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize Kutlu Olsun...**
27
Yoksuluz işte Hiç kimse mutlu değil hayatta.. Çocuklar bile.. Hep birşeyler eksik,bir seyler yarım.. Kimi kalpden dem vurur, Kimi cepten.. Yoksulluk işte.. yoksuluz işte..
24
KASATURA Acı biber yeşili sularda yıkandık seninle Küçülen kırmızı yapraklara benziyordu güneş Sevişmesini ve savaşmasını unutan kadınlar Gözlerinde güvercinler taşıyan o güzel kızlar Gecenin rengini bilmiyorlardı daha Değerbilir bir dünya diledi sonra birileri Yeryüzünde belirsizlik vardı oysa Ve ölüm, tek düğümü değildi yaşamın Ve en güzel insan En güzel ata binmemişti daha Ve tükendi düşler, kasatura parçalandı Kanadı kırılan sinekler gibiydik hepimiz.
62
Aşka Vakit Yok Kızım Genç ve güzelsin elbet sevilmeyi düşlersin Dilin badem kaşın yay, kirpiklerin ok kızım Yazdan tedbir almazsan sonra nasıl kışlarsın Naçiz nasihatımı gel kafana sok kızımBu sevimli çağında eş koşarlar da ay'a Unuturlar sonradan riya bilmezler gûya Karganın karasına kimse gözün dikmez ya Sen kuzuysan ak ve saf, aç gözlü kurt çok kızımSırf sevilmeye değil, az da sevmeye alış Düşün ne sebepledir bu çağda yaya kalış Başın yere eğ biraz, bak ta görmeye çalış Kimlerin karnı aç ve kimin karnı tok kızımYoksulluk denen belâ eğriltmeden belimi Dürmem gerek hasırı, dürmem gerek kilimi Ya gel sırt ver kavgama ya da bırak elimi Yaşadığım dünyada aşka vakit yok kızım(Kartal / İstanbul - 30.12.1979)
114
Yetmez Mi Deli Gönlüm Mor dağlar ardında koşarken Gece gündüze İçimde bitimsiz arzular Dinmeyen fırtınalar depreşirİsmini fısıldarken martılar Yanaklarını öper hırçın dalgalar Saçlarını okşarken çılgın rüzgarlar Ressam edasıyla resmederken yakamozlarDudaklarımda titreşirken sevdalı sözlerin Gözlerimde halelenir yıldızların parıltıları Davet ederken ıssızlığa Her gizemli gölgeDur durak bilmez yaralı gönlüm Dinmez sancıların Bitmez acıların Mor dağlar ardında koşarken Gece gündüzeUzatsam ellerimi ses bulur mu ufuklarda İstesem taşır mısınız tılsımlı huzurlar Sonsuzluk diyarlarına Dilesem yedi başlı canavarlar Çekilir misiniz inlerinizeRüzgar delişmen rüzgar Savurur musun kederlerimi Dindirir misin ruhumda esen fırtınaları Müzik sen susar mısın sus desem Çalma hüzünlü hüzünlü desem Yeter mi Deli Gönlüm Yeter mi bu kadar yeter mi
106
Bayram Mektubu Bugün gene bayram anneciğim On yıl önceki gibi bayram. Bilirim ne çok özlemişsindir beni Yolumu beklemişsindir günlerce; Postacıdan mektup, rüzgârdan haber sormuşsundur. Ve uzun uzun düşünmüşsündür: Çocukluğumun bu mesut bayram sabahlarını, O küçük ayakkabımı, mendilimi, ipek kıravatımı. Elbet kucağına alıp beni doya doya Ne kadar da büyümüş evlâdım diye Öpüp okşayasın gelmiştir. Elbisemi giydirmek, saçımı taramak istemişsindir; Tanrım seni kem nazardan saklasın deyip Dualar yollamışsındır. Ve belki bu mübarek günde anneciğim Elini öpüşümü, anne deyişimi Canın çekmiştir.
79
Gülümse Bakma bana öyle, Mahsun mahsun. Suçlu olduğumu hissettirme. Gözlerin gözlerime değdiğinde, Ne olur birazcık gülümse.Güneşler açsın yüzünde. Işıklar parıldasın gözlerinde. Neşe cıvıltı olsun sözlerinde. Kelebekler bile uçuşmuyor. Sen gülümsemediğinde.
30
Ne mutlu IV bir doğum günü çakıştı yine anneler günüyle doğana da doğurana da ne mutlu ne mutlu tertemiz Mayıs sabahına uyanana sol yanında çiçek açana Mayıs 2016
28
Titrek Seslerde Sevişti Sözlerim dün titrek seslerde konuştum seninle ürkerek, çekingen koyu sigara içimlerinde konuştum seninle havadan sudan belki ama olsun sesini duymak yetti bana yetti güzel bir tebessümün hafif gülümsemen kelimelerde seviştim seninle tutku oldun tutkun aldı götürdü beni Beşparmaklar'a ve sensiz seni düşledim. en parlak yıldızlarla sana öpücükler gönderdim ayın şavkıyla örtüler gönderdim çıplak tenini örtsün diye ve titrek seslerde seviştim seninle sensizliğe rağmen, hasretine rağmen seni bekler durur dudaklarım özlemle hasretle seni bekler kollarım seni sarmak için
80
Varsın Beni Ruh Hastası Bilsin ''SEVMEK DELİLİKSE BENDE TIMARHANELİK DELİYİM '''Bazen dünyada ne kadar anlamsız ve gereksiz şeylerle uğraştımızı anladığımızda kendimize kızarız.evet çok gereksiz şeyler yaparız insan olarak en büyük hatayıda karşımızda insanları kendimiz gibi bilmemizden oluuyor.Seversiniz, taparsınız,dünyanız yaparsınız. birgün bakarsınızki o sevdiğiniz insan aslında koca hiçtir.Bunu anladığınızda belki o insandan nefret etmezsiniz sevgisini yüreğiniz en ücra köşesine gömersiniz.onu orda seversiniz gizlice kendi bile bilmez sevildiğini.Çünkü sevginizi hak etmemiştir. Onu onunla değilde onsuz seversiniz.O olduğunda sevginize kötülük yapıyordur.sevginize sevdiğiniz insanın bile zarar vermesini istemezsiniz.his edersiniz içinizdeyaşadınız sevginin bitmesine neden oluyordur.Söyle bir düşününce yaşadığım şeylere bakınca onsuz sevmeyi tercih ediyorum.ooo olsa ne olur olmasa ne olurki.Sevmek bir ruh hastaliğı olmuşsa taptığınız kişi sizi ruh hastası biliyorsa bırakın öyle bilsin.sevmek bence akıllı insan işi değildir.sevmek cesaret işidir yürek işidir her baba yiğit sevemez sevsede taşıyamaz.Akııllı insan sadece ve sacede kendini ve sevilmeyi sever.Ben bir deliyim,ben belkide ruh hastasıyım ne çıkarki ne olduğumun ne önemi varki.ben sevmisim işte asıl mesele bu değilmi seviyorum varmı bir itirazi olan.cezam nee tımarhanemi? Sevmenin şuç olduğu yalan dünyada deli olsam ne olurki.? İnsan hiç bir insanı zorla gözünde büyütürmü? ben bunu yapıyorum asla değmeyeceğini bildiğim bir insanı asla görmediğim bir kişiyi gözümdee büyütüyorum.Söz verdiğim için unutmuyorum,onu yalandan şamata olsun diye değilde insan gibi sevdiğim için gözümde hala büyütüyorum. Varsın o nerde olursan olsun.Varsın sevmesin hiç ihtiyacım yok onun sevgidine aşk,sevgi benimdi ben yaşadım yaşatıyorum da...Ben her değmezin bir değeri olduna inanıyorum çünkü insanım yaşama gayemsee insan olmak.herkezin kendince bir yolu vardır.özgürüz herkez nerde kiminle mutluysa orda olmalıdır.seni seviyorum burda benimle kal demek bile büyük hata,sevilen gidecekse bırakın gitsin,SEVMEK ÖZGÜRLÜKTÜR ESARET DEĞİLDİR. BENDE SENİ AZATT ETTİM,MUTLU OLDUĞUN YERDE OL...... AKILLI İNSAN SEVMEZ,SEVİLİR.... SEVMEK CESARET İSTER, CESARETTE SADECE DELİLERDE OLUR''
281
Bu Gece Yıldızlar pek memnun idi halinden, Mehtabı, keyfinde gördüm bu gece. Efkârın, geceler anlar dilinden,Işığa, beyaza kördüm bu gece, Siyahın tadına vardım bu gece…Burçlar sus-pus idi, encam esrarlı, Bu sırrı düşünüp durdum bu gece. Bülbül bile lal olmakta ısrarlı,Bulutu rüzgâra sordum bu gece, Kendimi nafile yordum bu gece…Deniz yine yosun koksun istedim, Dalgayı bağrımda kırdım bu gece. Yorgan olsun, suya inen sis dedim,Uykusuz hayaller kurdum bu gece, Yalnızlık, vatanım yurdum bu gece…Varsın geceler de sırdaş olmasın, Mahcuptum kendime, ardım bu gece, Yırtık Yelken Gemi’m demir almasın,Sualler Koyu’nda sırdım bu gece, Yalnızken vuslata erdim bu gece…Vefasız geceler sabahsız kalın! Sizsiz de sabaha erdim bu gece…
105
Yaktın Gazim Yüreğimi Yaktın gazim yüreğimi yaktın, Halden anlamazın elini öptün, Kurban gazim sensin kahraman, Nanköre ağlama, dayanamam… Seni kurban edenler zaten onlar, Türk askeri bir kaşık suda boğar… Tavşana kaç-tazıya tut kahpeliği, Vatan haini yaptı sana hainliği, Önce mağdur ve muhtaç etmek, Sevindirmek için bir dilim ekmek, Önce elinden alıp sonra vermek… Bunların taktiği böyle, kandırmak, Goebbels taktiği ile halka inandırmak… Mikrofon tutan gazeteci mi ne? Sen ağlarken güldü alay edercesine… Gazim seni ağlatanlar utansın, Biz bize, varsın yüreğimiz yansın, Sen gazi, yarın kim bilir kim şehit, İşimiz zor, dünya alem şahit… Öyle bir dönem ki, gazi şehit dinlemez, Hem gazi eder hem de halini anlamaz.
107
Papillon Hotel's de tatil Papillon Belvil'dir Cennetten bir köşe. Papillon Zeugma'dır, Tarihten bir parça. Papillon Ayscha'dır, İsminde bir mana. Papillon Muna'dır, Şirinlikten yana. Hepsinin adı da bir başka, Tadı da bir başka. Güneşinde bir his, Denizinde bir seçiş Tatil yapmak isterseniz, Biz her zaman sizinleyiz.
45
Gurbet-acı zalim olan denli eller, gitmiş olsam gurbet eller, diyar diyar gezdim iller, ne bilsin ki gurbet aci,varip gitsem gezsem çöller, anlat durur susmaz diller, gezip dursam çalsam ziller, anlat dursam gurbet aci.dünya hayat kaldım bura, yazi dedim aldim tura, gurbet acı çektim bura, dünya ahir gurbet aci.bekler durur canlar eren, boş olur mu daglar delen, yeri yurdu baglar veren, kal öyleki gurbet aci.eylem hakik yollar göre, bu yüzden hep canlar ere, gurbet aci çeken pire, anlatayım gurbet acı.benim gurbet senden farklı, yerim yurdum saten farklı, malın mulkun olan haklı, işte böyle olan acı.varip gitsem Kabe iller, bariş bilsin bazı eller, dünya hayat seni dinler, ne bilsin ki gurbet acı.
110
İnsan Değil Mi İnsan haklarına lafladır saygı İşkence görenler insan değilmi Açlıktan ölüyor bakın insanlar Açlıkta ölenler insan değil miBir olupta viyetnama saldıran İnsan hakkı diye nutuklar atan Bu siyahtır buda beyazdır diyen Siyahta beyazda insan değil miViyetnam kamboçya angola ırak Japona atılan atoma bir bak Rusyada patlama çocuklar sakat Orada ölenler insan değil miİnsanın insana baskısı zullim Özgürlük isteyen doğuya bakın Kardeşi kardeşe vurduran duyun Orada ölenler insan değil miRONEDİ 'yim derim insana saygı Eşitlik getirin dünyaya gayrı İnsana gösterin birazcık saygi Saygıyı bekliyen insan değil mi
88
Zaman Her Zamanki Gibi Üzerinde su birikintisi olan düz bir ova etrafına hüzün dizilmiş sıra sıra bir yanda güvercinleri salıveren adam diğer yanda üzerine lambalar asmış cüsseli iki büklüm garip yaratıkLacivert gökyüzünde pembe bulutlar dağınık elem damla damla gözyaşı olmuş hareketlilik bir yerde gizli kalmış umut sessizlik ve kahır dost aynı panoramada Bir yanda bırakılıveren güvercinler diğer yanda parlayan adam sanki korkuluk ve hareketsiz kendi halinde su birikintisi donukPembe bulutlar gökyüzünden sürekli geçti parlayan korkuluk hareket etti elem korkuluğun koluna girdi yalnızlığa doğru onu sürüklediZaman her şeyin üstesinden gelmeye hazır zaman her zamanki gibi tarih ise tarih ise o işini bilirdi Yazdı çizdi…geçti gitti.
104
Sözlerim Ağlarsan ağlayanın yanında olursan cennette gülersin, güleni ağlatırsan yalnızlığa itersen cehennemde feryat ederken bağırarak kıçını yırtarak sessizce feryat edersin yalnız kalırsın, ama anlayamazsın seni duyan olmaz, ne verirsen elinle oda gelir seninle. Ağlayanı güldürmek bu dünyada gülmek için değil, ahirette gülmek içindir. Yani bir taşla dört kuş yakalamaktır. Kaybolma karanlıkların koynunda, gönlünde olan sevgiden merhametten bir parça dağıt, yık parçala karanlıkları, ışıklar içinde gönüllerde huzurla yaşa. Sen sustukça damarlarında yalnızlık haksızlık zulüm akar, sessizliğe ses olmak yalnızlığa düşene dost, zulüm yapanın suratına okkalı bir tokat sözle vurmak gerek. Acılarla yanmak önemli değil, acılarla yananın halinden anlamak, yarasına merhem olmak, tatlı bir sözle teselli etmek gerek. Yoksa Yüce Allah bu acıyı kuluna boşuna vermemiştir, anlaması koşması yaraları sarması için vermiştir. Bir mızrak gibi saplanmasın yalnızlık kalbine, yalnızlıkları insan seçer, ya çok bencildir ya da çok çıkarcıdır ya da hiçbir şeyi kabullenmez elleri ile iter yok eder, kendi eliyle yalnızlığın mızrağını kalbine kendi elleriyle saplar. Mehmet Aluç
156
Sensizliğin Hain Kışı (Mensur Şiir) Sensizliğin hain kışını yaşıyorum sıcak yaz günlerinde. Kutup rüzgârları esiyor durmaksızın. Donuyorum. Tutunacak dal arıyor serçe ruhum. Kanat çırpıyor umutsuzca gökyüzüne. Anılarının özlem kırıntılarıyla beslenmek istiyor. Yaşarken ölmek, varken yok olmak, yeşilken sararıp solmak istemiyor. Sevginin sıcak iklimini özlüyor, sıla hasreti çeken bir sürgün gibi. Hayallerinin kucaklayıcı rahatlığına kavuşmak, anılarıyla baş başa olmak… Heyhat! Bunların gerçekleşemeyeceğini bilmenin acısını; idamını bekleyen bir mahkûmun umutsuzluğunu iliklerinde hissediyor ve daha çok donuyor. Dondurucu beyazlığa müebbet hapsolmanın siyah hüznünü yaşıyor kederle.Mutsuzluğun kışında aşkın imkânsızlığını duyumsuyor. Aşk ateşinde donmanın acı veren tezadında, siyah beyaz öyküler kurguluyor. Bitmemiş romanlarının kahramanlarının çığlıklarını işitiyor defalarca. Bu azaptan kurtulmanın ölüme eş olduğunun farkına varıyor içi burkularak. Azrail’le dans etmenin ürpertisi kanatıyor yüreğini, donduruyor zamanı. Ne geçmişe gidip hatıralarıyla hasret gidermenin yalancı mutluğunu tadabiliyor ne de geleceğe gidip Anka kuşunun kanadında umut avına çıkabiliyor. Çaresizliğin dondurucu soğuğunda ılık meltemlerin özlemiyle kavrulan kaleminden şu cümleler dökülüyor: “Yüreğim bakışlarındaki şiirsel gizeme, dimağım o unutulmaz hatıralarımıza hasret. Ne zaman ılık meltemler esecek ruhumun bozkırlarında? Ne zaman baharı, yazı yaşayacak kalbim? ”
173
Benim Tanrım Her kulun cihanda bir penahı var, Her ehl-i halın bir kıblegahı var, Herkesin bir aşkı, bir ilahı var, Benim tanrım güzelliktir, sevgidir. Haz etmedim fırkadan, cemiyetten, Zevk alamam harpten, siyasetten, Bir şey duymam felsefeden, hikmetten, Benim ruhum güzelliktir, sevgidir. Güzel sevimlidir, cellat olsa da, Sevgi hoştur, sonu feryat olsa da, Uğrunda benliğim berbat olsa da, Son dildarım güzelliktir, sevgidir. Güzelsiz bir gülşen zindana benzer, Sevgisiz bir başta akrepler gezer, Ne görsem, hangi bezme etsem güzar, Hep duyduğum güzelliktir, sevgidir.
81
Dolunay Dolunay… Dolunay; Beyaz gelinlik içinde, nazlı, nazlı süzülürken izledim, Seni bu güne kadar, böyle güzel görmedim. Vefasız bir aşka inat, seni bu gece, çok fazla sevdim. Dolunay; Sen uzayda, çok uzaklardasın ama karşımda, Bakışırız temiz bir aşkla, umut yolculuğunda. O, yaşadığım dünyada, fakat çok uzak diyarlarda. Dolunay; Bak sana coşkuyla el sallıyorum, Ben şu anda, seninle aşkı konuşuyorum. Onunla söyleşmek nerede? Sadece ama sadece susuyorum. Dolunay; Sen yıldızlara arkadaş, Uzayın derinliklerinde, dostlarınla sarmaş dolaş. O uzaklarda bensiz, benim gözlerimde, dinmeyen yaş.Dolunay, Ayların en güzeli, masallar kahramanı, Şiirlere merhem, karanlık gecelerin sultanı. O masum bir prenses, ben yalnızlıkların kurbanı. Dolunay; Sen gecenin serinliğinde, beni ısıtamadın, Üşüyen bedenime, çok da umut olamadın. Yalnızlık içine ki beni, yürek sızılarıma esir bıraktın. Dolunay; Bir düzen içinde dönerken, sen hep karşımda olacak. Benim hayatımda O, sadece bir hayal olarak kalacak. Anılar arasında, uzun zaman yaşayacak. Dolunay; Saatler sonu ağır, ağır giderken, Tekrar geleceksin, burada seni beklerken. Lakin ne O gelir, nede ben O’na giderim, hayat biterken.Mehmet Macit 08.10.2009 Gerçekler ve hayaller
167
Düğünlerimiz Dine uygun düğün yakışır bize, Nefisle,şeytana uyma arkadaş! Bu bir dost sözüdür,uyarı size, Nefisle,şeytana uyma arkadaş! Her yere uzanmış haçlının eli, Bentleri aşmıştır batının seli, İslama bağlanan olmuştur veli, Nefisle,şeytana uyma arkadaş! İnancından kopan kalmıştır geri, Cihada koşanlar verirler seri, Mert olan insan sözünün eri, Nefisle,şeytana uyma arkadaş! Kul Armağan söyle,söyle bitmiyor, Haçlı Mü'min gibi düğün etmiyor, Bülbül güle hasret,onsuz ötmüyor, Nefisle,şeytana uyma arkadaş!
65
Bir Sonraki Tren Hani bir kuş konar ya erik dalına, Kedi kovalar onu, Kuş uçar, Kedi ardından bakar. Lafonten’i anımsattı bu hikaye bana, Belli oyuncular, Belli oyunun sonu... Ben bu hikayeyi dinlemeyeceğim bir daha, Unutacağım kalkan treni, Bir sonraki treni bekleyeceğim
41
Hoşgeldin 2002 Her giden seneye umut bağladık, Gözümüz yaşla doldu 2002. Şimdi seninle tanıştık Hoşgeldin dünyamıza 2002.İş ve aş bekliyoruz önce senden, Zamları uzak tut bizden, Trafikte yaşanan cinayetlerden, Kurtar bizi 2002.Deprem haberi bizi vurmasın, Kardeşlik olsun, savaş çıkmasın, Kimse vatanıma yan gözle bakmasın, Şanlı tarih olsun 2002.Neler bekliyoruz senden neler, Bitsin karanlıklar, bitsin cinayetler, Spor, sanat ve bilimde zaferler, Bizimle olsun 2002.Her geçen sene bizi ağlattı, Gülmek isterken bizi ağlattı, Nasılsa gelen gideni hep arattı, Şimdide sıra sende 2002.
80
Ay ve Yıldız İzlemek gerekir Bulutsuz gecede gökyüzünü Dolunayla dahada şahanedir Hele yanına sokuldumu yıldız Bir başka,bambaşka güzeldir Oysa o kadar uzaklardır ki Birbirlerinden habersizdirler Sen gibi,ben gibiSen ay ben yıldız Ben ay sen yıldız Ne farkeder ki canım Onlar kadar işte,hem yakınız hem uzağızAy ve yıldız İşte biz onlarız Ay ve yıldızcasına hem yanyana Hem uzaklarda yaşamaktayız
58
Ben Halkım Üstüme üstüme varmayın yeter, Yanardağ olurum patlarım beter… Çatlar sabır taşı çatlar zulümden, Kalkarsam ayağa dağ taş hep titrer…
21
Ah Yoksulluk Seni Seni Bıktım artık senden yeter Ah yoksulluk seni seni Ah çektikçe ahım artar Ah yoksulluk seni seniDiyar diyar dolaştırdın Köle edip çalıştırdın Kötü söze alıştırdın Ah yoksulluk seni seniSu sararmış gülde benim Sarpa düşen yolda benim Neyim eksik elde benim Ah yoksulluk seni seniBerrak suyum bulandırdın Devri daim dolandırdın Kapı kapı dilendirdin Ah yoksulluk seni seniYoksulların yüzü gülmez Dilekleri kabul olmaz Satarım ya kimse almaz Ah yoksulluk seni seniBeni namertlere muhtaç Bir gün tokum kırk gün de aç Hayatımı eyledin felç Ah yoksulluk seni seniMeçhuli'yem benim fakir Fakirlere katık şükür Fakirim görüldüm hakir Ah yoksulluk seni seni
100
Göçmen Kuşlar Yaz akşamlarında kanımda çiçekler açıyor çırpınıyor yıldızlar ayın koynunda, cilveli pırıltıları kıskandırıyor tüm kırmızı rujlu kadınları. Kahve tüten zamanlarımın kederli sevdası, alışıyor insan yokluklara, alışıyor yalnızlığın ağır yenilgisine şapka çıkartmaya. Hani puslu yüreği ağır gelir ya martıya, hani tesellisi oluverir gökyüzü gece kızlarının oynaşmasıyla, işte öyle oynaşıyorum ben de kendi çiçeklerimin dilsizliğiyle. Biraz hüznün kıyısında dursa da sonbaharın ayrılık sümbülleri toprak yanığı dudaklarının unutuş saatlerine saklıyorum sevinçlerimi. Nerede sonlanır aşk mektupları? Yaz dönümleri midir yüreğimin parkında dinlenen? Dön, dön dese de martı sen yine dönme geri onun kanatlarına. Nasılsa her yürek kendi penceresinden sever göçmen kuşları. Almila Alp Kavram-Karmaşa Dergisi Temmuz-Ağustos 2002 sayısı
105
'Özgür Düşünce Ve Ortak Akıl ' Yazı Özgür Düşünce / Ortak Akıl Özgür düşünceye “ortak akıl” ile ulaşılır. Bilginin kaynağı akıl ve nakil. Nakil bizden öncekilerden bize intikal eden her türlü yazılı ve sözlü bilgi; genetik aktarımı da nakilden sayabiliriz. Akıl, iyiyi kötüden ayırma yeteneği, zekâ ise onun aracı. Akıl, zekâyı kullanarak değerlendirmesini yapar; kâinatı anlamaya çalışır.Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Ne için geldik? Dünya hayatının maksadı nedir? Fayda ve zarar deveranında olmak nasıl bir aksiyon gerektirir? Gibi sorulara cevap arar durur. Öte yandan da (kısa da olsa) Dünya hayatını daha yaşanılır hale getirmek veya Cehennem’e çevirmek için fikirler üretir. İnsanlığın faydası için çalışanlar minnetle anılırken, insanlığa zulüm ve sefalet getirenler lanetle anılır! Ortak akıl insanlığın özgür, barış içinde ve müreffeh yaşaması için nasıl bir fayda sağlar? Herkesin aklı her şeye yetmeyebilir. Bu durumda nakil devreye girer; nakil yoluyla edinilen bilgilerden her ihtiyaca cevap bulunamayabilir. Yani bu bilgilerin güncellenmeye ve yorumlanmaya ihtiyacı vardır. Bu da yine akıl ile olur. Akıl ise herkeste aynı ölçüde bulunmadığından, insanlar hemcinsleriyle akıl alış-verişinde bulunmak zorundadır. Bu alış-veriş her zaman olumlu neticeyi vermez. Çok akıllı olanlar diğerlerini kontrollerine almak ve aşağılamak isteyebilir. Hatta bir kısım insanlar diğerlerini sömürmekle yetinmez köle yapmak (Firavunlar onlara tanrılık iddiasında bulunmuş) isteyebilir.Bu olumsuzluklar nasıl giderilir? “Ortak akıl”, insanlık için çok büyük faydalar sağlayabilir. Her birey insanlığın yararı için aklını kullanır ve ürettiği bilgiyi diğerlerinin istifadesi için sunar.ÖRNEK: Durum: Fikirler yöneticiler tarafından üretilir, üyelerin istifadesine sunulur. Yeni fikirler üretilirse yöneticilerce incelenir ve uygun görürse onaylanır. Durum: Fikirler, yöneticiler de dâhil tüm üyeler tarafından üretilir ve herkesin ortak istifadesine sunulur. Yeni fikirlere açıktır ortam. Değerlendirmeler kolektif yapılır.Birinci durumda üretilen fikirler yöneticilerin aklı ve anlayışı ile sınırlıdır.İkinci durumda üretilen fikirlerin gelişmesine açıktır ortam. Herkes üretir ve topluca istifade etmek için sunar. Herkes kendine yarayanı alır. Daha zengin bir fikir ortamı oluşabilir. Tabiî ki topluluğun genel kabiliyeti nispetinde. “Aklın yolu birdir” Ortak havuzda biriken akılların doğruyu bulması daha kolay olabilir. Günümüzde iletişimin de gelişmesiyle bu havuzun dolması ve havuzdan istifade daha kolay olabilir. Akıl danelerin, efendilerin, şeyhlerin, neredeyse ilahlaştırılan çokbilmişlerin pabucunun dama atılması kaçınılmazdır “ortak akıl” ile. Hadi! Kolektif, külli “Ortak akıl” havuzu oluşturalım. Akıllarımızı orada toplayalım, gerektiğinde oradan alıp kullanalım ki kimselere akıl için diyet, telif ödemeyelim. Minnet de etmeyelim.Daha geniş bakabilirsek; Bilginin kaynağı nedir? Okullarda öğretilen bütün bilgiler daha önce birileri tarafından tespit edilmiş bilgiler. Teknolojik bilgiler çok çabuk eskiyor. Bir makine veya yazılım daha piyasada tam manasıyla yayılmadan, daha yeni ve üstün olanı çıkıyor. Toplum bilimlerinde ise kabul görmüş olan bilgiler en az Yüz yıllık. Hatta yeni bir şey söylemek o kadar kolay değil. En az bir asırlık bilgilerle değerlendirilir bu görüşler. Sosyal alanda daha yavaş ilerlemenin sebebi ne olabilir? Yahut şöyle söylemeli; neden yeni bir fikir üretildiğinde en az yüz yıllık filozofların görüşlerinin süzgecinden geçirilsin ki.Bu nasıl kırılır? Ortak akıl geçen yüzyıldan bağımsız olarak çalışabilir mi? Ortak KararMutlak doğruyu veya haklıyı tespit etmek çoğu zaman mümkün olmuyor. O halde uzlaşmayı sağlayacak; kavgayı, çekişmeyi önleyecek bir yol bulmalı. Bir karara varılmalı. Kararsızlık en kötü sonuçtur. Varılan kararın toplumun her kesimini memnun etmesi beklenemez. Burada çoğunluğun iradesini yansıtan “Demokrasi” devreye giriyor. Eşit haklara sahip olanlar arasında çoğunluğun isteğinin yapılmasının kabulü ile toplumsal uzlaşı sağlanabilir. Çoğunluk ile alınan karara itiraz edenler elbet olacaktır. İşin inceliği, zarafeti burada gizli. Burada önceliği olan husus kararın doğruluğu veya yanlışlığı değildir.Çoğunlukla alınmasıdır! Yoksa alınan kararın doğruluğunun tartışmasız kabul edilmesinin dayatılması yanlış sonuçlar doğurur. Karar,(Kişisel hak ve özgürlüklere aykırı olmamak kaydıyla) zorlayıcı hükümler de içerebilir. Çoğunluğun özgür iradesi ile alınan kararlar, tabu değildir. Tartışılabilir, yanlış olduğu iddia edilebilir. Fakat karara uyma mecburiyeti vardır. Özellikle ihtisas gerektiren hususlarda, karar mekanizmasında görev alacak olanların eşit ihtisas kademelerinde bulunması gerekir. Rasgele oluşturulacak bir kurulun çoğunluk ile vereceği bir karar ne kadar doğru olabilir? Aydınların feryadı da bu yüzden, genellikle toplumun çoğunluğuna uymaz aydınların fikirleri. Bu yüzden değerlidir. Yani toplumun yapamadığını onlar yapar. Marjinal fikirler üretirler, bu demek değil ki aydınlar her zaman doğru fikirler üretir veya doğru fikirler üretmeli. Doğru fikir üretmek değildir aydının asli vazifesi! Çok geniş açıdan bakıp fikirlere ışık tutmaktır. Bazen yanlışı gösterir, bazen doğruyu…"Toplu akıl "ve "Toplu karar " optimum fayda için geçerli, marjinal fayda için değil.Bir deney vardı fizikte. Kediyi bir fanusa koyup üzerini kapatıyorsun kapağı açarsan kedi bir gazla ölecek. Yani açarsan ölü mü, diri mi diye bakarsan ölü bulacaksın. Bu durmda kedi içerde iken bakmazsan hem ölü hem diri gibi. Yani haklı haksız diye olaya bakmazsak. Herkes haklı ya da haksız olarak ortada olur. Fikirler açısından haklı veya haksız ayrımı olmadığında her fikir temsil imkanı bulacaktır.Bir sofra kurulsa her tür yiyecek olsa şekerli şeyler şeker hastasına sefildir. Dese sofradan şekeri yasaklayın. Diğerlerine haksızlık olur. Ya da biri dese burada şu et türü yasaklansın. Olay yasakta değil, olay net olarak sunmakta aynı sofrada meyve suyu ve içki veya dana veya domuz eti sunulsa çok geniş bir yerde önemli olan neyin içinde ne olduğunun size net bildirilmesidir. Tercih o zaman tercih olur. adam çıksa içki ve domuz etini yasaklasa sefil diye. Diğeri de içki olarak sadece şarap koysa ikisi de kendi açısından doğru olanı yapıyor ama benim açımdan doğru olan güme gidiyor.Ortak akıl, ortak noktaların ön plana çıkarılması değildir. Ortak akıl, her aklın temsil edilmesidir. Marjinal insanları ortak noktalar kesmez. Ortak akıl, ortak karar üretmek için ana kaynaktır. Bu nedenle kaynağa sınır konulmaz.Temsil edilen her akıl ortak karara frekansı kadar yansıyacaktır.Bir insan insanlık kadar önemliyken dinler, izimler ve ırkçılık insanı harcadı. İnsanlık bu illetlerden kurtulacak. Din, izimler, ırksal meyiller bireyin özgür alanında hüküm sürecek. Başkalarına dayatılmayacak.İnsandan daha önemli bir şey kalmayana kadar sürer insanlık davası. Bazen "en iyiden" iyidir "iyi".Saygılar Ahmet Bektaş
915
Ayşe diyorum (Bugün evlilik yıldönümünü kutluyoruz. Otuz yıllık eşim Ayşe'ye armağandır) Yüreğim taşkın, 'Ayşe! .. Ayşe! ..' diyorum, Dilim alışkın.Gönlüm bir zıpır, Hislerim kıpır kıpır, Aklım da şaşkın.Uyan yâr, uyan! Beni bu hâle koyan, Hep senin aşkın.Bak, ne biçimde? Ta gönlümün içinde, Yâr senin köşkün.'Ayşe! ..' diyorum, Vallahi seviyorum, Var mı bir kuşkun? Ayşem! .. Şahanem! .. İşte benim bahanem; Can sana düşkün.17 Nisan 2007
65
Yüreğim Deniz ellerimde ışıklar yanıyor yüreğimde notalar biramda deniz kokusu deniz sen kokuyorsun buram buramküçük mutluluklar için büyük gemilerin yakıldığı denizlerdeyiz ümidim hazır olda bekliyor ne masal, ne gerçek sen, olansıntanrılardan izin almaksızın kullanılabilecek gücün sınırında evrende hep birlikte varolmuş gözleri aşktan korkansınyeniden doğsaydım ah küçük aklım gel demen için beklerken bugüne dokunmaktan kaçmasaydımellerimde ışıklar yanıyor yüreğimde notalar biramda deniz kokusu deniz sen kokuyorsun buram buram
66
Y-Han - 10 - SANATÇI Size bunu neden yapıyorum diye düşünmeyin sabah sabah. Yaşamımızın koşullarını kendimiz oluştururuz. En iyisi neyse ve en hayırlı, onu oldurmaya çalışırız. Kaçacak yer yok. Boys Don't Cry – Erkekler ağlamaz diyor bir şarkıda. Elbette. Erkeklerin değil kadınların ağlamaları yakışık almıştır hep. Bu nedenledir ki ben belki de hep size ağlayacağım bundan böyle. Sizin şu yorgun omuzlarınızda. En dayanıklı omuz yine de sizinkiler çünkü.. Siz erkek tüketicilerin. Sözlerin içine girdiğimizde, hasbelkader çevirisine şöyle bir göz atarsak "Erkekler Ağlamaz; Üzgün olduğumu söyleyebilirdim, eğer düşüncelerini değiştireceğine inansaydım..." diye başlıyor ilk cümleleri şarkının... "Fakat şunu biliyorum bu sefer çok fazla söyledim, hatta fazla kaba olarak. Bunun hakkında gülmeyi deniyorum şimdi, yalanlarla onu örtbas etmek için. Denedim ve buna güldüm gözlerimdeki yaşları saklayarak, çünkü erkekler ağlamaz. Erkekler ağlamaz... ayaklarında bozulabilirim ve affedilmek için yalvarırım, sana yalvarırım... fakat... bunun için çok geç olduğunu biliyorum ve şimdi yapabilecek hiçbir şeyim yok. Bu yüzden gülmeyi deniyorum yalanlarla onu örtbas etmek için. Bunun hakkında gülmeyi deniyorum, gözlerimdeki yaşları saklayarak... çünkü... erkekler... ağlamaz. Sana anlatabilirdim, seni sevdiğimi, eğer kalacağını düşünseydim. Fakat biliyorum bu işe yaramaz, sen zaten gitmişsin. Senin limitini yanlış değerlendirmişim. Seni çok fazla uzağa itmişim. Senin... evet kabul ettim, senin bana daha çok ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Şimdiyse... hiçbir şey yapamam seni benim tarafıma geri çekmek için. Fakat hala gülmeye devam ediyorum, gözlerimdeki yaşları saklayarak çünkü... erkekler ağlamaz... erkekler ağlamaz... erkekler ağlamaz." Evet, ‘bu kez neyin içine düştük’ diye soruyordum 19 gün önce; 3 Mayıs 2014 sabahı, saat 05:05... de... belki şimdi siz de aynı soruyu soruyorsunuzdur benimle birlikte. “Bu kez neyin içine düşürüyorsun bizi hma? ” Konuşan Beynim elbette çalışmayı elden bırakmıyordu, dur durak yoktu onun için. Gecesini gündüzüne katıyor, gündüzünü gecesine sarıyordu, sırf bana yardımcı olmak için çırpınıp duruyordu, bu hep böyle. Koşullarını kendimiz oluştururduk yaşamımızın. Kaçışımız yoktu bundan. Evet. Nedir benim için en hayırlısı? Nedir iyi olan? Bana ne iyi geliyor, bu gelecekte de beni neler tatmin edecek? Bunları bulup çıkarmak ve ortaya koymak zorundaydım. Bunlar da elbette yapabilme sınırlarımın içinde aranıyorlar, yapamayacaklarımın uçsuz bucaksızlığında değil. Beynimin size de bana da ettiklerine bakın şimdi? Prof. Dr. Reena Roy* ‘Katil Kim’ adlı bir konferans vermiş olacak, 30 Mayıs'ta Üsküdar’da, siz bunları okuyuncaya kadar. Nerden nereye 'Erkekler Ağlamaz' filmine adını veren bu şarkının çekildiği filmle de bağlantısı varmış bu kadının.(*) Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan da ‘katil’ kelimesinin anlamına dikkat çekerek, “ Ben katil kelimesinin iki anlamının olduğunu biliyorum. Bir tanesi öldüren ikinci anlamı ise çekici kadın anlamına geliyor. Bakalım hangi katili bulacağız? " diye konuşmuş. Neyin intikamı bu? Kimden alıyorsun hıncını benden mi? Niye bütün öfkeni bana yönelttin? Niçin kendine başka hedefler bulmuyorsun artık? Tabii ele geçirilebilen en kolay hedef benim öyle mi? Kuş zaten kafeste –kopar boynunu– olsun bitsin! öyle mi, diyordu beynim... neden diye soruyordum ben de evet... -Neden? -Neden olmasın? İçimde bir savaşçı var çünkü kendiyle savaşmak zorunda kalan bir savaşçı. Dış dünyaya yenildi şimdi de kendisini yenecek, kendisine yenilecek bir dış dünyaymış gibi... yine yanıt veriyordu işte konuşkan beynim. Böyle bir zihinsellik taşırken, sizler de arada gümbürtüye gitmeyesiniz diye açık açık yazıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkürlerim ve sevgilerimle, gününüz daha da güzel geçsin istiyorum. Yapabildiklerime bakıyorum. Film izlemek -dizi -klip- haber- akla ne gelirse -yazmak-, aileyi ziyaret etmek, bir iki arkadaşı aramak ve ev işleri. Bu bir altıgen oluşturabilir dairesel bir çizimde. Bu altıgenin yapısı sizi tatmin ediyor mu? Etmiyor mu? Yeterince güzel gelmiyor mu? Sekizgen olsaydı bu şekil, kilometresi biraz daha uzayabilirdi dairesel döngümün, öyle değil mi? Faaliyetlerimin sekizgen olmasına çabalayabilir miyim? İki eylem belirlemem yeterli olacaktır, süreklilik arz edecek ama. Nedir peki bu iki etkinlik? Ne olabilir? 1-Spor ve 2-İş! Bunlardan birini bile eklersek diğerini de eklemek ister insan, öyle gerektiriyor bugünün çalışma koşulları ne de olsa. Hem birini ekleyince yedigen elde edilir, ikisini de eklersek ancak sekizgeni tutturabilir rotamız. Sekizgen de yedigenden daha uyumlu görünmektedir sanki çizgide de. Altıgen, Yedigen ve Sekizgen uyumluluğunu bir karşılaştırın siz de gözünüzde, eminim bana hak verirsiniz. Ancak bir de Dokuzgen uyumundan söz etmeliyim size. Dokuz doğurtkan gen! Doğrusu ya bu en mükemmelidir çizimler arasındaki! Dokuz kesişme köşesinden de dokuz ayrı renk ışıldamaktadır sanki fırıl fırıl! Sabah yürüyüşümden sonra beden sarsıntımı dinginleştirmeye uğraştım şu ana kadar şu farzımuhal çizimlerle. Uzun süredir dışarı çıkartılmayan vücudum bu uygulamada aşırı tepkisellik doğurdu, döküntüleri oynuyor şu an; başıma feci bir ağrı saplanmış durumda. Bu tepki, etkinin olumsuzluğundan çok olumluluğa sergilediği bir dirençtir... Temizlenmeye direniyor -spora direniyor- çalışmaya direniyor- bunlar neyin belirtileri dersiniz? Bir düşünün bakalım sizde. Size bir tiyo vereyim ama: yemek yemeye direnmiyor nedense? Uykuya da direnmiyor. Ye iç yan gel yat formülü onun uyguladığı çünkü! Ye iç sıç, yan gel yat! Böyle olduğu muhakkak da bu neyin belirtisi? Neyin işareti olabilir? Bundan dolayı ve bunları yazdığım için de utanç duymuyorum bilesiniz. Bu sonuçtan da kimseyi sorumlu tutamam kendimden başka. Bu sonuca kendimi ben getirdim zira. Ancak bir manada da el birliğiyle. Eh, sizin de varsayımsal katkılarınızı yok sayamayız elbet bu sonuçtan. Antalya'ya taşındıktan sonra görev talep etmedim. Mümkünse gelen talepleri elimin tersiyle şutladım. Şu an gelse, yine aynı şeyi yapar mıyım bir fiskede postalar mıyım dünyanın öte ucuna bilmiyorum. Belki kafa atarım bu kez ağlara yollarım ve Gooo! O halde en güzeli bir emeklilik dilekçesi yazmaya koyulmak diye düşündürebiliriz tabii ki ilk anda kendimizi. Tabii, aşama aşama bu noktaya getiriliyorum -getiriliyoruz- işte. Evet. Peki. Kabul. Artık yokuş aşağıya her şey nasılsa, salla gitsin diyor konuşan beynim. Ah bu konuşkan beynim, daha ne işler açar başıma kimbilir bu gidişle. Hayata doğru dürüst bakmadığımı biliyorum o da ayrı bir mevzu. Hep yarı kapalı -aralık- gözlerle bakıyorum hayata ve çoğunlukla da başımı içe gömüyorum bakarken hep. Dışımdaki hayatta bana dair dikkate değer birşeyler kalmadığından mı bu yoksa... bir kaplumbağa düşünün ve bir takım yeni yetmelerin onunla ellerinde değneklerle eğlenmeye çalıştıklarını, sanırım anladınız, bu tam bir depresyon hali. Gerçekten onlarla oyuna devam etmek, yaptıklarını izlemekten daha zor geliyor bana. Bu oyunlarda kimlerin galip geldiğini, bu oyunda da kimin gözaltına alınabileceğini ve götaltına gidebileceğini tabii gayet iyi biliyorum. Kendimizi seviyoruz yine de ve başbaşa kalmak istiyoruz kendimizle. Kimse artık araya girmesin filan istiyoruz. Neden kendimizi bir türlü rahatlatamıyoruz ama, kalıcı olarak yani? Zaman zaman çok rahatlıyoruz mesela ama hemen ardından, akabinde! Başlıyor işte yine! Neden? Seçeneklerimizi çoğaltmamız gerektiğini düşünüyorum hemen. Gün içerisinde kollarımız değişik noktalarına uzatılabilmeli hayatın. Mesela 15 kitap seçmiş koymuşum önüme, hepsi de ağırlıklı olarak felsefesel, yarı bilimsel, sanatsal içerikler taşıyor vs.; hepsi de kitap ama sonuçta, hepsi de yazı; oturtup sessiz dingin huzurlu bir köşeye okunmayı bekleşen nesneler. Ve bir yarışmada değiliz, 'En iyi kitap nerelerde okunmaz? ' yarışmasında! Aynı eylem noktasında aynı eylemi 15 ayrı nesne ile yaptığınızı düşünün. Ne değişir? Defter de -yazmak eylemi- aynı şeklin bir başka versiyonu. İnternette öyle. Sessiz dingin huzurlu köşenizde okumak uzantınızın yazmak uygulanmasına dönüşmüş halleri. Yemeğimi evimde yiyorum bu arada, dışarıdan sipariş vererek tabii. Yemek yemek için bile yer değiştirmiyorum. Evin içerisinde attığım adım sayısı ne kadar olabilir bir tahmin edin: topu topu: mutfak: hazır yemekleri tüketmek, çay kahve molaları vs. için; tuvalet: malum ihtiyaçlar için; balkon: arada bir nerde olduğumu anlamak ve sigara içmek için (bırakmıştım ama yine başlama provaları yapıyorum) (çünkü elde edilebilir tek şey bir sigaranın parmaklarıma dudaklarıma ve içime dirençsizce teslimiyeti benim için bu aralar): yatak odası ve salon: e-bildiğimiz yerler derken internetin başında da sekiz saatten fazla zaman harcadığımı söylemeliyim:....? Ne çıktı sonuç? Günde kaç km. yapmışız? Tek bir mekanda çakılıp kalan bir beynin hangi fonksiyonlarının güçlenebileceğini de tahmin edin bari bu arada hazır beyninizi çalıştırmışken:..? Valla benimkisi bana isyan ediyor, sizinkini bilmem artık. Bana! Beyin kendi kendine yöneltiyor düşmanca duygularını. Onu bir şekilde rahatlatmamız gerek. Elbirliğiyle! Onu rahatlatmamız hepimizin huzurunu sağlayabilir. Ancak bunu nasıl yapabileceğimizi ben bilemiyorum. Rahatlatıcı kitaplar okumayı deniyorum arada ve faydası oluyor olmasına ama geçici bir süre. Bir müddet oyalıyor zihnimi, ondan sonra iki misli saldırganlaşıyor. Film izletiyorum, bu kez daha da fena oluyor. Şiir yazdırıyorum yine aynı bana mısın demiyor veriyor veriştiriyor. Giderek kötülüyorum anlayacağınız. Ve ne olacağına dair hiçbir fikrim yok. Bu durumda ne olacak? Çok değişik noktalar belirlemeliyim kanımca. Şehrin bir ucundan diğer bir ucuna kadar teker teker ulaşılacak eylem noktaları saptamalıyım ve o eylemler için o noktalara yürüyüş ve kısa gezinişler seyehatler git-geller düzenlemeliyim. Devri Dünya Seyehatleri! Hah! Bu da dışarı çıkmak ve insanların arasına karışmak demek. İnsanların... o eli değnekli kaplumbağa yöneticilerinin arasına... "Belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir adam, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır. Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Bursa'daki Yeşil Camii'nin üst katındaki odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır."... insanların arasında... ve hikayeler bulup çıkarmak. Anlatılacak hikayeler... bir rüyadaymışcasına... gibi... adeta... bir masaldaymışız... Beynim bununla rahatlayacak mı dersiniz? -Denemeden bilebilir miyiz? -Hayır. -Hiçbir şey senin keyfine bırakılamaz hma! -Hiçbir şey keyfime göre işlemiyor ki zaten. -Beyninin keyfine göreyse hiç! Hiç işleyen bir şey yok! -Beynimim keyfi ne zaman çatacak ki acaba, ben de merak ediyorum? -Küskünleştiğini biliyorum. Ama sevinmelisin de... beynin sayesinde buradasın. Seni koruyan, kurtaran sarıp sarmalayan her şey onun sayesinde. Sana iyilik aşılayan o, düşünce aşılayan o... sevmeni de o sağlıyor. Beyninin ilacı da sevilmek, hoş kılınmak, taktir edilmek, beğenilmek olduğunu biliyor olmalısın. Beynin yağı da bu benzini de hatta bütün iksiri bu! Sevilmek! -Öte yandan beynim bu sevgiye layık olmak için gerçek tatminlerin peşinde. Somut şeylerin! Para gibi! -İşte yine büzüştürüyorsun onu ve sitrese sokuyorsun. -Kendi kendine yapıyor bunu ama. Hep daha üstün şeylerin yapılmasında ancak taktir göreceğini ve bunun sevgiden daha mühim olduğunu koşullamışlar ona. -Evet, böyle bir koşul var malesef hepimizi koşullayan da bu. -Bu durumda ne yapacağız peki? Ne yapabiliriz ki? -Taktir edilmeseniz bile iyi şeyler yapma şansınız yok mu, olamaz mı? Yani sizi kim alı koyabilir ki iyi doğru güzel şeyler yapmaktan? Siz kalbinizi iyi işinizi doğru ve her şeyi güzel kıldıktan sonra varsın kimse taktir etmezse etmesin, umurunuzda olmamalı. İzlenmek ve gözlenmek zorunda mısınız yani ayrıca? Kendinizi bildirmek, buldurmak zorunda mısınız? Hem iyi şeyler her zaman göze çarpmıyorlar mı? Güzel şeyler gözden kaçıyor mu sanıyorsun? -Hiç kaçmıyor hem de! O Penelope'nin* kucağı var ya! Off! Of! * Oscar ödüllü İspanyol kadın sinema sanatçısı ve model Penélope Cruz Sánchez ile İspanyol sinema oyuncusu Javier Ángel Encinas Bardem, 14 Temmuz 2010 tarihinde evlenmişlerdi. -Hiçbir güzellik görünmeksizin kaybolup gitmez çünkü bu hayatta öyle değil mi hma? -Doğru. -Ve doğru olan mutlak bir noktasını bulup açılacaktır hayata, bunu sakın unutma. -Güzel sözler bunlar evet... rahatlatıcı sözler. -O halde şu işi doğru yapalım haydi gel. Kalbini iyi kılalım. Etrafı da güzelleştirelim. -Evet. Pekala yapalım bakalım. Bakalım da işimiz ne? -İşimiz bu: ortaya iyi bir mal sürmek. Para ve prestij kazanmak! İyi ürün çıkarmak. Kaliteli bir ürün. Üstün özellikleri olan bir model yaratmak. Temizlik çok önemli, beden temizliği, mekan temizliği, üst baş temizliği. Hayvanlar bile tırnaklarıyla ve kendi dilleriyle temizleniyorlar. Yağmur bitkileri beslediği kadar yıkayıp temizliyor da. Rüzgar da bir nevi elektrik süpürgesi aslında. Esiyor savuruyor ve havamızı temizliyor arındırıyor. İnsanın da içsel ve dışsal temizlikleri gerçekten sağlıklı kılıyor onları. Uykunun en iyi beyin temizleyici olduğunu biliyor muydun? Zihnin gerekli gereksiz çabaları sonucu ortalığa saçtığı çerini çöpünü alıp götürüyor, zihne girmiş tüketilmiş ama bir türlü çıkışı sağlanamamış türlü atıkları, dosyalıyor ütülüyor katlıyor dürüyor büküyor ve yerli yerine oturtuyor uyku; şu akşamları çöp kamyonlarından önce motoruna bağladığı tel kafese çöp bidonlarından çöpleri toparlayıp ayrıştırmaya götüren yakışıklı işçi var ya hani mahallendeki, onun gibidir uyku da. Böylece dinleniyorsun ve ferahlıyorsun uykunda. İnsanların kadim bilgileri vardır ruhlarını temizlerler o bilgilerle. O kadim bilgileri de açığa çıkaranlar bilgeler ya da bilge yamaklarıdır. Bir çok ünlü bilim adamı ve sanatçı yetiştirmiş olan Huxley ailesi gibi aileler vardır mesela... -Böyle bir aileyi hayal edemiyorum hiç. Benim ailemin asla dengi olamazlar. Acaba öyle bir ailenin yanında yetişmeme izin verirler miydi? Herhâlde öyle bir ailenin içine doğmak gerekirdi değil mi? . Benim ailemle o aile tamamen ayrı dünyanın insanları gibi sanki. -Ancak yine de bir noktada karşılaştınız işte. -Karşılaşmak mı? Hah! Karşılaşmak mı diyorsun buna? Hem karşılaşmak ne kadar yeterli olabiliyor ki? Bak işte Y-Han'la karşılaştık. Karşılaştık da ne oldu? Hatta seviştik. Seviştik de ne oldu? ! Bu da 11 yıl önceydi. Bu mudur yani? Onun gibi olmamı sağlar mı bir karşılaşma! ? -Kimse anasının karnından alim olarak doğmuyor hma. -Yıllardır böyle düşündük -düşündürüldük- ama bunun bize bir faydası olmuyor işte görüyoruz. -Asıl kendi zamanını yaşamandan alı koyan düşünsellikler faydasız düşüncelerdir hma. Şimdi buradaki faydayı paylaşmanız lazım. Size gerekli olan budur konuşan beyninle. Şimdi, size faydalı bir noktaya götürecek paylaşımı arayıp bulduralım istersen birlikte, haydi gel! Yarının içinde herşeyi uykuya bırakalım ki berraklaştırsın. Çevrenizde bu tür insanlar yok şimdilik belki ama pekala oldurabilirsiniz, bu size bağlı. -Bu bize bağlı filan değil. -Değil mi? Bana kalırsa çok ani kararlar veriyorsunuz sen de konuşan beynin de.. sabırlı olmak gerek, öyle bir çırpıda ani kararlar almamak lazım. Ne demiştin işin başında:? -Her şeyin başı sabır. -Hıh! İşte. Doğrusu bu. Üstelik sen ne tembel ne aklını kaçırmış bir kadın değilsin hma! Hem de hiç değilsin! Sanatçı olarak sanatını icra etmelisin hepsi bu. Bunun için elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret etmelisin. Geçmişi değil de şimdiyi yaşamaya ve yaşatmaya başlamalısın kendine de okuyucuna da. -Peki. O halde, şimdi şu büyük soruya yanıt bul bakalım: Sanatçı mısın?
2,227
Burdayım Sözümde ...Düşüyorum Karıncanın peşine minik depremler oluyor Yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum... Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizdeBurdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorumAcı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik İnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın Ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdiUnutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende Mısır'ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilikDüşler ve tarih inilecek son istasyon Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi Beklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
143
Yağmur.. Yağmur yağar tepeleri sis alır, Güneş açar yağmurun izi kalır. Dereler bulanır kıp kızıl çamur Rahmettir berekettir yağan yağmur.Cemre gibi düştün yanan kalbime Yağmur gibi hayat verdin ömrüme, Umutlarım yeşerdi senin sevginle Aşkımıza şahittir yağan yağmur..
37
Kelvez Tarih bin dokuz yüz altmış yedi de Toprak kayması olmuş Kelvez’de Çürük rapor hasar vardır tüm evde Şu Kelvez yazık, bakan olmamış.Arada geçmiştir tam onüç sene On iki ev olmuş yirmi üç hane Bu hiç yakışır mı islama dine Şu Kelvez’e nazik, gelen olmamış.Ev başına vermiş bir iki çadır Bu köy değil midir rezillik nedir? Ayıp size ayıp on iki evdir. Şu Kelveze kazık diken olmamış.Ne olacak beyler böyle ne olacak Yok mu şu Kelvez’e biri bakacak Evler soğuk kışın yoktur yakacak Şu Kelvez’e rızık, veren olmamış.
88
Hazine Gökkuşağının altında duran hazine Aşk Sadece güneş ve yağmurun düğününde öpülür Rengarenk dudaklarıKibirli bir gecenin sonunda Bütün cüretiyle acar göğsünü bulutlar Güneş bir pırlanta rolüne bürünmüştür bile Ve birden bire yanağına bir damla yaş düşer Yas tutan gri bulutun gözlerinden Kristalleşir gök olabildiğince İnce çisenin ardından belirir bütün güzelliğiyleHeybeti muhteşem Zarafeti bediî Gerdan kırar ekmek kokan toprağauzakta mı o kadar uzakta Dokunmak mümkün mü boynuna? Öpmek, koklamak Bir körpe kız gibi kokusunu Ve sevdiğim bütün renkler gözlerinde Saçı sarı Ya ayaklarının dibindeki hazine Kavramış bırakmayacasına sımsıkı Aşk gök kuşağında gizli Ve sadece güneş ve yağmurun Gerdeğinde filizlenir Doğar ekmek kokulu toprağa Ebesi rüzgar savurur sonsuzluğa Tut tutabilirsen Tutabilene Aşk olsun2004 / 10
113
Hep Bir deli çocuk büyüttün sen benden Ağlamayı unutturup Gözlerime turuncu güneşleri Ellerime sonsuz yazları bıraktın Veda ettim sen öncelerine Çengiler gibi her gün Düğün kurdum sen günlerine Hep böyle sandım Hep sandım HepBir deli rüzgar biçmeye kalktın ardından Kollarımı bağlayıp Ayaklarımdan zincire vurdun Yetişemedim gölgene Gözlerimde turuncu ağıtlar Hayallerime sonsuz kışlar Vedalar ekledim mısralarıma Döndüm yeniden çocukluğuma Hep orada kalmalıydım Hep çocuk Hep
64
Beyaz Bir Sevgi beyaz bir duvar çizgisiz ve noktasız ve sadece sakız beyazlığı temiz bir kireç kokusu herbir yanımda özlem taşır senden banabeyaz sevginin tarifsiz bulamacı hasretle yazdım mektuba seni beyazdan zarfına koydum dilimle ıslattım beyazdan gördünmü? bak! saçlarımda yılların kırbacı beyazdan bir adım öte gitsem önümdesin bir adım geri gelsem arkamda beyaz bir bardaktan içtim suyunu beyaz tenine vurdum mührümü sevgilim; üfür kıvılcımlarını ruhuma en beyazından korkma! hasret daima mahkumudur sevginin gün doğar elbet ve güneş kelebeklerin kanatlarındadır
79
Dökeceğim Dilimden dökeceğim dilimden tüm acılarından da yaracağım elimden isine karnından dagelene korku beden ardındaki tek neden vurgun güzelliğinden gerilmez arından dasarsılın demen bakın varsılın yemen sakın darsalın gümen akın erinsen yarından dakokun siner üstünde korku diner bütünde aramdan bul tütünde kırmızın sarından dayürek batışın ürkek sevinç atışın erkek ozan efemle keşkek olursan varından da150312denizli
55
Zamanın kadrini bilelim kardeş ZAMANIN KADRİNİ BİLELİM KARDEŞBir file baktım da pireye binmiş Deve kanatlanmış bir dala konmuş Aslan bir bite aşık olup avunmuş Zamanın kadrini bilelim kardeşUçakla sinekler kanat değişmiş Kaplan karıncadan korkup şıvışmış Domuz gemi yapıp denizler aşmış Zamanın kadrini bilelim kardeşÇöller yeşillenmiş dağ çöle dönmüş Tüm yaban hayvanlar şehire inmiş Doğru söyleyen yok eğri dermanmış Zamanın kadrini bilelim kardeşNehirler kurmuş çaylar kükremiş İyi insanlarım aslı tükenmiş Onlara da soykırım yapıldı denmiş Zamanın kadrini bilelim kardeşHüseyin'im Fare aya ulaşmış Akıllı delirmiş dünya dolaşmış Zürafa tavşanın elinden şaşmış Zamanın kadrini bilelim kardeş
93
Bir Güne Sırılsıklam Elinde bir avuç fotoğraf, kesip çıkarılmış insanlardan yoksun, belki anlamsızlar… “bir spor gündeminin daha sonuna geldik. Yarın aynı saatte görüşmek üzere” “Yarının aynı saatinde yine aynı yerdeyim diyebilir miyim” düşüncesiyle daha ağır yaslandı sırtını koruması için üst üste birleştirdiği yeşil kılıflı yumuşak beyazlığa… Ara ara ışıklanan odasında, küçültülmüş bir yaşamı izlemeye başladı ekrandan ve en güzel yerinde iğrenç bir reklamın umarsan umarmaz gelişine suratsız rüyalarını Issız merakların tutuştuğu sahil kenarında detaylarla karışık minik bir evde besliyordu sevdasını ……
81
Taşlı Evin Evsizi Ondukuzunda asik oldum.Yirmisinde askere mars tuttum.Yirmibirinde es buldum.Yirmibesinde boy boy velet.Dilegim kime kimselere olmasinlar külfet.Allah versin ocagima güc ve bereket.Evin icine ates düstü alsana dag gibi dert.Tanri dusmanima vermesin böyle zeval i afet.Koptu hayatimdan yar benim en muhimim nimet.Adim adim karanliga saptanan kendi hücremde müebbet.Nerdeyim nerelerdeyim kimim ben ulan kimim.Kendimi tevvekül edecegim kadar daye,siz cocuklarimin izdirabindayim.Dipsiz koyularda cehhenem den daha ötürü icimde bir yangin.Cocuklarim cocuklarim annem ve ozlem.Yar ellerde muhacir derbeder harab oldum. Suursuz duygularimla geceye yol oldum bir telasim.Bulutlar ay,i gölgelemisti yildizlar benden daha hazin.Sag elimde agactan oyma bavulum sol elimde boynu bükük yanik sigaram.Kirik dökük bittik düslerim. Bavulumda iki cift gömlek bir,de ekmek oda iki dilim.Gece benden ben geceden daha helak.Yürüyorum yillarin yorgunlugundan harab olmus kaldirimlar. Yolun kenarinda binlerce yatan tassiz mezarlar. Ûstlerinde ne bir bitki nede bir sevgi gölgesiz kupkuru agaclar. Yürüyorum yürüyorum bilmeden durdurak Egik basima düsünceler saplanir sanki birer ok.Kendimi evin icinde buldum olmusum adeta bir direk.Öylece kala kaldim öyle sefil ve donuk. Karsimda duran aynaya baktim kendimi bulamadim kendimden.Ellerim karyolanin basinda beynimde uyku uyanik ucurum.Dalmistim derin karanliklara bakiyor gozlerim.Sarilmistim beyaz gül desenli yastigim.Yillar gecsede kokardi håla rahmetli karicigim. Bitkin günesin sabahinda uyandim.Rutubetli tavanli duvarlarda gözlerim.Bir yani küflenmis aile resmine baktim.Düstü gözlerimde yaslar hatiralarla damla damla resme baktim baktim bagrima bastim.Bir filim gibi sardi geriye yilar aniden.iki oda birde kocaman salon bir kösesinde ocak turlu turlu yemekler hele aksamlari baslanirdi konusmalar ondan bundan.Kurulurdu sofralar ve bir alemdi cocuklar huzur ve düzen.Yaz aylarinda toprak ana ana toprak. sirtlarinda bebek karinlarinda bebek.tarlalarda bahcelerde gunes kavurucu sicak. alinlarinda toz ve ter kalamazlardi kimselere minnet. Babalarin ise omuzlarinda yük yükte adeta bir höyük.iyi yada kötü ama mutluluk arkasindaydi o kirik pasli pencerenin
276
Sarıkamış Suratlarında bir kırbaç gibi şaklıyordu ayazÇocuktular yüreklerine ilk sevda düşmüştü o yaz.Mahmut hasan musa kemal ökkeş ali yakup mustafa O an memet olup bindiler limandan demir alan vapura. Horon teperken azgın dalgalar vardılar Trabzon’aZehirli bir engerek gibi çöreklenmişti soğuk Erzincan’daBir sevgili gibi dağların boynuna kollarını doluyordu patikalarToprağın ılık nefesini arıyordu delik postallardan ayaklar. Girdiği gibi çıkmaz domdom kurşunu körpe tenindenBedenindeki esaretten vazgeçer Memet vazgeçmez hürriyetinden.Bastırdılar içlerinde özledikleri anların taze kokusunuSöküp attılar ciğerlerinden bir habis gibi ölüm korkusunu. Olmaz onların kabri nabızlarda atan birer anıttırİstiklal ateşidir sönmez,içlerinde haykıran anttır.Güneş firaridir ya da boğulmuş zemherinin kemendiyleYürüdüler damarlarındaki yangının peşinden kefenleriyle. Bir karınca katarı gibi ağdılar dağların yamaçlarınaTifüs aç kurt misali saldırıyordu yorgun vücutlarına.Gümüşten kanatlarıyla kar yarin yüzünü getirirdi sıladanİliklerine işledikçe beyazı, kavuşmaktı son dilekleri Tanrı’dan. Çıkarıp kalbini koydu Nene Hatun erlerin torbasına azıkÖyle uzun sürmez toprağı kanla öpülen yerde karanlıkHalay çekercesine atıldılar türkücesine ölümün kollarınaYürekleriyle yazdılar tarihi anaların dinmeyen gözyaşlarına..Karın altında doksan bin yürek hala sımsıcak atıyorÜstünde kardelenler ,dolu dolu bir hayat mutlu yatıyor.Ruhları küllenmez birer kordur Allah-u Ekber tepesindeTüfekleri patlamaya hazır bekler asırlarca siperinde. Arsız bir çocuk gibi tırmanıyordu mehtap gökyüzüneRüzgar bir şarapnel parçası gibi çarpıyordu yüzlerine.Ölümün yakıcı soluğu okşasa da hummalı bedenleriniSon nefesi çıkmadıkça yere düşürmez göğsündeki cevherini. Her sabah yeniden dalgalanır umutları hayatın bağrındaİçli bir şarkıyı tutuşturur sıla hasreti ağızlarında.Kurşun alınlarına bir ana busesi gibi sıcacık değinceGözlerinde şavkıyordu sevdiklerinin yüzü ölmeden önce. Ağlıyorum,gözlerime dalgası vuruyor beyaz hüznünKanatıyor süngüye benzeyen acısı bin dokuzyüz ondördün.Kara kışında bıraktın Ey Asker açmadan baharını çırılçıplakAnamızın ak sütü gibi helaldir koynunda yattığın toprak. Şubat-2006
250
Kendi ile Barışık, Dünya İle Barışık Bir TÜRKÇE ile; İLERİ! .=00.000.002= Tüm dünya insanlarının niyeti de, kalbi de temiz; dünya sathınca yaşanan ve insana uygulanan zorluk ve güçlüklerde nasıl bir çare bulacak acaba, diye düşünmemizi ve çare bulmamızı isteyen, insanlar sarmış sanki etrafımızı! . Şükür kendini bilmek isteyen insanın da niyeti ve kalbi temiz; zorluklara ve güçlüklere maruz kalan da kendine imtihan vesilesi olan insanlarla dost ilişkiler içerisinde! . Bu içimizdeki en dayanıklı insanı seçmek ister gibi haldeki tutumumuz devam ettikçe; her insan niyetinin karşılığını bulacaktır her alemde, daima! .
90
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk ** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan 19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize Kutlu Olsun...**
27
Evlilik 1 evlilik arada kalmaktır geceyle gündüz arasındaevlilik çok istenildiği düşünülen bir beraberlikte yalnız kalmaktırevlilik baş edememektir içindeki hayvansı dürtüyleevlilik bir çatışmadır silahların hiç susmadığıevlilik sinsi bir oyundur kimsenin kaybetmek istemediğievlilik paylaşım adı altında yapılan bir paylaşımsızlıktırevlilik mutlu olma oyunudur mutsuzlukların içinde 25.12.03MERSİNRıza ASLAN
44
İ b a r e t Maddiyat geçici bunlar kalıcı, Yazar doğru söyler kalem kılıcı, Verenler bahtiyar mahçup alıcı, Sevgiden ibaret bütün sermayem.Nefret duyguları belayı saçar, Çevreni küstürür arayı açar, Diyalok kurmassan itibar kaçar, Sevgiden ibaret bütün sermayem.Aile ferdinin çok ihtiyacı, Şefkatli davranır anne ve bacı, Bunu taşımayan olamaz hacı, Sevgiden ibaret bütün sermayem.Zalimin zorbası neye yarıyor, İnsanı incitip kalbi kırıyor, Selamım sonsuzdur saygım duruyor, Sevgiden ibaret bütün sermayem.Tebessüm yakışır her bakan göze, Güvenim artıyor her gülen yüze, Zeki aşk,sevgiyi aşılar size, Sevgiden ibaret bütün sermayem.1-7-2009
86
Çizebilseydik Kıskanırdı bulutlar tahminimce Ya kuşlar Ne söylerlerdi kim bilir Uğultusu azalırdı rüzgârın İmrenirdi göç edecek turnalar Ah Çizebilseydik resmimizi gökyüzüne...
21
Kayboldular Bir zamanlar at koşturan ağalar Dizginiyle nalıyla kayboldu Viskiyle sulanan al yeşil bağlar Yaprağıyla dalıyla kaybolduÇiftliğinde çift dönerdi kahyalar Burnumuza gelmez oldu reyhanlar Suntalar kralı telli Yahyalar Servetiyle malıyla kaybolduBir hoca vardı tespih çekerdi Yalan koymaz yeryüzüne dökerdi Gizli şarap içer haramdır derdi Yalanıyla falıyla kaybolduBölmek için gürler dururdu sesi Vatan neyi, nedir; memleket nesi Kurt beslerdi bizim köyün fitnesi Aslanıyla yalıyla kaybolduMahzuni Şerif`im sonun bu muydu Tarih Baba neler yıkadı yudu Nice olanaksız günlerin umudu Bir acayip diliyle kayboldu
81
Bir Kitabın Anlatısına Hayatımızı Uyumlu Kılabilmek! ... 082 “Kitaplara Konu Edilmiş Düş ve Düşünce; Gerçek Hayata Aktarılamaz Mı? ...”“SANAT NEDİR? ” Adlı Kitaptan Cümle Derlemem:/ Sayfalar dolusu yazıyla karşılaşırsınız! . / Yayımlanan roman, öykü, şiir kitaplarına ilişkin tanıtımı ya da değerlendirme yazıları yer alır! . / Gerçekleşen bir etkinliğin daha dumanı üzerindeyken, o etkinliği en ince ayrıntılarına dek irdeleyen yazılar yayımlanır! . / Nasıl bir performans sergilemiş? . / Falanca falanca üstünlükleri ya da eksiklikleri varmış! . / Nasıl yorumladığına, sanatçının ya da yorumladığı parçanın ne gibi üstünlükleri ya da eksikleri olduğuna ilişkin olarak yine aynı ayrıntı ve özenle kaleme alınmış yazılara da rastlayabiliriz! . / Derin düşünceleri dile getiren yazılar! . / Hemen her gün dergilerde yeni romanlardan bölümler ya da şiirler yer alır ve gazeteler okurlarına bu sanat yapıtlarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme yazıları sunmayı görev bilirler! . / { Sayfa:003,004, – Kitap Adı: SANAT NEDİR? . – Kitap Yazarı: TOLSTOY – İŞ BANKASI YAYINLARI – Çeviren: Mazlum BEYHAN - Cümle Derleme: Kemal KABCIK – ANTALYA - 16 Ekim 2013 Çarşamba 01:19:38 } “Yeni Bir Başlangıç İçin Daima İmkân Sunar Yaşam; Okumak-Okumamak Hür İradededir! ”
186
Ben'lik.. Hani eskiden bir tabaktan yemek yerdik ya... Tabaklar ayrılınca gönüller de ayrılıyormuş meğer, kulaklar da sağır oluyormuş biribirine.. Ve başlıyormuş "biz" denizi, "ben" derelerine boşalmaya..*erdlerbş
26
Çanakkale savaşı Menkıbeleri 2 Cevat Paşa çimenlik iskelesinden tabyalara bakmak için geçer karşı sahile Cephenin her tarafını gezerek dolaşır adım adım bir yeri bırakmaz bile Bir nefer dikkatini çeker, nefer paşanın sesini duyar duymaz kendini tanıtır bile Gözlerine bir şeymi oldu oğlum? Üzülmeyin efendim gözlerim göreceğini gördü bile. Düşman gemileri Mehmet’in gören gözleriyle düşman gemileri batmış sulara gömülmüş bile Cevat Paşa ağlıyordu kahraman cengâver asker gözleri görmese bile esas duruşundadır yine Halil Çolak 21.8.2005 Gelibolu
75
Yedi Evlat Bir Anne ben, hasta olsaydım muhtac, kalsaydım sevdiklerime suyumu bile, ellerimle kendim, alamasaydım ihtiyaclarımı, kendim gideremeseydim sıkılırdım istemekten, üzülürdüm sevdiklerime yük, olmaktan azarlasınlar, istemezdim gücüm yetmeyip, yapamadıklarımacok, şükür elim ayagım, tutuyor kendime, yetiyorum anneme de, bakabiliyorum hastanın halını, biliyorum ona, sitem etmiyorum onu, aglatmıyorum tatlı sözle, veriyorum her, ihtiyaclarınıbana, nasıl davransınlar istiyorsam, öyle davranıyorum sitem, etmeden kırmadan incitmedenbana, bagırsınlar istermiyim, istemem bende, bagırmıyorum yalnız kalmak, bir odada istermiyim, istemem yalnız, bırakmıyorumbana, bakanların yüzü gülsün istermiyim, isterim bende, ona gülümsüyorum ben, olsaydım bakılan hasta bana bakan, hizmet eden isterdim ki benim yerime, koysun kendini öyle, baksın bana beni anlasın bende, kendimi annemin, yerine koyup, düşünüyorumyedi evlat, bir anne ben bakacagım, diye yarışmamız, gerekirken ben, nasıl kacarım hikayeleri zirve, yapıyor yedi evlat, bir annebenimde, iki evladim var dilerim olmasın, ama olabilir ya elim ayagım, tutmadıgında iki evlat, bir anne olarak inşaAllah, ektigimi bicecegim bende...25-11-2014 /01:30
145
Nazire* Gâni gâni size olsun duâmız Çileli Bülbül'üz bitmez nevâmız Hakk'ın buyruğunda, derde devâmızBekleriz çileler dolana kadar, Bekleriz ol Güneş doğana kadar! Yıllardır uç uca çile ekleriz Yıllarca bekledik yine bekleriz Dünya bahçesinde biz çiçeklerizBekleriz çileler dolana kadar, Bekleriz ol Güneş doğana kadar! Ozan İlo kardaş gönül bir olsun Çekilen çileler Hakk'a yol olsun Allah'ın rahmeti size bol olsunBekleriz çileler dolana kadar, Bekleriz ol Güneş doğana kadar!
67
sarsap köpüğü *usta, zaten aksaksın,bir de yanlış çorap giydin aklına, öyle çıktın diyor menzili...baksana biraz tepeden, çıplak yamaca...ne kor ne ateştir sandığın dili…ne sitemse, öte geçedenaynen karşılık biçiyor orman ...kapalı cihan seferleri başlattık ya ruhlara yüz buluyor kardelen diyordeli vuslattan...diyeceğim var kalabalık bahtıma,sindikçe dibime öfkemya kuytu bir ıslığa yürür muradım,ya izdir ölüler, ellerimdir aşikar...ikiye bölünmüşse de ortadan saçımdöndüğündendir sırata yüzümyanlış bir tahmin içindir her şey...biri, dicle sanar kendi kıvrımını arayanbiri, iç bahçemde şah damar...**duyarım ki ağlamaz kimse, gecikmiş karanlığa... o, bana kafirin dölü der, akşamdurulur yüzüm, gülen sabaha ...fırat diye çağırırım kaç asırdır adını bu akıştır aksak, kayanın dengiacelesi ikiz kardeş...durgunluğu lal, gecesi baygın turna ahengi...rüyam köpüğüne rastlar sarsap çayında yanlıştır her aşk sonradanderse de, kızıl kökü saklı sudaki söğütdoğrum bu değil ...meyvem yasaksız şirindir aklımdaen çok, ahlata yakınken övünürümkararlıdır ölüm kızarmıştır aşklar...aşklar ki; kusurla yaşamazlar…***örün bu duvarı ama yormayın hayrasorgusuz doğum olmaztam bir cinnet fezlekesidir buraaşmalıydı dilini nevruzun osmanlı kalmış ehmede xani...yarım gezilmiş, o cennet,yüzyılla anlatılmaz...ortasıyken ruhumda ateşçözünür bakışı sınır taşımın ne merhem ki şu sürülen acıyaher ağıt bulanık yüzdür değişerek iner adı basra’ya...ki adımı bilmediysem daha yanlışson “helak”tan sağ kalanyel halkıyım diyecektimiçe öfkesi kırılmış...
186
Bazen Bu gün rakı Frengili bir rahim suyu gibi Hasta ediyor kafamı Meryem ile sevişip İsa'nın kanını içmek istiyorum Babasına inat...
21
Bir Yabancı Dün yolda gördüm Bir yabancı gibiydi Ne başını kaldırdı Ne de yüzüme baktı İşte o an kalbim Yerinden kopacaktı Başında eşarp Kolunda çanta Dönüp bakmadı arkasına Spor giyim yakışmıştı Arkasından bakakaldım Mühür gözlüm Sanki bir ceylandı Demir kapı kapandı İşte o zaman ben ağladım Her sabah mahkum Her akşam hürdü Bir de yakını vardı Belki kader ortağı Belki de gardiyandı Arada bir çıkar dolaşırlardı Demem o ki kara gözlüm Yürekte burukluk olsa da acı Kim ne derse desin gel Hadi var mısın Biz olalım kardeş bacı Zalım kardeş bacı
91
Limon Kabukları Nasılsın? Ben bir gün önce uyuyamaştım biliyorsun. Annemi fazla kafama taktım sanırım..Anneme bir şey oldu. Bulaşık makinesine limon kabukları koymuş, güzel koku verir diye.Hangi cağdayız Allah aşkına ya. ben ilk defa görüyorum.Âlem kadın benim annem. Bu aralar annemle sık sık hastaneleri geziyoruz. Annem 85 yaşında. Yürümede zorluk çekiyor. Yaşı gereği doktorlar ameliyata gerek duymuyorlar ablam ve bende izin vermiyoruz saten. Nurlu yüzlü melek annem..Sırtlarım da ağrıyor, Bilgisayar başında oturmaktan sanırım.Şimdi, bana hemen doktora git diyeceksin biliyorum.Biliyor musun ben 45 yaşıma kadar doktor yüzü görmüş insan değildim.Sanırım yaşlanıyorum. Of sırtıma sanki bıçak saplıyorlar.Dün gece ablamda kaldım. Ablam torununun evi gidecekti.Bende annemle birlikte ablamın evinde kaldım.Bende bilgisayarımı alıp gittim…Perşembe günü tv de yayınlanan Cesur ve güzel dizini izleyemedim için bilgisayarda dizi izle sitesinden izlemeye başladım.Yarı uyur, yarı uyanık uyumuşum. Tüh dizi yine yarım kaldı.Bana bu sabah yazmışsın; Halıları yıkama vermiştin dün gece getirdiler. Yavaş yavaş halıları yayma zamanı geliyor. Hava çok soğudu. Kar yagdı yağacak..Yani bu gün ev hanımlığım üstümde gezmek yok. Bu mevsimde seyahati ne severim yüreğim aklım hep uzaklarda.İnandım bende :) Ev hanımlığına sözüm yok ama.Gezi olacak, Seyahat olacak, sen gitmeyeceksin.İçin gidiyordur seninde.Biliyorsun yurtdışı sana yasak. İzin vermiyorum.İkide bir bana sende gel birlikte gidelim diyorsun ama ben uçaktan korkuyorum, hem ben kalp hastasıyım biliyorsun. Birde şunu anlamakta zorlanıyorum.Türkiye’miz turist cenneti iken neden paramız yabancılara gitsin. Yok, yok ben yerli malı kullanmayı seviyorum.Biliyorsun Türkiye'de tüm okullarda yerli malı haftası adı altında kutlanır. Hedefi, tüketiminin artmasıdır.Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır.İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir.İşte sana İlkokulda öğretilen bir ders.Unutma sakın. Önüme gelene söylemem bunları. Birde kendi dilimizle anlaşarak konuşmak ne kadar güzel değil mi?Bizim Ayşe’miş, Fatma’mız, Azize, Cennet, Emine’miz,Angela, Ashley, Becky, Cassandra, Desiree’den,Ali, Hasan, Hüseyin, Süavi’ler, Yorgo, Paul, Tom gibi isimlerde daha cana yakın gelmiyor mu?Ya türkülerimiz;Neşet Ertaş - neredesin sen Ahmet Yılmaz - haydar haydar Volkan Konak - hastane önünde incir ağacı Ali Kınık - Ali Ayşe'yi seviyor Sibel Pamuk - ellerini çekip benden Sibel Pamuk - al yazmalım Neşet Ertaş - gönül dağı Musa Eroğlu - Mihriban Nurettin Rençber - aşk sana benzer Orhan Hakalmaz - iki keklik Erkan Oğur - yarim senden ayrılalı Yavuz Bingöl - sarı gelin Yavuz Bingöl - saçlarını taramışsın Bülent Serttaş - ağlama yar Zara - beyaz giyme toz olur Aşık Veysel - dostlar beni tanırHele şiirlerimiz, bestelerimiz.Arkadaşım Erdal Dursun, İstanbul Tüyap’ta okuyucuları ile buluştu. Pamiray yayınlarında çıkan ‘’Bulutlar Böyle Ağlar’’ şiir kıtabını okumanı tavsiye ederim.Oya Engin arkadaşımın, ‘’Ay Işığında Oynayan Balıklar’’ hikaye kitabı...İçinden İstanbul geçen bir ilk gençlik romanı. 12 yaşındaki Maya’nın Boğaziçi kıyısında bir köyde yaşadığı yaz tatili hayatına yön veriyor.Yaşadığı birbirinden keyifli olaylarla hem doğa sevgisi gelişiyor hem de insan ilişkilerine bakış açısı değişiyor.Tüm bunları yaşarken köyün en yaşlılarından Hikâyeci Osman’ın anlattığı ilginç efsaneler, hikayeler ve anılarla hem tarihe bir yolculuk yapıyor hem de yüzyıllar boyunca Boğaziçi’nde yaşananları öğreniyor.Bu kitap biraz da çocukluk yaşlarındaki arkadaşlıkları ileri yaşlarda dostluğa çevirmeyi başaranlar için. 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Ceylan Çocuk Yayınları standında okuyucuları ile bir araya geldi.Sadece geçtiğimiz yıl yaşadığım Adıyaman’ının tarihi güzelliklerimizi yazmış olsam ömür yetmez..Dünyaca ünlü Nemrut Dağı, Oturakçı Pazarı, Cendere Köprüsü, Adıyaman Ulu Camii, Yel Baba Türbesi Adıyaman binlerce yıllık bir tarihe sahip.Bu tarihin günümüze mirası ise görülmeye değer tarihi yapılar. Gerger Kalesi, Adıyaman Yeni Kale, Cendere Köprüsü, Altınlı Köprü ve Göksü Köprüsü Adıyaman'da görebileceğiniz tarihi yapılar arasında başı çekiyor.Adıyaman'da özellikle arkeolojiye ilgi duyan gezginler için gezilebilecek pek çok antik kent ve öreyeri bulunuyor. Perre Antik Kenti, Pirin Antik Kenti, Arsemia Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü, Haydaran Kaya Mezarları, Turuş Kaya Mezarları, Sofraz Tümülüs Mezarları, Karadağ Tümülüsü, Beştepeler Adıyaman'da görmenizi önerdiğimiz, çoğu Roma döneminden kalma örenyerlerinden. Adıyaman Çarşı Camii, Eskisaray Camii, Yenipınar Camii, Adıyaman Ulu Camii, Abuzer Gaffari Türbesi, St. Petrus Kilisesi ve St. Pavlus Kilisesi Adıyaman'da görülmeye değer tarihi cami ve kiliseler arasında en çok ziyaret edilenlerden.Gümüşkaya Mağaraları, Zey Mağaraları ve Palanlı Mağarası Adıyaman ve çevresinde yer alan, mağara turizmine ilgi duyan seyahatseverlerin görmeleri gereken mağaralardan. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Roma İmparatorluğu ve Helenistik dönemlere ait eserleri görebileceğiniz Adıyaman Müzesi şehirde mutlaka gezmeniz gereken bir durakAdıyaman'da. Şehir merkezinde bulunan Oturakçı Pazarı Adıyaman'a özgü geleneksel el sanatları, halı, kilim, çanta, hediyelik gibi şehre özgü eşyalara ulaşabileceğiniz bir çarşı.Hani akşam sana kendini beğenmeyi, kendine hayran olana ne denir? Diye sormuştum.Bilgisaray yokken, google falan bilmezdik.Daha önce sözlük diye bir şey vardı.Kâğıtlara notlar alır, kitap arasına saklardık.Bu bazen kurutulmuş bir gülde olurdu ve küçük bir dörtlük şiirde.Kitabın arasına koymuştum. Biraz da özlem ''Nostalji'' olsun diye.Akşam, seninle mesajlaştıktan sonra (neydi bu diye) bakayım diye düşünürken,Orhan Pamuk’a ait ‘’Sessiz Ev’’ kitabıma bir daha okurken, kâğıtlara notlar almıştım, kitabın arasına koymuştum.O aklıma geldi ve kitabı açtım, gerçekten de kısa notlarım arasında duruyordu.Yani kendine hayran olan, beğenen: Narsist ve megolaman. ;)Bana tam uygun bir kelime işte. Hadi bunu bulmadan yatsaydım, bu yüzden uyuyamadım diyeceğim ama sızmış kalmışım.Sana yazmaya dalmışım, kahvaltı yapmayı da unuttum.Sonra iki gündür büroya uğramadım Cuma namazından sonra gideyim.Canım gün içersinde görüşürüz, kendine iyi bak sağlık ve mutluluk seninle olsun.
822
Sitem Nasıl geçersen geç artık ömrüm sana kalmış Sevdiğim mavi gözlümü o melek almış Beklemiyorum artık gelmez ama çok özlüyorum Bize tekrar kavuşmak mahşere kalmışNerden isterse ordan essin artık rüzgarlar Kalbimin en derin yerinde sadece onun gözleri var Etmiyorum şikayet etmiyorum sitem ben Bana ondan kalan bir ömürlük hatıralarım varDünya ister dönsün ister dursun başımda Hüzün sarmış her yanımı sensizliğin çağında Vedaya gerek yok bekler beni bilirim Yağmur damlası gibi dökülen her bir gözyaşımda ............................Necla Argüz....27 7 2009 -izmir Yüreğine Misafirim Bu Gece Şiiir ktb (2011)
86
HARF HARF DURUYORSUN ALNIMDA harf harf duruyorsun alnımda öylece durşiirden ipekten bir yazın ortasındabir çizgiyi anlatıyorsun hecelerle çizbiz bütün kesişmelerin çıkmaz sokağıyızdışarda kuşlar başka, aşk başka. kıştan kalma bir şemsiye var şapkamızdaıslaklık var bakışlarımızda yaramazlık varkıyı uzar gider, gözlerimiz uzak, yelkenlerimizvar bütün sevişmelere, başka?dışarda yağmur, dışarda ağaç, dışarda... (Eski, Sayı: 9/10)
51
Düş Uzun bir düş olacak biliyorum, Senle başlayacak ama senin gibi hiç bitmeyecek. Yeter diyeceğim artık çok uzadı, Bıçak olacak sessizlik, susturacak beni biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Ruhuma yansıyacak gene gözlerin. Bırakmayacağım seni bir yere, Gene güneşle yatacağım biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Ne şişeler beni görecek, nede ben şişeleri. Utanarak ağlayacağım gene, Gene hüzün kardeşim olacak biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Bedenin olmayacak yanımda ama, Delice karanlığı öpeceğim sen diye. Karanlık bitecek, ben gene öksüz kalacağım biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. İçimdeki ölüyü gömerken kalbime, Sahte kahkahanı duyacağım birden, Yeniden dirilecek hayallerim senle biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Pembe bulutlar seni çizerken bana, Olmadık çılgınlıklar gelecek gene aklıma. Gene Yokluğun döndürecek beni gerçeğe biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Belli belirsiz bir gölge göreceğim duvarda, Biri elini uzatacak sanacağım gene, Gene yenileceğim yalancı heyecanıma biliyorum. - Uzun bir düş olacak biliyorum. Ne sen olacaksın içinde, nede yıkık yüreğim. Düşler bile kızacak artık biliyorum. Bense uzatmayacağım bu sefer, dur diyeceğim düşlere, UZUN BİR YOLCULUK OLACAK BİLİYORUM........ .
179
Atife Aklım senden ibaret,fikrim senden ibaret Teslim oldum sevdam sana ibadet İlkim sensin senden sonum dar olsun Feryat etmem,etmem sana ihanet, Ederisem cennetteki huri bana yar olsun.
27
Yaşıyoruz Güneşin doğduğu bir sabahtı Yada ben gözlerini güneş zannettim Birer birer sana sattım düşlerimi Sende bize paylaştın düşlerini Yıllarca güneş sayıp Sana başladım günlerimi Teninle uyudum gecelerce Işığınla uyandım Sonra; Sırasıyla önce güneş tutuldu Sonra düşlerimiz Senle ben biz zannettiğimiz Gecelerce seviştiğimiz Bu kocaman Aslında küçük olduğunu öğrendiğimiz EVREN Yıkıldı birer birer Kayıp gitti yıldızlarımız Şimdi sen çok uzakta Ben güneşsiz Sen başkalrında Ben sensiz Sen akmayan gözyaşlarımda Ben sessiz Biz doğmamış çocuklarımızda Yitirilmiş yarınlarımızda Yaşıyoruz...
77
Neden Yanıyor Yüreğim? Bahar oynaşırken rüzgarla yeşil yeşil, Kuşlar sevinç çığlıklarıyla cilveleşirken, Sevginin çiçeğe durduğu, Öfkelerin dindiği yer burası, Sakın bir şey söyleme, Yalnızlığıma düşeceğim neden yanıyor yüreğim? (Ank.2002) Hikmet Karakuş
31
Anam Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti Anam Acı tatlı zahmetime katlandı Uçurdu yuvadan yürüttü Anam Anaların hakkı kolay ödenmez Analara ne yakışmaz ne denmez Kan uykudan gece kalkar gücenmez Emzirdi salladı uyuttu Anam Doğurdu beni Sivas ilinde Sivralan Köyünde tarla yolunda Azığı sırtında orak elinde Taşlı tarlalarda avuttu Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi Huysuzluk edersem kalkar döverdi Hemen kucaklayıp okşar severdi Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuğudum Anam bana ders verdi Okumamı çalışmamı ön gördü Milletine bağlı ol da dur derdi Vatan sevgisini giyitti Anam Tükenmez borcum var Anama benim Onun varlığından oldu bedenim Kimi köylü kızı kimisi hanım Ta ezel tarihte kayıtlı Anam Veysel der kopar mı Analar bağı Analar doğurmuş ağayı beyi İşte budur sözlerimin gerçeği Okuttu oğretti büyüttü Anam
127
Geliyor Geliyor Geliyor GeliyorMavi mavi mas mavi Altın sarısı sırma saçlı Uzun boylu selvi soylu Samsun dan bir güneş doğar gibi Mustafa Kemal Atatürk Geliyor geliyor Oy anam oy oy19/ Mayıs 'ta gencim 30/Ağustos Zaferim 29/ Ekimde Cumhuriyet'tim 23/ Nisan da çocuğum ben19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşanın İstanbul’dan Bandırma vapuru ile Milli mücadeleyi başlatmak için Samsun’a geldiği gündür Gümbür gümbür geliyor Oy anam oy oy19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk'ün doğum günüdür Babası Alirız a efendiden Anaların anası hasların hası Zübeyde hanım dan Doğma oğulları mas mavi gözlü sarı saçlı Mustafa sı Bir güneş gibi doğdu ve dünyaya geldi Geliyor geliyor Mustafa Kemal Atatürk geliyor Oy anam oy oyUlusal Egemenliğin,özgürlük Ateşinin yakıldığı gündür. 19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk'ün doğum günüdür,ulusal Egemenliğin,özgürlük .Ateşinin yakıldığı gündür.Mustafa kemal ve arkadaşlarının sayesinde mücadele sonucu Nice güzel bayramlar bahşetmiştir, Bu değerleri kaybetmeden diğer kuşaklara aktarmak Bilinçli her vatandaş demeli'ki ey Atam bu günü ve diğer Bayramları bahşettiğin gündür. Ülkemin'de doğum günüdür Oy anam oy oy geliyor geliyorMustafa Kemal Atatürk geliyor Uyan uyan ey gençlik uyanma günüdür çünkü bugün Bayram 19 / Mayıs Samsundan Bandırmadan bir Güneş doğdu Hep coşku içinde kutlanmalı Ve bu değerleri hep yaşayıp yaşatacağız ve Cumhuriyet Nesline kutlu olsun.Tek ülke olarak sadece Türkiye'm de Atamın bahşettiği 19/ Mayıs spor ve gençlik bayramı var Nice güzellikler den,miraslar dan ve devrimlerden bir gün daha Yaşamanın sevincini iliklerimize kadar hissetmenin onuruyla 30/Ağustos Zaferim Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferinin ardından kutlanan ulusal bayramdır. 29/ Ekim güven sevinç hareket günüdür Türk milleti gelecek nesiller bunu unutmamalıdır. 23/ Nisan ben çocuğum sadece benim Ülkemde var sevinç neşe Mutlulukların en güzeli (23) Nisan da Atamın çocuk bayramı olarak Olarak miras bıraktığı en güzel armağan ve değerlerden biridir İyi'ki bu ülkenin çocuğuyum Oy anam oy oyÇünkü ben Mustafa Kemal Atatürk'ün Emanetlerinin bekçisiyim. .Atamızın da dediği gibi bütün umudumuz gençliktir. Güzel,Ülkemin güzel gençleri bu Ülke bizim hepimizin Bu bayramlar siz geleceğin gençlerine armağan Atamdan Geliyor geliyor masmavi altın sarısı saçları ile uzun boylu Selvi soylu Şahlanmış kır atıyla bir aslanların aslanı Babayiğitler babayiğidi geliyor ey gençlik uyanda gör Mustafa Kemal Atatürk geliyor Oy anam oy oyNice bayramlara... Tüm gençler in ve tüm dünyadaki genç ve insanlarımızın 19/ Mayıs Spor ve gençlik bayramını kutlar aynı zamanda somada Yitirdiğimiz geçlerimizin ve şehitlerimizin de 19/mayıs,spor gençlik Bayramını kutlar,saygı ile anarım..Tarih=19=05=2015= Saat=01=20=İZMİR=Gül Keleş= * Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. * BU ŞİİRİ VE ESERİ YAZAN GÜL KELEŞ ..VE MİRAS CILARINA AİTTİR..(Bir eseri paylaşırken yazar ismini silmek hem kul hakkına girer hem de kanuni cezası var dır.Karek ter'li İnsanlar Paylaşım Yaparken Yazarın Adını Silmezler, Bu yazıyı Aynen Paylaşırlar. UNUTMAYIN Kİ bir eseri güzelleştiren de yazarının adıdır. Para yada hapis cezası ile karşı karşıya kalmamak için lütfen özen gösteriniz..GÜL KELEŞ...
452
Sen mi gökyüzünün kurşuni siyahındakaybolan bir çift gözyıldız yıldız.örtbas edivermekte kendinizifiri karanlıkların içine salıvermektekorkumu adı? yoksa gece mi? ben mi? yoksa sen mi....?
23
Yırtık Defter Baş ağrısıyım kapı önünde eski terlik Kardeş yitince kan ter içinde yağmur Fena aşığım kocaman dağ kocaman güller Öylesine itaat ettim öylesine deli öylesine itiraz İncecik kadınım saçlarım kızıl çoğalsın Küçük bir sevince neden uzak pişmanlıktan Yüzüme anlam yüklenmiş Yenilgim çocukluktan değil çıkmazdan Odalardım hazırlıksız sessiz kalabalık Firkete kırıkları taziyelerdim ertelemeler Bir şey daha olmalıydı söylenmeyen Cevapsız sorular önceden sezilebilen Seyirciydim kendime çokça yer gösterici Ve dolu ve yağmur ve sokak Matemdim sen gidince ölü hayal Öylesine tereddüt öylesine yitik öylesine Pazar Nasıl anlatabilirdim o anı bir gizdi Bilgece bir tavrı vardı hikâyesi Anlamı yitirdim, şarkıyı çoktan Bazen bir çocuk bakar içimden akşam akşam Bana artık bir oda bile fazla Küflü bir gençliğe akıyor aynalar O eski geçmiş bulamasın diye beni Tek tek topluyorum yırtık defterleri Akatalpa Temmuz 2002
131
Durma Yakala Duygulari yabana atma, Ictekiyi dinle ara sirada olsa,Bir yerde umudun saklidir,onu yakala, Buldugun anda da sakin ha birakma,Yapmak istediklerin vardir liste yap sirala, Bunun icin gucunde orada,kacirma,Uzuntuleri,acilari hesaba katmasanda, Alis onlara,es gecme,sevincler gibidirler, yol gosterirler yarinlara,Sevilmek icin sevmeye basla,hadi durma, Tutku,ask,merhamet bazende hiyanet,yanibasinda unutma...
46
P A R L A K G Ö Z L E r Görmeyen gözlerin hisleri farklı, Aldığı bilgiyle erdirir aklı, Seven, sevilenler olur meraklı, Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Rengarenk oluşu daha da güzel, Mercekler çalışır kişiye özel, İçine dalınca duygulan haz al, Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Gördüğü her şeyi hafıza yazar, Ticaret erbabı kurulur pazar, Üzücü şeylere elbette kızar, Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Beğenip, güvenmek onun onayı, Düğünde, bayramda çeker halayı, Avukatlık yapar, işin kolayı, Işıl ışıl gözler umut saçıyor.Bebeklik, çocukluk, gençlikte canlı, Olgunluk dönemde çok heyecanlı, Zeki yaşlandıkça hüzünlü, gamlı, Işıl ışıl gözler umut saçıyor.5-6-2013
96
Çanakkale Geçilmez Tabyamız Düşman gemisine ateş açtı Uzun menzil¬li bombardımana girişti. Gücüyle karşılık vererek Püskürtü , Düşmanı doğduğuna da pişman etti.Gemilerini denize sokmaya da , Hiç bir gücü ve cesareti kalmadı İlerlemiyor, istediği şekilde, Amaçlarına ulaşamıyorlardı.Albay Cevat Çobanlı nın emriyle de , Boğazın etrafına mayın döşendi Filo gemileri de boğaza girdi, .Düşman ise, ablukaya alındı.Düşman , Sudan girmeyi başaramadı “Çanakkale geçilmez” boşa söylenmedi, Anafartalar komutanı ulu önder, Mustafa Kemal komutada vardı.18 Mart Türk Milletin zaferi oldu Gökte zafer bayrakları dalgalandı Her yıl Zafer bayramı olarak kutlandı Ömür boyu hiçte unutulmayacaktı .
91
Uzaylı Akıl Sahibi 9 İşbirliği içinde, Hakk’a razı kullardan, Düzeltmeye endeksli, Rab’bime yakınlardan…Bir bilim adamı ki mahvetmeyi düşünmez, Karınca dahi olsa öldürmeyi istemez…Kötülük düşünülse Rab, buna izin vermez, Zulmünü gizletsen de Rab’bim bunu affetmez… Mutlaka böyledirler diye aklıma gelir, İyi olduğu gibi kötüler de olabilir…(2001)
45
İçi Boş Olunca Paket Güzel Olmalı (Hiç'lik) İÇİ BOŞ OLUNCA PAKET GÜZEL OLMALI (HİÇ'LİK) İnsan! 'Hiç' olunca, İçinde 'Hiç'in anlamını büyütür, Kıyamet kopar o gün H/içliğinde. Olurda, Göremezse kendi yüzünü Baktığı aynalarda. Vahaları, Kızıl kıyamet yangın olur. Yangınları, Yüreğinde, düşlerinde. Düşleri, kabuslara tutsak. Yaşayan bedendir artık, İçindeki kendi 'Hiç'dir. Mütarekeleri kayıp üstünedir, Koşulsuz. Dün'e ait ne varsa bulduğu, 'Hiç'liğinde 'Hiç' kalırda 'Hiç' olarak Umudu ayrık otlarıdır, İnsanın sırtını döndüğüKüfür ve lanet, Katığı olur da yaşamının Aynaya her baktığında, Dengini yıkan, Yoz! Fincancı inadlarını görür Tımarsız. Ahengi de kalmamıştır Düzeni de İçindeki sevgi bir ateştir artık Dem vurduğu hanlardan önce Kendisini yakan.Bıraksa içindeki kusmuk kinlerini Rüzgarlar da alıp götürmez Ağırdır yükü. Dağın taşın taşıyamadığı Lanetler vardır içinde, Artık! Konakladığı dam altına İki aynası vardır 'Hiç' liğini yansıtan Ne yana dönse Bütün 'Hiç' likleri hasatta Hasadı berekete kesmiş Gıpta eder de Şeytan 'Hiç' in kabus yüzüne 'Hiç' 'Hiç' liğini bilmez Açar kollarını boş bi mağrurlukla Kesime hazır Yılbaşı hindisi18-01-2006/İst Alkadraz_Kuşcusu
158
Peygamber Şehri Peygamber şehri Medine nur mudur Zem zem bidonları içinde billur Duydum ki Medine cennet yoludur Bizi de kat bu kervana ne olur.Cennetle cem Ayşe annem odası O ravzadır müminlerin sevdası Sağı solu sahabesi obası Cennetiyle müjde verdi MevlasıMedine şehridir feyiz ırmağı Dostu dosta kavuşturdu burağı Haneyi saadetde cennet durağı Ziyaret eyle ağlayı ağlayıEbu Talhanın Bahçesi neresi Altı yüz ağaçlı hurma beldesi Rumeysa isimli Hatun zevcesi Arzusu sevaba ortak etmesiSahabesi Ensarı ocağında Gül kokar dağında bucağında Baki cennet Rasulün kucağında Bir lezzet var toprağında dağında.
86
Gönüle girmektir sevgi Neyin var ise hepsinden, Almadan vermektir sevgi. Kırıp döşün kafesinden, Gönüle girmektir sevgi.Tane tane karlar gibi, Meyve yüklü dallar gibi, Arı gibi ballar gibi, Çiçekten dermektir sevgi.Papatyada fala bakmak, Güllerde mana aramak, Sevgi gülüm akan ırmak, Menzile ermektir sevgi.Anlatmaya yetmez sayı, Dostla bölüşürken payı, Geceleri dolunayı, Yatıp seyretmektir sevgi.Sohbet ederken gerçekle, İşim yok silah bıçakla, Borani elde çiçekle, Yüzünden öpmektir sevgi.
64
İlim aklın ibadetidir Akıl olmadan ilim olmaz, İlim aklın ibadetidir. Olsa ilmin değeri kalmaz, İlim aklın ibadetidir.Akla dünya kapısı dardır, Akıl ile düşünmek ardır. Her ilim akıl ile vardır, İlim aklın ibadetidir.Akıl yok olsa insan şaşar, Akılla ilim özden taşar. Akıl olmasa ilim düşer, İlim aklın ibadetidir.Akılsız olan kuldan siner, Akıl giderse ilim söner. Dünya akıl üstüne döner, İlim aklın ibadetidir.Yusuf gönülde er isen er, Akıllı olanlar ilim der. Allah'ım sen bize akıl ver, İlim aklın ibadetidir.
77
Yağmur Yürekli Anlar Okyanusların kalbi göklere yükselirken Mutluluk şarkıları rüzgârların dilinde, Aşka koşarcasına bulutlara gelirken Göklerin kanatları damla damla elinde, İnce ince dolanır nem içeren gözlerde, Yağmur yürekli canlar kutlu dua özlerde,Bozkırın çiçekleri susamıştı sevdana, Kara gökler ağlarken yağmurun sesine bak Deredeki kurbağa şükreder Yaradan’a, Deryalarda balıklar gözleri çakmak çakmak, Bir damlanın hasreti alıp seni saklasam, Yağmur yürekli canlar rahmetle sırılsıklam,Bir yağmur yağmalıydı susamış yüreklere, İnmeli bulut yere arındırmalı kiri, Nice umut yüklenmiş beklenen dileklere, Yeniden canlanmalı eskiden daha diri, Al karanfil açacak umutlu zamanlara, Yağmur yürekli canlar ruh üfler ormanlara,Yağmurun kokuları sararken toprakları, Gözde umut yeşerir kuşlar dalda gülümser, Çiçeklenir ağaçlar yemyeşil yaprakları, Canlı cansız mahlûkat yaşamayı benimser, Coşkun akan nehirler muhabbet şırıltısı Yağmur yürekli canlar hayat kuş cıvıltısı,Suyun şiirce hali, mısra mısra inmeli, Beraber yürüyelim uzun ince yolları, Ilık ılık yağmurlar başımızda dinmeli, Rahmetin mutluluğu ey Allah’ın kulları! Dikkatli kulak verin tabiatın sesine Yağmur yürekli canlar sonsuzluk ötesine,Öyle bir sevda ile yağmur ol yağ ülkeme, Yağmur gözlü bakışla ulaş en tenha yere, Çiçekli baharları müjdele gel o deme, Susamış gönüllere buluttan pare pare, Seni bekleyen anlar hayvanlar ve insanlar, Yağmur yürekli canlar, berekete hayranlar.15.02.2014
186
Kan İçinde Güneş Polonyanın kanı beyazdı İsyan bir bayraktı süt içinde Porselenlerden yapılmış Polonya Kırılan heykel ve heykel aşkları Ve Venüsün kırık kolu PolonyaPolonya Polonya sana günaydın Karanlıklardan çekip kaderini İlk aydınlığa çıkardınAma ben Peşteye dönüyorum Peşte bir kan çemberi Işıklı çemberler içinde ölüler Konuşturuyorlar sfenksleri Öğretiyorlar kelimeyi doğan Çocuklara kutsal kelimeleri Kelime en güçlü silahtır Tutar şehri ve insanıElektrik lambalarının altında Kadın kanları Kadınlar susmuştu Konuşan erkekti Kadın gömlekleri yırtılıyordu Anne gömlekleri Ve mesut dakikaları beklemiş Bütün saatler Tırak deyip durduGünah duvarına düşmüş Şehrin beyaz kaderi Ve kan aynasında Macar gölgesiMacar kası gerginKan büyüyordu - İşin kötüsü gözüm görmüyor - Silah ıslandı atamıyorum - Çevrem kıpkırmızı oldu Ellerim yapış yapış - Kelimelerimi duyuyor musun? ................................................ Dünyaya kan ismi verinizSokak fenerlerine asılmış Güzel ve canlı ölüm Aydınlatıyordu gerçeği Telgraf direklerine çekilmiş Düşman ölüleri bir bütün Apayrı bir varlık insandan Günah kadar çirkin Ve Tanrı düzenine aykırı Bir ur kocamanÖlüm yayılıyordu ölüyordu gece bile İşleyen makinalar kalmıştı yalnız Ve onların kolları insanlar Zalim kelimesinin gözbebeği İnsan değil alet Aletin aleti Kör - Tanrı onlarsız değil Ama onlar - TanrısızGeride ve Peştede kan vardı Budanın bir kelimelik heykeli kan içinde Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında Ve kan pırıl pırıldı Kızgın ve kaynar Bin güneş yanıyordu kanda Küçük fakat sağlam
209
Doğa Ey gözünü sevdiğim doğa Barışın güvercini,savaşın kartalı kuşlar, şen şakrak öterken dallarda benide benide alın yanınıza. Gümüş suyun akarken derem, benimle birlikte çağla. Bu engin deniz, bu orman, bu yayla... Ah şu doğa... Yolunuza can sereyim Ölürsem sizlerle birlikte Öleyim.
41
Cem Karaca iki ve son Fakat 1973 yılında, bu grupla da yol ayrımına gelirler ve koparlar.Aynı yılın ağustos ayında üçüncü evliliğini, ilerde Oğlu Emrah’ın annesi olacak Feride Balkan’la yapar.O sıralar Ersen’le çalışan Moğollar grubu yine bir anlaşamamazlık yüzünden 29 Eylül Cuma günü Ersen’in işine son verdikleri açıklarlar ve 29 Eylül 1972 Cumartesi günü CEM KARACA- MOĞOLLAR ismi altında birleşirler.Aralarına katılan Binali Selman’ın katılmasıyla renk kazanan bu grup, sözleri Emrah’a, müziği Cem Karaca’ya ait çok güzel bir beste olan “El çek tabib” le beraber çalışmanın ilk meyvesini oluşturur.Her geçen gün,müzikal olarak birbirlerine daha çok alışan Cem Karaca ve Moğollar, çalışmalarına son hızla devam ediyorlardı. Cem’in yeni bestesi “ Namus Belası “ plağı 1974 Ocak ayının son günlerinde piyasaya çıktı listelerde ilk haftalardan itibaren bir numaraya yerleşti,Azeri etkilenimli son derecede yakalayıcı melodisi ile ve 6/8 lik ritmiyle herkesin dilindeydi çok büyük başarılara imza atan bu grup, Cem’in eski arkadaşlarıyla yeni bir sözleşme yapmasıyla nihayet buldu ve CEM KARACA-DERVİŞAN topluluğu doğdu.Şubat 1975 de bu değişim sürecinin ilk olgun meyvesi olan “Tamirci çırağı” şık bir kapak tasarımıyla piyasaya çıktı.1979 başında Amerika Birleşik Devletlerine giden Karaca yurda döndükten kısa bir süre sonra eşi ve oğlunu da alarak İngiltere ve Almanya’ya gitti. Eşi Feride,de Cem’in başka bir kadınla ilişkisi olduğu şüphesi doğmuştu, oğlunu da yanına alarak Türkiye’ye döndü. Eylül ortalarında Türkiye’ye dönen Karaca, Uğur Dikmen’le beraber albümdeki parçaların altyapısını ve şan partisyonlarını kotaran Karaca, klavyelerin ve vokallerin kaydedilmesiyle beraber 1980 yılının başında Almanya’nın yolunu tuttu.Cem’in Almanya’ya gitmesinden bir kaç ay sonra Uğur Dikmen, dönemin ünlü müzisyenlerini bir araya toplayıp, kendi klavyesiyle Karaca’nın da sesinin bulunduğu bantlara diğer enstrümanları da kaydederek albümü piyasaya çıkardı. Davulda, Cezmi Başeğmez, Basta, Melik Yirmibir, Gitarda, Berk Yenal,Flütte, Levent Altındağ ve Sazda, Osman Bayşu’nun bulunduğu bu albüm,1980 yılının Temmuz ayında sadece Almanya’da “Hasret” adıyla plak ve kaset formatında yayınlandı. 12. Eylül.1980 darbesinde Cem çalışmaları sebebiyle Yurt dışında bulunuyordu 12 Eylül yönetimi Askeri Hizmetler Koordinasyon Başkanlığı aracılığı ile bir bildiri yayınladı Şanar Yurtatapan, Melike Demirağ, Sema Poyraz, Selda Bağcan ve Cem Karaca’ya yurda dönüp teslim olmalarını, aksi takdirde vatandaşlıktan çıkarılacaklarını ihtar etti.15 Temmuz 1981 tarihine kadar ülkeye dönmesi için süre tanınmıştı,suçsuzluğunu ispat etmeye çalışan Karaca’nın tüm gönderdiği savunma ve kanıtları ile Annesi Toto Karaca’nın çabaları hiçbir şekilde kabul görmeyince ve verilen tarihe kadar yurda dönmediğinden, Cem Karaca Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Almanya’da çok sıkıntılı günler geçirdi, Yurt içinde kaset ve plakları da yasaklanmış ve eşinden de boşanmıştı. 1987 ‘nin yazında yedi senelik bir sürgünden sonra, Turgut Özal’ın desteğiyle yurda döndü onu sadece çok yakın arkadaşları ve akrabaları karşıladılar. Türkiye’ye döner dönmez, Avukatı Turgut Kazan’la beraber Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu yapılan başarılı bir duruşmanın ardından aklanıp, Türk Vatandaşlığına kabul edildi.1987 sonbaharında Cem Karaca’nın dönüş albümü “Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar” piyasaya sürüldü ve büyük bir başarı elde etti.1990 senesinde uzun zamandır yapmadığı bir işi yaptı ve bir müzik yarışmasına iştirak ederek Altın Güvercin Şarkı Yarışmasında “Yahya,Yahya “ adlı bestesiyle birinci oldu.Aynı sene 12.albümü “yiyin Efendiler (Yağma Sofrası) piyasaya çıktı.1994 senesinden 1996 yılına kadar bir ulusal Tv.de proğram yaptı ve sahne çalışmalarını birlikte yürüttü ve bu arada da, İlkim Hanımla (soyadını şu an hatırlayamıyorum) yeni bir evlilik kurdu. 07.Şubat.2005 tarihinde ardında kalıcı eserler bırakarak hakkın rahmetine kavuştu ama…maalesef ki, o derin sessizliğin içinde kendisini rahat bırakmadılar ve DNA testi için mezarını açtırdılar.Şimdi sanıyorum ki ruhu dinlenmiş olarak engin maviliklerde yüzüyordur. Rahat uyu benim ilk gençlik dostum ve arkadaşım Muhtar Cem Karaca….
558
Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti Cebrail Aleyhisselam buğdayı getirdi, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti. Cebrail Ademi alıp tarlaya götürdü, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Hak emir buyurdu cebrail yanına indi, Ademe ne yapacağını anlatıp döndü. Buğdayın nasıl ekileceğini öğrendi, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Adem Paygamber Yüce Hakkın yolundan gitti, Cebrailden öğrendiklerini tatbik etti. Sonra bunu bütün çocuklarına öğretti, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Tarlaları sabanla sürüp yere kondular, Yüce Allaha dua edip şükür sundular. Buğdaydan ekmek yapıp yemeyi öğrendiler, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Yusuf tarih içinde Adem nebiyi buldu, Çift sürmeyi öğrenen buğday ekmeyi bildi. Bu olay nesilden nesile sürerek geldi, Adem Peygamber çift sürüp yere tohum ekti.Not:Adem Peygamber ile Havva anamızın mezarı Kabenin altındadır.
125
İşâreti Nebî İŞARETİ NEBİSenin bilincininde Feto pilincininde İnsan suretindeki Cümle kafir cinindeNUR ALLAH'ın esması Bühtan eder haspası Yahudada tasması Hepsini haham önündeBunların bilcümlesi Papaz noel ininde Pansilvanya dönmesi Tek ceketin hüznünde! Haham, papaz kasıyor O da asıp kesiyor İslama kin kusuyor Hemde haçlı önündeDe: neyi herzelersin Der: müslüman delirsin? Ta Kabilden gelirsin Bak Arasat günündeMihrabta başındadır Kippa yüz yaşındadır İslâmın dışındadır Cübbe papaz dinindeO harika hırkası! Seyredin bu atlası Çağdaşlık harikası Kini insin cinindeAvanağın çantası Doldurur dağı, taşı İblislerin kankası Hesabı var dünündeZaten beslendiğiniz Onlar seslendiğiniz Aha süslendiğiniz Domuzların yünündeNur Allahın nurudur Nurcu mûhlis kuludur Salih rûhlar velidir Hayat olur dinindeTanrıları ulu der Ulur uluyup gider Mürai namerttirler Hayır yoktur sininde Müfteriler suludur İblisin has kuludur Hasırıdır, çuludur Dünyanın fon finindeAltın çağın şimşeği Çaktı artık İSLÂMİ Geliyor tufan; gemi, Gider AĞRI yönünde KUTLAYIN NASARANIN YILBAŞI BAYRAMINI! Cennete katacaklar koşun Haham, Papaza! Tabi idir ilk şartı tapınmak istavroza Noel babalarıda gönderiyor hakezâ Sonrada gönderirler kütük dolu moloza Yeter mi yoksa devamını getireyim mi? Pazar! için ipliği büküp bitireyim mi? Papaz vaftizleyince suya batırayım mı? Yoksa nâra gidene bakıp oturayım mı? İSLÂMİ: bu bukağı sürünmekle kırılmaz Hipokrat’ın eliyle, Mü’min yara sarılmaz Sarılır diyen varsa, sarılanlar darılmaz Kör gönül gözü ile, neye baksa görülmez
201
Dillenen Bir Vicdan Ben de çok güzel gülerim taa ki sokakta yaralı bir hayvan görene kadar. Ben de çok güzel gülerim ayakkabısı yırtık bir çocuk, özellikle de saklamaya çalışıyorsa yırtığını. Ve çöplükten yemek toplayan bir yaşlı görene kadar. Ben de çok güzel oynarım üç maymunu ve gülmeye devam ederim. İşte vicdan var. Susmayan, görmemezlikten gelemeyen ve dillenen bir vicdan...
59
Sessiz Karanlık Gecenin sessiz karanlığı vurmuş yüzüme Dalıyor gidiyorum karanlıkta en derin duygulara,kendimi tanıyamıyorum Uzun siyah saçlarım zeytin gözlerimle sessiz karanlıkta hayal oluyorum Karanlıkta elimdeki kırmızı gülle aydınlanıyorum Sessiz gecedeki gül yanıyor ışıl ışıl Aşkın ateşini taşıyor Üzerimde kırmızı elbise siyah gecede parlıyor Sessiz gecedeki mumla içimdeki aşk evim aydınlanıyor Islak nemli gözyaşımla sessiz gecede kaybolup,romantizmin doruğunu kırmızı gülümle yaşıyorum
60
Terliklerini Giy Diyordu Annem 2 Unutmuştum artık ensemdeki baltanın sevgisiz ürpertisini, Yürüyordum sadece, Cellât ağlıyor ben susuyordum, dar bir sokaktı karanlık. Ne kadar küçük olduğumu, ben küçüldükçe büyüyen çınarlar, ben boğuldukça daralan sokaklar anlatıyordu. Sadece yürüyordum karanlık. Siyah bana bulanmıştı, unutmuştum insanları, ağaçların bestesine kaptırmıştım kendimi, sadece susuyordum ve dans ediyordu cesedim yapraklarla, tüm hücrelerim titriyordu. Ne kadar küçük olduğumu dünya, ben büzüldükçe alçalan bulutları anlatıyordu, yağmur damlıyordu gözlerime, yıldırımlar düşüyordu yeryüzüne ve kan damlıyordu sözlerimden, ölme diyordu annem sen daha çok küçüksün
83
Tanrı Türk'ü Korusun Koru öz saydığın Türk'ü, Ulu Tanrı koru artık! Kaldırma koyduğun farkı, Ulu Tanrı koru artık! Günde bin kere el açtım, En büyük antları içtim, Yüceltmenden de vaz geçtim, Ulu Tanrı koru artık! Çevirme şu Çin Seddin'den, Düşürüp durma haddinden, Umut kestirme kendinden, Ulu Tanrı koru artık! Adını duru,tertemiz, Bin yıllardır anan biziz! Ulaşmıyor mu sesimiz? Ulu Tanrı koru artık! Kandaşlar ayrı,uzaklar, Kalksın sınırlar,yasaklar, Yetti pusular,tuzaklar, Ulu Tanrı koru artık! Doğu Türkistan esirmiş, Başları taşla ezilmiş, Çinli Moskoftan rezilmiş, Ulu Tanrı koru artık! Kırım, Borçalı,Kelceber, Ölüm mü zulüm mü beter? Yeter yüz döndüğün yeter! Ulu Tanrı koru artık! Sınır çekmişler araya, Tebriz tuz bassın yaraya, Biz koşamadık haray’a, Ulu Tanrı koru artık! Karabağ’da gündüz gece, Ölüm sevdirir işkence, Kan ağlıyor Bakü, Gence, Ulu Tanrı koru artık! Pazarcık, Şumnu, Kırcalı, Yok oldu uzak kalalı, Kimse olmuyor oralı, Ulu Tanrı koru artık! Dağıttı Rus adlı köpek, Nedir Kırgız,Kazak,Özbek? Gagavuzya neden özerk? Ulu Tanrı koru artık! Talan, verdiğin yurt talan! Bir haber kutlu bozkurttan, Esir halâ Yakutistan! Ulu Tanrı koru artık! Harap Kerkük, Musul harap, Kürde devretti pis Arap! Demiyor mu:”medet yarap”? Ulu Tanrı koru artık! Bir baş, iki el vermişsin, Kırk düşmana yol vermişsin, Başa,kancık kul vermişsin, Ulu Tanrı koru artık! Servetinden, gitmez versen Bu hasret biter istersen, Olur elbet,sen 'ol' dersen, Ulu Tanrı koru artık! Namertte koyma öcümü, Alma elimden gücümü, Arttırma artık acımı, Ulu Tanrı koru artık! Mülk seninse,senin ülken, Benim kanımla al alken, Unutma durup dururken, Ulu Tanrı koru artık! Nedir bu bitmeyen afet? Söz verdiğin gibi lutfet, Bir kusur ettiysek affet, Ulu Tanrı koru artık! Türk'ü Türk'ten ayrı koyma, Düşmanıyla eşit sayma, Deli oldu,deli Tayma, Ulu Tanrı koru artık! 16 06 2010
276
Mareşal'den Büyüksün Ateş düştü, Vatanın toprak ve taşına, Karanlığa, Ay ışığında duman çöktü. Yağmur oldu gözyaşı, sağanak düştü, Aksaray, Ankara, Adapazarı, Aydın’a.Alev, alev yaktı ateş, düştüğü yeri, Vuruldu alnından, yatıyor kınalı elleri, Boynu bükük yavrusunun yaşlı gözleri, Kara giymiş, Çorum, Sinop, Kırklareli…Gözleri açık, acı akıyor yaş yerine, Davul zurna eşliğinde gitti, o askere, Üniforması Al Bayrak, döndü geriye, Hatay, Isparta, Samsun ve Kocaeli’ne…Saymakla biter mi, Anadolu’da iller, Bağrında kefensiz yatıyor şahinler, Boş hevese kapılmış, çakal ve itler İstanbul, Artvin, Adana, misafir bekler.Deli esiyor rüzgâr, koyumda fırtına, Demir atmış, öfke vapurum limana, Dam boyu dalgalar, ruhum alabora, Mehmet’im mareşal’den de büyüksün, Bak! Generaller de selam duruyor sana…Necati Kavlak 29 Ekim 2011/ Manisa
111
Annem --------------------Birgün düşeceğiz pencerelerdenSen çiçek bahcesine, ben çamur batak içine Seni annen yıkayıp parklayacakBeni yine tinerci cocuklar kovalayacak..Sen her okul cıkışında annenı bulacaksın karşındaBen se arıyacağım her daim gözyaşımdaSen her gece annenin kucağında yatacaksınBense yıldızlarda annemı arayacağım...Sen her yağmurda sokağa cıkıp oynayacaksınBen annemin gözyaşlarını tek tek ayıklayacağım...Senin annen pazara gitti bekle birazdan gelecekBenim annem mezara gitti hiç gelmeyecek……yasak.tutku
58
Dört ekim On beş ocak söndü Dört ekim sabahı Yirmi üç köpek öldü Dört ekim sabahıKudurdular azdılar Tadımızı bozdular Ciğerimizi yaktılar Dört ekim sabahıNe oldu vurdunuz Vatanımı böldünüz Geberdiniz öldünüz Dört ekim sabahıDöndü ocaklar küle Anaların göz yaşları sele Kıydılar onbeş güle Dört ekim sabahıMezar olsun size dağlar Sizinde ananız ağlar Bu gün ağlamazsa ergeç ağlar Dört ekim sabahı
59
Emelname Şarkılar bir başka, senin içindir Yıl sonu uğurlarken sonbaharı Bir gamsız arsız üzüntü gelir Ayrılık fırtınası akşamları.Sevinçlerim yokluğunda irkilir Her yılbaşı göremezsem yüzünü Mart ayı gelir, bulutlar çekilir Paylaşırız ayrılık türküsünü.Sevincim nazım bir yudum şarap Örselenir gönlümdeki duraklar Özlemimden uzak kalsın ıstırap Umut saati dökülürken yapraklar.Gözyaşı silerken yanımda yoksan Özleme karışır gözümün rengi Kutsal değerin mehtabı olmazsan Yüreğim tanımaz böyle ahengi.
62
A A Denemeleri ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLAR ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLARAnne ve babanın bütün yanlışlarının cezasını çocuklar çeker. İletişim ve uyum sorunu yaşayan anne baba evliliği bazen bitirir, her biri kendi hayatını sürdürür. Her iki taraf da bir takım zorluklar çeker ama asıl zorluğu çeken çocuklardır. Problemli bir aile hayatı çocukları ruhen hasta yapar, çocuklukta karı koca kavgasının arasında büyüyen çocuklar evlilik sendromuna yakalanır, ömür boyu bu sendromun etkisinden çıkamazlar. Hayata yeni yeni hazırlanan çocuklar, hayata karşı çekingen, korkak ve pısırık olurlar. Bu çekingenlik ve korkaklık onları hayat boyu takip eder. Okul başarılarını olumsuz etkiler. İyi bir eğitim alamayan çocuklar bırakın sınıf atlamayı bulundukları sınıfın bile altına düşer, başarısız, beceriksiz, hatta hatta topluma yabancı ve zararlı birer birey haline gelebilirler. Evlenip bir yuva kurmakta zorlanırlar. Kurarlarsa bile sürdürmekte zorlanırlar, gerek korku, gerekse başka dürtülerle bu yuvayı sürdürmekte güçlük çekerler. İstemeden yanlış yaparlar, kimseyi ve hiçbir davranışı tolere edemezler. Kimseyle kolay kolay iletişim kuramazlar. Normal birey olarak yaşamlarını sürdüremezler. Çoğu kere suça eğilimli olurlar. Toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Rehabilite edilmeye ihtiyaç gösterirler. Mutlu olmak ve mutlu etme eyleminde başarılı olamazlar. Sürekli bir boşlukta hissederler kendilerini, doyuma ulaşmakta birçok engelleri vardır. Bu engellerin çoğu da psikolojiktir. Mutsuz bir çocukluk, aile bireylerinin süregiden çatışmaları ruhsal dengelerini sarsmıştır. Bu dengeyi kazanmaları artık mümkün görünmemektedir onlara. Hele anne-baba sürdüremedikleri yuvayı sürdürmekte ısrar eder de problemleri bir türlü bitiremezlerse bu çocuklar üzerindeki travmayı artırır. Veya aynı anne baba evliliği sonlandırır, ancak bu boşanmada demokratik anlayış gösteremez, olayı bir savaş boyutuna taşırlarsa çocuklar da savaşın tarafı haline gelir, taraflardan birine dost diğerine düşman olabilir. Bazen de çocuklar bu olaydan faydalanmayı seçer, tarafların zaaflarını kötüye kullanır, sorumluluk almayan, kurnaz, üç kağıtçı bir tip haline gelir. Bütün bu olup bitenlerden en çok zarar gören bireyler çocuklar olacaktır. Bütün bu sorunlar gösteriyor ki boşanmak bir çare değildir. Ancak huzursuz bir aile yaşamı ve mutsuz bir evlilik de istenen bir durum değildir. O halde yapılması gereken ailede iletişimin sağlanmasıdır. Aile bireylerinin aile eğitimine alınması, evlilik okullarının yaygınlaştırılması, evliliği sürdürme ve bireylerin karşılıklı anlayışlı olma eğitimi almaları şarttır. Bunun için okullarda iletişim derslerinin verilmesi, iletişim uzmanlığının kol olarak gündeme getirilmesi, bunun için de iletişim uzmanlarının yetiştirilmesi şarttır.
355
Nasibin Kesildiği An Kendime göre Küçük bir dünyam vardı Acısıyla, tatlısıyla Sevinci, neşesiyle Hüznü, kederiyle Mutluydum yine de Yarınlardan umutluGün dogmadan Neler doğar diyordum İllaki de doğacaktı Ama acı, ama tatlı doğacaktı güneşGüneş doğmadı mı Gün batmadı mı Hayat bitmiştir Bitmiştir nefes almak Bitmiştir yaşamak Her şey karanlığa gömülür Gökyüzü kararır Renkler kapanır Güneş doğmadığı zamanHer şey bir başkadır Güneş doğduğunda Yine bir umut var demek Nasibin kesilmemiş demek Yaşamak var demek YaşamakNasibin kesildiği an İşte o an Hayat biter Güneş doğmaz yüzüne.
83