metin
stringlengths
46
265k
İşyeri hekimliğine göre işyerlerinin tehlikelilik sınıflamalarına ulaşmak için aşağıdaki dosyaya tıklayınız. İşyerleri Tehlike Sınıfları Listesi Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Doğru Zayıflama Diyetlerinin Genel İlkeleri Nelerdir? Enerji: Zayıflama diyetlerinde günlük enerji miktarının belirlenmesin­de ilke, kişiye harcadığından daha az enerji vermektedir. Bununla beraber bireyin bazal metabolizmasının altında enerji de verilmemelidir. Böylece bireyin yavaş yavaş (haftada 0.5~1kg) zayıflaması sağlanarak sağlık açısından oluşabilecek riskler ortadan kaldırılmış olur. Hızlı kilo kayıpları ile bir çok sağlık sorunu ortaya çıkabilir. Protein: Günlük enerjinin yaklaşık %12~15’i prote­inden gelmeli ve daha çok kaliteli protein kaynaklarından yararlanılmalıdır. Proteinli besinlerin termojenik etkilerinin olması ve tokluk hissi vermesi nedeniyle zayıflama diyetlerinde önemli et­kileri vardır. Ancak, diyetin protein miktarı artırılırsa hem yağ miktarı hem de özellikle doymuş yağ asit miktarı da artabileceğinden diyetin protein miktarının önerilenin üzerinde olması istenmez. Genellikle proteinden zen­gin besinler yağdan da zengindir. Yağ: Günlük enerjinin yaklaşık %25-30’u yağlardan sağlanmalıdır. Yağlı besinler de proteinli besinler gibi tokluk hissi verirler, ancak enerji içerikleri daha yüksektir. Ayrıca yağda eriyen vitaminlerin (A,D,E,K vita­minleri) vücutta kullanımını sağlamak için diyetin yağ miktarı çok azaltıl­mamalı, enerjinin yağdan gelen oranı %20’nin altına düşürülmemelidir. Sağlıklı beslenmede yağ türüne de dikkat edilmelidir. Bunu sağlamak için yemeklerde kullanılan yağın 2/3’ünün zeytinyağı veya fındık yağı, 1/3’ünün ise mısırözü, soya veya ayçiçek yağı gibi bitkisel sıvı yağlar olmasına özen gösterilmelidir. Karbonhidrat: Günlük enerjinin yaklaşık %55~60’ı karbonhidratlar­dan sağlanmalıdır. Diyetin karbonhidrat miktarı ayarlanırken beslenme programında şeker gibi basit karbonhidratlardan çok kuru baklagiller (örneğin; mercimek, kuru fasulye) gibi kompleks karbonhidratlar kullanıl­malıdır. Ayrıca, basit karbonhidratlar bireyi çabuk acıktırırken, kompleks karbonhidratlar daha çok tokluk sağlarlar. Vitamin ve mineraller: Zayıflama diyetlerinin enerjilerinin azlığına paralel olarak vitamin ve özellikle demir ve kalsiyum gibi mineral yetersizlikleri görülebilir. Çok dü­şük enerjili olmayan dengeli beslenme programlarında vitamin ve mineral yetersizlikleri görülmez. Posa (lif): Zayıflama diyetlerinde posa (lif) yüksek olmalıdır. Posalı besinler çok çiğnemeyi gerektirdiğinden yemek yeme için gerekli zamanı uzatır, midedeki sindirimi ve mide boşalma hızını yavaşlatarak tokluk hissini uzatır, dışkı hacmini ço­ğaltarak barsak hareketlerini ve bağırsaktan geçiş hızını artırır. Böylece posa, bireyin ağırlık kaybetmesinde çok etkili olur. Genellikle doğal posa kaynaklarının tüketilmesi önerilir. Sebzeler, meyve­ler, kuru baklagiller, kepek ilaveli ürünler önemli posa kaynaklarıdır. Sıvı: Günlük yaklaşık 3 litre sıvı tüketilmelidir. Diyet, vücuttaki meta­bolizma artıklarının atılabilmesi için yeterli miktarda sıvı sağlamalıdır. Ayrıca, yemek öncesi ve yemekle beraber alınan sıvılar mide dolgunluğunu ve dolayısıyla tokluk hissini artırır. Bunun yanında, kabızlığın oluşmamasın­da bol sıvı tüketimi önemlidir. Kabızlık bireyin kilo kay­betmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenler­le, bol sıvı içilmesi ve özellikle bu sıvının 1~1.5 litresinin su olması önemlidir. Tuz: Hipertansiyon, kalp yetmezliği veya başka nedenlerle ödemi bulunan şişman kişilere uygula­nan beslenme programlarında tuz kısıtlanması gere­kebilir. Bu durumda diyet, ya tuzsuz ya da az tuzlu olabilir. Eğer bahsedilen sorunlar yoksa tuz kısıtla­masına gerek olmayabilir. Öğün düzeni: Beslenme programı, günlük en az 3 veya daha fazla (6~8) öğünlük düzenli ve sık aralıklarla uygulanmalıdır. Sık aralıklarla beslenme, gereğinden fazla yemeyi ve kaçamakları önler, acıkmayı geciktirir ve bir sonraki öğünde besin alımını azaltır. Beslenme programı; bireyin ağız tadını bozmayacak şekilde, sosyoe­konomik durumuna uygun, yaşam tarzına adapte edilmiş olarak, esnek, beslenme alışkanlıklarını uzun dönemde değiştirecek şekilde sunulmalı, kısa dönemli acele (şok) programlar uygulanmamalıdır. Beslenme programı; kan basıncı, kan kolesterol, lipit, trigliserit, ürik asit, glikoz gibi bulgularda yükselmeler varsa bunlara uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Obezite Vücudun yağ kütlesinin yağsız (kas) kütleye oranının aşırı artması so­nucu boya göre ağırlığın olması gereken düzeyin üzerine çıkmasıdır. Bir­çok sağlık sorunlarına yol açması nedeniyle şişmanlığın önlenmesi gerek­mektedir. Kaybedilen kilolar nasıl korunur?: Kaybedilen kiloların korunması kilo kaybetmekten çok daha önemlidir. Şişmanlık tedavisinden sonra çoğu birey tedavide elde edilen olumlu alış­kanlık değişikliklerini devam ettirmezler ve kaybettikleri kiloları tekrar geri alırlar. Bu nedenle, arzu edilen düzeye kadar kilo kaybeden birey vücut ağırlığını koruyabilmek için neler yapması gerektiğini diyetisyene danış­malı ve kilosunu koruyucu bir beslenme programına alınmalıdır. Şişmanlığın temel nedenleri nelerdir? Çevresel ve kalıtımsal faktörler önemlidir. Enerji alımının fazlalığı ve enerji harcamasının azlığı şişmanlığa yol açabilir. Enerji alımının fazlalığı aşırı yeme, daha çok yağ ve şeker içeren besinleri yeme, öğün atlama, hızlı yeme gibi yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle olurken, enerji har­camasının azlığı ise hareketsiz yaşam nedeniyle olmaktadır. Ayrıca, vücut ağırlığının düzenlenmesinde rol alan hormonal ve sinirsel faktörler, kalı­tımsal faktörler olup şişmanlığa neden olabilirler. Tiroid, hipofiz, böbrek üstü, pankreas ve cinsiyet hormonlarının yapımında ve fonksiyonlarındaki bozukluklar sonucunda kişinin iştahı artabilir, bazal metabolizma hızı ya­vaşlayabilir ve enerji dengesi bozularak şişmanlık oluşabilir. İdeal kilo kaybı nasıl olmalıdır?: Sağlıklı kilo vermek için ideal kilo kaybı haftada 0.5-1 kg olmalıdır. Bunu sağlayacak beslenme programları da hiçbir zaman düşük enerji içermez­ler. Düşük enerjili beslenme programları ile hızlı kilo kayıpları mümkün olmaktadır, ancak unutmamak gerekir ki bunun da birçok sakıncaları var­dır. Her şeyden önce hızlı kilo kayıpları, vücuttan yağ dokusundan daha çok yağsız doku dediğimiz kas dokusunun kaybına neden olmaktadır. Bu da istenmeyen bir durumdur. Daha çok yağ dokusunun kaybedilebilmesi için, bazal metabolizma düzeyinin altında olmayan enerjiler ile kilo kayıp­larının sağlanması gerekmektedir. Bununla beraber, hızlı kilo kaybeden bireyler daha sonra hızlı bir şekilde kaybettikleri kiloları geri alırlar. Çünkü vücut düşük enerjiye adapte olduğundan, birey biraz fazla yemeye başla­dığında kilo almaya eğilimi artar. Sigaranın menopoz (adetten kesilme) üzerine etkisi: Sigara dumanındaki kimyasal maddeler üreme fonksiyonlarının azal­masına ve foliküler tükenmenin hızlanmasına neden olmaktadır. Sigara içenlerde menopoz (adetten kesilme) içmeyenlerden yaklaşık 2-4 yıl daha erken meydana gelmektedir. Günlük içilen sigara miktarının artması ve sigara içme süresinin uzaması da yumurtalıklardaki foliküllerin daha erken dönemde tükenmesini hızlandırmaktadır. Sigaranın kadın üreme fonksiyonlarına etkisi ve infertilite (kısırlık) ile ilişkisi: İnfertilite, çiftlerin bir yıl süresince çocuk istemeleri ve korunma yön­temi kullanmadan düzenli cinsel ilişkide bulunmalarına rağmen gebeliğin gerçekleşmemesi olarak tanımlanmaktadır. Üreme çağındaki kadınlarda sigara içme sıklığının %25 olduğu kabul edilmektedir. Literatürde, üreme çağındaki kadınlarda günlük içilen siga­ra miktarının ve sigara içme süresinin doğurganlığı ve üreme yeteneğini doğrudan etkileyebildiği vurgulanmaktadır. Sigara içen kadınlarda infer­tilite görülme oranı, içmeyenlere oranla on kat daha fazladır. Kadınların %13’ünde infertiliteye sigara içiminin neden olduğu belirtilmektedir. Sigara içen ve içmeyen kadınların karşılaştırıldığı çalışmalarda; sigara içen kadınlarda infertilite görülme oranının yüksek, doğurganlığın düşük ve gebe kalma süresinin daha uzun olduğu belirlenmiştir. Özellikle günde 20 adetten fazla sigara içen kadınlarda yukarıda sayılan sorunlar daha fazla oranda görülebilmektedir. Yapılan bir çalışmada, aktif olarak sigara içen kadınların bir günde iç­tikleri sigara sayısına bağlı olarak gebe kalmada sorun yaşamadıkları ve sigara içmeyen kadınlarla karşılaştırıldığında bu kadınların en az 3-12 ay daha geç bir sürede gebe kaldıkları belirlenmiştir. Bunun yanında, kadının eşinin sigara içmesi nedeniyle pasif sigara dumanına maruz kalması da kadınların üreme fonksiyonlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Sigara içen kadınlarda yumurtalıklarından salgılanan estrojen hormonu düzeyindeki azalma, yumurtalıkların fonksiyonlarında azalmaya neden ol­makta ve yumurtalıklarda folikül hücrelerinin gelişmesini sağlayan hormon (FSH) düzeyini yükseltmektedir. Yumurta hücresinin gelişmesini sağlayan hormon düzeyleri (FSH) sigara içen kadınlarda, içmeyenlere göre önemli oranda yüksektir. Yapılan bir çalışmada, yumurta hücresinin gelişmesini sağlayan hormon (FSH) seviyesinin aktif olarak sigara içenlerde içmeyen­lere göre %66; pasif olarak sigara dumanına maruz kalanlarda ise %39 oranında daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Kadının sigara içmesi ya da sigara dumanına maruz kalmasının üreme fonksiyonlarına etkisi şunlardır; 1. Gebe kalma süresinin uzaması (ortalama 3-12 ay). 2. Primer ya da sekonder infertilite. 3. Menapoza daha erken yaşta girilmesi (ortalama iki yıl önce). 4. Kendiliğinden düşük yapma riskinin artması (spontan abortus). 5. Erken doğum eylemi. 6. Düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riski (bebeğin doğum ağırlığı ortalama 150-300 gr daha az). 7. Yumurtalıklardaki foliküllerde tükenme (gebe kalmada sorun yaşa­ma/erken menapoza girme). 8. Adet bozuklukları ve iki adet arası sürenin kısalması. 9. Mesane ve rahim ağzı kanseri gibi risk faktörlerine neden olabilmek­tedir. Sigaranın kadının yumurtalık fonksiyonlarına etkisi: Sigara içen kadınların yumurtalıkları, sağlıklı yumurta hücreleri üretme­ye direnç gösterir. Sigara içerisinde bulunduğu bilinen toksinlerin çoğuna, sigara içen kadınların yumurtalıklarında ve/veya foliküler sıvısında rastlan­maktadır. Nikotinin, yumurtalıklardan atılan yumurtanın rahime doğru iler­lemesini ve ulaşmasını önlediği ya da kadının yumurtasında genetik ano­malilere eğilimi artırdığı da bilinmektedir. Bunun sonucunda kadının gebe kalması güçleşmekte ya da kadın gebe kaldığında düşük ile sonuçlanma riski artmaktadır. Kaynak: www.ailehekimligi.gov.tr Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Mecburi Hizmet Süreleri 6. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerlerinde 300 gün. 5. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile 6. grup ilçe merkezlerinde 350 gün. 4. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile 5. grup ilçe merkezlerinde 400 gün. 3. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile 4. grup ilçe merkezlerinde 450 gün. 2. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile 3. grup ilçe merkezlerinde 500 gün. 1. Grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile 2. grup ilçe merkezlerinde 550 gün. 1. Grup ilçe merkezlerinde 600 gün. Süre hesabında fiilen çalışma esastır. Hafta sonları ve resmi tatil günleri fiili çalışmadan sayılır. Yıllık izinler, mazeret izinleri ve hastalık izinleri ile geçirilen günler ise yükümlülük süresine eklenir. Hizmet Bölgeleri 1. Bölge 2. Bölge 3. Bölge 4. Bölge 5. Bölge 6. Bölge Ankara Antalya Isparta Kilis Malatya Tunceli İstanbul Eskişehir Uşak Karaman Elazığ Mardin İzmir Yalova Osmaniye Kırşehir Sivas Batman bursa Hatay Trabzon Nevşehir Diyarbakır Kars Adana Konya Bolu Amasya Erzurum Siirt Mersin Manisa Kırıkkale Yozgat Kahramanmaraş Ardahan Gaziantep Edirne Karabük Kastamonu Erzincan Iğdır Kocaeli Kayseri Kırklareli Niğde Şanlıurfa Bingöl   Aydın Burdur Çorum Artvin Van   Denizli Bartın Aksaray   Bitlis   Muğla Samsun Tokat   Adıyaman   Balıkesir Giresun Çankırı   Muş   Sakarya Rize Sinop   Bayburt   Tekirdağ Afyon     Şırnak   Çanakkale Düzce     Ağrı   Zonguldak Kütahya     Hakkari     Ordu           Bilecik       Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
TIPTA Uzmanlık Ana Dalları Ve Eğitim Süreleri Ana Dallar Eğitim Süreleri (Yıl) Özel Durum Acil Tıp 4 İç Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanları için 2 yıl Adli Tıp 4 Patoloji uzmanları için 2 yıl Aile Hekimliği 3   Anatomi 3   Anesteziyoloji ve Reanimasyon 4   Askeri Sağlık Hizmetleri 3   Beyin ve Sinir Cerrahisi 5   Çocuk Cerrahisi 5   Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 4   Çocuk Psikiyatrisi 4 Psikiyatri uzmanları için 2 yıl Dermatoloji 4   Enfeksiyon Hastalıkları 5 Tıbbi Mikrobiyoloji uzmanı hekimler için 3 yıl Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon 4   Fizyoloji 3   Genel Cerrahi 5   Göğüs Cerrahisi 5 Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanları için 2 yıl, Genel Cerrahi uzmanları için 3 yıl Göğüs Hastalıkları 4 İç Hastalıkları uzmanları için 2 yıl Göz Hastalıkları 4   Halk Sağlığı 4   Hava ve Uzay Hekimliği 3   Histoloji ve Embriyoloji 3   İç Hastalıkları 4   Kadın Hastalıkları ve Doğum 4   Kalp ve Damar Cerrahisi 5 Göğüs Cerrahisi uzmanları için 3 yıl, Genel Cerrahi uzmanları için 3 yıl Kardiyoloji 4 İç Hastalıkları uzmanları için 2 yıl Kulak Burun Boğaz Hastalıkları 4   Nöroloji 4   Nükleer Tıp 4   Ortopedi 5   Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi 5 Genel Cerrahi uzmanları için 3 yıl Radyasyon Onkolojisi 4   Radyoloji 4   Psikiyatri 4   Spor Hekimliği 4 FTR ve Ortopedi uzmanları için 2 yıl Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp 3   Tıbbi Biyokimya 4   Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji 3   Tıbbi Farmakoloji 4   Tıbbi Genetik 4   Tıbbi Mikrobiyoloji 4 Enfeksiyon Hastalıkları uzmanları için 2 yıl Tıbbi Patoloji 4   Üroloji 5   . . . Türkiye’de Uzmanlık Eğitimi Veren Hastaneler TIP Fakülteleri Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Başkent Üniversitesi (ADANA) Tıp Fakültesi Başkent Üniversitesi (ANKARA) Tıp Fakültesi Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Celâl Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Deniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi (Trabzon) Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Necmettin Erbakan (Konya) Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Recep Tayyip Erdoğan (Rize) Üniversitesi Tıp Fakültesi Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Şifa Üniversitesi Tıp Fakültesi Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi . . Eğitim Hastaneleri İle Sağlık Bakanlığı Adına Tıp Fakültesi Hastaneleri Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara 1 inci Üroloji Uzmanlık Eğitim Programı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Dr. Abdurrahman Yurtarslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Bursa Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Celâl Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Diyarbakır Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Gülhane Askeri Tıp Akademisi Tıp Fakültesi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Adli Tıp İstanbul Adli Tıp (Sağ. Bak. A.) İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Bahçelievler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğtim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Bakırköy Prof.Dr.M. Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Dr. Mazhar Osman Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Halkalı Mehmet Akif Ersoy Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Metin Sabancı Baltalimanı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Süleymaniye Doğum ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Ege Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi KKTC Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Recep Tayyip Erdoğan (Rize) Üniversitesi Tıp Fakültesi Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Trabzon Ahi Evren Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği Aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belirli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya kurumun öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabipleri kapsar. Aile Hekiminin Görev, Yetki ve Sorumlulukları (1) Aile hekimi, aile sağlığı merkezini yönetmek, birlikte çalıştığı ekibi denetlemek ve hizmet içi eğitimlerini sağlamak, Bakanlıkça ve Kurumca yürütülen özel sağlık programlarının gerektirdiği kişiye yönelik sağlık hizmetlerini yürütmekle yükümlüdür. (2) Aile hekimi, kendisine kayıtlı kişileri bir bütün olarak ele alıp kişiye yönelik koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini bir ekip anlayışı içinde sunar. (3) Aile hekiminin Kurumca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir. a) Çalıştığı bölgenin sağlık hizmetinin planlamasında bölgesindeki toplum sağlığı merkezi ile işbirliği yapmak. b) Hekimlik uygulaması sırasında karşılaştığı toplum ve çevre sağlığını ilgilendiren durumları bölgesinde bulunduğu toplum sağlığı merkezine bildirmek. c) Kendisine kayıtlı kişilerin ilk değerlendirmesini yapmak için altı ay içinde ev ziyaretinde bulunmak veya kişiler ile iletişime geçmek. ç) Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini vermek. d) Sağlıkla ilgili olarak kayıtlı kişilere rehberlik yapmak, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığı hizmetlerini vermek. e) Periyodik sağlık muayenesi yapmak. f) Kayıtlı kişilerin yaş, cinsiyet ve hastalık gruplarına yönelik izlem ve taramaları (kanser, kronik hastalıklar, gebe, lohusa, yenidoğan, bebek, çocuk sağlığı, adölesan (ergen), erişkin, yaşlı sağlığı ve benzeri) yapmak. g) Evde takibi zorunlu olan engelli, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini vermek. ğ) Aile sağlığı merkezi şartlarında teşhis veya tedavisi yapılamayan hastaları sevk etmek, sevk edilen hastaların geri bildirimi yapılan muayene, tetkik, teşhis, tedavi ve yatış bilgilerini değerlendirmek, ikinci ve üçüncü basamak tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile evde sağlık hizmetlerinin koordinasyonunu sağlamak. h) Tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak ya da bu hizmetleri vermek. ı) Verdiği hizmetlerle ilgili olarak sağlık kayıtlarını tutmak ve gerekli bildirimleri yapmak. i) Kendisine kayıtlı kişileri yılda en az bir defa değerlendirerek sağlık kayıtlarını güncellemek. j) Gerektiğinde hastayı gözlem altına alarak tetkik ve tedavisini yapmak. k) Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde gerektiğinde hastayı gözlem amaçlı yatırarak tetkik ve tedavisini yapmak. l) İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenlemek. m) Kurumca belirlenen konularda hizmet içi eğitimlere katılmak. n) Kurumca ve ilgili mevzuat ile verilen diğer görevleri yapmak. Gezici ve Yerinde Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi (1) Aile hekimliği pozisyonlarının planlanmasında; sağlık hizmetine ulaşımın zor olduğu belde, köy, mezra, uzak mahalleler ve benzeri yerleşim yerleri için gezici sağlık hizmeti; cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti bölgeleri müdürlükçe belirlenerek Kurumca onaylanır. Gezici sağlık hizmet bölgesi veya yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak onaylanan yerlerle ilgili yapılmak istenen değişiklikler 6 aylık dönemler halinde ilgili aile hekimlerinin de görüşleri alınmak suretiyle müdürlükçe belirlenerek Kurumun onayına sunulur. Aile hekimi tarafından talep edilen gezici veya yerinde sağlık hizmet bölgesi değişiklikleri ise müdürlükçe uygun bulunması durumunda, 6 aylık dönem kısıtlamasına tabi olmaksızın Kurum onayına sunulur. Kurum onayına sunulan değişiklik tekliflerine ilişkin karar Kurum tarafından en geç 1 ay içerisinde alınır. (2) Cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi kişilerin kayıtlı oldukları aile hekimlerine doğrudan başvuru imkânlarının olmadığı ya da aile hekimlerini serbestçe seçme imkânının bulunmadığı toplu olarak yaşanılan ancak tabibi olmayan kurumların talepleri üzerine bir ya da birden çok aile hekimi yerinde sağlık hizmeti vermekle yükümlü kılınabilir. Bu kurumlarda yerinde sağlık hizmeti veren aile hekimleri, kurumlarda ikamet eden kişileri kayıt ederler. Yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak ilan edilen kurumlar, aile hekimlerinin sunacağı sağlık hizmeti için asgari şartları sağlamakla yükümlüdür. Bu yerlerde her 100 kişi için ayda üç saatten az olmamak üzere; 750 kayıtlı kişiye kadar haftada en az bir kez, 750 ve üzeri kayıtlı kişiye ise haftada en az iki kez yerinde sağlık hizmeti verilir. Cezaevi ve çocuk ıslahevi için bu süre iki kat olarak uygulanır. (3) Aile hekimlerinin gezici sağlık hizmeti sunacakları bölgelerdeki yerleşim birimlerine bir plan dâhilinde periyodik aralıklarla ulaşmaları ve hizmet vermeleri esastır. Gezici sağlık hizmetine ilişkin planlama; coğrafi durum, iklim ve ulaşım şartları ile kendisine bağlı yerleşim birimlerinin sayısı dikkate alınarak ve gezici sağlık hizmeti sunulacak yerleşim yerine ulaşmak amacıyla yolda geçen süreler hariç olmak üzere her 100 kişi için ayda iki saatten az olmamak kaydıyla o yerleşim yerinde aile hekimi tarafından yapılır. Nüfusu 250 kişiye kadar olan yerleşim yerlerine en az ayda bir kez, 250 ile 500 kişi arasında olan yerleşim yerleri için en az ayda iki kez, nüfusu 500 ve üzeri olan yerleşim yerlerine ise en az haftada bir kez gezici sağlık hizmeti verilir. Gezici sağlık hizmeti bölgesinde Bakanlığa ait sağlık tesisi var ise bu tesisler hizmet için kullanılabilir. (4) Gezici sağlık hizmeti planlaması yapılırken, istatistikî olarak aile hekimliği birimine müracaat eden hasta yoğunluğunun en az olduğu günler için planlama yapılır. Aile hekimi gezici ve/veya yerinde sağlık hizmeti planını sözleşme döneminin ilk ayında aylık olarak yapar ve toplum sağlığı merkezine bildirir. Bu plan sözleşme döneminin sonuna kadar her ay uygulanır. Her ayın sonunda gezici/yerinde hizmet faaliyet raporunu toplum sağlığı merkezine bildirir. Zorunlu hallerde aile hekimi her türlü gezici hizmet planı değişikliğini hizmeti aksatmayacak şekilde bölgesindeki toplum sağlığı merkezine önceden bildirir. Aile hekimi; köy ve mahalle muhtarları ile kurum yetkilileri vasıtasıyla en geç bir önceki ayın son iş günü saat 12.00 ye kadar programının duyurulmasını sağlar. Aile sağlığı elemanının görev yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin ilgili kısmı ulaşım ve tıbbi donanım imkânlarının aile hekimince sağlanması kaydıyla aile sağlığı elemanı tarafından da yapılabilir. Aile sağlığı elemanınca yapılan gezici/yerinde sağlık hizmeti süresi aile hekiminin gezici/yerinde sağlık hizmeti süresinden sayılmaz. (5) Gezici sağlık hizmetinin verildiği günlerde tek birimli aile sağlığı merkezinin hizmete açık tutulması sağlanır. Bağışıklama Hizmetleri (1) Bağışıklama hizmetleri aile hekimi tarafından yürütülür. Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında ve/veya Bakanlık ve Kurum tarafından yürütülen kampanyalar doğrultusunda ihtiyaç duyulan aşılar, bölgesindeki toplum sağlığı merkezi tarafından aile hekimlerine ulaştırılır. Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir. Kaynak: www.ailehekimligi.gov.tr Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Hipertansiyon Tansiyonu kısaca kan basıncı olarak tanımlayabiliriz. Damarlarınızdaki kan, dolaşım sırasında bir basınç oluşturur. Bu basınç alınan gıda, yapı­lan iş ve harcanan güçle bağlantılı olarak gün içinde küçük değişiklikler gösterebilir. Kan basıncı (veya tansiyon) iki ölçümle ifade edilir; sistolik basınç (büyük tansiyon), diyastolik basınç (küçük tansiyon). Yüksek tansiyon (hipertansiyon) nedir?: Gün içinde kan basıncının belirli bir süre yüksek olması, yüksek tan­siyon (hipertansiyon) olarak tanımlanır. Tansiyon milimetre civa (mmHg) olarak ifade edilir. Sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 120 mmHg ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 80 mmHg olması en uygun tan­siyon değeridir. Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal tansiyan olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyondur. Ülkemizde hipertansiyon oldukça yaygın bir problemdir. Erişkin her 3 kişiden 1’inde hipertansiyon vardır. Kadınlarda erkeklerden daha sık­tır. Türkiye’de hipertansiflerin önemli bir kısmı (% 53), ekonomik olarak üretken çağ kabul edilen orta yaş grubundadır. Ülkemizde nüfus yapısının daha çok genç olduğu dikkate alındığında, 30 yaş altında görülen hiper­tansiyon sıklığı (% 12) ihmal edilmeyecek düzeydedir. Altmış yaşın üzerin­de hipertansiyon görülme sıklığı % 60-80’lere kadar yükselmektedir. Ülke­mizde, hipertansiyon görülme sıklığı yüksek olmasına rağmen, hastaların sadece %40’ı bunun farkındadır. Tansiyon nasıl ölçülür?: Kan basıncı tansiyon aleti ile ölçülür. Tansiyonun doğru ölçülmesi için şu noktalara dikkat edilmesi gerekir; ölçümden kısa süre önce sigara veya kahve içilmemiş olmalı, kişi dinlenmiş olmalı, ölçüm sırasında manşon kalp seviyesinde tutulmalı, ölçüm cihazının manşonu uygun boyutta olmalı. Yüksek tansiyon nelere yol açar?: Yüksek tansiyon sinsi bir hastalıktır. Bu özelliğinden ötürü her yaşta görülebilir. Belirti vermeden ortaya çıkar. Yüksek tansiyon kontrol altına alınmazsa, şu sorunlar ortaya çıkabilir; kalp hastalığı, felç, boyun ve bacak damarlarında tıkanma, kalp yetmezliği, böbrek hastalığı, görme kaybı. Lütfen dikkat; ailenizde yüksek tansiyon varsa, yaşınız 40’ın üzerindeyse, şişmansanız, sigara içiyorsanız, şeker hastası iseniz ve ailenizde şeker hastası varsa, gebe iseniz tansiyonunuzu sık aralıklarla ölçtürünüz. Yüksek tansiyonla başa çıkabilmek için ne yapmalı?: Tansiyon yüksekliği olan bütün hastalara yaşam tarzı ile ilgili değişik­likler önerilmektedir. Kişi sağlıklı olduğu kiloyu bilmeli ve o kiloda kalmalıdır. Vücut küt­le indeksiniz (vücut ağırlığı/boy2) 25 kg/m2’nin üzerinde ise kilo vermeniz gerekir. Vücut kütle indeksi, kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesi ile hesaplanır. Tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Meyve ve sebze tüketimi artırılmalı, doymuş ve total yağ tüketimi azaltılmalıdır. İlaçlar düzenli alınmalıdır. Sigaradan kullanımına son verilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapılmalıdır. Egzersiz ve yüksek tansiyon: Kan basıncı ilaçlar ile kontrol altına alındıktan son­ra, egzersiz programına başlanabilir. Düzenli egzersizin faydası nedir?: Kullanılan ilacın dozunu azaltabilir veya ilaca gereksinimi ortadan kaldırabilir. Kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Kişiyi enerjik kılar; stresi azaltır. Kilo vermeye yardımcı olur. Kasları ve kemikleri güçlendirir. Yaşam kalitesini artırır. Düzenli egzersiz kan basıncını azaltır. Araştırmalar düzenli egzersizin hafif ve orta derecede hipertansiyonda kan basıncını ortalama 10 mmHg düşürdüğünü göstermektedir. Bu miktar kan basıncı ilaçları ile elde edilen etki ile benzerdir. Ancak uzun dönemde sağlanacak faydalar çok daha fazladır. Orta yoğunluktaki egzersizin ağır yoğunluktaki egzersize göre kan ba­sıncını daha etkin düzeyde düşürebildiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış­tır. Nasıl bir egzersiz programı uygulanır?: Orta ve ağır derecede egzersiz programlarına başlamadan önce risk analizi yapılması ve ön bir egzersiz testinden geçilmesi gerekir. Aerobik aktiviteler, yüksek kan basıncınızı kontrol etmenizi sağlar. Es­neklik (germe) ve kuvvetlendirme egzersizleri ise egzersiz programının önemli bir parçasıdır. Egzersiz uygulanırken dikkat edilmesi gereken konular: Önce ısınma egzersizleri (10-15 dakika) yapılmalıdır. Isınma ve soğuma sırasında esneklik egzersizleri yapılmalıdır. Egzersiz yapılırken kalp atım hızı izlenmelidir; kalp atım hızı sayılarak veya kalp atım hızını gösteren aletler kullanılarak izlenebilir. Yapmaktan zevk alınan aktiviteler, grup halinde uygulanmalıdır. Egzersizlerin sonunda aktivite düzeyi yavaş yavaş azaltılmalıdır (5-10 dakika soğuma). Egzersiz sırasında nefes tutulmamalıdır. Egzersiz sırasında nefesi tutmak, kanın kalbe geri dönüşünü azaltır. Aerobik egzersizler: Kalp hızını veya nefes alış verişini hızlandıran uzun süreli hareketler, aerobik (oksijen alarak yapılan) egzersizler olarak düşünülür. Merdiven çıkma, yürüyüş, hafif koşu, bisiklete binme ve yüzme aerobik aktivitelere örnek olarak verilebilir. Yürüyüş: Organizmanın temel fiziksel aktivitesidir. Herkes tarafından, her zaman ve her yerde yapılabilir. Yürüyüş, bacaklarda kan dolaşımını artırır ve kalp kasını kuvvetlendirir. Ke­mik ve kaslar için çok az yaralanma riski oluşturur. Hızlı ve tempolu yürüyüş aerobik egzersizdir. Hızlı adımlarla yürüyüş, aynı mesafede, en az koşu kadar kalori yakar. Bu aktiviteden yeterince yarar sağlayabilmek için, uzun süre yürümek gerekir. Uygun ayakkabılar ile günde en az bir saat yürümek önerilir. Koşu: Kasların ve kalp-solunum sisteminin kapasitesini dereceli olarak güçlendiren bir fiziksel aktivitedir. Yaralanmalardan korunmak için bilinçli bir programın uygulanması gerekir. 40 yaş üzeri iseniz, spor geçmişiniz olsa bile bir hekim kontrolünden geçerek ve düzenli bir antrenman progra­mı uygulamalısınız. Programları uygularken fizyoterapiste danışmalısınız. Fizyoterapistin denetimi ile çalışmanız egzersizin daha etkili ve güvenli olmasını sağlar. Yüzme: Koşu gibi, yüzmeye de dereceli olarak başlamak gerekir. Baş­langıçta en fazla 500 m yüzülür ve dinlenilir. Mesafe azar azar artırılır. Ha­vuz kurallarına ve güvenlik tedbirlerine dikkat edilmesi gerekir. Bu pek doğal olarak kişinin fonksiyonel egzersiz kapasitesine bağlıdır. Ör­neğin 500 m, bazıları için yeterli olurken bazı ki­şiler için ulaşılmazdır. Bisiklet: Bisiklet, bacakları ve ayakları, vücu­dun ağırlığından kurtaran bir koşulda uygulanır. Bacaklar, koşudakinden çok daha az yaralanma ve burkulma riski ile karşı karşıyadır. Bisiklet çevirme kalp-solunum kapasitesinin geliştirilmesi için önerilir. Evde sabit bisiklet kullanımı, bacak, uyluk ve kalça kaslarınızı çalıştırır. Katedilen me­safeyi ve egzersiz yapan kişinin nabız sayısını gösteren sabit bisikletler, evde kullanıma en uygun olanlarıdır. Diğer sporları yapma olanağınız yok­sa, evde sabit bisiklet kullanımı çok iyi bir çözüm olabilir. Esneklik (germe) egzersizleri: Farklı kas gruplarını içeren germe egzersizleri uygulanabilir. Kas, ger­gin bir pozisyonda 10-20 saniye süre ile tutulur. Esnekliği az olan kas grupları için bu hareketler, 60 saniye süre ile uygulandığında, o kas gru­bunun esnekliğinde zamanla bir artış sağlanabilir. Aerobik tipteki egzersizler, haftanın çoğu gününde, her seferinde en az 30 dakika olarak uygulanmalıdır. Eğer bir seferde bu kadar zaman ayrılamıyorsa, aktivite süresi gün içinde daha kısa sürelere bölünebilir. Egzersizi düşük-orta düzeyde ve tahmini en yüksek kalp hızında (220-yaş) [%60-80’inde] yapınız. Bu seviyenin düzenlenmesinde fizyote­rapisten yardım alınmalıdır. Kuvvetlendirme egzersizleri: Dirençli egzersizler (ağırlık kaldırma gibi), genellikle hipertansiyonu olan kişilere önerilmez. Uygun olduğunda, kuvvetlendirme egzersizlerinin kalp-dolaşım dayanıklılığını güçlendiren, aerobik egzersizlerle birlikte kul­lanılması önerilmektedir. Kişinin duruşu, kaldırdığı ağırlık miktarı mutlaka takip edilmelidir. Egzersizler sırasında nefesin tutulmaması gerekir. Günlük yaşamla ilgili ipuçları: Asansör kullanmak yerine merdiven­lerden inip çıkınız. İşyerinize giderken araba ile gitmek yerine yürüyün veya otobüsten bir veya iki durak önce ininiz. İşyerine geldiğinizde arabanızı park yerinin en uzak bölgesine park ediniz. Sizinle birlikte egzersiz yapacak birini bulunuz. Bu sayede daha is­tekli egzersiz yapabilirsiniz. Egzersiz sırasında şu uyarıcı belirtilerden birini hissettiğiniz­de, hemen egzersizi bırakınız ve doktorunuza başvurunuz; göğüs ağrısı veya rahatsızlık hissi, baş dönmesi veya bayılma, kol veya çenenizde ağrı, ciddi nefes alamama hissi, düzensiz kalp atımı, aşırı yorgunluk. Aşılama/Bağışıklama Aşılama/bağışıklama; özellikle korunulabilir hastalıklar ve ölümlerin engellenmesi açısından yaşlılık döneminde çok önem taşımaktadır. Bu kapsamda aşağıda belirtilen konuların dikkate alınarak aşılama prosedürü her bir yaşlı birey için kararlaştırılmalıdır. Yaşlının sosyo – ekonomik ve yaşam koşullarının ve detaylı bir anamnezinin elde edilmesi uygun olur. Daha önce immün sistemi ilgilendiren herhangi bir kronik hastalığı geçirip geçirmediği belirlenir. İmmün sistem ile ilgili herhangi bir aşılama uygulaması yapılıp yapılmadığı ve aşı bileşenlerine karşı herhangi bir anafilaktik reaksiyon olup olmadığının tespiti yapılır. Dünyada risk gurubu taşıyan bölgelere seyahat edecek olanların seyahatten en az bir ay öncesinde seyahat aşı programına alınması ve aşılama konusunda gereğinin yapılması uygundur (Hac görevleri gibi). Yukarıdaki kriterler doğrultusunda tespit edilen hedef nüfusa aşağıdaki rutin aşılar uygulanır veya özel aşılama gruplarına tabi tutulurlar; influenza aşısı, pnömokok aşısı, zona hastalığına karşı aşılama. Fiziksel Aktivite ve Yaşam Şekli Değişikliklerinin Düzenlenmesi Hizmet almak için başvuranların fiziksel aktivitelerinin geliştirilmesi için dört yol vardır: aerobik, kuvvet egzersizleri, esneklik ve yaşam şekli değişiklikleri. Geniş kas gruplarını ilgilendiren düzenli aerobik egzersizler (yürüme, dans, bisiklet, yüzme) sınırlı periyoda kalp hızını artırır. Egzersizin aşağıda belirtilen yaşa göre düzenlenmiş kalp atım sayısını aşmayacak şekilde planlanması önerilir. Yeterli ve Dengeli Beslenme Yaşlılık döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması; sağlığın korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, yaşam süresinin ve kalitesinin artırılmasında önem taşımaktadır. Yanlış beslenme ve yaşam tarzı başta iskemik kalp hastalığı, serebrovasküler hastalıklar, diabetes mellitus, hipertansiyon, osteoporoz, romatizmal hastalıklar, konstipasyon, gastrointestinal sistem maligniteleri olmak üzere pek çok hastalığın sık rastlanan nedenidir. Birinci basamak sağlık kurumlarında çalışan hekimler alacağı basit tedbirlerle yaşlıda gelişebilecek bu hastalıkları önleyebilecek ya da en azından geciktirebilecek ve ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri hafifletebilecektir. Bu bağlamda izlenebilecek yollar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:Hekim rutin yaşlı muayenesi sırasında ya da herhangi bir nedenle kendisine başvuran tüm yaşlıların beslenmesini ayrıntılı olarak sormalıdır (iştah durumu, öğün sayısı, beslenme alışkanlıkları, son 3-4 ay içinde vücut ağırlığında artış ya da azalma, günlük sıvı alım miktarı gibi). Her muayenede mutlaka boy ve vücut ağırlığı ölçümü yapmalı ve düzenli olarak kaydetmelidir.Beslenme ölçeklerini kullanarak beslenme durumunu tespit etmelidir. Ek kalori gereksinimi olan yaşlıları ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumuna yönlendirmeli, sonuçlarını takip etmelidir.Yaşlılara, varsa bakımında yardımcı olan ailelerine ve bakıcılarına, bakımevinde kalan yaşlılar içinde yaşlı bakımında görevli tüm personele beslenme ile ilgili eğitim vermelidir. Bu amaçla kolay anlaşılabilir broşür ve beslenme rehberleri hazırlamalı ya da temin etmelidir.Hekimler toplumsal bilgilendirme üzerinde de yoğunlaşmalıdır. Bunu yaparken TV, radyo programları, gazete ve dergi makaleleri ile hem görsel hem de yazılı medya olanaklarından faydalanmalı, çok sayıda ve çeşitli broşürler ve afişler hazırlatıp geniş halk kitlelerine ulaşmalıdır.Hekimler toplumsal projelerin planlanmasında öncü olmalı ve planlanan projelere katkıda bulunacak kurumlar arasında koordinasyonu sağlamalıdır. Kazalardan Korunma Yaşlıların karşılaştıkları sorunların önemli bir kısmını yaşla birlikte görme ve işitme yeteneğinin azalması, denge kontrolünün zayıflaması, elin iyi kavrayamaması gibi değişiklikler ile ortaya çıkan kaza riskinin artması oluşturur. Yaşlılarda en sık görülen kazalar düşme, yanma ve zehirlenmelerdir. Bunların arasında en sık rastlanılan; hareketsizliğe, hastane ve evde bakıma, engelliliğe ve ölüme neden olan düşmelerdir. Bu kazaların çoğu kolayca gözden kaçabilen fakat kolaylıkla önlenebilecek nedenlerden kaynaklanmaktadır. Fizik Egzersiz ve Hareketlilik Hekim fizik egzersiz ve hareketlilik konusunda danışmanlık vermelidir. Bu bağlamda aktif yaşlanma kavramı içinde fizik egzersizin önemi vurgulanmalıdır.Öncelikli olarak yaşlının günlük fiziksel aktivitelerinin neler olduğu ve aktivite sınırlarının belirlenmesi gerekir. Fiziksel aktivite özelliklerine göre kişinin hareketliliğinin korunmasına ve egzersiz programının hazırlanmasına destek verilmelidir.Günlük 30 dakika ya da daha uzun sürede, orta derecedeki fiziksel aktivitenin gerçekleşmesi sağlığın sürdürülmesinde yararlıdır. Hareketliliğin korunması ve egzersizin yapılmasındaki engellerin aşılmasına yönelik yaşlılara önerilerde bulunulmalıdır Yaşlılara yönelik yerel ve ulusal aktivite programlarının geliştirilmesi için çaba gösterilmeli, bunun için yerel yönetimlerle işbirliği içinde yaşlı koordinasyon merkezlerinin kurulmasına destek vermelidir. Tütün Kullanımının Kontrolü Tütün kullanımının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir. Tütün kullanımının kontrolü bakımından da çeşitli yaklaşımlar yapılmaktadır. Bu yaklaşımların bir bölümü tütün kullanım alışkanlığının hiç edinilmemesi için çaba gösterilmesi, diğer bir bölüm de sigara ve tütün ürünü kullanan kişilerin bu davranıştan vazgeçmeleri için çaba gösterilmesidir. Bu bakımdan birinci basamak sağlık kuruluşları çok önemli bir rol oynayabilir. Birinci basamak sağlık kuruluşları sigara ve tütün ürünü kullananların sigarayı bırakmaları için önemli rol oynamanın yanı sıra çocuk ve gençlerin sigara alışkanlığı edinmelerinin önlenmesi bakımından da rol üstlenebilir. Bu anlamda yasal düzenlemeler de çok önemli destek sağlamaktadır. Tütün kontrolü bakımından diğer bir boyut ise sigara dumanından pasif etkilenmenin önlenmesidir. Pasif etkilenme insanların toplu olarak bulunduğu yerlerde söz konusudur. Bu bakımdan eğitim ve sağlık kuruluşları ile toplu yaşanılan/bulunulan yerlerde tütün kullanımının yasaklanması yönünde yasal düzenlemeler vardır. Ancak yasal düzenlemeler ev ortamını kapsamamaktadır. Ev ortamındaki etkilenmenin önlenmesi bakımından da aile bireylerinin eğitiminin yeri önemlidir. Sonuç olarak birinci basamak sağlık kuruluşlarının ve buralarda çalışan hekimlerin tütün kontrolü bakımından görev ve sorumlulukları şu belirtilen başlıklar kapsamında olmalıdır; hekimlik uygulamalarında her başvurana/hastaya sigara/tütün ürünü kullanıp kullanmadığını sorma, sigara kullanıyorsa miktar ve süresini sorma, sigara kullananlara bırakmasını önerme, sigara kullananlara bırakma yönünde destek sağlama, sigara kullananlar ve sigarayı bırakmış olanlar için izlem programı yapma, sigara bırakma konusunda kullanılabilecek ilaçlar/maddeler verme. Kaynak: www.ailehekimligi.gov.tr Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
TUS alanında güçlü platform Tuspecial sizlerle! Hakkımızda Ülkemizde Tıp Fakültesi mezunlarının uzmanlık eğitimi için gereken branş seçme sınavı Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı ya da diğer adıyla Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girecek olan meslektaşlarımız için uzun bir zamandır sosyal medya üzerindeki gruplarımızda destek olan Tuspecial; siz değerli üyelerimize daha geniş ve daha düzenli bir veritabanı sunabilmek, daha kapsamlı bir biçimde destek olabilmek için Tuspecial.com web portalıyla karşınızda… Dr. Fatih Karagüzel ve ekibinin önderliğinde projelendirilen Tuspecial.com, zorlu TUS yolunda daima sizinle olacak… VIP Başarılarımız VIP başarılarımızdaki yeriniz almak istiyorsanız buraya tıklayarak sitemizi inceleyiniz ve iletişim bölümünden bize ulaşınız.   Tuspecial Nedir? Tuspecial, sınav stresini sizlerle birlikte yaşayan meslektaşlarınızdan oluşan, TUS danışmanlığı hizmeti sunan bir kurum olup bu alanda nice başarılar kazandırmış bir topluluktur. 3 yıldır faaliyetini sürdürmekte olan Tuspecial, bugüne kadar 6 sınavda olmak üzere toplamda yaklaşık 350 tusiyere danışmanlık hizmeti sundu. Tanışma Dönemi Öncelikle, TUS’a bizimle birlikte hazırlanmaya karar veren tusiyer arkadaşımız ile tanışma dönemi yaşıyoruz. Bu tanışma döneminde: Geçmiş TUS deneyimleri Alınan puanlar Girilen deneme sınavları Tıp fakültesi not başarısı Hedeflenen puan Hedeflenen bölüm Konularında kendisinden ayrıntılı bilgi alıyoruz. Çalışma Planı Hazırlama Bir önceki bölümde aldığımız bilgilerin ardından tusiyerimize uygun bir çalışma planı hazırlıyoruz. Kişiye özel çalışma planı oluşturduğumuzdan, çalışma planı hazırlarken: Önceki bölümdeki bilgiler Mevcut çalışma durumu (acil, TSM, vs) Günde ve haftada kaç saat çalışmaya zaman ayırabileceği Çalışma planına riayet durumu Tusiyerin, danışmanı ile koopere olup olmayacağı Gibi bilgileri kendisinden alıyoruz. Tüm bu bilgiler ışığında TUS’a kadar sürecek olan bir çalışma planı hazırlıyoruz. Tusiyerimize çalışma planını ortalama 1 haftalık parçalar olarak iletiyoruz. Ayrıntılar Tüm bunlarla birlikte, tusiyerimizin çok daha başarılı olması için: Derslere göre kaynak seçimi Ne zaman çalışma soruları çözülmesi gerektiği Ne zaman çıkmış soruların çözülmesi gerektiği Hangi aralıklarla deneme yapılması gerektiği Her dersin kaç defa bitirileceği Gibi ince bilgilerle tusiyerimize destek oluyoruz. VİP Grubu Çalışma döneminde tusiyerimize sürekli katkılar yapmak amacıyla tüm tusiyerlerimizi WhatsApp VİP grubumuza alıyoruz. Bu WhatsApp grubumuzda: Haftalık kontroller Soru çözümleri Konu açıklamaları TUS spot bilgileri Özel notlar Paylaşarak tüm tusiyerlerimizi TUS konusunda canlı tutuyoruz. Başarılarımız Geçmiş dönemlere ait yüzlerce başarı hikâyemizden bazılarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: Sıra Sizde Başarılı olma sırası artık sizde. TUS’a bizimle birlikte hazırlanarak uzaktan danışmanlık hizmeti ile çok daha başarılı olabilir ve rakiplerinize fark atabilirsiniz. Sizleri ayrıntılı bilgi alabilmeniz adına buraya ulaşmaya davet ediyorum. Buraya tıklayarak sadece iletişim kurunuz, gerisi gelecektir. Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
TUSWORLD 2010 yılında kurulmuş olup şuan 16 şehirde ve 17 farklı TUS hocasıyla aktif derse devam etmektedir. TUSWORLD ülkemizdeki TUS ile ilgili tüm açığı kapatmak ve yıllardır mağdur olan saygıdeğer meslektaşlarımıza bir umut ışığı olmak amacıyla kurulmuştur. Kısa zamanda bu amacına fazlası ile ulasan ve sektördeki dev gibi görünen ancak mum gibi eriyen rakiplerini çoktan geride bırakan kurum tüm ders anlatılan yerlerde ayni Hocalar ile ders anlatması ve öğrenci ayırmadan her öğrencisine aynı hoca, kitap ve özveri stratejisi ile dev adımlarına devam etmektedir. Sizleri de TUSWORLD‘e bekliyoruz… Efsane Konu Kitapları Tusworld Efsane Konu Kitapları! Birçok dershane 200’ün üzerinde soruya referans verdiğini iddia etmektedir. Ancak bu doğru olsa bile önemli olan kaç sayfa konu kitabı ile bu referansı verdiğidir. TUS’ta en önemli olan şey konulara bol tekrar atmaktır. Bazı dershaneler 12.000 sayfa konu kitapları ile sorulara referans verirken Tusworld sadece 4.230 sayfa konu kitapları ile 229 soruya referans veriyor. 12.000 sayfa konu kitaplarına 2 tekrar atmak için harcadığınız sürede Tusworld konu kitaplarına 6 tekrar atabilir ve çok daha üstün bir performans ile sınavda başarılı olabilirsiniz. Unutmayın, ne kadar bol tekrar, o kadar çok başarı demektir… Okul dereceleri dışında başarı kazandırmayan, her şubeye farklı hocalar gönderen dershaneleri bırakın! Tusworld, okul dereceleri dışındaki öğrencilere de TUS’u kazandırabilen tek kurumdur. Ayrıca tüm şubelerinde aynı hocalar derslere girer. Bu mükemmel kitapları satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. TUSWORLD ile yaptığımız işbirliği gereği 0542 896 5699 hafta içi bu numarayı arayarak vereceğiniz siparişlerde “Tıp Notları – Dr. Enes Başak” ile sizlere ulaştık dediğiniz taktirde sizlere web sitesinden daha uygun fiyatlarla yardımcı olunacaktır. Offline Videolar Dershaneye gidecek vaktiniz mi yok? O zaman TUSWORLD Offline sizlerle! Birbirinden harika videolara ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. TUSWORLD ile yaptığımız işbirliği gereği 0542 896 5699 hafta içi bu numarayı arayarak vereceğiniz siparişlerde “Tıp Notları – Dr. Enes Başak” ile sizlere ulaştık dediğiniz taktirde sizlere web sitesinden daha uygun fiyatlarla yardımcı olunacaktır. Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
1-Aşağıdaki semptomlardan hangisi demir eksikliği anemisinde tespit edilemez? A- Atrofik rinit B- Kaşık tırnak C- Splenomegali D- Hunter dili E- Anguler stomatit . Cevap: D Hunter dili megaloblastik anemilerde görülen bir patolojik semptomdur, demir eksikliğinde görülmez. . . 2-Aşağıdakilerden hangisinde lösemi transformasyonu beklenmez? A- Miyelodisplastik sendrom B- Aplastik anemi C- Paroksismal nokturnal hemoglobinüri D- Kronik myeloid lösemi E- Proksismal soğuk hemoglobinüri . Cevap: E Hematolojik hastalıkların çoğunda lösemik transformasyon gelişebilir ve de gelişirse en sık AML M5’e dönüşür. Paroksismal soğuk hemoglobinürisi lösemiye dönüşmez. . . 3- Aşağıdakilerden hangisi lenfomalarda tümör markırı olarak kullanılabilir? A- Lenfosit sayısı B- Haptoglobülin C- Dupan-2 D- Beta 2 mikroglobülin E- CA 19-9 . Cevap: D Lenfomalarda Beta-2 mikroglobülin ve LDH tümör markırı olarak tespit edilebilir. . . 4-Hangisi Hemofili A hastalığının tedavisinde kullanılmaz? A- Kriyopresipitat B- Vazopressin C- Taze donmuş plazma D- Trombosit süspansiyonu E- Faktör 8 . Cevap: D Hemofili A’nın tedavisinde altın standart F8’dir, ancak bazı durumlarda F8 bulunamazsa, F8 içeren diğer replasman ürünleri kullanılabilir, taze donmuş plazma ve kriyopresipitat bunların örneğidir. Trombosit süspansiyonu vermek hastada faktör replasmanı yapmayacağından hastaya faydası olamayacaktır. . . 5-Hangisi myeloproliferatif hastalıklar içerisinde yer almaz? A- Polistemia vera B- Esansiyel trombositoz C- KML D- Myeloid metaplazi E- KLL . Cevap: E Myeloproliferatif Hastalıklar 1-KML 2-Myeloid metaplazi 3-Esansiyel trombositoz 4-Polisitemia vera KLL yetişkinde en sık görülen lösemi tipidir ancak myeloproliferatif hastalık değildir. . . 6-Aşağıdaki protoonkogenlerden hangisi amplifikasyon ile oluşur? A- P53 B- C-myc C- K-ras D- Her 2 neu E- Abl-bcr (Philadelphia) . Cevap: D . . HER 2 neu: cerbB2- amplifikasyon ile oluşur ve de özellikle meme kanseri için kötü prognostiktir. C-myc promotor sinyal ile oluşur. Philadelphia abl-bcr translakasyonu; KML’li hastalarda iyi prognostikken, ALL’li hastalarda kötü prognostik faktör olarak değerlendirilir. C-myc/k-ras/her 2 neu ve Abl bcr protoonkogendirler. P53/DCC/APC ise tümör süprösör genlerdir. K-ras mutasyon ile oluşan bir protoonkogendir . . 7-Sarılık şikâyeti ile başvuran ve yapılan değerlendirmesinde HBs Ag (-), Anti HBs (+), Anti HBc Ig G (+), HBeAg (-) olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi en olası tanıdır? A-Akut HBV enfeksiyonu B-Kronikaktif HBV enfeksiyonu C-Aşılanmış D-Hastalığı geçirmiş ve yenmiş (Doğal bağışıklanma- E- Kronik inaktif HBV enfeksiyonu . Cevap: D Akut hepatit B: HBs Ag (+), Anti HBs (-), Anti HBc Ig M (+), HBeAg (-/+) Akut hepatit B Pencere: HBs Ag (-), Anti HBs (-), Anti HBc Ig M (+), HBeAg (-/+) Kronik aktif hepatit: HBs Ag (+), Anti HBs (-), Anti HBc Ig G (+), HBeAg (-/+) Aşılanmış: HBs Ag (-), Anti HBs (+), Anti HBc Ig G (-), HBeAg (-) Geçirip yenmiş (doğal bağışık): HBs Ag (-), Anti HBs (+), Anti HBc Ig G (+), HBeAg (-) . . 8-Primer hemokromatoziste tarama için en uygun parametre hangisidir? A-Hemoglobin ve hematokrit B-Hemoglobin ve MCV C-Serum demiri ve ferritin D-Ferritin ve transferin saturasyonu E- Kemik iliği depo demiri ve ferritin . Cevap: D Primer Hemakromatozis 1- Ciltte Hiperpigmentasyon 2- Alopesi 3- Hipogonadizm ve infertilite 4- DM 5- Siroz Tanıda ferritinin 1000’in üzerinde olması ve transferrin saturasyonu anlamlıdır. Tedavisinde şelatörlerden faydalanılır. . . 9-Aşağıdakilerden hangisi intrahepatik post-sinuzoidal portal hipertansiyon nedenidir? A-Veno-okluziv hastalık B-Budd-Chiari sendromu C-Kalp yetmezliği D-Portal ven trombozu E- Konjenital hepatik fibroz . Cevap: A Pre-sinüzoidal pre hepatik portal hipertansiyon: portal ven trombozu. Pre-sinüzoidal intra hepatik portal hipertansiyon: sarkoidoz, şiştozomiazis. Sinüzoidal portal hipertansiyon: alkolik siroz, HHC, Wilson. Post-sinüzoidal intrahepatik portal hipertansiyon: venooklusif hastalık. Post-sinüzoidal post hepatik portal hipertansiyon: Budd-chiari sendromu, KKY. . . 10-OKS kullanan orta yaşlı bayanlarda görülen ve spontan kanama riski yüksek olan karaciğer tümörü aşağıdakilerden hangisidir? A-Hepatoblastoma B-Hepatoselüler kanser C-Hepatik adenoma D-Fokalnodüler hiperplazi E- Kavernöz hemanjiom . Cevap: C Hepatoblastoma: çocuklarda karaciğerde en sık görülen malign tümör. Hepatoselüler kanser: yetişkinde karaciğerde en sık görülen primer malign tümör. Hepatik adenoma: OKS kullanan orta yaşlı bayan, spontan rüptür riski var. Fokal nodüler hiperplazi: santral skar. Kavernöz hemanjiom: en sık karaciğer tümörü. . . 11-Altmış beş yaşında bayan hasta uzun süren ishal sonrası iştahsızlık, halsizlik, bulantı, baş dönmesi, letarji ve oligüri nedeniyle acil servise getiriliyor. Fizik incelemesinde tansiyonu 90/60 mmHg, nabız 110/dk, mukoz membranları ve dili kuru olarak belirleniyor. Laboratuarında BUN 110 mg/dl, kreatinin 2,5 mg/dl, sodyum 154 mEq/L, idrar sodyumu 6 mEq/lt tespit ediliyor. Bu hastada olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A-Prerenal akut böbrek yetmezliği B-Akut glomerülonefrit C-Akut tübüler nekroz D-Kronik glomerülonefrit E-Akut intertisyel nefrit . Cevap: A Hasta ishale bağlı volüm kaybetmiştir. Volüm azalmasına bağlı, hipotansiyon ve buna bağlı gelişen bir akut böbrek yetmezliği vardır. Dehidrate, hipotansif, serum sodyumu yüksek olan bir hasta tarif edilmektedir. İdrar sodyumunun 10’un altında olmasıyla da renal bir olayı dışlamaktayız. Tanımız prerenal akut böbrek yetmezliğidir. . . 12-Hiperkaleminin tedavisinde aşağıdakilerden hangisinin yeri yoktur? A-Beta bloker B-İnsülin C-Sodyum polistren sulfonat D-Diyaliz E-Bikarbonat . Cevap: A Hiperkalemi tedavisinde öncelikle potasyum medikal tedavi ile hücre içerisine sokulmaya çalışılır: İnsülin (nötralize mayi olarak verilir-, sodyum bikarbonat ile kan alkalileştirilir (alkalozda potasyum içeri hidrojen hücreden dışarı çıkar- ve beta agonist verilir: beta agonistler Na/K ATPaz’ı uyararak hücre içerisine potasyum girişini hızlandırırlar. Sodyum polistren sulfonat, barsaklardan potasyum emilimini sağlar. Eğer medikal tedaviyle düşürülemezse diyaliz uygulanır. . . 13-Aşağıdaki akut böbrek yetmezliği nedenlerinden hangisinde anüri beklenmez? A-Mesane çıkış obstrüksiyonu B-Vasküler travma C-Bilateral kortikal nekroz D-Akut proliferatif glomerülonefrit E-Toksik nefropati . Cevap: E Toksik nefropati, non-oligürik akut böbrek yetmezliğine sebep olur. Anüri beklenmez. Diğer şıklar anüri sebepleri arasındadır. . . 14-Pulmoner embolili bir hastada görülme olasılığı en yüksek olan glomerülonefrit aşağıdakilerden hangisidir? A-FSGN B-Membranöz glomerulonefrit C-MPGN tip 1 D-Minimal değişiklik hastalığı E-MPGN tip 2 . Cevap: B Renal ven trombozu, pulmoner emboli ve derin ven trombozu’nun en sık görüldüğü glomerülonefrit membranöz GN’dir. . . 15-64 yaşında erkek hasta son 2 gündür sol 1.metatarsofalangeal eklemde şişlik, ağrı ve kızarıklık şikâyeti ile başvuruyor. Çekilen direk x-ray grafide söz konusu eklemde kondrokalsinozis saptanıyor. Yapılan eklem aspirasyonun incelemesinde polarize ışık mikroskobunda kalsiyum pirofosfat dihidrat kristalleri saptanıyor. Bu duruma göre aşağıdaki testlerden hangisin istenmesi gereksizdir? A-Tiroid fonksiyon testleri B-Magnezyum düzeyi C-Fosfor düzeyi D-Sodyum düzeyi E-Kalsiyum düzeyi . Cevap: D Psödogut etiyolojisinde sodyumun yeri yoktur. . . 16-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi erkeklerde daha sık görülür? A-SLE B-Psöriatik artrit C-Ankilozan spondilit D-Skleroderma E-Takayasu . Cevap: Ankilozan spondilitte erkek kadın oranı 3:1’dir . . 17-Antifosfolipid sendromunda uzayan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A-Kanama zamanı B-Aktive parsiyel tromboplastin zamanı C-Protrombin zamanı D-Pıhtılaşma zamanı E-Trombin zamanı . Cevap: B Antifosfolipid antikorlar varlığında aktive parsiyel tromboplastin zamanı uzayabilir . . 18-Kraniofarinjioma ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A-En sık gonadotropinlerin eksikliği görülür. B-Rathke poşundan köken alır. C-Genellikle nörolojik ve bası belirtileriyle tanıya gidilir. D-Hastalarda hipertermi görülebilir. E-Genç erişkinde hipotalamus fonksiyon bozukluğunun en sık sebebidir. . Cevap: A Kraniofarenjioma, çocuklarda ve genç erişkinlerde hipotalamus fonksiyon bozukluğunun en sık sebebidir. En sık büyüme hormonu eksikliği görülür. Diğer şıklar doğrudur. . . 19-Diabetes insipitus ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A-Santral diabetes insipitusun en sık sebebi idiyopatiktir. B-Hasta hipernatremi bulgularıyla başvurabilir. C-Santral ve nefrojenik diabetes insipitusda idrar dansitesi düşük, serum osmolaritesi yüksektir. D-Tanı için ADH düzeyine mutlaka bakılmalıdır. E-Santral diabetes insipitus ile psikojenik polidipsiyi ayırmak için su kısıtlama testi yapılmalıdır. . Cevap: D Diabetes insipitus’da ADH düzeyinin tanı için mutlaka istenmesi gerekmemektedir. ADH düzeyi ile kesin tanı konulmaz. Su kısıtlama testi ve vazopressin testi ile tanı konulmaktadır. Diğer şıklar doğrudur. . . 20-Bugüne kadar herhangi başka sağlık problemi olmayan 60 yaşında erkek hastanın yapılan senelik kontrolünde fizik muayenede sağ tiroid lobunda sert bir nodul bulunuyor. Serum TSH düzeyi normal ve tiroid sintigrafisinde bu nodulun soğuk bir nodul olduğu tespit ediliyor. Bu hastada bundan sonraki en uygun adım aşağıdakilerden hangisidir? A-Total lobektomi B-İnce iğne aspirasyon biyopsisi C-Levotiroksin tedavisi D-Radyoaktif iyod tedavisi E-Radyoterapi . Cevap: B Tiroid bezinde soğuk nodül tespit edilen bir hastada bundan sonraki en uygun adım ince iğne aspirasyon biyopsisidir. Malign ve benign ayrımı yapılmalı, malignite düşünülüyorsa opere edilmeli, benign ise takibe alınmalıdır. . . 21-Paget hastalığının en önemli laboratuar bulgusu aşağıdakilerden hangisidir? A-İdrarda hidroksiprolin artışı B-25 OH D vitamin düzeyinin düşük olması C-Asit fosfataz yüksekliği D-Hiperkalsemi E-Alkalen fosfataz yüksekliği . Cevap: E Paget hastalığının en önemli laboratuar bulgusu ALP yüksekliğidir. . . 22-Kırk beş yaşında bayan hasta poliüri, polidipsi ve ağız kuruluğu ile polikliniğe başvuruyor. Hastanın laboratuarında açlık kan glukozu: 175mg/dl, HbA1c:%6.8, kreatinin 1.2 bulunuyor. Ertesi sabah ölçülen kontrol açlık kan glukozu 128mg/dl bulunan hastada aşağıdakilerden hangisinin uygulanmasına gerek yoktur? A-24 saatlik idrarda albümin tayini B-Göz dibi muayenesi C-Oral glukoz tolerans testi D-Tokluk kan glukozu E-LDL kolesterol ve trigliserid düzeyine bakılması . Cevap: C Hastada diabetes mellitus semptomları verilmiştir. Laboratuarında 2 kez ölçülen AKŞ 126 mg/dl’nin ve HbA1c’nin 6,5’un üzerinde olmasıyla hastaya diabetes mellitus tanısı konulmaktadır. Bu laboratuvar sonuçlarıyla DM tanısı konulduğundan dolayı OGTT yapmaya gerek yoktur. Tanı konulmuş bir hastaya diğer şıklar uygulanmalıdır. . . 23-68 yaşında erkek hasta nefes darlığı ve öksürük şikâyetiyle başvuruyor. Yapılan fizik muayenesinde KC 3cm palpe ediliyor ve batında asit tespit ediliyor. Dinlemekle akciğer bazallerinde krepitan raller ve pulmoner odakta S2 sert olarak duyuluyor. Kalpte dinlemekle sumasyon galosu olan hastada sinüs taşikardisi de saptanıyor. Hastaya başlanan ilaç tedavisi sonrası birinci derece AV blok, ventriküler bigemine ve trigemineler gelişiyor. Hastanın çekilen EKG’sinde aşağıdaki bulgulardan hangisine rastlanması beklenmez? A-ST segment depresyonu B-T dalgası depresyonu C-QT mesafesinde uzama D-PR mesafesinde uzama E-Kalp hızında azalma . Cevap: C Kalp yetmezliği tariflenen hastada medikal tedavi sonrası AV blok ve bigemine ventriküler atımların gelişmesi digital kullanımını düşündürür. Digitaller QT mesafesini kısaltırlar. . . 24-Aşağıdakilerden hangisi atrial fibrilasyonda görülmez? A-Nabız eksikliği vardır. B-Mitral stenozlu hastalarda presistolik şiddetlenme alınmaz. C-EKG’de R-R mesafesi eşittir. D-Boyun venlerinde a dalgası yoktur. E-Arterial emboliler en önemli komplikasyonudur. . Cevap: C Atrial fibrilasyonda P dalgası yoktur ve R-R eşit değildir. . . 25-Bir hastada kardiojenik şok gelişmesi için miyokardın yüzde kaçından fazlasında hasar olmalıdır? A-%20 B-%30 C-%40 D-%50 E-%60 Cevap: C Kardiojenik şok miyokardin >%40’ından fazla hasar geliştiğinde meydana gelir. . . 26-Eforlu EKG’ye pozitif denebilmesi için aşağıdaki kriterlerden hangisinin olması gereksizdir? A-1mm’den daha fazla ST çökmesi B-ST yükselmesi C-Sol dal bloğu gelişmesi D-Test sırasında ya da hemen sonrasında angina pectoris E-Hipertansiyon gelişmesi . Cevap: E Eforlu EKG’ye pozitif denebilmesi için gerekli olan kriterlerden biri de hipotansiyon gelişimidir. . . 27-Obstrüktif tip akciğer hastalıklarında ilk bozulan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A-FVC B-FEV 1 C-PEF D-FEF 25-75 E-FEV 3 . Cevap: D FEF 25-75 küçük hava yolu hastalıklarında azalır. Obstrüktif tip akciğer hastalıklarında en erken bozulan parametredir. . . 28-16 yaşında kız hasta öksürük ve nefes darlığı şikâyetiyle başvuruyor. Son 1 ay içinde üç kez geceleri öksürük atağı geçirdiğini tarifliyor. Fizik muayenesinde ekspiryumu uzayan hastanın PEF değeri düşük bulunuyor. Bu hastanın tedavisinde hangisinin verilmesi uygun değildir? A-Antihistaminikler B-Beta-2 mimetikler C-İnhaler kortikosteroid D-Sistemik kortikosteroid E-Teofilin . Cevap: A Astım tedavisinde adrenalin ve anthistaminiklerin yeri yoktur. . . 29-Sistemik hipertansiyon ve kalp yetmezliği olan bir hastada aşağıdakilerden hangisinin kalp yetmezliği üzerine olumsuz etkisi vardır? A)    Kalsiyum kanal bloktörü B)    ACE inhibitörü C)    Tiazidler D)    Aldosteron antagonisti E)     Direkt vazodilatörler . Cevap: A Sistemik HT ve Kalp yetmezliği olanlarda kalsiyum kanal blokerleri kullanılmalıdır. . . 30-Aşağıdakiler den hangisi, ST segment elevasyonlu miyokart enfarktüsü tedavisinde kullanılan fibrinolitik (trombolitik- tedavi için kesinlikle kontrendikedir? A)    Kısa süreli (<10 dakika- uygulanmış olan kardiyopulmoner resusitasyon B)    Gastrit öyküsü C)    Asetilsalisilik asit kullanımı D)    Aort diseksiyonu varlığı kuşkusu E)     Bir yıldan daha önce iskemik nedenli inme öyküsü . Cevap: D . . 31-Aşağıdakilerden hangisi kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerinden biri değildir? A)    Hipertansiyon B)    Reaktif hipoglisemi C)    Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı D)    Diyabet E)     Vaskülit . Cevap: B DM, HT, vaskülitler, otozomal dominant, polikistik böbrek hastalığı, glomenülorefritler ve bazı romatolojik hastalıklar böbreklerde hasar ve kronik böbrek hastalığı oluşturmaktadır. Reaktif hipoglisemi ise OGTT’nin 3. saatinde tespit edilen ve insülin rezistansını gösteren yeni bir parametredir. Kronik böbrek hastalığı için kanıt oluşturmaz. . . 32-Aşağıdakilerden hangisi, ilerlemiş üremik ensefalopatinin bulgularından biridir? A)    İştahsızlık B)    Uykusuzluk C)    Bulantı D)    Libido azalması E)     Konfüzyon . Cevap: E Üremik ensefalopatiler ileri dönemde önce konfüzyon yaşarlar, en son dönemde ise Ajitasyon ve saldırganlık tablosu gelişir. Hepatik ensefalopatide ise hastalar, konfüzyon, sutupor ve koma dönemlerini yaşarlar. . . 33-Kronik hepatit B tedavisinde aşağıdaki ilaçlardan hangisi kullanılmaz? A)    İnterferon alfa B)    Lamivudin C)    Adefovir D)    Ribavirin E)     Entekavir . Cevap: D Kronik Hepatit B Tedavisi IFL, lamivudin, entokavir, adefovir ve tenofovir kullanılır. Ribavirin kronik hepatit C tedavisinde kullanılan ve RNA virüslerine etki eden ilaçtır. Kronik hepatit B: IF + Lamuvudin Kronik hepatit C: IF + Rİbavirin Kronik hepatit D: IF + IF . . 34- Hepatik komadaki bir hastada aşağıdakilerden hangisi klinik tabloda düzelme sağlamaz? A)    Enfeksiyonların tedavisi B)    Albümin verilmesi C)    L-aspartat verimesi D)    Laktuloz verilmesi E)     Rifaksimin verilmesi . Cevap: B Hepatik ensefalopatiye bağlı komadaki hastalara; albümin verilmesinin hiçbir anlamı yoktur. . . 35-Helicobacter pylori tanısında kullanılan ve invaziv olmayan test aşağıdakilerden hangisidir? A)    Üre nefes testi B)    Mide biyopsi materyalinden PCR C)    Patoloji D)    Kültür E)     Çabuk üreaz testi . Cevap: A H.pylori tanısında en çok kullanılan test: hızlı üreaz testi H.pylori tanısında non invaziv test: üre nefes testi H.pylori tanısında en iyi test: histolojik olarak H.pylorinin gösterilmesidir. H.pylorinin eradike olup olmadığını gösteren non invaziv test: gaitadan H.pylori AJ . . 36-Altmış beş yaşındaki erkek hasta halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, çarpıntı, çabuk yorulma ve yürüyememe şikâyetleri ile başvuruyor. Öyküsünden 5 yıl önce mide kanseri nedeniyle total gastrektomi geçirdiği öğreniliyor. Fizik muayenede skleralarda subikter ve anemi bulguları tespit ediliyor. Laboratuar incelemelerinde hemoglobin: 8,3g/dL, trombosit sayısı: 95.000/mm3 ve beyaz küre sayısı: 3000/mm3 olarak bulunuyor. Ortalama eritrosit hacmi (MCV-: 110 fL, CEA düzeyi: 2,5U/mL, CA 19-9 düzeyi: 25U/ml, total bilirübin düzeyi: 2,5 mg/dL ve indirekt bilirübin düzeyi: 1,5mg/dL olarak belirleniyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Mide kanseri nüksü B)    Otoimmün hemolitik anemi C)    Megaloblastik anemi D)    Demir eksikliği anemisi E)     Malabsorpsiyon sendromu . Cevap: C Hastada MCV 100’ün üzerinde, anemi semptomları var ve total gastrektomi geçirmiş; tanı megaloblastik anemi. . . 37-Aşağıdakilerden hangisi, multipi miyelomda sağkalım süresini öngörmede en güçlü prognoz faktördür? A)    C reaktif protein düzeyi B)    Eritrosit sedimentasyon hızı C)    Serum kalsiyum düzeyi D)    Serum immünoglobulin düzeyleri E)     Serum ß2 mikroglobulin düzeyi . Cevap: E Multiple myelomda en önemli prograstik faktör; serum ß2 mikroglobulin düzeyidir ve sağkalım süresini öngörmeye (belirlemeye- yarar. . . 38-Onkolojik tedavilerde uygulanan neo-adjuvan tedavi için aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A)    Primer tedavisi (cerrahi) yapıldıktan sonra uygulanan tedavidir. B)    Hastalığın nüksünü azaltmak ve hastanın sağkalım süresini artırmak amacıyla yapılır. C)    Metastatik hastalıkta uygulanır. D)    Lokal olarak ilerlemiş hastalıkta organ veya dokuyu korumak için tümörü küçültmek, mikrometastatik hastalığı önlemek amacıyla yapılır. E)     Tedavi sadece kemoterapiden ibaret olup başka tedavi yapılmaz. . Cevap: D Neo-adjuvanın tedavi lokal ileri evre kanserlerde tümörü küçültmek ve mikrometastatik hastalığı önlemek amacıyla yapılır. . . 39-Aşağıdaki kemoterapi ilaç gruplarının hangisinde kardiyak toksisite, doz sınırlayıcı bir yan etkidir? A)    Antrasiklinler B)    Platinum analogları C)    Antimetabolitler D)    Mikrotübül inhibitörleri E)     Alkilleyici ajanlar . Cevap: A Antrasiklinler ciddi kardiyak yan etki gösterirler. Kardiyoktoksiktirler. . . 40-Anafilaktik şok tablosunda öncelikle aşağıdakilerden hangisinin verilmesi gerekir? A)    Antihistaminik B)    Kortikosteroid C)    Dopamin D)    Atropin E)     Epinefrin . Cevap: E Anafilaktik şoktan ilk tercih tedavi epinefrindir (adrenalin). Şok durumunda genellikle IV adrenalin verilir ve dozu 0,001 mg\kg’dır. . . 41-Aşağıdakilerden hangisi, ayakta tedavi edilebilecek hafif pnömonilerde beklenen etkenlerden biri değildir? A)    Streptococcus pneumoniae B)    Klepsiella pneumoniae C)    Mycoplasma pneumonia D)    Chlamydophilla pneumoniae E)     Haemophilus influenzae . Cevap: B Klepsiella pneumoniae çok ağır seyreder ve mutlak hastaneye yatırılmalıdır. Alkoliklerde daha sık görülürler. . . 42-Aşağıdakilerden hangisi, asbest maruziyeti sonucunda gelişen durumlardan biri değildir? A)    Malign mezotelyom B)    Akciğer kanseri C)    Bilateral hiler lenfadenopati D)    Yuvarlak atelektazi E)     Kalsifiye plevral plaklar . Cevap: C Bilateral hiler lenfadenopati asbestoziste gözlenmez. Daha çok sarkoidoz ve Behçet hastalarında tespit edilir. Otuz altı yaşındaki erkek hastaya trafik kazası sonrası splenik rüptür nedeniyle acil splenektomi uygulanmıştır. Hasta, ameliyat sonrası ikinci ayda ateş ve genel durum bozukluğu ile hastaneye başvuruyor. . . 43-Yapılan kan kültüründe gram pozitif üreme sinyali saptanan hastaya aşağıdaki etkenlerden hangisi göz önüne alınarak tedavi başlanmalıdır? A)    Staphylococcus aureus B)    Streptococcus pneumoniae C)    Babesia microti D)    Enterococcus faecium E)     Nocardia asteroides . Cevap: B Splenektomi sonrası 3 adet kapsüllü mikroorganizmadan korunmak üzere aşılanmayı splenektörlerden ya 7-10 gün önce ya da acil splenektonilerde hemen cerrahi sonrası yapmalıyız. 3 kapsüllü mikroorganizma; Streptococcus pneumoniae, H. influenza, N. meningitis’dir. . . 44-Aşağıdaki kolonoskopik bulgulardan hangisi ülseratif koliti düşündürür? A)    Lineer ülserler B)    Kolona serpilmiş aftöz ülserler C)    Kolonda hastalıklı ve normal segmentlerin bulunması D)    Submukozal ödeme bağlı kaldırım taşı görünüm E)     Rektumdan itibaren diffüz eritem ve granüler görünüm . Cevap: E Lineer ülserler, aftöz ülserler, kolonda atlanmalı segmentler ve kaldırım taşı bulguları crohonda görülür. Rektumda diffüz eritem ve granüler görünüm ülseratif kolitlerin bulgusudur. Burada granülom ile granüler görünüm sorunun çeldiricidir ve asla aynı şey değildir. . . 45-Aşağıdaki endokrinopatilerden hangisi, diabetes mellitus’a neden olmaz? A)    Hipotiroidi B)    Feokromositoma C)    Glukagonoma D)    Somatostatinoma E)     Akromegali . Cevap: A Sekonder hipoglisemi yapan hastalıklar; pankreatektoniler, kronik pankreatit, glukagonoma, somatostatinoma, akromegali, cushing sendromu, tiazid grubu diüretikler, pankreas adenokarsinomları, feokromasitoma. Hipotiroidi hiperglisemi oluşturmaz. . . 46-Aşağıdakilerden hangisi, uygunsuz ADH sendromunun bulgularından biri değildir? A)    Hipernatremi B)    Yüksek idrar ozmolalitesi C)    Hipovolemi D)    Düşük serum ozmolalitesi E)     Normal adrenal fonksiyonlar . Cevap: C Uygunsuz ADH’da yan övolemik hiponatremi ya da hipovolemik (dilüsyonel- hiporatremi vardır. Hipovolemi görülmez. . . 47-Aşağıdakilerden hangisi cushing sendromunda beklenen klinik bulgulardan biri değildir? A)    Hipertansiyon B)    Obezite C)    Hirşutizm D)    Boy kısalığı E)     Hipoglisemi . Cevap: E . . 48-Perisostilik (geç diyostolik) üfürüm ile birlikte 1. sesin sert duyulması aşağıdaki hastalıkların hangisi için karakteristik oskültasyon bulgusudur? A)    Aort yetmezliği B)    Mitral darlığı C)    Aort darlığı D)    Aort koarktasyonu E)      Mitral yetmezliği . Cevap: B Mitral stenozun (darlık) en sık sebebi; akut romatizmal ateştir. Kalp kapak hastalıklarından biridir. Kapak alanı < 2 cm² olunca semptomlar başlar. Sol atriyal hipertrofiyi dilatasyon ve atriyal fibrilasyon izler. Bu durumun ardından tromboemboliler görülebilir. Pulmoner hipertansiyon gelişebilir. Efor dispnesi mitral stenozda en belirgin semptomdur. Ortopne, PND, pulmoner ödem, hemoptizi görülebilir. Bunlar pnömoni riskini de arttırır. Presistolik şiddetlenme ve S1 in sert duyulması mitral darlığın önemli oskültasyon bulgularıdır. EKG de: M mitrale ve AF’ye ait bulgular görülür. AC grafisinde; kalp sol kontürü düzleşir ve pulmoner konus genişler. Sadece mitral stenozu varlığında kardiyomegali olmaz. İleri mitral stenoz, pulmoner hipertansiyon yapınca kardiyomegali görülebilir. Ekokardiyografi; mitral stenoz için en duyarlı ve etkili tanı yöntemidir. Mitral stenozun medikal tedavisinde; diüretikler, atriyal fibrilasyon gelişirse digoksin ve warfarin kullanılabilir. . . 49-Atletizm yarışmasında ani baygınlık geçiren 18 yaşında erkek hastanın fizik muayenesinde S4 ile birlikte tüm prekordiyumda duyulan apekse yayılan sert sistolik ejeksiyon üfürümü duyuluyor. Üfürümün şiddeti özellikle hasta bacaklarını kaldırınca ve çömelince azalıyor. Erkek kardeşi 20’li yaşlarda futbol oynarken aniden ölen bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Restriktif kardiyomiyopati B)    Konstriktif perikardit C)    Mitral darlığı D)    Hİpertrofik kardiyomiyopati E)     Koroter arter anomalisi . Cevap: D Kardiyomiyopatiler Üç Başlıkta İncelenir 1-Dilate kardiyompati: genelde idiopatiktir. Bilinen en sık sebebi alkol kullanımdır. En sık kardiyomyapatidir. 2-Hipertrofik kardiyomyopati: otozomal dominant geçer. Kalıtsal geçiş dışında akromegalide de görülebilir. 3-Restriktif kardiyomyopati: amiloidoza bağlı gelişir. . . 50-Aşağıdakilerden hangisi 55 yaşında bir erkek için metabolik sendrom tanısı konulması açısından bir risk faktörü değildir? A)    Bel çevresi > 102 cm B)    Serum trigliserit düzeyi > 150 mg/dl C)    Serum HDL kolesterol düzeyi >40 mg/dl D)    Kan basıncı ≥ 130/85 mmHg E)     Açlık serum glukoz düzeyi >110 mg/dl . Cevap: C Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri – Bel çevresi erkekte 94, kadında 80 cm’den büyük olması – TG > 150 – HDL < 40 – Hipertansiyon > 130/85 – Açlık kan şekerinin >100 ya da DM olması Metabolik sendrom kriterlerinden iki tanesinin pozitif olması metabolik sendrom tanısı koydurur. . . 51-Sağlıklı erişkinlerde toplumda gelişen alt solunum yolu enfeksiyonlarında en sık rastlanan etken aşağıdakilerden hangisidir? A)    Oral anaeroplar B)    Legionella pneumophila C)    Haemophilus influenza D)    Streptococcus pneumniae E)     Pseudomonas aeruginosa . Cevap: D Sağlıklı insanlarda alt solunum yolu enfeksiyonlarında en sık rastlanan etken streptokokus pneumoniae’dır. Alkoliklerde klebsiella, çok seyahat edenlerde ise legionella pnömonileri sık görülür. . . 52-Aşağıdaki plevra sıvı değerlerinden hangisi eksuda tip sıvı ile uyumlu değildir? A)    Plevral svı proteini/serum proteini >0,5 B)    Plevral sıvıda Gram (+) kok görülmesi C)    Plevral sıvı LDH düzeyi/Serum LDH düzeyi >0,6 D)    Plevral sıvı LDH’sinin serum LDH üst sınırının 2/3 ünden yüksek olması E)     Serum protein düzeyi plevral sıvı protein düzeyi farkının > 3,1 gl/dL olması . Cevap: E Light Kriterleri Eksüda Transüda Protein > 3gr/dl < 3gr/dl Plevra protein/serum protein > 0.5 < 0.5 Plevral LDH > 200 < 200 Plevra LDH/serum LDH > 0.6 < 0.6 Plevral sıvı pH değeri < 7.35 > 7.35 Beyaz küre sayısı > 1000/mm3 < 1000/mm3 Plevral sıvı/serum glukoz oranı < 0.5 > 0.5 . . 53-Aşağıdakilerden hangisi obstrüktif uyku apsesinin yol açtığı klinik sonuçlardan biri değildir? A)    Libido azalması B)    Depresyon C)    Sistemik hipertansiyon D)    İnsülin direnci E)     Kronik böbrek yetmezliği . Cevap: E Uyku apnesi sendromu kronik böbrek yetmezliğine sebep olmaz, libido azalması, depresyon, sistemik hipertansiyon ve insülin direnci uyku apne sendromunda görülebilir. Uyku apnesi sendromunda tanı pulsomnografi ile konulur. . . 54-Aşağıdakilerden pnömoni etkenlerden hangisinin neden olduğu enfeksiyonda idrarda antijen aranması tanıda değildir? A)    Legionella pneumophila B)    Staphyloccocus aureus C)    Klebsiella pneumoniae D)    Chlamydia pneumoniae E)     Coxiella burneti . Cevap: A Pnömoni etkenleri içinde Legionella pneumpahila pnömonilerinde tanı Legionellanın antijeninin idrarda gösterilmesiyle konur. Klinik ve havalandırma sistemlerinde yaşamayı seven legionella atipik pnömoni yapar ve tedavisinde streptomisin etkilidir. . . 55-Aşağıdakilerden antibiyotiklerden hangisi tek başına verildiğinde renal dehidropeptidaz-1 tarafından parçalanarak etkisiz kalır? A)    İmipenem B)    Seftazidim C)    Ampisilin D)    Sefoperazon E)     Rifampin . Cevap: A İmipenem tek başına kullanılmaması gereken antibiyotiktir. İmipenem tek başına tübüler toksisiteye sahiptir, bu nedenle silasitatin ile 1/1 oranında sulandırılarak kullanılır. Ampisilin, sulbaktam ile amoksisilin ise kalvulonik asit ile beta laktam duyarlılığını arttırmak için kullanılırlar. Sefaperazonda özellikle safra yollarında etkinliği arttırmak için kullanılır. . . 56-Akut bruselloz olgularında bakteriyolojik doğrulamanın yapılamadığı durumlarda bruselloz ile uyumlu klinik bulguların varlığında standart tüp aglütinasyonu titresinin kaç olması tanı koydurur? A)    1/10 B)    1/20 C)    1/40 D)    1/80 E)     1/160 . Cevap: E Akut bruselloz olgularında bakteriyolojik doğrulamanın yapılması için tüpaglütinasyon titresinin 1/160 ve üzerinde olması tanı koydurucudur. . . 57-Aşağıdakilerden hangisi sirotik bir hastada hepatik ensefalopatiye yol açan nedenler arasında değildir? A)    Son günlerde aşırı protein tüketimi B)    Kan basıncında aşırı yükselme C)    Melana ve/veya hematemez D)    Elektrolit bozukluğu E)     Yakın zamanda geçirilmiş herhangi bir enfeksiyon . Cevap: B Hepatik Ensefalopati İçin Predispozan Faktörler 1-Azot yükünde artma 2-Gastrointestinal kanama 3-Proteinden zengin diyet 4-Azotemi 5-Konstipasyon 6-İlaçlar; narkotikler, trankilizanlar, sedatifler, diüretikler 7-Alkaloz 8-Hipoksi 9-Hiponatremi, hipopotasemi, hipovolemi 10-Enfeksiyonlar 11-Cerrahi 12-İlerleyici karaciğer hastalığı . . 58-Primer sklerozan kolanjit aşağıdaki hastalıklardan hangisi ile en sık birliktelik gösterir? A)    İnflamatuar bağırsak hastalığı B)    Whipple hastalığı C)    Sarkoidoz D)    Romatoid artrit E)     Çölyak hastalığı . Cevap: A Primer sklerozan kolanjit inflamatuar barsak hastalıklarıyla birlikte sık bulunur.   Primer Biliyer Siroz Primer Sklerozan Kolanjit Yaş 40 50 Cinsiyet Kadın Erkek En sık semptom Kaşıntı Sarılık Laboratuar ALP, AST, ALT, bilirubin düzeyleri artmış ALP, AST, ALT, bilirubin düzeyleri artmış Otoantikor AMA p-ANCA Görüntüleme Normal Karakteristik tespih tanesi görünümü İlişkili hastalık Hashimoto tiroiditi, RA, SLE Ülseratif kolit Tedavi Ursodeoksikolik asit, kortikosteroid, siklosporin Kortikostroid, rifampisin Kanser riski Kolanjiokarsinom riski yok Kolanjiokarsinom riski yüksek . . 59-Aşağıdaki faktörlerden hangisi ait özofagus sfinkterinin yetersizliğine neden olan sekonder faktörlerden biri değildir? A)    Skleroderma B)    Gebelik C)    Sigara kullanımı D)    Helicobacrer pylori’ye bağlı antral gastrit E)     Kalsiyum kanal blokörü kullanımı . Cevap: D Alt özofagus sfinkterinin yetersizliği gastroözefageal reflüye neden olur. Sigara, gebelik, sklerodema ve kalsiyum kanal blokörleri reflüye neden olurlarken, H.pylori reflü, reflü özefajit ve hiperplastik polip yapmaz. . . 60-Aşağıdakilerden hangisi radyokontrast nefrotoksisitesi gelişme riskini artıran bir durum değildir? A)    Hiperkalemi B)    İleri yaş C)    Multipl miyelom D)    Diabetes mellitus E)     Böbrek yetmezliği . Cevap: A Görüntüleme için verilen radyokontrast maddelere bağlı nefrotoksisite, nefrotoksisiteler içinde en kolay geriye dönebilen patolojidir. Multiple myelom, ileri yaş, DM ve böbrek yetmezliği radyokontrast nefrotoksisitesi oluşum riskini arttırırlar. . . 61-Hiponatremi ile birlikte seyreden aşağıdaki durumların hangisinde hasta normovolemiktir? A)    Uygunsuz ADH sendromu B)    Diabetes insipidus C)    Konjesitf kalp yetmezliği D)    Ciddi diyare E)     Nefrotik sendrom . Cevap: A Uygunsuz ADH Özellikleri: ·      Uygunsuz ADH övolemik (normovolenik) hiponatremi yapar. ·      Gereğinden fazla ADH salınması. ·      Su tutulur. ·      Konsantre idrar (dansite artar) ·      Dilüsyonel hiponatremi ·      Plazma ozmolalitesinin < 275 mOsm/L ·      İdrar ozmolalitesinin >100-300 mOsm/L ·      İdrar sodyumu > 20 mEq/L ·      Kronik Hiponatremiye neden olur (Na < 120) ·      Ödem ve hipertansiyon olmaz. ·      ANP ·      Hastalar övolemiktir ·      Tedavide öncelikle sıvı kısıtlaması yapılmalıdır. . . 62-Aşağıdaki ilaçlardan hangisi osteroporoz riskinde artışa neden olmaz? A)    Antikonvülsanlar B)    Heparin C)    Tiroksin D)    Tamoksifen E)     Siklosporin . Cevap: D Tamoksifen osteoporoz riskini arttırmazken, aromataz inhibitörleri osteoporoz riskini arttırır. Aromataz inhibitörlerinin tamoksifene üstünlüğü ise endometrium kanseri riskleri tamoksifenden düşüktür. Tamoksifenin osteoporoz risikini arttırması nedeniyle benzer molekül olan raloksifen üretilmiştir. . . 63-Üç aydır çok su içme çok idrara çıkma şikâyetleri olan ve açlık kan glukozu 176 mg/dl bulunan 50 yaşındaki bir kadın hastada aşağıdaki hastalıklardan hangisi düşünülmez? A)    Diabetes mellitus B)    Cushing sendromu C)    İnsülinoma D)    Glukagonoma E)     Somatostatinoma . Cevap: C Kolay bir soru; hangisi hiperglisemiye neden olmaz dese daha net olurdu. Hiperglisemi Nedenleri Diabetes mellitus, cushing sendromu, kronik pankreatit, pankreas ameliyatları, akromegali, somatostatinoma, glukogonoma, korikosteroid kullanımı, tiazid gurubu diüretikler. İnsülinoma hipoglisemi yapar ve hipergliseminin semptomları bu hastalıkta görülmez. . . 64-Aşağıdaki ilaçlardan hangisi hiperprolaktinemiye neden olmaz? A)    Verapamil B)    Anti-HIV proteaz inhibitörleri C)    Klorpromazin D)    Metoklopramid E)     Bromokriptin . Cevap: E Bromokriptin ve kabergalin prolaktin yüksekliğinde tedavide kullanılan dopamin agonistleridir ve prolaktini düşünürler. . . 65- Akut gut artrinin tedavisinde aşağıdaki ilaçlardan hangisi etkili değildir? A)    Kolşisin B)    Allopürinol C)    İndometazin D)    Prednizolon E)     Diklofenak . Cevap: B Akut gut artiritinde, FMF ve psödogut ataklarında kolşisin ilk tercih ilaç tedavisidir. Gut artiritinin idame (uzun süreli) tedavisinde allopürinol kullanılabilir ancak akut Gut krizinde Allopürinol ve aspirin verilmemelidir, kontraendikedir. . . 66-Aşağıdaki vaskülitlerden hangisinin c-ANCA ile ilişkisi en yüksektir? A)    Behçet hastalığı B)    Poliarteritis nodosa C)    Kawasaki hastalığı D)    Wegener granülomatozu E)     Takayasu arteriti . Cevap: D p-ANCA görülen yerler: mikroskobik polianjinitis, churgg strauss sendromu, primer sklerozon kolanjit, ülseratif kolit. c-ANCA görülen yerler: wegener granülomatozu . . 67-Megaloblastik anemide aşağıdakilerden hangisi görülmez? A)    Normal serum metimalonik asit düzeyi B)    Hiperselüler kemik iliği C)    Trombositopeni D)    Periferik yaymada nötrofillerde hipersegmentasyon E)     Hiperhomosisteminemi . Cevap: A Metimalonik asidüriye bağlı metimalonik asit düzeyi serumda azalır. Megaloblastik anemilerde pansitopeni, hipersellüler (megaloblastik- kemik iliği, periferik yaymada hipersegmente nötrofiller, MCV yüksekliği (>100) ve hiperhomosisteinemi görülür. . . 68-Trombosit sayısı 140.000/mm3 ve periferik yaymada dev trombositler gözlenen bir hastada kanama zamanı 10 dakika olarak ölçülmüştür. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Von Willebrand hastalığı B)    Glanzman trombastenisi C)    Bernard-soulier sendromu D)    Hermansky-pudlak sendromu E)     Chediak-higashi sendromu . Cevap: C Trombosit sayısının normal olduğu ancak trombositlerin fonksiyonlarının bozulduğu hastalıklar Bernard Solier: Gp1b9 eksikliği, adezyon defekti, dev trombositler görülür. Glanzman: Gp2b3a eksikliği, agregasyon defekti, ristocetin ile agregasyon olur. . . 69-Altmış iki yaşında bir erkek hastada yapılan rutin kontrolle sırasında lökosit sayısı 36/000mm3 olarak periferik yaymada ise % 92 oranında olgun görünümlü lenfositler saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Hodgkin lenfoma B)    Kronik lenfositik lösemi C)    Akut sitomegalovirus enfeksiyonu D)    Akut lenfoblastik lösemi E)     Miyelodisplastik sendrom . Cevap: B Bu hasada mutlak lenfosit sayısı 32000 (36000 in%92’si) civarındadır. Ve KLL’de mutlak lenfosit sayısının 5000’in üzerinde olması gerekir. Neden hodgkin lenfoma değil; çünkü lenfadenopati yok. Neden ALL değil; blast verilmemiş, Kİ ve periferik yaymada blast verilmeliydi. . . 70-HHV-8 aşağıdaki kanserlerden hangisinin etyopatogenezinden sorumludur? A)    Hodgkin sendromu B)    Primer renal hücreli karsinom C)    Kaposi sarkomu D)    Mide kanseri E)     Mesane kanseri . CEVAP: C HTLV I: T hücreli lösemi-lenfoma HTLV II: hairy-cell lösemi (tüylü hücreli lösemi) HHV8: kaposi sarkom, castelman lenfoması HBV: hepatosellüler kanser HCV: hepotosellüler kanser/lenfoplazmositer lenfoma EBV: lenfoma (Hodgkin/Non-hodgkin)/Burkitt lenfoma/nazofarenks Ca . . 71-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde 2-D transtorasik ekokardiyografi yöntemi kesin tanı koydurucudur? A)    Sol atrial miksoma B)    Koroner arter hastalığı C)    Hipertansiyon D)    Konstriktif perikardit E)     Restriktif kardiyomiyopati . Cevap: A Transtorasik ekokardiyografi kalbin içinde bulunabilecek miksoma ve anjiosarkom gibi kitlesel lezyonların kesin tanısını koymada kullanılabilir. Koroner arter hastalığının tanısı ancak anjiografi ile konurken, konstrüktif perikardit ve restriktif kardiyomyopati gibi kalbin işlevine engel olan hastalıklarda tanı birden fazla yöntem kullanılarak konulmaktadır. . . 72-Bir gebede, aşağıdaki bulgulardan hangisi bir kalp hastalığını düşündürmelidir? A)    Birinci kalp sesinin şiddetlenmesi B)    Kapiller nabız bulunması C)    Üçüncü kalp sesinin duyulması D)    Diyastolik üfürüm duyulması E)     Diyastolik kan basıncının düşmesi . Cevap: D Gebelerde, birinci kalp sesinin şiddetlenmesi, kapiller nabız tespit edilmesi, 3. Kalp sesinin duyulması gibi durumlar fizyolojiktir. Ancak diastolik üfürümler her zaman patolojiktir. . . 73-Kalp yetmezliği sırasında, sol ventrikülün dolma basıncındaki (preload) artışa bağlı akciğer konjesyonu olması durumunda afterloadu etkilemeden uygulanabilecek en uygun vazodilatör aşağıdakilerden hangisidir? A)    Hidralazin B)    Prazosin C)    Nifedipin D)    Kaptopril E)     Nitratlar . Cevap: E Nitratlar afterloadu etkilemeden vazodilatasyon yaparlar. . . 74-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde difüzyon kapasitesi (DLCO) artar? A)    İdyopatik pulmoner fibrozis B)    Amfizem C)    Tekrarlayan pulmoner tromboemboli D)    Primer pulmoner hipertansiyon E)     Alveolar hemoraji . Cevap: E DLCO CO gazı ile yapılan difüzyon testidir. Alveol yüzey alanı ile doğru, duvar kalınlığı ile ters orantılıdır. DLCO’yu Azaltanlar: anemi, ileri yaş, sigara, amfizem, interstisyel akciğer hastalığı. DLCO’yu Artıranlar: egzersiz, polisitemi, astım, gebelik, pulmoner (alveolar) hemoraji . . 75-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde restriktif tipte solunum fonksiyonu bozukluğu gözlenir? A)    Astım B)    Kistik fibrozis C)    Bronşiektazi D)    Myastenia gravis E)     Bronşiolit . Cevap: D Restriktif Akciğer Hastalıkları Sebepleri Mesleksel Ve Çevresel: silikozis, asbestozis, berilyozis, çiftçi akciğeri, kuşçu akciğeri, kömürcü akciğeri. İlaçlar: nitrofurantoin, sulfasalazin, bleomisin, metotreksat, amiodaron, radyoterapi. Kollajen Doku Hastalıkları: SLE, RA, skleroderma, sjögren sendromu, poliomiyozit-dermatomiyozit, Ankilozan spondilit, Mikst bağ doku hastalığı. Diğer Hastalıklar: idiyopatik pulmoner fibrozis, sarkoidoz, wegener granülomatozu, Churg-Strauss sendromu, goodpasture sendromu, histiyositozis-X. . . 76-β2-agonist ilaçlar aşağıdaki enzimlerden hangisinin indüksiyonu ile etkili olur? A)    Fosfodiesteraz B)    Adenilil siklaz C)    Fosfolipaz A D)    5-lipoksijenaz E)     Siklooksijenaz . Cevap: B Beta-2 agonistler adenilat siklaz enzimiyle aktive olurken, NO c-GMP üzerinden etkisini gösterir. . . 77-Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyon değerinde azalmaya neden olmaz? A)    Glomerüler kapillerlerde hidrostatik basınçta azalma B)    Bowman mesafesinde hidrostatik basınçta artma C)    Glomerüler plazma onkotik basıncında artma D)    Renal plazma akımında azalma E)     Filtrasyon katsayısında artma . Cevap: E GFR’yi Azaltan Faktörler: afferent arteriyolde vazokonstriksiyon, plazma onkotik basıncında artış (multiple myelom), bowman kapsülündeki ultrafiltratın hidrostatik basıncında artma (üriner obstrüksiyon, taş), hipotansiyon, renal sempatik sinir uyarısı. GFR’yi Arttıran Faktörler: afferent arteriyolde vazodilatasyon, efferent arteriyolde vazokonstriksiyon. . . 78-Aşağıdakilerden hangisi nonketotik hiperosmolar komada görülmez? A)    Arteryal pH < 7.3 B)    Şuur bulanıklığı ve letarji C)    Ketonüri D)    Poliüri E)     Laktik asidemi . Cevap: A 2 Cevaplı, hatalı soru. Nonketotoik hiperosmolar komanın diabetik keto-asidozdan en önemli ayrımı kan PH’sıdır. PH düşüklüğü (asidoz) ketasidoz lehinedir. Non-ketotik hiperosmolar komada kan PH’sı normaldir. Ancak ketonüride; hiperosmolar non ketotik komadan çok ketasidozda bekenilir. Bu soruda A ve C şıkları doğrudur. . . 79-Celiac sprue hastalığında karakteristik histopatolojik değişiklikler aşağıdaki intestinal yapıların hangisinde gözlenir? A)    Brunner bezleri B)    Lenfatikler C)    Kapiller damarlar D)    Kolumnar epitel E)     Serözal epitel . Cevap: D Celiac sprue yani gluten entoropatisi kolumnar epitelin hastalığıdır. Villüslarda atrofi kriptlerde hiperplazi gelişir. Gluten enteropatisinin tanısında en değerli olan jejunum biyopsilerdir. Laboratuar testlerine bakıldığında, gluten tanısında en duyarlı test, dâhiliye branşı için Anti-doku transglutaminaz antikorudur. . . 80-Aşağıdakilerden hangisi hipotiroidide görülen değişikliklerden biri değildir? A)   Serum kreatin fosfokinaz konsantrasyonunda azalma B)   Uygunsuz ADH sekresyonu C)   Serum LDL-kolesterol konsantrasyonunda artma D)   Prolaktin düzeyinde artma E)    Demir eksikliği anemisi . Cevap: A Hipotiroidide ADH, LDL, prolaktin artar. Demir eksikliği ve B12 vitamini eksikliğine bağlı anemi görülebilir. CK ise yine hipotiroidide normal ya da artmıştır . . 81-Aşağıdaki otozomal dominant geçiş gösteren polip sendromlarının hangisinde kanser gelişmesi riski en düşüktür? A)    Ailevi kolonik polipozis B)    Gardner sendromu C)    Turcot sendromu D)    Herediter non-polipozis sendromu E)     Juvenil polipozis sendromu . Cevap: E Polipozis kavramı kolonda ya da GİS’de 100 den fazla polip görülmesi durumudur. Polipozis ve nonpolipozisler içinde en fazla malignite riski olanlar; ailesel adenomatöz polipozis ve lynch’dir (ailesel non-polipozis koli). Yine polipozisler içinde malignite riski en düşük olanlar ise hemartamatöz polipozislerdir. Juvenil polipoziste bir hematomöz polipozistir. . . 82-Altmış sekiz yaşında bir erkek hasta halsizlik ve sol hipokondriumda ağrı şikâyetleriyle başvuruyor. Fizik muayenede dalağın büyüyerek inguinal bölgeye kadar uzandığı saptanıyor. Tam kan sayımında lökosit sayısı 1500/µ3, trombosit sayısı 70.000/µ3, hematokrit değeri % 29, hemoglobin miktarı % 8 g olarak bulunuyor. Bu hastanın ayırıcı tanısında öncelikle aşağıdaki hastalıklardan hangisi düşünülmelidir? A)    Kronik miyelositer lösemi B)    Tüylü hücreli (Hairy cell) lösemi C)    Akut lösemi D)    Miyelodisplastik sendrom E)     Hodgkin lenfoma . Cevap: B Pansitopeniyle gelen lökoz hairy cell (tüylü hücreli; HCL) lösemidir. HCL splenomegali yaparken lenfadenopati yapmaz. . . 83-Ağır hemofili A hastalığında, aşağıdaki laboratuar testlerinin hangisinde değişiklik gözlenmez? A)    Protrombin zamanı B)    Parsiyel tromboplastin zamanı C)    Aktive parsiyel tromboplastin zamanı D)    Pıhtılaşma zamanı E)     Tromboplastin jenerasyon testi . Cevap: A Hemofili A, faktör 8 eksikliğidir. Hemofili A da protrombin zamanı değişir ancak APTT artar. Hastanın pıhtılaşma zamanı artar ancak kanama zamanı değişmez. . . 84-Otuz yaşında bir kadın hasta, galaktore ve menstruasyon düzensizliği nedeniyle başvuruyor. Hastanın öyküsünden herhangi bir ilaç kullanmadığı ve bir yıl kadar önce tiroid ameliyatı geçirdiği öğreniliyor. Laboratuar incelemelerinde serum prolaktin düzeyi 60 µg/L olarak saptanıyor. Bu hastada tanı için öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A)    Serum FSH ve LH düzeyleri tayini B)    Serum TSH düzeyi tayini C)    Görme alanı muayenesi D)    Hipofizin magnetik rezonans görüntülenmesi E)     Serum β-hCG düzeyi tayini . Cevap: B Prolaktin in normal düzeyi 5-25 µg/L’dir. 60 artmış prolaktin düzeyini ifade etmektedir. Prolaktin Yüksekliği Etiyolojisi: gebelik, ilaç kullanımı, prolaktinoma, hipotiroidi. Soruda geçirilmiş tiroid cerrahisi olduğundan ilk istenmesi gereken yöntem TSH tır. . . 85-Meme akıntısı nedeniyle başvuran 28 yaşında bir kadın hasta, 13 yaşında menarş olduğunu ve bir yıl önceye kadar menstruasyonun düzenli olarak devam ettiğini, son zamanlarda 2 kg kilo aldığını, yorgunluk hissettiğini ancak sıcak basmalarının olmadığını belirtiyor. Öyküsünden daha önce hiçbir hastalığı olmadığı ve ilaç kullanmadığı, aile öyküsünde diabetes mellitus ve erken yaşta koroner arter hastalığı olduğu öğreniliyor. Yapılan fizik muayenede bilateral galaktore dışında patolojik bir bulgu saptanmıyor. Bu hastanın değerlendirilmesinde ilk yapılması gereken tetkikler aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? A)     Medroksiprogesteron uyarı testi B)     Serum östradiol ve lüteinize edici hormon düzeyleri tayini C)     Serum prolaktin ve TSH düzeyleri tayini, gebelik testi D)     Serum progesteron ve lüteinize edici hormon düzeyleri tayini E)      Serum progesteron ve prolaktin düzeyleri tayini . Cevap: C Prolaktin yüksekliği etiyolojisinden ilaç kullanımı soruda dışlanmıştır. Diğer hiperprolaktinemi sebeplerinden; gebelik prolaktinoma ve hipotiroidi tespiti için C şıkkındaki testlere ihtiyaç vardır. . . 86-Psikiyatrik tedavi görmekte olan bir hasta poliüri nedeniyle başvuruyor. Laboratuar incelemelerinde hastanın plazma ozmolalitesi 288 mOsm/kg H2O, idrar ozmolalitesi 185 mOsm/kg H2O, serum sodyumu 142 mEq/L, serum potasyumu 4 mg/L olarak saptanıyor. Hastada tetkik amacıyla uygulanan su kısıtlamasından sonra idrar ozmolalitesi 192 mOsm/kg H2O olarak, 10 mg desmopresin verilmesinden sonra ise idrar ozmolalitesi 199 mOsm/kg H2O olarak bulunuyor. Bu hastadaki poliürinin nedeni olarak aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)         Lityum tedavisi B)         Kafa travması C)         Hipokalemi D)         Santral diabetes insipidus E) Psikojenik polidipsi . Cevap: A Psikiyatrik olarak lityum kullanan hastalarda nefrojenik tipte diabetes insipitus görülebilir. Soruda bahsedilen hastanın poliürisi olması ve su kısıtlaması veya desmopresine cevabın olmaması nefrojenik tipte diabetes insipitus desteklemektedir. . . 87-Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi anaerobik bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde etkili değildir? A)         Penisilin B)         Kloramfenikol C)         Metronidazol D)         Aminoglikozid türevleri E)          İmipenem . Cevap: D Antianaerobik etkinliği yüksek olan antibiyotikler aminoglikozidlerdir. Gr (-) etkinlikleri de vardır. . . 88-Hepsi aynı pastadan yedikten 1-3 saat sonra şiddetli kusma ve sulu, kansız ishal şikâyetleri ortaya çıkan bir grup hasta, acil servise başvuruyor. Fizik incelemelerinde ateş saptanmıyor. Gaitanın Gram boyasıyla hazırlanan yaymasında patolojik bulgu gözlenmiyor. Bu hastalardaki klinik tabloya aşağıdaki bakterilerden hangisinin neden olma olasılığı en yüksektir? A)    Enterotoksijenik Escherichia coli B)    Yersinia enterocolitica C)    Clostridium perfringens D)    Salmonella türleri E)     Staphylococcus aureus . Cevap: E Erken dönemde gelişen gıda zehirlenmelerinde ilk 6 saat stafilokokus aureus ya da bacillus soreus düşünülmelidir. Gaitada mikro-organizma görülmemesi ve ateşin olmaması yine stafilokokus aureus lehinedir. . . 89-Aşağıdaki romatizmal hastalıkların hangisinde HLA-B27’nin görülme sıklığı çok yüksektir? A)   Sistemik skleroz B)   Ankilozan spondilit C)   Behçet hastalığı D)   Romatoid artrit E)    Sistemik lupus eritematozus . Cevap: B HLA B27 seronegatif spondilaortopatilerde görülebilir. Seronegatif spondiloartropatiler; ankilozan spondilit, reiter sendromu, psöriatik artrit, enteropatik artritlerdir. . . 90-Aşağıdakilerden hangisi perikart tamponadında görülen semptom ve bulgulardan biri değildir? A)   Boyunda venöz dolgunluk B)   Pulsus paradoksus C)   Kan basıncı düşüklüğü D)   Göğüs ağrısı E)    Pulsus bisferiens . Cevap: E Hızlı olursa 200cc, yavaş olursa 2000cc sıvı ile gelişebilir. Ventriküler dolumu engelleyecek miktarda sıvı toplandığında patoloji oluşur. İntrakardiyak basınç artar ve diastolik dolum bozulmaya başlar. Kardiyak debi azalır. Nabız basıncı daralır. Pulsus paradoksus görülür. Hipotansiyon, juguler dolgunuk ve kalp seslerinde azalma görülür. Ewart Pin (sol üst akciğerde tüber süfl) görülebilir. EKG’de voltajlar düşer. EKO da kalp boşluk basınçları eşitlenir. Perikardiyosentez tanı ve tedavi amaçlı kullanılır. . . 91-Göğüs ağrısı en sık hangi kapak lezyonlarında görülür? A)    Mitral darlığı B)    Mitral yetmezliği C)    Aort darlığı D)    Triküspit darlığı E)     Pulmoner darlık . Cevap: C Kapak lezyonlarından göğüs ağrısının eşlik ettiği patoloji aort darlığıdır. . . 92-Akut miyokart enfarktüsünün en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A)    Şok B)    Kalp yetmezliği C)    Rüptür D)    Aritmi E)     Perikardit . Cevap: D Akut Miyokart Enfarktüsü Sonrası Görülen Komplikasyonlar Aritmi: en sık görülen komplikasyondur. Dressler Sendromu: 3-4 hafta sonra ortaya çıkar. Plörit + otoimmün perikardit gelişir. Tedavide aspirin, NSAID veya prednol kullanılır. Ventriküler Duvar Rüptürü: tamponad ve elektromekanik disosiasyon gelişir. Septum rüptüründe VSD gelişir. Papiller Kas Disfonksiyonu ya da Rüptürü: rüptürde akut sol kalp yetmezliği gelişir ve %50’den fazla mortaliteye sahiptir. Ventriküler Anevrizma: genelde iki hafta sonra gelişir. EKG’de lezyon bölgesinde kalıcı ST elevasyonu tespit edilir. . . 93-Üç aydan beri gece terlemesi, kuru öksürük, yan ağrısı şikâyetleri olan bir hastanın fizik muayenesinde plevral frotman duyuluyor. Yapılan tetkiklerde akciğer grafisi normal ve PPD 15 mm olarak saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Lupus eritematozus B)    Pulmoner emboli C)    Tüberküloz plörit D)    Viral pnömoni E)     Churg-Strauss sendromu . Cevap: C Plevral frotman ve PPD’nin 15 mm olması tüberküloz plöriti lehinedir. . . 94-Aşağıdaki durumların hangisinde, posteroanterior akciğer grafisinde hilus genişlemesi görülmez? A)    Primer akciğer tüberkülozu B)    Amfizem C)    Sarkoidoz D)    Lenfoma E)     Metastatik akciğer kanseri . Cevap: B Amfizemde hilus genişlemesi görülmez. Amfizemin radyolojik bulguları: göğüs ön arka çapında artış (fıçı göğüs), diyafram aşağı doğru itilir (genelde bilateral), kot aralıklarında genişleme, parankimde saydamlık artışı (hiperlüsens), damla kalp görünümü, hilusta genişleme olmaz, pulmoner arter genişlemesine bağlı hilusta genişleme, periferik damar gölgelerinde azalma, yan grafide retrosternal saydam alanda genişleme. . . 95-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde, renal transplantasyonda yaklaşık %10 oranında anti-glomerüler bazal membran hastalığı gelişme riski vardır? A)   Alport sendromu B)   İnce bazal membran hastalığı C)   Medüller kistik hastalık D)   Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı E)    Otozomal resesif polikistik böbrek hastalığı . Cevap: A Antiglomerüler bazal mebran antikoru Good-pasture sendromunda tespit edilir. . . 96-Akut pankreatitli bir hastanın ilk başvurusu sırasında Ranson skorunun hesaplanmasında aşağıdakilerden hangisi prognoz kriterlerinden biri değildir? A)    Lökosit 16 000/mm3 B)    Glukoz > 200 mg/dL C)    Kalsiyum < 8 mg/dL D)    LDH > 350 IU/L E)     AST > 250 IU/L . Cevap: C Akut pankreatitin prognozu göstermede ranson kriterleri değerlendirilir. İlk başvuru anında ranson kriterlerinden glukoz, AST, LDH, lökosit ve yaşa bakılır. Kalsiyum geliş anında değil geç dönemde değerlendirilen bir parametredir. . . 97-Aşağıdakilerden hangisi ağrıya karşı duyarlı değildir? A)   Mezenter B)   Paryetal periton C)   Karaciğer kapsülü D)   Omentum E)    Dalak kapsülü . Cevap: D Organ kapsülleri ve organlarda ait parietal periton ağrıya duyarlıdır. Mezenter barsakların kanlandığı alandır ve ağrıya duyarlıdır. Ancak omentum ağrıya duyarsızdır. . . 98-Otuz dört yaşında bir erkek hasta halsizlik şikâyetiyle başvuruyor. Burun kanaması olan hastanın fizik muayenesinde ateş, solukluk ve peteşiler saptanıyor. Laboratuar incelemelerinde hemoglobin düzeyi 9 g/dL, MCV 108 fl, trombosit sayısı 26 000/mm3, lökosit sayısı 1900/mm3, retikülosit sayısı % 0.3; indirekt bilirübin düzeyi ve LDH düzeyi normal olarak bulunuyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Aplastik anemi B)   Paroksismal nokturnal hemoglobinüri C)   Kronik miyelositik lösemi D)   Polisitemia rubra vera E)    Akut miyelositik lösemi . Cevap: A Anlatılan vakada; ateş yüksekliği nötropeniye bağlı gelişmektedir. Solukluk anemiye bağlı gelişmiştir. Peteşiler ise trombositopeniye bağlı oluşmaktadır. Laboratuara bakıldığında Hb: 9 (anemi), MCV: 108 fL (makrositer anemi), PLT: 26000 (trombositopeni), lökosit 1900 (lökopeni), retikülosit %0,3 (retiküksitopeni) verilmiş. Pansitopeni ile birlikte makrositor aneminin görüldüğü durum aplastik anemidir. Aplastik anemide hepoto-splenomegali görülmez. . . 99-Hemolitik anemide aşağıdakilerden hangisi görülmez? A)   Haptoglobinde azalma B)   İdrarda bilirübin artışı C)   Retikülosit sayısında artma D)   Sarılık E)    Normoblastik eritroid hiperplazi . Cevap: B Hemolitik anemide hemolize bağlı sarılık, retikülositoz, haptoglobulin ve hemopeksinde azalma ve eritroid hiperplazi görülür. İdrar billüribin miktarı artmaz. . . 100-Yeni tanı alan tip 2 diyabet hastasının plazma glukoz düzeyi 450 mg/dL olarak belirleniyor. Bu hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A)   Sülfonilüre B)   İnsülin C)   Metformin D)   Meglitinid E)    Akarboz . Cevap: B Soru zor bir soru; çünkü soruda tip 2 DM olan bir hastanın AKŞ: 450 olarak verilmiş. Ancak hastada ketasidoza ait bir bulgu yok. Bu durumda hastaya oral antidiabetik metformin başlanabilir ancak hastanın kan şekeri yüksek olduğu için ve de metformin etkisi geç başlayacağı için glikoz toksisitesini engellemeye yönelik insülin başlanabilir. . . 101-Aşağıdaki semptom ve bulgulardan hangisi sürrenal kriz için karakteristik değildir? A)   Bilinç bozukluğu B)   Hiponatremi C)   Hipotermi D)   Taşikardi E) Hipertansiyon . Cevap: E Sürrenal (Adrenal) Yetmezlik Bulguları: taşikardi, hipotansiyon, halsizlik, bulantı, kusma, hipoglisemi, hiponatremi, hiperkalemi. Hastalarda ateş yüksek ya da düşük olabilir. . . 102-İnfluenza enfeksiyonunun erken döneminde aşağıdaki ilaçlardan hangisi faydalıdır? A)   Amantadin B)   İnterferon C)   Lamivudin D)   Azidotimidin E)    Asiklovir . Cevap: A Amantadin: influenza Interferon: kronik hepatit ve multiple skleroz Lamiuvudin: kronik hepatit B Azidotimidin: HİV Asiklovir: HSV tedavisinde kullanılır. . . 103-Altta yatan bir hastalığı olmayan 18-50 yaş grubundaki erişkinlerde akut bakteriyel menenjite en sık neden olan mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir? A)   Haemophilus influenzae B)   Streptococcus agalactiae C)   Listeria monocytogenes D)   Escherichia coli E)    Streptococcus pneumoniae . Cevap: E Predispozan hastalığı olmayan 18-50 yaş grubunda akut bakteriyel memenjitin en sık sebebi streptokokus pneumoniadir. Otitis media ve Otitis interanın da en sık sebebi streptokokus pneumoniae’dır. . . 104-Weil hastalığının etkeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Yersinia pestis B)   Francisella tularensis C)   Leptospira interhaemorhagiae D)   Treponema pallidum E)    Borrelia burgdorferi . Cevap: C Weil hastalığı leptospirozlar tarafından oluşturulur. . . 105-Aşağıdakilerden hangisi malignensi ile ilişkilidir? A)   Sistemik lupus eritematozus B)   Skleroderma C)   Dermatomiyozit D)   Poliarterit E)    Weber-Christian hastalığı . Cevap: C Poli ve dermatomyozit ileri yaşlarda paraneoplastik olarak erkeklerde görülen mide ve kalan adenokarsinomlarında bayanlarda ise jinekolojik kanserlerde görülebilir. . . 106-Aşağıdakilerden hangisi immün kompleks hastalıklarından biridir? A)   Lupus nefriti B)   Akut gut artriti C)   Akut romatizmal ateş D)   Ailevi Akdeniz ateşi E)    Reaktif artrit . Cevap: A Lupus nefriti bir immün kompleks hastalığıdır. . . 107-Aşağıdakilerden hangisi otoantikor değildir? A)   Anti-ds DNA B)   Anti-SSA C)   Romatoid faktör D)   Antistreptolizin O E)    Anti-RNP . Cevap: D Otoantikorlar vücudun kendi yapılarına karşı gelişen antikorlardır. Anti-dsDNA, Anti-SSa, romatoid faktörler ve anti-RNP gibi antikorlar otoantikordur, ancak antistreptolizin O (ASO) ise vücutta enfeksiyon oluşturan streptokokus pyogenese karşı oluşan bir antikordur, otoantikor değildir. . . 108-Ekzoftalmus, tremor ve taşikardi saptanan bir hastada, kanda serbest triiodotironin (T3) ve tiroksin (T4) düzeyi yüksek, tirotropin (TSH) düzeyi ise düşük bulunmuştur. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Sessiz tiroidit B)   Koryokarsinom C)   Dışarıdan yüksek dozda tiroid hormonu alımına bağlı tirotoksikoz D)   Graves hastalığı E)    Subakut tiroidit . Cevap: D Hipertiroidi sebeplerinin başında diffüz toksik guatr (Graves) hastalığı gelmektedir. Graves hastalığı ekzoftalmi, tremor ve taşikardi içerir. T3 ve T4 hormonlarının serbest formları yüksek TSH ise baskılanmıştır. Graves hastalığında ANTİ-TSH reseptör antikoru yükselir. Tirotoksikoz semptomları ile hastalar başvurur ve anti-tiroid ilaçlarla tedavi edilerek, kür sağlanılailir. Eğer kür sağlanamazsa cerrahi tedavi düşünülmelidir. . . 109-Poliüri ve polidipsi tanımlayan, 24 saatlik diürezi 6 litre bulunan ve idrar ozmolalitesi 200 mOsm/L olan bir hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Diabetes insipidus B)   Tip 1 diabetes mellitus C)   Tip 2 diabetes mellitus D)   Cushing sendromu E) Uygunsuz ADH salgısı . Cevap: A Poliüri ve polidipsi ile gelen hastada 24 saatlik idrar miktarı artmış ve idrar osmolalitesi azalmış ise tanımı diabetes insipidus olmalıdır. Diabetes insipidus, santral ya da nefrojenik olabilir ve ayrımında vazopresin verilerek idrar osmolaritesindeki değişikliklerle tanı konulur. . . 110-Hipofiz sapında kesi olduğunda aşağıdaki hormonların hangisinin salgısı artar? A)   Adrenokortikotropik hormon B)   Tirotropin C)   Prolaktin D)   Folikül stimüle edici hormon E)    Lüteinize edici hormon . Cevap: C Hipofiz sapı kesildiğinde tüm önhipofiz hormonları azalırken dopaminin inhbitör etkisi ortadan kalkacağından prolaktin salgısı artar. Hipofizin üzerindeki tüm patolojilerde bu durum söz konusudur. Ancak hipofizin gövdesine basan hipofiz tümörlerinde tüm önhipofiz hormonları, prolaktin dâhil azalırlar. . . 111-Gottron papülleri, aşağıdaki hastalıkların hangisinde görülür? A)   Sistemik lupus eritematozus B)   Dermatomiyozit C)   Ankilozan spondilit D)   Romatoid artrit E)    Sistemik skleroz . Cevap: B Gotron papülleri ve heliotropik raşlar Dermatomyozit hastalığında görülürler. Heliotropik rashlar da göz kapaklarının tutuluyor olması diğer raşlardan bu hastalığı ayırır. . . 112-Akut gut artriti atağında aşağıdaki ilaçlardan hangisinin verilmesi sakıncalıdır? A)   Allopürinol B)   Kortikosteroid C)   Nonsteroidal antiinflamatuvar ilaç D)   Kolşisin E)    Sentetik ACTH . Cevap: A Akut gut artritirinde aspirin ve allopürinal kullanılmamalıdır. Allopürinal Gut atağı dışında gut hastalarının idame (devamlı) tedavisinde kullanılabilir. Gut atağında tercih edilmesi gereken ilaç kolşisindir. . . 113-Aşağıdakilerden hangisi negatif akut faz proteinlerinden biridir? A)   Fibrinojen B)   Serum amiloid A proteini C)   C-reaktif protein D)   Haptoglobin E)    Albümin . Cevap: E (+) Akut faz reaktanlar: CRP, makroglobülin, ferritin, hepsidin, sedimantasyon. (-) Akut faz reaktanlar: albümin, pre-albümin, transferrin. . . 114-Aşağıdaki durumların hangisinde eritrositlerde hipokromi ve mikrositoz görülmez? A)   Demir eksikliği B)   Kurşun zehirlenmesi C)   Talasemi D)   Herediter sferositoz E)    Vitamin B6 eksikliği . Cevap: D Herediter sferositoz bir hemolitik anemi sebebidir ve de normokrom normositer anemi görülür . . 115-Ateş, yaygın lenfadenopati, hepatosplenomegali ve atipik lenfositoz saptanan bir hastanın ayırıcı tanısında aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? A)   Enfeksiyöz mononükleoz B)   Kronik miyelositer lösemi C)   Akut lenfositik lösemi D)   Aplastik anemi E)    Burkitt lenfoma . Cevap: D Aplastik anemi ve multiple myelomda hepatomegali ve splenmogeli görülmez. Aplastik anemi:  HSM yok/LAP yok; allojenik KİT. Multiple myelom:  HSM yok/LAP yok; otolog KİT. . . 116-Tümör lizis sendromunda aşağıdaki bulgulardan hangisi görülmez? A)   Hiperürisemi B)   Hiperkalemi C)   Hiperfosfatemi D)   Laktik asidoz E)    Hiperkalsemi . Cevap: E Tümör lizis sendromu aşırı tümör hücrelerinin yıkımına bağlı bir akut böbrek yetmezliğidir. Bu tabloda kalsiyum azalır diğerleri artar. Tümör lizis sendromu bulguları; hipokalsemi, hiperkalemi, hiperfofatemi, hiperürisemi, laktik asidoz. . . 117-Aşağıdaki tümörlerden hangisi primer sklerozan kolanjit ile en sık ilişkilidir? A)     Kolanjiyokarsinom B)     Pankreas adenokarsinomu C)     Hepatoblastom D)     Hepatoselüler karsinom E)      Hemanjiyoendotelyom . Cevap: A Primer sklerozon kolanjit ülseratif kolit hastalığı zemininde ya da retroperitoneal fibrozis yapan hastalıkların zemininde gelişir ve kolanjiokarsinom riskini arttırır. . . 118-Aşağıdaki hipofizer hastalıklardan hangisi kolorektal kanser için bir risk faktörüdür? A)         Panhipopitüiterizm B)         Akromegali C)         Sheehan sendromu D)         Prolaktinoma E)          Non-fonksiyonel pitüiter adenom . Cevap: B Kolorektal Kanserler İçin Risk Faktörleri Yaş, akromegali, aile öyküsü, üreterosigmoidostomi, yağlı gıda, ülseratif kolit, crohn, kolesistektomi, polipozis koli. . . 119-Aşağıdaki kanser türlerinin hangisinde adjuvan sistemik tedavinin faydası gösterilememiştir? A)         Kolon kanseri B)         Meme kanseri C)         Osteosarkom D)         Kolanjiyoselüler kanser E)          Akciğer kanseri . Cevap: D Çok net olmayan bir soru; kolon, meme, mide, akciğer gibi organların karsinomlarında ve de osterosarkom gibi sarkomlarda kemoterapi adjuvan tedavide faydalıdır. Ancak kolanjiosellüler karsinomda (klatskin tümör) KT’nin adjuvan etkisi gösterilememiştir. Ancak yinede mayo dergisinin klinik serisinde kolanjiosellüler adjuvan tedaviden fayda görebileceği ifade edilmektedir. . . 120-ANCA pozitif vaskülitlerde, aşağıdakilerden hangisi böbrek tutulumu için tipik değildir? A)   Işık mikroskopisinde kresent oluşumu vardır. B)   Klinik tablo hızlı ilerleyici glomerülonefrittir. C)   İmmünofloresan incelemede yoğun immün depolanma görülür. D)   Hastalarda çoğunlukla hematüri vardır. E)    Wegener granülomatozu ve mikroskopik poliarteritis bu grup hastalıklardandır. . Cevap: E . . 121-Asemptomatik persistan mikroskopik hematüri yakınması olan 55 yaşında bir erkek hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)         Akut glomerülonefrit B)         Hipertansif nefropati C)         Akut sistit D)         Akut piyelonefrit E) Üriner sistem malignitesi . Cevap: E 50 yaşın üzerinde asemptomatik mikroskopik hemomtüri mesane yanda üriner sistemin diğer malinitelerini düşündürmelidir. . . 122-Diyabetik nefropati ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   İlk dönemde glomerüler filtrasyon hızı artar. B)   Hiperfiltrasyon dönemini mikroalbüminüri takip eder. C)   Mikroalbüminüri evresini glukozüri izler. D)   Makroalbüminüri evresinde hastaların çoğunda nefrotik sendrom vardır. E)    Makroalbüminüri evresinde retinopati ve nöropati sık görülür. . Cevap: C Diyabetik Nefropatinin Evreleri Hiperfiltasyon, mikroalbüminüri, makroalbüminüri (nefrotik sendrom düzeyinde protein kaçağı). . . 123-Peutz-Jeghers sendromu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   Gastrointestinal sistemi tutan bir hastalıktır. B)   Otozomal resesif geçiş gösterir. C)   Gastrointestinal sistemle ilişkili ve ilişkisiz malignitelerde artış görülür. D)   Tipik patolojik bulgu hamartomatöz poliplerdir. E) Dudak ve yanaklardaki pigmente spotlar zamanla soluklaşır. . Cevap: B Peutz-Jeghers Sendromu Otozomal dominant geçerler. Peutz-Jeghers sendromu mukokutoneal hiperpigmentasyon ve invajinasyonun görüldüğü bir ailesel geçişli hastalıktır. Hemartamatöz (juvenil) polipler kendileri malinleşmezler. Hemartamatöz polipozislere (100’den fazla polip) bakıldığında en sık görülen üyesi Peutz-Jeghers sendromudur. Peutz-Jeghers sendromu muko-kütoneal hiperpigmentasyon, intussepsiyon (invajinasyon), kanama, testis-over-pankreas-meme kanserleri daha sık görülen bir otozomal dominant geçişli ailesel polipozis sendromudur. Peutz-Jeghers’te hemartamatöz polipler kendileri yine malignleşmezler, etraf sağlıklı doku malignleşir. Bu hastalıkta izole edilen gen STK-11 genidir. Peutz-Jeghers’te polipler daha çok jejenumda bulunur. Bu sebeple hastalarda profilaktik kolektomi yapılmayabilir. Profilaktik kolektomi yapılmayan hastalar 1-3 yılda bir üst ve alt gastrointestinal sistem endoskopisiyle takip edilmelidir. Diğer bir hemartamatöz polipozis olan familiel juvenil polipozis ise hemartamatöz poliplerin kendilerinin malignleştiği bir hastalıktır. Bu hastalıkta profilaktik kolektomi önerilir. Bir diğer hemartamatöz polipozis PTEN geninin pozitif olduğu Cowden sendromudur. Cowden sendromu her üç germ yaprağında hemartomların görüldüğü hemartamatöz polipozistir. Patognomonik cilt bulgusu ağız kenarında sık görülen trişellomadır. Bu sendromda aynı Peutz-Jeghers’te olduğu gibi tiroid ve meme kanseri sıklığı artmıştır. Bir diğer hemartomatöz polipozis Cronkite-Canada sendromudur. Cronkite-Canada sendromu ailesel geçişi olmayan ve kanser riski olmayan tek polipozistir. Soruda Peutz-Jeghers sendromusorulmaktadır. . . 124-Aşağıdaki ilaçlardan hangisi fistülizan Crohn hastalığının tedavisinde kullanılmaz? A)   Azatioprin B)   6-merkaptopürin C)   Kortikosteroidler D)   İnfliksimab E)    Siprofloksasin . Cevap: C Ülseratif Kolit-Crohn Tedavisi Hayat boyu sülfasolozin (5-ASA) kullanılır. Akut atak görülen alevlenmiş dönemde tedaviye kortikokesteroid eklenir. Tedaviye dirençli perianal fistülleri için tedaviye infliksimab eklenir. Enfeksiyonda steroid kullanılmamalıdır. . . 125-Aşağıdaki hasta gruplarının hangisinde gastrik karsinom görülme riski en düşüktür? A)   Morbid obezite nedeniyle gastrik by-pass uygulanan hastalar B)   Pernisiyöz anemili hastalar C)   Duodenal ülser nedeniyle gastrik rezeksiyon yapılmış hastalar D)   Kan grubu A olanlar E)    Yüksek miktarda tütsülenmiş et-balık tüketenler . Cevap: A Eski bir TUS sorusu, morbid obezitede cerrahilerinin gastrik karsinom riskini arttırmadığı düşünülmektedir. . . 126-Yaşlılarda en sık görülen elektrolit bozukluğu aşağıdakilerden hangisidir? A)   Hipernatremi B)   Hiperkalsemi C)   Hipokalemi D)   Hiperkalemi E)    Hiponatremi . Cevap: E Tüm yaş gruplarında en sık görülen sıvı-elektrolit bozukluğu hipovolemidir. En sık görülen elektrolit bozukluğu ise hiponatremidir. Hipovolemi hiponatremiden 17 kat fazla görülür. . . 127-Mitral yetmezliğinin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Sfiliz B)   Akut romatizmal ateş C)   Konjenital D)   Sol atrium miksoması E)    Sistemik lupus eritematozus . Cevap: B Mitral yetmezliğinin nedenlerine bakıldığında en sık neden Akut romatizmal ateştir. Akut romatizmal ateş A grubu beta hemolitik streptokoklara bağlı gelişir. Aspirin ve penisilin tedavileriyle birlikte istirahat söz konusu olduğunda hastaların prognozu iyileşir. . . 128-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi nabız basıncının artmasına neden olur? A)   Aort stenozu B)   Aort yetmezliği C)   Mitral yetmezliği D)   Mitral stenozu E) Triküspit yetmezliği . Cevap: B . . 129-Soğuk algınlığı geçiren 65 yaşındaki bir hastada 3 gün sonrasında gelişen öksürük, balgam, ateş ve yan ağrısı şikâyetleri en çok aşağıdakilerden hangisine bağlı olabilir? A)   Akciğer apsesi B)   Tüberküloz pnömoni C)   Atelektazi D)   Pnömokoksik pnömoni E)    Bronşiektazi . Cevap: D . . 130-Aşağıdaki bakterilerden hangisi turist diyaresinin en sık nedenidir? A)   Shigella B)   Proteus C)   Enterotoksijenik Escherichia coli D)   Vibrio parahemolyticus E)    Salmonella . Cevap: C . . 131-Yirmi sekiz yaşında bir kadın hasta Şubat ayında 6 haftadır devam eden ciddi öksürük nedeniyle değerlendiriliyor. Hasta, sıklıkla kusmanın izlediği paroksismal öksürük tarif ediyor ve geniz akıntısı olmadığını belirtiyor. Fizik muayenede afebril olan hastanın solunum seslerinin doğal; akciğer grafisinin normal olduğu gözleniyor. Laboratuvar incelemelerinde lökosit sayısı 12 000 /μL olarak; periferik yaymada %30 nötrofil, %65 lenfosit, %2 monosit ve %3 eozinofil saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Gastroözofageal reflü hastalığı B)   Öksürük-varyant astım C)   Bordetella pertussis enfeksiyonu D)   Sinüzit E)    Sarkoidoz . Cevap: C Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
1-Plazmaya içerik olarak en yakın vücut sıvıları aşağıdaki sıvılardan hangileridir? 1-Tükrük 2-Mide 3-İncebarsak 4-Safra 5-Pankreas 6-Kolon A)   1 – 3 B)   2 – 3 C)   3 – 4 D)   4 – 5 E)    5 – 6 . Cevap: C Sıvı-Salgı Na (mEq/L) K (mEq/L) Cl (mEq/L) HCO3– (mEq/L) Osmolarite SF (%0,9 NaCl) 154 – 154 – 308 Ringer Laktat 130 4 109 28 273 İleum 140 5 104 30 290 Safra 145 5 100 34 290 Plazma 140 4 100 25 290 . . 2-Hangi vücut sıvılarında bikarbonat yoktur? 1-Tükrük 2-Mide 3-İncebarsak 4-Safra 5-Pankreas 6-Kolon A) 1 – 3 B) 2 – 5 C) 2 – 6 D) 3 – 5 E) 4 – 6 . Cevap: C HCO3 içermeyen sıvılar kolon ve mide sıvılarıdır. . . 3-Periferik ve santral paranteral nutrisyonun ayrım süresi aşağıdakilerden hangisidir? A)   2 gün B)   12 gün C)   14 gün D)   2 ay E)    2 yıl . Cevap: C Periferik ve santral paranteral nutrisyonun ayrım süresi 2 haftadır (14 gün). . . 4-Yara iyileşmesinin düzenlenmesi istenen bir cerrahi hastada, klinik bulgular dikkate alınarak esansiyel amino asitler ve yüksek kalori/nitrojen oranı içeren, ancak eser elementler ve vitaminlerin bulunmadığı bir enteral formül verilmesi planlanıyor. Bu enteral formül aşağıdakilerden hangisi olmalıdır? A) Yüksek kalorili yoğun formül B)  Düşük rezidülü izotonik formül C)  Pulmoner yetmezlik formülü D) Renal yetmezlik formülü E)  İmmün sistemi destekleyici formül . Cevap: D Formül renal yetmezliği olan hastalara verilmesi gereken enteral nutrisyon formülüdür. . . 5- 1)   Mesh’siz (yamasız) fıtık onarımı 2)   Kolektomi 3)   Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu 4)   Üzerinden 7 saat geçen batına nafiz bıçaklama 5)   Elektif appendektomi 6)   Obstrükte olmuş barsağın enterotomisi 7)   Perfore apandist 8)   Tiroidektomi 9)   Üzerinden 2 saat geçen batına nafiz bıçaklanma 10)  Perfore divertikülit 11)  Kolesistektomi 12)  Bilateral trunkal vagotomi Yukarıda tariflenen ameliyatlardan hangisi ya da hangileri kontamine ameliyattır? A) 1-8-12 B)  2-5-11 C)  6-9 D) 3-4-7-10 E)  1-2-3-4-5 . Cevap: C Temiz: mesh’siz (yamasız) fıtık onarımı, tiroidektomi, bilateral trunkal vagotomi. Temiz-kontamine: kolektomi, elektifappendektomi, kolesistektomi. Kirli: nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu, üzerinden 7 saat geçen batına nafiz bıçaklanma, perfore apandist, perfore divertikülit. Kontamine: obstrükte olmuş barsağın enterotomisi, üzerinden 2 saat geçen batına nafiz bıçaklanma. . . 6-Travmaya immün yanıtta iştahsızlıktan esas sorumlu sitokin aşağıdakilerden hangisidir? A) IL6 B)  TNFα C)  IL 1 D) IL8 E)  IF Gama . Cevap: C . . 7-Travmaya immün yanıtta aşağıdakilerden hangisi TNFα ve IL1’in ortak etkilerinden biri değildir? A)   Prostasiklin artışı B)   GMCSF artışı C)   VCAM1 artışı D)   Albümin artışı E)   PG sentezinde artış . Cevap: D TNF alfa ve IL1’in ortak olmayan etkisi albümin değişimidir. CRP’de ise etki tam zıttır. . . 8-PGE2 ile PTH etkisi açısından zıt etkiye sahip mediatör aşağıdakilerden hangisidir? A) PGF2 B)  PGI2 C)  TXA2 D) HETE E)  PGE2 . Cevap: A. PgE2 PTH’yı arttırır. PgF2 PTH’yı azaltır. . . 9-Cerrahi hastalarda, aşağıdakilerden hangisi sepsisin şiddeti ile doğrudan ilişkilidir? A) Makrofajlar tarafından apoptotik hücrelerin fagositozu B)  Lenfopeninin derecesi C)  IL-10 ile immünosupresyon D) İnflamatuvar sitokinlerle nötrofil apoptozisinin inhibisyonu E)  Nötrofillerden açığa çıkan serbest radikaller . Cevap: B Lenfopeninin derecesi ile sepsisin derecesi arasında bir ilişki vardır. . . 10-Aşağıdakilerden hangisi septik şokun tedavisinde kullanılmaz? A) IV hidrasyon B)  Kan şeker iregülasyonu C)  Antibiyotik D) Drotrocogein alfa E)  Plazma volüm genişleticiler . Cevap: E Septik şok gibi kapiller permeabilitenin arttığı durumlarda kolloidler (plazma volüm genişletici) kullanılmamalıdır. Septik şok tedavisi: yeterli hava yolu ve ventilasyon, IV hidrasyon (ilk tercih RL), kan şekeri regülasyonu, enfeksiyon tedavisi için antibiyotik, anti-enflamatuar tedavi (diatrocegein alfa), kortikosteroid (200 mg hidrokortizon). . . 11-Hipovolemik şokta başlangıçta tercih edilmeyen ancak yeterli sıvı verildikten sonra tansiyon ve periferik kanlanması düzelmeyen hastalara başlanan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? A) Tam kan B)  Pozitif inotrop ajanlar C)  Eritrosit süspansiyon D) Ringer laktat E)  DMAH . Cevap: B Hipovolemik şoklu hastaya ilk önce agresif sıvı tedavisi uygulanır eğer tedavide yeterli sıvı verilmesine rağmen tansiyon arteriyel ve periferik perfüzyon düzelmiyor ise pozitif inotroplarla tedaviye devam edilir. . . 12-Aşağıdakilerden hangisi iyileşmesi fazlarını doğru sıralamayla vermektedir? A) Hemostaz – proliferasyon -inflamasyon – maturasyon B)  Hemostaz – proliferasyon – maturasyon – inflamasyon C)  Hemostaz – inflamasyon – proliferasyon – maturasyon D) Maturasyon – inflamasyon – hemostaz – proliferasyon E)  Proliferasyon – Maturasyon – hemostaz – inflamasyon . Cevap: C Yara İyileşmesi Hemostaz, inflamasyon, proliferasyon, maturasyon sıralamasıyla gerçekleşir. . . 13-Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A) Hemostaz ilk 24 saat B)  Erken enflamasyon 24-72 saat C)  Geç enflamasyon 72-96 saat D) Proliferasyon 4-12 gün E)  Matürasyon 4-12 gün . Cevap: E Olay Hücre Zaman Hemostaz PLT 0-24 saat Erken enflamasyon Monosit 24-72 saat Geç enflamasyon Makrofaj 72-96 saat Proliferasyon Fibroblast 4-12 gün Matürasyon MMP’az ün sonra . . 14-Yanıklı hastanın resüsitasyonunda, aşağıdaki formüllerden hangisi kullanıldığında hiperkloremik asidoza neden olabilir? A) Parkland formülü B)  Modifiye Brook formülü C)  Haifa formülü D) Warden formülü E)  Evans formülü . Cevap: D Warden formülü hiperkloremik asidoza neden olur. . . 15-Acil servise hipovolemik şokta getirilen bir hastada akut travmatik koagülopati düşünülüyor. Aşağıdakilerden hangisinin hipoperfüzyona ikincil aktive olması travmatik koagülopatinin başlamasına neden olur? A) Trombin B)  Doku plazminojen aktivatörü C)  Protein C D) Trombomodulin E)  Plazminojen aktivatör inhibitörü-1 . Cevap: D . . 16-İyot eksikliğine bağlı oluşan ve tüm tiroid kanserlerinin %10’unu oluşturan kanser aşağıdakilerden hangisidir? A) Papillerkarsinom B)  Folikülerkarsinom C)  Medüllerkarsinom D) Hurtlekarsinom E)  Anaplastikkarsinom . Cevap: B Foliküler karsinom tiroidin 2. en sık kanseridir. (%10) iyot eksikliğinde oluşan kanserdir. . . 17-Sıklıklarına göre tiroid kanserleri hangi şıkta doğru sıralanmışlardır? En sık %70 sık %10 3.sık %3 4.sık %2 5.sık %1 A Papiller Foliküler Hurtle hücreli Anaplastik Medüller B Papiller Anaplastik Foliküler Medüller Hurtle hücreli C Papiller Foliküler Hurtle hücreli Medüller Anaplastik D Papiller Medüller Foliküler Anaplastik Hurtle hücreli E Papiller Foliküler Medüller Anaplastik Hurtle hücreli . Cevap: C Yüzde Sıralama Kanser tipi En sık metastazları 1 %70 En sık Papiller karsinom Lenfojen 2 %10 2. Foliküller karsinom Hemotojen (kemik) 3 %3 3. Hurtle karsinom Textbooklarda bilgi yok ama yayınlarda lenfojen 4 %2 4. Medüller karsinom Lenfojen 5 %1 5. Anaplastik karsinom Lenfojen . . 18-Meme kanserinde permeasyon tipi yayılımın örnekleri hangi şıkta doğru eşleştirilmiştir? A) Paget – Satellit deri nodülleri B)  Portakal kabuğu manzarası – Satellit deri nodülleri C)  Portakal kabuğu manzarası – Paget D) Satellit deri nodülleri – Plevral yayılım E)  Portakal kabuğu manzarası – Plevral yayılım . Cevap: B Meme kanserinde permeasyon tipi yayılımın örnekleri; satellit deri nodülleri – portakal kabuğu görünümüdür. . . 19-37 yaşında 5 aylık gebe bayan hasta, sağ meme üst dış kadranda 16X11 mm boyutlarında kitle. Biyopsisi IDK geliyor. Hastanın fizik muayene ve USG de aksillada lenfadenopati saptanmadığı ve mamografide kitlenin unisentrik olduğu tespit ediliyor. Cerrahi tedavi aşağıdakilerden hangisisidir? A) Lumpektomi + SLN biyopsi B)  Kuadrenektomi + SLN biyopsi C)  Mastektomi + SLN biyopsi D) Mastektomi + aksilla diseksiyonu E)  Mastektomi yeterlidir . Cevap: C Hasta II. trimestir gebe olduğundan; mastektomi, aksillada LAP yok; SLN biyopsi. . . 20-Annesinde ve teyzesinde meme kanseri olduğu bilinen 32 yaşında bir kadın hastanın sağ memesinde invaziv karsinom saptanmıştır. Bu hastada aşağıdaki genlerin hangisinde mutasyon olduğu düşünülmelidir? A) BRCA-1 B)  p53 C)  APC D) Met E)  WT-1 . Cevap: A Ailesel meme kanseri varlığında BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonları mutlaka araştırmalıdır. BRCA gen mutasyonu olan kadınlara profilaktik mastektomi önerilmektedir. . . 21-Özefagus tümörleri en sık hangi organa hematojen yayılır? A)    Karaciğer B)    Akciğer C)    Pankreas D)    Dalak E)     Mide . Cevap: B Karsinom Görülen organ metastaz yeri Özefagus ve tiroid kanserleri Akciğer Mide, safra kesesi, pankreas, ince ve kalın barsak Karaciğer Karaciğer Akciğer . . 22-Aşağıdaki genlerden hangisi mide kanseri oluşumunda delesyona bağlı en sık genetik defekttir? A)  P53 B)  E-catharin C) APC D) DCC E)  P16 . Cevap: A Mide karsinomu gelişiminde, delesyon defekti, en sık görülen genetik defektir. Delesyon defektleri içinde en sık görülen ise P53 defektidir. Bunun dışından E-cadherın, APC geni, DCC geni delesyon defektinin diğer defektleridir. . . 23-Karsinoid sendrom ve karsinoid tümör için spesifitesi yüksek olan nöroendokrin tümör markerı aşağıdakilerden hangisidir? A)  CEA B)  CA19-9 C) AFP D) KromalinNa E)  Kromogranin A . Cevap: E Nöroendokrin tümör markeri kromagranin A’dır. . . 24-Akut apandisit ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) En sık akut karın sebebidir B)  Kadın ve erkeklerde eşit görülür C)  Yetişkinde en sık sebep lenfoid hiperplazidir D) Fekalitler akut apandisit yaparlar E)  Akut apandisite en sık sebep olan mikroorganizma E. coli’dir . Cevap: C Yetişkinlerde en sık sebep fekalitler, çocuklarda ise lenfoid hiperplazilerdir. . . 25-Akut apandisit’in en sık komplikasyonu ve en ölümcül komplikasyonu aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru eşleştirilmiştir?   En Sık Komplikasyon En Ölümcül Komplikasyon A Abse Pleflebit B Plastron Plastron C Pileflebit Perforasyon D Perforasyon Pileflebit E Strangülasyon Plastron . Cevap: D Akut apandisitin en sık komplikasyonu; perforasyon. Akut apandisitin en ölümcül komplikasyonu; pileflebit . . 26-Zaman zaman kolik tarzında abdominal ağrısı olan 20 yaşındaki bir hastada çekilen ince bağırsak grafisinde poliplere sekonder intussepsiyon görülmüştür. Yapılan rektoskopik incelemede rektumda da polip bulunan hastanın fizik muayenesinde yüz ve perianal bölgesinde pigmentasyon ve karın bölgesinde hassasiyet saptanmıştır. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Klasik tip ailevi polipozis B) Juvenilpolipozis sendromu C) Gardner sendromu D) Turcot sendromu E) Peutz-Jeghers sendromu . Cevap: E Hemartamatöz (juvenil) polipler kendileri malinleşmezler. Hemartamatöz polipozislere (100’den fazla polip) bakıldığında en sık görülen üyesi Peutz-Jeghers sendromudur. Peutz-Jeghers sendromu muko-kütoneal hiperpigmentasyon, intussepsiyon (invajinasyon), kanama, testis – over – pankreas – meme kanserleri daha sık görülen bir otozomal dominant geçişli ailesel polipozis sendromudur. Peutz-Jeghers ’te hamartamatöz polipler kendileri yine malignleşmezler, etraf sağlıklı doku malignleşir. Bu hastalıkta izole edilen gen STK-11 genidir. Peutz-Jeghers ’te polipler daha çok jejenumda bulunur. Bu sebeple hastalarda profilaktik kolektomi yapılmayabilir. Profilaktik kolektomi yapılmayan hastalar 1 – 3 yılda bir üst ve alt gastrointestinal sistem endoskopisiyle takip edilmelidir. Diğer bir hamartamatöz polipozis olan familyal juvenil polipozis ise hemartamatöz poliplerin kendilerinin malignleştiği bir hastalıktır. Bu hastalıkta profilaktik kolektomi önerilir. Bir diğer hemartamatöz polipozis PTEN geninin pozitif olduğu Cowden sendromudur. Cowden sendromu her üç germ yaprağında hamartomların görüldüğü hemartamatöz polipozistir. Patognomonik cilt bulgusu ağız kenarında sık görülen trişellomadır. Bu sendromda aynı Peutz-Jeghers ’te olduğu gibi tiroid ve meme kanseri sıklığı artmıştır. Bir diğer hemartomatöz polipozis Cronkite-Canada sendromudur. Cronkite-Canada sendromu ailesel geçişi olmayan ve kanser riski olmayan tek polipozistir. Soruda Peutz-Jeghers sendromu sorulmaktadır. . . 27-Aşağıdaki portal hipertansiyon sebeplerinden hangisi masif Asit’ e neden olmaz? A) Graft versus host hastalığı B)  Konstriktif perikardit C)  Budd-chiari sendromu D) Veno-okluzif hastalık E)  Konjestif kalp yetmezliği . Cevap: A Sinüzoid sonrası patolojiler masif assite neden olurlar. Graft versus host hastalığı presinüzoidal patolojidir. . . 28-Safra taşı ileusu görülen hastalarda safra taşları en sık hangi bölgeyi tıkarlar? A) Pilor B)  Duodenum C)  Jejenum D) Terminal ileum E)  Sigmoid kolon . Cevap: D Safra taşı ileusu en sık terminal ileumda tıkanmaya neden olur. . . 29-Aşağıdakilerden hangisi primer sklerozan kolanjit ile ilgili yanlıştır? A) Sekonderbilier sirozun en sık sebebidir B)  Ülseratif kolit ya da retroperitonel fibrozis’i alanlarda daha sık görülür C)  ERCP’de göller zinciri ya da tespih tanesi dizilimi görülür D) Erkeklerde sıktır ve tanısı ERCP ve karaciğer biyopsisi ile konulur E)  Primer sklerozan kolanjit; ülseratif kolit zemininde görülüyorsa total kolektomiden sonra geriler. . Cevap: E Primer Sklerozan Kolanjit Sekonder bilier sirozun en sık sebebidir. Erkeklerde sıktır. 50 yaş civarında sarılık ile başvuran hastalar sık görülür. ERCP ve karaciğer biyopsisi ile tanı konulur. PSK’in sebebi ülseratif kolit ise total kolektomiden sonra hastalık ilerleyebilir. ERCP’de göller zinciri ve tespih tanesi dizilimi görünümleri elde edilir. . . 30-Hemobilianın tanısında ve tedavisinde en değerli yöntemler hangi şıkta doğru eşleştirilmiştir? Tanıda en iyi yöntem Tedavide en iyi yöntem A USG Anjiografi B BT USG C MRCP ERCP D Anjiografi Cerrahi E Verografi ERCP . Cevap: D Hemobilianın tanısında ilk USG, tanıda en değerli olan anjiografidir. Tedavide ilk önce anjiografi ile papaverin enjeksiyonu denenir, eğer bu yöntem başarılı olmazsa en iyi yöntem cerrahidir. . . 31-Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatitte kötü prognoz göstergesidir? A) Yüksek serum amilaz düzeyi B)  Glukozüri C)  Azalmış serum kalsiyum düzeyi D) Yüksek idrar amilaz düzeyi E)  Uzamış pıhtılaşma zamanı . Cevap: C Akut pankreatitte hiperkalsemi sebep, hipokalsemi kötü prognostik sonuçtur. Kan kalsiyum düzeyi 48. saatte 8 mg/dl nin altındaysa bu Ranson kriterlerine göre kötü prognostik değerdir. Ranson Kriterleri   Kabulde 48 saatte Non–bilier pankreatit Yaş > 55 Azalma Hct > 10% Lökosit > 16.000 Artış ürede > 5 mg/dl Glukoz > 200 mg/dl Ca++ < 8 mg/dl LDH > 350 U/L pO2 < 60 mmHg AST > 250 u/L Baz defisitii > 4 mM Sıvı defisiti > 6 L Bilier pankreatit Yaş > 70 Azalma Hct > 10% Lökosit > 18.000 Artış ürede > 2 mg/dl Glukoz > 220 mg/dl Ca++ < 8 mg/dl LDH >400 U/L Baz defisiti > 5 mM AST >250 u/L Sıvı defisiti > 4 L Mortalitenin Görülme Tahmininde Ranson Kriterleri: 0-2  kriter = 2% 3 veya 4 = 15% 5 veya 6 = 40% 7 veya 8 = 100% . . 32-Aşağıdakilerden hangisi pankreas kanseriyle ilgili yanlıştır? A) %90 ekzokrin %10 endokrin tümörler görülür B)  Ekzokrin en sık tümör; duktal adenokarsinomlardır ve pankreas başında görülürler C)  Pankreas korpus tümörleri, baş tümörlerinden daha kötü prognostiktirler D) Hastaların çoğunluğunda kilo kaybı tespit edilir E)  Pankreas kanserlerinin oluşumunda K. RAS, P16, P53 ve BRCA2 genleri rol almaz . Cevap: E Pankreas Kanseri Gelişiminde Rol Olan Genler K-ras, CERB – B2, P53, P16, DPC4, BRCA2. Pankreas korpus tümörleri en kötü prognozlu kanserlerdir ve pankreas baş tümörlerinden de daha kötü prognozludurlar. . . 33-Splenektomi sonrası aksesuar dalak bırakılması aşağıdaki hastalıklardan hangisinin tedavisinde başarısızlığa neden olur? A) Lösemi B)  Dalak tümörü C)  Metastatik tümör varlığı D) Dalak kist hidatiği E)  İdyopatik trombositopenik purpura . Cevap: E Kronik İTP’de dalak dokusu tamamen çıkarılmalıdır. Aksesuar dalak geride kalırsa trombositopeni devam eder. İTP’de splenektominin başarı oranı %75’tir. Her 4 hastadan 3’ü splenektomiden sonra düzelir. Travma dışında İTP splenektominin en sık ikinci endikasyonudur. . . 34-Kapak replasmanı nedeniyle kumadin kullanan bir hastada sağ alt kadranda ani başlayan karın ağrısı oluşuyor. Rektus hematomu olduğu düşünülen bu hastada aşağıdaki bulgulardan hangisi tanıyı destekler? A)Psoas bulgusu B)Obturator bulgusu C)Fothergill bulgusu D)Rovsing bulgusu E)Dunphy bulgusu . Cevap: C Rektus kılıf hemotomlarında hasta oturduğunda; sağ alt kadrandaki ağrı ve şişlik devam eder. Bunun adı Fothergill bulgusudur. . . 35-Kolesistolitiyaz şüphesinde yapılması gereken en duyarlı görüntüleme yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? A)   Oral kolesistografi B)   İntravenöz kolesistografi C)   Perkütan transhepatik kolanjiyografi D)   Bilgisayarlı tomografi E)    Ultrasonografi . Cevap: E Kolesistolitiyazis safra kesesindeki safra taşıdır. Safra taşında ilk yöntem ve tanıda en duyarlı yöntem USG’dir. Akut kolesistitte ilk yöntem USG, tanıda en duyarlı yöntem hida sintigrafisidir. . . 36-Amebik karaçiger apsesine neden olan parazit aşağıdakilerden hangisidir? A)    Entamoeba histolytica B)    Echinococcus alveolaris C)    Echinococcus granulosus D)    Trypanosoma cruzi E)     Leishmania donovani . Cevap: A Amebik karaciğer apsesine neden olan mikraorganizma; Entamoeba histolytica’dır. Kanlı mukuslu ishal yapar ve tedavi edilirse Amebik karaciğer absesine dönüşebilir. Amebik karaciğer absesi sağ üst kadran ağrısı, likositoz ve ateş oluşturan bir tablodur. . . 37-Erişkenlerde septik şokun tedavisinde aşağıdaki komplikasyonlardan hangisi en sık görülür? A)    Postresusitasyon letal anemi B)    Sekonder abdominal kompartman sendromu C)    Reperfüzyon hasarı D)    Hiperkloremik asidemi E)     Vazokonstriktör ajanlara bağlı organ hasarı . Cevap: E Erişkinlerde Septik Şok Tedavisi IV sıvı, antibiyotik, (+) introplar (vazokonstriktörler), drotrecogin alfa, kan şekeri regülasyonu, kartikosteroid tedavisi. Bu tedaviler esnasında en sık görülen komplikasyon vazokonstriktör ajanlara bağlı organ hasarıdır. . . 38-Gastroözofajeyal reflüsü olan bir hastada, antireflü ameliyat endikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Hiatal herni varlığı B) Ciddi özofajeyal hasar C) Eşlik eden gastrik boşalım güçlüğü D) Özofagus peristaltizm yetersizliği E) Artmış özofajeyal sfinkter basıncı . Cevap: B GÖR Hastalığında Antireflü Ameliyatı Endikasyonları Genç hasta, ileri derecede özofagus hasarı olan asemptomatik özofajitli hastalar, barret özofagusu, özofageal striktür (ciddi hasar). . . 39-Aşağıdakilerden hangisi, kolon kanseri gelişiminde rol oynayan onkogenlerden biridir? A)    K-ras B)    p53 C)    RB D)    APC E)     DCC . Cevap: A Kolon kanserini oluşturan genlerden sadece k-RAS onkogendir. Diğerleri tümör süpresör genlerdir. . . 40-Kapsül endoskopi, aşağıdaki bölgelerin hangisinden kaynaklanan kanamaların tanısında daha sık kullanılır? A)    Özofagus B)    Mide C)    Duodenum D)    İnce bağırsak E)     Kolon . Cevap: D Özofago-gastro-duodenoskopi; özofagus, mide ve duodenumu gösterir. Kolonoskopi; rektum, anal kanal ve kolonu gösterir. Kamsül endoskopi; endoskopik olarak ulaşılamayan ince barsakları gösterir. . . 41-Asemptomatik primer hiperparatiroidizmi olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi ameliyat endikasyonlarından biri değildir? A)    Serum kalsiyum düzeyinin normalin 1mg/dL üzerinde olması B)    Kreatin klirensinin %30azalması C)    Ürolitiyaz varlığı D)    İdrarda kalsiyum atılımının 100mg/gün üzerinde olması E)     Hasta yaşının 50’nin üzerinde olması . Cevap: E Primer Hiperparatiroidide Ameliyat Endikasyonları Semptomatik (kaşıntı, kemik ağrısı), komplikasyon (böbrek taşı, safra taşı, ülser, HT, panktit), asemptomatik laboratuar bulguları, kan Ca/mg/dl artışı, 24 saatlik idrarda Ca’un 400mg/dl nin üstünde oluşu, kreatinin kleransindeki azalmanın %30 ve üzerinde oluşu, kemik dansitometrisinde t skorun -2,5’un üzerinde oluşu (-2,6…) (osteoporoz). . . 42-Gastrointestinal sistemde duplikasyon en çok aşağıdakilerden lokalizasyonlardan hangisinde görülür? A)    Duodenum B)    Jejunum-İleum C)    Mide D)    Kolon E)     Rektum . Cevap: B . . 43-On beş-yirmi beş yas arasındaki kadınlarda aşağıdakilerden hangisi en sık görülür? A)    Fibrokistik hastalık B)    Galaktosel C)    Fibroadenom D)    Basit kistler E)     Fibröz öastopati . Cevap: C 15-25 yaş arasındaki kadınlarda memede en sık lezyon fibroadenomdur. Tüm kadınlarda yaş belirtilmeden en sık meme lezyonu sorulduğunda fibrakistler olarak Cevap değişecektir. . . 44-Karaciğerde transplantasyon sonrası erken postoperatif mortalitede en sık sorumlu komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? A)    Primer karaciğer yetmezliği B)    İntraabdominal kanama C)    Vasküler tromboz D)    Safra sızıntısı E)     Enfeksiyon . Cevap: E Çok tartışmalı bir soru, sorunun cevabı Sabiston’a göre Enfeksiyon ancak Shchwartzs’a göre solunum yolu patolojileri en sık mortaliteden sorumlu patoloji. Şıklar değerlendirildiğinde Cevap E olarak karşımıza çıkıyor. . . 45-Ağrısız kitle nedeniyle başvuran 42 yaşındaki kadın hastanın öyküsünde tiroid bezinde yaklaşık 2 ay önce büyüme olduğu öğreniliyor. Fizik muayenede yaklaşık 2 cm çaplı sert tiroid nodülü saptanıyor. İlk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir? A)    PET-Bilgisayarlı tomografi B)    Tiroid otoantikorlarının seviyesinin ölçülmesi C)    Tiroid sintigrafisi D)    İnce iğne aspirasyon biyopsisi E)     Bilgisayarlı tomografi . Cevap: D Nodülde tirotoksikoz varsa ilk TFT yoksa ilk İİAB yapılması gerekmektedir. . . 46-Hiler kolanjiokarsinoma bağlı sarılık gelişmiş bir hastada aşağıdakilerden hangisi beklenmez? A)    Açık renkli dışkı B)    Alkalen fosfataz yüksekliği C)    Safra kesesi hidropsu D)    Koyu renkli idrar E)     Konjuge bilirubin yüksekliği . Cevap: C . . 47-Burun kılları yanmış orofarinkste kurum artıkları bulunan yüz ve boyunsa 3. derece yanıkları solunum sıkıntısı olan bir hastanın yanık merkezine naklinden önce aşağıdakilerden hangisi en hayati girişimdir? A)    Geniş damar yolları açılıp sıvı resusitasyonuna başlanması B)    Nazogastrik dekompresyon yapılması C)    Endotrakeal entübasyon D)    Üriner kateterizasyon E)     Antibiotik ve tetanoz profilaksisi . Cevap: C Bu hastada ilk yapılması gereken kalıcı hava yolunun açılmasıdır. Hava yolu endotrakeal entubasyon ile açılır. . . 48-Aşağıdakilerden hangisi pilor stenozunda görülen metabolik bozukluklardan biri değildir? A)    Hipopotasemi B)    Hipokalemik metabolik alkaloz C)    İdrarda potasyum atılımında artış D)    Hipokloremi E)     Paradoksal asidüri . Cevap: C Soru teknik ve yapısal olarak hatalıdır çünkü şıkların hepsi pilor stenozunda görülür. . . 49-Sepsiste ortaya çıkan hiperglisemide aşağıdakilerden hangisinin katkısı yoktur? A)    Glukagon B)    TSH C)    Katekolaminler D)    Glukokortikoidler E)     Tümör nekrozis faktör . Cevap: B Soruda kontra-insüliner hormonlar ve buna bağlı hiperglisemi etkisi sorulmaktadır. Glukagon, ketokolaminler, glikokortıkoıdler ve GH travmada artarlar ve hiperglisemiye neden olurlar. TNF alfa da travmada artar ve hiperglisemiye katkısı vardır. Ancak travmada oluşan hiperglisemide TSH’ın etkisi yoktur. . . 50-Çoklu travması olan çocuk hastalarda en sık görülen şok tipi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Obstrüktif B)    Kardiyojenik C)    Septik D)    Hipovolemik E)     Nörojenik . Cevap: D Cerrahide en sık görülen şok hipovolemik şoktur. Çocuk ve yetişkinde multiple travma varlığında en sık görülen şok hipovolemik şoktur. . . 51-Ameliyat sonrası ilk 48 saatte görülen ateşin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Yara enfeksiyonu B)   Atelektazi C)   Üriner enfeksiyon D)   Akut tromboflebit E)    Akciğer embolisi . Cevap: B Ameliyat sonrası ilk 0-72 saat ateş; atelektazi. Ameliyat sonrası 4-5 günde ateş; yara yeri enfeksiyonu. Ameliyat sonrası 7-10 günde ateş; anastomoz kaçağı düşündürmelidir. . . 52-Aşağıdaki durumlardan hangisi bikarbonat atılımının bozulmasına bağlı metabolik alkalozdan sorumludur? A)    İdrarda klorür atılımının 20 mEg/L’nin üzerinde olması B)    Masif kan tranfüzyonu C)    Gastrik sıvı ile klor kaybı D)    Aldosteron fazlalığı E)     Glomerüler filtrasyon azlığı . Cevap: E Zor bir soru; böbrek yetmezliği olanlarda HCO3 (bikarbonat) atılımının bozulmasına bağlı metabolik alkaloz görülür. Şıklar içinde böbrek yetmezliğine uyan şık glomerüler filtrasyon azlığıdır. . . 53-Aşağıdakilerden hangisinde T dalgalarında sivrileşme, uzamış PR intervali, geniş QRS ve ventriküler ektopik atımlar gözlenir? A)    Hiperkalsemi B)    Hipermagnezemi C)    Hiperkalemi D)    Hipernatremi E)     Hiperfosfatemi . Cevap: C . . 54-Penetran karın yaralanmalarında en sık yaralanan organ aşağıdakilerden hangisidir? A)    Karaciğer B)    Mide C)    Kalın bağırsak D)    İnce bağırsak E)     Böbrek . Cevap: D Batında yaralanan organlar travma başlığından sık sorulur. Travmada batında en sık yaralanan organlar; Künt travmada; dalak. Penetran travmada; incebarsak. Hem künt hem de penetran yaralanmada en sık yaralanan ikinci organ karaciğerdir. . . 55-Rotter lenf nodülleri vücudun hangi bölgesinde bulunur? A)    Boyun B)    İnguinal C)    Aksilla D)    Retroperitoneal E)     Mediasten . Cevap: C . . 56-Karın ön yüzündeki delici-kesici alt yaralanmasında aşağıdaki tanısal peritoneal lavaj bulgularından hangisi pozitif olarak kabul edilir? A)    Eritrosit sayısı 10.000 /ml B)    Lökosit sayısı 1000/ml C)    Amilaz düzeyi 10IU/L D)    Alkalen fosfataz düzeyi 1,5 IU/L E)     Billirübin düzeyi 0,005 mg/Dl . Cevap: B Pozitif Diagnostik Peritoneal Lavaj Bulguları Eritrosit >100.000/ml, lökosit >500/ml, amilaz >19IU/lt, ALP >2 IU/lt, bilürübin 0,01 mg/dl üzerinde olmasıdır. Bu kriterlerden birinin bile pozitif olması laparotomi endikasyonudur. . . 57-Akut böbrek yetmezliğinde aşağıdaki elektrolit bozukluklarından hangisinin görülme olasılığı en düşüktür? A)    Hipokalsemi B)    Hiperkalemi C)    Hiponatremi D)    Hipomagnezemi E)     Hiperfosfatemi . Cevap: D . . 58-Kuadrat lob (segment 4) karaciğerin hangi segmentini tanımlar? A)    Sol anterior lateral segment B)    Sol posterior lateral segment C)    Sol medial segment D)    Sağ posterior lateral segment E)     Sağ anterior medial segment . Cevap: C Karaciğer Segmentleri 1950 yılında fransız Caunaud tarafından saat yönünde 8 ayrı segment olarak adlandırılmıştır. Sol lob; medial (4a-4b) ve lateral (2-3). Sağ lob; posterior (6-7) ve anterior (5-8) olarak ayrılmaktadır. . . 59-Memenin intraduktal papillomu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Kanlı meme başı akıntısı yapabilirler B)    Multiple olabilirler C)    Düşük oranda kitle şeklinde palpe edilebilirler D)    Tedavide duktus ile birlikte eksizyon uygulanır E)     Yüksek malignite riski taşırlar . Cevap: E İntraduktal Papillom Patolojik meme başı akıntısının en sık sebebidir. Multiple olabilir,  genelde kitle yapmaz ama düşük oranda kitle palpe edilebilir. Tedavisi cerrahi eksizyonudur. Malignite riski yoktur ancak etraf dokuda düşük malinite riski artışı yaptığından çıkarılması önerilir. . . 60-Tüm meme kanserli kadınların yaklaşık yüzde kaçında genetik faktörlerin etken olduğu tahmin edilmektedir? A)    5-10 B)    15-20 C)    25-35 D)    45-55 E)     65-75 . Cevap: A . . 61-Aşağıdakilerden hangisi iyi diferansiye tiroid kanserleri için prognostik açıdan yüksek risk taşır? A)    Hastanın erkek olması B)    Hastanın 40 yaşın altında olması C)    Tümörün metastaz yapmamış olması D)    Tümörün 2 cm den küçük olması E)     Tümörün intratiroidal olması . Cevap: A İyi Diferansiye (Papiller-Foliküler Tiroid Kanserleri) Tiroid Kanserlerinde İyi Prognastik Faktörler Yaş (50 yaşından küçük olmak iyi prognostiktir), cinsiyet (bayan olmak iyi prognostiktir) tümör boyutu (tümörün 2 cm den küçük olması iyi prognozu gösterir), tümör invazyonu (tümörün tiroidi veya kapsülü aşması kötü prognostiktir), metastaz (uzak metastaz kötü prognozu gösterir). . . 62-Feokromositoma tanısı konulmasında en duyarlı ve özgül test aşağıdakilerden hangisidir? A)    İdrar vanililmandelik asit (VMA) düzeyi B)    Fraksiyone idrar katekolamin düzeyi C)    Klonidin supresyon testi D)    Kromogranin A E)     Plazma ve idrar metanefrin düzeyleri . Cevap: E Feokromasitoma %10’lar tümörüdür. Feokromositomada tanıda en değerli laboratuvar testi metanefrindir Feokromasitomada taramada kullanılan test ise VMA’dır (valin mandalik asit). Feokromasitomanın görüntülenmesinde en değerli tetkik ise MİBG sintigrafisidir. . . 63-Kronik anemi, oral mukozada atrofi, disfaji ve özofagusta darlık ile karakterize sendrom aşağıdakilerden hangisidir? A)    Mallory-Weiss sendromu B)    Plummer-Vinson sendromu C)    Turcot sendromu D)    Zollinger-Ellison sendromu E)     Cronkite-Canada sendromu . Cevap: B Plummer-Vinson (Peterson-Brown-Kelly) Sendromu 60 yaşında bayan hasta anamnezi ile hasta gelir. Kronik Fe eksikliği anemisi yapar. Özefagusta post-krikoidal Web ve buna bağlı olarak darlık ve disfaji oluşturur. Oral mukozada atrofi yapar. Tedavi edilmezse squamöz hücreli özefagus kanseri yapar. Tedavi; demir tedavisiyle kansere engel olan hastalık olarak geçer. . . 64-Barrett özofagusu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Tanısı endoskopi ve biyopsi ile konulur B)    Özofagus kanseri gelişme riski 40 kat artmıştır C)    Bir yılda hastaların %10’unda kanser oluşur D)    Hastaların % 70’inden fazlası erkektir E)     Oluşumunda yetersiz alt özofagus sfinkteri varlığı önemli rol oynar. . Cevap: C Barret özefagusu İrlandalı bilim adamı Norman Barret tarafından 1950 yılında bulunmuştur. Bir geri dönüşsüz metaplazidir. Özefagus kanseri riski 40 kat artmıştır. Erkeklerde daha sık görülür. Reflüye bağlı yani yetersiz alt özefagus sfinkter basıncına bağlı oluşur. Hastalardan her yıl % 1 inde kanser gelişir. . . 65-Aşağıdaki erken mide kanseri tiplerinin hangisi polipoid biçimdedir? A)    Tip I B)    Tip IIa C)    Tip IIb D)    Tip IIc E)     Tip III . Cevap: A Mide Kanseri Tiplerinde Bormann Sınıflaması Tip I: polipoid. Tip II: keskin sınırlı ülsere karsinomlar. Tip III: ülsere-infiltratif. Tip IV: diffüz infilratif (Linitis plastika). . . 66-Bilirübin değerleri 10 mg/dL üzerinde ve muayenesinde safra kesesi hidropik (palpabl) olan hastalarda aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)    Klatskin tümörü B)    İntrahepatik taş C)    Sistik kanalda taş D)    Koledok distal tümörü E)     İntrahepatik kolanjiyokarsinom . Cevap: D Billirübin yüksekliği ile birlikte safra kesesinin hidropik olması ve ele gelmesi (palpable) periampuller kanserleri düşündürmelidir. Periampuller kanserler; pankreas başı (en sık) (en kötü), ampulla vateri (en iyi), distal koledok tümörü, duodenum 2.kıta tümörü. . . 67-Tam (komplet) intestinal tıkanmaların tanısında kullanılan aşağıdaki tanı yöntemlerinden hangisinin duyarlılığı ve özgüllüğü en yüksektir? A)    Bilgisayarlı tomografi B)    Direkt karın grafisi C)    Abdominal ultrasonografi D)    İnce bağırsak pasaj grafisi E)     Kolon grafisi . Cevap: A İntestinal obstrüksiyonda ilk görüntüleme yöntemi ayakta boş batın grafisidir. En iyi görüntüleme yöntemi bilgisayarlı tomografidir. . . 68-Kolon kanseri gelişiminde normal epitelin displastik epitele dönüşümünü hangi gen mutasyonu başlatır? A)    p53 B)    K-ras C)    DCC D)    APC E)     hMSH2 . Cevap: D Kolon kanseri gelişiminde K-ras onkogen, diğerleri ise tümör süpresör gendirler. En sık bulunan kolon kanser geni P 53’tür. . . 69-Aşağıdaki perianal fistül tiplerinden hangisi en sık görülür? A)    Trans-sfinkter fistül B)    Supra-sfinkterik fistül C)    Ekstra-sfinkterik fistül D)    Supralevator fistül E)     İnter-sfinkterik fistül . Cevap: E En sık görülen fistül intersfinkterik fistüldür ve en sık perianal abse drenajına sekonder gelişir. . . 70-Cerrahi hastalarında kanamaya neden olan en önemli hematolojik bozukluk aşağıdakilerden hangisidir? A)    Homozigot faktör V Leiden mutasyonu B)    Antifosfolipid sendromu C)    Von Willebrand hastalığı D)    Trombositopeni E)     Hemofili . Cevap: D Cerrahi hastalarda kanamaya neden olan en önemli hematolojik bozukluk trombositopenidir. Trombositopeni, trombosit sayısının 100.000 mm3 ‘den düşük olmasıdır. Cerrahi hastalarda trombosit sayısı, ameliyata girmeden önce mutlaka değerlendirilmeli ve İTP benzeri trombositleri yıkan bir hastalık olmadıkça replasman yapılmalıdır. Replasman yapılırken verilen her ünite trombosit verilen hastada 5000-10.000 mm3 trombosit artışına neden olur. Trombositopeni bekleyen banka kanında trombosit sayısı azaldığı için masif transfüzyonlarda da görülebilir. . . 71-Yara iyileşmesi sırasında yaranın sağlamlığını sağlayan en önemli komponent aşağıdakilerden hangisidir? A)    Hiyalüronik asit B)    Elastin C)    Proteoglikanlar D)    Fibrin E)     Kollajen . Cevap: E Yara iyileşmesi hemostaz basamağıyla başlar. Ardından nötrofil ve makrofajların yara yerine gelmesiyle inflamasyon basamağı gerçekleşir. İnflamasyon basamağında makrofajlar tarafından salınan TGF-β proliferasyon (fibroplazi) basamağını başlatarak fibroblastları yara bölgesine çeker ve PDGF fibroblastları yaranın merkezine çekerek kollajen sentezinin artışını sağlar. Yarada 10. saatte üretilmeye başlanan kollojen tip-1 kollajendir ve en çok 4. günden itibaren prolifersayon basamağında sentez gerçekleşir. Yine yarada normal vücutta bulunduğu orandan daha fazla miktarda bulunan kollojen ise tip-3 kollajendir. Kollajen yara iyileşmesinde yaranın sağlamlığını sağlayan en önemli komponenttir. . . 72-Aşağıdakilerden hangisi hücre dışı sıvı volümü fazlalığında gözlenen bulgulardan biri değildir? A)    Ortostatik hipotansiyon B)    Pulmoner ödem C)    Kalp debisinde artma D)    Santral venöz basınçta artma E)     Gallop ritmi . Cevap: A Hipervolemi ekstrasellüler sıvı artışıyla karakterize bir patolojidir. En sık sebebi iatrojeniktir. Hipervoleminin tansiyon üzerine etkisi genellikle vücut tarafından kompanse edildiği için hastalar normotansif’tirler, aşırı hipervolemilerde ise intravasküler volüm aşırı artacağından damar yatağında oluşan basınç artar ve hipertansiyon beklenilir. Ortostatik hipotansiyon ve ortostatik taşikardi hiponatremi ve hipovolemide beklenilen bulgulardır. . . 73-Kostik maddeyi yanlışlıkla içen 10 yaşındaki kız çocuğunun tedavisinde aşağıdakilerden hangisinin yapılması sakıncalıdır? A)    İlk 1 saat içinde nötralizan ajanların kullanılması B)    Alkali maddelerin nötralizasyonu için yarı sulandırılmış limon veya portakal suyu kullanılması C)    Asit maddelerinin nötralizasyonu için sodyum bikarbonat kullanılması D)    Kusturma yapılmaması E)     Nütrisyon için jejunostomi yapılması . Cevap: C Bu soru zor bir soru, asit maddelerin ilk 1 saat içinde nötralizasyonu mümkündür ancak bu işlem sodyum bikarbonat ile yapılmamalıdır. Bunun dışında koroziv madde yutan hastalara Nazo-gastrik tüp takılmamalı, hasta kusturulmamalıdır. Hastaya antibiyotik, analjezik ve IV hidrasyon başlanmalıdır. . . 74-Aşağıdaki meme kanseri histopatolojik tiplerinden hangisinin prognozu en iyidir? A)    İnflamatuvar karsinom B)    Medüller karsinom C)    Duktal karsinom D)    Lobüler karsinom E)     Papiller karsinom . Cevap: E Meme kanseri %99 oranında kadınlarda görülen ve genellikle üst dış kadranda olan bir kanserdir. Dünya üzerinde kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Meme kanseri özellikle aksiller lenf nodu metastazı yapmayı sever, aksiller lenf nodu metastazı meme kanseri için en önemli prognostik faktördür. Meme kanseri alt grup tiplere bakıldığında karşımıza en sık invaziv duktal karsinom olarak çıkar. İnvaziv duktal karsinom en kötü prognozlu meme kanseridir. İnvaziv duktal karsinom alt tiplerine bakıldığında; infiltratif duktal (skiröz), medüller, musinöz (kolloid), papiller ve tübüler olarak adlandırılır. En kötü olan infiktratif duktal, en iyi olanlar ise tübüler ve papillerdir. . . 75-Otuz yaşında bir erkek hastada, tiroidin sol lobunda, ötiroid olan, büyük, sert, soliter bir nodül saptanması durumunda en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A)     Radyoaktif iyot verilmesi B)     Radyoterapi uygulanması C)     Cerrahi tedavi D)     Tiroksin verilmesi E)      Tiroid stimüle edici hormon supresyonu . Cevap: C Tiroidte tek, sert, fikse, soğuk, ötiroid ve büyük nodüller kanser olma ihtimali yüksek olan nodüllerdir. Soruda nodülün tiroid hormonlarının seviyesini değiştirmediği ötiroidizm ile belirtilmiştir. Bu yüzden hastada nodülün hipertiroidiye sebep olan toksik nodüller guatr ya da toksik multinodüler guatr olmadığı düşünülmeli ve sintigrafi ve radyoaktif şıkları elenmelidir. TSH süpresyonu ve tiroksin verilmesi ince iğne aspirasyon biyopsisinde malignite tespit edilmeyen veya şüpheli olarak değerlendirilmeyen nodüllerde kullanılabilecek bir yöntemdir. Soruda nodülün büyük, sert ve ötiroid olması kanser lehine düşünülebilir. Ve bu durumda Cevap cerrahi olabilir. Ancak soru kanaatimizce teknik olarak yetersiz bilgi içermektedir. . . 76-Aşağıdakilerden hangisi, trafik kazası geçiren ve daha önce sağlıklı olan bir hastada hiperglisemi gelişmesine neden olan hormonlardan biri değildir? A)         Adrenalin B)         Kortizol C)         Glukagon D)         Tiroid hormonu E)          Katekolaminler . Cevap: D Travmaya endokrin yanıtta kontrainsüliner hormonlar olan adrenalin, noradrenalin (katekolaminler), glukagon ve kortizol artar. Bu artış hiperglisemiye neden olur. Travmaya yanıtta bifazik (önce azalıp, sonra artan) etki gösteren hormonlar insülin ve glukagondur. İnsülin artışına rağmen hipergliseminin varlığı insüline karşı gelişen rezistanstan dolayıdır. Tiroid hormonları (T3, Total T4, TRH) travmaya endokrin yanıtta azalırlar. Tiorid hormonlarından travmaya metabolik yanıtta değişmeyenler ise serbest T4 ve TSH’dır. . . 77-Aşağıdaki özofagus atrezisi tiplerinden hangisi en sık görülür? A)         Fistül olmadan özofagus atrezisi B)         Özofagus atrezisi + proksimal özofagusda özofagotrakeal fistül C)         Özofagus atrezisi + distal özofagusda özofagotrakeal fistül D)         Özofagus atrezisi + hem proksimal hem de distal özofagotrakeal fistül E)          Özofagus atrezisi olmadan trakeoözofageal fistül . Cevap: C Özefagus atrezisine en çok eşlik eden özofagotrakeal fistüldür. Patolojide atrezi genellikle distalde bulunur. Proksimal bölüm trakeaya fistülizedir. . . 78-Muscularis propria’ya invazyon yapmış olan ve 12 adet bölgesel lenf nodülünde metastaz saptanan bir mide kanseri TNM sınıflamasına göre hangi evrededir? A)     T1N1 B)     T2N1 C)     T2N2 D)     T3N2 E)      T3N3 . Cevap: C Mide kanserinde mukoza ve submukoza invazyonu T1, muskularis propria invazyonu T2, serozaya ulaşan tümör T3, serozayı aşan tümör T4 olarak değerlendirilmektedir. Lenf nodu metastazına bakıldığında midede 1 ile 6 lenf nodu metastazı N1, 7 ile 15 lenf nodu metastazı N2, 15 ’ten fazla lenf nodu metastazı ise N3 olarak değerlendirilir. Bu sorudaki mide rüptürdür. Bir kist hidatiğin safra yollarına açılabilmesi için kist içeriğinin laminer membranı aşması gerekir. Laminer kanseri muskularis propria invazyonu olduğu için T2, 12 adet lenf nodu tutulumu olduğu için de N2 olarak değerlendirilmiştir. . . 79-Karaciğer kist hidatiklerinin en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A)         Süpürasyon (apseleşme) B)         Safra yollarına rüptür C)         İntraperitoneal rüptür D)         Ampiyem E)          Bronkoplevral fistül . Cevap: B Karaciğer kist hidatiğinin en sık komplikasyonu safra yollarına membran aşıldığında kız vezikülleri safra yollarında tıkanmaya neden olarak sarılık oluşturabilir. Yine kız vezikülleri barsağa açıldığında ateş, allerji ve ürtiker yapabilir. Karaciğer kist hidatiğinin ikinci en sık komplikasyonu sekonder enfeksiyondur. . . 80-Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatit nedenleri arasında yer almaz? A)         Hipotiroidi B)         Safra taşı C)         Alkol D)         Hiperlipidemi E)          Malnütrisyon . Cevap: A Akut pankreatit etyolojisine bakıldığında en sık sebep safra taşıdır. Diğer etyolojik faktörler alkol, hiperlipidemi, malnütrisyon, hiperkalsemi, anti kolinesteraz insektisitler, mikoplazma enfeksiyonları, kızamık enfeksiyonları ve otoimmünitedir. Hipertiroidi akut pankreatit yaparken, hipotiroidi yapmaz. . . 81-Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisinin enfekte pankreatik nekroza yol açma olasılığı en düşüktür? A)         Escherichia coli B)         Bacteroides C)         Chlamydia D)         Staphylococcus E)          Candida albicans . Cevap: C Enfekte pankreatik nekroz tanısı bilgisayarlı tomografi eşliğinde alınan materyalin kültür ortamında üretilmesiyle konulan acil cerrahi endikasyonu gerektiren bir patolojidir. Akut pankreatitte Cullen, Gray Turner (akut hemorajik nekrotizan pankreatit) bulguları, pankreatik apse, enfekte nekroz ve genel durumu kötüleşen (ARDS) pankreatitler acil ameliyat edilmelidir. Enfekte pankreatit etyolojisine bakıldığında genellikle miks flora tespit edilir. Miks florada en çok izole edilen mikroorganizmalar E.coli, B.fragilis, Streptococcus, Staphylococcus ve Candida’lardır. . . 82-Aşağıdakilerden hangisi splenektomiden sonra gelişebilecek komplikasyonlardan biri değildir? A)      Atelektazi B)      Trombositopeni C)      Subfrenik apse D)      Sepsis E)       İntraabdominal kanama . Cevap: B Splenektomiden sonra görülen en sık komplikasyon sol alt lob atelektazisidir. İntraabdominal apseler genellikle subfrenik apse olarak karşımıza çıkarlar. Bu hastalarda sepsis, intraabdominal kanama, lökositoz ve trombositoz görülebilir. Trombositopeni beklenen bir komplikasyon değildir. . . 83-Zaman zaman kolik tarzında abdominal ağrısı olan 20 yaşındaki bir hastada çekilen ince bağırsak grafisinde poliplere sekonder intussepsiyon görülmüştür. Yapılan rektoskopik incelemede rektumda da polip bulunan hastanın fizik muayenesinde yüz ve perianal bölgesinde pigmentasyon ve karın bölgesinde hassasiyet saptanmıştır. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)     Klasik tip ailevi polipozis B)     Juvenil polipozis sendromu C)     Gardner sendromu D)     Turcot sendromu E)      Peutz-Jeghers sendromu . Cevap: E Hemartamatöz (juvenil) polipler kendileri malinleşmezler. Hemartamatöz polipozislere (100’den fazla polip) bakıldığında en sık görülen üyesi Peutz-Jeghers sendromudur. Peutz-Jeghers sendromu muko-kütoneal hiperpigmentasyon, intussepsiyon (invajinasyon), kanama, testis, over, pankreas, meme kanserleri daha sık görülen bir otozomal dominant geçişli ailesel polipozis sendromudur. Peutz-Jeghers’te hamartamatöz polipler kendileri yine malignleşmezler, etraf sağlıklı doku malignleşir. Bu hastalıkta izole edilen gen STK-11 genidir. Peutz-Jeghers ’te polipler daha çok jejenumda bulunur. Bu sebeple hastalarda profilaktik kolektomi yapılmayabilir. Profilaktik kolektomi yapılmayan hastalar 1 – 3 yılda bir üst ve alt gastrointestinal sistem endoskopisiyle takip edilmelidir. Diğer bir hamartamatöz polipozis olan familyal juvenil polipozis ise hemartamatöz poliplerin kendilerinin malignleştiği bir hastalıktır. Bu hastalıkta profilaktik kolektomi önerilir. Bir diğer hemartamatöz polipozis PTEN geninin pozitif olduğu Cowden sendromudur. Cowden sendromu her üç germ yaprağında hamartomların görüldüğü hemartamatöz polipozistir. Patognomonik cilt bulgusu ağız kenarında sık görülen trişellomadır. Bu sendromda aynı Peutz-Jeghers ’te olduğu gibi tiroid ve meme kanseri sıklığı artmıştır. Bir diğer hemartomatöz polipozis Cronkite-Canada sendromudur. Cronkite-Canada sendromu ailesel geçişi olmayan ve kanser riski olmayan tek polipozistir. Soruda Peutz-Jeghers sendromu sorulmaktadır. . . 84-Bağırsağın hem getirici hem de götürücü anslarının aynı anda tıkanması sonucu gelişen mekanik intestinal obstrüksiyon tablosu aşağıdakilerden hangisidir? A)    Kapalı lup obstrüksiyonu B)    Strangülasyonlu obstrüksiyon C)    İnkarserasyonlu obstrüksiyon D)    Paralitik ileus E)     İnvajinasyon . Cevap: A Barsaklarda hem getirici (afferent) hem de götürücü (efferent) kısmın tıkanması kapalı (lup) obstrüksiyon olarak adlandırılır ve acil ameliyat edilmelidir. . . 85-Ameliyat sonrası yara enfeksiyonu gelişiminde aşağıdakilerden hangisinin etkisi en azdır? A)   Yaş B)   Malnütrisyon C)   Anemi D)   Ameliyat öncesi hastanede yatış süresi E)    Ameliyat süresi . Cevap: C Anemi yara yeri enfeksiyonu riskini arttırır ancak etkisi düşüktür. Anemi, yara iyileşmesini bozmaz. Yaş, malnütrisyon, hastanede yatış süresi, ameliyat süresi, profilaktik antibiyotik tedavisi, çinko eksikliği, C vitamini eksikliği ve benzeri faktörler yara iyileşmesinde gecikmeye neden olurlarken yara efeksiyonu riskini de arttırabilirler. . . 86-Gövde ön yüzünün 2/3 ü ile sağ üst ekstremitenin tamamında üçüncü derece yanık ile getirilen normal yapıdaki bir erişkinde dokuzlar kuralına göre yanık yüzdesi kaçtır? A) 9 B) 13 C) 17 D) 21 E) 25 . Cevap: D Yanık yüzdesi hesaplanırken vücutta dokuzlar kuralı uygulanır. Bu soruda gövdenin ön yüzünün 2/3’ü (%18 x 2/3 = %12) ve sağ üst ekstremitenin (%9) tamamında 3. Derece yanık olduğu ifade edilmiştir. Hastanın yanık yüzdesi %21’dir. Yanık yüzdesini hesaplamak, yanıklı hastalarda verilmesi gereken sıvı miktarının modifiye Parkland formülü ile hesaplanmasında çok değerlidir. Bu hastanın 24 saat içinde alması gereken sıvı; 4 x vücut ağırlığı x yanık yüzdesidir. Bu hesaplamanın sonucunda elde edilen rakamın yarısı ilk 8 saat içinde kalan yarısı ise ikinci 16 saat içinde ringer laktat solüsyonu şeklinde verilmelidir. . . 87-Travmaya endokrin Cevapta aşağıdakilerden hangisi görülür? A)     Glukagon salınımında azalma B)     Aldosteron salınımında artma C)     Vazopresin salınımında azalma D)     İnsülin salınımında artma E)      Tiroksin salınımında artma . Cevap: B Soru ifade eksikliği taşımaktadır. Travmaya endokrin Cevapta glukagon ve insülin bifazik hormonlardır. Bu hormonlar başlangıçta artarlarken geç dönemde azalırlar. Bunun dışındaki hormonların çoğu artar. Tiroid hormonları serbest T4 ve TSH hariç azalırken bu iki hormon sabit kalır. Bu soruda en doğru bulunmalıdır ve aldesteron salınımını her zaman arttığı için Cevap B dir. Travmada artanlar; CRH, ACTH, kortizol, MİF, GH, PRL, endorfin-enkafalin, ADH, ADR-NADR, aldosteron. Travmada azalanlar; tiroid (Trh, T3, TT4), insülin (bifazik), glukagon (bifazik). Travmada sabit kalanlar; FT4, TSH. . . 88-Ameliyat edilecek olan bir hastada derin ven trombozu profilaksisi için ameliyat öncesinde aşağıdaki antikoagülanlardan hangisinin kullanılması uygun değildir? A)     Tinzaparin B)     Enoksaparin C)     Warfarin D)     Dalteparin E)      Nadroparin . Cevap: C Hastanelerde önlenebilen ölümlerin en sık sebebi pulmoner embolidir ve pulmoner embolinin en sık sebebi DVT’dir. DVT’yi önlemenin en önemli yolu DMAH’ları kullanmaktır. Başlıca DMAH’ler; tinzaporin, daltaporin, evraksoporin’dir. DVT oluştuktan sonra kullanılmaları önerilmemektedir. . . 89-Aşağıdakilerden hangisi, erken postoperatif dönemde akciğerlerde görülen en önemli komplikasyondur? A)      Atipik pnömoni B)      Bronşiektazi C)      Atelektazi D)      Amfizem E)       Pnömotoraks . Cevap: C Erken postoperatif dönemde akciğerlerde en sık komplikasyon atelektazidir. Ayrıca postoperatif ilk 72 saatteki ateşlerde atelektazi sorumludur. . . 90-Pulmoner embolinin en sık kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Vena cava inferior B)   Alt ekstremite derin venleri C)   Vena saphena magna D)   Vena saphena parva E)    İnnominate ven . Cevap:  B . . 91-Aşağıdakilerden hangisi emboli veya tromboz nedeniyle ekstremitede ortaya çıkan akut arter tıkanıklığının erken dönem semptom ve bulgularından biri değildir? A)   Şiddetli ağrı B)   Soğukluk C)   Paralizi D)   Solukluk E)    Nabız alınamaması . Cevap: C Emboli ya da tromboza bağlı akut arter tıkanıklığında sırasıyla; şiddetli ağrı, solukluk, soğukluk ve şişme, nabız yokluğu, duyu kaybı, paralizi şikâyetleri görülür. . . 92-Kadınlarda, 20-30 yaşlar arasında en sık görülen benign meme tümörü aşağıdakilerden hangisidir? A)     Lipom B)     İntraduktal papillom C)     Leyomiyom D)   Anjiyom E)    Fibroadenom . Cevap: E Kadınlarda yaş belirtmeden sorulduğunda memede en sık görülen benign lezyon fibrokisttir. Ancak 15-40 yaş grubu üretken kadında veya stromal kaynaklı tümör şeklinde sorulursa Cevap fibroadenomdur. . . 93-Tiroid papiller karsinomu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   Tiroid sintigrafisinde soğuk nodül olarak görülür. B)   Sıklıkla hipotiroidi ile birlikte görülür. C)   Fibrovasküler stroma içerisinde kalsiyum birikintilerinin gözlenmesi karakteristiktir. D)   Çapı 1.5 cm den küçük ise yinelenme olasılığı çok düşüktür. E)    Sıklıkla multisentriktir. . Cevap: B Tiroid kanserleri 999/1000 ötiroiddirler. Tiroid kanserlerinden sadece foliküler karsinom hipertiroidi ile gelebilir ancak foliküler karsinomada hipertiroidi oranı % 1 civarındadır. Hiçbir tiroid kanseri kansere bağlı hipotiroidi ile gelmez. . . 94-Dumping sendromunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? A)    Terleme B)    Kabızlık C)    Hipoglisemi D)    Bulantı-kusma E)     Çarpıntı . Cevap: B Post-gastrektomi sendromlarının en sık görülen geç dönem komplikasyonu dumping sendromudur. Post-Gastrektomi sendromları ishal yaparlar ancak kabızlık yapmazlar. Post-gastrektomi kusma ile rahatladığında; kusmukta yemek varsa Dumping, kusmukta yemek yoksa Afferent Ans’tır. Post-gastrektomi kusma ile rahatlayamadığında; kusmukta yemek yoksa Alkalen Reflü Gastrit, devamlı kusma varsa Efferent Ans’tır. . . 95-Akut apandisitin erken döneminde görülen viseral ağrı öncelikle nerede lokalize olur? A)    Periumbilikal bölgede B)    Sağ fossa iliaca’da C)    Sağ üst kadranda D)    Sağ inguinal bölgede E)     Sol üst kadranda . Cevap: A Akut apandist ve akut divertikülit gibi hastalıklarda ağrı ilk önce visseral peritondaki basıya bağlı C tipi liflerle iletilir Periumblikal alanda hissedilir. Ardından enflamasyonun parietal peritonu tutmasıyla, ağrı A delta lifleriyle iletilmeye başlar ve ağrı akut apandisitte sağ alt kadrana, akut divertikülitte ise sol alt kadrana iner. . . 96-Splenektomi sonrası aksesuar dalak bırakılması aşağıdaki hastalıklardan hangisinin tedavisinde başarısızlığa neden olur? A)    Lösemi B)    Dalak tümörü C)    Metastatik tümör varlığı D)    Dalak kist hidatiği E)     İdyopatik trombositopenik purpura . Cevap: E Kronik İTP’de dalak dokusu tamamen çıkarılmalıdır. Aksesuar dalak geride kalırsa trombositopeni devam eder. İTP’de splenektominin başarı oranı %75’tir. Her 4 hastadan 3’ü splenektomiden sonra düzelir. Travma dışında İTP splenektominin en sık ikinci endikasyonudur. . . 97-Aşağıdakilerden hangisi akut intestinal iskemilerin özelliklerinden biri değildir? A)    Karın ağrısıyla fiziki bulguların orantılı olmaması B)    Genellikle metabolik asidoz olması C)    İntravenöz morfin ile semptomların azalması D)    Gaitada gizli kanın geç dönemde gelişmesi E)     Düz karın grafilerinin sıklıkla özellik göstermemesi . Cevap: C Mezenter iskeminin en önemli fizik muayene bulgusu fizik muayene bulgularıyla uyumsuz karın ağrısıdır. Hastalarda metabolik asidoz, taşikardi, gaitada gizli kan veya rektal tuşede kan bulaşı tespit edilebilir. Ayakta boş batın grafisinde parmak izi görünümü tespit edilebilir. Acil ameliyat gerektirendir durumdur. . . 98-Amip apsesi tedavisinde öncelikle aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır? A)    Antibiyotik ve ultrasonografi eşliğinde drenaj B)    Antibiyotik ve laparotomi ile drenaj C)    Apse boşluğuna skolosidal ajan enjeksiyonu ve ultrasonografi eşliğinde drenaj D)    Yalnızca antibiyotik, gerekirse laparotomi E)     Apse içerisine alkol enjeksiyonu ve laparoskopi ile drenaj . Cevap: A Amebik karaciğer absesi; entemoeba histolitikanın barsak yoluyla portal venöz sisteme ulaşması ve ardından KC’de abse oluşturmasıyla oluşur. Tedavisi metronidazol ile birlikte USG eşliğinde drenajdır. . . 99-Hipopotasemiyi takiben metabolik bozukluk gelişen bir hastada aşağıdakilerden hangisi görülür? A)    İdrar ile K+ atılımının artması B)    Plazma bikarbonat düzeyinin artması C)    pH < 7.35 D)    PCO2 seviyesinin giderek azalması E)     İdrarda asit salınımının azalması . Cevap: B Hipopotasemisi olan hastada basit düşünmeli ve vücudun K+ ihtiyacını karşılamak için K+’u tutacağı mekanizmaları bilmeliyiz. K+ ya hücreden H+ karşılığında hücre dışına çıkar ya da böbrekten H+ atılarak tutulabilir. İdrarda K+ atılımı azalır. İdrarda asit (H+) salınımı artar, vücut H+ kaybettiğinde metabolik tablo alkaloza döner ve plazma HCO3 artışı buna katkıda bulunur. . . 100-Hipovolemik şok tablosunun yerleşmiş olduğu bir hastada, aşağıdakilerden hangisi görülmez? A)    Oligüri B)    Periferik vazokontrüksiyon C)    Viskozitede artma D)    Bilinç bulanıklığı E)     Bradikardi . Cevap: E Hemorajik şok resüsitasyonunda dengeli kristalloid çözeltileri kolloidlere göre öncelikle tercih edilirler. Hipoksiye bağlı olarak doku laktik asit düzeyi artmıştır. Hipovolemik şokta erken dönemde kan basıncı yükseltmek amacı ile vazokonstriktör ilaçların kullanımı kontrendikedir. Santral venlerde basınç yeterince yükseltildikten sonra arteriyel kan basıncı ve periferik dolaşım yeterli değilse kalbin kontraktilitesini artıran dopamin, dobutamin, izoproterenol gibi ajanlar kullanılabilir. Ayrıca uygun resüsitasyon sonrası idrar çıkışı az olan hastalarda renal vazokonstrüksiyonu çözmek için renal doz seviyesinde vazoaktif ilaçlar da kullanılabilir. . . 101-Asağıdakilerden hangisi sistemik inflamatuvar yanıt sendromunun kriterlerinden biri değildir? A)    Vücut sıcaklığının 36 °C den düşük olması B)    Vücut sıcaklığının 38 °C den yüksek olması C)    Kalp atım sayısının 90/dakikadan fazla olması D)    Solunum frekansının 20/dakikadan az olması E)     Lökosit sayısının 12 000/mm3 ten fazla olması . Cevap: D Klasik bilgiyi değerlendiren ve yorum yapılmasını isteyen bir soru. Sistemik inflamatuar Cevap sendromu (SIRS); çeşitli ciddi klinik tahribatlara verilen sistemik inflamatuar Cevaptır. Şu koşullardan iki veya daha fazlası vardır: ateş >38°C veya <36°C, kalp hızı >90/dk, solunum hızı >20/dk veya PaCO2 <32mmHg, beyaz küre >12000/mm3 veya <4000/mm3 veya >% 10 band formu. Arteriyal tansiyon değeri sistemik inflamatuvar yanıt sendromunu oluşturan koşullardan biri değildir. . . 102-Cerrahi hastalarda profilaktik antibiyotik tedavisine başlama zamanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Ameliyattan bir gün önce B)    Ameliyattan bir gece önce C)    Ameliyatın yapılacağı sabah D)    Hemen ameliyat bitiminde E)     Anestezi indüksiyonu ile birlikte . Cevap: E Profilaktik antibiyotik tedavisi ameliyattan yaklaşık 30-60 dk önce uygulanmalıdır. Bu anestezi indüksiyonu olarakta adlandırılabilir. Profilaktif antibiyotik tedavisi maksimum 24 saat sürdürüdülür. Profilaktif antibiyotik tedavisi ameliyat esnasında 4 saatte bir yinelenmelidir. . . 103-Nozokomiyal enfeksiyonlar en sık nereyi tutar? A)    İnsizyon hattı B)    Solunum yolu C)    Üriner sistem D)    İntravenöz girişim yerleri E)     Bacağın derin venleri . Cevap: C Nazokomiyal enfeksiyon; hastane enfeksiyonunun diğer adıdır. Hastaneye yatıştan 48-72 saat sonra, taburcu olduktan sonraki 10 gün içinde oluşan enfeksiyonlar nazokomiyal enfeksiyon olarak adlandırılır. Nazokomiyal enfeksiyon en sık üriner sistemde olur ve antibiyotikle tedavisi gerekir. . . 104-Aşağıdaki meme biyopsisi bulgularından hangisi daha sonra gelişecek karsinom açısından en yüksek riske sahiptir? A)    Apokrin metaplazi B)    Atipik lobüler hiperplazi C)    Duktal ektazi D)    İntraduktal papillom E)     Sklerozan adenozis . Cevap: B Atipik duktal ve atipik lobüler hiperplazilerde karsinom riski 5 kat artmıştır. Bu lezyonlar içinde en yüksek risk atipik lobüler hiperplazidedir. . . 105-Annesinde ve teyzesinde meme kanseri olduğu bilinen 32 yaşında bir kadın hastanın sağ memesinde invaziv karsinom saptanmıştır. Bu hastada aşağıdaki genlerin hangisinde mutasyon olduğu düşünülmelidir? A) BRCA-1 B) p53 C) APC D) Met E) WT-1 . Cevap: A Ailesel meme kanseri varlığında BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonları mutlaka araştırmalıdır. BRCA gen mutasyonu olan kadınlara profilaktik mastektomi önerilmektedir. . . 106-Aşağıdaki tiroid patolojilerinden hangisinin malign olma olasılığı diğerlerine göre daha yüksektir? A)    DeQuervain hastalığı B)    Foliküler adenom C)    Hashimoto tiroiditi D)    Soğuk nodül E)     Riedel strumas . Cevap: D Soru tüm tiroid konusunu hedef alan bir soru ve ciddi yorum dayanıyor. Tiroiditlerin malignite riski çok düşük olduğundan A,C ve E şıkları dışlanıyor. Doliküler adenomun benign lezyon olduğu tespit edilmiş malignite riski düşük soğuk nodül ise risk %30 civarında. . . 107-Aşağıdaki tiroid kanserlerinin hangisinde psammoma cisimcikleri karakteristik bir bulgudur? A)    Papiller karsinom B)    Medüller karsinom C)    Foliküler karsinom D)    Hürthle hücreli adenokarsinom E)     Anaplastik karsinom . Cevap: A Papiller tiroid kanserinde Orphan Annie hücreleri ve psammoma cisimcikleri görülür. Psommoma cisimcikleri vücutta; papiller tiroid kanseri, seröz kistadenokarsinom, menenjiom, multiple myelom gibi hastalıklarda mikroskobik olarak tespit edilir. . . 108-Hemodinamik bakımdan stabil olmayan üst gastrointestinal sistem kanamalı bir hastada aşağıdakilerden hangisinin yapılması öncelikli değildir? A)    Damar yolu açılması B)    Sıvı resüsitasyonu C)    Nazogastrik tüp takılması D)    Resüsitasyonun monitörizasyonu E)     Hastanın stabilizasyonu beklenmeden tanısal testlerin yapılması Cevap: E . . 109-Parsiyel gastrektomili hastanın takibinde aşağıdaki metabolik komplikasyonlardan hangisi görülmez? A) Megaloblastik anemi B) Demir eksikliği anemisi C) Metabolik alkaloz D) Kalsiyum yetersizliği E) Steatore . Cevap: C Kalıp olarak yanıltıcı bir soru ancak soru doğru; Parsiyel gastrektomiden sonra hem demir eksikliği hemde megaloblastik anemiler görülür ancak daha fazla demir eksikliği anemisi görülür. Steatore yağlı dışkılama demektir vede steatore görülür. Hipokalsemide görülebilir. Parsiyel gastrektomilerden sonra daha fazla beklenilen metabolik bozukluk metabolik asidozdur. Alkoloz beklenmez. . . 110-Kist hidatik hastalığının tanısında aşağıdakilerden hangisinin doğru pozitiflik oranı en yüksektir? A) Casoni deri testi B) İndirekt hemaglütinasyon testi C) Weinberg kompleman birleşme reaksiyonu D) Eozinofili E) Lökosit formülünde sola kayma . Cevap: B Kist hidatik tanısında laboratuar olarak en değerli parametre İndirekt hemaglütinasyon testidir. Casoni deri testi hastalığın aktif döneminde pozitifleşir ve hayat boyu pozitif kalır ancak indirekt hemaglütinasyon kadar yüksek pozitif olmaz. Weinberg kompleman fiksasyon testi, eosinofili ve sola kayma görülebilir ama görülme oranları düşüktür. . . 111-Aşağıdaki hastalıklardan hangisinin komplikasyonu olarak piyojenik karaciğer apsesi en sık görülür? A) Peritonit B) Apandisit C) Pankreatit D) Safrayolu taşları E) Karaciğer travması . Cevap: D Piyojen karaciğer absesinin en sık sebebi asendan bilier enfeksiyonlar (kolanjit) (safra yolu taşı) ve kriptojenik (sebebi belli olmayan) enfeksiyonlardır. . . 112-Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatitte kötü prognoz göstergesidir? A)    Yüksek serum amilaz düzeyi B)    Glukozüri C)    Azalmış serum kalsiyum düzeyi D)    Yüksek idrar amilaz düzeyi E)     Uzamış pıhtılaşma zamanı . Cevap: C . . 113-Üç gün önce kolesistektomi yapılan 40 yaşında bir kadın hastada aniden titreme, 39°C ateş, hipotansiyon ve lökositoz gelişiyor. Kan kültüründe Serratia marcescens ürüyor. Bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olduğu düşünülmelidir? A)    Asendan kolanjit B)    Subfrenik apse C)    Pulmoner atelektazi D)    Safra peritoniti E)     Kontamine intravenöz kateter . Cevap: E Zor bir soru, ani yükselen ateş ve hipotansiyon bize şiddetli bir enfeksiyonu düşündürmeli. Serratia Marcescens genellikle intravenöz kataterlerin kontaminasyonu ile oluşur ve şiddetli katater sepsislerine neden olur. . . 114-Mekanik ince bağırsak obstrüksiyonunda aşağıdaki klinik bulgulardan hangisi görülmez? A)    Ağrı B)    Kusma C)    Gaz-gaita çıkaramama D)    Rektal kanama E)     Distansiyon . Cevap: D Mekanik ince barsak obstrüksiyonunun en sık sebebi daha önce geçirilmiş cerrahilere bağlı brid gelişimdir. İntestinal obstrüksiyonun kardinal bulguları, kolik karın ağrısı, kusma, gaz-gaita çıkaramama ve batında distansiyon olur. ADBG’de hava-sıvı seviyesi görülür. 48-72 saat beklenilmesine rağmen intestinal obstrüksiyon açılmadıysa hastaya cerrahi tedavi planlanır. . . 115-Aşağıdakilerden hangisi fıtıkların özelliklerinden biridir? A)    Strangülasyon gelişen fıtık kesesindeki bağırsak duvarının beslenmesinin bozulmaması B)    Kasık fıtıklarının en sık erkeklerde ve indirekt inguinal tipte görülmesi C)    Fıtık kesesi içerisinde bütün karın organlarının bulunabilmesi D)    Umbilikal fıtıkların strangüle olma ihtimalinin çok düşük olması E)     İnkarserasyon gelişen bütün fıtıklarda bağırsak pasajının bozulması . Cevap: B Kasık fıtıkları (inguinal herni) erkeklerde sık görülür ve en sık indirekt inguinal herni tipindedir. Stragülasyon gelişen hastada barsak duvarının beslenmesi bozulur, strangülasyon obturatuvar ve femoral fıtıklarda sık görülür. Pankreas asla fıtık kesesi içine girmez. . . 116-Aşağıdakilerden hangisi cerrahi olarak düzeltilebilir hipertansiyon nedenlerinden biri değildir? A)    Feokromositoma B)    Cushing sendromu C)    Oat hücre tümörü (akciğer) D)    Aort koarktasyonu E)     Primer hiperaldosteronizm (mikrohiperplazik) . Cevap: E Çok zor bir soru; aort koaktasyonu ve feokromasitomada cerrahi tedavi hipertansiyonun gerilemesini sağlarken mikrohiperplazik primer hiper-aldesteronizmde cerrahi sonrası hipertansiyon devam etmektedir. . . 117-Umbilikal bölgede yer alan ve çapı 4 cm den fazla olan karın duvarı anomalilerine ne ad verilir? A)    Gastroşizis B)    Umbilikal kordon hernisi C)    Omfalosel D)    Ekstrofi vezika E)     Cantrell pentalojisi . Cevap: C 4 cm’nin altındaki defektler gastroşizis, 4 cm’nin üzerindeki defektler ise omfolosel olarak değerlendirilir. Omfoloselde genellikle bir kese vardır ve Backwidth Widemann sendoruma eşlik etmeyi sever. . . 118-Fleplerin doku içeriğine göre sınıflandırılmasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz? A)     Deri flepleri B)     Yağ flepleri C)     Kas flepleri D)     Kas-deri flepleri E)      Faskiokutanöz flepler . Cevap: B Deri defektlerini örtmek için kullanılan, dolaşı­mı kendine ait olan, deri-derialtı dokusunu içeren doku parçasına deri flebi denir. Herhangi bir flebi herhangi bir greftten ayıran en önemli nokta, greftin hayatiyetini sürdürebilmek için alıcı yataktan gelişecek vaskülariteye gereksinim duymasına kar­şın flep vaskülaritesinin kendine ait olması, hayati­yetinin alıcı yatak vaskülaritesine bağlı olmaması­dır. Flepler, kompozit doku parçalarıdır. Genellikle deri ve derialtı dokusunu içerirler ancak fasyokütan, müskülokütan ve osteomüsküeokütan flepler de olabilir. Fleplerin doku içeriğine göre sınıflandırılmasında deriflepleri, kas flepleri, faskiokütonöz flepler ve kas-deri flepleri ana başlıklardır ancak yağ flepleri başlığı bu grupta yoktur. Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
1-Doğum eylemi sürecinde verteksin pelvik girim düzlemini geçmesi için özellikle hangi kardinal hareketi yapması gerekir? A)Dış rotasyon B)İç rotasyon C)Fleksiyon D)Ekstansiyon E)Angajman . Cevap: C Doğumun Kardinal Hareketleri Angajman: verteksin pelvik girim düzlemine gelmesi. Fleksiyon: fetal çenenin toraksa değmesidir. Verteksin pelvik girim düzlemine geçmesi sağlanır. İç rotasyon: fetal başın pelvis içinde ön-arka pozisyona dönmesi (oksiput anterior pozisyon). Ekstansiyon: fetal başın simfizis pubisten destek alması ile çenenin torakstan uzaklaşması (bu hareket ile fetus başı pelvisten kurtulur ve fetal baş doğar). Dış rotasyon: fetal başın pelvisi terkettikten sonra tekrar transvers pozisyona dönmesidir. Atılma: fetusun tamamen pelvisi terketmesi ve doğumun gerçekleşmesidir. . . 2-Aşağıdakilerden hangisi ablasyo plasenta için en yüksek risk faktörüdür? A)İleri anne yaşı B)Multiparite C)Polihidramnios D)Ablasyo öyküsü E)Uterinfibroid . Cevap: D Plasenta Dekolmanı (Ablasyo Plasenta) Fetusun doğumundan önce plasentanın implantasyon yerinden ayrılması ve desidua bazalise olan kanamalardır. Üçüncü trimester kanamalarının en sık nedenidir. Dekolman plasentanın en sık nedeni hipertansiyon iken, dekolman plasenta gelişme riskini en çok artıran faktör ise dekolman öyküsünün varlığıdır. Klinik: Uterustetanik, kontrakte, hassas ve fundus yükselmiştir. Vajinal kanama (en sık) ve ağrı olur. Fetal distres veya fetal ölüm görülür. Kanama %80 aşikâr, %20 gizlidir (retroplasentalhematom-vaskülopati vardır, komplikasyonlar daha ciddidir). Kanama miktarı belirlenemediği için obstetrideki en önemli koagülapatilerden (hipofibrinojenemi, trombositopeni) birisidir. Fetal ölüm olursa koagülopati daha şiddetlidir. Dekolman olgularının %10’unda DIC gelişir ve gebelikte DIC gelişiminin en sık nedenidir. Kan myometriuma ekstravaze olursa ortaya çıkan uterin apopleksi tablosu (Couvelliere uterus) histerektomi endikasyonu olabilir. Olguların %20’de tanı yanlışlıkla idiopatik preterm eylem olarak konur. Fetal distres olguların %50’de mevcuttur. Tanıda ultrasonografi faydalı ancak tam olarak güvenilir bir yöntem değildir. Tedavi: plasenta dekolmanı tedavisinde kanamanın şiddetine, servikal açıklık ve silinmenin düzeyine, anne ve fetusun durumuna göre davranılır. 1-Gözlem: anne stabil, fetus canlı ve immatür ve NST güven verici ise hasta yakın takibe alınabilir. Bu olgularda tokolitik (MgSO4 genellikle tercih edilen ajandır) tedavi hemoraji, fetal distres ve ölü doğum riskini artırmaz. 2-Vajinal doğum: fetus canlı + NST güven verici + dekole alan sınırlı + servikal açıklık uygun ise veya ölü fetus + dekole alan sınırlı (kanama az) + servikal açıklık uygun ise yapılabilinir. 3-Sezaryan: kontrol edilemeyen kanama veya aniden büyüyen hematom ve uterin apopleksi maternal sebepler, fetus canlı + fetal distres veya dekole alan geniş veya servikal açıklık uygun değilse ve ölü fetus + şiddetli kanama + servikal açıklık yoksa fetal sebepler olarak sezaryen yapılabilinir. Dekolman kliniğinde koagülopati önemli bir yer tuttuğundan anestezi şekli olarak genel anestezi tercih edilir. Ayrıca olgular genelde hipertansif olduklarından yapılacak spinal veya epidural anestezi ile hipotansiyona eğilimi arttırırlar (kanama nedeniyle oluşan kompansatuar vazokonstriksiyonu da engellerler). . . 3-Gebelikte koagülasyon ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinde artış gözlenmez? A)Trombosit sayısı B)Plazminojen C)Fibrinojen düzeyi D)Faktör VII düzeyi E)Faktör X . Cevap A Koagülasyon Faktörleri Fibrinojen (faktör 1) gebelik öncesi değerinin 2-3 katına kadar yükselir. Bu gebelikte sedimantasyon artışının en önemli nedenidir. Ayrıca yüksek molekül ağırlıklı fibrinojen ve D-dimer düzeyi gebelik yaşı ile birlikte artar. Plazminojen düzeyleri, fibrinojen düzeylerine paralel olarak artar. Özellikle faktör I ve VIII olmak üzere, faktör XI ve XIII dışında tüm faktörler artar. Faktör II (protrombin) düzeylerinde hafif artış olabilir ancak düzeyleri genellikle değişmez. Gebelikte koagülasyon artmış, fibrinoliz azalmıştır, aPTT ve pT’de anlamlı değişme olmaz ve trombin zamanında hafif artış vardır. Gebelikte trombosit yapımı artmış olmasına karşın, tüketiminde de progresif bir artma olmaktadır. Normal gebelik süresince tPA aktivitesi kademeli olarak azalır. Plazma hacmindeki artışta eklendiğinde trombosit düzeylerinde hafif bir azalma gelişir. Prostasiklin (PGI2), trombosit agregasyon inhibitorü ve tromboksan A2 düzeyleri gebelikte artar. Protein C, protein S ve antitrombin koagulasyon sisteminin doğal inhibitörleridir. Protein C gebelik süresince değişmezken, aktive protein C düzeyi artar ve bu da kofaktörü olan protein S düzeyinde azalmaya neden olur. Antitrombin düzeyleri ise gebelikte genellikle değişmez. . . 4-Enfekte gebenin vajinal doğum yapması durumunda en sıkneonataloftalmi nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsan immün yetmezlik virüsü (HIV) B) Sifiliz C) Şankroid D) İnsan papilloma virüsü E) Chlamydia trachomatis . Cevap: E Prenatal İnfeksiyonlar: Vajinal doğumda en sık neonatal oftalmi nedeni Chlamydia trachomatis’tir. Daha az sıklıkta N.gonore ve kimyasal konjunktivit’tir. Grup B streptokok ve E. coli yenidoğan sepsisinin en sık nedenlerindendir. Konjenital sifiliz ise sıklıkla ölü doğum ile ilişkilidir. 1-Varicella-Zoster: gebelik sırasında annenin varicella infeksiyonuna bağlı olarak ciddi varicella pnömonisi gelişebilir. Gebelikte bulaş riski halinde antikor taraması yapılmalı ve immun olmayan kadınlara varicella-zoster immün-globulini (VZIG) uygulanmalıdır. Varicella için canlı virus aşısı mevcuttur ancak gebelikte uygulanması kontrendikedir. Gebeliğin ilk yarısında (en riskli dönem gebeliğin 13-20. haftaları) maternal varicella infeksiyonu fetalmal formasyonlara neden olabilir. Bunlar arasında koryoretinitis, serebral kortikal atrofi, hidronefroz, alt ekstremitede cilt ve kemik defekti konjenital varicella sendromunu meydana getirir. 20. haftadan sonra konjenital varicella sendromu bildirilmemiştir; sadece varicellaya ait lezyonlar gelişebilir. 2-İnfluenza: influenza A’nın neden olduğu konjenital malformasyon bildirilmemiştir. Gebelikte influenza aşısı yapılabilir. 3-Kabakulak: MMR aşısının bir komponenti olarak canlı virus aşısı bulunmaktadır ve gebelikte uygulanması kontrendikedir. Aşı uygulamasını takiben 30 gün gebe kalınmaması öğütlenmelidir. Fetal infeksiyon nadirdir ve konjenital malformasyonlara neden olmaz. İlk trimesterde spontan abortus nedeni olabilir. 4-Kızamık: gebelik sırasında kızamık infeksiyonu daha şiddetli geçer ve pnömoni riski artmıştır. Fetal infeksiyon varlığında virus teratojen olmamakla birlikte abortus, prematürite ve düşük doğum ağırlığı riski artmıştır. 5-Parvovirus B19: hemolitik anemisi olan kadınlarda (örn. orak hücre anemisi) virüs aplastik krize neden olabilir. Fetal infeksiyon sonucu abortus, non-immün hidrops ve fetal ölüm gelişebilir. Parvovirus, non-immün hidropsa en sık neden olan infektif ajandır. 6-Rubella: gebelik dışında önemsiz bir infeksiyon iken, gebelikte ciddi konjenital malformasyonlara (konjenital rubella sendromu) ve düşüklere neden olabilir. MMR aşısının bir komponenti olarak canlı virüs aşısı bulunmaktadır ancak gebelikte uygulanması kontrendikedir. 7-Konjenital Rubella Sendromu: Göz defektleri; katarakt, konjenital glokom, pigmenter retinopati. Kalp defektleri; PDA, periferik pulmoner arter stenozu. Sensörinöral sağırlık; tek başına en sık rastlanan defekt. MSS defektleri; mikrosefali, mental retardasyon, meningoensefalit. Radyolusen kemik hastalığı, purpura, hepatosplenomegali ve sarılık. Genişletilmiş rubella sendromu olarak da bilinen ve progresif panensefalit ve tip 1 DM gelişimi ile giden tablo 20-30 yaşlarına kadar bulgu vermeyebilir. 8-Sitomegalovirus (CMV): perinatal infeksiyonun en sık nedenidir. Günümüzde gebelik öncesi veya gebelikte CMV taraması önerilmez çünkü spesifik bir tedavisi ve aşısı yoktur. Fetal infeksiyon varlığında düşük doğum ağırlığı, mikrosefali, mental-motor retardasyon, intrakranial kalsifikasyonlar, koryoretinit ve trombositopenik purpura izlenebilir. 9-Grup B Streptokok: gebelikte preterm eylem, erken membran rüptürü, klinik-subklinik koryoamnionit ve neonatal sepsis nedeni olabilir. Ayrıca postpartum evrede endometrit, mastit ve maternal osteomyelite neden olabilir. 10-Listeria: fetal infeksiyon varlığında yaygın granülomatöz lezyonlar ve mikro abseler izlenir. Koryoamnionit sık gelişen bir komplikasyonudur ve kahverengi ya da mekonyum ile boyalı amniotik sıvı tipiktir. 11-Toksoplazma: konjenital toksoplazmozisin klasik triadı: koryoretinit, intrakranial kalsifikasyonlar ve hidrosefalidir. Tabloya sıklıkla konvülzyonlar, sarılık ve anemi eşlik eder. Günümüzde rutin prenatal tarama HIV pozitif kadınlar dışında önerilmemektedir. 12-Konjenital Sifiliz: sifiliz etkeni treponemapallidum’dur. Ağır hastalık durumunda fetus ölü doğabilir. Daha az etkilenen bebeklerde doğumda vezikül, bül ve mukoza ülserleri görülebilir. Multi sistem hastalık genellikle hepatosplenomegali, santral sinir sistemi ve oküler tutulum ile seyreder. En sık oküler bulgusu bilateral korioretinittir. Gebelik sırasında antibiyotik tedavisi genellikle bebeğin sağlıklı doğmasını sağlasa da, 18. gebelik haftasından sonra verilen tedavi geç konjenital sifiliz sekellerini (interstisyal keratit, Hutchinson dişleri, sensorinöral sağırlık) önlemeyebilir. . . 5-Primer amenoreninen sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)45,X B)46,XX gonadal disgenezi C)45,XX/46,XX gonadal disgenezi D)Swyer sendromu E) 45,X/46,XX gonadal disgenezi . Cevap: A Primer Amenore 14 yaşını doldurmuş bir kız çocuğunda sekonder seks karakterlerinin ve puberte gelişiminin gecikmesi veya 16 yaşını doldurmuş bir kız çocuğunda menarşın olmamasıdır. Gecikmiş puberte olguları da primer amenore gibi değerlendirilmelidir. Primer amenorenin en sık nedeni gonadal disgenezidir. En sık gonadal disgenezive genetik bozuklukla giden en sık hipergonadotropik amenore ve gecikmiş puberte nedeni Turner sendromudur. Turner sendromunda sekonder seks karakterleri gelişmemiştir ve infertilite gözlenir. Turner sendromunda streak gonad, kısa boy ve aşağıda belirtilen somatik anomalilerden en az 2 tanesi bulunmalıdır: kalkan göğüs, yelken boyun, düşük kulaklar, düşük saç çizgisi, mikrognati, bebeklikte ayak ödemi, ptergium coli, cubitus valgus, kısa 4. ve 5. metakarpaller, osteoporoz, intestinal telenjektazi, sağırlık, renal anomaliler (en sık at nalı böbrek) konjenital kalp hastalıkları (en sık aort koarktasyonu), hipertansiyon, DM, hashimoto tiroiditi. Turner sendromlu olgularda zekâ gelişimi genellikle normaldir, ancak obje algılama bozukluğu vardır. Turner sendromunda en sık rastlanan kromozom yapısı 45,X0’dır (Barr cisimciği izlenmez). 30 yaş altında hipergonadotropik tüm olgularda kromozom analizi gerekir. Y kromozomu varlığında gonadlar, malign transformasyon (gonadoblastoma, disgerminoma, koryokarsinoma, yolk sak tümörü) riski nedeniyle çıkarılmalıdır. Bu olgularda uterus sıklıkla normaldir ve eksojen hormonlara yanıt verir. Turner sendromlu olgular donör oositi ve yardımcı üreme teknikleri ile gebe kalabilir. . . 6-Kuadrivalan HPV aşısında aşağıdaki canlı virüs partiküllerinden hangisi bulunmaz? A)6 B)11 C)16 D)18 E) 31 . Cevap: E HPV Aşısı HPV tip 16 ve 18 tüm serviks kanseri olgularının %70’den sorumludur. Tip 6 ve 11 ise tüm genital siğil olgularının %90’dan sorumludur. Proflaktik Aşılar L1 kapsid proteini kullanılarak geliştirilmiştir. 9-26 yaş arası çocuk ve kadınlar uygun hasta. Aşı 6 aylık bir süre içinde 3 doz (0-2-6) yapılır. 3 dozun tamamlanmasını takiben içerdiği HPV tiplerine karşı (HPV 6, 11, 16 ve 18) yaklaşık %100 koruma sağlar. . . 7-Yolk sak tümörü olarak da bilinen germ hücreli tümör aşağıdakilerden hangisidir? A) Endodermal sinüs tümörü B) Embriyonel karsinom C) Poliembrioma D) Koryokarsinom E) Disgerminom . Cevap: A Endodermal Sinus Tümörü (EST) Yolk sak tümörü, mezoblastoma, telium tümörü. Primitif yolk saktan kaynaklanır. Çocuklarda en sık görülen malign germ hücreli tümördür. Hemen tüm olgularda unilateraldir (genellikle sağ over) bu nedenle genç hastalarda diğer overden biyopsi almak kontrendikedir. Premenarşal olgularda lezyon gonadal disgenezi zemininde gelişebilir bu nedenle preopeatif dönemde karyotip analizi yapılmalıdır. Schiller-Duval cisimcikleri karakteristiktir. EST’lerin çoğu AFP sekrete eder. Hızla büyüme özelliği vardır. Abdominal ve pelvik ağrı en sık semptomdur (%75). Tanı anında olguların %70’i erken evrededir (evre I), buna karşın prognoz iyi değildir. Cerrahi eksplorasyon (ancak evreleyici cerrahi yapılmaz) + unilateral salpingo-ovariektomi + kombine KT’dir. RT’ye hassas değildir. . . 8-Üç sene önce diyabet tanısı almış 25 yaşında 16 haftalık bir gebe, White sınıflandırma sistemine göre hangi sınıfa girer? A-Sınıf A1 B-Sınıf B C-Sınıf C D-Sınıf F E-Sınıf R . Cevap: B Hasta gebe ancak diabeti gebelikten önce başlamış. Bu durumda gestasyonel değil pregestasyonel diabetten bahsedebiliriz. Gebelikte DM Sınıflaması (White Sınıflaması) Sınıf Başlangıç Açlık kan şekeri Postprandial 2. saat kan şekeri Tedavi A1 Gebelikte <105 mg/dL <120 mg/dL Diyet A2 Gebelikte >105 mg/dL >120 mg/dL İnsülin Sınıf Başlangıç yaşı Süre (yıl) Vasküler hastalık Tedavi B >20 <10 Yok İnsülin C 10-19 10-19 Yok İnsülin D <10 >20 Benign retinopati İnsülin F Herhangi bir zamanda Herhangi bir zamanda Nefropati* İnsülin R Herhangi bir zamanda Herhangi bir zamanda Proliferatif retinopati İnsülin H Herhangi bir zamanda Herhangi bir zamanda Kalp İnsülin *Gebelikte tanısı: 20. haftadan önce 24 saatte ≥500 mg proteinüri . . 9-FİGO evreleme sistemine göre,primerover kanseri olgularında fallop tüpü tutulumu varsa,hastanın evresi aşağıdakilerden hangisidir? A)Evre Ib B) Evre Ic C) Evre IIa D) Evre IIb E) Evre IIIa . Cevap: C Over Kanserinde Evrelendirme (FIGO) Evre 1: overlerde sınırlı tümör. 1A: tek overde sınırlı tümör; dış yüzeyde tümör veya malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı yok, kapsül intakt. 1B: her iki overde sınırlı tümör; dış yüzeyde tümör veya malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı yok, kapsül intakt. 1C: tek veya her iki overde sınırlı tümör; ancak malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı veya dış yüzeyde tümör mevcut veya kapsül yırtılmış. Evre 2: pelvik yayılım gösteren tek veya her iki overde sınırlı tümör. 2A: uterus ve/veya tüplere yayılım gösteren tümör. 2B: diğer pelvik dokulara yayılım gösteren tümör. 2C: tümör evre 2A veya 2B; ancak malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı veya dış yüzeyde tümör mevcut veya kapsül yırtılmış. Evre 3: pelvis dışında peritoneal implantlar ve/veya retroperitoneal ve/veya inguinal LAP (+). 3A: abdominal peritoneal yüzeylerde histolojik olarak kanıtlanmış mikroskopik yayılım; lenf nodu tutulumu yok. 3B: abdominal peritoneal yüzeylerde 2 cm aşmayan makroskopik implantlar mevcut; lenf nodu tutulumu yok. 3C: abdominal peritoneal yüzeylerde 2cm’nin üzerinde implantlar mevcut ve/veya retroperitoneal veya inguinal lenf nodları tutulmuş. Not: karaciğer kapsül metastazı evre 3 olarak kabul edilir. Evre 4: uzak metastaz. Malign hücre içeren plevral effüzyon veya parankimal karaciğer metastazı evre 4 olarak kabul edilir. . . Endometrium Kanserinde Evrelendirme (FIGO) Evre 1: tümör uterustadır. 1A: tümör sadece endometriumda. 1B: tümör <1/2 myometrial invazyon yapmış. 1C: tümör >1/2 myometrial invazyon yapmış. Evre 2: tümör servikstedir. 2A: endoservikal glandüler invazyon. 2B: endoservikal stromal invazyon. Evre 3: peritoneal sitolojik ve/veya vajinal yayılım ve/veya uterin seroza yayılımı vardır. 3A: pozitif peritoneal sitoloji, adneksal metastaz, uterein seroza. 3B: vajinal metastaz. 3C: retroperitoneal lenf nodu metastazı. Evre 4: uzak veya eksternal genital pelvik metastaz vardır. 4A: mesane ve/veya rektum mukozası tutulmuştur. 4B: uzak metastaz (intra-abdominal yayılımı ve/veya inguinal lenf tutulumunu içerir). . . 10-Over rezervinin saptanmasında, aşağıdakilerden hangisinin ölçümü menstrüel siklus gününden bağımsızdır? A) FSH B) Östradiol C) Antral folikül sayısı D) Antimüllerian hormon E) İnhibin B . Cevap: Over Rezervinin Değerlendirilmesi Hormonal Testler 1-Adetin 3. günü FSH düzeyine bakılır: <10 IU/L = normal. >10-15 IU/L = anormal. FSH/LH oranı >3.6 = düşük over rezervi ve klinik gebelik şansı. 2-Adetin 3. günü bazal E2 ölçümü: E2 >80 pg/mL= düşük gebelik şansı. 3-Bazal inhibin-B değeri: İnhibin-A dominant follikülden, inhibin-B gelişen follikülden salgılanır. İnhibin-B düzeyi gelişen follikül sayısı ve kalitesi ile orantılıdır. 3. gün inhibin-B düzeyi <45 pgmL = düşük over rezervi ve klinik gebelik oranları. 4-Over hacmi ve antral follikül sayısı: over hacminin ❤ cm3olması halinde düşük over rezervinden bahsedilir. Transvajinal ultrason ile çapları 2-12 mm arasında değişen antral follikül sayısı ≤10 ise düşük over rezervini gösterir. 5-Antimüllerian hormon (AMH): gelişmek üzere seçilen folliküllerdeki granüloza hücreleri tarafından sentezlenir ve seçimin regülasyonunda sorunlu olduğu düşünülmektedir. AMH tüm primordial follikül havuzunun bir anda kaybını önler. Kadının yaşı arttıkça azalır ve ovaryan yanıtın değerlendirilmesi için bir belirteç olabilir. En önemli özelliği diğer yöntemlerin aksine hem folliküler, hem de luteal dönemde değerlendirilebilmesidir. . Dinamik Testler 1-Klomifensitrat testi (CCCT): adetin 5-9. günleri 100 mg/gün klomifensitrat (CC). FSH düzeyleri adetin 3. (bazal) ve 10. günleri (CCCT sonrası) kontrol edilir. FSH değerlerinin toplamı >26 IU/L veya 10. gün FSH >12 IU/L = düşük over rezervi. 2-GnRH analoğu uyarı testi (GAST): adetin 2. günü bazal E2 değeri ölçülür ve takiben GnRH analoğu uygulanır. GnRH analoğunun flare-up etkisi ile östrojen salınımının artması gerekir. 3. gün E2 değeri tekrar ölçülür ve 2 kat üzerinde bir artış varsa over rezervi yeterlidir. 3-Eksojen FSH over rezerv testi (EFORT): adetin 3. günü E2 ve FSH düzeyleri ölçülür, ardından 300 IU eksojen FSH uygulanır. Ertesi gün E2 düzeylerinde ortaya çıkan artışa göre over rezervi değerlendirilir. . . 11-Aşağıdaki durumların hangisinde ekzojen gonadotropin tedavisinin yeri yoktur? A) Dünya sağlık örgütü(WHO) grup I amenore B) Hipergonadotropik hipogonadizm C) Açıklanamayan infertilitede ampirik kullanım D) Klomifen sitrata dirençli polikistik over sendromu E) Erkekte hipogonadotropik azospermi . Cevap: B Soruda ekzojen gonadotropin tedavisinin kimlere verilip verilmediğini bilmeniz isteniyor. Hipergonadotropik hipogonadizm durumunda zaten gonadotropinler yüksektir. Tedavinin hiç faydası olmayacaktır. . . 12-Aşağıdakilerden hangisi postkoital kontrasepsiyon için etkisizdir? A)Tek başına progestin B) Östrojen / progestin kombinasyonu C) Bakırlı intrauterin araç D) Misoprostol E) Mifepriston . Cevap: D Sıklıkla Uygulanan 5 Rejim Vardır 1. Yuzpe metodu: Levonorgestrel 0.25 mg + etinilöstradiol 50 µg; 2×2. 2. Etinilöstradiol: 5 mg; 5 gün. 3. Levonorgestrel: 0.75 mg; 2×1. Hormonal acil kontrasepsiyon metotları içinde en etkin olandır. 4. Mini hap: 0.0375 mg; 20×2 verilir. Daha az bulantı ve kusmaya sebep olur. 5. Mifepriston: RU 486; progesteron etkisini bloke eder, 600 mg 1×1, epostan (progesteron yapımını bloke eder). Mifepriston ilişki sonrası 17. güne kadar etkilidir. Temel etki mekanizması implantasyonun engellenmesidir. . . 13-Aşağıdaki kontraseptif yöntemlerden hangisinin başarısızlığı durumunda gebeliğin ektopik yerleşimli olma olasılığı en düşüktür? A)Diyafram B) Progestinli RİA C) Tek başına progestinli oral kontraseptif hap D) Norplant E) Tüp ligasyonu . Cevap: A Modern kontraseptifler, gebeliği engellediklerinden ektopik gebeliği de önler. Kontraseptif kullanırken gebelik oluşursa kok ve bariyer yöntemler insidansı artırmaz. En yüksek risk artışı ise norplant ile olur. Progesteronlu RIA (progestasert) insidans artışı yaparken, bakırlı ve levonorgestrelli RIA artışa neden olmaz. Kontraseptif Yöntem Risk Diafram, kondom %1 KOK %1 Mini hap, depo MPA %4-10 RIA %4 Tubal sterilizasyon %5-16 Progesteronlu RIA %17 Norplant %30 . . 14-Fetal adrenal kaynaklı olup plasentada östrojenlere çevrilen steroid aşağıdakilerden hangisidir? A)   Asetat B)   Progesteron C)   Pregnandiol D)   Kolesterol E)    Dehidroepiandrosteron sülfat . Cevap: E Gebelikte Östrojenler En önemli androjenik prekürsörü ise DHEA-S’tır. Plasental pregnenolon dolaşıma geçer ve fetal adrenal kaynaklı pregnenolon fetal adrenalde DHEAS’a dönüşür. DHEAS fetal karaciğerde 16-α hidroksilaz ile 16-α hidroksi DHEAS’a dönüşür. Ardından plasentada gerçekleşen iki basamakla: sülfataz ve aromataz aktivitesiyle önce DHEA’a ardından androstenedion, testosteron, östron, östradiol ve östriole dönüştürülür. DHEAS östrojen dönüşümü sinsityotrofoblastlarda ger­çekleşir. E3 plasentada oluşur ve maternal dolaşıma geçer. Kolesterol dönüşümü; pregnanolon (plasenta ve fetal adrenal bez) > DHEAS (fetal adrenal) > 16-α hidroksi DHEAS (fetal karaciğer) > E3 (plasenta). . . 15-Turner sendromu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   Özellikle ilk-trimester abortuslarında en sık görülen anoploidilerdendir. B)   Bu olgularda %90’dan fazla ovaryan disgenez de görülebilir. C)   Majör kardiyak malformasyonlar görülebilir. D)   Bu sendromla doğan ve yaşayan çocukların%1-2’sinde mozaisizm görülür. E)    Minör kemik ve kıkırdak anomalileri olabilir. . Cevap: D Turner sendromunun Patogenezi Turner sendromlu hastaların yarısında 45,X kromozom yapısı vardır. Hastaların %15’i mo­zaiktir (45,X/46,XX). Turner sendromu canlı doğan kızların 1/1500-2500’ünde görülür. Konsepsiyonda 45,X karyotip sık­lığı yaklaşık %3’tür; ancak bunların %99’u spontan düşer, ki tüm düşüklerin %5-10′ undan sorumludur. Turner sendromu ile ilgili klinik bulgular: Turner sendromlu birçok hasta el ve ayak sırtında karakteristik ödem ve ensede gevşek cilt kıvrımları nedeni ile doğumda tanınabilir. Kısa boy tüm Turner sendromlu kızlarda kardinal (en sık-%100) bulgudur. Büyüme yavaşlaması be­beklikte başlar ve giderek belirginleşir. Ortalama erişkin boy 140-144 cm’dir. Hastaların 1/3’ünde stenozu olmayan biküspit aort kapakları görülür. Turner’lılarda en sık defekt olan biküspit aort kapağı sonradan aort kökü dilatasyonuna ilerleyebilir. . . 16-Bakteriyal vajinoziste aşağıdaki komplikasyonlardan hangisinin görülme sıklığı artmaz? A-Erken doğum B-Erken (preterm) membran rüptürü C-Mekonyum aspirasyonu D-Koryoamniyonit E-Spontan abortus . Cevap: E Bakteriel vaginozis basit bir vajinit olarak görülse de gebelikte preterm eylem ve doğum, EMR, abortus ve amnionit riskini belirgin olarak artırır. Mekonyum aspirasyonu sıklıkla posmatürite ile ilişkilidir. . . 17-Otuz beş yaşında 12 haftalık bir gebeye yapılan trizomi 21 tarama testinde kombine risk 1/99 olarak bulunuyor. Bu gebe için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A)     Koryon villus örneklemesi B)     16.-18. haftalar arasında amniyosentez C)     16.-18. haftalar arasında dörtlü test ve gerekirse amniyosentez D)     Detaylı ultrasonografiyle trizomi 21 markerlarına bakılması ve gerekirse amniyosentez E) 16.-18. haftalar arasında dörtlü test ve detaylı ultrasonografiyi takiben gerekirse amniyosentez . Cevap: A Birinci trimester tarama testinde risk 1/270’in üzerinde çıkarsa koryon villus örneklemesi, ikinci trimester tarama testinde risk 1/270’in üzerinde çıkarsa amniosentez önerilir. . . 18-Aşağıdakilerden hangisi postmenopozal dönemde görülen osteoporoz için risk faktörlerinden biri değildir? A)   Birinci derece akrabalarda kırık görülmesi B)   Sigara içme C)   Obezite D)   Hiperparatiroidizm E)    Sedanter Yaşam . Cevap: C Kemiğe binen yük arttıkça kemik yapımı artar. Bu yüzden obezler ve koşucular kolay kolay osteoporoz olmazlar. Aynı zamanda Obez postmenapozal kadınlarda estron oluşumu daha fazladır. Östronda osteoblastik aktiviteyi artırır. . . 19-Semptom pozitif menopozlu bir hastada, östrojen + progesteron kombine hormon destek tedavisi planlanmıştır. Bu hastada aşağıdakilerden hangisi beklenmez? A)    Venöz-tromboemboli riskinde artma B)    İnme riskinde azalma C)    Kolorektal kanser riskinde azalma D)    Meme kanseri riskinde artma E)     Kalça kırık riskinde azalma . Cevap: B HRT tedavisi osteoporoz ve kolorektal kansere karşı korusa da emboli ve inme riskini artırır. . . 20-Endometriyozise bağlı ağrının tıbbi tedavisinde yeri olmayan tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Levonorgestrel salan rahim içi araç B)    Danazol C)    GnRH analogları D)    Aromataz inhibitörleri E)     Siklik etinil östradiol . Cevap: E Endometrioziste Hormonal Tedavi KOK, progestinler (MPA, linestrenol, megestrol asetat), progesteron antagonistleri (mifepriston, onapriston), danazol, gestrinon, GnRH agonistleri, aromataz inhibitörleri (fadrazol, anastrazol, YM511). Selektif östrojen reseptör modülatörleri (SERM): hayvan deneylerinde raloksifen endometrioziste gerilemeye neden olmuştur. Tedavide asla östrojen ve kortikosteroid verilmez. . . 21-Osteoporozun önlenmesinde ve tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi selektif östrojen reseptör modülatörüdür? A)     Raloksifen B)     Risedronat C)     İbandronat D)     Alendronat E)      Kalsitonin . Cevap: A Uterus ve memede antiöstrojenik aktivite gösteren bir SERM’dür. Kemik ve lipidler (HDL’yi etkilemez) üzerine östrojenik etki gösterir. Ancak vazomotor semptomlara faydası yoktur. . . 22-Meme kanserine yakalanma riski aşağıdakilerin hangisinde diğerlerine göre daha düşüktür? A)   Erken yaşta menarş gören kadınlar B)   Oral kontraseptif kullanan kadınlar C)   Nullipar kadınlar D)   Bilateral ooforektomi geçirerek cerrahi menopoza girmiş kadınlar E)    İlk doğumunu ileri yaş grubunda yapmış kadınlar . Cevap: D Bir kadın ne kadar fazla östrojene maruz kalırsa ya da ne kadar fazla mensturel siklus dönemi geçirmişse (doğurmama, emzirmeme, erken menarş, geç menapoz) meme kanseri riski artar. Bilateral ooferektomi yapılan kadında östrojen etkisi azalır ve risk azalır. KOK’ler riski etkilemez. . . 23-Stres aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle hipotalamik amenoreye neden olabilir? A)   Nöropeptid Y düzeyini azaltarak B)   Kortizol düzeyini azaltarak C)   Leptin düzeyini artırarak D)   Pulsatil gonadotropin salınımını değiştirmeyerek E)    Endorfin düzeyini artırarak . Cevap: E Stress gonodotropin salınımını bozar ve endorfin üzerinden bunu yaparak hipotalamik amenoreye neden olur. . . 24-Aşağıdakilerden hangisi GnRH atım sıklığını stimüle eder? A)   Norepinefrin B)   Prolaktin C)   Dopamin D)   Follistatin E)    İnhibin-B . Cevap: A GnRH Salınımının Kontrolü GnRH Salınımını İnhibe Edenler GnRH Salınımını Stimüle Edenler Östrojen/Progesteron Testosteron/İnhibin (FSH) Opiyatlar Serotonin GABA Dopamin Katekolaminler (Norepinefrin) Naloksan . . 25-Fenotip olarak kadın, karyotip incelemesinde ise Y kromozomlu anormal gonad saptanan saf gonadal disgenezli hastada aşağıdaki tümörlerden hangisinin gelişme riski daha fazladır? A)   Epitelyal over tümörü B)   Germ hücreli over tümörü C)   Seks kord stromal over tümörü D)   Endometriyal atipik hiperplazi E)    Endometriyum kanseri . Cevap: B Disgenetik gonadlardan gelişen tümörler germ hücreli tümörler gelir. Sıklıkla gonadoblastom ve disgerminom gelişir. . . 26-Genital condylomata acuminata’da en sık görülen HPV tipleri aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmiştir? A) Tip 6 – Tip 11 B) Tip 16 – Tip 31 C) Tip 16 – Tip 33 D) Tip 18 – Tip 31 E) Tip 18 – Tip 33 . Cevap: A Tip 6 – Tip 11 HPV condiloma aküminataya neden olurken; Tip 16 – Tip 18 vulva ve servikste kansere neden olan suşlardır. . . 27-Kombine oral kontraseptiflerin kullanımı ile aşağıdakilerden hangisinin insidansında azalma görülür? A)   Vulva kanseri B)   Vajina kanseri C)   Serviks kanseri D)   Endometriyum kanseri E)    Fallop tüpü kanseri . Cevap: D KOK’lerin Kanser Üzerine Etkileri Endometrium kanseri: KOK’ler endometrium kanserine karşı koruyucudur. Over kanseri: KOK’ler over kanserine karşı koruyucudur ve risk kullanım süresi arttıkça azalır. Serviks kanseri: 1 yıldan uzun süreli KOK kullanımı ile CIN riski artmaktadır. İnvazif serviks kanseri riski artar. Servikal adenokanser için göreceli risk artışı; tedavi edilmiş CIN, KOK kullanımı için kontrendikasyon değildir. KOK, servikal hipertrofi ve eversiyon yapabilir. Karaciğer kanseri: Her ne kadar KOK’ler ile hepatosellüler kanser riski arasında bir ilişki oldukça düşüktür. Meme kanseri: KOK’lerin benign meme hastalıklarına karşı koruyucu etkileri mevcuttur. Meme kanseri riskini düşük doz kontraseptifler artırmamaktadır. Diğer kanserler: Tükürük bezi kanseri riski azalır. Molar gebelik; riski hafif artar. Kolorektal kanser; riski azalır. . . 28-Eksternal os kenarındaki endoservikal kriptlerin tıkanması ile oluşan ve genellikle asemptomatik olan kist aşağıdakilerden hangisidir? A)   Bartholin kisti B)   Nabothian kisti C)   Wolff kanalı kisti D)   Gardner kanalı kisti E)    Morgagni kisti . Cevap: B Servikal bezlerin ağızlarının tıkanması sonucu oluşan retansiyon kistlerine Nabothi kist adı verilir ve kronik servisitin bulgusudur. Klinik değerlendirmede servikste izlenen non neoplastik en sık oluşum Nabothi kisti’dir. Histopatolojik olarak servikste en sık görülen neoplastik lezyon ise servikal poliplerdir. Bartolin kisti vulvadaki en sık görülen nonneoplastik oluşumdur. Gardner kanalı kisti, vajina çevresinde görülen wolf kanalı artığıdır. Morgagni kisti tuba etrafında yerleşen wolf kanalı artığı olmayan kistik oluşumdur. . . 29-Aşağıdakilerden hangisi puerperal enfeksiyonun en sık görülen nedenidir? A)   Endometrit B)   Mastit C)   Pnömoni D)   Üriner enfeksiyon E)    Epizyotomi yerinde enfeksiyon . Cevap: A En sık görülen puerperal enfeksiyon endometrittir. Erken postpartum endometritin en sık nedeni B grubu streptokoktur. Geç postpartum endometritin en sık nedeni klamidyadır. Postpartum Febril Morbidite İlk 24 saat hariç, ilk on gün içinde iki ayrı gündeki ölçümlerde annenin ateşinin 38°C üzerinde olmasıdır. En sık nedeni endomyometrittir. Endometrit normal doğumlardan sonra %2, sezaryenden sonra %10-15 ortaya çıkar. Postpartum 1-2. günde ortaya çıkan endometritte etken B grubu streptokoklardır. Postpartum 3-4. günde ortaya çıkan endometritte etken E. colidir. Postpartum 7. günden sonra ortaya çıkan endometritte etken C. trahomatistir. Klinik: ateş, ağrı, anoreksi, kokulu vajinal akıntı, vajinal muayenede uterin-parametrial hassasiyet, alt abdominal rebound (bu bulgu varsa akla pelvik sellülit-peritonit gelmelidir). Tedavi: IV antibiyotik gerekir. Antibiyotik tedavi ile 48-72 saat içinde klinik belirtiler veya ateş ortadan kalkmazsa ya tedavi yetersizdir, ya da diğer pelvik infeksiyonlar söz konusudur; pelvik abse, yara infeksiyonu, uterin yara yetmezliği. Septik pelvik tromboflebit (en sık sağ ovaryan vene yerleşir). Tanısal yöntemlerle başka bir infeksiyon ortaya konamazsa antibiyotiklerin yanında ampirik IV heparin tedavisine başlanır. Bu tedaviye 72 saat içinde Cevap alınması halinde septik pelvik tromboflebit tanısı konur. . . 30-Kronik pelvik ağrı nedeniyle başvuran kadınlarda en sık görülen pelvik hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A)     Salpingo-ooforit B)     Pelvik konjesyon sendromu C)     Pelvik adezyonlar D)     Uterin leyomiyom E)      Over tümörleri . Cevap: C Kronik Pelvik Ağrı Kronik pelvik ağrının en sık nedeni endometriozis ve pelvik adezyonlardır. Kadınlarda 6 aydan daha uzun süreli, siklus ile ilişkisi olmayan ve non-narkotik analjeziklere yanıt vermeyen ağrılardır. Kronik pelvik ağrı nedeni olan patolojiler arasında en sık endometriozis (%15-40) ve adezyonlar izlenir. Bununla birlikte olguların %60-80’de laparoskopide herhangi bir patoloji tespit edilemez. Endometriozis olgularında hastalığın derecesi ile ağrı şiddeti arasında ilişki bulunmaz. Bununla birlikte rektovajinal septum yerleşimli endometrioziste şiddetli pelvik ağrı oluşurken, vajinal ya da uterosakral endometrioziste sıklıkla disparoni saptanır. Endometriozis olgularında GnRH analog tedavisi ağrı semptomlarını belirli düzeyde azaltırken, cerrahi olarak endometriozis odaklarının ortadan kaldırılması da olguların %90’da fayda sağlamaktadır.Pelvik adezyonlar ağrı nedeni olabilir. Adezyonlara bağlı olarak gelişen kronik pelvik ağrının nedeni muhtemelen barsak hareketlerinde kısıtlanma ve distansiyondur. PID, sıklıkla akut pelvik ağrı nedeni iken tekrarlayan infeksiyonlar sonucu kronik pelvik ağrı gelişebilir. Gonokok PID sonucu rekürrens daha sıktır. Klamidya veya mikoplazma infeksiyonu sonucu daha çok subakut PID gelişir. Kronik pelvik ağrının non-jinekolojik nedenleri arasında en sık irritabl barsak sendromu izlenir. Bunun dışında intertisiyel sistit, üretral sendrom, karın duvarı ya da pelvis tabanı myofasyal sendromu ile sinir sıkışmaları diğer nedenler arasında sayılabilir. Disparoni (cinsel ilişkinin ağrılı olması): derin disparoninin altında genellikle bir organik patoloji yatar. Douglas hassasiyeti ve nodülarite endometriozisi düşündürmelidir. Tedavi: kronik pelvik ağrı olgularında multidisipliner yaklaşım yaygın kabul görmektedir. Kronik non-siklik ağrısı bulunan ve NSAID veya KOK’lere yanıt vermeyen olgularda laparoskopik değerlendirme yapılmalıdır. Laparoskopi sırasında LUNA (laparoskopik uterin sinir ablasyonu) veya presakral nörektomi yapılabilir. Presakral nörektomi ile superior hipogastrik pleksustan gelen liflerin bir kısmı çıkarılır ancak oldukça invazif ve komplikasyonlara açık bir operasyon olduğundan günümüzde nadiren kullanılır. Bazı olgularda ağrının giderilmesi için histerektomi yapılabilir. . . 31-Aşağıdakilerden hangisi uterosakral ligamentlerde en sık görülür? A)    Epitelyom B)    Adenomiyom C)    Hemanjiyom D)    Kondrom E)     Endometriozis . Cevap: E Endometriozis Endometriozis en sık overde sonra ise uterosakral ligament ve dauglus peritonunda görülür. Endometrial dokunun uterin kavite ve musküler tabaka (adenomyosis) dışında olması olarak tanımlanır. En sık yerleşim yeri overlerdir. Bunu uterosakral ligamanlar ve Douglas peritonu izler. Overlerin olaya katılması ile endometriotik kistler (endometrioma = çikolata kisti) gelişebilir. Nadiren ekstragenital implantlar gelişebilir (kolon, rektum, akciğer, beyin, göz, burun). En sık ekstrapelvik görüldüğü yer kolon ve rektumdur. Herediter bir yatkınlık bulunmaktadır, ailesinde endometrizis (1° akraba) bulunanlarda risk 7 kat artmıştır. Geçiş poligenik multifaktöryeldir. Ayrıca HLA-B7 ve kras alelinin muhtemel rolüne ait kanıtlar bulunmaktadır. Bununla birlikte endometriozis SLE, displastik nevüs ve melanom öyküsü ile ilişkili bulunmuştur. Klinik: en yaygın görülen semptom pelvik ağrı olup, premenstruel ağrı ve dismenore (özellikle sekonder) karakterindedir. Reprodüktif yaş grubunda kronik pelvik ağrı, disparoni ve infertiliteproblemi olan her hastada endometriozis akla gelmelidir. Ağrının derecesi hastalığın yaygınlığı ve derinliği ile orantılıdır, ancak ağrı erken evre olgularda daha belirgin ve şiddetlidir. Orta veya şiddetli endometriozis pelvik adezyonlara yol açarak pelvik anatomiyi ve tüpover ilişkisini bozar, tubal oklüzyona ve periovaryal adezyonlara yol açarak infertilite nedeni olabilir. Tanı: endometriozisi bulunan pekçok olguda pelvik muayene negatiftir. Bununla birlikte posterior vajinal forniks ve uterosakral bağlar üzerinde hassas nodüller saptanabilir. Adezyonlar nedeniyle pelvik yapılar fikse olabilir. CA125 düzeyinin yüksekliği tanıda ve tedavi sonrası rekürrens değerlendirilmesinde yardımcı olabilir. Kesin tanı, laparoskopi veya laparotomide implant ve lezyonların direkt vizualizasyonu ve alınan biyopsilerin histopatolojik incelenmesine dayanır. . . 32-Kız çocuğunda gecikmiş pubertenin en sık görülen nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Gonadal yetmezlik B)   Fizyolojik C)   Primer hipotiroidizm D)   Hipotalamik yetmezlik E)    Santral sinir sistemi defektleri . Cevap: A Puberte Tarda Puberte tardanın en sık nedeni donodal disgenezidir. Bununda en sık nedeni turner sendromudur. Sekonder seksüel karakterlerin 13, menarşın 16 yaşına kadar ortaya çıkmaması olaraktanımlanır. Diğer bir tanımlama isepubertal belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 5 yıl geçmesine rağmen menaş olmamasıdır. Gecikmiş puberte ve kısa boylu çocuklarda kemik yaşı geridir. En sık neden gonadal disgenezidir. Konstitüsyonel gecikme, otozomal dominant geçiş gösterir. Gecikmiş Puberte Nedenleri 1) Gonadotropin Düzeylerine Göre: A-Hipergonadotropik hipogonadizm (%43): bu grup içinde anormal (%26) ve normal (%17) karyotip gösteren over yetmezliği yer alır. Normal karyotip gösteren olguların büyük bir kısmında 46,XX genotip izlenir. B-Hipogonadotropik hipogonadizm (%31): bu grupta yer alan nedenler geri dönüşlü olanlar (%18) ve olmayanlar (%13) olmak üzere ikiye ayrılır. Geri dönüşlü nedenler arasında konstitusyonel gecikmiş adelosans (fizyolojik gecikme) en sık nedendir. Sıklıkla aile öyküsü vardır. Bununla birlikte diğer geri dönüşlü hipogonadotropik nedenler arasında kilo kaybı/anoreksi, primer hipotiroidi, KAH, Cushing sendromu ve prolaktinoma sayılabilir. Geri dönüşsüz hipogonadotropik nedenler arasında en sık GnRH yetmezliği (%7) izlenirken, diğer nedenler arasında hipopitutarizm, konjenital MSS defekti, kraniofaringioma (gecikmiş puberte ile ilişkili en sık gözlenen neoplazmdır) ve diğer hipofiz tümörleri sayılabilir. C-Ögonadizm: müllerian tüp segmental anomalileri, müllerian agenezi ve androjen duyarsızlık sendromu normal erişkin dişi fenotip gelişimi göstermelerine rağmen gecikmiş menarş ile prezente olabilirler. 2) Hipotalamik Disfonksiyon Yapan Nedenler: Prader-Willi sendromu: Kısa boy + hipogonadizm + hiperfaji + obezite + hipotoni + mental retardasyon + küçük el ve ayaklar ve 15 kromozomun kısa kolunda delesyon vardır. Laurence-Moon-Biedl sendromu: Kısa boy + hipogonadizm + polidaktili + obezite + retinitis pigmentoza + mental retardasyon ve otozomal resesif geçişlidir. Kallmann sendromu: Hipogonadizm + anosmi + yüzde orta hat defektleri (yarık damak, dudak) + renk körlüğü + 8. sinir defektine bağlı sağırlık. Muhtemelen otozomal dominant geçişlidir ve sıklıkla erkeklerde görülür. 3) Hipofiz Disfonksiyonu Yapan Nedenler: Histiositosis X, hemokromatosis, sarkoidoz ve travma 4) Diğer Nedenler: A-Sistemik hastalıklar: chron hastalığı, ülseratif kolit, çöliak hastalığı. Ayrıca ciddi renal, kardiyak, karaciğer hastalıkları, hipotiroidi, orak hücre anemisi ve thalassemia. B-Nutrisyonel faktörler: gastrointestinal disfonksiyon C-İlaçlar: marijuana. . . 33-Aşağıdaki vajinal enfeksiyonların hangisinde, akıntı mikroskopisinde diğerlerinden farklı olarak lökosit artışı gözlenmez? A)   Bakteriyal vajinozis B)   Trikomonas vajiniti C)   Vulvovajinal kandidazis D)   İnflamatuvar vajinit E)    Atrofik vajinit . Cevap: C Candida Albicans Normal olarak vajinal flora elemanlarındandır ve semptomatik kandidiazis olgularının %90’dan sorumludur. Vajinitin ikinci en sık etkeni ve vulvovajinitin en sık etkenidir. Risk faktörleri: DM, HIV, obezite, gebelik ve ilaçlardır (antibiyotik, kortikosteroid, KOK). Vajinal ve/veya vulvar kaşıntı başlıca belirtidir. Süt kesiği şeklinde beyaz akıntı vardır. Klinik bulgular mensturasyona yakın kötüleşebilir. Vajinal pH genellikle normaldir. Tanı: PAP smearin mikroskopik incelenmesi ve %10-20 KOH ile miçellerin, pseudohiflerin görülmesi ile konur. Whiff testi negatiftir. Kandidiazis için kültür metodları mevcuttur (Saboroud veya Nickerson vasatı) ancak nadiren kullanılır. Tedavi: oral ve/veya topikal ajanlar kullanılır; klotri­mazol, butakonozol, terkonozol, izokonazol, ketokonazol, flukona­zol. Gebelikte 1. trimesterde nistatin kullanılabilir. 2. trimesterden itibaren azoller kullanılabilir. . . 34-Aşağıdakilerden hangisi normal gebelikte gözlenen üriner sistem değişikliklerinden biri eğildir? A)   Böbrek büyüklüğünde artma B)   Glomerüler filtrasyon hızında artma C)   Serum kreatinin ve üre nitrojen değerlerinde artma D)   Renal su tutulumunda artma E)    Renal bikarbonat eşik değerinde azalma . Cevap: C Serum kreatinin ve üre nitrojen değerlerinde artma değil azalma olur. Eğer bu faktörlerde artış varsa aklımıza preeklampsi gelmelidir. Üriner Sistem Değişiklikleri Gebelikte her iki böbrekte yaklaşık %30 hacim ve ağırlık artışı görülür. Üreterler dilate olur ve idrar akımında yavaşlama infeksiyona yatkınlığı arttırır. GFR erken gebelikten itibaren %50 artar. Renal plazma akımı da artış gösterir (%25-50). Kadınların %20’si gebelik süresinde idrar inkontinası bildirmektedir. Normal bir gebelikte kan üre nitrojeni (BUN) azalır. Aminoasitlerin idrarla atılımı gebelikte artar. Gebelik dışında fizyolojik proteinüri için üst sınır 150mg/gün iken gebelikte 300mg/gün’dür. Ürik asit düzeyi azalır. Günlük idrar hacmi genellikle değişmez. Plazma renin, anjiotensin I, anjiotensin II ve aldosteron düzeyleri artar. . . 35-Aşağıdakilerden hangisi erken dönem postpartum kanama için risk faktörü değildir? A)   Uzamış doğum eylemi B)   Koryoamnionit C)   Polihidramnios D)   Oksitosin indüksiyonu E)    Düşük parite . Cevap: E Nedenleri Atoni: postpartum erken dönemdeki (ilk 24 saat) kanamaların ve sezaryan sonrası acil histerektomilerin en sık nedenidir. uterusun kasılmasında sorun vardır; uterin cerrahi, çoğul gebelik, makrozomik bebek doğumu, polihidramnios, aşırı oksitosin stimulasyonu, uterin relaksanlar (magnezyum sülfat, ritodrin), koryoamnionitis, hızlı doğum, uzamış doğum, grand multiparite. Plasental parça retansiyonu: En sık geç postpartum kanama nedenidir. Servikal ve vajinal laserasyonlar: Erken postpartum kanama nedenidir. Atoni yokluğunda ilk akla gelmesi gereken durumdur. Plasenta accreta: Ciddi kanamaya yol açar. Plasental anomaliler: Membranöz plasenta, plasenta suksenturiata ve halka plasenta ciddi postpartum kanama nedenidir. Uterin inversiyon . . 36-Spontan abortusa en sık neden olan otozomal trizomi tipi aşağıdakilerden hangisidir? A)   Trizomi 13 B)   Trizomi 16 C)   Trizomi 18 D)   Trizomi 21 E)    Trizomi 22 . Cevap: B Spontan abortuslarda en sık görülen kromozomal patern normal karyotiptir. Spontan abortuslarda en sık görülen kromozomal anomali otozomal trizomilerdir (%21). Spontan abortuslarda en sık görülen otozomal trizomi trizomi 16’dır (%7). Spontan abortuslarda tek başına en sık görülen kromozomal anomali turner sendromudur (%18). Spontan düşüklerde en sık rastlanan kromozom yapısı normal diploid karyotiptir (46,XX veya 46,XY). Spontan abortusların yaklaşık %50’sinde otozomal trizomiler (1. kromozom hariç tüm kromozomlarda gösterilmiştir) saptanmıştır ve bunlar arasında en sık trizomi 16 izlenir. Spontan abortuslarda tek başına en sık rastlanan anöploidi ise monozomi X’tir (45,X0 = Turner sendromu). Olguların %20’sinde poliploidi (sıklıkla triploidi) gözlenir. Triploidi genellikle blighted ovum (boş kese) ya da parsiyel mol hidatiform nedenidir. Tetraploidi çok nadiren canlı doğumla sonuçlanırken, sıklıkla erken evrede abortus ile sonuçlanır. Otozomal monozomi oldukça nadir gözlenen bir durumdur ve yaşamla bağdaşmaz. Seks kromozom polizomi (47,XXX veya 47,XXY) düşüklerde daha az oranda rastlanırken, sıklıkla canlı doğumlarda izlenmektedir. % 2-3 babada, %6-7 annede karyotip analizi anormaldir. . . 37-Makadi prezentasyondaki bir bebekte, vajinal yolla doğum sırasında en sık zarar gören organ aşağıdakilerden hangisidir? A)   Spinal kord B)   Dalak C)   Adrenal bezler D)   Beyin E)    Karaciğer . Cevap: D Makadi Doğumlar Makadi prezentasyondaki bir bebekte, vajinal yolla doğum sırasında en önemli sorun hipoksi riskidir. Hipokside en fazla beyne zarar verir. En sık rastlanan prezentasyon anomalisidir (%3-5). Preterm fetuslarda daha sık rastlanır. 2500 g altında doğumlarda en sık ayak geliş izlenirken, 2500 g üzeri doğumlarda en sık Frank (saf) makat geliş gözlenmektedir. Risk faktörleri: başta makat prezentasyon olmak üzere tüm prezentasyon anomalileri için en önemli risk faktörleri prematürite ve pelvik darlıktır. Bununla birlikte malprezentasyona neden olan etiyolojik faktörler şunlardır; maternal nedenler (grand multiparite [parite >5], pelvik tümörler, pelvik darlık, uterin malformasyonlar), fetal nedenler (prematürite [en sık], çoğul gebelik, polihidramnios, makrozomi, trizomiler, anensefali, hidrofefali, myotonik distrofi, plasenta previa. Makadi prezentasyondaki bir bebekte, vajinal yolla doğum sırasında en önemli sorun hipoksi riskidir. Makat gelişlerde arkadan gelen başa forseps uygulanacaksa bu piper forsepsi olmalıdır. Makat gelişlerde acil durum karşısında servikse saat 2 ve 10 hizalarından ve gerekirse 6 hizasından kesi yapılabilir ki buna dührssen insizyonu denir. . . 38-Bir tümör belirteci olan CA-125 in aşağıdaki kanserlerden hangisinde yüksek bulunması beklenmez? A)   Endometriyum kanseri B)   Mesane kanseri C)   Fallop tüp kanseri D)   Pankreas kanseri E)    Over kanseri . Cevap: B Pankreas kanseri ve jinekolojik malignitelerde CA 125 artar. Müsinöz over kanserinde CA 125 yükselmeyebilir. Serum CA125 Düzeyini Arttıran Benign Durumlar Jinekolojik nedenler: gebelik, akut PID, adenomiyozis, benign over tümörü, endometriozis, benign over kisti, Meigs sendromu, menstruasyon, ovaryan hiperstimulasyon, açıklanamayan infertilite, uterin myom, puerperium. Non-jinekolojik nedenler: aktif hepatit, kronik karaciğer hastalığı, siroz, akut pankreatit, konjestif kalp yetmezliği, perikardit, pnömoni, kolit, divertikülit, kontrolsüz diabet, poliarteritis nodoza, mezotelyoma, benign asit, SLE, postoperatif ödem, renal hastalık. . . 39-Aşağıdaki over tümörlerinden hangisi germinal epitel kökenlidir? A)   Disgerminom B)   Fibrom C)   Tekoma D)   Endometrioid tümör E)    Koryokarsinom . Cevap: D . . 40-Vulva kanserinde en sık görülen histolojik tip aşağıdakilerden hangisidir? A)   Malign melanom B)   Bazal hücreli karsinom C)   Sarkom D)   Adenokarsinom E)    Epidermoid . Cevap: E Vulva kanserinde en sık görülen histolojik tip epidermoid karsinomdur. Skuamöz Hücreli Karsinom Tüm vulva kanserlerinin yaklaşık %90’ı skuamöz hücreli kanserdir. İki farklı histolojik alt tipi bulunur; bazaloid ve siğil benzeri kanser, keratinize skuamöz kanser. Vulva kanserinde histolojik olarak en önemli bulgu atipik keratinizasyondur. Mikroinvazif Skuamöz Kanser Mikroinvazif vulva kanseri, çapı ≤ 2cm ve invazyon derinliği ≤1mm olan tümörleri ifade eder. invazyon deriniği 1 mm’yi aşarsa lenf nodu metastazı riski belirgin olarak artar. Klinik özellikler: postmenopozal yaş grubunda sıktır ve ortalama görülme yaşı 65’tir. Uzun süreli liken skleroz, skuamöz hiperplazi ve VIN öyküsü vardır. Olguların En sık eşlik eden malignite serviks kanseridir. İlk ve en sık belirti kaşıntıdır. Lezyonlar genellikle multifokaldir ve olguların çoğunda labia major ve minordadır. Tanı lezyondan alınan biopsi ile konur. Vulva kanseri direk yayılımla vajen, üretra ve anüse, lenfatik yayılımla inguinal ve femoral lenf nodlarına, ve hematojen yayılımla akciğerler, karaciğer ve kemiğe yayılabilir. Erken dönemde lenfatik yayılım meydana gelir. Sırasıyla yüzeyel inguinal, derin inguinal, yüzeyel femoral, derin femoral, eksternal iliak lenf nodlarına yayılır. Bartholin veya klitorisi tutan tümörlerde inguinal lenf metastazı olmadan eksternal iliak lenf nodu tutulabilir. Vulva kanseri cerrahi olarak evrelenir. . . 41-Kontrasepsiyon amacıyla yapılan tübal ligasyonu takiben aşağıdakilerden hangisinin görülme sıklığında azalma beklenir? A)   Over kanseri B)   Benign over kistleri C)   Pelvik inflamatuvar hastalık D)   Menoraji E)    Pelvik ağrı . Cevap: A Over Kanser Riskini Azaltan Faktörler Faktörler; doğum (multiparite), KOK kullanımı (risk kullanım süresi arttıkça azalır), emzirme, histerektomi, tüp ligasyonu. Tüp Ligasyonu En sık sezaryan sırasında uygulanır. Avantajları: tubal sterilizasyon sonrası over kanseri ve salpenjit riskinde azalma gelişirken, gebelik endişesi olmadığı için cinsel tatmin artmaktadır. Teknikler: 1-Laparotomi: genellikle minilaparotomi teknikleri kullanılır. Yöntemler; pomeroy (en sık, en basit), madlener (en az güvenilir), ırving (en güvenilir, ancak en zor), parsiyel ve total salpenjektomi, kornual rezeksiyon. 2-Laparoskopik yöntemler: bipolar elektrokoagulasyon (2. en yüksek başarısızlık), unipolar elektrokoagulasyon (en düşük başarısızlık), silastik halka (viseral yaralanma riski yüksektir), yaylı klipsler (en yüksek başarısızlık). . . 42-Kombine oral kontraseptif hap kullanımı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   Progestini farklı, düşük östrojenli hapların biyolojik etkileri eşdeğerdir. B)   Adet geciktirilmek istendiğinde, ara vermeden yeni kutuya geçilir. C)   Uzun kullanımda, zaman zaman hap kesilip vücut dinlendirilmelidir. D)   Hap alınması iki günden daha uzun süre unutulduğunda, yeni bir kutuya başlanır. E)    Haplara âdetin ilk 5 gününün herhangi birinde başlanabilir. . Cevap: C Hastalar 6 ayda bir karaciğer fonksiyon testleri kontrolü ile ara vermeden kullanabilir. . . 43-Aşağıdakilerden hangisi polihidramnioz nedenlerinden biri değildir? A)    Anensefali B)    Musküler distrofi C)    Diyabet D)    Trizomi 18 E)     Trizomi 21 . Cevap: İptal Risk Faktörleri İdiopatik (en sık), diabetes mellitus (en sık patolojik neden), NTD (anensefali, spina bifida), Rh/rh uygunsuzluğu, non-immun hidrops, Fetal yapısal anomaliler (MSS anomalileri, özefageal atrezi), monozigotik ikiz, kromozom anomalileri, akciğer hipoplazisi, büyük plasenta (sifiliz, hidrops fetalis). . . 44-Aşağıdakilerden hangisi normal doğum sırasında bebeğin yaptığı hareketlerden biri değildir? A)    Fleksiyon B)    Lateral fleksiyon C)    İnternal rotasyon D)    Eksternal rotasyon E)     Ekstansiyon . Cevap: B Doğumda Fetal Kardinal Hakeretler Hareket Tanım Amaç Oluşum Angajman BPD’nin pelvik giriş planının altına inmesi Maternal kemik pelvik girişin yeterliliğini gösterir Primigravidlerde eylem öncesinde başlar. Multiparlarda eylemde başlar İniş Fetal başın doğum kanalı açısından aşağıya hareketi Travayın en önemli komponenti Latent fazda kademeli olarak başlar Geç aktif faz ve safha II’de en hızlıdır Fleksiyon Fetal çenenin toraksa değmesi Fetal başın en dar çapı olan ön-arka çapın (suboksipitobregmatik) doğum kanalına prezente olması Genellikle aktif fazın başlangıcı ile İç rotasyon Fetal başın pozisyonunun midpelvis içinde transversten ön-arka pozisyona rotasyonu Fetal başın en geniş çapının midpelvisin en geniş çapına prezente olması Genellikle aktif fazın sonunda Ekstansiyon Fetal çenenin, fetal başın pelvik çıkıştan geçerken torakstan uzaklaşması Fetal başın aksının pelvik çıkışa yönlenmesi evrenin başlaması ile başlar ve fetal başın doğması ile sonlanır Dış rotasyon Fetal başın annenin dışında, baş doğduktan sonra ön – arka pozisyondan transverse dönmesidir Fetal omuzların transvers çapının orta pelvisin en geniş çapına uymasını sağlar. Fetal baş doğduktan sonra, fetal omuzlar doğmadan önce Atılma Fetal omuzlar ve vücudun doğması Fetusun doğum işlevinin tamamlanması Fetal omuzların doğumu ile başlar, vücudun doğumu ile sonlanır. . . 45-Gebelikte üçlü tarama testi hangi haftalarda yapılmalıdır? A)    12 – 13 B)    14 – 15 C)    16 – 20 D)    21 – 22 E)     24 – 26 . Cevap: C 2. Trimester Tarama (Üçlü test; 16-20. Gebelik Haftası) 16-20. gebelik haftasında maternal kanda alfa feto-protein (MSAFP), beta-hCG ve unkonjuge östriol (uE3) düzeyleri ölçülür ve trizomiler için risk skoru belirlenir. Risk 1/275’in üzerinde ise ikinci basamak ultrasonografi ve ardından amniosentez önerilir. Down sendromunda MSAFP azalır, uE3 azalır ve hCG artar. Trizomi 18’de her 3 belirteç de azalmıştır. Son yıllarda dördüncü parametre olarak inhibin-A (plasenta ve korpus luteumdan salgılanır) teste eklenmiştir (dörtlü test). Down sendromlu olgularda inhibin-A düzeyleri yüksek olarak bulunmuştur. Üçlü Test (16-20. Gebelik Haftası) Test Trizomi 18 Trizomi 21 MSAFP Düşük Düşük Unkonjuge östriol Düşük Düşük Beta-hCG Düşük Yüksek İnhibin-A Yüksek . . 46-Prematür eylem ve habitüel abortus gibi obstetrik komplikasyonlar aşağıdaki genital traktusun gelişimsel anomalilerinin hangisinde en sık görülür? A)    Vajinal septum B)    Arkuat uterus C)    Septat uterus D)    Servikal septum E)     Bikornuat uterus . Cevap: C Uterus anomalilerinin en sık görüleni uterin septumdur. DES kullanımı ile en sık görülen müllerian anomali lümen anomalileridir. Gebelik elde etme açısından en iyi prognozu olan uterus bikornustur. Gebelik elde etme açısından en kötü prognozu olan ve uterin onarım işleminden en fazla yarar gören uterus septustur. Uterin Defektler Unikornual, bikornual uterus (en yüksek gebelik şansına sahiptir), uterus didelfis veya uterus septus (en kötü fetal yaşam şansına sahiptir ve onarım işleminden en fazla yarar görür) gibi konjenital defetlerde düşük riski %25-50’dir. Uterusun konjenital anomalileri içinde en sık uterin septum izlenir. Ayrıca uterin septum, tekrarlayan gebelik kaybı olgularında en sık rastlanan uterin anomalidir. İntrauterin DES’e maruz kalan kız çocuklarında uterus (T şeklinde uterus kavitesi), vajen ve servikse ait anomaliler oldukça sıktır ve bunlarda abort riski yüksektir. Endometrial polip veya submuköz myom gibi sonradan gelişen patolojiler de spontan abortus nedeni olabilir. Asherman sendromu, servikal yetmezlik, kavitede RIA gibi uygun olmayan intrauterin ortam varlığında spontan abortus riski artar. Asherman sendromu olgularında uterin yapışıklıklar histeroskopik olarak açılır ve takiben rekürrensin engellenmesi için kavite içine RIA yerleştirilir ve yüksek doz siklik östrojen + progesteron (2-3 ay) verilir. Uterin anomalilerin dağılımı; uterin septum %35, bikornu uterus %26, arkuat uterus %18, unikornu uterus %10, uterus didelfis %8. . . 47-Aşağıdakilerden hangisi erken membran rüptürünün komplikasyonlarından biri değildir? A)    Erken doğum tehdidi B)    Kordon prolapsusu C)    Enfeksiyon D)    Fetal deformasyonlar E)     Miad aşımı . Cevap: E Erken Membran Rüptürü Komplikasyonları; preterm eylem, kordon prolapsusu, koryo amnionit. Term gebeliklerde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur (%10). Membran rüptürünün üzerinden 24 saat geçmiş ve hala doğum eylemi başlamamış ise prematür membran rüptürü denir. Membran rüptürü 37. gebelik haftasından önce meydana gelmiş ise prematür preterm membran rüptürü (PPROM) denir. Etyoloji: Tam olarak bilinmemektedir. Ancak enfeksiyon, düşük sosyoekonomik durum, sigara, servikal yetmezlik ve polihidroamniozda görülme sıklığı fazladır. Preterm eylem, kordon prolapsusu ve intrauterin-neonatal enfeksiyon riskinde artışa neden olur. Tanı: Anamnezde hasta su boşalması tarifler. Bunun üzerine steril spekulum ile muayene yapılır. Amniyon mayisinin serviksten geldiği gözlenir. Şüphede kalınır ise nitrazin testi (amnion mayisi alkalidir) yapı­labilir veya mikroskop altında fern paterni (amnion mayisinde görülür) aranır.  USG de oligohidroamnioz saptanır. Maternal C-reaktif protein, beyaz küre sayımı, ateş ölçümü yapılır ve fetal durum değerlendirilir. . . 48-Polikistik over hastalığıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)   FSH artmış fakat LH düşmüştür. B)   Hirşutizmin en sık nedenidir. C)   Kistik over hastalığıdır. D)   Oral kontraseptif tedavisi de uygulanabilir. E)    Meme kanseri riski artar. . Cevap: A Hirsutizmin en sık nedenidir. Tipik olarak oligo-anovulasyon, menstrual anormallikler (oligomenore ve amenore), infer­tilite, obezite (%50) ve hirsutizm (%80) izlenir. Hiperandrojenizm testosteron ve DHEAS artışına bağlıdır. PCOS’da testosteron, androstenedion ve 17 hidroksi progesteron artışı over (PCOS’da androjenlerin en önemli kaynağı) köken­lidir. Bununla birlikte tablonun genelinde LH, ovaryan androjenik aktiviteden temel olarak sorumludur. Total ve serbest testosteron düzeyleri direkt olarak LH düzeyleri ile korelasyon gösterir. PCOS olgularının %25’de hiperprolaktinemi vardır. Bu olgular­da bromokriptin, LH düzeylerini azaltarak normal ovaryan fonksiyona ulaşılmasını sağlar. . . 49-“Clue cell” aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisinin tanısında yardımcı olur? A)    Neisseria gonorrhoeae B)    Herpesvirus C)    Gardnerella vaginalis D)    Trichomonas E)     Chlamydia . Cevap: C Bakteriyel Vajinozis Klinik tanı için Amsel’in şu kriterleri standarttır: 1-Homojen vajinal akıntı: Gr i-beyaz renkte, sulu, vajen duvarına yapışık 2-pH >4.5 olması: Normal vajen pH’sı 3.8-4.5 3-Pozitif Whiff testi: Vajen sekresyonu + %10’luk KOH çözeltisi kokmuş balık kokusu 4-Serum fizyolojik + vajinal akıntı (taze preparatta) >%20 clue hücreleri (dökülmüş vajen epiteli üzerinde toz tanecikleri gibi birikmiş G.vaginalis ve anaeroblardan oluşur). Bu kriterlerden üçünün olması klinik tanıyı koydurur. Kültür spesifik değildir bu nedenle tanıda önerilmez. Gram boyaması tanıda taze preparattan daha sensitif ve spesifiktir. . . 50-Bakteriyal vajinozisin klinik bulgularıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Gri-sarı renkli, yapışkan, kötü kokulu vaginal akıntı gözlenir. B) Vajinal akıntıya potasyum hidroksit eklendiğinde balık çürüğü kokusu oluşur. C) Vajinal akıntının mikroskopisinde ipucu hücreleri görülür. D) Vajinal akıntının pH si 4.5 in altındadır. E) Vajinal akıntının Gram boyamasında laktobasillerin azalmış olduğu görülür. . Cevap: D Bakteriyel Vajinosis Corynebacterium Vaginale/Gardnerella Vaginalis Vajiniti. En sık rastlanan vajinal infeksiyondur. Vajinosis terimi ile vajinal sekresyon artışına rağmen objektif incelemede polimorfonükleer lökosit (PMNL) artışı olmaması ifade edilmektedir. Bakteriyel vajinosiste laktobasillerin kaybı söz konusudur. Laktobasillerin yerini fakültatif mikroorganizmalar ve genellikle anaeroblar, Gardnerella vaginalis (%50 olguda), mobilincus türleri, bakteriodes türleri (%80 olguda B.meloninogenicus), aynı zamanda gram (+) anaerob koklar, bütirik asit üreten peptostreptokoklar, mycoplasma hominis ve corynebacterium alır.  Bakteriyal vajinozis (BV) olgularında PID riski artmıştır. Gebelikte preterm doğum, koryoamnionit ve sezeryan sonrası endomyometrit riskini artırır. Ancak günümüzde, BV için gebelikte rutin tarama önerilmemektedir. Ayrıca posthisterektomi vajinal kaf selüliti, postabortif infeksiyon ve anormal servikal sitoloji nedenidir. Tedavide metronidazol veya klindamisin kullanılır. Erkek cinsel partnerin tedavisi, tedaviye yanıtı değiştirmediğinden önerilmez. . . 51-İnfertilite nedeniyle başvuran bir çifte yönelik olarak ilk planda aşağıdaki incelemelerden hangisinin yapılmasına gerek yoktur? A)    Pelvik muayene B)    Menstrüasyonun 3. gününde FSH ve östradiol ölçümü C)    Histerosalpingografi D)    Semen analizi E)     Diagnostik laparoskopi . Cevap: E Diagnostik laparoskopi 2. basamak yöntemdir. Öncelikle erkek faktörünü dışlamak için semen analizi, over rezervini anlamak için menstrüasyonun 3. gününde FSH ve östradiol ölçümü, anatomik defektleri dışlamak için histerosalpingografi yapılmalıdır. . . 52-Genital sistemin embriyolojik gelişimiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Wolf kanallarının gelişimi testosteron salgılanmasına bağlıdır. B)    Farklılaşmamış gonadın testis olmasını belirleyen faktör, Y kromozomundaki testis-determining faktördür. C)    Dihidrotestosteron erkekte eksternal organların farklılaşmasında önemlidir. D)    Kadında overler Müller kanallarından gelişir. E)     Genital sistem ve üriner sistem anomalileri birlikte olabilirler. . Cevap: D Müller kanalından vagina üst 2/3 kısmı,uterus ve tuba uterinalar gelişir. Genital Sistemin Embriyolojik Gelişimi İndifferent Dönem Dişi Erkek Primitif gonad Over Testis Primordial germ hücreleri Oogonia Spermatogonia Çölomik epitel Follikül hücreleri Sertoli hücreleri Ürogenital çıkıntı Teka hücreleri Leydig hücreleri Wollf kanalı Epoöforon, paraoöforon, gartner kisti Epididim, duktus deferens, vezikula seminalis Müller kanalı Tuba uterina, uterus, serviks, vajen 2/3 üst kısmı Testis appendiksi, prostatik utrikül Ürogenital sinüs Vajen 1/3 alt kısmı, vulva, üretra Üretra, prostat, bulboüretral gland Genital tüberkül Klitoris Penis Ürogenital katlantı Labia minora Prepisium Labioskrotal şişkinlik Labia majora Skrotum Gubernakulum Lig. ovari proprium, Lig. rotundum Gubernakulum testis . . 53-Hormonların hangisi insan plasentası kaynaklı değildir? A)   hCG B)   hPL C)   Relaksin D)   Koryonik tirotropin E)    Anti-müllerian hormon . Cevap: E Plasenta Kaynaklı Hormonlar Hcg: 8.haftada pik,10. haftada ¼’e azalır, plato yapar. hPL: Gebeliğin sonuna kadar artar. Konsantrasyon plasental kitle ile ilişkili. Protein hormonlar: koryonik ACTH, relaksin, PTHrp, GHv, GnRH, CRH, GHRH. Peptid hormonlar: leptin, nöropeptid Y, inhibin, aktivin. . . 54-Polikistik over sendromunda serum FSH, LH ve testosteron düzeylerinin nasıl olması beklenir? FSH LH Testosteron A Yüksek Normal Düşük B Normal Normal Yüksek C Yüksek Yüksek Yüksek D Normal Yüksek Yüksek E Düşük Yüksek Düşük . Cevap: D PCOS Hiperandrojenizm testosteron ve DHEAS artışına bağlıdır. PCOS’da testosteron, androstenedion ve 17 hidroksi progesteron artışı over (PCOS’da androjenlerin en önemli kaynağı) köken­lidir. Bununla birlikte tablonun genelinde LH, ovaryan androjenik aktiviteden temel olarak sorumludur. Total ve serbest testosteron düzeyleri direkt olarak LH düzeyleri ile korelasyon gösterir. . . 55-Aşağıdakilerden hangisi gebelikte en sık görülen over lezyonudur? A)    Dermoid kist B)    Seröz kistadenom C)    Over kanseri D)    Müsinöz kistadenom E)     Tekoma . Cevap: A Teratom En fazla diferansiye olan germ hücre tümörüdür. Matür Kistik Teratom: gebelikte en sık rastlanan neoplastik over tümörüdür. Sadece ektodermal elemanlar içeriyorsa dermoid kist olarak adlandırılır. Torsiyon en sık rastlanan komplikasyondur, gebelikte ve puerperiumda sıklığı artar. Benign teratom zemininde en sık gelişen malignite skuamöz hücreli kanserdir. Ovaryan kistektomi veya nadiren ooforektomi yeterlidir. Kist sıvısı peritona dökülürse kimyasal peritonite neden olabilir. İmmatür Teratom: ikinci sıklıkta görülen germ hücre malignitesidir. Matür ve/veya immatür nöral doku içerir. En önemli prognostik faktör lezyonun gradeidir. Gradeleme içerisindeki indiferansiye nöral doku miktarına bakılarak yapılır ve grade arttıkça prognoz kötüleşir. Nadiren psödoprekoks puberteye neden olur. Tedavi unilateral ooforektomi ve cerrahi evrelemeden ibarettir. Gliomatozis peritonei: iyi diferansiye olmuş nöral elementler vardır, peritona yayılmış immatür teratom tipidir. Gliomatosis peritonei, maturasyonun önemini gösteren en önemli belirteçtir ve varlığında prognoz çok iyidir. Struma Ovarii: Benign teratomdur. Ana komponent tiroid parankimal dokusudur. Klinik olarak hipertiroidi bulguları verir. Tedavi basit cerrahi eksizyondur. . . 56-Postmenopozal vajinal kanamanın en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Endometriyum kanseri B)   Vulva kanseri C)   Kollum kanseri D)   Atrofik endometriyum E)    Servikal polip . Cevap: D Postmenopozal Kanama Nedenleri Atrofik endometrium ve endometrit (%60-80), eksojen östrojen (%15-25), endometrium kanseri (%10-15), endometrial hiperplazi (%5-10), endometrial polip (%2-10), atrofik vajinit (%5-10). . . 57-Oral kontraseptif kullanan kadınlarda, aşağıdakilerden hangisinin serum düzeyinde değişiklik gözlenmesi beklenmez? A)    Tiroksin B)    Globulin C)    Açlık kan şekeri D)    Total bilirübin E)     Glutamik oksaloasetik transaminaz . Cevap: B Östrojenler kortizol bağlayıcı globulin (transkortin) ve kortizol düzeyleri yükselir. KOK kullanan kadınlarda ACTH etkilerine yanıt değişmez. Östrojenler, tiroksin bağlayıcı globulin sentezini ve dolaşımdaki düzeylerini artırırlar. Plazma total tiroksin düzeyleri artar ancak; serbest tiroksin düzeyleri KOK kullanan kadınlarda değişmez. Oral Kontraseptifler İle Anjiotensinojen artar. Faktör I, VII, X artar. Transferrin ve seruloplazmin artar. Protein, albumin ve aminoasitler azalır. HDL kolesterol ve trigliserit artar, LDL azalır. Plazma insülin artar. Glukoz toleransı azalır. B vitamini, A vitamini ve askorbik asit azalır. . . 58-Aşağıdakilerden hangisi persistan anovulasyonun klinik sonuçları arasında yer almaz? A)    İnfertilite B)    Kolon kanseri riskinde artış C)    Kardiyovasküler hastalık riskinde artış D)    Endometriyal kanser riskinde artış E)     İnsülin rezistansı olanlarda diabetes mellitus sıklığında artış . Cevap: B PCOS’da Uzun Vadeli Riskler Tip II DM: risk 3-7 kat artar. Kardiyovasküler hastalık: hipertansiyon, anormal lipid profili, koroner kalp hastalığı Endometrium kanseri: kronik anovulasyona bağlı, genelde erken evre, iyi diferansiye Meme kanseri: risk kesin olarak ortaya konmuş değildir. İnfertilite . . 59-Vajinanın distal kısmı gelişmemiş primer amenoreli bir hastada aşağıdaki embriyolojik dokulardan hangisi farklılaşma göstermemiştir? A)   Ürogenital sinüs B)   Müller kanalı C)   Bipotansiyel gonad D)   Wolf kanalı E)    Primordiyal germ hücreleri . Cevap: A Müler kanalından vagina üst 2/3 kısmı,uterus ve tuba uterinalar gelişir.Distal 1/3 vajen ise ürogenital sinüs kökenlidir. Genital Sistemin Embriyolojik Gelişimi İndifferent Dönem Dişi Erkek Primitif gonad Over Testis Primordial germ hücreleri Oogonia Spermatogonia Çölomik epitel Follikül hücreleri Sertoli hücreleri Ürogenital çıkıntı Teka hücreleri Leydig hücreleri Wollf kanalı Epoöforon, paraoöforon, gartner kisti Epididim, duktus deferens, vezikula seminalis Müller kanalı Tuba uterina, uterus, serviks, vajen 2/3 üst kısmı Testis appendiksi, prostatik utrikül Ürogenital sinüs Vajen 1/3 alt kısmı, vulva, üretra Üretra, prostat, bulboüretral gland Genital tüberkül Klitoris Penis Ürogenital katlantı Labia minora Prepisium Labioskrotal şişkinlik Labia majora Skrotum Gubernakulum Lig. ovari proprium, Lig. rotundum Gubernakulum testis . . 60-Aşağıdakilerden hangisi submukoz myom tanısını koymada kullanılmaz? A)   Ultrasonografi B)   Salin infüzyon sonografi C)   Histeroskopi D)   Laparoskopi E)    Histerosalpingografi . Cevap: D Laparoskopi Laparoskopiyle uterus içi; histeroskopiyle uterus dışı görülmez. Laparoskopiyle submükoz myom; histeroskopiyle seröz myom görülmez. Abdominal kavitenin değerlendirilmesi ve gerekli cerrahi müdahalelerin yapılması için geliştirilmiş bir tekniktir. Endometrial polip laparoskopi ile görülemez. Endikasyonları: infertilite (tubal, peritoneal faktörlerin değerlendirilmesi), kronik pelvik ağrı, endokrin hastalıklar, adneksiyal kitle, ektopik gebelik, batın içi infeksiyon (tubo-ovaryan abse), yabancı cisim, malign tümörler, laparoskopi ile sterilizasyon. Komplikasyonları: Laparoskopinin en önemli komplikasyonları büyük damar yaralanmaları (aorta, vena cava, internal iliak arter, a. epigastrika inferior), organ yaralanmaları (barsak, mide, mesane, üreter), infeksiyonlar ve anestezi komplikasyonlarıdır. CO2 embolisinin işaretleri ani ve izah edilemeyen bir hipotansiyon, kardiak aritmi, siyanoz ve kalpte üfürümlerdir. CO2 embolisi belirlendiği ya da bu durumdan şüphe edildiği takdirde periton boşlu­ğundan CO2 boşaltılmalı ve hasta sol yan decubitus pozisyonunda, başı sağ atrium se­viyesinin altında kalacak şekilde yatırılmalıdır. CO2 embolisi belirlendiği ya da bu durumdan şüphe edildiği takdirde periton boşlu­ğundan CO2 boşaltılmalı ve hasta sol yan decubitus pozisyonunda, başı sağ atrium se­viyesinin altında kalacak şekilde yatırılmalıdır. Laparoskopik operasyonlar sırasında kardiak aritmiler sıklıkla oluşmaktadır. Bunla­rın birçok nedeni olabilmekle beraber en sık görülen nedenler hiperkarbi ve asidemi’dir. Ekstraperitoneal insuflasyonun en sık görülen nedenleri insuflasyon iğnesinin preperitoneal alana yerleştirilmesi veya kanül kenarlarından C02 sızmasıdır. İnsuflasyon iğnesi doğru yerleştirilip gerekli kanüller batın boşluğuna sokulduktan soma intraperitoneal basınç düşük tutulduğu takdirde subkütan amfizem riski azal­maktadır. Büyük Damar Yaralanmaları: en tehlikeli hemorajik komplikasyonlar aorta, v.cava, ana iliak damarlar ve bunların dalları, internal, eksternal iliak arter ve venlerin yaralanması sonucu oluşan kanamalardır. Bu yaralanmalar genellikle insuflasyon iğnesinin yerleştirilmesi sırasında, na­diren de primer veya yardımcı trokar uçlarının sürtünmesi sırasında oluşmaktadır. En sık yaralanan damarlar aorta ile orta hatta aortadan çıktığı yerde sağ ana iliak arterdir. Karın duvarında en sık olarak yaralanan damarlar femoral arter ve venden çıkarak her iki tarafta karın alt dörtte birinden yukarıya doğru uzanan süperfisyel epigastrik inferior damarlardır. Laparoskopide en sık rastlanan üreter yaralanması elektrokoter travması ile olandır. Histeroskopi Uterin kavitenin gözlenmesi için geliştirilmiş bir tekniktir. Kavite salin, glisin, dekstran veya karbon dioksit ile şişirilir ve fiberoptik bir cihaz ile değerlendirilir. Histeroskopi anormal uterin kanama, uterin sineşi veya uterin septum rezeksiyonu, endometrial polip veya kayıp RIA çıkarılması, submuköz myom rezeksiyonu veya endometrial ablasyon amacıyla kullanılır. En sık komplikasyonları perforasyon, kanama ve infeksiyondur. . . 61-Disfonksiyonel uterin kanamanın en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Uterin fibroidler B)   Stein-Leventhal sendromu C)   Anovulatuvar siklus D)   Endometriyal hiperplazi E)    Granüloza hücreli tümör . Cevap: C Disfonksiyonel Uterus Kanaması (DUK) Organik bir nedene bağlı olmayan uterin kanamalardır. En sık nedeni anovulasyondur. DUK sıklıkla reprodüktif yaşamın iki uç noktasında görülür; adolesanlar ve premenopoz. DUK ovulasyon faktörüne göre 2 grupta incelenir; ovulatuar disfonksiyonel kanama, anovulatuar disfonksiyonel kanama. Ovulatuar DUK: DUK’ların %10’unu oluşturur. Ovulatuar DUK’da genellikle folliküler faz bozukluğu bulunmaktadır. Örnek klinik tablolar: Ovulasyon kanaması: siklus ortasında ovulasyonu takiben östrojende göreceli azalma sonucu oluşan lekelenme tarzında kanamalardır. Luteal faz yetmezliği: progesteron yetmezliğine bağlı kanamalar premenstruel lekelenme şeklindedir. Korpus luteum aktivitesinin uzaması: gebelik olmamasına rağmen progesteron yapımının devam etmesi sonucu oluşan persiste korpus luteumda (Halban sendromu) oligomenore veya menoraji görülür. Anovulatuar DUK: DUK’ların %90’ını oluşturur. Kanamanın nedeni endometrium üzerinde progesteronla karşılanmamış yüksek düzeyde ve devamlı östrojen uyarısıdır. Anovulasyon menarş sonrası ve perimenopozal dönemde sıktır. Bununla birlikte, reprodüktif dönemde PCOS olgularında anovulatuar DUK tipik olarak ortaya çıkar. . . 62-Aşağıdakilerden hangisi spontan abortus etiyolojisinde rol oynamaz? A)   Kromozomal anomaliler B)   Tiroid disfonksiyonu C)   Plasental anomaliler D)   Gebeliğe bağlı tansiyon yüksekliği E)    Diyabet . Cevap: D Spontan Abortus Etyolojisi 1-Uterin defektler 2-Kronik maternal hastalıklar 3-Endokrin hastalıklar; tiroidoto-antikor pozitifliği, kontrolsüz tip 1 DM 4-İnfeksiyonlar; mycoplas­ma hominis, listeria monocytogenes. 5-Beslenme bozukluğu 6-Maternal travma, maternal laparotomi. 7-Yaşlı gamet; ovulasyondan 4 gün önce ve 3 gün sonra yapılan cinsel ilişki sonrası. 10-İmmunolojik faktörler. 11-Kalıtsal trombofililer. . . 63-Rh uyuşmazlığında, intrauterin fetüsün anemik olup olmadığının kesin tanısını koymada aşağıdaki yöntemlerden hangisi kullanılır? A)    Amniosentez B)    Doppler ultrasonografi C)    Koryon villus biyopsisi D)    Kordosentez E)     İndirekt Coombs testi . Cevap: D Amniosentez yapıldığında fetusun hemogramını kesine yakın liley eğrisiyle tahmin edebiliriz. Ancak kordosentezde direkt fetus kanına bakarak en kesin olarak öğrenebiliriz. Kordosentez Umbilikal korddan kan alma işlemidir. Genellikle 18. gebelik haftasından sonra uygulanır. Fetal kayıp %1,4’dir. 24-48 saat içinde fetal kan elemanlarının karyotip analizi yapılabilmektedir. Kanama (en sık), infeksiyon, erken doğum eylemi en önemli komplikasyonlarıdır. . . 64-Aşağıdakilerden hangisi perinatal takipte biyofizik profilde kullanılan parametrelerden biri değildir? A)   Amnion sıvı indeksi B)   Fetal solunum hareketi C)   Fetal hareket D)   Non-stress test E)    Plasental grade . Cevap: E Fetal Biyofizik Profil (FBP) Ultrasonografi ile 30 dakikalık gözlemde 5 parametre incelenir: 1-Fetal solunum hareketleri: 30 dakikada en az 30 saniye süren 1 kez olan fetal solunum = 2 puan. 2-Major beden hareketleri: 30 dakikada en az 3 farklı fetal hareket = 2 puan. 3-Fetal tonus: Üst ve alt ekstremiteler tam fleksiyon, omurga ekstansiyon, takiben fleksiyon = 2 puan. 4-Amniotik sıvı ölçümü: ASI>5 cm = 2 puan En son bozulan, bu bakımdan en önemli komponenttir. 5-NST: reaktif = 2 puan. Toplam skor en yüksek 10’dur. 8-10 normal (diyabetik ve gün aşımı olguları hariç), 4-6 ise test 12 saat içinde tekrarlanır, tekrar testi ≤6 ise doğum düşünülmelidir. . . 65-Normal doğum eylemi sırasında bebeğin ilk yaptığı hareket aşağıdakilerden hangisidir? A)   Angajman B)   Desensus C)   Fleksiyon D)   İç rotasyon E)    Dış rotasyon . Cevap: A Doğumun Ana Hareketleri Angajman, iniş, fleksiyon, iç rotasyon, ekstansiyon, dış rotasyon ve atılım. 1-Angajman: başın en büyük transvers çapı olan bipariyetal çapın linea terminalis (pelvic girim) hizasına inmesidir. Bu sırada başın en alt noktası spina iskhiadikalar sevi­yesindedir (başın seviyesi O dadır). Angajman nulliparlarda genelde doğumdan önce gerçekleşir. Multiparlarda eylem başlangıcında veya hemen öncesinde olur. Fetusun önde gelen kısmının (verteks gelişlerde biparietal çapın) pelvik girimi (linea terminalis düzeyini) geçmesidir. Sefalik prezentasyonda angajman gerçekleştiğinde, gelen kısmın en öndeki noktası (verteks) spina iskiadika düzeyine (0 noktası) ulaşmış olur. Normal doğum eylemi sırasında bebeğin ilk yaptığı harekettir. 2-İniş 3-Fleksiyon: bu sayede suboksipitobregmatik çap sağlanır. 4-İç Rotasyon: amacı kemik pelvisin en dar yeri olan orta pelvise uyum sağlamaktır. Oksiput öne dönerek s. pubis altına gelir. İnternal rotasyon bittiğinde baş perineye dayanmıştır. 5-Ekstansiyon 6-Dış Rotasyon: amacı omuzları pelvik çıkımın en geniş yeri olan ön-arka çapına getirmektir. 7-Atılım: doğum sırasında bu sayılan manevralar sıklıkla birbiri içerisine girmiş şekildedir, ayırt edilemezler. . . 66-Gebelikte kanda artan temel östrojen aşağıdakilerden hangisidir? A)   Östradiol B)   Östron C)   Östriol D)   Serbest östradiol E)    Serbest östron . Cevap: C Estrojenler Estrojen sentezi, gebelikte anne, plasenta ve fetüs (fetal karaciğer ve adrenal) arasında gerçekleşir. Plasentada seks steroid sentezi için mutlak gerekli olan 17-a hidroksilaz ve 17-20 liyaz (P450cl7) aktivitesi yoktur. Plasental pregnenolon da progesteron gibi fetal kompartımana geçer ve fetal adrenalde DHEA-S ‘a çevrilir. Oluşan DHEA-S fetal adrenalde 3-beta-OH-steroiddehidrogenaz olmadığı için daha ileri gidemez. Sonuç­ta DHEA-S bir kısmı plasentaya geçerek, plasental sulfataz ile DHEA’a ve daha sonra estron ve estradiole çevrilir. DHEA-S büyük kısmı ise plasentaya geçmeden önce fetal karaciğerde hidroksillenir (160H-DHEA-Sülfat) ve sonra plasentaya geçer; burada sırasıyla sülfataz ve aromataz enzimleri aracılığı ile gebeliğin majör estrojeni olan estriol’e dönüşür. Gebelikte düzeyi en yüksekte olan estradioldür. Ancak gebelik öncesine göre oranı en fazla artan estrioldür. Fetal iyilik halini göstermede en uygun parametre anne kan estriol seviyesidir. Fetusta en yüksek miktarda bulunan estrojen ise estrondur. . . 67-Diyabetik gebe bir kadında insülin ihtiyacının en fazla olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? A)   Gebeliğin ilk yarısı B)   Gebeliğin ikinci yarısı C)   Travay ve doğum D)   Erken postpartum evre E)    Doğumdan sonraki haftalar . Cevap: B İnsülin Tedavisi İnsülin direnci ve diabet gebeliğin özellikle ikinci yarısında belirgin olarak izlenir. Gebelik süresince insülin ihtiyacı artış gösterir. Açlık kan glukozunu 60-105 mg/dl, postprandial ise <120 mg/dl düzeylerinde tutabilecek şekilde günlük doz ayarlaması yapılır. Doğum sonra­sında annenin insülin ihtiyacı düşme gösterir. Saatlik kan şekeri takibiyle kristalize insülin infüzyonu verile­rek doğum eylemi takip edilir. Postpartum 3. günden sonra hastalar gebelik öncesinde kullandıkları insülin dozuna geri dönerler. . . 68-Adrenal kaynaklı androjen aşağıdakilerden hangisidir? A)   Dehidroepiandrosteron sülfat B)   Testosteron C)   Dehidroepiandrosteron D)   Dehidrotestosteron E)    Androstenedion . Cevap: A Androjen tipi Over Adrenal Perifer Testosteron %25 %25 %50 Androstenodion %50 %50 DHEA %25 %50 %25 DHEA-S – %100 – . . 69-Kemoterapiye en iyi Cevap veren kanser aşağıdakilerden hangisidir? A)   Seröz kist adenokanser B)   Koryokarsinom C)   Granüloza hücreli kanser D)   Kollum kanseri E)    Disgerminom . Cevap: B Gestastonel koryokarsinomun kemoterapiye cevabı çok iyidir. Koryokarsinom gelişimi için bilinen en yüksek risk faktörü hidatiform mol’dür (komplet tip). Çünkü koryokorsinomun %50’si hidatiform mol’den gelişim gösterir. Bunun dışında spontan abortus, normal ge­belik ve ektopik gebelikten de gelişim gösterebilir. Lokal invazyon ve hematojen yayılım ile yayılır. Sistemik dolaşıma geçerek en sık Akciğere metastaz yapar. Koryokarsinomun tipik histolojik görünümü indiferansiye trofoblastik hücrelerin ko­lonlar halinde uterin duvar içerisinde ilerlemesidir. Mikroskopide villus yapısının bulunmamaktadır. Bu özellik diğer GTN’lerden ayrımında önemlidir. Hücrelerde önemli derecede atipi bulunmaktadır. Koryokarsinom ileri derecede hemoraji ve nekroz içeren bir neoplazidir. Hızla metastaz yapar. Bazen genital sistemde bulgu vermeden AC veya beyin tümörü olarak karşımıza çıkar. Beta HCG tayini ile kolayca ekarte edilebilir. . . 70-Elli dört yaşındaki bir kadın hastaya yapılan konizasyon biyopsisi sonrasında invaziv serviks kanseri tanısı konuluyor. Pelvik muayene ve rektovajinal tuşe sırasında bilateral parametriyumun serbest olduğu, ancak vajen 1/3 üst kısmında tümoral invazyon varlığı tespit ediliyor. Rektosigmoidoskopi ve sistoskopik incelemelerde mukozal tutulum saptanmayan hastanın çekilen bilgisayarlı tomografisinde pelvik ve paraaortik lenf nodu tutulumu belirlenmiyor. Bu hasta FIGO evrelendirme sistemine göre hangi evrededir? A)   Ia B)   Ib C)   IIa D)   IIb E)    IIIa . Cevap: C Serviks kanseri klinik olarak evrelenir. Serviks Kanseri FIGO Evrelemesi EVRE 0: intraepitelyal karsinom (CIS). EVRE 1: tümör servikste sınırlı. 1A: mikroinvazif serviks kanseri. 1A1: 3 mm altında stromal invazyon var. 1A2: 1A1’den büyük MİCA. 1B: servikse sınırlı 1A2’den büyük tümör. 1B1: 4 cm ve altında tümör (≤ 4 cm). 1B2: 4 cm üzerinde tümör. EVRE 2: tümör parametrium veya vajinaya yayılmış. 2A: tümör 2/3 üst vajinaya yayılmış. 2B: tümör parametriuma yayılmış. EVRE 3: tümör 1/3 alt vajinaya veya kemik pelvise kadar ilerlemiş. 3A: tümör1/3 alt vajinaya ilerlemiş. 3B: tümör kemik pelvise kadar ilerlemiş veya böbrekte hidronefroz var. EVRE 4: tümör pelvis dışına yayılmış. 4A: rektum ve mesane mukozasına yayılım var. 4B: tümör uzak metastaz yapmış. . . 71-Son adet tarihi 09.04.2012 olan bir kadının muhtemel doğum tarihi nedir? A)   15. 12. 2012 B)   01. 01. 2012 C)   16. 01. 2012 D)   30. 01. 2012 E)    13. 02. 2012 . Cevap: C TDT = SAT + 7gün – 3ay . . 72-Aşağıdakilerden hangisi emzirme döneminde önerilen kontrasepsiyon yöntemlerinden biri değildir? A)   Rahim içi araç B)   Kondom C)   Yalnızca progesteron içeren haplar D)   Kombine oral kontraseptifler E)    Tüp ligasyonu . Cevap: D Emziren annelerde KOK kullanımı önerilmez. 12 haftadan küçük gebeliklerin sonlanmasını takiben hemen başlanabilir. Emziren kadınlarda, KOK’ler postpartum 3. ayda başlanabilir (tercihen 6. ayda). Tam olarak emzirme yoksa postpartum 3. haftada KOK’ler başlanabilir. . . 73-Doğum eylemi sürecinde verteksin pelvik girim düzlemini geçmesi için özellikle hangi kardinal hareketi yapması gerekir? A)   Dış rotasyon B)   İç rotasyon C)   Fleksiyon D)   Ekstansiyon E)    Angajman . Cevap: C Doğumun Kardinal Hareketleri Angajman: verteksin pelvik girim düzlemine gelmesi. Fleksiyon: fetal çenenin toraksa değmesidir. Verteksin pelvik girim düzlemine geçmesi sağlanır. İniş. İç rotasyon: fetal başın pelvis içinde ön-arka pozisyona dönmesi (oksiput anterior pozisyon). Ekstansiyon: fetal başın simfizis pubisten destek alması ile çenenin torakstan uzaklaşması (bu hareket ile fetus başı pelvisten kurtulur ve fetal baş doğar). Dış rotasyon: fetal başın pelvisi terkettikten sonra tekrar transvers pozisyona dönmesidir. Atılma: fetusun tamamen pelvisi terketmesi ve doğumun gerçekleşmesidir. . . 74-Aşağıdakilerden hangisi ablasyo plasenta için en yüksek risk faktörüdür? A)   İleri anne yaşı B)   Multiparite C)   Polihidramnios D)   Ablasyo öyküsü E)    Uterin fibroid . Cevap: D Plasenta Dekolmanı (Ablasyo Plasenta) Fetusun doğumundan önce plasentanın implantasyon yerinden ayrılması ve desidua bazalise olan kanamalardır. Üçüncü trimester kanamalarının en sık nedenidir. Dekolman plasentanın en sık nedeni hipertansiyon iken, dekolman plasenta gelişme riskini en çok artıran faktör ise dekolman öyküsünün varlığıdır. Klinik: uterus tetanik, kontrakte, hassas ve fundus yükselmiştir. Vajinal kanama (en sık) ve ağrı olur. Fetal distres veya fetal ölüm görülür. Kanama %80 aşikar, %20 gizlidir (retroplasental hematom-vaskülopati vardır, komplikasyonlar daha ciddidir). Kanama miktarı belirlenemediği için obstetrideki en önemli koagülapatilerden (hipofibrinojenemi, trombositopeni) birisidir. Fetal ölüm olursa koagülopati daha şiddetlidir. Dekolman olgularının %10’da DIC gelişir ve gebelikte DIC gelişiminin en sık nedenidir. Kan myometriuma ekstravaze olursa ortaya çıkan uterin apopleksi tablosu (Couvelliere uterus) histerektomi endikasyonu olabilir. Olguların %20’de tanı yanlışlıkla idiopatik preterm eylem olarak konur. Fetal distres olguların %50’de mevcuttur. Tanıda ultrasonografi faydalı ancak tam olarak güvenilir bir yöntem değildir. Tedavi: plasenta dekolmanı tedavisinde kanamanın şiddetine, servikal açıklık ve silinmenin düzeyine, anne ve fetusun durumuna göre davranılır. Gözlem: anne stabil, fetus canlı ve immatür ve NST güven verici ise hasta yakın takibe alınabilir. Bu olgularda tokolitik (MgSO4 genellikle tercih edilen ajandır) tedavi hemoraji, fetal distres ve ölü doğum riskini artırmaz. Vajinal doğum: fetus canlı + NST güven verici + dekole alan sınırlı + servikal açıklık uygun ise veya ölü fetus + dekole alan sınırlı (kanama az) + servikal açıklık uygunsa yapılır. Sezaryan: 1-Maternal; kontrol edilemeyen kanama veya aniden büyüyen hematom veya uterin apopleksi varsa yapılır. 2-Fetal; fetus canlı + fetal distres veya dekole alan geniş veya servikal açıklık uygun değilse veya ölü fetus + şiddetli kanama + servikal açıklık yoksa yapılır. Dekolman kliniğinde koagülopati önemli bir yer tuttuğundan anestezi şekli olarak genel anestezi tercih edilir. Ayrıca olgular genelde hipertansif olduklarından yapılacak spinal veya epidural anestezi ile hipotansiyona eğilimi arttırırlar (kanama nedeniyle oluşan kompansatuar vazokonstriksiyonu da engellerler). . . 75-Gebelikte koagülasyon ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinde artış gözlenmez? A)   Trombosit sayısı B)   Plazminojen C)   Fibrinojen düzeyi D)   Faktör VII düzeyi E)    Faktör X . Cevap: A Koagülasyon Faktörleri Fibrinojen (faktör I) gebelik öncesi değerinin 2-3 katına kadar yükselir. Bu gebelikte sedimantasyon artışının en önemli nedenidir. Ayrıca yüksek molekül ağırlıklı fibrinojen ve D-dimer düzeyi gebelik yaşı ile birlikte artar. Plazminojen düzeyleri, fibrinojen düzeylerine paralel olarak artar. Özellikle faktör I ve VIII olmak üzere, faktör XI ve XIII dışında tüm faktörler artar. Faktör II (protrombin) düzeylerinde hafif artış olabilir ancak düzeyleri genellikle değişmez. Gebelikte koagülasyon artmış, fibrinoliz azalmıştır, aPTT ve pT ’de anlamlı değişme olmaz ve trombin zamanındahafif artış vardır. Gebelikte trombosit yapımı artmış olmasına karşın, tüketiminde de progresif bir artma olmaktadır. Normal gebelik süresince tPA aktivitesi kademeli olarak azalır. Plazma hacmindeki artışta eklendiğinde trombosit düzeylerinde hafif bir azalma gelişir. Prostasiklin (PGI2), trombosit agregasyon inhibitorü ve tromboksan A2 düzeyleri gebelikte artar. Protein C, protein S ve antitrombin koagulasyon sisteminin doğal inhibitörleridir. Protein C gebelik süresince değişmezken, aktive protein C düzeyi artar ve bu da kofaktörü olan protein S düzeyinde azalmaya neden olur. Antitrombin düzeyleri ise gebelikte genellikle değişmez. . . 76-İntrauterin asfikside en son etkilenen biyofizik skorlama parametresi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Tonus B)    Solunum C)    Hareket D)    Amniotik sıvı hacmi E)     Nonstres test . Cevap: A ve D İntrauterin asfikside en ilk etkilenen biyofizik skorlama parametresi NST’dir. İntrauterin asfikside en son etkilenen biyofizik skorlama parametresi Amniotik sıvı hacmi ve fetal tonustur. Fetal Biyofizik Profil (FBP) Ultrasonografi ile 30 dakikalık gözlemde 5 parametre incelenir: 1-Fetal solunum hareketleri. 2-Major beden hareketleri. 3-Fetal tonus; intrauterin hayatta ilk ortaya çıkan fetal tonustur. 4-Amniotik sıvı ölçümü; en son bozulan, bu bakımdan en önemli komponenttir. 5-NST; fetal asfiksi durumunda ilk kaybolan parametre. . . 77-Viral enfeksiyonlara bağlı fetal ölüm nedenlerinden en sık görüleni aşağıdakilerden hangidir? A)   CMV B)   Parvovirüs B19 C)   Coxsackie A ve B virüs D)   Varisella E)    Rubella . Cevap: B Parvovirus B19 Hemolitik anemisi olan kadınlarda (örn. orak hücre anemisi) virüs aplastik krize neden olabilir. Fetal infeksiyon sonucu abortus, non-immün hidrops ve fetal ölüm gelişebilir. Parvovirus, non-immün hidropsa en sık neden olan infektif ajandır. Parvovirus ölüme en sık neden olan viral ajandır. . . 78-Primer amenorenin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)    45,X B)    46,XX gonadal disgenezi C)    45,XX/46,XX gonadal disgenezi D)    Swyer sendromu E)     45,X/46,XX gonadal disgenezi . Cevap: A Primer Amenore 14 yaşını doldurmuş bir kız çocuğunda sekonder seks karakterlerinin ve puberte gelişiminin gecikmesi veya 16 yaşını doldurmuş bir kız çocuğunda menarşın olmamasıdır. Gecikmiş puberte olguları da primer amenore gibi değerlendirilmelidir. Primer amenorenin en sık nedeni gonadal disgenezidir. En sık gonadal disgenezi ve genetik bozuklukla giden en sık hipergonadotropik amenore ve gecikmiş puberte nedeni Turner sendromudur. Turner sendromunda sekonder seks karakterleri gelişmemiştir ve infertilite gözlenir. Turner sendromunda streak gonad, kısa boy ve aşağıda belirtilen somatik anomalilerden en az 2 tanesi bulunmalıdır: kalkan göğüs, yelken boyun, düşük kulaklar, düşük saç çizgisi, mikrognati, bebeklikte ayak ödemi, ptergium coli, cubitus valgus, kısa 4. ve 5. metakarpaller, osteoporoz, intestinal telenjektazi, sağırlık, renal anomaliler (en sık at nalı böbrek) konjenital kalp hastalıkları (en sık aort koarktasyonu), hipertansiyon, diabetes mellitus, Hashimoto tiroiditi. Turner sendromlu olgularda zeka gelişimi genellikle normaldir, ancak obje algılama bozukluğu vardır. Turner sendromunda en sık rastlanan kromozom yapısı 45,X0’dır. (Barr cisimciği izlenmez). 30 yaş altında hipergonadotropik tüm olgularda kromozom analizi gerekir. Y kromozomu varlığında gonadlar, malign transformasyon (gonadoblastoma, disgerminoma, koryokarsinoma, yolk sak tümörü) riski nedeniyle çıkarılmalıdır. Bu olgularda uterus sıklıkla normaldir ve eksojen hormonlara yanıt verir. Turner sendromlu olgular donör oositi ve yardımcı üreme teknikleri ile gebe kalabilir. . . . 79-Aşağıdaki genital bölgelerin hangisinde görülen kanserlerin evrelenmesinde, evre 0, in situ kanser kavramı kullanılmaz? A)    Vajina B)    Serviks C)    Endometrium D)    Fallop tüpleri E)     Vulva . Cevap: C Endometrium Kanserinde Evrelendirme (FIGO) Evre 1: tümör uterustadır. 1A: tümör sadece endometriumda. 1B: tümör <1/2 myometrial invazyon yapmış. 1C: tümör >1/2 myometrial invazyon yapmış. Evre 2: tümör servikstedir. 2A: endoservikal glandüler invazyon. 2B: endoservikal stromal invazyon. Evre 3: peritoneal sitolojik ve/veya vajinal yayılım ve/veya uterin seroza yayılımı vardır. 3A: pozitif peritoneal sitoloji, adneksal metastaz, uterein seroza. 3B: vajinal metastaz. 3C: retroperitoneal lenf nodu metastazı. Evre 4: uzak veya eksternal genital pelvik metastaz vardır. 4A: mesane ve/veya rektum mukozası tutulmuştur. 4B: uzak metastaz (intraabdominal yayılımı ve/veya inguinal lenf tutulumunu içerir). . . 81-FİGO evreleme sistemine göre, primer over kanseri olgularında fallop tüpü tutulumu varsa, hastanın evresi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Evre Ib B)    Evre Ic C)    Evre IIa D)    Evre IIb E)     Evre IIIa . Cevap: C Over Kanserinde Evrelendirme (FIGO) Evre 1: overlerde sınırlı tümör. 1A: tek overde sınırlı tümör; dış yüzeyde tümör veya malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı yok, kapsül intakt. 1B: her iki overde sınırlı tümör; dış yüzeyde tümör veya malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı yok, kapsül intakt. 1C: tek veya her iki overde sınırlı tümör; ancak malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı veya dış yüzeyde tümör mevcut veya kapsül yırtılmış. Evre 2: pelvik yayılım gösteren tek veya her iki overde sınırlı tümör. 2A: uterus ve/veya tüplere yayılım gösteren tümör. 2B: diğer pelvik dokulara yayılım gösteren tümör. 2C: tümör evre 2A veya 2B; ancak malign hücre içeren asit veya yıkama sıvısı veya dış yüzeyde tümör mevcut veya kapsül yırtılmış. Evre 3: pelvis dışında peritoneal implantlar ve/veya retroperitoneal ve/veya inguinal LAP (+). 3A: abdominal peritoneal yüzeylerde histolojik olarak kanıtlanmış mikroskopik yayılım; lenf nodu tutulumu yok. 3B: abdominal peritoneal yüzeylerde 2cm aşmayan makroskopik implantlar mevcut; lenf nodu tutulumu yok. 3C: abdominal peritoneal yüzeylerde 2cm’nin üzerinde implantlar mevcut ve/veya retroperitoneal veya inguinal lenf nodları tutulmuş. Not; karaciğer kapsül metastazı evre 3 olarak kabul edilir. Evre 4: uzak metastaz. Malign hücre içeren plevral effüzyon veya parankimal karaciğer metastazı evre 4 olarak kabul edilir Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
1-Bilinç bulanıklığı nedeniyle acile getirilen bir boksörün muayenesinde koma hali ve tek taraflı pupillada dilatasyon tespit edilmiştir. Hikâyesinde 8 saat önce başına ağır darbe aldığı ve bayıldığı daha sonra bilincinin tekrar yerine geldiği öğreniliyor. En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Subaraknoid kanama B)  İntraserebral kanama C)  Epidural kanama D) Subdural kanama E)  Subperiostal kanama . Cevap: C İntrakraniyal kanamalar uzmanlık sınavında sevilen soru başlıklarıdır. Klinik anlamda da önem arzettiğinden bilinmesi ve atlanmaması gereken başlıklardır. Epidural kanama posttravmatik süreçte gelişen arteriyel zedelenme sonucu oluşan (A. meningia media) acil tanı ve tedavisi gereken bir patolojidir. Kanamanın dura ile ilk etapta sınırlanması sonucu ‘‘lucid interval’’ denilen geçici iyilik hali mevcuttur. Hadise devam ettiği için ikinci dönem artık bilincin tekrar kapandığı, anizokorinin geliştiği, babinskinin (+) olduğu bir hal alır. . . 2-Aşağıda verilen tümörlerden hangisi BOS yoluyla yayılım gösterebilir? A) Akustik nörinom B)  Glioblastoma multiforme C)  Koroid pleksus papillomu D) Pilositik astrositom E)  Epandimom . Cevap: E Serebral tümörlerden BOS yoluyla yayılım gösterenler ependimom ve medulloblastomdur. Beyin tümörlerinden radyosensitif olanları; medulloblastom (en fazla), menenjiom, germ hücreli tümör. . . 3-Tonsiller herniasyon tesbit edilen bir hastanın beyin sapında olması beklenen patolojik bulgu hangisidir? A) Amiloid anjiopati B)  Demiyelizan plaklar C)  Charcot-Bougart anevrizması D) Duret kanaması E)  Ponsta miyelinozis . Cevap: D Amiloid anjiopati: alzheimer (sonuçta büyük lober hematomlar oluşabilir). Demiyelizan plaklar: multipl skleroz (miyelin yıkımı). Pontin miyelinozis: sıvı elektrolit denge bozukulukarında (özellikle hiponatreminin hızlı düzeltilmesi sırasında). Duret kanaması: tonsiller herniasyonlarda (beyin sapı basısı sonucu). Charcot-Bougart anevrizmaları: hipertansiyon (bazal ganglion seviyesinde). . . 4-Bir aydır üst ekstremitede ağrı ve ısı duyusu kaybı olan, derin duyu ve motor fonksiyonların korunmuş olduğu 42 yaşındaki bayan hastada aşağıdaki hastalıklardan hangisi düşünülebilir? A) Amyotrofik lateral skleroz B)  Guillain barre C)  Siringomyeli D) Dorsol cord sendromu E)  Vitamin B-12 eksikliği . Cevap: C Siringomyeli, spinal kord içinde çoğunlukla santral kanalın posterionunda olmak üzere bir kistin (syrinx) oluştuğu ender bir durumdur. Kavite gliozisle örtülüdür. En sık servikal spinal kordda görülür ama torakal spinal kanal da tutulabilir. Kordda çapraz yapan sirinkse yakın olan lateral spinotalamik traktustaki sinir liflerinin en erken hasarına bağlı olarak ağrı ve ısı duyusu kaybolmuştur ama pozisyon ve vibrasyon duygusu korunmuştur. İleri safhalarda genişleyen kaviteye bağlı ön boynuz hücrelerine olan basıya bağlı olarak kas güçsüzlüğü ve üst ekstremitelerde atrofi görülür. . . 5-Aşağıdaki şıklardan hangisi amyotrofik lateral skleroz için doğru değildir? A)  Alt motor nöron bulgusu verir B)  Üst motor nöron bulgusu verir C)  Alt ekstremite tutulumu yapar D) Yaygın duyu kusuru mevcuttur E)  Son döneminde locked in sendromuna yol açabilir . Cevap: D Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) Diğer adıyla motor nöron hastalığı primer motor korteks, beyinsapı ve medulla spinalisteki motor nöronların dejenerasyonuyla kendini gösteren ilerleyici, mortalitesi yüksekl bir hastalıktır. Üst ve alt motor nöron tutulumu bulgularının birlikte bulunması ALS’nin klinik özelliğidir. EMG’nin de yine hastalık öyküsü ve klinik muayene ışığında yapılması son derece önemlidir. Bir çok hastada ilk göze çarpan lokal zaaf ve atrofidir. Hastalığın başlangıcında bazı hastalar özellikle gece belirgin olan kramplardan yakınır. Kramplara fasikülasyonlar da eşlik edebilir. Fasikülasyonlar tek ya da birkaç kas grubuna lokalize olabileceği gibi tek bir ekstremiteyi etkileyebilir, tüm vücuda yayılabilir. Bulber başlangıçlı hastalarda ilk yakınma genellikle dizartridir, daha nadir olarak da disfaji ilk şikâyet olabilir. Hastanın ilk fark ettiği ve dile getirdiği yakınma “ses değişikliği” dir. Bu tabloya aynı anda başlayan kol ve bacaklarda başlayan güçsüzlük eşlik edebileceği gibi, bulber belirti ve bulguların başlamasından aylar sonra da ortaya çıkabilir. Dilde zayıflık ve atrofi, özellikle dil ağız içindeyken gözlenmesi uygun olan fasikülasyonların varlığı, boyunda fleksiyonda güçsüzlük tanı koydurucudur. Ekstremitelerden başlayan ALS’ de genellikle asimetrik olan güçsüzlük ve atrofi ortaya çıkar. ALS’de okülomotor tutulum, sfinkter kusuru, otonomik ve duysal belirtiler genellikle görülmez. Kognitif tutulum hastalığın başlangıcında rastlanan bir özellik olmamasına rağmen ALS-demans sendromunda (tüm ALS hastalarının %5’i) demans önde giden bir bulgudur. . . 6-Kırk yaşındaki bir bayan hastanın sağ elinde son 3 ay içinde başlayan ve özellikle geceleri artan ağrı ve uyuşma şikâyeti mevcuttur. Muayenesinde hastanın eli ekstensiyona getirilerek el bileğinin iç kısmına vurulduğunda elde elektriklenme hissi mevcut ise bu hastada tanınız aşağıdakilerden hangisidir? A) Torasik outlet sendromu B)  Vitamin B12 eksikliği C)  Tarsal tünel sendromu D) Guillain baree E)  Karpal tünel sendromu . Cevap: E Karpal Tünel Sendromu Elin tenar kısmında parestezi, ağrı, muskuler atrofi, güçsüzlük, median sinir sahasında his kusuru ile karakterize klinik bir tablodur. Median sinirin karpal tunel içinde sıkışması sonucunda oluşur. Karpal tunel sendromu her yaşta ve her iki cinste olabilirse de hastalann büyük çoğunluğu 40 yaşın üstündeki kadınlardır. Şikâyet; median sinir sahasında uyuşma, keçeleşme ile başlar. Öncelikle duyu liflerinde kompresyon ve iskemi sonucu parestezi ilk belirtidir. Egzersizle artan ağrılar görülür. Sıklıkla hastalar geceleri uykularından ağrı ile uyanırlar, ellerini ovuşturarak veya sallayarak ağrıyı ve uyuşmayı gidermeye çalışırlar. Muayenede tinel ve phalen testi uygulanır. Tinel testi: el bileğinde sık görülen hastalıklardan birisi retinakulum fleksorumun fibrozisine bağlı olarak median sinirin altta sıkışması ve bunun sonucunda elde uyuşma ve karıncalanma ile karakterize karpal tünel sendromudur. Karpal tünel sendromunun en sık nedeni romatoid artrit, diyabetes mellitus, ve yineleyen travmalardır. Sıkışmanın varlığını göstermek için en sık başvurulan test Tinel testi dir. Bu testte hastanın el bileği ekstansiyona getirilir ve retinakulum fleksorum üzerine bir refleks çekici ile darbeler vurulur. Median sinir üzerindeki bası artırılarak hastanın elinde elektrik geçişi gibi bir his oluşması, testin pozitif olduğunu gösterir. Phalen testi: tinel testinin alternatifidir. Hastanın her iki el bileği Phalen testinde fleksiyon, (prayer testinde ekstansiyon) durumuna getirilerek her iki taraftan birbirine doğru bastırması ve bir dakika süre ile o durumda tutulması istenir. Bu süre içinde ellerde uyuşma ve karıncalanma meydana gelmesi test sonucunun pozitif olduğunu gösterir. . . 7-Yukarıdaki hastada etyolojide aşağıdaki nedenlerden hangisinin olma ihtimali en azdır? A) Gebelik B)  Obezite C)  Hipertiroidi D) Amiloidozis E)  Diabetes mellitus . Cevap: C Karpal Tünel Sebepleri İki Bölümde İncelenir 1-Grup lokal sebepler: fleksor retinakulum’un kalınlaşması, kolles kırığı, karpal kemik kırıkları, romatoid artrit, osteoartrit, Paget, neoplazmlar, tenosynovitler, osteofitler vs. 2-Grup genel sebepler: diyabet, obezite, miksödem, amiloidoz, multiple myelom, gut, tuberküloz. . . 8-En iyi prognozlu psöriazis tipi hangisidir? A) Psöriazis vulgaris B)  Guttat (eruptif) psöriazis C)  Püstüler psöriazis D) Eritrodermik psöriazis E)  Parapsöriazis . Cevap: B Guttat psöriazis en iyi prognozlu psöriazis tipidir. . . 9-Beyin tümörü nedeniyle 15 gün önce ameliyat olan 63 yaşında hasta polikliniğe sol göz kapağını kapatamama sol gözde aşırı sulanma batma kızarıklık nedeniyle getiriliyor. Muayenede sol korneada santral bölgede ülsere lezyon gözleniyor. Bu hastadaki keratit nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Punktat keratit B)  Marjinal keratit C)  Fungal keratit D) Exposure keratit E)  Nörotrofik keratit . Cevap: D Açıkta kalma (exposure) keratopatisi göz kapaklarının her göz kırpılışında gözyaşı tabakasını kornea yüzeyine dağıtamaması sonucu korneanın kuruması nedeniyle oluşur. Sebepleri olarak; 7. sinir felci, ağır tiroid orbitopati, göz kapaklarında ileri derecede skar dokusu, geçirilmiş beyin ameliyatları sayılabilir. Hastalarda kızarıklık, batma, ağrı ve sulanma olur. İleri dönemde ülsere lezyonlar görülebilir. . . 10-Aşağıdaki etyolojik sebeplerden hangisi nörotrofik keratit için doğru değildir? A) Herpes enfeksiyonları B)  Diabet C)  Akustik nöroma D) Fasiyal sinir hasarı E)  Lepra . Cevap: D Nörotrofik Keratit Hissetme yeteneğini kaybetmiş veya topikal anestezi altındaki korneada ortaya çıkan kornea hasarıdır. Korneadaki sensoryel yapı dokunun devamlılığı için çok önemlidir. Yüzey epitelinde bozulmalar ve dökülmeler oluşmaktadır. Nedenleri: sinir hasarı, herpes enfeksiyonları, akustik nöroma, sürekli ve düzensiz topikal anestezik damla kullanımı, lepra, diyabet vardır. . . 11-Aşağıdakilerden hangisi meniere hastalığının akut atak tedavisinde kullanılmaz? A) Dramamine B)  Metpamide C)  Antihistaminik D) Sedatifler E)  Vasoserc . Cevap: E Medikal tedavinin içeriği diyet uygulaması, psikolojik destek, fizyoterapi ve farmakolojik uygulamayı kapsamaktadır. Akut ataklarda: vestibüler supresan ilaçlar ve antiemetikler kullanılmaktadır. Bu ilaçlar antikolinerjik, antiemetik ve sedatif özelliklere sahiptir. Bunlar; benzodiazepin (diazepam), meclizine, proclorperazine, promethazine, diphenhydramine, dimenhydrinate (dramamine) metochlorpramide gibi ilaçları içermektedir. Meniere kriziyle tanışan insan panik içindedir. Bu nedenle medikal tedavinin en önemli kısmı hastayı psikolojik yönden desteklenmektedir. Yaşamsal bir tehlike arzetmeyen bu hastalığın tabiatı ve sonuçları hakkında hastayı bilgilendirmek tedavinin esasını oluşturur. Medikal tedavinin farmakolojik yönünü akut periyodun tedavisi ve sonrasında öngörülen idame tedavisi oluşturur. Kriz esnasında hastayı en çok rahatsız eden baş dönmesi, bulantı ve kusma gibi semptomlar tedavi edilirken hasta mutlaka sessiz ve loş bir mekânda dinlendirilmelidir Proflaksi: sigara ve stres faktörü düzenlenmeli. Diyet; Na alımı kısıtlanmalı-potasyum desteği sağlanmalıdır. Tuz kısıtlamasının majör atakları azaltmada biraz rolü olsa da işitme kaybının progresyonuna bir etkisi yoktur. Diüretikler, meniere hastalığının tedavisinde su ve sodyum metabolizmasının da etkili olduğu düşünülerek verilir. Bu amaçla tuzdan fakir diet, diüretik tedavisi ve potasyum desteği yapılabilir. Vazodilatörler; diüretiklere refraktör olgularda vazodilatör ajanlar tedaviye ilave edilebilir. Papaverin, histamin, betahistin (vasoserc). Aminoglikozid; ototoksik etkili aminoglikozidlerden streptomisin ve gentamisinin vestübülotoksik etkileri daha ağır basmakladır. Steroid tedavisi uygulanabilir. . . 12-Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin sensorinöral işitme kaybı yapıcı etkisi en düşüktür? A) Aminoglikozit B)  Eritromisin C)  Vankomisin D) Salisilatlar E)  Penisilin . Cevap: E Ototoksik ilaçların en belli başlıları bilinmeli ve sınavda kaçırılmamalıdır. Ototoksik ilaçlar: aminoglikozid (en az ototoksik netilmisin), makrolidler, salisilatlar (ibuprofen, piroksikam), vankomisin, diüretikler,(furosemid, etakrinik aist), sisplatin, karboplatin, kinin, barbitüratlar, oral kontraseptifler, streptomisin (vestibülotoksik), gentamisin (vestibülotoksik), kanamisin (unilateral işitme kaybı yapma ihtimali en yüksek aminoglikozid). . . 13-Kırk yaşında tekrarlayan üriner taş hikâyesi bulunan bir hastada temel olarak aşağıdaki durumlardan hangisi etyolojik sebepler içinde olması beklenmez? A) Aşırı kahve tüketimi B) Kanda organik peptidlerin yüksek olması C) At nalı böbrek D) İdrar ph’nın aşırı asidik olması E) Kanda pirofosfatın düşük olması . Cevap: B Taş oluşumunda; aşırı kahve tüketimi (okzalat taşı), anatomik anomaliler, idrar Ph’sının asidik veya bazik olması, kanda organik peptidlerin, sitratın, üre ve pirofosfatın düşük olması, az su tüketimi, immobilizasyon, aşırı meyve ve çay tüketimi gibi faktörler riski arttırmaktadır. . . 14-Hematojen osteomyelit kemiğin ilk olarak hangi bölgesinden başlar? A) Diafiz B)  Epifiz C)  Metafiz D) Eklem yüzeyi E)  Meduller kısım . Cevap: C Akut ostemyelit travmatik veya nontravmatik olarak iki kısımda incelenir: 1-Ekzojen grup: anamnezde travma öyküsü vardır, diafizde daha sıktır, kültürde polimikrobial kontaminasyon mevcuttur ve kanlanması sınırlı olan bölgelerde daha sık görülür. 2-Endojen (hematojen) grup: nontravmatiktirler, daha çok kanlanmanın fazla olduğu metafizer bölgede görülürler, stafilokokus aureus en sık izole edilen patojendir. Çocuklarda epifiz ve metafiz farklı damarlar ile kanlanır. Metafiz kemikte en çok kanlanan yerdir. Metafizial damarlar fizis hattında genişleyip venöz sinüzoidleri oluşturur ve geri dönerler. Bu sırada akım çok yavaşlar, bu bölgede fagositler de da azdır ve bakteri proliferasyonu kolaylaşır. Oluşan iltahap, kemik kanalları ile periost altına ulaşarak, çocukta kemiğe daha gevşek tutunan ve kalın olan periostu kaldırır. İltahap kemik boyunca subperiosteal ilerler ve subperiosteal abse oluşur. Basınç artınca periost yırtılır ve abse yumuşak dokuya açılır. Eğer metafiz kalça ve omuz eklemlerindeki gibi intraartiküler ise ekleme yayılarak septik artrite neden olur. Çocuklarda, en sık uzun kemiklerin metafizinden kaynaklanır, erişkinlerde ise vertebralarda daha sıktır. Akut hematojen osteomyelit çocuklarda daha sıktır. Erkek çocuklarda, kızlara oranla 4 kat fazla görülür. Alt ekstremitede, üste göre daha sıktır. En çok diz çevresi (distal femur, proksimal tibia), daha az sıklıkla sırasıyla proksimal femur, humerus ve radius distal uçlarında izlenir. Subakut dönemde yani hastanın direnci yüksek, mikroorganizmanın virulansı düşük ise brodie absesi oluşabilir. Kemik içinde enfeksiyon kavitesi vardır. Radyolojik olarak etrafı sklerotik kemikle sarılır, litik odak gözükür. Kronik dönemde periostun kalkması, yırtılması ve besleyici arterlerin trombozu ile kemik beslenemez ve ölür. Bu ölü kemik ve çevresindeki reaktif granülasyon dokusuna sekestrum adı verilir. Bir süre sonra subperiosteal yeni kemik oluşumu ile sekestrum canlı ve sklerotik kemik ile çevrelenir. Buna involukrum adı verilir. Bu kemik canlı fakat enfektedir. Osteomyelit için risk faktörleri: travma, vücutta fokal enfeksiyon, immünitenin zayıflaması, kötü hijyen, yaşlılık, obezite, steroid kullanımı, diabet, romatoid artrit, kötü beslenme. Radyografi: İlk günlerde yumuşak dozda çekilmiş grafilerde yumuşak dokularda şişlik ve ödem görülebilir, kemikte direkt patolojik bulgu izlenmez. Proksimal femur osteomyeliti ekleme açılmış ise kalçada subluksasyon görülebilir. 7-12 günler: metafizer rarefaksyon ve destrüksiyon gözlenir. Sekestrum ilk bu devrede izlenir. 14. günden sonra: periost reaksiyonu ve involukrum görülür. Kan kültürü; %50 (+)’tir. Kemik kültürü; %90 (+)’tir. Laboratuvar: lökositoz, sedim artışı, formülde sola kayma gözlenir. Diğer tetkikler: sintigrafi [tc.99m, galyum. (en erken bulgu veren tetkik)], tomografi, manyetik rezonans. Ayırıcı tanı: 1-Akut eklem romatizması; tablo daha masum, geçici artrit ve salisilatlara dramatik Cevap var, subkutan nodül, eritema marjinatum, kardit bulguları olabilir. 2-Ewing sarkomu; en sık karışabilen patoloji. Daha çok adölesan dönemde çıkması ve diafizer tutulum göstermesi yönünden farklıdır. Ayırıcı tanıda tomografi veya manyetik rezonans gibi ileri tetkikler ve biopsi gereklidir. 3-Akut JRA. 4-Sellülit; lokal iltihabi bulgular daha ön plandadır, ciltteki kızarıklık ve şişlik daha keskin sınırlıdır, ekstremite hareketleri nispeten daha rahattır. 5-Akut lösemi. 6-Polio. 7-İnfantil kortikal hiperostosis. Tedavi: ajan patojenin tanımlanması, agresif antibiyotik tedavisi, immobilizasyon, genel destek tedavisi. Cerrahi; medikal tedaviye yanıtsızsa, geç tanı konulmuşsa (3 gün geçmiş), kemik aspirasyonunda pü gelmişse uygulanır. Drenaj, irrigasyon, debridman yapılır. . . 15-Üç yaşında bir çocuk 10 gündür yüksek ateş, halsizlik ve sağ diz üstü uyluk bölgesinde hareketle artan ağrı, hassasiyet ve şişlik şikâyeti ile getiriliyor. Direk grafide metafizer bölgede reaksiyon ve destrüksiyon, laboratuvar incelemede lökositoz ve sedimentasyonda artış görülmüştür. Olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir? A) Osteomyelit B)  Poliomyelit C)  Sellülit D) Ewing sarkomu E)  Akut eklem romatizması . Cevap: A Akut hematojen osteomyelit çocuklarda sıktır. Erkek çocuklarda, kızlara oranla 4 kat fazla görülür. Alt ekstremitede, üste göre daha sıktır. En çok diz çevresi (distal femur, proksimal tibia), daha az sıklıkla sırasıyla proksimal femur, humerus ve radius distal uçlarında izlenir. Erişkinlerde vertebra tutulumu sıktır. Sistemik bulgular: yüksek ateş, titreme, terleme, taşikardi, kusma, halsizlik, yorgunluk. Lokal bulgular: ağrı (şiddetli, devamlı, hareketle artan, pseudoparalizi, periost rüptüre olunca azalır), şişlik, ısı artışı, kızarıklık, kas spazmıdır. Ayırıcı tanı: 1-Akut eklem romatizması: tablo daha masumdur. Akut romatizmal ateş kemik eklem enfeksiyonları ile karışabilir. Jones kriteleri ile tanı koyulur. Major kriterler; kardit, gezici poliartrit, korea, eritema marginatum, subkutan nodüller iken, minör kriterler; ateş, artralji, sedimantasyon ve CRP yüksekliği, geçirilmiş streptokok enfeksiyonu, EKG’de PR mesafesinin uzaması olup iki major kriter veya bir major iki minör kriter varlığında tanı koyulur. 2-Ewing sarkomu: en sık karışabilen patolojidir. Daha çok adölesan dönemde çıkması ve diafizer tutulum göstermesi yönünden farklıdır. Ateş, halsizlik gibi sistemik semptomların ve ısı artışı kızarıklık gibi bulguların görülebilmesi osteomiyelit ile ayırıcı tanısında bazen zorluklara neden olabilmektedir. Şüpheli durumlarda ayırıcı tanı için biyopsi yapmaktan çekinmemeli ya da cerrahi yapılmış ise kültüre ek olara patolojik inceleme de yapılmalıdır. Ayırıcı tanıda tomografi veya manyetik rezonans gibi ileri tetkikler gereklidir. 3-Sellülit: lokal iltihabi bulgular daha ön plandadır, ciltteki kızarıklık ve şişlik daha keskin sınırlıdır, ekstremite hareketleri nisbeten daha rahattır. 4-Poliomyelit: günümüzde az görülmekle birlikte poliomiyelitte de ateş halsizlik gibi sistemik bulgularla birlikte ekstremitelerde ağrılı kas spazmları ve hareketsizlik görülür. Radyolojik bulguların olmaması osteomyelit tanısından uzaklaştır. . . 16-Aşağıdakilerden hangisi ewing sarkomu için doğru değildir? A) Metafiz kökenlidir. B)  Klinik ve radyolojik olarak osteomyelit ile karışabilir. C)  RT duyarlıdır D) Genetik olarak 11,22 translokasyonu vardır E)  PNET sınıfındadır. . Cevap: A Ewing Sarkonu Çocukluk ve genç erişkinlik döneminin ikinci en sık malign kemik tümörüdür. Tümörün hangi dokudan kaynaklandığı halen çok net değildir. Miyeloid kök hücrelerden yada andiferansiye nöronal hücrelerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Sitogenetik çalışmalarda kromozom 11 ve 22 arasında resiprokal bir translokasyonun olduğu gösterilmiştir. Ewing sarkomlu hastaların %90’ı 5-25 yaşları arasındadır. 5 yaşın altında görülen tümörler büyük olasılıkla metastatik nöroblastomdur. Erkeklerde daha sıktır ve prognozu da daha kötüdür. Pelvis en sık tutulum yeridir. Son zamanlarda PNET grubunun bir üyesi olduğu yolunda bulgular vardır. Semptomlar; bel ağrısı, radiküler ağrı, unilateral veya bilateral alt ekstremitede parestezi, üriner veya barsak disfonksiyondur. Tedavide radyoterapi ve kemoterapi uygulanmaktadır. Radyolojik olarak diafiz-metafiz hattında santral litik alana sahip bir tümör görüntüsündedir. Kortikal kemikte ve periostta yaygın destrüksiyona yol açar ve tipik soğan zarı şeklinde lameller görüntüye sahiptir. Ortasındaki nekroz ve püy görüntüsü sebebiyle osteomyelitle karıştırılabilir. Mikroskopide pseudorozet görüntüsü veren Ewing hücreleri vardır. Ewing sarkomun pelvik lokalizasyonda olması, laktik dehidrojenazın yüksek saptanması, semptomlar ile tanı arasındaki sürenin üç aydan daha kısa olması, 12 yaştan büyük olması metastaz riskini arttıran faktörlerdir. Ewing sarkomunun tedavisi: lokal radyoterapiye eklenen kemoterapidir. Hastaların gelişme çağında olması sebebi ile bu tedavi tutulan ekstremitede kısalığa sebep olabilir. %20 rekürrens oranı ve osteosarkoma dönüşme potansiyeli sebebi ile ewing sarkomunun osteosarkom gibi tedavi edilmesi eğilimi artmaktadır. Rezeksiyon sonrasında cerrahi sınırlarda tümör olması halinde postoperatif radyoterapi tedaviye eklenmektedir. Son yayınlarda 5 yıllık hayatta kalma oranı, geniş rezeksiyon ve yüksek doz kemoterapi ile % 75-80 olarak bildirilmektedir. Bununla birlikte büyük tümörlerde, pelvik lokalizasyonda tam rezeke edilemeyen tümörlerde, yüksek sedimentasyonu ve febril cevabı olan hastalarda prognoz kötüdür. . . 17-Aşağıdakilerden hangisi şizofrenide kötü prognoza işaret etmez? A) Ailede şizofren olması B)  Genç yaşta başlaması C)  Bekâr olmak D) Depresif bulguların varlığı E)  Nörolojik belirti ve bulguların varlığı . Cevap: D Şizofreni Genç yaşta başlayan, bireyin kişilerarası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü bir içe kapanım dünyasında yaşadığı; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü psikotik bir hastalıktır. Şizofrenideki klinik belirtilerin üç alt grupta kümelendiği görülmektedir; gerçeği değerlendirme bozukluğu (sanrı ve varsanıları içerir), psikomotor yoksulluk (negatif belirtilerden oluşur), dezorganizasyon (tuhaf davranış ve yapısal düşünce bozukluğunu içerir). İyi prognoz: akut, geç yaş, çevresel- stres etkenler, toplum içinde iyi uyum, evli hasta, konfüzyon, pozitif bulgular ve duygusal öğeler, tedavide işbirliği ve uyumu. Gelişmekte olan ülkelerde ve kırsal bölgelerde şizofreni prognozu, gelişmiş ülkelere ve kentsel alanlara göre daha iyi bulunmuştur. Kötü prognoz: öncesinde şizoid veya şizotipal kişilik bozukluğu, sinsi ve yavaş başlangıç, hastanede fazla ve uzun süreli tedavi, remisyon halinin kısa sürmesi, nörolojik belirti ve bulgular, yapısal beyin anormallikleri, perinatal travma öyküsü, saldırganlık öyküsü, ailede kalıtımsal geçiş, negatif klinik belirtiler. Pozitif semptomlar: halusinasyonlar, düşünce bozuklukları, bizar ve katatonik davranışlar. Negatif semptomlar: düşünce yoksullaşması, affektte düzleşme, toplumsal geri çekilme, dikkatte azalma, ilgi-istek ve enerjide azalma. Bu bozukluğun süregiten belirtileri en az 6 ay süreyle kalıcı olur. Bu 6 aylık süre, en az bir ay süreyle (başarıyla tedavi edilmişse daha kısa bir süre) tanı ölçütünü karşılayan semptomları kapsamalıdır. . . 18-Aşağıdakilerden hangisi anoreksia nervozadaki metabolik bulgulardan biri değildir? A) Hipogonadotropik amenore B) Hipokortizolizm C) Hiperkarotenizme bağlı sarı deri rengi D) Hipotansiyon ve bradikardi E) Diabetes insipidus . Cevap: B Anoreksiya Nervoza Asıl olarak bir ergenlik dönemi hastalığıdır. Hastalık genel olarak 12-25 yaş arası genç kadınları etkilemektedir. Hastaların en dikkat çeken özelliği aşırı zayıflıklarıdır. Yaş grubu ve boya göre beklenenden oldukça zayıf olmalarına rağmen kilo almaya karşı büyük bir direnç içindedirler. Şiddetli kilo alma korkuları; kiloyu koruma ve hatta daha da azaltma, kendileri için belirledikleri en az kiloya ulaşma ve tekrar kilo almayı engelleme planlarına yönelik tutumlara yol açar. Besin kısıtlanması, ağır fiziksel egzersizler yapma, laksatif, diüretik, iştah azaltıcı maddeler kullanma ve uyardıkları ya da kendiliğinden kusmalar ile beden ağırlıklarını kontrol edici yöntemlere başvururlar. Depresyon, irritabilite, konsantrasyonda azalma, sosyal çekilme, cinsel libido kaybı, yiyeceklerle ilgili ya da diğer alanlarda obsesyonel ruminasyon ve ritüeller görülebilecek psikiyatrik durumlardır. Ancak bu durumlar sıklıkla kalıcı olmayıp kilo alımıyla düzelirler. Bradikardi, hipotansiyon, aritmi, senkop gelişebilir. Ekstremiteler soğuk ve akrosiyantiktir. Sıvı elektrolit dengesizliğine bağlı metabolik alkaloz, hiponatremi, hipokalemi, hipokloremi ve bunlarla ilgili olarak yorgunluk, kas güçsüzlüğü yaşanabilir. Hipotermi, bradikardi, kabızlık, kuru cilt ve derin tendon reflekslerinde azalma vardır. Kortizol düzeyleri artmış, kortizolun diurnal ritmi bozulmuş, deksametazon supresyonunda azalma, glikoz toleransında bozulma (nadiren aşikâr hipoglisemi), Hipoestrojen ve hiperkortizol düzeyleri osteoporoz ve kemik gelişiminin engellenmesi ve fraktür riskine yol açar. Osteoporoz ciddi ve irreverzibl bir sonuç olduğundan tedavi gerektirir. . . 19-Alkolik olan ve beslenme bozukluğu bulunan 52 yaşında bir hasta bilinç bulanıklığı ile acil servise getiriliyor. Muayenede nistagmus ve konjuge bakış paralizileri, gövde ataksisi, global konfüzyon ve hafıza bozukluğu saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Tütün-alkol ambliyopisi B)  Subakut kombine dejenerasyon C)  Alkolik serebellar dejenerasyon D) Wernicke-korsakoff sendromu E)  Strachan sendromu . Cevap: D Wernicke – Korsakoff Sendromu Wernicke-Korsakoff sendromu, wernicke ensefalopatisi bulguları ile öğrenme ve hafıza defektinin beraber olduğu semptom kompleksidir. Bu klinik tabloların tümü beslenme yetersizliği ve alkolizm ile ilişkilendirilmektedir. Daha spesifik olarak tiamin eksikliğiyle doğrudan ilişkilidir. Ataksi, göz bulguları ve mental konfüzyon bulgularının biri veya birkaçı seyrek olarak da tümü birden gözlenerek hastalık başlayabilmektedir. Okuler ve Oftalmik Bulgular: en fazla görülen bulgu nistagmustur. Nistagmusu, VI. kranyal sinirin tutulumu ve konjuge bakış paralizisi izlemektedir. Nistagmus; en genel bulgudur, bazen de tek okuler bulgu olarak görülebilir. Tiamin tedavisinin başlamasıyla birlikte, okuler paralizinin düzelme aşamalarında ortaya çıkmakta veya varolan nistagmus daha belirgin hale gelmektedir. Nistagmus tek bulgu olarak yaşam boyu kalabilmektedir. VI. kranyal sinir tutulumu (lateral rektus paralizisi); ikinci en genel oküler bulgudur. Her zaman bilateral, nadiren simetriktir. Diplopiye neden olmaktadır. Ataksi: hastalığın üçüncü en genel bulgusudur. Akut dönemde gövde ataksisi nedeniyle desteksiz oturma ve yürüme engellenmektedir. Hastalar, tipik olarak ayaklarını açarak durmakta ve tutunmazlarsa öne doğru düşme eğilimi göstermektedirler. Temel duruş ve yürüyüşün güvensiz, yavaş ve kısa adımlarla gerçekleştiği gözlenmektedir Bilinç ve Mental Durum Bozukluğu: 1-Hastalıkta karakteristik olan bozukluk “global konfüzyonel durum”dur. Apati-durgunluk, Cevapsızlık veya uygun olmayan Cevaplar, oryantasyon bozukluğu ve konfüzyon, dikkat ve ilgide azalma, konsantrasyon bozukluğu, algı bozukluğu bu tablonun karekteristik bulgularıdır. Hastalarda uykuya eğilim mevcuttur. 2-Alkolik hastaların % 15’inde alkol yoksunluk bulguları, halusinasyonlar ve diğer bulgular (konfüzyon, ajitasyon, algı bozuklukları, tremor, otonom aktivite bulguları) tabloya eklenmektedir. 3-Stupor ve koma nadirdir. Diğer Klinik ve Laboratuvar Bulgular: nutrisyonel eksikliğin genel bulguları olan, dilde hiperemi ve atrofi, şelozis, angular stomatit, deri değişiklikleri gözlenebilmektedir. Karaciğerde yağlanma ve karaciğer fonksiyon bozuklukları yüksek oranda mevcuttur. Hipotermi iyi tanımlanmış bir bulgudur. Hastaların hepsinde, kalorik testle ölçülen vestibuler fonksiyon bozukluğu bulunmaktadır. Hastaların tümünde tiamine hızlı Cevap kaydedilmektedir. Tedaviye Cevap ilk günlerde çok belirgindir. İlk bir aylık dönemde belirgin düzelme gözlenmektedir. . . 20-Bir bölgede 45 yaş üstü sigara kullanan 2000 kişi 15 yıl takip ediliyor. 90 kişi koroner hastalığı tanısı alıyor. Bunun 50 si ilerleyen 2 yıl içinde miyokard enfarktı geçiriyor. Bu çalışmanın türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Kesitsel B)  Vaka- kontrol C)  Örnekleme D) Kohort E)  Tanımlayıcı . Cevap: D Prospektif kohort ideal olanıdır ama gerçekleştirmek zordur. İncelenen hastalık yönünden sağlam olan bireyler belirli bir zaman izlenerek hastalığın ortaya çıkma olasılığı hesaplanır. Kohort belirli özelliğe sahip (aynı yıl doğma, aynı işte çalışma, aynı bölgede oturma vb) sahip kişilerin oluşturduğu gruptur. . . 21-Sigara kullananlarda mesane kanseri insidans değeri 6, sigara kullanmayanlarda insidans 0,4 ise; mesane kanseri için rölatif risk kaçtır? A) 6 B)  0,4 C)  6,4 D) 5,6 E)  15 . Cevap: E Hastalığının X etkeni varken (X+) görülme sıklığının, X etkeni yokken (X-) görülme sıklığına oranına göreli (relatif) risk denir. Göreli risk sadece kohort tipi gözlemsel çalışmalarında ve deneysel çalışmalarda hesaplanabilir. Retrospektif çalışmalarda hesaplanamaz. RR = Kohort Grubu Hastalık İnsidansı/Kontrol Grubu Hastalık İnsidansı. . . 22-Yukarıdaki soru için atfedilen risk kaçtır? A) 6 B) 0,4 C) 6,4 D) 5,6 E) 15 . Cevap: D Atfedilen Risk, o etkene maruz kalmakla açıklanabilen, (etkene maruz kalmayanlara göre) fazladan hastalık riskini ifade eder. Başka bir deyişle “eğer o risk faktörüne maruz kalma engellenebilseydi tahminen kaç bireyin hastalanması önlenebilirdi?” sorusunu karşılar. Hesabı; AR = Kohort Grubu Hastalık İnsidansı – Kontrol Grubu Hastalık İnsidansı . . 23-Aşağıdakilerden hangisi, psöriatik tırnakta gözlenen bulgulardan biri değildir? A)    Onikolizis B)    Salmon lekeleri C)    Subungual hiperkeratoz D)    Düzensiz pitting E)     Pterigium . Cevap: E . . 24-Sularda kirlilik göstergesi olarak kullanılan mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir? A)    Giardia intestinalis B)    Esherichia coli C)    Salmonella Typli D)    Campylobacter jejuni E)     Staphylococcus aureus . Cevap: B Suların kirliliğini gösteren mikroorganizma Esherichia coli’dir. Sularda koli basili bakılır. . . 25-El osteoartritinde, distal interfalangeal eklemlerde gelişen 2-3 mm çaplı nodül aşağıdakilerden hangisidir? A)    Bouchard B)    Ganglion C)    Higroma D)    Heberden E)     Dupuytren . Cevap: D Osteoartritle: PIF nodül = Bouchard nodülü, DIF nodül = Heberden nodülü. . . 26-Aşağıdakilerden hangisi akut spor yaralanmasında ilgili bölgeye uygulanması gereken tedavi prensiplerinden biri değildir? A)    İstirahat B)    Koruma C)    Sıcak uygulama D)    Elevasyon E)     Kompresyon . Cevap: C Akut spor yaralanmalarında bölgeye; istirahat, koruma, elevasyon, soğuk uygulama, kompresyon uygulanmalıdır. Sıcak tedavisi uygulanmamalıdır. . . 27-Benign pozisyonel paroksismal vertigo’da en geçerli tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Antihistaminik etkili ilaç verilmesi B)    Antikolinerjik etkili ilaç verilmesi C)    Fenotiazin verilmesi D)    Benzodiazepin verilmesi E)     Kanalitik repozisyon manevraları . Cevap: E BPPV (benign pozisyonel paroksismal vertigo)’dır. En geçerli tedavi kanalitik repozisyon manevralarıdır. . . 28-Otozomal dominant kalıtım aşağıdaki musküler distrofi tiplerinin hangisinden sorumludur? A)    Duchenne musküler distrofi B)    Becker musküler distrofi C)    Miyoshi miyopati D)    Miyotonik musküler distrofi E)     Konjenital musküler distrofi . Cevap: D Duchenne musküler distrofi; XR. Becker musküler distrofi; XR. Miyotonik musküler distrofi; OD. . . 29-İntraselüler bir parazit olan Mycobacterium leprae, spesifik olarak aşağıdakilerden hangisi enfekte eder? A)    Schwann hücresi B)    Makrofajlar C)    Epidermis hücreleri D)    Mast hücreleri E)     Keratinosit . Cevap: A Mycobacterium leprae, spesifik schwann hücresini enfekte eder. Signdebus (kaşların lateral 1/3 lerinin dökülmesi) görülür ve dopsan ile tedavi edilir. . . 30-Mental durum muayenesinde aşağıdakilerden hangisi, düşünce süreci ile ilgili bir bozukluk değildir? A)    Tanjansiyalite B)    Fikir uçuşması C)    Sanrı D)    Depersonalizasyon E)     Obsesyon . Cevap: D . . 31-Uyanıklık esnasında ortaya çıkan ve önüne geçilemeyen uyku nöbetleri ile kendini gösteren durum aşağıdakilerden hangisidir? A)    Somnambulizm B)    Stupor C)    Narkolepsi D)    Hipovigilans E)     Parasomni . Cevap: C . . 32-Akciğer kanserinde aynı taraf supraklaviküler lenf nodu tutulumu aşağıdakilerden hangisi ile gösterilir? A)    N1 B)    N2 C)    N3 D)    M1 E)     T3 . Cevap: C Akciğer ve meme kanserlerinde ayrı taraf supraklaviküler lenf nodu metastazı N3’tür . . 33-Azoospermik bir hastada aşağıdakilerden hangisi ejakülatör kanalların açık olduğunu gösterir? A)    Semende antikor tayini B)    FSH tayini C)    PRL hormonu tayini D)    Semende fruktozun normal olması E)     Skrotal ultrasonografi . Cevap: D Azoospermik hastalarda ejakülatör kanalın açıklığını gösteren semende fruktozun normal oluşudur, çünkü fruktoz ejekülatör kanaldan gelişir. . . 34-Organ aktarımlarının etil açıdan temel değeri aşağıdakilerden hangisidir? A)    Altruizm B)    Utiliteriyenizm C)    Konformizm D)    Pragmatizm E)     Oportunizm . Cevap: A . . 35-Aşağıdaki nöromusküler blokör ajanlardan hangisinin oluşturduğu blok, neostigmin ile antagonize edilemez? A)    Pankuronyum B)    Atrakuryum C)    Rokuronyum D)    Süksinilkolin E)     Vekuronyum . Cevap: D . . 36-Aşağıdakilerden hangisi, akut kafa travmalarında acil girişim endikasyonudur? A)    Kanlı beyin-omurilik sıvısı B)    Tek taraflı dilate pupil C)    Rinore D)    Tonik-klonik tarzda generalize epilepsi E)     VI. sinir felci . Cevap: B Akut kafa travmalarında acil girişim endikasyonlarından birisi; tek taraflı dilate pupildir. . . 37-Aşağıdakilerden hangisi anizometropiyi tanımlar? A)    Her iki göz arasındaki refraksiyon kusurunun farklı olması B)    Her iki gözde makulada oluşan görüntülerin farklı olması C)    Her iki gözdeki pupil büyüklüğünün farklı olması D)    Her iki gözdeki kornea kurvatürlerinin farklı olması E)     Her iki gözdeki iris renginin farklı olması . Cevap: A . . 38-Deri greftleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Greft alıcı yatağında enfeksiyon olmamalıdır. B)    Perikondriyum üzerine deri grefti konulabilir. C)    Greft konulduğu alana hareket etmeyecek şekilde tespit edilmelidir. D)    Deri greftinin ince olması tutmasını kolaylaştırır. E)     Greft ile yatağı arasında kan birikintisi faydalıdır, tutmayı kolaylaştırır. . Cevap: E Yaranın içine biriken sıvılar iyileşmeyi geciktirirler. . . 39-Hipertansiyon konusundaki bir tarama çalışmasında, tarama programına alınan 2000 kişinin 400 ünde hipertansiyon saptanmıştır. Muayenede hipertansif olmadığı belirlenenler 1 yıl sonra tekrar muayene edildiğinde, 40 kişide daha hipertansiyon bulunmuştur. Sözü edilen çalışmadaki değerlere göre, 40/1600 oranına ne ad verilir? A)   Hipertansiyon prevalansı B)   Tarama testinin duyarlılığı C)   Hipertansiyon insidansı D)   Tarama testinin prediktif değeri E)    Tarama testinin seçiciliği . Cevap: C Soruda sorulan 40/1600 oranı bize, yeni saptanan hipertansiyon hastalarının, hastalıksız toplumdaki oranını sormaktadır. Bu da hastalığın insidansını göstermektedir. Yani halen hastalığa yakalanabilme oranıdır. . . 40-Aşağıdakilerden hangisi manik epizod tedavisinde kullanılmaz? A)    Lityum tuzları B)    Klonidin C)    Valproik asit D)    Fenelzin E)     Karbamazepin . Cevap: D Manik epizod tedavisinde öncelikle lityum tuzları kullanılır. Bunun yanında klonidin, valproik asit, karbamezapin diğer manik epizod tedavi yöntemleridir. Ama Fenelzin manik epizod tedavisinde kullanılmayan bir tedavidir. . . 41-Erken başlangıçlı otozomal dominant herediter alzheimer hastalığında en sık aşağıdakilerin hangisinde mutasyon gözlenir? A)    Presenilin-2 B)    Presenilin-1 C)    Tau-protein D)    Apolipoprotein E E)     Beta-amiloid prekürsör protein . Cevap: B Tipik bir bilgi araştırılmaktadır. Erken başlangıçlı otozomal dominant herediter alzheimer hastalığında en sık görülen mutasyon tipi, Presenilin-1 mutasyonudur. . . 42-Tenisçi dirseğinde hassas olan bölge aşağıdakilerden hangisidir? A)   Medial kondil B)   Lateral kondil C)   Medial epikondil D)   Trokanter E)    Lateral epikondil . Cevap: E Tenisçi dirseğinde hassas olan bölge lateral epikondil iken, golfçu dirseğinde mediyal epikondil hassastır. . . 43-Omuz ağrısında öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmemelidir? A)   Osteoartroz B)   Omuzda rotator kaf tutulumu C)   Tendinit D)   Kapsülit E) Bursit . Cevap: A Omuz ağrısının en muhtemel sebepleri, bursitler, tendinitler, kapsülitler ve omuz rotator kafında tutulumlar veya yırtıklardır. Ama omuz ekleminde osteoartroz görülmez. . . 44-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde eozinofili, gece kaşıntısı, vezikülobüllöz polimorfik döküntüler, ürtiker-benzeri plaklar ve biyopside granüler IgA birikimi gözlenir? A)   Dermatitis herpetiformis B)   İmpetigo herpetiformis C)   Pemfigus vulgaris D)   Keratozis pilaris E)    Parapsöriazis . Cevap: A Dermatitits herpetiformis, tipik olarak biyopside grabüler IgA birikimi ile seyreden bir hastalıktır. Bunun yanında eozinofili, gece kaşıntısı, vezikülobüllöz polimorfik döküntüler ve ürtiker benzeri plaklar izlenir. Soru bizden dermatitis herpetiformis tanısını ve özelliklerini direk sormuş. . . 45-Yirmi dört yaşında sol omuz ağrısı olan bir erkek hastada, direkt radyografide proksimal humerus’ta kistik ekspansiyon ve sabun köpüğü manzarası, kenarlarında çok az reaktif kemik ile normal trabeküllerin olduğu görülmüştür. Bu hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)   Anevrizmal kemik kisti B)   Kondrom C)   Dev hücreli kemik tümörü D)   Osteokondrom E)    Eozinofilik granülom . Cevap: C Dev hücreli kemik tümörünün patognomik bulgusu radyografide sabun köpüğü manzarasının görülmesidir. Bunun yanında yine radyografide humerusta kistik ekspansiyon görülmesi, lezyon kenarlarında çok az reaktif kemik olması, buna rağmen normal miktarda trabeküllerin olması yine dev hücreli kemik tümörünün radyolojik özellikleridir. . . 46-Aşağıdaki durumların hangisinde, çift kontrast kolon grafisi tek kontrast kolon grafisine tercih edilmelidir? A)   İrritabl kolon sendromu B)   Kolona intrinsik bası C)   Familyal polipozis D)   Divertikülozis E)    Parsiyel kolektomi . Cevap: C İrritable kolon sendromu, kolona intrinsik bası, divertikülozis ve parsiyel kolektomili hastalarda tek kontrastlı kolon grafileri hastalık hakkında fikir verirken, familial polipoziste çift kontrast kolon grafisi daha iyi görüntüleme sağlar ve patolojinin bulunmasında yararlıdır. . . 47-Kırk dört yaşında bir kadın hasta, yaklaşık 3 yıldır yılda 4 kez ortaya çıkan ve 4-6 saat süren iki taraflı baş ağrısından yakınıyor. Hasta ağrılarının zonklayıcı karakterde ve günlük işlerini aksatacak biçimde olduğunu, ağrıyla birlikte bulantı hissettiğini ancak kusmadığını belirtiyor. Nörolojik muayene bulgularının normal olduğu saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)   Küme baş ağrısı B)   Migren baş ağrısı C)   Gerilim baş ağrısı D)   Tümör baş ağrısı E)    Enfeksiyon baş ağrısı . Cevap: B Soru aslında bize migren baş ağrısının özelliklerini söylüyor. 4-6 saat sürmesi, iki taraflı olması, zonklayıcı ve hastanın günlük işlerini etkileyecek düzeyde olması, ağrıya bulantının eşlik etmesi ama kusmasının olmaması migren tipi baş ağrısının özellikleridir. Fakat migren tipi baş ağrısının en önemli özelliği de, nörolojik bulguların normal olmasıdır. . . 48-Aşağıdakilerden hangisi sensori-motor polinöropatinin klinik bulgularından biri değildir? A)   Çevresel tipte duyu bozukluğu B)   Tendon reflekslerinde azalma C)   Ekstremite uçlarında belirgin olan trofik değişiklikler D)   Spastisite E)    Otonomik disfonksiyon . Cevap: D Sensori-motor polinöropatinin tipik klinik bulguları, çevresel tipte duyu bozukluğu olması, tendon reflekslerinde azalma, ekstremite uölarında belirgin olan trofik değişiklikler ve otonomik disfonksiyondur. Bunda rağmen sapastisite sensori-motor polinöropatilerin klinik bulgusu olarak görülmez. . . 49-Aşağıdaki bulgulardan hangisi organik fosfat intoksikasyonunda gözlenmez? A)   Midriyazis B)   Bilinç değişimi C)   Hipersalivasyon D)   Aşırı terleme E)    Bradikardi . Cevap: A Organik fosfat intoksikasyonunda bilinçte değişiklikler gibi nörolojik bulgular, hipersalivasyon ve aşırı terleme gibi parasempatik sistem bulguları, bradikardi gibi kardiyolojik bulgular ve özellikle miyozis gözlenir. Soruda yanıltmak için bize midriyazis cevabı verilmiş, doğrusu miyozistir. . . 50-Akut iskemik inmenin erken tanısında kullanılan en duyarlı görüntüleme yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? A)    Perfüzyon magnetik rezonans B)    Difüzyon magnetik rezonans C)    Kontrastlı magnetik rezonans D)    Kontrastlı bilgisayarlı tomografi E)     Kontrastsız bilgisayarlı tomografi . Cevap: B Akut iskemik inmenin erken tanısında kullanılan an duyarlı görüntüleme yöntemi difüzyon MR’dir. . . 51-Projektil ve safrasız kusma yakınmasıyla getirilen 3 haftalık bir bebekte, epigastriumda 1 cm çapında mobil kitle palpe edilmiştir. Bu bebek için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)    Akalazya B)    Gastroözofageal reflü C)    Duodenal atrezi D)    İleum atrezisi E)     Hipertrofik pilor stenozu . Cevap: E . . 52-Bebekte, projektil ve özellikle safrasız kusma bize tipik olarak hipertrofik pilor stenozunu düşündürmelidir. Bunun dışında soruda belirtilmiş olan epigastriumda 1 cm çapında mobil kitle palpe edilmesi ki buna “Olive Belirtisi” denir, yine hipertrofik pilor stenozu için patognomik bulgudur. Aşağıdakilerden hangisi dejeneratif eklem hastalığının tipik radyolojik bulgularından biri değildir? A)    Eklem aralığında genişleme B)    Yük taşıyan bölgelerde skleroz C)    Subkondral kistler D)    Osteofitler E)     Eklemde deformasyon . Cevap: A Dejeneratif eklem hastalıklaında eklemin yük taşıyan bölgelerinde skleroz, subkondral kistler, osteofitler ve eklem deformasyonları görülür. Bunun dışında eklem aralığında genişleme değil de, dejenerasyona bağlı olarak daralma söz konusudur. . . 53-Aşağıdakilerden hangisi otitis medianın intrakranial komplikasyonlarından biri değildir? A)    Kavernöz sinüs tromboflebiti B)    Subdural apse C)    Bezoid apsesi D)    Menenjit E)     Beyin apsesi . Cevap: C Otitis medianın ekstrakranial komplikasyonları kavernöz sinüs tromboflebiti, subdural apse, menenjit, beyin apsesidir. Fakat beziod apse otitis medianın intrakranial bir komplikasyonu olarak değerlendirilemez. . . 54-Aşağıdaki keratit tiplerinin hangisinde kornea duyarlılığı kaybolmuştur? A)    Fliktenüler keratit B)    Punctue keratit C)    Marjinal keratit D)    Nörotropik keratit E)     Fungal keratit . Cevap: D Nörotropik keratitte kornea duyarlılığı kaybolurken, diğer keratit tipleri olan fliktenüler keratit, punctue keratit, marjinal keratit ve fungal keratitte kornea duyarlılığı etkilenmez. . . 55-Aşağıdakilerden hangisi, spinal anestezinin potansiyel nörolojik komplikasyonlarından biri değildir? A)    Meningismus B)    Paralitik ileus C)    Cauda equina sendromu D)    Miyelit E)     Mesane ve rektal paralizi . Cevap: B Spinal anestezinin konplikasyonları, mesane ve rektumda paralizi olması, myelit, cauda equina sendromu, meningismustur. Fakat paralitik ileus spinal anestezi ile ilişkisi olmayan ayrı bir patolojidir. . . 56-ESWL yöntemi ile taş kırılmasında en zor kırılan taş aşağıdakilerden hangisidir? A)    Kalsiyum oksalat dihidrat taşı B)    Kalsiyum fosfat taşı C)    Ürik asit taşı D)    Sistin taşı E)     Magnezyum amonyum fosfat taşı . Cevap: D Sistin taşları ESWL yöntemi ile en zor kırılan taş tipidir. Diğer böbrek taşı tipleri, kalsiyum oksalat dihidrat taşları, kalsiyum fosfat taşları, ürik asit taşları, magnezyum amonyum fosfat taşları ESWL ile kolaylıkla kırılabilir. . . 57-Servikal travma geçiren bir hastada üst ekstremitelerdeki kuvvet kaybının alt ekstremitelere oranla daha fazla olması durumunda aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)    Santral kord sendromu B)    Brown-Sequard sendromu C)    Ön kord sendromu D)    Komplet transvers miyelopati E)     Arka kord sendromu . Cevap: A Soru bizden tipik olarak santral kord sendromunu bilmemizi istiyor. Servikal bir travma sonrasında, üst ekstermitelerdeki kuvvet kaybının alt ekstermitelere oranla daha fazla olması durumu zaten santral kord sendromunun da tanımıdır. . . 58-Yapılan bir aort koarktasyonu ameliyatından sonra aşağıdaki komplikasyonlardan hangisi beklenmez? A)    Hemotoraks B)    Paradoks hipertansiyon C)    Diyafragma paralizisi D)    Şilotoraks E)     Mediastinum amfizemi . Cevap: E Aort koarktasyonu ameliyatından sonra görülmesi muhtemel komplikasyonlar hemotoraks, paradoks hipertansiyon, diyafram paralizisi, şilotorakstır. Ama mediastinum amfizemi aort koarktasyonu ameliyatından sonra komplikasyom olarak görülmez. . . 59-Şizofreninin klinik belirtileri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Özellikle bilinç kapalı, yönelim bozuktur. B)    Genel görünüm ve davranışlar tuhaftır. C)    Dikkati yoğunlaştırmada yetersizlik ve ilgi azlığına bağlı bellek bozukluğu vardır. D)    Düşünce sürecinde ve içeriğinde belirgin bozukluk vardır. E)     Gerçeği değerlendirme yetisi bozuktur. . Cevap: A Şizofreni, gerçeği değerlendirme yetisindeki bozukluktur. Düşünce sürecinde ve içeriğinde belirgin bozukluklar vardır. Dikkat yoğunlaşmasında yetersizlikler olur. İlgi azdır ve buna bağlı bellek bozuklukları gözlenir. Genel görünüm ve davranışları tuhaftır. Ama bilinç kapanıklığı ve yönelim bozukluğu söz konusu olmaz. . . 60-Fobik bozukluklar ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A)    Toplumda en sık karşılaşılan bozukluklardan biridir. B)    Fobik uyaranla karşılaşma anksiyete tepkisi doğurur. C)    Kişi korkusunu aşırı ya da anlamsız bulmaz. D)    Fobik durumlardan kaçınılır ya da yoğun anksiyete ile buna katlanılır. E)     Fobilerin tedavisinde üzerinde en çok çalışılmış ve en etkili görünen tedavi biçimi davranışçı terapilerdir. . Cevap: C Fobik bozukluk, kişinin korkusunu aşırı bulması durumudur. Fobik bozukluklar toplumda en sık karşılaşılan bozukluklardan biridir. Fobik uyaranla karşılaşma anksiyete tepkisi doğurur. Hasta fobik durumlardan kaçınır, yoğun anksiyete ile buna katlanır. Tedavisinde davranışçı terapiler kullanılır. Bu soruda Cevap C şıkkıdır ve fobik bozukluk tanısı ters verilmiştir. . . 61-Aşağıdaki uygulamalardan hangisi 224 sayılı sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hakkındaki kanunun özüne aykırıdır? A)    Geniş alanda monovalan hizmet veren kurumlar kurmak B)    Tedavi hizmetlerinde sevk zincirini işletmek C)    Sağlık hizmetlerini halkın ulaşabileceği mesafeye götürmek D)    Tedavi hizmetleri ile koruyucu hizmetlerin birbirini desteklemesini sağlamak E)     Sağlık hizmetlerinde ekip hizmeti anlayışı getirmek . Cevap: A 224 sayılı Sağlık Hizmetleri Sosyalleştirmesi Hakkındaki Kanun incelendiğinde, geniş tabanlı monovalan hizmet veren kurumlar kurmak kanun maddeleri dışında kalmaktadır. . . 62-Aşağıdakilerden hangisi ölü doğan bebek sayısı ile canlı doğup 0-7 günlükken ölen bebek sayısı toplamının, toplam canlı doğum sayısına bölünmesiyle elde edilir? A)    Bebek ölüm hızı B)    Postneonatal ölüm hızı C)    Perinatal ölüm hızı D)    Ölü doğum hızı E)     Erken neonatal ölüm hızı . Cevap: İptal Sorunun cevabı yanlıştır. Bu sebeple soru iptal edilmiştir. . . 63-Yüksekten düşme nedeniyle acil servise getirilen 4 yaşındaki çocukta uykuya meyil ve bulantı-kusma saptanıyor. Bu çocuk için aşağıdaki radyolojik tetkiklerden hangisi ilk önce yapılmalıdır? A)    Ön-arka ve yan kafa grafileri B)    Transfontanel ultrasonografi C)    Bilgisayarlı tomografi D)    Magnetik rezonans görüntüleme E)     Anjiyografi . Cevap: C Kraniyel travmalardan sonra en sık görülen durum kanamadır. Kanamayı ve meydan gelmiş olabilecek kemik kırık patolojileri en iyi gösterecek tetkik ise bilgisayarlı tomografidir. Eğer soru bizden beyin dokusu içerisinde mevcudiyetini araştırdığımız bir kitlesel lezyonu sorsaydı cevabımız magnetik rezonans görüntüleme olacaktı. . . 64-Yüksekten düşme nedeniyle acil servise getirilen 4 yaşındaki çocukta uykuya meyil ve bulantı-kusma saptanıyor. Soruda sözü edilen çocukta kalvaryumda kırık olduğu düşünülürse, çekilen görüntülemede aşağıdaki lezyonlardan hangisinin görülme olasılığı en yüksektir? A)    Subaraknoid kanama B)    Arteriovenöz malformasyon C)    Subdural kanama D)    Epidural kanama E)     Hidrosefali . Cevap: D Travma sonucu oluşmuş olan kalvarium kırıklarında görülme sıklığı en yüksek olan patoloji epidural kanamalardır. . . 65-Nonfotodinamik fototoksik reaksiyonlar ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A)    Oksijen bağımlı reaksiyonlardır. B)    Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonuna bağlı olarak meydana gelirler. C)    Oluşumunda furokumarin moleküllerinin rolü vardır. D)    Sülfonamid ve tetrasiklin gibi bazı sistemik ilaçların etkisi ile meydana gelirler. E)     Genellikle kısa dalga boylu ultraviyole B ışınları bu tip reaksiyonlara neden olur. . Cevap: C Nonfotodinamik fototoksik reaksiyonlar, oluşumunda furokumarin moleküllerinin rol oynadığı bir reaksiyonlar zinciridir. . . 66-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi skatrisyel alopesi yapar? A)    Trichotillomania B)    Tinea capitis superficialis C)    Alopecia areolaris specifica D)    Lichen planopilaris E)     Alopecia areata . Cevap: D Skatrisyel alopesi tipik olarak Lichen planus (planopilaris) bulgusudur. . . 67-Koma tablosu ile acil servise getirilen bir hasta ağrılı uyaranlara motor ve sözel yanıtı vermiyor. Entübe edilemeyen ve spontan solunumu olmayan hastada beyin sapı bütünlüğünü gösteren okulosefalik ve okulovestibuler refleksler alınamıyor. Kardiyak fonksiyonları normal olarak belirleniyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Persistan vejetatif durum B) Beyin ölümü C) Akinetik mutizm D) Psödokoma E) Metabolik ensefalopati . Cevap: B Soruda tanımlanan hasta tipik bir beyin ölümü olgusudur. Koma tablosu, ağrılı uyaranlara motor ve sözel yanıt alınamaması, spontan solunumun olmaması, okulosefalik ve okulovestibuler reflekslerin alınamaması beyin ölümünün tipik özellikleridir. . . 68-Otuz yaşında bir kadın hasta görme kaybı atakları, serebellar ataksi ve spastik paralizi şikâyetleriyle başvuruyor. Çekilen magnetik rezonans görüntülemede birden çok periventriküler lezyon ve beyin omurilik sıvısında IgG indeksinin artmış olduğu saptanıyor. Bu hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)    Serebrovasküler hastalık B)    Alzheimer hastalığı C)    Creutzfeldt-Jakop hastalığı D)    Multipl skleroz E)     Akut dissemine ensefalomiyelit . Cevap: D Soru bizden multiple skleroz (MS) hastalığının tanısını koymamızı istiyor. Kadın cinsiyet, görme kaybı atakları, serebellar ataksi, spastik paralizi, görüntülemede birden çok periventriküler lezyonlar, beyin omurilik sıvısında IgG yüksekliği MS hastalığının tipik bulgularıdır. . . 69-Yaşlılarda demansın en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)    Vasküler demans B)    Alzheimer hastalığı C)    Hipotiroidizm D)    Vitamin B12 eksikliği E)     Parkinson hastalığı . Cevap: B Yaşlılarda demansın en sık sebebi Alzheimer hastalığı iken, ikinci en sık sebebi multi enfarktuslardır. Diğer sebepler ise Huntington koresi, Pick hastalığı, Parkinson hastalığıdır. Önlenebilir nedenleri ise metabolik hastalıklar, toksik nedenler, subdural hematom ve tümörler, sifiliz, tiroid hastalıkları, normal basınçlı hidrosefali, depresyon ve vit B12 eksikliğidir. . . 70-Aşağıdakilerden hangisi akciğer kanserinde invaziv evreleme yöntemlerinden biri değildir? A)    Bronkoskopi B)    Torasentez C)    Balgam sitolojisi D)    Mediastinoskopi E)     Torakoskopi . Cevap: C Akciğer kanserinde evreleme yöntemleri önemlidir. Bronkoskopi, torasentez, mediastinoskopi ve torakoskopi invaziv evreleme yöntemleridir. Ama balgam sitolojisi invaziv bir işlem değildir. . . 71-Brakial pleksusu oluşturan sinir kökleri aşağıdakilerin hangisinde tam olarak verilmiştir? A)    C5-C7 B)    C5-C8 C)    C5-C7 ve T1 D)    C5-C8 ve T1 E)     C5-C7 ve T1-T2 . Cevap: D Brakial pleksusu oluşturan sinir lifleri tam olarak C5-C8 ve T1’ dir. . . 72-Aşağıdaki kırık tiplerinin hangisinde femoral arter yaralanma riski yüksektir? A) Femur boyun kırığı B) Femur cisim kırığı C) Femur başı kırığı D) Talus kırığı E) Tibia cisim kırığı . Cevap: B Yine soru bizden anatomi bilgimimizi hatırlamamızı istiyor. Burada femoral arter trasesi incelendiği zaman görülür ki, femur cisim kırığında femoral arter yaralanma riski en fazladır. . . 73-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde siyatik sinir lezyonu görülme olasılığı en fazladır? A) Femur boyun kırığı B) Distal femur kırığı C) Öne travmatik kalça çıkığı D) Arkaya travmatik kalça çıkığı E) Tibia cisim kırığı . Cevap: D Siyatik sinir trasesi göz önüne getirildiği zaman görülmektedir ki, kalça travmatik olarak posteriora doğru çıktığı zaman bu sinir lezyonu görülme olasılığı en yüksektir. . . 74-Aşağıdaki yüz kırıklarının hangisinde yüz kemikleri kraniumdan ayrılır? A) Le Fort I B) Le Fort II C) Le Fort III D) Kondil kırığı E) Blow out kırığı . Cevap: C Üç tip Le Fort kırığı vardır. Soruya bakıldığı zaman, yüz kemiklerinin kraniumdan ayrıldığı Le Fort kırık tipi, Tip 3’tür. . . 75-İntrakraniyal basınç monitörizasyon endikasyonu için Glasgow Koma Skoru (GKS) kaç olmalıdır? A)    GKS < 9 B)    GKS < 10 C)    GKS < 11 D)    GKS < 12 E)     GKS < 13 . Cevap: A Soru bizden spot bir bilgiyi biliyor olmamızı istiyor Bu da intrakrniyel basınç monitorizasyonu için endikasyonun GKS 9 ‘un altında olmasıdır. . . 76-Aşağıdakilerden hangisi nazofarenks anjiyofibromunun özelliklerinden biri değildir? A)    Puberte çağı erkeklerde görülmesi B)    Boyun kitlesi ile ortaya çıkması C)    Burun tıkanıklığına neden olması D)    Şiddetli epistaksise neden olması E)     Öncelikli tedavinin cerrahi olması . Cevap: B Nazofarenks anjiofibromunda burun kanaması (epistaksis), burun tıkanıklığı gözlenir. Tedavisinin cerrahi olduğu bu durum, özellikle puberte çağındaki erkeklerde görülür. Soruya baktığımız zaman nazofarenks anjiyofibromunun özelliği olmayan boyun kitlesidir. Nazofarenks anjiofibromunda boyunda kitle görülmez. . . 77-Erişkinlerde aort darlığının en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)    Konjenital biküspid aort darlığı B)    Romatizmal aort darlığı C)    Dejeneratif aort darlığı D)    Marfan sendromu E)     Sifiliz . Cevap: C Erişkinde aort darlığı sebepleri içinde en sık sebep, dejeneratif aort darlığıdır. . . 78-Cherry red spot aşağıdaki hastalıkların hangisinde görülmez? A)    Santral retinal arter tıkanıklığı B)    Santral retinal ven tıkanıklığı C)    Niemann-Pick tip A hastalığı D)    Tay-Sachs hastalığı E)     Jeneralize gangliozidozis . Cevap: B Cherry red spot veya Japon Bayrağı görüntüsü, santral retinal arter tıkanıklığı, Niemann-Pick tip A hastalığı, Tay-Sachs hastalığı ve jeneralize gangliozidozis gibi hastalıklarda görülürken; santral retinal ven tıkanıklığı olduğunda kanama veya ekstravazasyon gözlenir. . . 79-Çocukluk çağında, pankreas travmalarından sonra görülen geç komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? A)    Hemobilia B)    Pilor stenozu C)    Pankreatik psödokist D)    Kolelitiazis E)     Portal hipertansiyon . Cevap: C Çocukluk çağında pankreas travması sonrası görülen komplikasyonlardan hemobilia, pilor stenozu, kolelitizis, portal hipertansiyon erken komlşkasyonlarken, pankreatik psödokist oluşumu bir geç komplikasyondur. . . 80-Aşağıdakilerden hangisi benign prostatik hiperpilaziye bağlı tipik alt üriner sistem yakınmalarından biri değildir? A)    Sık işeme B)    Acil idrar yapma hissi C)    Noktüri D)    Dizüri E)     İdrar akış hızında azalma . Cevap: D Benign prostat hiperplazisinde sık işeme, acil idrar yapma hissi, noktüri, idrar akış hızında azalma yakınmaları gözlenirken. Dizüri benign prostat hiperplazisinin bir bulgusu değildir. Özellikle dizüri idrar yolu enfeksiyonlarında görülür. . . 81-Aşağıdaki anestezik ilaçlardan hangisi intravenöz yoldan kullanılmaz? A)    Ketamin B)    Propofol C)    Pentotal sodyum D)    Sevofluran E)     Midazolam . Cevap: D Anestezik ajanlar kendi içlerinde intravenöz yoladan kullanılanlar ve inhalasyon anestezikleri olarak ikiye ayrılırlar. Şıklara bakıldığında Ketamin, Propofol, Pentotal sodyum ve Midazolam intravenöz anesteziklerken, Sevofloran bir inhalasyon anesteziğidir. . . 82-Spastik hemiparezide, aşağıdakilerden hangisi gözlenmez? A)    Spastisite B)    Parezi C)    Oraklayarak yürüme D)    Rijidite E)     Derin tendon refleksinin canlılığı . Cevap: D Spastik hemiparezide spsatisite, parezi, oraklayarak yürüme, derin tendon reflekslerinde artma gözlenirken, rijidite spastik hemiparezi bulgusu değildir . . 83-Ortada herhangi bir gerçek uyaran olmamasına karşın duyu organlarının bir uyaranı varmış gibi algılamasına ne ad verilir? A)   Yanılsama B)   Varsanı C)   Sanrı D)   Derealizasyon E)    Depersonalizasyon . Cevap: B Soruda “sanrı” kelimesinin tam tanımı yapılmaktadır. Ortada herhangi bir gerçek uyaran olmamasına karşın duyu organlarının bir uyaran varmış gibi algılanmasına sanrı denir. . . 84-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde sinovyal sıvı analizi ile kesin tanı konulabilir? A)   Gut artriti B)   Romatoid artrit C)   Reaktif artrit D)   Akut romatizmal ateş E)    Behçet hastalığına bağlı artrit . Cevap: A Sinovyal sıvı analizi ile kesin tanı konulabilen hastalıklar gut artriti ve psödogut artritleridir. Özellikler gut artritinde sinovyel sıvıda monosodyum ürat kristalleri izlenirken, psödogut artritinde ise sinovyal sıvıda kalsiyum pirofosfat dihidrat kristalleri gözlenir. Bu iki hastalık için patognomonik bulgulardır. . . 85-Aşağıdakilerden hangisi, akciğerde radyolüsensi artışı olarak izlenir? A) Pnömonik konsolidasyon B) Atelektazi C) Bronş karsinomu D) Amfizem E) Hiler lenfadenopatiler . Cevap: D Akciğer röntgenine bakıldığında amfizem özellikle kendisini radyolüsensi olarak gösterir. Diğer şıklardaki patolojilerde radyolüsensi izlenmez. Opasitenin arttığı görünümler ön plandadır. . . 86-Akne patogenezinde en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir? A)    Propionobacterium acnes B)    Sebase bez hiperplazisi C)    Foliküler epidermal diskornifikasyon D)    Androjenler E)     Yaş . Cevap: C Akne patogenezi incelendiğinde, şıklarda görülen 5 maddenin de etkisi olduğu görülmektedir. Fakat bu faktörlerden en önemli olanı foliküler epidermal diskornifikasyondur. Patolojik olarak tanı konulur. . . 87-Çocukluk çağı malignitelerinde en sık görülen primer göz içi tümörü aşağıdakilerden hangisidir? A)   Lenfoma B)   Siliyer cisim melanomu C)   Retinoblastom D)   Hemanjiyoblastom E)    Koroid malign melanomu . Cevap: C Retinoblastom özellikle çocukluk çağında görülen primer göz içi tümörlerinin en sık rastlanılannıdır. . . 88-Stridora neden olan ve en sık görülen konjenital larinks anomalisi aşağıdakilerden hangisidir? A)   Subglottik stenoz B)   Laringeal web C)   Trakeoözefageal fistül D)   Vokal kord paralizisi E)    Laringomalazi . Cevap: E Laringomalezi stridora sebep olan en sık larenksin konjenital anatomisidir. . . 89-Erişkinlerde osteomiyelite en sık aşağıdakilerden hangisi neden olur? A)     Staphylococcus aureus B)   Salmonella C)   Pseudomonas D)   B grubu streptokoklar E)    Clostridium tetani . Cevap: A Erişkinlerde görülen osteomiyelit vakalarında en sık üreyen mikroorganizma Staphylococcus aureus‘tur. Eğer soru yenidoğan yaş grubu deseydi CEVAP B grubu streptokoklar, eğer 3 yaş altı deseydi H.influensae, IV ilaç kullananlar deseydi de Pseudomonas cevabı doğru Cevap olacaktı. . . 90-Aşağıdaki premalign deri lezyonlarından hangisi en sık görülür? A)     Keratoakantoma B)   Lentigo maligna C)   Bowen hastalığı D)   Aktinik keratoz E)    Lökoplaki . Cevap: D Şıklar incelendiğinde, mevcut premalign deri lezyonlarından en sık görüleni Aktinik keratoz’dur. Diğer lezyonların görülme sıklıkları Aktinik keratoza oranla çok daha seyrektir. . . 91-Aşağıdakilerden hangisi nervus ulnaris tarafından inerve edilir? A)     Pronator quadratus B)     Fleksör pollisis longus C)     Adduktor pollisis D)     Opponens pollisis E)      Ekstensör pollisis longus . Cevap: C Anatomik olarak bakıldığı zaman nervus ulnaris tarafından inerve edilen yapı Abduktor pollisis kasıdır. Diğer yapıların nervus ulnaris ile inervasyonu yoktur. . . 92-Vertebral kemiklerde osteoblastik lezyonlar saptanan 60 yaşında bir erkek hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A)     Prostat kanseri B)   Mesane kanseri C)   Böbrek kanseri D)   Kolon kanseri E)    Pankreas kanseri . Cevap: A Meme kanseri ve prostat kanseri kemiğe metastaz yapan ama diğer tümörlerin aksine osteoklastik değil de osteoblastik lezyonlar saptanan kanser tipleridir. Bu soruya bakıldığında da osteoblastik lezyonlar sorulmuştur. Cevabımız ya meme kanseri ya da prostat kanseri olmalıdır. Sorunun cevabında ise bizden prostat kanseri sorulmaktadır. . . 93-Altmış yaşında erkek hasta 1 hafta önce geçirdiği gribal enfeksiyonun ardından ani başlayan çift görme, sağda belirgin her iki göz kapağında düşme, konuşma bozukluğu ve yutma güçlüğü gelişmesi nedeniyle başvuruyor. Muayenede asimetrik bilateral ptoz, eksternal oftalmoparezi ve nazone koonuşma saptanıyor. Ekstremite kas gücü ve derin tendon refleksleri normal olan bu hastada ön tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Guillan-Barre sendromu B) Botulizm C) Beyin sapı tümörü D) Lambert-Eaton sendromu E) Miyastenia gravis . Cevap: E İstemli hareket eden kaslarda, çabuk yorulma ve güçsüzlük gibi belirtilerle ortaya çıkar. Sürekli hareketlere bağlı olan bu belirtiler dinlenmeyle birlikte ya da antikolinesterazlarla (neostigmin) kaybolur. Miyasteninin nedeni bilinmemektedir. Hastalık kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. En çok 20-40 yaş arasında rastlanır. Hastalığı ağırlaştıran nedenler arasında, enfeksiyon hastalıkları, aşın fiziksel zorlanma ve gebelik sayılabilir. Miyastenili hastaların merkez sinir sisteminde yapılan yapısal incelemelerde belirgin bir bozukluk bulunamamıştır. Buna karşılık hemen her zaman kaslarda bozukluk görülmekte kas liflerinin yerini yağdoku almaktadır. Miyastenili hastalarda bağışıklık sistemine bağlı bozuklukların sık görülmesi, bu hastalığın bağışıklık sistemiyle ilgili olabileceğini düşündürmüştür. Bazı araştırmacılar lenfositler tarafından salınarak çizgili kaslara karşı tepki veren ve vücutta bulunan bütün yabancı oluşumlara bağlanabilen immünoglobüün yapısındaki bir tür antikorların varlığını saptamışlardır. Bağışıklık sisteminin bu anormal yanıtı nedeniyle otoantikorlar vücudun kendi dokularına zarar vererek hastalığa neden olur. Miyasteni kas gücünde azalmayla kendini belli eden ağır gidişli bir hastalıktır. Kasların çalışması sonucunda kasılma gücünde bir azalma ortaya çıkar ve bu güç azalması, giderek ağırlaşan bir hareket kaybına yol açar. Dinlendirilen kaslar kısmen de olsa kasılma güçlerini yeniden kazanır. Hastalık başlangıçta genellikle yavaş gelişir. Ama hızlı ilerleyen olgular da görülür. Miyasteni daha çok bir ruhsal gerilim ya da solunum yollan enfeksiyonu gibi bir hastalığın ardından geli­şir. İlk belirtiler gebelikte, annenin doğumdan sonraki ilk aylarında ya da anestezi sırasında kullanılan ilaçlardan sonra ortaya çıkabilir. Yavaş ilerleyen hastalık daha çok göz kaslarında, biraz daha az olarak yüz, altçene, boğaz, bo­yun kaslarında belirti verir. Hastalığın ilerlemesiyle belirtiler öbür kaslara da yayılır. Olguların yüzde 90′ım aşan bölümünde gözkapaklarını kaldıran kaslar ve göz çevresi kasları zayıflar. Gözyuvarı felci ve gözkapaklarının düşmesi (ptoz) genellikle gözün kapanma hareketlerinde yetersizlikle birlikte ortaya çıkar. Hastalık buna yakın bir sıklıkta (yüzde 80) yüz anlatımını belirleyen kaslarda, çiğneme, yutma ve ses oluşumunu sağlayan kaslarda görülür. Boynu öne ve arkaya doğru hareket ettiren kaslar, kürek kemiği kasları, kalçanın bükücü kasları da miyasteniden etkilenebilir. . . 94-Aşağıdakilerden hangisi Parkinson hastalığının motor bulgularından biri değildir? A)     Ortostatik hipotansiyon B)   Rijidite C)   İstirahat tremoru D)   Bradikinezi E)    Sialore . Cevap: A Parkinson hastalığında parkinsonizm başlığı altında toplanan belirtiler bütünü izlenmektedir. Parkinsonizm temel olarak dört ögeden oluşur: istirahat halinde izlenen titreme (tremor), hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi), pasif eklem hareketlerini zorlaştıran kaslarda sertleşme (rijidite), ayakta durma dengesinin bozulması (postural instabilite). Parkinson hastalığının motor bulguları ortaya çıkmadan bazı başka belirtiler kendini gösterebilir. Bunlar arasında ağrı, koku alma bozukluğu, REM uyku davranış bozukluğu (geceleri çok canlı rüyalar görüp, etrafındakilere zarar verebilecek vurma gibi bazı hareketlerle ortaya çıkan bir uyku bozukluğudur) ve otonomik sistem (mesane-bağırsak, tansiyon değişiklikleri gibi) bozuklukları gibi bulgular da izlenebilmektedir. Parkinson hastalığının tipik bulguları ortaya çıkmaya başladığında yürürken kolları iki yanda normal şekilde sallamama, elde, bacaklarda veya çenede istirahat döneminde titreme, mimiklerin kaybının izlendiği maske yüz belirtisi, yazının giderek küçülmesi şeklinde zor okunur bir yazıya sahip olma, göz kıpma sayısında azalma, öne eğik ve yavaş şekilde yürüme, sık düşmeler, küçük adımlarla yürüme, donup kalmalar, hareketin ve konuşma hızının yavaşlaması, yutma bozuklukları, kabızlık, sialore, cinsel işlev bozuklukları, depresyon, psikoz, hayal görme, halüsinasyon, gündüz uyuklama hali, dürtü kontrol bozukluğu, ciltte yağlanmanın artması (sebore), bunama da izlenebilir. . . 95-Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de çocukluk çağında uygulanan rutin aşı takviminde yer almaz? A)   Oral polio aşısı B)   Konjuge pnömokok aşısı C)   Tifo aşısı D)   BCG aşısı E)    Hepatit B aşısı . Cevap: C . . 96-Aşağıdaki durumların hangisinde VDRL testi yalancı pozitiflik göstermez? A)    Sistemik lupus eritematozus B)    Lepra C)    HIV enfeksiyonu D)    Damar içi ilaç bağımlılığı E)     Psöriazis . Cevap: E Primer sifilizden 4-8 hafta sonra pozitifleşen VDRL testinin yalancı pozitiflik gösterdiği durumlar, SLE, HIV enfeksiyonu, lepramatöz hastalıklar, damar içi ilaç bağımlılığıdır. Yalancı pozitiflik ve negatiflik olabileceğinden daha duyarlı ve özgül, ancak daha pahalı olan TPHA, FTA-ABS, PCR gibi testler tanıyı teyit etmek için kullanılır. . . 97-Aşağıdakilerden hangisi anoreksia nervozanın tanı kriterleri arasında yer alan tıbbi komplikasyonlardan biridir? A)     Serum T3 düzeyinde düşme B)   Uzamış QT intervali C)   Hipokalemik alkaloz D)   Amenore E)    Lökopeni . Cevap: D Anoreksiya nervoza genellikle genç kadınları etkileyen bir yeme bozukluğudur. Anoreksiyalı insanlarda kilo alma ve vücut şekillerinin kontrolünü kaybetmeye karşı çok şiddetli bir korku vardır. Anoreksiyanın en belirgin fiziksel belirtisi az miktarda gıda alımına bağlı olarak gelişen kilo kaybıdır. Anoreksiyalı çocuklar kilo alabilmekle birlikte, bu yaşıtlarına kıyasla daha azdır. Diğer belirtiler arasında mide ağrıları, kabızlık veya ishal; baygınlık veya baş dönmeleri; kuru, sertleşmiş veya solgun cilt; saçlarda incelmeler, kırılmalar ve dökülmeler; sürekli kusma sırasında mideden gelen asit nedeniyle çürüyen diş minesinden kaynaklanan diş sağlığı sorunları; uykusuzluk ve yorgunluk sayılabilir. Anoreksiyalı kadınların çoğunda amenore görülür. Çocuklarda ve ilk gençlik çağındaki bireylerde ergenliği geciktirebilir ve fiziksel gelişmelerinde sorunlara neden olabilir. Anoreksiya kişilik ve davranışlarda da değişikliklere neden olabilir. Anoreksiyalı hasta kilo almaktan çok yoğun şekilde korkar ve kendi vücut şekli algısı da bozulmuştur – normal, sağlıklı vücut ağırlığı kendisini gergin ve paniklemiş hissetmesine neden olabilir. . . 98-Aşağıdakilerden hangisinin primer akciğer tüberkülozlu bir hastanın direkt grafisinde saptanma olasılığı diğerlerine göre daha düşüktür? A)   Lober veya segmenter konsolidasyon B)   Volüm kaybı C)   Milier infiltrasyon D)   Plevral efüzyon E)    Hiler lenfadenopatiler . Cevap: B Primer akciğer tüberkülozunun tipik radyolojik bulgusu tek taraflı konsolidasyon ve saptanabilirse aynı tarafta görülen lenfadenopatidir. Lenfadenopati primer akciğer tüberkülozlu vakalarda %96’ya varan oranda görülür bu nedenle tüberküloz şüphesi olan her çocuktalenfadenopatinin daha iyi değerlendirilmesi amacı ile yan akciğer grafisi de çekilmelidir. Sıklıkla hiler, paratrakeal ve subkarinal lenf nodları tutulur. Sadece konsolidasyonun görüldüğü durumlarda bakteriyel pnömoniden ayırımı zordur. Ancak olayın akut gelişmemesi, akut enfeksiyon bulgularının olmaması, verilen antibiyotik tedavilere yanıtın olmaması tüberküloza ait konsolidasyonu düşündürmelidir. Çocuklara primer akciğer tüberkülozunda kavitasyon nadirdir. Ancak reaktivasyon tüberkülozu şeklinde görülen tüberküloz vakalarında sıklıkla kavitasyon görülür. Büyümüş lenf nodlarının bronşa basısı veya lenf nodunun bronş duvarını aşarak bronş içine yayılması ile atelektazi de görülebilecek radyolojik bulgulardandır. Nadiren bronş tıkanması lober hiperinflasyona neden olur. Daha çok adölesan yaştaki tüberkülozlu çocuklarda görülen bir diğer bulgu ise plevral effüzyondur. Miliyer tüberkülozda hematojen yolla basil yayılır ve klasik olarak akciğerlerde 2-3 mm büyüklüğünde nodüller ile karakterize parankim tutulumu vardır, buna milier infiltrasyon da denilir. Aynı zamanda plevral efüzyon da görülür. . . 99-Tarsal tünel sendromunda aşağıdakilerdem hangisi sıkışır? A)     N. suralis B)     N. peroneus superficialis C)     N. peroneus profundus D)     N. saphenous E)      N. tibialis . Cevap: E Tarsal tünel sendromu posterior (arka) tibial sinirin topuğun iç yanındaki çıkıntının hemen altında flexor retinakulum altındaki dar tünelde sıkışmasıdır. Eldeki karpal tünel sendromunun ayakta görülen şeklidir. Tarsal tünel; topuğun iç malleolunun (çıkıntı) hemen altından geçer. Tarsal tünelden posterior tibial sinirin yanı sıra, ayak başparmağına ve parmaklara fleksiyon (bükülme hareketi) yaptıran kasların tendonları da geçer. Kırık sonrası kemiklerde şekil bozuklukları, alçılama, kaslarda ve tendonlarda kalınlaşma ve tendinitler bu tüneli daraltarak siniri sıkıştırır. Hastalar çoğunlukla ayak parmaklarında, topukta ve ayak tabanında yanıcı ağrı duyar. Ağrı gece uykudan uyandırabilir ve baldırlara vurabilir. Medial malleol (topuk iç çıkıntısı) arkasındaki çukurluğa bastırılırsa şiddetli ağrı olur. Ayak başparmağı ve diğer parmakların hareketinde güçsüzlük olabilir. Hastalık plantar fasiit, topuk dikeni, damar hastalıkları ve siyatalji (bel fıtığı ya da kireçlenmelere bağlı bacak ağrısı) ile karışabilir. Kesin tanı EMG ile konur. EMG de sinir iletim hızı azalmıştır. Tedavisinde lezyon bölgesine kortikosteroid enjeksiyonu yapılır, ancak hastaların çoğunda cerrahi olarak sinirin serbestleştirilmesi ve basının ortadan kaldırılması gerekir. . . 100-Dehidre kalan konjenital nefrotik sendromlu bir infantta karında kitle, makroksopik hematüri ve trombositopeni saptanması durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A)   Glomerülokistik böbrek B)   Medüller kistik böbrek C)   Renal ven trombozu D)   Akut glomerülonefrit E)    Renal tübüler asidoz . Cevap: C Renal ven trombozunun, etyolojisinde, nefrotik sendrom, travma, dıştan bası (lymph nodes, aortic aneurysm, tumor), invazyon (renal cell carcinoma), dehidratasyon (infants) , gebelik veya oral kontraseptifler bulunmaktadır. En sık sebep nefrotik sendromdur ve en sık Membranöz Glomerülonefritli hastalarda görülür. Çocukta ise en sık sebep ağır ishallere bağlı dehidratasyondur. Klinik tablo çok siliktir. Nefrotik Sendrom’u olan hastada sebebi açıklanamayan böbrek fonksiyonlarında bozukluk olunca akla gelmelidir. Bunun yanında kronik renal ven trombozu masiv proteinüri nedenlerinden olup ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır. Ağır proteinüri saptanan bir hastada non-invaziv testlerle (Renal Doppler USG) renal venler değerlendirilmelidir. Akut tıkanıklıklar ABY, yan ağrısı, böbrek boyutlarında büyüme ve hematüri ile kendini gösterebilir. Kronik renal ven trombozu çoğu zaman asemptomatiktir.İVP’de büyük böbrek ve üreter üst kısımda çentiklenmeler görülür (Kollateraller yüzünden). Kesin tanı renal venografi ile konur. Tedavisinde antikoagulasyon tercih edilir. Nadiren renal arterin kendisinde veya dallarında anevrizmalar veya arteriovenöz fistüller gelişebilir. Özellikle travmalar ve kör yapılan böbrek biyopsi işlemlerinden uzun yıllar sonra saptanabilir. Ağrı, hematüri, retroperitoneal kanama ve hipertansiyon nedeni olabilirler. Tanıda en değerli test selektif renal arteriografidir. Tedavide perkütan işlemler yanında böbreğin ototransplantasyonuna kadar uzayan cerrahi girişimler de uygulanabilir. Ancak işlemlerin deneyimli merkezlerde yapılması önemlidir. . . 101-Çocukluk çağında gözlenen spontan subaraknoid kanamanın en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A)   Menenjit B)   Araknoid kist C)   Travma D)   Arteriovenöz malformasyon E)    Tümör . Cevap: D Spontan (travmatik olmayan) subaraknoid hemoraji kanın damar dışına çıkarak subaraknoid aralığa yayılması durumunu ifade eder. Erişkinde en sık sebebi anevrizmalarken, çocukluk çağında en sık sebebi ise arteriovenöz malformasyondur. . . 102-Orbita tabanı çökme (Blow-out) kırığında aşağıdakilerden hangisi görülmez? A)   Diplopi B)   Nistagmus C)   Enoftalmi D)   İnfraorbital sinir dermtomunda anetezi E)    Subkonjunktival kanama . Cevap: B Orbita kemik çerçevesinden daha büyük bir cismin göze künt olarak çarpması sonucunda orbita içi basınç aniden artar ve orbitanın en zayıf yeri olan taban kısmında patlama tarzında bir kırık oluşur. Kırık hattından orbita içi bazı oluşumlar orbita boşluğunun altında bulunan maksillar sinüse doğru herniye olurlar. Bu oluşumlar, gözün inferior rektus kası ve orbita yağ dokusudur. Bazı hastalarda, yer değiştiren olşumlar kırık hattında sıkışır ve buna bağlı olarak hastalarda birtakım belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler, enoftalmi (göz küresinin arkaya doğru yer değiştirmesi), diplopi (çift görme), vertikal göz hareketlerinde kısıtlanma (gözün yatay hareketleri normaldir), subkonjunktival kanama, ve infraorbital sinir dermatomunda anestezidir. Ön-arka kafa grafisi ve Water’s grafisi ile radyolojik tanı konulur. Özellikle kasın ve yağ dokusunun sıkıştığı hastalarda, yaralanmadan sonra 24-48 saat içinde ameliyat uygulanması gerekir. Ameliyat, alt göz kapağından kirpiklerin altından yapılan yatay kesi ile başlar. Bu kesiden, subperiosteal planda diseksiyon yapılarak kırık hattına ulaşılır. Yer değiştiren oluşumlar, orbita içine geri çekilir. Daha sonra kırık hattının kapatılması gerekir. Bu amaçla iki seçenek kullanılabilir. Ya hastaya ait otojen kaynaklı kemik veya kıkırdak grefti uygulanır. Ya da suni maddeler kullanılır. Bunlara genel anlamda “implant” adı verilir. İmplant olarak silikon, teflon veya medpor kullanılabilir. İmplantlar, biyolojik olmamalarına ve allerjik reaksiyon oluşturabilme özelliklerine karşın, hastanın ikinci bir bölgesine ameliyat yapılmasına gerek kalmaması nedeniyle bazı cerrahlar tarafından tercih edilirler. Zamanında tedavi görmeyen hastalarda, kalıcı diplopi ve enoftalmi oluşur. Bu iki durumun daha sonra düzelme şansı çok azdır. Ancak geç devrede gelen hastalara enoftalmi nin ve yer değiştiren göz küresinin normal yerine getirilmesi için yine implantlar kullanılabilir. . . 103-Warthin tümörü (papiller kistadenolenfomatozum) en sık hangi tükürük bezinde görülür? A)   Parotis tükürük bezi B)   Submandibular tükürük bezi C)   Sublingual tükürük bezi D)   Dudak minör tükürük bezi E)    Damak minör tükürük bezi . Cevap: A Papiller kist adenomalenfomatosum adı da verilen Warthin tümörü, tüm parotis tümörlerinin %2-10‘unu oluşturur. Benign miks tümörden sonra en sık görülen tümördür. Warthin tümörü lenfoid doku içermes, bariz bir erkek hasta fazlalığı, %10 vakada bilateral olup en sık bilateral ortaya çıkan tümör oluşu ve zencilerde seyrek oluşuyla farklılık gösterir. Hastalar genellikle yaşlıdır, en sık 6. (4-7) dekatta görülür. Asemptomatik bir kitle olarak ortaya çıkar. Çok az hasta ağrıdan yakınabilir. Whartin tümörü sıklıkla parotisin süperfisiyal lobunda görülür. Parafaringeal boşluk ve submandibuler glandda da yerleştiği bildirilmiştir. Warthin tümörünün gelişimi hakkında en sık kabulgören teori, parotisin embiryolojik olarak geç kapsüleoluşu ve bu nedenle ektopik duktal epitelyumin lenf nodlarıiçinde sıkıştırılmasıdır. Bu duktal epitelyum warthin tümörü için kaynak oluşturmaktadır. Bu teori warthin tümörünün, lenf nodu içeren tek tükrük bezi olan parotiste gelişmesini de açıklar. Warthin tümöründe onkositler bulunur. Teknesyum 99m’le yapılan tetkiklerde onkositler sıcak nodül olarak görülürler. Teknesyum 99m warthin tümörü ve onkositomada sonuç verir. Makroskopik olarak warthin tümörüenkapsüle,dü,veya lobüle yüzeyli bir kitledir. Kesitinde sıklıkla papiller kistler içerir. Bu kistler mukoid kahverengi sıvı içerirler. Tedavide fasiyal sinir korunarak süperfisyel parotidektomi yapılır. . . 104-En sık görülen malign mesane tümör tipi aşağıdakilerden hangisidir? A)   Yassı hücreli tümör B)   Çok katlı değişici epitel tümörü C)   Adenokanser D)   Küçük hücreli tümör E)    Papillom . Cevap: B Malign mesane tümörleri içinde en yaygın olan tipi çok katlı değişici epitel tümördür Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
1-Aşağıdakilerden hangisi, diyabetik annenin çocuğunda bulunan bulgulardan biri değildir? A. Hipoglisemi B. Hipokalsemi C. Polisitemi D. Respiratuvar distres sendromu E. Hipertrofik pilor stenozu . Cevap: E Diyabetik Anne Bebeklerinde Klinik Bulgular Ve Komplikasyonlar Hipertrofik pilor stenozu ile diabetik anne bebeğinin (DAB) ilişkisi yoktur. Soruda amaç DAB’nde karşılaşılan komplikasyonları bilmeniz. Makrozomi: bu bebelerde yağ hücrelerinde hiperlazi ve hipertrofi mevcuttur. Fetal hiper-insülinemiden tek etkilenmeyen organ beyindir. İntrauterin büyüme geriliği: eğer anne diabeti iyi kontrol edilmemişse plasental yetmezliğe bağlı prematüre veya düşük doğum ağırlığına neden olabilir. Hipoglisemi: DAB’lerinin %25-50’sinde ilk 24 saat içinde semptomatik hipoglisemi gözlenir. Hipokalsemi, hipomagnezemi ve Hiperbilirubinemi. Polisitemi ve Hiperviskozite: insülinin ekstramedüller hematopoezi artırmasına bağlıdır. Respiratuar Distres Sendromu: DAB’lerinin RDS riski yüksektir. İnsülinin sürfaktan yapımını bloke etmesine bağlıdır. . . 2-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan sarılığı için risk faktörlerinden biri değildir? A) Sarılığın, yaşamın birinci gününden sonra ortaya çıkması B) Kardeşte fototerapi gerektiren yenidoğan sarılığı olması C) Yaşamın ilk birkaç gününde yetersiz anne sütü alımı ve ağırlık kaybı D) Sefal hematom E) Prematürite . Cevap: A Soruda yenidoğanda uzamış sarılık potansiyelini artırmayan faktör sorulmaktadır. Kardeşte fototerapi gerektiren yenidoğan sarılığı olması kalıtsal sarılık yapan patolojilerin ihtimalini artırır. Yaşamın ilk birkaç gününde yetersiz anne sütü alımı ve ağırlık kaybı; yani yetersiz kalori alımı patolojik sarılık nedenidir. Sefal hematom esasen fizyolojik sarılık nedenleri arasında geçse de ciddi bir sefal hematom uzamış sarılık yapabilir. Prematürite patolojik sarılık nedenidir. Fizyolojik sarılığı artıran nedenler: polisitemi, yaygın ekimoz, hipoksi, hipoglisemi, dehidratasyon, yetersiz kalori alımı, mekonyum retansiyonu. Maternal ve bebeğe ait nedenlerle ortaya çıkan sarılık: prematürite, postmatürite, SGA, kalori alımında azalma, DAB, yüksek rakım, anne sütü sarılığı. . . 3-Aşağıdakilerden hangisi konjenital hipotiroidisi olan bebeklerde görülmez? A) Umbilikal herni B) Uzamış sarılık C) Fontanellerin erken kapanması D) Kabızlık E) Hipotermi . Cevap: C Konjenital Hipotiroidizm Primer hipotiroidizmli bebekler doğumda asemptomatik olduklarından taranmaları gerekir. Konjenital hipotiroidizmin klasik bulguları: kabızlık, uzamış sarılık, guatr, letarji, hipotermi, dolaşım bozukluğu, kaba yüz görüntüsü, kalın ve kuru saç görünümü, mental retardasyon, fontanellerin geç kapanması. . . 4-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğanda indirekt bilirübinin nörotoksik etkisini artırmaz? A. Hipoalbüminemi B. Hiperglisemi C. Sülfisoksazol kullanımı D. Hipoksi E. Sepsis . Cevap: B Yeni doğanda hipoglisemi sarılık nedenidir. . . 5-Beta talasemi taşıyıcılığı için karakteristik olan laboratuar bulgusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Azalmış serum ferritin düzeyi B) Artmış serum ferritin düzeyi C) Azalmış hemoglobin-F düzeyi D) Artmış hemoglobin-A2 düzeyi E) Artmış serum transferrin reseptör düzeyi . Cevap: A Artmış Hb-A2 düzeyi talasemi taşıyıcılarını diğer minositik anemilerden ayrımında en önemli parametredir. Beta-Talasemi Majör Laboratuvar Bulguları: hemoglobin seviyesi hızla düşer ve transfüze edilmeyenlerde 5gr/dl altındadır. Periferde ağır hipokromi, mikrositoz, poikilositoz vardır. Periferde çok sayıda “target” hücreleri, nükleuslu eritrositler (normoblastlar) vardır. İndirekt bilirubin artmıştır. Serum ferritin ve demir artmış, demir bağlama kapasitesi azalmıştır. Retikulosit sayısı inefektif eritropoez ve yıkım beraber olduğu için normal olabilir ama genellikle hafif retikülosit artışı vardır. Hemoglobin elektroforezinde HbF >%90, HbA1 %0. HbA2 %7’ye kadar yükselebilir. HbA2 normal olsa bile HbA’ya oranı artmıştır. Tanı Kriterleri: orta veya ağır derecede mikrositer, hipokrom anemi vardır. Belirgin hepatosplenomegali vardır. HbF düzeyi %90’ın üzerindedir. HbA2 normal bile olsa, HbA2/HbA oranı yüksektir. . . 6-Yedi yaşında pansitopeni, kısa boy, başparmak anomalisi ve deride hiperpigmentasyon saptanan bir çocuk için ön tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Shwachman-Diamond sendromu B) İmerslund-Grasbeck hastalığı C) Evans sendromu D) Fanconi anemisi E) TAR sendromu . Cevap: D Fanconi Sendrom Tanı Kriterleri: pansitopeni, makrositozis, konjenital anomalilerle birliktelik, periferal kanda lenfositlerde kromozom kırıklarında artış vardır. Otozomal resesif geçiş gösterir. Karakteristik Özellikler: mental retardasyon, kısa boy, üçgen yüz, mikrosefali, mikroftalmi, sağırlık, başparmak veya radius yokluğu, cafe-au-lait lekeleri , hiperpigmentasyon, hipogonadizim, böbrek (at nalı böbrek) ve kalp anomalileri, en sık bulgu hiperpigmentasyon, en sık iskelet anomalisi başparmak yokluğudur. . . 7-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi otozomal kalıtılır? A) Hemofili A B) Hemofili B C) von Willebrand hastalığı D) Wiskott-Aldrich sendromu E) Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz eksikliği . Cevap: C Von Willebrand hastalığı çoğunlukla OD kalıtılan bazı nadir tipleri OR kalıtılan bir hastalıktır. Otozomal Dominant Hastalık: akondroplazi, tanatoforik displazi, akantozisli cruzon sendromu, nörofibromatozis 1, nörofıbromatozis 2, huntington hastalığı, miyotonik distrofi, marfan sendromu, herediter anjionörotik ödem, spinoserebellar ataksiler. Otozomal Resesif Hastalık: adrenal hiperplazi, fenilketonüri, kistik fibrozis, friedreich ataksisi, gaucher hastalığı tüm tipleri, orak hücre hastalığı. X’e Bağlı Resesif Hastalık: frajil X sendromu, duchenne müsküler distrofi, hemofili A, rett sendromu, renk körlüğü, adrenolökodistrofi, glukoz 6-fosfat dehidrogenaz eksikliği. . . 8-Altı aylık bir fetüste en fazla olan hemoglobin aşağıdakilerden hangisidir? A) Hemoglobin-F B) Hemoglobin-A2 C) Hemoglobin-Portland D) Hemoglobin-A E) Hemoglobin-Gower . Cevap: A Hematopoezisin gelişimi intrauterin 3 anatomik safhada gelişir; 1-Mezoblastik evre (2 hafta-2 ay): kan yapım yeri vitellus kesesidir. Bu evrede yapılan hemoglobinler, Hb Gower 1, Hb Gower 2. 2-Hepatik evre (2 ay-6 ay): kan yapım yeri KC’dir. Bu evrede yapılan hemoglobinler Hb Gower 2, Hb Portland, HbF. 3-Miyeloid evre (6 aydan sonra): kan yapım yeri kemik iliğidir. Bu evrede yapılan hemoglobinler, HbF, HbA. Doğumda en önemli kan yapım yeri kemik iliğidir (Kİ). HbA/HbA2 oranı hayat boyu 30/1’dir. HbF, 3 aylıkken %25, 6 aylıkken <%5 ve 2 yaşında <%1’dir. Retikülositlerin ömrü 48 saat olup, bunun 24 saati Kİ’de, 2. 24 saati periferik kanda geçer. Retikülositlerde mitokondri kalıntıları ve protein sentez yetenekleri vardır. Eritrositlerin yaşam süresi 90-120 gün, granülositlerin 8-12 saat ve trombositlerin 7-10 gündür. HbF (α2γ2) HbA (α2β2) HbA2 (α2δ2) Doğumda %70 %30 %1 Erişkin <%1 %96-98 %2-3 . . 9-Standart riskli medulloblastomlu bir çocukta en sık görülen tedavi başarısızlığı nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Akciğer metastazı B) Lenf bezi tutulumu C) Kemik metastazı D) Kemik iliği metastazı E) Leptomeningeal yayılım . Cevap: E Medulloblastom Medulloblastoma ve benzeri primitif nöroektodermal tümörler (kısaca PNET), 7 yaş altında en sık görülen yüksek grade’li beyin tümörleridir. Çoğunlukla posterior fossa yerleşimlidir. Homer-Wright rozetleri görülmesi tanıda önemlidir (nöroblastomda da görülür). Tüm çocukluk çağı MSS tümörleri içinde medulloblastom en sık SSS dışına yayılan tümördür. Leptomeningeal yayılım varsa prognoz çok daha kötüdür. BOS yoluyla serebral yüzeye ve spinal korda, hematojen olarak da ekstrakraniyal bölgelere yayılım gösterir. . . 10-Aşağıdakilerden hangisi Wilms tümörü olan bir çocukta beklenmez? A) Hipertansiyon B) Periorbital ekimoz C) Anemi D) Hematüri E) Genital anomali . Cevap: C WİLM’S Tümörü (Nefroblastom) Wilm’s tümörü anemi ya da polisitemi yapabilir. Wilm’s tümörü periorbital ekimoz değil, aniridi ile birlikte izlenir. Nöroblastomdan sonra en sık görülen 2. abdominal tümördür. Sıklıkla 2-5 yaşlar arası görülür. Böbrekten köken alır. İlk bulgu aile tarafından fark edilen abdominal kitledir. Çok sık olmamakla beraber gross hematüri olabilir. %60 vakada tanı anında hipertansiyon vardır. Aşırı eritropoetin salgılayarak ve polistemiye, PTH benzeri madde salınarak hiperkalsemiye, ACTH salgılayarak Cushingoid bulgulara neden olur. Birlikte Olduğu Sendromlar: Beckwith-Wiedeman Sendromu; organomegali, hipoglisemi, makroglossi, omfalosel, solid tümörler (wilm’s tümörü, karaciğer, adrenal korteks tümörü). DRASH Sendromu; Wilm’s tümörü, nefropati, erkek psödohermafroditizm. WAGR Sendromu; Wilm’s tümörü, aniridi, genitoüriner anomali, mental gerilik. Periman Sendromu; Wilms tümörü, atipik yüz, renal hamartom, makrozomi, ada hücre hiperplazisi. . . 11-Çoklu travması olan çocuk hastalarda en sık görülen şok tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Obstrüktif B) Kardiyojenik C) Septik D) Hipovolemik E) Nörojenik . Cevap: D Çoklu travmaya bağlı gelişen şok sıklıkla hipovolemik şoktur. . . 12-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğanda nazokomiyal sepsis için risk faktörü değildir? A) Umblikal kataterler B) Parenteral beslenme yapılması C) Mekanik ventilasyon D) Oksijen alıyor olması E) Antibiyotik kullanımı . Cevap: D Oksijen almak enfeksiyon riskini artırmaz. Burada çeldirici olan seçenek E seçeneğidir. Uygunsuz Antibiyotik kullanımı sepsis ihtimalini artırır. Antibiyotik Direnci: uygun olmayan antibiyotik kullanım politikaları sonucu yoğun bakım ünitelerinde multirezistan suşlar tedavisi çok güç infeksiyonlar yapabilirler. En çok korkulan iki suş: vankomisine rezistan enterokok ve vankomisine rezistan S.aureus’tur Nazokomiyal sepsis tedavisinde (stafilokok, enterobakter, psödömonas, kandida): S.aureus için nafsilin veya flukloksasilin, koagülaz negatif stafilokoklar için vankomisin + aminoglikozid verilir. Yenidoğan Sepsisinde Risk Faktörleri: annenin B grubu streptokoklar ile kolonizasyonu, prematürite (erken ve geç sepsiste en büyük risk faktörü), Perinatal asfiksi (APGAR skorunun 6’nın altında olması), erkek cins, kötü kokulu amnion sıvısı veya “kokulu bebek” annede koriyoamniyonit, erken membran rüptürü, annede üriner infeksiyon, annede transplasental yolla fetusa geçen infeksiyon varlığı (TORCH, sifiliz), umblikal katater, parenteral beslenme yapılması, mekanik ventilasyon. . . 13-Aşağıdaki aşılardan hangisi, gebelikte kesinlikleyapılmamalıdır? A) dT (Difteri-tetanoz) B) Pnömokok C) Hepatit B D) Tetanoz E) Suçiçeği . Cevap: E Gebelerde kızamık, kızamıkcık, kabakulak, suçiçeği, oral polio gibi canlı aşılar kesinlikle kullanılmamalıdır. Eğer uygulanmışsa bir ay hastanın gebe kalmaması önerilmelidir. Ancak toksoid ve ölü aşılar gebelikte kullanılabilir. . . 14-Yenidoğan menenjitinde en sık saptanan etken aşağıdakilerden hangisidir? A) Haemophilus influenzae B) Escherichia coli C) Koagülaz (-) Staphylococcus D) Klebsiella pneumoniae E) Streptococcus pneumoniae . Cevap: B Yenidoğan menenjitinde en önemli iki organizma E. coli ve B grubu streptokoklar’dır. Diğer sık mikroorganizalar, enterokoklar (D grubu streptokoklar), listeriadır. Yenidoğan Menenjiti Komplikasyonları Erken: Beyin apsesi, ventrikülit Beyin ödemi Uygunsuz ADH sendromu Geç: Hidrosefali Sinirsel tipte işitme kaybı Mental retardasyon Motor ve konuşma bozukluğu Körlük . . 15-Aşağıdakilerden hangisi tifoid ateşin beklenen komplikasyonlarından biri değildir? A) Selektif IgA eksikliği B) Kolesistit C) İntestinal perforasyon D) Hepatit E) Hemolitik üremik sendrom . Cevap: A Tifoid ateş fekal oral yolla kontamine gıdalar ve suyla bulaşır. Salmonella özellikle lenfoid organları sevmesine rağmen tüm vücuda yayılabilir. Görülebilecek komplikasyon ve bulgular: gastrointestinal hemoraji, gastrointestinal perforasyon, kolesistit, HÜS, hepatit ve hepatosplenomegali, rölatif bradikardi. . . 16-Aşağıdaki ifadelerden hangisi mikoplazmapnömoni enfeksiyonları için yanlıştır? A) En sık görülen tablo bronkopnömonidir. B) Lober pnömoni nadirdir. C) Radyolojik bulgular spesifiktir. D) Hiler lenfadenopati vakaların üçte birinde görülebilir. E) Astımlı çocuklarda nöbeti tetikleyebilir. . Cevap: C Mycoplasma Pneumonia Pnömonisi 5-9 yaş arası pnömonilerin %33’ünden, 10 yaş ve üzerinde ise %70’inden sorumludur. Primer atiptik pnömoninin en sık nedenidir. Radyolojik görünüm, genel durum ve fizik muayeneden çok daha kötü görünümlü olabilir. Başlangıç yavaş ve sinsidir. Hafif ateş, baş ağrısı, halsizlik, fotofobi, miyalji ile geçen birkaç günden sonra inatçı kuru bir öksürük başlar. Akciğer grafisinde genellikle her 2 akciğerde parakardiyak kelebek tarzı infiltrasyon görülür. Coombs (+) hemolitik anemi en sık görülen hematolojik komplikasyondur. Koagülasyon defektleri, eritema multiforme, Stevens-Johnson sendromu, Guillian-Barre sendromu, meningoensefalit, trombositopeni, miyokardit, perikardit, ve deri döküntüleri diğer komplikasyonlardır. Lober pnömoni nadirdir. Hiler lenfadenopati vakaların üçte birinde görülebilir. Astımlı çocuklarda nöbeti tetikleyebilir. Mycoplasma pnömonisinde seçilecek antibiyotik eritromisin veya klaritromisindir. . . 17-Aşağıdakilerden hangisi Wilson hastalığının belirtilerinden biri değildir? A) Asemptomatik hepatomegali B) Akut hepatik yetmezlik C) Disartri D) Coombs (-) hemolitik anemi E) Bronşiektazi . Cevap: E Wilson Hastalığı OR geçer. Hastalığa neden olan gen 13 nolu kromozomdadır. Majör tutulan organlar; KC, bazal ganglionlar ve gözdür. Semptom Ve Bulgular: 5 yaşından önce klinik bulgu yoktur. Erken dönemde ortaya çıkan hepatomegali (hepatik tutulum fulminan olabileceği gibi, kronik aktif hepatit şeklinde seyredip, postnekrotik siroza neden olabilir) görülür. Sarılık, splenomegali, coombs (-) hemolitik anemi, gözde Kayser-Fleischer halkası (olmaması tanıyı ekarte ettirmez) görülür. Nörolojik bulgular; en sık görülenleri tremor, dizartri, yazma güçlüğü ve ağızdan salya akmasıdır. Bu bulgular 10 yaşından sonra ortaya çıkar. Ayrıca; okul başarısında azalma ve psikiyatrik bozukluklar görülür. . . 18-Işığa duyarlı pellegra benzeri deri döküntüleri ve idrarda nötral aminoasit atılımı ile kendini gösteren doğumsal metabolik hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Hartnup hastalığı B) Akçaağaç şurubu idrar hastalığı C) Sülfit oksidaz eksikliği D) Fenilketonüri E) Biotinidaz eksikliği . Cevap: A Hartnup Hastalığı Nötral aminoasitlerin = monobasic-monokarboksilik aminoasitlerin (alanin, serin, teronin, fenialanin, lizin, triptofan, histidin ve sitrulin) ince barsak mukozası ve renal tübüleslerden transportunda defekt vardır. OR geçer. Plazmada aminoasit konsantrasyonlarının artmamasına karşın jeneralize aminoasidüri vardır. Nikotinik asit (niasin) ve nikotinamid prekursörü olan triptofanın intestinal emiliminin bozulması nedeniyle klinik bulgular ortaya çıkar. Emilemeyen triptofanın barsak bakterileri tarafından parçalanması sonucu açığa çıkan indolik asit ve indica’nın idrar atılımında artış vardır. Semptomatik hastalarda günlük alınması gereken dozun iki katı verilen nikotinamid deri ve nörolojik bulguları kontrol altına almaktadır. Hastaların diyeti proteinde yüksek olmalıdır. Mental retardasyon, büyüme geriliği ve pel¬legraya benzer şekilde deride fotosensitivite ile güneş gören bölgelerde dermatit gelişir. Sere¬bellar ataksi vardır. . . 19-Genişlemiş kollateral damarlara bağlı olarak kosta alt kenarlarında çentiklenme aşağıdakilerin hangisinde görülür? A) Pulmoner stenoz B) Patent duktus arteriozus C) Aort koarktasyonu D) Triküspit atrezisi E) Ventriküler septal defekt . Cevap: C Aort Koarktasyonunda Telekardiyografi Bulguları Gelişmiş olan kollaterallerin kostaların alt kenarını erozyona uğratarak çentikler oluşturduğu görülür. Baryumlu özefagus filminde koarktasyona uğramış segmentin özefagusta oluşturduğu iz ile poststenotik dilatasyonun izi E harfi şeklindedir. . . 20-Aşağıdakilerden hangisi diyabetik ketoasidoz bulgularından biri değildir? A) Dehidratasyon B) Serebral ödem C) Elektrolit dengesizliği D) Gastroenterit E) Poliüri . Cevap: D Diyabetik Ketoasidoz Komplikasyonları DKA’da tedavi sırasında ortaya çıkan başlıca komplikasyonlar hipoglisemi, hipopotasemi, hipofosfatemi, mide içeriğinin aspirasyonu, fazla sıvı yüklenmesi sonucu konjestif kalp yetmezliği, hipokalsemik tetani, solunum paralizileri, tromboembolik komplikasyonlar ve beyin ödemidir. Hipokalsemi ise DKA’daki osmotik diürez sonucu idrar yoluyla kalsiyum ve magnezyum kaybına bağlıdır. Beyin ödemi ise diyabetik ketoasidozun en korkulan ve ölüme en çok yol açan komplikasyonu olarak ayrı bir öneme sahiptir. . . 21-Aşağıdakilerden hangisi Cushing sendromunda beklenen klinik bulgulardan biri değildir? A) Hipertansiyon B) Obezite C) Hirşutizm D) Boy kısalığı E) Hipoglisemi . Cevap: E Cushing Sendromundaki Klinik Bulgular Obesite en sık ve ilk görülen bulgudur. Kortizol, kollajen ve bağdoku sentezini bozar ve buna bağlı özellikle karın bölgesinde erguvani renkte strialar vardır. Hiperandrojenizme bağlı yüz, gövde ve pubik bölgede aşırı kıllanma, kızlarda klitoris hipertrofisi görülür. Hipertansiyon sık rastlanan bulgudur. Büyüme geriliği vardır. Kemik yaşı geridir ve puberte gecikir. Kızlarda primer veya sekonder amenore görülebilir. Hiperkortizolizme bağlı olarak immün sistem baskılandığından infeksiyona eğilim artmıştır. Yara iyileşmesinde gecikme vardır Halsizlik, baş ağrısı, okul başarısının giderek azalması, emosyonel değişkenlik sık görülür. Kalsiyumun bağırsaktan ve tubuluslardan geri emilimi azalmıştır. Hiperkalsiüriye bağlı olarak böbrek taşı oluşumu görülebilir. . . 22-Yakın zamanda üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren 8 yaşındaki hasta, bacak ön yüzünde purpura, ayak bileğinde artrit ve karın ağrısı ile getiriliyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut lenfoblastik lösemi B) Henoch-Schönlein purpura C) Kawasaki hastalığı D) Akut romatizmal ateş E) Jüvenil romatoid artrit . Cevap: B Soruda bahsedilen karın ağrısı, artrit ve ÜSYE’undan sonra oluşan purpura Henoch-Schönlein purpurasının karakteristik bulgularıdır. . . 23-Akut poststreptokokkal glomerülonefrit ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Serum albümin düzeyinde ciddi düşüş görülür. B) Bir immünkompleks nefritidir. C) Hipertansiyon beklenir. D) Okul çocuklarında sıktır. E) Hipertansif ensefalopati görülebilir. . Cevap: A Akut Poststreptokoksik Glomerulonefrit (APSGN) APSGN bir immün kompleks hastalığıdır. En sık 5-15 yaşları arasında görülür. Farenjit ile ilişkili APSGN daha çok 6,5 yaş üzerinde, piyodermi ile ilişkili APSGN ise 6,5 yaş altında görülür. Kendisini sınırlayan bir hastalıktır. Sekelsiz atlatılabilir. Öyküde çay rengi, idrar, göz kapaklarında ödem ve idrar miktarında azalma vardır. Makroskopik hematüri, ödem, hipertansiyon ve böbrek yetmezliği ile birlikte olduğunda “akut nefritik send¬rom” söz konusudur. İnfeksiyon ile nefrit arasında latent süre vardır (ÜSYE için 1-2 hafta, deri infeksiyonları için 3-6 hafta). Komplemanı alternan yoldan aktive ederler, bu nedenle düşen kompleman C3’dür. Serum albümin düzeyinde ciddi düşüş ise nefrotik sendrom bulgusudur. . . 24-Aşağıdakilerden hangisi santral sinir sisteminin konjenital anomalilerinden biri değildir? A) Arnold-Chiari malformasyonu B) Spina bifida okkülta C) Meningosel D) Miyelit E) Anensefali . Cevap: D Arnold-Chiari malformasyonu hidrosefali yapabilen bir posterior fossa anomalisidir. Spina bifida okkülta, meningosel ve anensefali nöral tüp defektleridir. Miyelit ise medulla spinalisin infeksiyonudur. . . 25-Aşağıdakilerden hangisi nörokutanöz sendromlardan biri değildir? A) Sturge-Weber hastalığı B) von Hippel-Lindau hastalığı C) Nörofibromatozis D) Tuberoskleroz E) Epidermolizis bülloza . Cevap: E Nörokutanöz Sendromlar Hastalık Deri belirtileri Nörolojik belirtiler Kalıtım Tüberoskleroz Hipopigmente lekeler, adenoma sebaseum, shagreen derisi, subungual fibromlar Zekâ geriliği, West sendromu, konvülsiyonlar, beyin tümörleri 5/6 sporadik, 1/6 OD Nörofibromatozis Sütlü kahve lekeler, aksiller çiller, subkutan nörofibrom, pleksiform nörofibromlar Kompresif nöropati, kompresif miyelopati, skolyoz, intrakraniyal tümörler, zekâ geriliği, konvülsiyonlar Otozomal dominant Sturge-Weber Sendromu Yüzde şarap rengi nevüs Hemiparezi, konvülsiyonlar Sporadik Von Hippel Lindau Sendromu Retinal hemanjioblastomlar Serebellar ve spinal hemanjioblastomlar OD . . 26-Çölyak hastalığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Buğday içeren yiyecekler yenilmemelidir. B) Arpa içeren yiyecekler yenilebilir. C) Pirinç yenilmemelidir. D) Diyet tedavisine büyüme durduğunda son verilir. E) Baklagiller yenilmemelidir. . Cevap: A Gluten Enteropatisi (Çölyak Hastalığı) İnfant ve çocuklarda en sık rastlanan malabsorbsiyon sendromudur. Patogenezi tam bilinmiyor. HLA B8 antijenleri taşıyanlarda görülür. Otozomal dominant geçiş gösterir. Hastalık buğday, arpa, yulaf ve çavdarda bulunan glutenin gliadin fraksiyonuna karşı intölerans sonucu gelişir. Gluten, glutenin ve gliadin adlı iki protein fraksiyonundan oluşur. Daha çok alfa gliadinin fraksiyonu mukozalarda hasar yaparak hastalığın klinik özelliklerinin çıkmasına neden olur. Tedavisinde glutensiz diyet uygulanır. . . 27-Çamaşır suyu içme şikâyeti ile acile getirilen 5 yaşındaki çocuğa en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Kusturma B) Serum fizyolojik ile gastrik lavaj C) Su veya süt içirme D) Aktif kömür tedavisi E) İdrar alkalinizasyonu . Cevap: C Çamaşır suyu içmiş olan çocuk asla kusturulmaz. Çocuğa kusma refleksini uyarıcı ilaç vermekten ve midenin yıkanmasından kaçınmalıdır. Çünkü midenin delinmeye sebep olabilir. Hastaya damar yolu ile sıvı verilir ve oral yoldan antiasid tedavisi uygulanabilir. Su ve süt içirme anti-asiditeye katkıda bulunur. . . 28-Anafilaksi başlangıcındaki çocuk hastalara intramusküler uygulanan adrenalinin dozu kaç mg/kg olmalıdır? A) 10 B) 1 C) 0,1 D) 0,01 E) 0,001 . Cevap: D Anafaksi tedavisinde epinefrin kullanımı; 1/1,000 0.3-0.5 mL IM (erişkin), 1/1,000 0.01 mg/kg veya 0.1-0.3 mL IM (çocuk). Tüm epizodlarda ilk tercih edilecek ilaçtır ve hemen verilmelidir. 10-15 dakikada bir tekrarlanabilir. . . 29-DiGeorge sendromu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Hipoparatiroidizm vardır B) Hipogamaglobulinemileri vardır C) Hücresel immün yetmezliğe bağlı fırsatçı enfeksiyonlar geçirirler. D) Balık ağzı ve düşük kulakları ile tipik yüz görünümleri vardır. E) Turunkus arterious, ventriküler septal defekt vearkus aorta anomalileri gibi kardiyovasküler anomalileri vardır. . Cevap: B Di-George Sendromu Timus hipoplazisi (immün yetmezlik), paratiroid hipoplazisi, arkus aorta anomalileri (trunkus arteriozus, fallot tetralojisi, kesintili aort arkı), karaniofasial dismorfizm (hipertelorizm, mikrognati, kısa filtrum, düşük kulak) vardır. Fetal alkol sendromu, DAB’lerde daha sık rastlanır. . . 30-Aşağıdakilerden hangisi erken çocukluk döneminde persistan astım gelişimi için risk faktörlerinden biri değildir? A) Anne ve babada astım öyküsü B) Gıda alerjisi C) Kız cinsiyet D) Düşük doğum ağırlığı E) Klorlu yüzme havuzu maruziyeti . Cevap: C Erkek cinsiyet persistan astım gelişiminde bir risk faktörüdür. . . 31-Aşağıdakilerden hangisi Toksik epidermal nekrozis ya da steven Johnson sendromuna sebep olabilen farmakolojik ajanlardan değildir? A) Fenitoin B) Sülfanomid C) Karbamazepin D) Allopürinol E) Halotan . Cevap: E Halotanın toksik epidermal nekroz yada steven Johnson sendromu yapıcı etkisi yoktur. . . 32-Herediter anjiyonörotik ödem hastalığında ödem patogenezinde yer alan en önemli molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Heparini Bradikinin B) Bradikinin C) Kalikrein D) C1 inhibitör E) Alfa1 – antitripsin . Cevap: B Ödem patogenezinden soruda en önemli molekül bradikinindir. . . 33-Aşağıdaki döküntülü hastalıklardan hangisi bağışıklık bırakmaz? A) Kızamık B) Suçiçeği C) Boğmaca D) 6. hastalık E) Coxakie A . Cevap: E Kalıcı Bağışıklık Bırakanlar: kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, boğmaca, 6. hastalık. Kaşıntılı Yapanlar: kızıl, suçiçeği, 5. hastalık. Veziküler Döküntü Yapanlar: suçiçeği, HSV (büllöz raş), cox-A (el ayal ağız sendromu). . . 34-Akut ciddi molnütrisyon sebebiyle hastaneye yatırılan infant yatışının 5. gününde nöbet geçiriyor ve aritmi sebebiyle ex oluyor. Aşağıdaki hangi metabolik durum buna, sebebiyet vermiş olabilir? A) Hiperglisemi B) Dehidratasyon C) Tiamin eksikliği D) Hipofosfatemi E) hipotermi . Cevap: D Malnutrisyonlu çocuğun yeniden beslenmesi sonucunda nöbetler, rabdomyoliz ve aritmi ile sonuçlanan “refeeding sendromu” meydana gelebilir. Bu durum temel olarak hipofosfotemi sebebiyle oluşur. . . 35-Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda obezite endokrin ya da genetik sebeplerinden değildir? A) Down sendromu B) Edwand sendromu C) Tümör sendromu D) Psödohipoparati endüzm E) Cushing sendromu . Cevap: D Edward sendromu obezite ile ilişkili değildir. . . 36-Aşağıdakilerden hangisi vitamin A intoksikasyonun görülmez? A) Kontikal hiperosseosis B) Psödertümör cevrübü C) Diplopü D) Hepatomegali E) Kseroftalmi . Cevap: E Kseroftalmi A vitamini intoksikasyonunda değil eksikliğinde ortaya çıkan bir bulgudur. . . 37-Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda obstrüktif uyku apnesine ve hipoventilasyona sebep olan anatomik faktörlerden değildir? A) Makroglossi B) Mikrognati C) Septum deviasyonu D) Koanal atrezi E) Akondroplazi . Cevap: B Retrognati ve mikrognati çocuklarda obstrüktif uyku apnesine sebep olur. . . 38-Sağlıklı bir çocuk gelişiminde aşağıdakilerden hangisi 6. Aydan sonra tespit edilir? A) Başını dik tutma B) Destekli oturma C) Objelere uzanma D) Bir elindeki eşyayı değerine aktarma E) İlk anlamlı kelimeleri söyleme . Cevap: E “Anne” ya da “baba” kelimelerinin söylenmesi 10. ayda, ilk anlamlı kelimenin söylenmesi 12. ayda tespit edilir. . . 39-Çocuklardan uyku apne sendromunun tedavisi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Tüm çocuklar horlama açısından değerlendirilmelidir B) Kardiyopulmoner yetmezlikli hastalar elektif değerlendirme için bekletilmelidir C) Primer horlama ve uyku apne sendromu arasında klinik ayrım yapılmalıdır D) Çocuklarda birinci basamak tedavi yaklaşımı sıklıkla CPAP kullanımıdır E) Ayırıcı tanıda altın standart polisomnografidir . Cevap: D Çocuklarda uyku apne sendromunun tedavisinde birinci basamak yaklaşım cerrahidir. Adenotonsillektomi yapılır. . . 40-Azalmış kalp sesleri artmış venöz dolgunluk ve pulpus paradoksus tespit edilen hasta aşağıdaki durumların hangisi açısından değerlendirilmelidir? A) Tansiyon pnömatoraks B) Masif pnömatoraks C) Yelken göğüs D) Asık pnömatoraks E) Kalp tamponadı . Cevap: E Soruda belirtilen üçlü Beck tiroididir: 1-Azalmış, derinden gelen kalp sesleri 2-Boyun venlerinde artmış venöz dolgunluk 3-Pulsus paradoksus . . 41-Çocuklarda künt ve penetran karın yaralanmalarında en sık hasar gören organlar aşağıdakilerden hangisinde sırası ile verilmiştir. A) KC – KC B) KC- Böbrek C) Dalak – KC D) Dalak – Gis Traktusu E) Gis Traktusu – KC . Cevap: D Künt %30 dalak en sık, penetran %70 GİS traktusu en sık. . . 42-Aşağıdakilerden hangisinde t(14;18) ve bcl-2 gen ekspresyonu görülür? A) KML B) AML C) Foliküler lenfoma D) Mantle zone lenfoma E) Ewing sarkomu . Cevap: C Foliküler lenfoma T(14, 18) ve bol-2 gen ekspresyonu intiva eder. . . 43-Siklin D translokasyonu hangi tümörde görülür? A) Foliküler lenfoma B) Burkitt lenfoma C) KML D) Mantle cell lenfoma E) Nöroblastom . Cevap: D Siklin D taranslokasyonu mantle cell lenfoma tespit edilir. . . 44-Heliotropik rash ile gotron papüllerinin görüldüğü ve erişkin hastada daha çok malign tümörlerle birlikteliği olan hastalık hangisidir? A) Dermatomyozit/polimyozit B) Skleroderma C) Gut D) SLE E) Sjögren hastalığı . Cevap: A Dermatomyozit; heliotropik rash, gatron papülleri. . . 45-Diffüz sklerodermaya özgü oto-antikor aşağıdakilerden hangisidir? A) Anti-Smith antikoru B) SS-A(Ro) C) Anti-dsDNA D) Anti-Scl 70 E) Anti-sentromer antikoru . Cevap: D Anti-Scl 70 (topoizomeraz) > Diffüz skleroderma. Anti-sentromer Ab > CREST (sınırlı ) skleroderma. . . 46-Aşağıdaki hastalıkların hangisi trinükleotid tekrarı ile seyreden genetik hastalık grubuna dâhil değildir? A) Spinoserebellar – atak B) Schwannoma diamond sendromu C) Fragille X sendromu D) Friedreich atak E) Huntington disease . Cevap: B Diğer şıklara ek olarak myotonik distrafi, spinal ve bulber müsküler atrafide listeye eklenmelidir. . . 47-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan döneminde down sendromu düşündüren klinik bulgulardan değildir? A) Cutis marmoratus B) Hipertonisite C) Zayıf moro reflexi D) Küçük displastik kulaklar E) Pelvik displazi . Cevap: B Neonatal dönemde down sendromunun klinik özelikleri arsında hipotoni gelişim geçliği ve zayıf moro reflexi SSS açısından göze batmaktadır. . . 48-Aşağıdakilerden hangisi asetominofen zehirlenmesi ile acil servise gelen çocuğa ilk 8 saatte uygulanmaz? A) IV hidrasyon B) Aktif kömür verilmesi C) NAC verilmesi D) KCFT’e bakılması E) ASetolminofen düzeyi tayini . Cevap: C İlk 1-2 saatte yakalanırsa aktif kömür verilir. 4. saatte kan düzeyi ölçülür. 10 mg/ml’den fazla ise NAC tedavisine geçilir. Hastanın kan asetominotez seviyelerine 4. saatten önce bakmak anlamsızdır. Hasta ilk 8 saatte geldiği sürece NAC direk verilmez önce düzey belirlenir. . . 49-13 yaşında bir çocuk hemotemez sebebi ile acil servise geliyor. Alınan anamnezinde hastanın son zamanlarında saçlarının döküldüğü, sol kolunda his kaybı olduğu öğreniliyor. Muayene esnasında ağızda sarımsak kokusu dikkat çekiyor. Muhtemel tanınız nedir? A) Aseton zehirlenmesi B) Arsenik zehirlenmesi C) Civa zehirlenmesi D) Talyum zehirlenmesi E) Salisilaz zehirlenmesi . Cevap: B Ağızda sarımsak kokusu: arsenik, talyum zehirlenmeleri. Alopesi: arsenik, talyum zehirlenmeleri. Hematemez: arsenik zehirlenmesi. Periferik nöropati: arsenik, civa zehirlenmesi. . . 50-Aşağıdaki immün yetmezliklerden hangisi otozomal resesif geçiş göstermez? A) CD40 eksikliği B) Ataksi telenjiektazi C) Wiskot aldrich sendromu D) Lökosit adezyon defekti E) Myeloperoksidaz eksiklği . Cevap: C Wiskot aldrich sendromu X’e bağlı geçer. . . 51-Yaygın değişken immün yetmezlik ayırıcı tansında aşağıdakilerden hangisi yer almaz? A) Selektif IgA eksikliği B) Selektif IgG subgrup eksikliği C) X’e bağlı agammaglobulinemi D) Duncon sendromu E) Wiskot aldrich sendromu . Cevap: E Wiskot aldrich sendromu CVID ayırıcı tanısında yer almaz. . . 52-Aşağıdakilerden hangisi otozomal dominant hiper IgE sendromuna ait klinik özelliklerden biri değildir? A) Rekküren pnömoni B) Mukokutanöz kondidiyasis C) Eozinofili D) Menihgomyelosel E) Skolyoz . Cevap: D Hiper IgE sendromlarında meningomyelosel arnold chiari tip I malformasyonu rastlanır. . . 53-Neonatal diş ile doğan, tek atriyumlu ve VSD’li bir çocukta aşağıdaki sendromların hangisinden öncelikle şüphelenilmelidir? A) Trizomi 13 B) Alagille sendromu C) Cri du chat sendromu D) Fatal hidantoin sendromu E) Ellis – von – krevad sendromu . Cevap: E Tek atriyum, neonatal diş ve VSD ellis van kreveld sendromunda görülen özelliklerdir. . . 54-Aşağıdaki hastalıkların hangisinde en sık görülen kardiyaka anomali periferik pulmoner stenozdur? A) Down sendromu B) Turner sendromu C) Alagille sendromu D) Apert sendromu E) Holt oram sendromu . Cevap: C Pulmoner stenoz denildiğinde akla mutlaka alagille ve Noonan sendromları gelmelidir. . . 55-Başparmak ya da radius yokluğu, ASD, VSD ve birinci derece kalp bloğu aşağıdaki hastalıklardan hangisini öncelikle düşündürür? A) Konjenital rubella B) Holt oram sendromu C) Williams sendromu D) Maternal fenilketonun E) Matenal lityum kullanımı . Cevap: B Başparmak ya da radius yokluğu, ASD, VSD ve birinci derece kalp bloğu Holt oram sendromu düşündürür. . . 56-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi katarak yapmaz? A) Homosistinüri B) Psödohipoparatiroidi C) Herediter fruktoz intoleransı D) Hipotiroidi E) Oküloserebro renal sendromu . Cevap: C Katarak Yapan Hastalıklar Galaktozemi (galaktokinaz eksikliği, galaktitol birikir), DM (sorbitol birikir), hipotiroidi, pseudohipoparatroidi, homosistinüri, okülo – serebro – renal sendrom. . . 57-Eksik enzimlerin yerine konulmasıyla tedavi edilen hastalıklardan olmayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Gaucher B) Fabry C) Shei D) Pompe E) Von gierke . Cevap: E Gaucher; b-glukozidaz. Fabry; a-galaktozidaz. Pompe; lizozomal alfa 1-4 glikozidaz. Von – gierke eksik enzim tedavisi ile iyileşmez. . . 58-Aşağıdaki hastalıklardan hangisi DEHB ile ayırıcı tanıya girilmez? A) Fragil x sendromu B) Fetal hidantoin sendromu C) Obsesif kompülsüf bozukluk D) Taurette sendromu E) Ağır metal zehirlenmesi . Cevap: B Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun ayırıcı tanısına fetal alkol sendromu girer. . . 59-Oligoartiküler JRA tipleri hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) ANA pozitifliğinin en sık görüldüğü tip: tip 1 JRA dir. B) Tip 1 de en önemli bulgu kronik iridosiklittir. C) Tip 2de ASCA pozitiftir. D) Tip 2de kalça ve sakroiliyak eklem tutulumu sıktır E) Tip 1 de ANA pozitiftir. . Cevap: C Tip 1 Tip 2 Kızlarda ve erken yaşta başlar (4 yaş altı) Erkeklerde daha sıktır ANA pozitifliğinin en çok görüldüğü JRA’dır HLA B27 (+) EÖ bulgu: Kronik iridosiklit (Prognozu belirler) Akut iridosiklit görülür Kalça tutulumu yoktur Sakroilyak ve kalça eklemi sık tutulur Prognoz çok iyi Entesit görülür . . 60-HSP hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Lökopeni ve trombositopeni görülür. B) Küçük damar vaskülitidir. C) Döküntü en sık semptomudur. D) Kan IGA değerleri yüksektir. E) Ölümün en sık nedeni renal tutuluma bağlıdır. . Cevap: A Lökopeni ve trombositopeni beklenen bulgular değildir. Purpuranın sebebi immünolojik sebeplere bağlı damar duvarı hasarıdır. . . 61-Aşağıdakilerden hangisi prematüre bir yani doğanda karşılaşılabilecek endokrin problemleden değildir? A) Hipokalsemi B) Hipotermi C) Hipoglisemi D) Hiperglisemi E) Hipokalemi . Cevap: E Hiperkalemi prematür çocukta beklenir. . . 62-Aşağıdaki farmakolojik ajanlardan hangisi prematür yeni doğana uygulandığında pilor stenozu riskini arttırır? A) İndometazin B) Novobiocin C) Prostaglandin D) Eritromisin E) Furosemid . Cevap: D Bu eritmosinin prematür çocuktaki yan etkisidir. . . 63-Aşağıdakilerden hangisinde ön fontanel sebebi değildir? A) Mikrosefali B) Konjenital hipotiroidi C) Kraniyosinositoz D) Wormian kemikleri E) Konjenital rubella . Cevap: E Rubella geçiş ön fontanel yapar. . . 64-Lökokori saptanan bir çocukta aşağıdaki klinik durumların hangisinin araştırılması gereksizdir? A) Retinoblastom B) Konjenital katarakt C) Konjenital rubella D) Prematür retinopatisi E) Kongoretihit . Cevap: C Konjenital Rubella lökokori sebebi değildir. . . 65-Doğum sonrası yakalama refleksi olmayan moro refleksi görülen bir çocukta horner sendromu ve puse el saptanıyor. Bu çocukta etkilere medulla spıhalis segmetlerinin tam içeriği hangi şıkta verilmişti? A) C5 – C6 B) C6 – C7 C) C6 – C7 – C8 D) C7 – C8 E) C7 – C8 – T9 . Cevap: E Soruda klumpke felci ve horner sendromun tariflenmiştir. Klumpke C7 – C8, horner da eklenirse T1’de dâhildir. . . 66-Aşağıdakilerden hangisi respiratuar distres sendromu ile ayırıcı tanıya girmez? A) Bronkopulmoner displazi B) YD’in geçici takipnesi C) Siyanotik konjenital kalp hastalıkları D) GBS pnömonisi E) Erken başlangıçlı sepsis . Cevap: A BDP mekanik ventilasyon ve O2 tedavisi sonrası ortaya çıkar, RDS ile ayırıcı tanıya girmez. . . 67-Resipratuvar distres sendromu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlış ifadedir? A) Sıklıkla doğum sonrası + akipre ve inleme ile başlar B) Hava bronkogramı ve buzlu cam görüntüsu mevcuttur C) Postnatal surfakta ve steroid ile tedavi edilir D) Ayrıcı tanıda mekonyum aspirasyon sendromu da yer alır E) Ölüm genellikle komplikasyonlardan meydana gelir . Cevap: C Postnatal surfaktan tedavi edicidir. Ancak çocuğa değil, doğum öncesi, anneye steroid yapılır. . . 68-Aşağıdakilerden hangisi bronkopulmoner displazi için yanlış bir ifadedir? A) Mekanik restilasyon ve hipoksi bir risk faktörüdür B) İnhale NO ve A vitamini riski azaltır C) Postnazal deksametazon kullanımı kontrendike değildir D) Rötgende buzlu cam görünümü mevcutur E) Periyodik moniterizasyon tedavide esansiyeldir . Cevap: A Mekanik ventilasyon bir risk faktörüdür ancak hipoksi bir risk faktörü değildir. Tam tersine O2 tedavisi sonucu ortaya çıkar. Postnazal deksometazon kullanımı kontrendike değildir ancak önerilmez. . . 69-Mekonyum aspirasyon sendromu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) MAS’lu yeni doğanlar artmış oranda persistal pulmoner hipertansiyon riski altındadırlar B) Sıklıkla prematür, preterm inflantlarda görülebilir C) Amfizem ve atektazi bir arada görülebilir D) Tedaviye yanıtsız vakalarda inhale NO ve surfaktan uygulanmalıdır E) Listernia enfeksiyonu Mas riskini artırır. . Cevap: B MAS postmatür hastalığıdır. Ancak prematürlerde de görülebilir . . 70-Pulsus paradoksus’u aşağıdakilerden hangisi tanımlar? A) İnspirasyon sırasında diyastolik basınçta >10 mmHg düşme B) Ekspirasyon sırasında diyastolik basınçta >10 mmHgdüşme C) İnspirasyon sırasında sistolik basınçta >10 mmHg düşme D) Ekspirasyon sırasında sistolik basınçta >10 mmHg düşme E) İnspirasyon ve ekspirasyon sırasında nabızsayısının %10 değişmesi . Cevap: C Pulsus paradoksus kalp tamponadının önemli bir göstergesidir. İnspiryum ve ekspiryum sırasında ölçülen sistolik kan basınçları arasındaki farkın 10 mmHg’yi geçmesi veya derin inspiryumda kan basıncının 10 mmHg’den daha fazla düşmesidir. . . 71-İki aylık bir bebeğin büyüme ve gelişmesi ile ilgili olarak ifadelerden hangisi doğrudur? A) Eline çıngırak verildiğinde tutup sallayabilir B) “Ba-ba”,”da-da” gibi heceler söyleyebilir C) Ağırlığı doğum ağırlığının iki katına ulaşmış olmalıdır D) Yüz üstü yatarken kollarına dayanıp başını ve gövdesinin üst kısmını 450 kaldırabilir E) Göz teması kurup kendisine gülümseyen birine karşılık verebilir. . Cevap: E Aylara göre gelişim çizelgesi sosyal pediatrinin temelidir. İki aylık bir bebek anneyi tanır ve onunla göz teması kurabilir. Ayrıca bebek kendisine gülümseyen birine karşılık verebilir. Diğer seçeneklerde tanımlanan özellikler de daha ileri aylara ait gelişim basamaklarıdır. Örneğin ağırlığın doğum ağırlığının iki katına ulaşması bebek 5 aylıkken gerçekleşebilir. Dolayısıyla yanıt E seçeneğidir. . . 72-Aşağıdakilerden hangisi osmotik diyareye neden olmaz? A) Glukoz-galaktoz malabsorpsiyonu B) Disakkaridaz eksikliği C) Laktuloz alımı D) Yersinia enterocolitica toksini E) Aşırı absorbe olmayan solüt alım . Cevap: D Osmotik diare barsakta bulunan ve sıvıyı kendisine doğru çekerek ishale neden olan etkenlerin varlığına bağlı oluşabilir. Karbonhidrat malabsorbsiyonu sonucunda barsakta osmotik yükte artışa neden olan durumlar en tipik örneklerdir. Yersinia Eneterokolitika enfeksiyonu ise dizanterik diarelere örnektir. . . 73-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan menejitinin geç komplikasyonlarından biri değildir? A) Dİssemine intravasküler koagulasyon B) İşitme kaybı C) Serebral palsi D) Beyin apsesi E) Konvülsiyonlar . Cevap: A Dissemine intravasküler koagulopati şiddetli enfeksiyonlarda akut dönemde ortaya çıkan ciddi bir tablodur. Yenidoğan menenjiti erken dönemde dissemine intravasküler koagulopati ile ölüme neden olabilir. Geç dönemde ise; hidrosefali, sinirsel tipte işitme kaybı, serebral palsi, beyin apsesi, mental retardasyon, konvülsiyonlar, körlüğe neden olabilir. Yani A seçeneği dışındaki seçenekler de neonatal menenjitin komplikasyonu olmakla birlikte erken değil geç dönemde ortaya çıkabilirler. . . 74-Yenidoğanlarda anne sütü sarılığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Term yenidoğanların yaklaşık %20sinde yaşamın ilk ayından sonra ortaya çıkar B) İndirekt billirübin düzeyi 10-30 mg/dL ye kadar çıkabilir C) Anne sütü ile beslenme 1-2 gün kesilirse,serum indirekt billirübin düzeyi hızla düşer D) Bu bebeklerde kernikterus seyrek görülür E) Etiyolojide anne sütündeki glukoronidaz enziminin rolü olabilir . Cevap: A Sarılık anne sütü alan bebeklerde formula ile beslenenlere oranla yaklaşık 5 kat daha sık görülür. Anne sütü sarılığı erken ve geç olmak üzere iki ana grupta incelenir. İlk hafta içerisinde görülen ve anne sütünün yetersizliğinden kaynaklanan forma erken anne sütü sarılığı adı verilirken ilk haftadan sonra ortaya çıkana geç anne sütü sarılığı adı verilir. Yaşamın ilk ayından sonra ortaya çıkması beklenen bir durum değildir. . . 75-Aşağıdakilerden hangisinin prematüre bir yenidoğanda görülmesi beklenmez? A) Apne B) Patent Duktus Arteriozus C) Meningomiyelosel D) Bronkopulmoner displazi E) Hipotermi . Cevap: C Diğer tüm seçeneklerin sıklığı prematüre bebeklerde artmışken meningomiyelosel ile ilgili özel bir risk artışı sözkonusu değildir. Meningomiyelosel riski folat eksikliği olan annelerin bebeklerinde artış gösterir. . . 76-İntrauterin dönemde polihidramnios tanısı ile izlenen bebekte aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? A) Trakeoözofageal fistül B) Nöral tüp defekti C) Duodenal atrezi D) Renal agenezi E) Annede diabetes mellitus . Cevap: D Oligohidramnios İle İlişkili Durumlar: renal agenezi, üretral atrezi, ikizden ikize transfüzyon (verici), SGA, ekstremite anomalileri, amniyotik sıvı kaçağı, prune belly sendromu, pulmoner hipoplazi, amnion nodosum, ilaçlar (indometazin), intestinal pseudoobstruksiyon. Polihidramnios İle İlişkili Durumlar: anensefali, TÖF, ikizden ikize transfüzyon, (alıcı) duodenal atrezi, spina bifida, yarık damak-dudak, akondroplazi, trizomi 18, 21, hidrops fetalis, diabetes mellitus. . . 77-Tip 1 tirozinemi tanısında en güvenilir yöntem aşağıdakilerden hangisidir? A) Kanda tirozin yüksekliği B) Kanda veya idrarda süksinilaseton pozitifliği C) Kanda metionin yüksekliği D) Kanda a-fetoprotein yüksekliği E) İdrarda tirozin yüksekliği . Cevap: B Tip 1 tirozinemi hepatorenal tiptir. Plazma tirozin düzeyleri artmıştır. Kesin tanı serum ve idrarda süksinilasetoasetat ve süksinilasetonun pozitifliğinin saptanmasından geçer. Kanda tirozin yüksekliği başka nedenlerden kaynaklanan karaciğer tutulumuna bağlı da olabileceği için güvenilir değildir. . . 78-Supravalvüler aort stenozu olan bir çocukta aşağıdaki sendromlardan hangisi düşünülmelidir? A) Willams sendromu B) Down sendromu C) Noonan sendromu D) Alagille sendromu E) Kartagener sendromu . Cevap: A Williams sendromunda supravalvuler aort darlığı, mental retardasyon, hiperkalsemi ve elf yüzü olarak adlandırılan tipik yüz görünümü mevcuttur. . . 79-Fallot tetralojili bir hastada en sık görülen klinik tablo aşağıdakilerden hangisidir? A) Genellikle asemptomatik B) Hipoksik nöber C) Konjestif kalp yetmezliği D) Göğüs ağrısı E) Yüksek ateş . Cevap: B Fallot tetralojili vakalarda klinik olarak hekimi en çok ilgilendiren durum hipoksik nöbetlerdir. Küçük çocuklarda ve sabah saatlerinde daha sık gözlenirler. Hipoksik nöbetler sırasında sağdan sola şantın artması sonucu derinleşen siyanoz sözkonusudur. Konjestif kalp yetmezliği eşlik eden anemi ya da enfektif endokardit olmadığı sürece beklene n durumlar değillerdir. . . 80-Aşağıdakilerden hangisi akut romatizmal ateşin majör bulgularından biri değildir? A) Poliartrit B) Kardit C) Sydenham koresi D) Deri altı nodülleri E) Eritema nodosum . Cevap: E Akut Romatizmal Ateş Jones Kriterleri Major Bulgular: kardit, poliartrit, kore, eritema marginatum (en çabuk kaybolan major bulgudur), deri altı nodülleri. Minör Bulgular: daha önce geçirilmiş ARA, artralji, ateş, artmış akut faz reaktanları, sedimantasyonda hızlanma, CRP (+), lökositoz ve nötrofili, EKG’de PR uzaması. . . 81-Meningokoksemi nedeniyle tedavi edilirken sıvı ve katekolamin tedavisine rağmen şoktan çıkamayan 6 aylık bir kız bebekte hangi organda disfonksiyon olduğu düşünülmelidir? A) Sürrenal B) Böbrek C) Karaciğer D) Pankreas E) Akciğer . Cevap: A Meningokoksemi sırasında gelişme olasılığı olan önemli bir komplikasyon sürrenal yetmezliktir. Waterhouse – Friderichsen sendromu meningokoksemik şokun seyrinde adrenallere ağır kanama ile gelişen akut adrenal krizdir. . . 82-Aşağıdakilerden hangisi kızamıkçığın komplikasyonlarından biri değildir? A- Artrit B- Ensefalit C- Guillain-Barre sendromu D- Orşit E- Trombositopeni . Cevap: D Kızamıkçık Komplikasyonları Ensefalit, trombositopeni, artrit, guillain-barré sendromu, periferal nörit, miyokardit görülebilinir. Orşit bu kommplikasyonlar arasında bulunmamaktadır. . . 83-Çölyak hastalığında en sık görülen semptom aşağıdakilerden hangisidir? A) Kusma B) Karın ağrısı C) Solukluk D) İrritabilite E) Dİyare . Cevap: E Çölyak hastalığında; diğer adıyla Gluten sensitif enteropatide en sık malabsorbsiyona bağlı kronik ishal beklenir. Hastaların sık başvuru bulguları ishal ve büyüme gelişme geriliğidir. Diğer seçeneklerin tamamı hastalığın seyrinde gözlenebilen diğer bulgulardır. . . 84-Bir günlük erkek bebek safralı kusma ve karında distansiyon gelişmesi nedeniyle yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılıyor. Çekilen direkt karın grafisinde çift hava gölgesi saptanıyor. Bu bebek için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) İleal atrezi B) Duodenal atrezi C) Volvulus D) İnvajinasyon E) Pilor stenozu . Cevap: B Duedonal atrezi için tipik radyolojik görünüm ayakta direkt karın grafisinde double-dobble (çift hava gölgesi ) görünümüdür. Down sendromuna eşlik etme olasılığı sıktır. Atrezinin yerine göre %80 safralı, %20 safrasız kusma gözlenir. . . 85-Aşağıdakilerden hangisi hiperpotasemi tedavisinde kullanılmaz? A) Kayeksalat B) Kalsiyum glukonat C) Alüminyum hidroksit D) İnsülin-glukoz içeren sıvı E) Sodyum karbonat . Cevap: C Hiperpotasemi Tedavisi Hiperpotasemi acil olarak tanınması ve müdahale edilmesi gereken bir klinik durum olması açısından önemlidir. Kalsiyum glukonat; hiperkalemi (hiperpotaseni) tedavisinde kalbi korumak amaçlı kullanılır K+ düşürücü etkisi yoktur. İnsülin (+) glukoz içeren sıvı (tamponize sıvı) K+ hücreye girerek kanda azalmasını sağlar. NaHCO3; HAT iyonunu hücre dışına geçerek K+ hücreye sokar ve K+ azalır. Kayeksalat (sonbital); bunlar K+’u bağlarlar ve kan K+ unu düşünürler. . . 86-Aşağıdaki testlerden hangisi sistemik lupus eritematozus tanısı koymada yardımcı değildir? A) Anti-dsDNA B) Anti-Sm antikorlar C) C reaktif protein D) C3(kompleman 3) E) Antinükleer antikor . Cevap: C C reaktif protein ataklarda yükselme göstermesiyle takipte önem arzedebilir. CRP bunun dışında SLE’de normaldir ancak serozit ya da şiddetli enfeksiyonlarda yükselebilir. SLE’de ANA tarama testidir ve %99 pozitiftir. Anti dsDNA ve Anti-SM antikorları şiddetli hastalığı gösterirler ve SLE için spesifiktirler. C3 ve C4 gibi kompleman elemanları SLE de düşük tespit edilir. . . 87-Kronik granülomatöz hastalıkta aşağıdakilerden hangisi sıklıkla görülen enfeksiyon nedenlerinden biri değildir? A) Sitomegalovirus B) Staphylococcus aureus C) Candida albicans D) Aspergillus E) Salmonella . Cevap: A Kronik granulomatöz hastalıkta fagositozdan sonra süperoksid veya hidrojen peroksid oluşmaz. Ve sonuçta katalaz pozitif bakteriler öldürülemez. Stafilokok, aspergillus ve bazı mantar enfeksiyonlarında artış vardır. CMV enfeksiyonunda artış beklenmez. . . 88-Aşağıdakilerden hangisi kistik fibrozis bulgusu değildir? A) Kronik öksürük B) Mekonyum ileusu C) Diabetes insipidus D) Solunum yolu enfeksiyonları E) Malabsorpsiyon ve yağlı dışkı . Cevap: C Kistik fibrozis en çok solunum yollarını tutar ve en sık bulgusu öksürük ve balgamdır. D seçeneğinde belirtilen solunum yolları enfeksiyonları da hastalığın seyrinde en sık problemlerden olup hastaların ana ölüm nedenleridir. Mekonyum ileusu yenidoğanlarda en sık gözlenen bulgudur. Ayrıca kistik fibrozis çocuklarda ekzokrin pankreas yetmezliğinin en sık sebebidir. . . 89-Aşağıdakilerden hangisinin yapımında vitamin K ’ya gereksinim yoktur? A) Faktör II B) Faktör VII C) Faktör IX D) Faktör X E) Faktör XI . Cevap: E K vitaminine bağlı koagülasyon faktörleri F2,7,9 ve F10’dur, bunlar karaciğerde üretilirler. Protein C ve Protein S de K vitaminine bağlı üretilir. F2’nin özel adı protrombindir. . . 90-Aşağıdakilerden hangisi orak hücreli anemide, hayatın ilk beş yılında gelişen komplikasyonlardan biri değildir? A) Splenik sekestrasyon B) Aplastık kriz C) Akut göğüs sendromu D) Priapizm E) Vazo-oklüzif kriz . Cevap: D . . 91-Aşağıdaki anemilerden hangisi mikrositik değildir? A) Demir eksikliği anemisi B) Transkobalamin eksikliği C) Bakır eksikliği D) Talasemi E) Sİderoblastik anemi . Cevap: B . . 92-Aşağıdakilerden hangisi retinoblastoma tanısında değerli bir bulgudur? A) Lökokori (beyaz pupilla) B) Deri altı nodülleri C) Panda gözü bulgusu D) Peteşi, ekimoz E) Yüz felci . Cevap: A Göz İle İlgili Ayırt Edici Bulgular Mavi göz: demir eksikliği anemisi Mavi sklera: osteogenezis imperfekta Mavi uvea: romatoid artrit Beyaz papilla (lökokori): retinablostom . . 93-Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin kullanımı akut miyeloid lösemi gelişmesi için en yüksek riski oluşturur? A) Vinka alkaloidleri B) Steroidler C) Epipodofilotoksinler D) Antimetabolitler E) Platinler . Cevap: C . . 94-Aşağıdakilerden hangisi Duchenne muskuler distrofi için karakteristiktir? A) Kernig belirtisi B) Gowers belirtisi C) Papil ödemi D) Babinski pozitifliği E) Miyotonik reaksiyon . Cevap: B . . 95-İntrakranial basınç artışının en erken bulgusu sıklıkla aşağıdakilerden hangisidir? A) Baş ağrısı B) İşitme kaybı C) Kulak çınlaması D) Ekstermitelerde güçsüzlük E) Göz kapaklarında düşüklük . Cevap: A . . 96-Mikroftalmi, iris kolobomu,holoprozansefali,yarık dudak ve damak, polidaktili, konjenital kalp defekti ve polikistik böbrek saptanan bir çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Trisomi 5 B) Trisomi 8 C) Trisomi 13 D) Trisomi 18 E) Trisomi 21 . Cevap: C Trizomi 13: holoproensefali Trizomi 18: dolikosefali Trizomi 21: brachisefali . . 97-Aşağıdakilerden hangisi otozomal dominant kalıtılan hastalıklardan biridir? A) Talasemi B) Kistik fibrozis C) Tay-Sachs hastalığı D) Nörofibromatozis E) Fanconi anemisi . Cevap: D Nörofibromatozis otozomal dominant kalıtılır. . . 100-Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, oral rehidratasyon solüsyonu içerisinde Na ve su absorpsiyonunun en iyi olması için glukoz ve Na oranları kaç olmalıdır? Glukoz (g/dL) Na (mEq/L) A 1 50 B 2 40 C 2 90 D 3 25 E 4 90 . Cevap: C . . 101-Vitamin D eksikliğine bağlı olarak gelişen raşitizmde aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi gözlenmez? A) Normal serum kalsiyum düzeyi B) Yüksek serum fosfor düzeyi C) Yüksek serum alkalen fosfataz düzeyi D) Yüksek parathormon düzeyi E) Hiperoksalüri . Cevap: B Serum Ca normal veya düşük, serum fosfor 4 mg/dL altında, serum ALP artmış, idrarda siklik adenozin monofosfat (cAMP) artmış ve serum 25 HCC düzeyi düşmüş, 1,25-(OH)2D3 normal veya artmış olarak bulunur. . . 102-Aşağıdakilerden hangisi çocukluk çağı obezitesinin komplikasyonlarından biri değildir? A) Kolelitiazis B) Psödotümör serebri C) Femur başı epifizlerinde kayma D) Kan basıncında yükselme E) Kan insülin düzeyinde azalma . Cevap: E Obezite insülin direncine yol açarak hiperinsülinemi oluşturur. . . 103-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan bebeklerde hiperinsülinemik hipoglisemiye neden olmaz? A) Annenin diyabetik olması B) Eritroblastozis fetalis C) Beckwith sendromu D) Nöroblastom E) Nesidioblastozis . Cevap: D Annenin diabet olması fetusta insülin sekresyonunu artırır. Eritroblastozis fetalis ve Beckwith sendromu hiperinsülinemiyle beraberdir. Nesidioblastoziste fetal pankreatik hipersekresyona bağlı olarak hiperinsülinemi olur. . . 104-Yenidoğanın nekrotizan enterokoliti için spesifik olan radyolojik bulgu aşağıdakilerden hangisidir? A) Portal venin geç görüntülenmesi B) Pnömoperitoneum C) Pnömotozis intestinalis D) Hava-sıvı seviyesi E) Mekonyum ileusu . Cevap: C Nekrotizan Enterokolitte Radyolojik Bulgular En erken bulgu olarak genişlemiş bağırsak lupları ve distansiyon saptanır, az sayıda olguda da hava-sıvı düzeyi saptanır. İntramural gaz varlığı (pnömatosis intestinalis) tipiktir. Gaz kabarcıkları karaciğer içinde de görülebilir. Portal vende gaz (piyopnömo flebitis) kötü prognozu gösterir. İlerlemiş olgularda asit saptanır. Olguların 1/3’ünde perforasyon gelişir. Perforasyon gelişti ise, dirençli asidoz, pıhtılaşma bozuklukları, kollaps, ön karın duvarında ödem, sertlik ve kızarıklık vardır. . . 105-Term ve preterm yenidoğanlarda fulminan seyir gösterebilen ve en sık görülen pnömoni etkeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Grup B streptokoklar B) Klamidya türleri C) Sitomegalovirus D) Pneumocystis carinii E) Staphylococcus aureus . Cevap: A Yeni doğanda en sık görülen pnemoni nedeni Grup B streptokoklardır.Bu mikroorganizmayı bebek annenin doğum kanalından alır. Bu yüzden her gebe 35-36.gebelik haftalarında bu açıdan taranmalıdır. . . 106-Spontan vajinal yolla doğan term bir yenidoğanın doğum sonrası ilk değerlendirilmesinde, spontan solunumunun olduğu, ancak renginin siyanotik ve kalp atım hızının 90/dakika olduğu saptanıyor. Bu bebeğe aşağıdaki resüsitasyon girişimlerinden hangisi uygulanmalıdır? A) Taktil uyaran B) Maske ile serbest akışlı oksijen C) Kalp masajı D) Entübasyon ve ventilasyon E) Maske ve balon ile ventilasyon . Cevap: E Pozitif basınçlı ventilasyonun 2 ana endikasyonu vardır; apne ve kalp atım hızı <100/dk. Relatif endikasyon ise inatçı siyanozdur. Kalp Hızı Kararları: Kalp atımı < 60/dk = göğüs kompresyonu + pozitif basınçlı ventilasyon. Kalp atımı 60 – 100/dk = sadece pozitif basınçlı ventilasyon. Kalp atımı > 100/dk = spontan solunum varsa ventilasyon durdurulur. . . 107-Endokardiyal yastık defektlerinin sıklıkla birlikte görüldüğü kromozom anomalisi aşağıdakilerden hangisidir? A) Turner sendromu B) Klinefelter sendromu C) Down sendromu D) Trizomi 13 E) Trizomi 18 . Cevap: C Endokardiyal yastık defektleri down sendromunda, kistik higroma, turner sendromunda sık izlenir. Trizomi 13: Holoproensefali Trizomi 18: Dolikosefali Trizomi 21: Brachisefali . . 108-Aşağıdakilerin hangisinde arilsülfataz A enzim aktivitesinde eksiklik gözlenir? A) Krabbe hastalığı B) Niemann-Pick hastalığı C) Tay-Sachs hastalığı D) Metakromatik lökodistrofi E) Generalize gangliosidoz . Cevap: D Metakromatik Lökodistrofi Serebrosid sülfataz (arilsülfataz A) eksikliği sonucu merkezi ve periferik sinir sisteminde ve çeşitli dokulara serebrozid sülfat (galaktozil sülfat) ve diğer sülfatlı glikolipidlerin aşırı birikimi ile karakterizedir. . . 109-Aşağıdaki lipoprotein metabolizma-transport defektlerinden hangisinin genetik geçişi otozomal dominanttır? A) Familyal hiperkolesterolemi B) Lipoprotein lipaz eksikliği C) Abetalipoproteinemi D) Apoprotein C-II eksikliği E) Tangier hastalığı . Cevap: A Tip IIA (Familyal hiperkolesterolemi): otozomal dominant geçer. LDL reseptör bozukluğu vardır. Plazmada LDL düzeyi yükselmiştir. Kolesterol düzeyi yükselmiştir fakat trigliserid düzeyi normaldir. Tip IIB: otozomal dominant geçer. Lipoprotein sentezinde artma vardır. . . 110-Yoğun bakımda iki gündür metabolik asidoz tanısıyla izlenen yenidoğan bir bebekte aşağıdaki laboratuar tetkiklerinden hangisi yol gösterici değildir? A) Kan-idrar amino asitleri B) Amonyak tayini C) Kan pH si D) İdrar-kan keton ve şeker düzeyleri tayini E) Serum ferritin düzeyi . Cevap: E Serum ferritin düzeyi fetusun demir depoları hakkında bilgi verir. Asidozla ilişkili bir parametre değildir. . . 111-Aşağıdakilerden hangisi özel bir patojene karşı hazırlanmış spesifik immünoglobulin preparatlarından biri değildir? A) Hepatit B immünoglobulini B) Varicella-zoster immünoglobulini C) İntravenöz sitomegalovirus immünoglobulini D) İnsan immün serum globulini E) Kuduz immünoglobulini . Cevap: D D seçeneği dışındakiler çok belirgin bir şekilde adından da anlaşılacağı gibi patojen spesifik immünoglobülinlerdir. . . 112-Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi çocukluk çağı akut otitis media hastalığına en sık neden olur? A) Solunum sinsityal virusu B) Streptococcus pneumoniae C) Parainfluenza virusu D) Branhamella catarrhalis E) Haemophilus influenzae . Cevap: B En sık neden olan bakteriler Streptococcus pneumoniae (en sık %30), Haemophilus influenzae (%20, 2. sık etkendir, 5 yaş altında en sık etkendir). Ancak, yeni doğan dönemindeki çocuklarda, aplastik anemilerde ve kemoterapi alanlarda akut otitis mediaya sıklıkla gram (-) basiller (E. coli, Klebsiella grubu ve P. aeruginosa) yol açmaktadır. . . 113-Suçiçeği enfeksiyonunda en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Selülit B) Postenfeksiyöz serebellit C) Artrit D) Ensefalit E) Ramsay-Hunt sendromu . Cevap: A Varisella enfesiyonu¬nun en sık komplikas¬yonu stafilokok (daha sık) ya da streptokok gibi organizmalara bağlı gelişen sekonder bakteriyel deri infeksi¬yonlarıdır. . . 114-Çocuklarda HIV enfeksiyonunda erken dönemde aşağıdakilerden hangisi en sık görülür? A) Pneumocystis carinii pnömonisi B) Lenfoid interstisyel pnömoni C) Anemi D) Generalize lenfadenopati E) Atipik mikobakteriyal pnömoni . Cevap: D Çocuklarda HIV enfeksiyonunda erken dönemde en sık görülen bulgu Generalize lenfadenopatidir. . . 115-Kızamık aşısının aşağıdaki durumların hangisinde uygulanması sakıncalıdır? A) Annenin gebe olması B) Ailede immün sistemi baskılanmış birey olması C) İki aydır inhalasyon yoluyla kortikosteroid alınıyorolması D) Prematüre doğmuş olma E) Lösemi nedeniyle antimetabolit tedavi uygulanıyor olması . Cevap: E Kızamık Aşısının Kontrendike Olduğu Durumlar Neomisin veya jelatine karşı anafilaktik reaksiyon gösterenler, primer ve sekonder immün yetmezlik, immünosüpressif tedavi alanlar, antimetabolit tedavi uygulanıyor olması, yüksek ateş, tüberkülozu olan çocuklar (PPD testi yapıldıktan 4-6 hafta sonra yapılmalıdır), hamilelik, topikal veya neomisine karşı gelişen anafilaksi, immünglobulin veya kan ürünleri verilmesi (verilmesinden 3-5 ay sonra yapılmalıdır). . . 116-Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan döneminde kolestaz ile birlikte görülmez? A) Galaktozemi B) α1-antitripsin eksikliği C) Biliyer atrezi D) Wilson hastalığı E) Kistik fibrozis . Cevap: D Wilson hastalığında klinik bulgular ortalama 6 yaş civarında başlar . . 117-Çocukluk çağında obstrüktif uyku apne sendromunun en sık görülen nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Obezite B) Down sendromu C) Adenotonsiller hipertrofi D) Pierre Robin sequensi E) Krup sendromu . Cevap: C Çocuklarda Obstrüktif Uyku Apnesine Neden Olan Fonksiyonel Faktörler Generalize hipotoni, SSS hastalıkları (serebral palsi, perinatal asfiksi), nöromusküler hastalıklar, laringomalazi, arnold-chiari sendromu (tip 1, 2), fazla oral sekresyon, foramen magnum stenozu, ilaçlar [sedatifler (kloral hidrat, benzodiazepin, fenotiazin), anestezikler, narkotikler], diğer sebepler (otonomik bozukluk, disfazi, obezite, prematürite). Obstrüktif uyku apnesinin en sık nedeni adenoid ve tonsil hipertrofisidir. Çocuklarda Obstrüktif Uyku Apnesine Neden Olan Anatomik Faktörler Burun: nazal obstrüksiyon, koanal atrezi, nazal septum deviasyonu, allerjik rinit, nazal polip (kistik fibrozis), hematom, kitle lezyonu. Nazofaringeal/Orofaringeal: adenoid ve tonsil hipertrofisi (en sık), makroglossi, faringeal kitle, yarık damak, küçük nazofarinks, kistik higroma. Genetik ve Kranio-Fasiyal Sendromlar: mikrognati, retrognati, midfasiyal hipoplazi (down sendromu, crouzon sendromu, apert sendromu), mandibula hipoplazisi (pierre-robin sendromu, treacher-collins sendromu, corniella-delange sendromu, kraniofasiyal travma, akondroplazi, mukopolisakkaridozlar (hurler ve hunter sendromu), glikojen depo hastalığı. . . 118-Aşağıdakilerden hangisi, restriktif akciğer hastalıklarının tanısında en değerli solunum fonksiyon testi bulgusudur? A) Azalmış total akciğer kapasitesi B) Azalmış FEV1 C) Artmış rezidüel volüm D) Artmış fonksiyonel rezidüel kapasite E) Normal vital kapasite . Cevap: A . . 119-Turner sendromunda aşağıdaki doğumsal kalp hastalıklarından hangisi en sık görülür? A) Pulmoner atrezi B) Ventriküler septal defekt C) Atrial septal defekt D) Pulmoner darlık E) Aort koarktasyonu . Cevap: E Boy kısalığı (%97), kısa boyun (%70), primer amenore (%96), yele boyun (%53), seksüel infantilizm (%95), işitme kusuru (%53), pigmente nevüs (%80), mikrognati (%40), yüksek damak (%45). En sık kalp anomalisi aort koarktasyonudur. . . 120-Klasik vibratuvar üfürüm (Still üfürümü) ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) En sık 3-7 yaş arasında görülür. B) Sternum orta-sol sınır ve mid-sternal bölgede duyulur. C) Valsalva manevrası ile şiddeti artar. D) Genellikle 2°-3°/6° şiddetindedir. E) Ateş ve egzersiz ile şiddeti artar. . Cevap: C Klasik Vibratuvar Üfürüm (Still Üfürümü) Özellikleri En sık 3-7 yaş arasında görülür. Sternum orta-sol sınır ve mid-sternal bölgede duyulur. Valsalva manevrası ile şiddeti azalır. Genellikle 2°-3°/6° şiddetindedir. Ateş ve egzersiz ile şiddeti artar. . . 121-Aşağıdakilerden hangisi kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan pozitif inotropik ajanlardan biri değildir? A) İzoproterenol B) Dopamin C) Dobutamin D) Digoksin E) Propranolol . Cevap: E Propranolol beta blokerdir. Beta blokerler bradikardi yapar. Kalbe negatif inotrop etkilidir. . . 122-Anemili bir hastada, ortalama eritrosit volümünün ve mutlak retikülosit sayısının düşük olarak saptanması durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Demir eksikliği anemisi B) Megaloblastik anemi C) Aplastik anemi D) Orak hücreli anemi E) Miyelodisplastik sendrom . Cevap: A Soruda mikrositer anemi yapan bir durum sorulmaktadır. Demir eksikliği durumunda retikülositte yapılamaz ve retikülositoz olmaz.Ancak özellikle hemolitik anemilerde retikülositoz izlenir. . . 123-Aşağıdaki testlerden hangisi faktör VII eksikliğinin saptanmasında kullanılır? A) Parsiyel tromboplastin zamanı B) Protrombin zamanı C) Trombin zamanı D) Reptilaz zamanı E) Öglobulin lizis testi . Cevap: B Faktör 7 eksikliğinin saptanmasında protrombin zamanı; faktör 8 eksikliğinin saptanmasında parsiyel tromboplastin zamanı kullanılır. . . 124-Nöroblastomda, aşağıdaki bulgulardan hangisi iyi prognoz göstergesidir? A) Tanı konulduğunda hastanın 1 yaşından küçük olması B) N-myc amplifikasyonu C) Serumda laktik dehidrogenaz düzeyinin 1500 U/ml nin üzerinde olması D) Kemik tutulumu E) Primer tümörün sürrenal bezden gelişmesi . Cevap: A Nöroblastomda İyi Ve Kötü Prognostik Faktörler Özellikler İyi Kötü Patoloji İyi histoloji Kötü histoloji Yaş < 1 yaş > 1 yaş Cinsiyet Kız Erkek Nöron spesifik enolaz Normal >100 ng/mL Ferritin Normal > 150 ng/mL VMA/HVA oranı Yüksek (>1) Düşük (<1) Evre 1, 2, 4S 3, 4 Primer yerleşim Boyun, toraks, pelvis Abdomen N-myc Normal Amplifiye LDH Normal > 1500 mcg/mL Bcl-2 onkojeni Yok Var 1p delesyonu Yok Var Nöropeptit Y düzeyi Düşük Yüksek (relapsı gösterir) Miyoklonik göz hareketleri (opsomiyoklonus) Var Yok . . 125-Hipertansiyon, aşağıdaki malign hastalıkların hangisinde en sık görülür? A) Wilms tümörü B) Abdominal non-Hodgkin lenfoma C) Nöroblastom D) Feokromositoma E) Rabdomiyosarkom . Cevap: D Feokromositomada Klinik Semptomlarının çoğu katekolaminlerin etkileri ile oluşur. Değişkenlik gösteren devamlı veya paroksismal hipertansiyon olabilir. Hipertansiyon atakları arasında hasta tamamen normaldir. Atak sırasında hastada baş ağrısı, çarpıntı, solukluk, terleme, flashing, kusma görülebilir. Hipertansif ensefalopatiye bağlı konvülsiyon, papilödemi ve kanama görülebilir. . . 126-Poliartiküler juvenil romatoid artritli bir hastada, non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlarla birlikte verilebilecek, etkinliği yüksek ve toksisitesi düşük en uygun ilaç aşağıdakilerden hangisidir? A) Siklosporin B) Metotreksat C) Sülfosalazin D) Hidroksiklorokin E) Azatioprin . Cevap: B JRA’da ilk basamak tedavi aspirindir. Tedaviye tüm aktivite bulguları düzeldikten sonra 1-2 yıl daha devam edilir. 6-12 haftalık dönemde aspirin yarar sağlamazsa non-steroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ) denenmelidir. Poliartiküler juvenil romatoid artritli bir hastada, non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlarla birlikte verilebilecek, etkinliği yüksek ve toksisitesi düşük en uygun ilaç metotreksattır. . . 127-Yedi yaşında bir kız çocuğunda gonadotropine bağımlı erken puberte saptanması durumunda, etiyolojik neden olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Hamartom B) McCune Albright sendromu C) İdyopatik D) Hipertiroidi E) Hipofiz adenomu . Cevap: C Kızlarda puberte prekoksun en sık nedeni idiopatiktir. Bilinen en sık nedeni ise over kitleleridir. . . 128-Boy kısalığı olan bir çocukta kemik yaşı geriliği yoksa bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olduğu düşünülmelidir? A) Parsiyel büyüme hormonu eksikliği B) Büyüme hormonu nörosekretuvar disfonksiyonu C) Boy uzamasındaki yapısal gecikme D) Sevgi yoksunluğu kısalığı E) Kalıtsal boy kısalığı . Cevap: E Takvim yaşı (TY), boy yaşı (BY) ve kemik yaşına (KY) göre boy kısalığına pratik yaklaşım TY > BY > KY Hipotiroidizm TY > KY > BY İzole Büyüme hormonu eksikliği TY > KY ≥ BY Konstitüsyonel boy kısalığı TY = KY > BY Ailevi boy kısalığı . . 129-Oral rehidratasyon sıvısı tedavisiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Kusan hastalara kesinlikle verilmemelidir. B) Bilinci bozuk hastaya vermek kontrendikedir. C) Orta veya hafif dehidratasyonu olan hastalarda kullanılır. D) Tedavinin ilk 4-6 saatinde mevcut sıvı açığı kapatılır, sonra devam eden ishal biçimindeki her dışkılama için vücut ağırlığı x 5-10 ml miktarda içirilir. E) Mutlaka az miktarda kısa aralıklarla yudum yudum içirilir, önerilen miktar tek seferde içirilmemelidir. . Cevap: A Kusan hastalar enteral beslenebilir, kusmaya neden etken ortadan kaldırılmalıdır ve enteral beslenme başlanmalıdır. . . 130-Aşağıdakilerden hangisinin antioksidan özelliği yoktur? A) Vitamin A B) Selenyum C) Vitamin C D) Çinko E) Vitamin E . Cevap: D ACE Vitaminleri ve selenyum antioksidandır. . . 131-İki yaş altında akut piyelonefrit geçiren çocuklarda aşağıdaki doğumsal üriner sistem anomalilerinden hangisinin görülme olasılığı en yüksektir? A) Bilateral renal agenezi B) Ask-Upmark böbrek C) Posterior üretral valv D) Üreteropelvik darlık E) Vezikoüreteral reflü . Cevap: E Kronik pyelonefritin ve çocuklardaki KBY ninde en önemli nedeni Vezikoüreteral reflüdür. Ayrıca vezikoüreteral reflü; erişkin dönemde diabette ve gebelikte olduğu gibi akut pyelonefritinde risk artışına neden olur. . . 132-Sepsis tanısı konulan bir çocuğun yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye ambulansla sevk edilmesi gerekiyor. Sevk sırasında hastaya yapılacak işlemlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Hava yolunun açık olması sağlanmalıdır. B) Siyanozu olsun olmasın oksijen verilmelidir. C) Damar yolu açılmalıdır. D) Kültür alınması gerektiğinden sevk edilen hastanede kültür alınana kadar antibiyotik verilmez. E) Sevk işlemi sırasında hastaya refakat edilmelidir. . Cevap: D Sepsis tanısı konan her hastadan kültürleri hemen alınıp antibiyoterapiye başlanması gerekir. . . 133-Aşağıdaki aşılardan hangisi deri içine yapılır? A) BCG aşısı B) Hepatit B aşısı C) Difteri-tetanos-boğmaca aşısı D) Suçiçeği aşısı E) Kuduz aşısı . Cevap: A BCG aşısı sol omuza intradermal yapılır, diğer aşılar ile birlikte yapılmasının sakıncası yoktur. BCG aşısının komplikasyonları lenfadenit ve bölgesel infeksiyondur. İkinci ayda aşı uygulaması ile komplikasyon oranı azaltılmıştır. Adenopati kendiliğinden iyileşir, ama büyük ve ülserleşme eğilimi gösteriyor ise 3 ay süre ile 10 mg/kg dozda INH verilir. . . 134-Aşağıdakilerden hangisi difteri aşısının özelliklerinden biridir? A) Canlı attenüe aşı olması B) Polisakkarit aşı olması C) Ölü bakteri aşısı olması D) Toksoid aşı olması E) İnaktive virus aşısı olması . Cevap: D Difteri-Boğmaca-Tetanoz Aşısı Difteri ve tetanoz formaldehid ile muamele edilmiş toksinleri ihtiva eder (toksoid), boğmaca ise inaktive edilmiş Bordatella pertussis süspansiyonudur (ölü aşı). 7 yaşından büyüklerde boğmaca çıkarılır, erişkin tipte difteri aşısı içeren Td yapılır ve her 10 yılda bir tekrarlanır. . . 135-Rh uyuşmazlığı durumunda anneye doğum sonrasında aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A) Antigamaglobulin B) Anti-D globulin C) Hiperimmünogamaglobulin D) Anti-I antikorları E) Kortikosteroid . Cevap: B Rh uyuşmazlığı durumunda anneye 28.gebelik haftasında ve doğumdan sonra anti D immünglobülin verilir. . . 136-Yenidoğanda aşağıdaki konvülsiyon tiplerinden hangisi görülmez? A) Jeneralize tonik-klonik B) Fokal klonik C) Miyoklonik D) Pedal çevirme tarzında ritmik hareket E) Apne . Cevap: A Yeni doğanda JTK görülmez. Yenidoğan konvülsiyonları 4 tiptir; subtle (amorf), tonik, fokal/multifokal, klonik, miyoklonik. Tonik Konvülsiyonlar: HİE ve İKK’larda görülür. Alt ve üst ekstremitelerde tonik ekstansiyon şeklindedir. Fokal tonik nöbetlerde EEG değişiklikleri sıktır. Jeneralize tonik nöbetlerde EEG değişiklikleri nadirdir. Multifokal klonik: doğum travmalarına bağlı fokal organik lezyonlar en sık nedendir. PM’lerde hiç görülmez. Fokal Klonik: lokal yapısal lezyonlar, infeksiyon ve subaraknoid kanama en sık nedendir. Klonik nöbetlerde EEG değişiklikleri sıktır. . . 137-Yenidoğanda en sık görülen sepsis etkeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Haemophilus influenzae B) Streptococcus pneumoniae C) Pseudomonas aeruginosa D) Candida albicans E) B grubu streptokoklar . Cevap: E Tekrar tekrar sorulan soru! Yeni doğanda pmömoni ve sepsisin en sık nedeni B grubu streptokoklardır. . . 138-Yenidoğan bebekte, fizyolojik sarılıkta aşağıdaki faktörlerden hangisi rol oynamaz? A) Eritrosit ömrünün çok kısa olması B) Yenidoğan karaciğerinde bilirübin konjugasyonunun geçici sınırlanması C) Glukuronil transferaz enzim aktivitesinin düşük olması D) Enterohepatik dolaşımın azalmış olması E) Eritrosit hacminin daha fazla olması . Cevap: D Fizyolojik Sarılık Nedenleri Eritrosit volümünde artış ve eritrosit yaşam süresindeki azalmaya bağlı bilirubin yükünün artması ve bilirubin yapımında artma, karaciğer fonksiyonlarının yetersizliği, enzimlerin immatür olması nedeniyle konjugasyonun yapılamaması, safraya atılımın sınırlı olması, enterohepatik sirkülasyonla unkonjugasyonun fazla olması, karaciğer bilirubin alımının yetersizliği. . . 139-Patent duktus arteriozusa en sık neden olan konjenital hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Herpes simpleks virus enfeksiyonu B) Kızamıkçık C) Kızamık D) Down sendromu E) Toksoplazmozis Cevap: B . Konjenital Kızamıkçık Klinik Bulgular (Erken): MSS; mikrosefali Göz; katarakt, mikroftalmi, glokom, korneada bulanıklık, tuz-biber retinopatisi Kalp; PDA, PS, septal defektler Kulak; bilateral SN işitme kaybı Kemik iliği; anemi, trombositopeni Diğer; osteolitik metafiz lezyonlar, hepatosplenomegali, sarılık, pnömoni, ensefalit, BOS’da hücre artışı. Geç Bulgular: İşitme kaybı (%87), konjenital kalp anomalisi (%46), zekâ geriliği (%39), katarakt veya glokom (%34). . . 140-Çocukluk çağında en sık görülen hipertansiyon nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Nöroblastom B) Aort koarktasyonu C) Böbrekle ilgili patolojiler D) Porfiria E) Esansiyel hipertansiyon . Cevap: C Çocukluk çağında en sık görülen hipertansiyon nedeni renal nedenler; erişkinde ise esansiyel nedenlerdir. . . 141-Bir yaşından küçük bebeklerde supraventriküler taşikardinin akut tedavisinde aşağıdakilerden hangisinin kullanımı kontrendikedir? A) Verapamil B) Digoksin C) Adenozin D) Amiodaron E) Yüze buz torbası uygulaması . Cevap: A Supraventriküler Taşikardi Adenozin, vagal manevralar, verapamil (hipotansiyon ve kalp yetmezliği varsa kontrendike), digoksin, amiodarone ve kardiyoversiyon kullanılabilir. Bir yaşından küçük bebeklerde supraventriküler taşikardinin akut tedavisinde verapamil kullanılmaz. . . 142-Ağıdaki bulgulardan hangisi erken puberte lehine değerlendirilir? A-Kızlar 9.5 yaşındayken Tanner evrelendirmesine göre telarşın P2 düzeyinde olması B-Erkeklerde 9 yaşından önce testis volümünün 4 ml’yi geçmesi C-11 yaşında menarş başlaması D-Kemik yaşının takvim yaşına göre ileride bulunmaması E-Yıllık büyüme hızının sabit olması . Cevap: B Erkeklerde 9 yaşından önce testis volümünün 4 ml’yi geçmesi ve kızlarda 9 yaşından önce menarş olması erken puberte olarak değerlendirilir. . . 143-Sekiz yaşında bir kız çocukta boyunda ağrılı tiroid bezi büyümesi, hassasiyet ve ateş saptanması durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Akut veya subakut tiroidit B) Otoimmün tiroidit C) Lenfositik tiroidit D) Tiroid bezi infiltrasyonu E) Tiroid kanseri . Cevap: A Soruda troidde büyümeye neden olan bir patoloji sorulmaktadır. Troiditlerin erken dönemlerinde ve tümörlerde troid bezi büyür. Hasta 8 yaşında olduğu için tümör olasılığı çok düşüktür. Hastada ağrı olması daha çok troiditi düşündürüyor. Ateş olması akut bir troiditi daha fazla düşündürüyor. . . 144-Zekâ geriliği ve kabızlığı olan, fontaneli geniş bir çocukta dilin de büyük olduğu saptanıyor. Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Hiperparatiroidi B) Fenilketonüri C) Hiperadrenalizm D) Diabetes insipidus E) Konjenital hipotiroidi . Cevap: E Zekâ geriliği, kabızlık, geniş fontanel, dilde büyüklük = tanı için her şey verilmiş. . . 145-Vitamin D yetersizliğine bağlı rikets gelişmiş 5 aylık bir bebekte aşağıdakilerden hangisinin görülmesi beklenmez? A) Kraniotabes B) O bacak C) Raşitik rozeri D) Düşük fosfat düzeyleri E) Yüksek alkalen fosfataz değerleri . Cevap: B O bacak ve X bacak gibi bacak ve uyluk kemiklerinde olan eğilmeler yürüyen çocukta görülür. . . 146-Pellagra, aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğinde gözlenir? A) Niasin B) Vitamin B1 C) Vitamin B6 D) Vitamin B7 E) Vitamin B12 . Cevap: A Niasin (B3 vitamini) eksikliğine bağlı oluşan spesifik hastalık Pellegra’dır. Pellegra’da vücuttaki tüm dokular etkilenir. Pellegranın erken semptomları belirsizdir. İştahsızlık, güçsüzlük, yorgunluk, yanma duyusu, karıncalanma ve baş dönmesi şeklindedir. Niasin eksikliğinin uzun sürmesi sonunda pellegranın spesifik belirtileri ortaya çıkar. Pellegranın klasik triadı vardır; 3 D belirtisi; dermatitis, daire, demanstır. . . 147-Ateşli bir enfeksiyondan sonra trombositopeni, protrombin, parsiyel tromboplastin ve kanama zamanı uzaması gelişen bir çocukta aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Von Willebrand hastalığı B) Afibrinojenemi C) Hemofili D) Paroksismal noktürnal hemoglobinüri E) Dissemine intravasküler kaogülasyon . Cevap: E Dissemine intravasküler kaogülasyon;koagülasyon faktörlerinin tükenerek yaygın kanamanın görüldüğü kanamalı bir klinik tablodur. En önemli nedenleri sepsis ve akut kanamadır. . . 148-Demir eksikliği anemisi tedavisinde, retikülosit cevabı ne zaman maksimuma ulaşır? A) 1-2 günde B) 5-7 günde C) 14-21 günde D) 3-4 haftada E) 6 haftada . Cevap: B Tedaviye Yanıt 12-24 saat: hücre içi Fe içeren enzim aktiviteleri artar, irritabilite ve iştahta düzelme olur. 36-48 saat: kemik iliği yanıtı, eritroid hiperplazi. 48-72 saat: retikülositoz (5-7. günde maksimum olur). 4-30 gün: Hb yükselmesi (Htc’de %1/gün). 1-3 ay: depolar dolar. . . 149-Nöroblastom en sık hangi bölgeye yerleşir? A) Toraks B) Pelvis C) Servikal D) Adrenal bez E) Paraspinal ganglionlar . Cevap: D Çocukluk çağının SSS dışında en sık görülen solid tümörüdür ve infant döneminde görülen malignitelerin %50’sini oluşturur. Vücutta nöral krestin bulunduğu herhangi bir bölgeden çıkabilir. %70 abdomende (genellikle adrenal bezden), %20 torakstan (posterior mediastenden) geriye kalan %10’luk kısım ise vücudun herhangi bir bölgesinden çıkabilir. . . 150-Akut poststreptokoksik glomerülonefrit ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Antistreptolizin O titresi vakaların yaklaşık yarısında 6 ayda normale döner. B) Serum C3 düzeyi 3-5 haftada normale döner. C) Diürez 1 ay sonra başlar. D) Mikroskopik hematüri 6-12 ay devam eder. E) Kan basıncı 1-3 haftada normale döner. . Cevap: C Akut Poststreptokoksik Glomerülonefritte Klinik Streptokok infeksiyonunu takiben iki hafta sonra akut nefritik tablo oluşur. Ani başlayan makroskopik hematüri; çocukluklarda makroskopik hematürinin en sık nedenidir. Ödem; glomerülotübüler dengesizlik sonucu su ve tuz tutulumu olur. Hipertansiyon ve ensefalopati gelişebilir. Böbrek yetmezliği görülebilir. Ciddi vakalarda ensefalopati ve konjestif kalp yetmezliği (kardiyomegali, plevral mayi) gelişebilir. Hipertansiyon ve kalp yetmezliğinin nedeni hipervolemidir (>5 yaş çocuklarda kalp yetmezliğinin en sık nedeni ARA, 2.neden APSGN’dir. Diürez 1-2 haftada başlar. Makroskopik hematüri 1-3 hafta, mikroskopik hematüri 6-12 ay devam edebilir (en geç düzelen bulgu mikroskopik hematüridir). Proteinüri birkaç ayda kaybolur, C3 en geç 8 haftada yükselir. . . 151-Aşağıdakilerden hangisi sistemik lupus eritematozus tanı kritelerinden biri değildir? A) Diskoid raş B) Gottron papülleri C) Serözit D) ANA pozitifliği E) Fotosensitivite . Cevap: B SLE Tanısı İçin 11 Kriter 4 veya üzerindeki kriter pozitif ise SLE tanısı konur; 1-Kelebek şeklinde malar raş. 2-Diskoid raş; (yama tarzında eritemli, pullu ve karetotik lezyonlar) çocuklarda çok nadir görülür. 3-Fotosensitivite. 4-Oral ülserler. 5-Non-eroziv artirit; 2 veya fazla eklemde. 6-Serositis (plevrit, perikardit) 7-Renal bozukluklar; persistant proteinüri veya hücre. 8-Nörolojik bozukluk; konvülsiyon veya psikoz. 9-Hematolojik bozukluk; hemolitik anemi, lökopeni, trombositopeni. 10-İmmünolojik bozukluk; LE hücresi, anti-DNA, anti-Sm antikor pozitifliği, false + VDRL. 11-ANA pozitifliği. . . 152-Aşağıdaki bakterilerden hangisi 3 ay-36 ay arası bebeklerde bakteriyemi ve odağı belli olmayan ateşe en sık neden olur? A) Haemophilus influenzae B) Streptococcus pneumoniae C) Salmonella D) Staphylococcus aureus E) Meningokoklar . Cevap: B . . 153-Çocukluk çağı pnömonilerinde, 5 yaşından büyük çocuklarda, aşağıdakilerden hangisi sık görülen mikroorganizmalardan biri değildir? A) Grup A streptokoklar B) Streptococcus pneumoniae C) Chlamydia pneumoniae D) Staphylococcus aureus E) Grup B streptokoklar . Cevap: E Yaş grubu Bakteriyel Viral Yenidoğan-2 ay Grup B streptokok (YD’de en sık) Gram (-) bakteriler (E. coli, K. pneumoniae) L. monocytogenes S. aureus C. trachomatis Anaerob bakteriler RSV (en sık) CMV HSV 2ay-5yaş H. influenzae (2 yaş altında en sık) S. pneumoniae (2 yaş üstünde en sık). Genel olarak 2 ay-5 yaş arası en sık etkendir. AGBHS M. pneumoniae S. aureus B. pertusis RSV (2 yaş altında en sık) İnfluenza Parainfluenza Adenovirüs 5-9 yaş S. pnumoniae M. pneumoniae C. pneumoniae S. aureus AGBHS İnfluenza (en sık) Parainfluenza Adenovirüs >10 yaş M. pneumoniae (en sık) S. pneumoniae C. pneumoniae Tbc İnfluenza . . 154-Yedi yaşında bir erkek çocuk kusma, ateş, yan ağrısı şikâyetleriyle getiriliyor. İdrar tetkikinde, idrar dansitesi 1010, protein miktarı eser olarak bulunuyor. İdrarın mikroskopik incelemesinde büyük büyütmede her alanda bol lökosit ve lökosit silendirleri görülüyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut glomerülonefrit B) Hemorajik sistit C) Akut piyelonefrit D) Akut tübüler nekroz E) Minimal lezyon hastalığı . Cevap: C Ateş + yan ağrısı + pyüri = akut piyelonefrit. Akut pyelonefritlerde, pyelonefritin olduğu yerde KVAH görülür ve hasta şiddetli yan ağrısı ile başvurur. Piyelonefrit titremeyle yükselen ateş ve 18000’lerde lökositoz yapan bir enfeksiyon hastalığıdır. . . 155-Kızamık enfeksiyonunun en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Otit B) Bronkopnömoni C) Ensefalit D) Menenjit E) Tonsillit . Cevap: A Kızamık Komplikasyonları Respiratuar komplikasyonlar vakaların %15’inde görülür. Akciğer (dev hücreli pnömoni), ortakulak, sinus ve servikal nodların bakteriyel süperinfeksiyonları sık görülür. En sık görülen komplikasyonu otitis mediadır. Bazı vakalarda bronkospazm, şiddetli krup ve progresif viral pnömoni veya bronşiolit de görülebilir. Ölümcül komplikasyonu pnömonidir. İmmün yetmezlikli hastalarda, şiddetli fatal pnömoni riski daha yüksektir. . . 156-Aşağıdakilerden hangisi Kwashiorkor’un bulgularından biri değildir? A) Ödem B) Deride ülser ve dermatit C) Kutanöz depigmentasyon D) Hepatomegali E) Deri altı yağ dokusu ve kas kitlesinde ileri derecede azalma . Cevap: E PEM Tipleri ve Özellikleri Marasmus Kwashiorkor Başlangıç yaşı 1-2. aylarda Anne sütü kesildikten sonra En sık görülme yaşı 5-6 aydan sonra 1.5-3 yaş Etyoloji Kronik açlık Protein eksikliği Boya göre vücut ağırlığı Azalmış Hafif azalmış Yaşa göre vücut ağırlığı Çok azalmış Hafif azalmış Ödem Yok +++ Apati + +++ Anoreksi +/++ +++ Yüz görünümü İhtiyar yüzü Aydede yüzü Hipotoni görünümü + Deri altı yağ kalınlığı ++ N / hafif azalmış Deri değişikliği Belirgin azalmış +++ Saç değişikliği N / kuru +++ Karaciğer N Büyük (yağlı karaciğer) Anemi + + Plazma albümini N/hafif düşük Çok düşük Kan aminoasitleri N Nonesansiyel/esansiyel↑ Kanda lipit N Lipit, kolesterol düşük, serbest yağ asitleri artmış İmmünolojik bozukluk ++ +++ Hiponatremi -/+ -/+ Potasyum eksikliği ++ ++ Mg eksikliği + + EKG bulguları + + Kalpte küçülme + + Hipokalsemik nefropati + + Barsak mukoza hücrelerinde atrofi ++ ++ . . 157-Aşağıdakilerin hangisinde kraniotabes görülmez? A) Hidrosefali B) Raşitizm C) Sifiliz D) Vitamin B hipervitaminozu E) Osteogenezis imperfekta . Cevap: D İlk 3 ayda kraniyotabes alınması normaldir. Raşi¬tizm, hidrosefali, sfiliz, osteogenezis imperfekta ve A hipervitaminozunda 3 aydan sonra pozitiftir. Hastalıkta mavi sklera görülür. . . 158-Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda hemoptizinin sık görülen nedenlerinden biri değildir? A) Pnömoni B) Bronşiektazi C) Henoch-Schönlein purpurası D) Koagülopati E) Kistik fibrozis . Cevap: C Henoch-Schönlein purpurası değil good pasture sendromu hemoptisi yapar. . . 159-Sol paryetal bölgede sütürleri geçmeyen, saçlı deride şişkinliği olan 20 saatlik bir bebekte en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) İntraventriküler hemoraji B) Sefal hematom C) Subdural hemoraji D) Kaput suksedaneum E) Subaraknoid hemoraji . Cevap: B Süturu geçmeyen sefal hematom; süturu geçen kaput sucsedaneum. . . 160-Kalp hızı 112/dakika, solunumu düzenli, ekstremiteleri hafif fleksiyon halde olan, buruna kateter sokulunca yüzünü buruşturan, gövdesi pembe ve ekstremiteleri mor olan bir yenidoğanda Apgar skoru kaçtır? A) 3 B) 4 C) 5 D) 6 E) 7 . Cevap: E APGAR Skorlaması Bulgular 0 1 2 Görünüm (Appearence) Mor veya soluk Gövde pembe, extremiteler mor Tamamen pembe Kalp hızı (Pulse) Yok <100/dk >100/dk Refleks yanıt (Grimace) Yok Yüz buruşturma Öksürük, hapşırık, güçlü ağlama Tonus (Activity) Yok( tüm vücut ekstansiyonda) Alt ekstremitelerde fleksiyon Aktif hareketli Solunum (Respiration) Yok Düzensiz/çene atma Düzenli-ağlıyor. . . 161-Aşağıdaki durumlardan hangisinin prematürelerde görülme riski diğerlerine göre daha azdır? A) Respiratuvar distres sendromu B) Nekrotizan enterokolit C) Hiperbilirübinemi D) Mekonyum aspirasyon sendromu E) Retinopati . Cevap: D Mekonyum aspirasyon sendromu daha çok postmatürlerde gözlenir. . . 162-Yenidoğan bebeklerde en sık konvülsiyon nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Hipokalsemi B) Hipoglisemi C) Doğum travması D) Hiponatremi E) Hipomagnezemi . Cevap: C Yenidoğan bebeklerde en sık konvülsiyon nedeni hipoksidir (doğum travması). . . 163-Aşağıdaki durumların hangisinde anne sütü hemen kesilmelidir? A) Annede hepatit B taşıyıcılığı olması B) Annede geçirilmiş tüberküloz C) Annede mastit olması D) Bebekte fenilketonüri varlığı E) Bebekte galaktozemi varlığı . Cevap: E Annede meme absesi varsa, bebekte galaktozemi varsa bebek emzirilmez. . . 164-İki canlı aşı aynı gün yapılmamışsa, 2 aşı arasındaki zaman farkı ne kadar olmalıdır? A) 2 ay B) 1 ay C) 15 gün D) 1 hafta E) İstenildiği zaman yapılabilir. . Cevap: B İki canlı aşı aynı gün yapılmamışsa, 2 aşı arasındaki zaman farkı 1 ay olmalıdır. . . 165-Vitamin D yetersizliğine bağlı rikets gelişmiş 5 aylık bir bebekte aşağıdakilerden hangisinin görülmesi beklenmez? A) Kraniotabes B) O bacak C) Raşitik rozeri D) Düşük fosfat düzeyleri E) Yüksek alkalen fosfataz değerleri . Cevap: B O bacak ve X bacak yürüyen riketsli bebeklerde görülür. . . 166-Aşağıdakilerden hangisi hipokalseminin bulgularından biri değildir? A) Poliüri B) Trousseau belirtisi C) Tetani D) Chvostek belirtisi E) Karpopedal spazm . Cevap: A Hipokalseminin Semptomları Hipokalsemi eşik potansiyeli düşürerek, kaskasılmasını ve sinir iletimini bozar. SSS ile ilgili en önemli semptomlar, konvülsiyon, bilinç kaybı ve apnedir. Diğer semtomlar siyamoz, tiz sesle ağlama, treman vejitterines’idr. Konvilsüyonlar fokal veya jeneralize oabilir. YD hipoklasemilerinde kapo-pedal spanm görülmez. YD’de apne, konvülsiyon, irritabilite ve jitterines en sık görülen bulgulardır. YD bebeklerde hipokalsemi bulgusu olarak; kusma, lefarji ve tremonda görülür. Hipokalsemi ağır değilse, ağız çevresinde ve ekstremitelerde paresteziler (uyuşma) olur. Gizli tetani adı verilen bu dönemde Chovstek (ilk 3 ay içinde oluşması fizyolojiktir) ve Trousseau (+) olabilir. Hipokalsemide kalp bloğu, ventrikül fibrilasyonu, hipotansiyon, kalp yetmezliği, EKG’de QT uzaması, özellikle YD’lerde apne ve hipoksiye neden olabilir. Laringospazm oluşabilir. . . 167-Aşağıdakilerden hangisi piridoksin eksikliğinin bulgularından biri değildir? A) Konvülsiyon B) Anemi C) Kalp yetmezliği D) Periferik nöropati E) Dermatit . Cevap: C Pridoksin eksikliğinin semptomları çocuklarda erişkinlerde olduğu kadar belirgin değildir. En önemli belirtiler; süt çocuklarında konvülsiyon, periferik nöritis, dermatitis, keylizis, glossit, sebore ve anemidir. . . 168-Bakla yedikten 24 saat sonra sarılık başlayan 7 yaşında bir erkek çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Pürivat kinaz eksikliği B) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği C) Methemoglobulinemi D) Herediter sferositoz E) Herediter eliptositoz . Cevap: B Bakla yedikten sonra olan hemoliz Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinin bulgusudur. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği olanlarda bakla yemek, egzersiz ve enfeksiyon gibi durumlarda hemoliz gelişir. Ancak hasta budurmlardan korunarak hemolize engel olabilir. . . 169-Aşağıdakilerin hangisinde trombositopeni görülmez? A) Sistemik lupus eritematozus B) Hemolitik üremik sendrom C) Dissemine intravasküler koagülopati D) Hipersplenizm E) Henoch-Schönlein purpurası . Cevap: E Trombositopenik Hastalıklar 1-Artmış Yıkıma Bağlı Trombositopeniler: idiyopatik trombositopenik purpura, kasabach-meritt sendromu (trombositopeni + kavernoz hemanjiom), hemolitik-üremik sendrom, trombotik trombositopenik purpura (moschowitz sendromu), tüketim koagülopatisi [yaygın damar içi pıhtılaşma (DİC)]. 2-Kalıtsal Trombositopeniler: wiscott-aldrich sendromu, may-heglin anomalisi, TAR sendromu, alport sendromu. Trombosit Fonksiyon Bozuklukları Bernard Solier Sendromu Glanzman Trombasteni . . 170-Aşağıdakilerden hangisi akut idyopatik trombositopenik purpuranın laboratuvar bulgularından biri değildir? A) Normal aPTT B) Uzamış protrombin zamanı C) Normal veya uzamış kanama zamanı D) Pozitif turnike testi E) Normal trombin zamanı . Cevap: B Trombosit sayısı genellikle 20.000/mm3 altındadır. Kemik iliği aspirasyonunda, normal granülosit ve eritrositer seri elemanları, hafif eozinofili ve lenfoasitoz vardır. Megakaryosit sayısı normal veya artmıştır. Splenomegali yoktur. IgA düzeyleri normaldir. Kemik iliği incelemesinde, megakaryositler ve eozinofiller boldur. Laboratuarda aPTT normal, normal veya uzamış kanama zamanı, pozitif turnike testi, normal trombin zamanı izlenir. . . 171-Yenidoğan döneminde skrotumda hiperpigmentasyonu olan bir erkek bebekte serum sodyum düzeyi düşük; potasyum düzeyi ve 17-OH progesteron düzeyi yüksek olarak saptanıyor. Bu bebekte aşağıdakilerden hangisinin varlığı düşünülmelidir? A) Glukokortikoid direnci B) Androjen duyarsızlığı C) Aromataz enzimi fazlalığı D) Konjenital adrenal hiperplazi E) ACTH salgılayan tümör . Cevap: D Sodyum düşük potasyum yüksekse aldosteron eksikliği aklımıza gelmeli. Hiperpigmentasyon izlenmesi MSH artışını gösteriyor ki; bunun da en olası nedeni kortizol eksikliğine bağlı ACTH’daki artıştır. Kortizol ve aldosteronu azalmış birinde 17-OH progesteron düzeyi artmışsa tanı KAH’dir. . . 172-Hem kız çocuklarda, hem de erkek çocuklarda erken ergenliğe yol açabilen klinik tablo aşağıdakilerden hangisidir? A) McCune- Albrigt sendromu B) Konjenital adrenal hiperplazi C) Familyal testotoksikozis D) Kötü kontrollü tip 1 diabetes mellitus E) Peutz-Jeghers sendromu . Cevap: A McCune-Ablright Sendromu Polyostotik fibröz displazi ve endokrin anormallikler, unilateral kemik lezyonları, aynı vücut tarafında cafe-au-lait lekeleri ve puberte prekoks ile seyreder. . . 173-Geçirdiği hidrosefali operasyonu sonrasında bulantı, baş ağrısı, konfüzyon ve koma gelişen 7 yaşındaki kız çocukta hiponatremi, düşük plazma osmolalitesi saptanıyor; idrar sodyumu ile birlikte idrar osmolalitesinin artmış olduğu gözleniyor. Kan basıncı 80/40 mmHg olan ve vücut ağırlığı artmasına rağmen ödem bulunmayan bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Nefrojenik diabetes insipidus B) Kronik böbrek hastalığının başlangıç dönemi C) Aldosteron salgılayan tümör D) Hipotalamik sendrom E) Uygunsuz ADH salınımı . Cevap: E Uygunsuz ADH Tanı Kriterleri 1-Hiponatremi ve hipoosmolarite. 2-İdrar Na miktarının 20 mmol/L’nin üstünde olması. 3-Hipovolemi, dehidratasyon veya ödemin bulunmaması. 4-Uyumsuz antidiürez. 5-Böbrek yetersizliği, adrenal yetersizlik ve hipotiroidinin bulunmaması. Ödem Uygunsuz ADH salınımında izlenmez. Ödem görülmeme sebebi ANP’dir. . . 174-Çocukluk çağındaki üriner sistem enfeksiyonuna en sık yol açan bakteri aşağıdakilerden hangisidir? A) Pseudomonas aeruginosa B) Streptococcus pneumoniae C) Staphylococcus aureus D) Escherichia coli E) Haemophilus influenzae . Cevap: D Çocukluk çağındaki üriner sistem enfeksiyonuna en sık yol açan bakteri escherichia colidir. . . 175-Aşağıdakilerin hangisinde bir hastalık kendisine ait olmayan bulguyla birlikte verilmiştir? Hastalık Bulgu A Kızamık Koplik lekeleri B Kızamıkçık Postoksipital lenfadenopati C Roseola infantum Ateş düşerken döküntü D Eritema Şamarlanmış yanak enfeksiyozum görünümü E EMN Veziküler mononükleoz döküntü . Cevap: E E seçeneği dışındakiler doğrudur. . . 176-Düşük kulak, hipokalsemi, direkt radyografide timus gölgesinin bulunmaması ve persistan kandidiyazis bulguları olan bir hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) İdyopatik hipoparatiroidizm B) Otoimmün hastalık C) DiGeorge sendromu D) Wiskott-Aldrich sendromu E) Chediac-Higashi sendromu . Cevap: C DiGeorge Sendromu Konjenital kalp hastalığı + moniliazis = Di George sendromudur. Tanı: Lenfosit sayısı genellikle 1200/mm3 altındadır. Lateral grafide ön medastende timus gölgesi saptanamaz. T-hücre rozet formasyonu azalmıştır. Hipoporatroidi tanısı düşük kalsiyum, yüksek fosfor ve paratroid hormon yokluğu ile konulur. Nadiren B ve T hücre immünitesinin tam yokluğu ile ağır kombine immün yetmezlik görülebilir. Gecikmiş aşırı duyarlılık deri testlerine yanıtsızlık vardır. Periferik lenfositlerin fitohemaglütinine ve allojenik hücrelere yanıtı yoktur. . . 177-Oligoartiküler tip juvenil romatoid artrit ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Tip I de (erken başlayan tip) kalça tutulumu olmaz. B) Tip II de (geç başlayan tip) HLA-B27 doku tipi daha sık görülür. C) Tip II de spondiloartropati gelişebilir. D) Tüm tipler arasında ANA pozitifliği en sık tip II de görülür. E) Tip I kızlarda, tip II erkeklerde daha sık görülür. . Cevap: D JRA Alt Grupları Ve Etkilenen Eklemler Sistemik Poliartiküler RF (-) Poliartiküler RF (+) Oligoartiküler Tip-I Oligoartiküler Tip-II Sıklık %20 %25 %10 %30 %15 Cins K=E 5 yaş altı, K>E 10 yaş üstü, K>E 5 yaş altı, K>E 10 yaş üstü, E>K Tutulan eklemler Küçük, büyük birçok eklem (simetrik) Küçük, büyük birçok eklem (simetrik) Genellikle büyük eklem tutulumu, (simetrik) Büyük eklemler (asimetrik) Büyük eklemler (asimetrik). En sık kalça İridosiklit, anterior üveit Yok Nadir Yok %50 kronik %10-20 akut Sakroileit Yok Yok Nadir Yok Sık En önemli bulgu Ağır artrit Hafif artrit Ağır artrit Göz hasarı Spondiloartropati RF (-) (-) (+) (-) (-) ANA (-) %25 %75 %90 (-) HLA antijenleri ? ? DR4 DR5, DR8 B27 . . 178-Nefrotik sendromlu bir hastanın ateşinin yükselmesi ve şiddetli karın ağrısı olması durumunda ilk düşünülmesi gereken aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut böbrek yetmezliği B) Peritonit C) Üriner sistem enfeksiyonu D) Akut gastroenterit E) Diyabetik ketoasidoz . Cevap: B . . 179-Çocukluk çağında aşağıdakilerden hangisi en sık primer nefrotik sendrom nedenidir? A) Minimal lezyon hastalığı B) Fokal segmental glomerüloskleroz C) Membranöz glomerülonefrit D) Membranoproliferatif glomerülonefrit E) Mezengioproliferatif glomerülonefrit . Cevap: A Çocukluk çağında aşağıdakilerden hangisi en sık primer nefrotik sendrom nedeni minimal change hastalığıdır, erişkinde ise en sık primer neden fokal segmental glomerülosklerozdur. Minimal lezyon hastalığının steroidlere cevabı çok iyidir. . . 180-Kronik karaciğer hastalığı ve portal hipertansiyon bulguları ile getirilen bir çocuğun tanısına yönelik yapılan aşağıdaki tetkiklerden hangisi gerekli değildir? A) Ter testi B) Serum seruloplazmin düzeyi tayini C) Doku transglutaminaz antikoru tayini D) Proteaz inhibitör fenotipinin belirlenmesi E) İdrarda redüktan madde tayini . Cevap: C Portal Hipertansiyon Nedenleri 1-Portal ven trombozu, en sık nedendir. 2-İnfeksiyon; omfalit, umbilikal ven kataterizasyonu, kan değişimi, pyeflebit, apandisit, sepsis, pankreatit. 3-Konjenital; portal vende valv, splenik arterovenöz fistül, portal anevrizma. 4–Neoplazmlar. 5-Dehidratasyon, DIC, splenik ven tromboz, abdominal travma. Yenidoğan döneminde omfalit geçiren çocuklarda ileri yaşlarda ekstrahepatik portal hipertansiyon ve siroz gelişme ihtimali daha yüksektir. . . 181-Siyanozlu konjenital kalp hastalığı olan bir bebeğin hipoksik nöbet atakları geçirmesi durumunda aşağıdakilerden hangisi yapılmaz? A) Oksijen verilmesi B) Morfin sülfat verilmesi C) Diz-dirsek pozisyonu verilmesi D) Propranolol verilmesi E) Digoksin verilmesi . Cevap: E 1-Hipoksi hecmesinde genellikle ilk yapılacak şey çocuğun çömelmesidir. 2-Oksijen verilir. 3-Ağır hipoksi nöbetlerinde morfin (0,1 mg/kg/doz) yapılabilir. 4-Parenteral propranolol da yardımcı olur. 5-Hipoksik hecmelerden sonra metabolik asidoz gelişebileceğinden sodyum bikarbonat 1 mEq/kg verilir. 6-Volüm arttırılması için IV sıvı veya periferal vazokonstrüksiyon yapan fenilefrin kullanılabilir. 7-Bu yöntemlerle siyanozda azalma olmaz ve üfürümde şiddetlenme sağlanmazsa; fenilefrin (vazokonstrüksiyon yaparak sistemik direnci artırır ve sağ-sol şantı azaltır), ketamin (sistemik direnci artırır) verilir. 8-Tüm yöntemler etkisiz kalırsa sistemik-pulmoner arter anastomozu önerilir. 9-Anemi hipoksik nöbetlerini provake ettiğinden bu hastalara profilaktik demir tedavisi başlanmalıdır. 10-Bu hastalarda polistemi bazen ciddi problem oluşturduğundan, hematokrit %70’in üzerine çıkınca parsiyel kan değişimi planlanır. . . 182-Aşağıdakilerden hangisi fallot tetralojisinin beklenen komplikasyonlarından biri değildir? A) Beyin apsesi B) Enfektif endokardit C) Polisitemi D) Perikardit E) Büyüme geriliği . Cevap: D Fallot Tetralojisinin Beklenen Komplikasyonları 1-Beyin apsesi; beyin apsesinin en sık gözlendiği KKH’dır. 2-Pnömoni 3-İnfektif endokardit; çok nadirdir, kötü prognozu gösterir, geliştiğinde kalp yetmezliğine neden olur. İnfektif endokardit açısından en riskli konjenital siyanotik kalp hastalığı TOF’tur. 4-Tromboz, emboli. 5-En sık rastlanan sorun artmış siyanoz, artmış solunum hızı ve derinliği ile hipoksi hecmeleridir. . . 183-Aşağıdaki konjenital kalp anomalilerinin hangisinde pulmoner kan akımı artmıştır? A) Ebstein anomalisi B) Triküspit atrezisi C) Trunkus arteriozus D) Fallot tetralojisi E) Pulmoner atrezi . Cevap: C Trunkus Arteriozus Ventriküllerden koroner, pulmoner ve sistemik dolaşımı besleyen tek bir damar çıkması olarak tanımlanır. Aorta dekstrapozedir. Birlikte daima VSD vardır. En sık arkus aorta anomalilerine rastlanır. Erken dönemde kalp yetersizliğine neden olur. Pulmoner kan akımı ileri derecede artmıştır ve siyanoz minimaldir. Kalp hiperdinamik, periferik nabızlar sıçrayıcıdır. . . 184-Yenidoğan döneminde aşağıdaki konvülsiyon tiplerinden hangisi görülmez? A) Tonik nöbetler B) Klonik nöbetler C) Tonik-klonik nöbetler (grand-mal) D) Miyoklonik nöbetler E) Fokal nöbetler . Cevap: C Yeni doğanda JTK görülmez Yenidoğan konvülsiyonları 4 tiptir; subtle (amorf), tonik, fokal/multifokal klonik, miyoklonik. Tonik Konvülsiyonlar: HİE ve İKK’larda görülür. Alt ve üst ekstremitelerde tonik ekstansiyon şeklindedir. Fokal tonik nöbetlerde EEG değişiklikleri sıktır. Jenerelize tonik nöbetlerde EEG değişiklikleri nadirdir. Multifokal Klonik: doğum travmalarına bağlı fokal organik lezyonlar en sık nedendir. PM’lerde hiç görülmez. Fokal Klonik: Lokal yapısal lezyonlar, infeksiyon ve subaraknoid kanama en sık nedendir. Klonik nöbetlerde EEG değişiklikleri sıktır. . . 185-Non-Hodgkin lenfoma en sık hangi bölgedeki lenf nodlarını tutar? A) Kranial B) Aksiller C) Abdominal D) Servikal E) İnguinal . Cevap: C Non-Hodgkin lenfoma en sık hangi bölgedeki lenf nodlarını abdominal lenf nodlarıdır. Kemik, Kİ, SSS, cilt ve testis ekstralenfatik tutulumun sık görüldüğü bölgelerdir. Baş-boyun bölgesinde görülen tümörler ağrısız, servikal veya supraklaviküler lenf nodlarında büyüme ile kendisini belli eder, büyüme hızlı olabilir, küçülme görülmeyebilir. Lenf nodu genellikle hassas değildir, başlangıçta hareket ettirilebilir, ilerleyince bulunduğu bölgeye fikse olur. . . 186-Aşağıdakilerden hangisi X e bağlı olarak geçen hastalıklardan biri değildir? A) Nörofibromatozis B) Hemofili C) Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz eksikliği D) Duchenne tipi kas distrofisi E) Frajil X mental gerilik sendromu . Cevap: A Nörofibromatozis otozomal dominant kalıtılır. X’e Bağlı Resesif Hastalıklar: frajil X sendromu, duchenne müsküler distrofi, hemofili A, rett sendromu, renk körlüğü, adrenolökodistrofi, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği. X’e Bağlı Dominant (XD) Kalıtım: D vitaminine dirençli raşitizm, alport sendromu Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Konya Meram tıp fakültesi Kasım 2014 mezunuyum. Ocak 2015’den Şırnak ili Silopi ilçesinde göreve başladım. Şubat 2015’den Temmuz 2016 tarihine Silopi’de aile hekimi olarak görev yaptım. Temmuz 2016’dan itibaren de Çorum ili Ortaköy ilçesinde aile hekimi olarak çalışmaktayım. Tıp fakültesinde aldığımız tüm dersleri bir web sitesinde toplayarak Türkiye’nin ilk sistematik dijital tıp notları arşivini oluşturdum. Bu site: www.tipnotlari.wordpress.com olarak 6 yıldır faaliyetini sürdürmekte. Son güncellemelerle birlikte bu sitemizde; bütün klinik ders notları, muayene videoları, örnek TUS soruları, örnek reçeteler ve bazı tıp programları bulunmakta. Facebook’ta bu sitemizin tanıtımını yapmak amacıyla açtığımız sayfaya; www.facebook.com/tipnotlari adlı link ile ulaşabilirsiniz. Sayfamızın tanıtımını yaparak, arkadaşlarınıza tavsiye ederek, öneri ve eleştiriler ileterek katkıda bulunmanız sizlerden almak istediğim en büyük yardım olur. Tıp fakültesi öğrencilerinin öğrencilik hayatında karşılaştıkları en büyük sorunlara cevap veren ve yeni mezun hekimlere her konuda rehber kitap olma özelliği taşıyan ”Hekimliğe İlk Adım” isimli kitabımı 2016 yılı içerisinde Medikal Akademi Yayınevi iş birliği ile yayınladım. Bu kitabımı buraya tıklayarak online satın alabilirsiniz… Şiir ve öykü türünde yazılar yazıyorum. Üniversite dergilerinde, bazı yerel dergilerde ve edebiyat sitelerinde bunları yayınlamaktayım. Türkiye genelinde hastahanelerde yaşanan garip, komik ve sıradışı anıları anlattığım ”Hastanede Bir Gariplik Var” isimli kitabım ile hastahanelerin ”öteki yüzünü” anlatmaya çalıştım. Sağlık çalışanlarına yönelik olarak, Dr İsmail Korkmaz ve İbrahim Arda Çankaya’nın çok büyük yardımları ile android ve IOS tabanlı uygulamalar tasarladık. Bu uygulamalarımız; Tıp Notları, Örnek Reçeteler, TUS Soruları ve Journal of Pediatric Neurology Dergisi uygulamalarıdır. Bu uygulamalarımıza şuraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. ”İki Dost Yayınları” isimli yayınevimiz ile özellikle genç şair ve yazar arkadaşlara kitap çıkarmaları noktasında yardımcı olmaktayım. Bu yayınevimiz ile birçok kişinin şahsi kitabını çıkardık. Genç şairlerin kendilerini geliştirmeleri adına Alican Sofu ile birlikte yapmış olduğumuz ”Genç Kalemler Antolojisi” serisi olarak toplam 4 kitap çıkarmış olup bu alanda onlarca kişi ile birlikte çalıştık. Bu kitap serisi sayesinde ilk defa bir kitapta yer alan arkadaşlarımız kendi şahsi kitapları için de çalışmalara başladı ve bazıları kısa zamanda kendi kitabını çıkardı. Uluslararası literatür dergisi olan ”Journal of Pediatric Neurology” adlı dergide 5 yıldır editörlük yapmaktayım. Bu dergiye ise http://childscience.org/jpn/editors.html adlı linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bunların dışında; ”Medikal Akademi” isimli bir tıp şirketinde köşe yazarlığı yapmaktayım, bu siteye: http://www.medikalakademi.com.tr/uyeler/drenes/yazilar adlı link ile ulaşabilirsiniz. Burada yer alan tüm konular hakkında ayrıntılı bilgi almak için enesbasak42@hotmail.com ve instagram.com/drenesbasak adreslerine mesaj atabilirsiniz… . Kitapları – Hastanede Bir Gariplik Var – Hekimliğe İlk Adım – Genç Kalemler Antolojisi 1, 2, 3, 4 (Editör, Alican Sofu ile birlikte) Faaliyet Gösterdiği Şirketler – İki Dost Yayınları Uluslararası Editörlük – Journal of Pediatric Neurology Köşe Yazarlıkları – Medikal Akademi – Zinde Türkiye Sağlıklı Yaşam ve Spor Dergisi – Kelam Dergisi Android Uygulamaları – Tıp Notları – Örnek Reçeteler – TUS Soruları – Journal of Pediatric Neurology Dergisi İletişim: enesbasak42@hotmail.com İmza: Enes Başak, MD Assistant Editor Journal of Pediatric Neurology Necmettin Erbakan University, Meram Medical Faculty Departments of Pediatrics 4208 Konya, Turkiye E-mail: enesbasak42@hotmail.com http://www.childscience.org http://www.iospress.nl Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Biistatistik, sadece tıp/sağlık alanındaki akademik çalışmalara odaklanmış uzman doktorlar ve biyoistatistikçilerden oluşmaktadır. Klinik araştırmaların yorumlanmasında saha deneyimi ile klinik nosyon ve bakış açımızla çalışmanızın yorumlanması ve emeklerinizin heba olmaması için gereken gayreti sarf ediyoruz. Biyoistatistik & Veri Analizi Çalışmanızın veri tabanına girişi de dâhil olmak üzere, SPSS programı ile temel ve ileri analizlerinin yapılarak, grafik ve tabloların raporlanması. Örneklem Hesabı/Güç (Power) Araştırma evreninin saptanması ve örneklem sayısının belirlenmesi, post hoc güç (power) analizi. Akademik Danışmanlık Tıpta uzmanlık tezi ve akademik çalışmalarınızın tasarımı, örneklem hesabı, anket tasarımı, veri girişi, istatistik analizi, tablo oluşturma & yorumlanması. Whatsapp İletişim Hattı 0553 328 6678   Değerli Hekimimiz, HippocrApp; sadece hekim ve diş hekimlerine özel olarak tasarlanmış Kocaeli Üniversitesi Teknopark kampüsünde geliştirilmiş bir konsültasyon ve iletişim platformudur. Dosya formatında vaka paylaşım imkânı ve yakında eklenecek canlı yayın özelliği ile dünyada benzeri yoktur. Hippocrates’in “Primum Non Nocere” felsefesini düstur edinmiş hekimlerin mesleki ve sosyal iletişim sorunlarına çare olacağını düşünüyoruz.   HippocrApp’ta Neler Yapabilirsiniz?  − Kayıt sonrasında tanıdığımız ya da takip etmek istediğimiz meslektaşlarımızı listeden bularak takip ve bağlantı isteği gönderebilirsiniz. Takip edilen kişinin branşıyla ilgili genel paylaşımlarını görebilir, bağlantı isteğinizi kabul etmişse mesajlaşabilirsiniz. − Uygulamanın sağ üst köşesinde yer alan “+” butonu ile vakamızı dosya formatında oluşturabilir, istediğiniz kişiyle, grupla ya da aynı branştaki tüm meslektaşlarınızla paylaşabilirsiniz. – Vakalarla ilgili olarak meslektaşlarınızdan yorum alabilir, yararlandığınız yorumları yıldız butonu ile onaylayarak o hekimin “kabul gören yorum sayısını” artırabilirsiniz. − Kişi ve grupla yapılan vaka paylaşımlarını hedeflediğiniz kişi ve grup üyeleri dışında sizi takip edenler göremeyeceklerdir. Vakayı sadece arşivinize kaydettiğinizde sizin dışınızda kimse o vakayı göremeyecek, ancak arşivinizdeki vakayı dilediğiniz zaman paylaşabileceksiniz. − Genel paylaşımlar üzerinden ön tanı, son tanı ve etiket üzerinden vaka araması yapabilirsiniz. − HippocrApp ta kongre ve kurs duyurularını, medikal gündemi, hekimlere özel duyuru ve kampanyaları takip edebilirsiniz. Son olarak vaka paylaşımlarının rumuzla yapılması, kimlik ve kişisel verilerin korunması konularına göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkürlerimi sunuyor, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz. www.hippocrapp.com Saygılarımızla HippocrApp Team Uygulamamızı buraya tıklayarak Apple Store’dan indirebilirsiniz. Çok yakında uygulamamıza Google Play’den de ulaşabileceksiniz.   Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Hüseyin Esmer’in ders notları sizlerle! 1-Bağışıklık Sistemi ve Timusun Histolojisi 2-Ağız Boşluğu, Dil Ve Dişler 4) Ağız Boşluğu, Dil ve Dişler 4. Komite Histoloji Devrimi   Bunu paylaş:TwitterFacebookBeğen Yükleniyor...