poet
stringlengths 3
47
| title
stringlengths 1
168
| poem
stringlengths 3
159k
|
---|---|---|
Şükrü Topallar | ------------------------------------Ağaç, İnsan Yan Yana |
Sonbahar rüzgarları yaprakları düşürür,
Hazan mevsimidir bu; insanı hüzün bürür.
Ağaç dimdik ayakta, insan ecelle ölür,
İnsan, ağaç birlikte aynı toprakta çürür.
Her ölü ağaç yeni ağaçlara can katar,
Bir ölür, bin dirilir ağaçlar her ilkbahar.
İnsan oğlu yok hükmün; bir ağaç bile kadar,
Öldükten sonra varsa hatıralarla yaşar.
Güneş yaprağa doğar, yağmur köküne yürür,
Gökyüzüne yükselir başı dik, bağımsız, hür.
Kimi asırlık yaşın ihtişamıyla büyür,
Gölgesi, gövdesinde nice aşkları görür.
Eski adetti; doğan her çocuğa bir ağaç,
Dikilirdi ne yüce, kutsal,değerli amaç.
Gölge, meyve, kereste, odun gerekli araç,
Hoyratça yok edilir, insanlar muhtaç ve aç.
Her güzel adet gibi, yazık ki unutuldu,
Yoksa dikili birer ağacımız olurdu.
Ağaç, çocuk birlikte büyür, büyük onurdu.
Ağaca çocukların adları konulurdu.
Ağaçlar kardeş kardeş yemyeşildir ormanlık,
Birbirine yabancı insanlar kalabalık.
Ağaç, insan yan yana ömür boyu yoldaşlık,
Tabut, mezar tahtası son duraktır mezarlık.
Şükrü Topallar
25. Mart.2010 İzmit
|
Durdu Şahin | ............................................................................Durdu ŞAhin'e Yazılan şiirler -3- |
Sözü güzel Fikri’sin,
Cesur dost Durdu Şahin
Erenlerin Zikrisin,
Cesur dost Durdu Şahin
Bir bak Ali emmisin,
Bir bak Veli dedesin,
İnan hepsi de sensin,
Cesur dost Durdu Şahin.
Bir İbrahim TAŞ oldun,
Gönlümde Ataş oldun,
Ebabile taş oldun,
Cesur dost Durdu Şahin.
Dost yarasın sarasın,
Çok kuvvetli nârasın,
Hem Kamil hem KARAsın,
Cesur dost Durdu Şahin.
Gülistanda gül oldun,
Yüreklerde göl oldun,
Bizlere sen dil oldun,
Cesur dost Durdu Şahin.
Her yer senin pistindir,
Şiirlerin üstündür,
Oğuzsoylum dostundur,
Cesur dost Durdu Şahin.
Not: Bu şiir 08/06/2009 tarhinde Oğuzsoylum tarafından yazılmıştır.
|
Yunus Güzel | Gökkuşağı |
Bir ömür boyunca düşlemişsindir
gökkuşağının altından geçmeyi
ne zaman yağmur yağsa, gözlerin
bulutsuz bir gökyüzü parçası arar
ve aklına çocuksu hayallerin dolar
etrafına çaktırmadan gökkuşağına yürürsün
sen yürürsün, gökkuşağı yürür
yürürsün, onbinlerce gün
azalır sonra saatindeki kum
gözlerin hala yedi rengin kuşağındadır
ne zaman içini karanlık kaplasa
yine bir yağmur yağar
sen aradığın her zaman
bir parça bulutsuz gökyüzü bulursun
ve gökkuşağı, içindeki karanlığı yine boğar...
|
Durdu Şahin | ...............................................................Varol Türkiye |
Yurda aşıkla,
Varol Türkiye.
Ahlakla, aşkla,
Varol Türkiye.
Helalden doyup,
Hak sözü duyup,
Gerçeğe uyup,
Varol Türkiye.
İlimle, hazla,
İçten niyazla,
Sonsuz bir hızla,
Varol Türkiye.
Bulup çokluğu,
Yaşa tokluğu,
Yenip yokluğu,
Varol Türkiye.
Zulme hiddetle,
Küfre şiddetle,
Dosta şefkatle,
Varol Türkiye.
Maziyi bilip,
Korkuyu silip,
Tezce dirilip,
Varol Türkiye.
Bitmez hizmetle,
Hep azimetle,
Sonsuz gayretle,
Varol Türkiye.
Bayraklar elde,
Dualar dilde,
Sevgi gönülde,
Varol Türkiye.
Milleti mutlu,
Devleti kutlu,
Daim umutlu,
Varol Türkiye.
|
Şükrü Topallar | -----------------------------------------Akıl, Kalp, Ruh |
Akıl bu unutur, akıl edemem.
Kalp bakarsın durur, kalpten sevemem.
Özrümü dostuma ben nasıl derim?
Bu yüzden dostumu ruhumla sevdim.
Ruh; unutmaz, durmaz inandım, bildim.
Hazreti Mevlana izniyle dedim.
Şükrü Topallar
16. Ağustos. 2010 Güre
|
Ahmet Bektaş | --------------------------------------------Geçti Dost Kervanı |
Geçti Dost Kervanı
İnsanlık evrimini,gelişimini sürdürüyor ve her gün bir öncekinden daha fazla bilgi evrende yayılıyor. Bu bilgi trafiğinde frekansı çok olanlar (çok tekrarlananlar) daha fazla önem kazanıyor. Bu bilgi akışı toplumda dinler, izimler, felsefi anlayışlar olarak kendini gösteriyor. Ne şekilde açığa çıkarsa çıksın bu bilgileri insanlar kendi izafi algılarıyla değerlendirmek zorundadır. Taraftarı çok olan görüşler ise tarihsel süreçte zorla topluma kabul ettirilmeye çalışılmış. Savaşlar ve toplumsal baskılarla başarılı olanlar olmuştur. Genellikle çoğunluğun kabul ettiği görüşlerin doğruluğu / yanlışlığı toplum içinde tartışılamamış, kutsal ve tabu kabul edilmiştir. Çok az kişi “kral çıplak” diyebilmiş. Genelde onlar da toplum tarafından dışlanmış veya egemen olanlarca engellenmiştir. Toplumun avam kısmı ise koyun gibi güdülmeyi kabullenmiş, kendilerine sunulan hazır nimetlere veya ahirdeki (gelecekteki) vaatlere tav olmuştur. Bazı düşünür, şair ve filozofların uyarı mesajları ise çok sonradan anlaşılabilmiştir. Frekansı çok olan görüşlere kurban gider marjinal olanlar. Çünkü toplumun avam kısmını ikna edenler toplumun genelini yönlendirebilir. Çoğunluk genelde avamdır. Demokrasi ise çoğunluğun tercihinin kabulüdür. Çoğunluğun niteliği çok önemlidir. Bazı toplumların çoğunluğu oluşturan kesimi nispeten aydınlanmış olduğundan daha az sorun yaşanır. Geri kalmış toplumlarda ise bu durum tam bir felaket olabilir.
Sonuç olarak; madem kainatta her şey insan algılarına izafi. O halde fikirler sadece kanaat olabilir, yani inanç olabilir. İnanç ise adı üzerinde mutlak değildir, mutlak, kati olan ortadadır ve kabul için inanç gerekmez.
“Geçti dost kervanı eyleme beni” Pir Sultan Abdal
Saygılar
Ahmet Bektaş
|
Şükrü Topallar | -------------------------------------- Çanakkale Geçilmez |
Boğaz boğaza harptir, Çanakkale Savaşı,
Türk'ün imtihanıdır; yedi düvele karşı.
Başarılı imtihan terle, kanla verilir;
Türk'ün yenilmezliği tarihe mal edilir.
Akıl almaz olaylar, mucizeler yaşanır,
Melekler, Evliyalar, Peygamberler savaşır.
Düşmanın Çanakkale hayalleri son bulur,
Türkler'in Çanakkale Destanı gerçek olur.
Mesudiye topçusu, bataryanın ortası;
Düşer bir top mermisi; şehidi, yaralısı.
Kalkar Seyit Onbaşı, düşman Ocean gemi,
Gıcırdatır dişleri, üzülmemek elde mi?
Topla, mermisi de var, bozuktur vinci yazık,
Mermi kendinden dört kat daha ağır yaklaşık.
Üçüncü denemede; ya! Allah! Sırta alır,
Altı basamak çıkar, mermisi namludadır.
Hedef üçte vurulur, Ocean dibi bulur,
İki gün sonrasın da batarya teftiş olur;
Komutan der Seyit'e: *Al! Mermiyi sırtına *
Davranır Seyit hemen, kımıldatamaz ama.
Mucizeler bir kere yaşanır, tekrarlanmaz,
Çanakkale Savaşı bir daha asla olmaz.
Tarihe geçen gerçek: *Türkler ölür, yenilmez*
Anlı şanlı kahraman Çanakkale geçilmez.
Şükrü Topallar
15. Mart. 2008 İzmit
|
Ahmet Bektaş | -----------------------------------------------Kader |
Kader
İspat inançla olmaz, inanç kabuldür.
İlk önerim 'Küçük Prens/Saint de Exupery' okumak gerek. Çünkü izafiyet anlaşılmadan materyalist fikirler dahi inanç ekseninde kalır. İzafiyeti anlayan işi anlar.
İlk olarak maddeye bakalım.
Maddeyi oluşturan atom. Atomu ise çekirdek ve nötron. Artı eksi enerji. Şimdi bir önceki aşamaya bakalım. Maddeden öncesine. Maddenin esası ışık bunu biliyoruz. Işık ise data, bilgi ve tercih ile enerji boyutuna iniyor. Enerji iken yine tercihle madde boyutuna iniyor. Her aşama da tercih olmak zorunda yoksa denge halinde kalır. Var olması %50 var/yok arası çünkü. Burada yoğunlaşma var. Kalınlaşma da diyebiliriz. Madde ise tercih ve data, bilgi ile canlı hücrelerden, insan ve hayvana dek bir süreç izler. Orayı ilerletmeyelim. Malum çünkü.
Burada bir nakil de eklemek isterim.
İnsan ahsen-i takvimde, en yüksek makamda yaratılıp efseli safiline indirilmiş şeklinde tarif etmek isterim. Çünkü topraktan tekrar yaratılması efsele indirilmesidir. Efselde (Dünya) zaman ve mekanın hapsindedir. Işık data boyutunda ruhlar aleminde ise daha serbesttir. Kaderle alakalı konuşuyorduk evet.
Kader bu aşamaların hepsinde görünüyor.
Burada planlı olanın içinde plansız gibi görünen bir hal var. Bunun sebebi izafiyettir.
İzafiyeti ise sadece inanç dengeler. Bu nedenle kader inançla çok alakalıdır. Çünkü insan mevcut algılarıyla asla görecelilikten çıkamaz. Bu boyutta yani. “Ölmeden önce ölünüz” denir bu yüzden. Bunu açmıyorum şimdilik.
Teklif ve bilgi, tercihle, iradeyle işler.
Bu işleyişin hikayesine biz kader deriz. Soyuttur, somutlaşmadan bu boyutta bilinmez. Tüm zaman ve mekan boyutlarını kapsayan; zamandan ve mekandan münezzeh olan bilir. İlmi olarak soyut olarak tarif ederiz. Kaderin kazası; soyutun somutlaşması gibidir. Soyuta çıkınca zaten bilinir o boyutta da. Geçmişin hikaye edilebilir olması gibi. Geçmiş / gelecek dediğimiz de izafidir zaten. Zaman ve mekan sınırı olmayan boyut için bunları söylemek uygun olmaz. Bu boyutta yaşanıyor olan başka boyutta bitmiş görünebilir. Sıkı durun; başka boyuttan bilgi sızması halinde ne olur sizce? Kahinlik olur. Bilinç dışı yansımalar ise reenkarnasyon sanısına yol açar. Reenkarnasyon konusuna şimdi değinmeyeceğim. Sadece uçana, kaçana aldanmayalım yeter! Yolumuzdan, terakkimizden olmayalım. Asıl olan ruhsal terakkidir. Datanın(ruh) gelişimidir. Bunun için somut araçlar kullanır ruh. Hayat, canlılık bunun için gereklidir. Algılamak için. Bilgisayarın hafızasına soyut bilgi aktarımı somut(klavye, disket, monitör, kablo, v.b) araçlarla oluyor. İnsan da ruhunu geliştirme işini bedenin algı ve duyu araçlarıyla yapar. Bunun hikayesine kader deriz. Çok kapsamlı olması bu konunun anlaşılmasını zorlaştırdığından kabulü inanç alanında daha kolaydır. Bazıları “tesadüfen şöyle oldu, kendiliğinden böyle oldu” der durur bir anlam ifade etmez. Çünkü ortada tesadüf eseri yoktur çok kapsamlı ve planlı bir işleyiş vardır.
Saygılarımla.
Ahmet Bektaş
|
Şükrü Topallar | ---------------------------------------------Kapılar |
Şans bir kere kapımı çaldı, fırsat kaçırdım,
Postacı iki kere çaldı, haberin aldım,
Gönül kapım çalındı, doyulmaz aşk yaşadım,
Azrail kapı çalmaz, ölüme hazırlandım.
Şükrü Topallar
27. ekim. 2009 İzmit
|
Nuray Ülker | --------------------------------------------Sen gelmeyince |
SEN GELMEYİNCE
Yüreğim buz kesiyor dost
Sen gelmeyince
Kanım donuyor, üşüyor
Kapıdan girip gülmeyince
Canım sıkılıyor dost
Sen gelmeyince
İsmin dilimde hece hece
Susmuyor, sen gelmeyince
Gözüm kapıda, seni yokluyor
Yüzüm gülmüyor, sen gelmeyince
Kalbim durup tekliyor
Atmıyor sen gelmeyince
Dost bildi yürek, kendinden sayar
Seninle gülüp, derdinle yanar
Dokunur, hasretin koyar
Özlüyorum dost, sen gelmeyince
31.12.2009 Nuray Ülker
dost kalemler den
SENİ ÖZLÜYORUM HER GECE
İSMİN DİLİMDE HECE HECE
ÇOK DOSTLAR GÖRDÜM NİCE
SEN GELMEYİNCE,OLMUYOR BENCE
FİKRET GÜRSOY
|
Ahmet Bektaş | --------------------------------------Edebi otorite (Yazı) |
Edebi otorite
Okul sıralarında kompozisyon yazardık, planlı yazmayı öğrenmek için. Yazımızı giriş, gelişme, sonuç planına göre yazardık. Bir yerlerine de misal, kıssa, anı eklerdik ki ilgi çeksin. Şiirde ise can alıcı husus kafiye idi elbet. Çünkü içeriği dolduracak birikimimiz henüz oluşmamıştı.
Teknik bir kurumda yaptığım gözlemi anlatıyım.
Bina mükemmel son teknoloji, bahçe bakımlı, çimenler, aydınlatma, park yerleri… Bina içi pırıl pırıl, büro mefruşatı ve mobilyaları en yenisinden. Çalışan personel seçkin, iyi maaş aldığı giyim kuşamından belli. Hiçbir masraftan kaçınılmamış; personel ünitesi, muhasebe, makine-teçhizat, danışma, denetim, hukuk birimleri kurulmuş. Yemek hanesi, kreş, lokal, lojman, eğlence ve sağlık ünitesi unutulmamış. Ulaşım servislerle sağlanıyor. Bu kurumun bir gayesi olmalı ki bu kadar masraf ediliyor. Bu kurumdaki asıl gaye yerine getirilmiyor ise bütün masraflar boşa gider. Kusursuz bu sistem boşa çalışır. Çünkü çaycı bile mühendis üretim yaparken çay içsin diye var.
Edebiyat otoritelerine getireceğim sözü. Edebiyatın kurallarını iyi bilirler, şiirde şekil-kafiye-ölçü konusunda uzmandırlar.
Güzel bir yemek düşünün; köhne bir masada değersiz kaplarda sunulmuş. Bu yemeğin tadı ve verdiği enerji ortamın köhneliği yüzünden azalmaz elbet. Sadece görüntüde hoş olmaz. Kötü, berbat bir yemek de muhteşem bir sofrada, altın kaplarda sunulsa, insana faydası olmaz, zararı olur.
Edebiyatta somut olan her türlü araç soyut manayı açığa çıkarmak içindir. Yazarın kendi özgün düşünce ve tespitlerini aktarmak için kullanılır. Madde mana içindir yani. Öğretmen tahtaya formülü yazmak için somut şeyler kullanır. Tahta, tebeşir gibi şeylerin asıl kullanım amacı soyut formülü anlatmaktır. Edebiyattan manayı çıkarın kuru ve kusursuz kalıp kalır! Mana iskeletin etidir. İskeletin görevi işlevsel organları taşımaktır. Yani kendi için değil organlar çalışsın diye vardır, organlar ise beyin için... Edebiyatta kullanılan (şekil, akım, imgeler, vb.) her şey mananın hizmetindedir. Hadiste 'sözde sihir vardır' denilmiştir. Her türlü edebi eserin kendine has bir ruhu vardır. Terkiptir çünkü… Yazar eserinde kendi bakışını yansıtır. Sadece yaşadıkları veya özlemlerini yazmak gibi bir sınırı yoktur. Her konuda yazar.
Bazı edebiyat otoriteleri maalesef şekil üzerinde kalmışlar, sadece öğrendiklerini öğretiyorlar, yeniliğe açık değiller; eleştirilerini geçmişe ait bilgileri esas alarak yapıyorlar. Zaten dillerinden dökülen şu sözler her şeyi açıklamaya yeterli oluyor.
- Ben 40 yıllık edebiyatçıyım, edebiyatın alasını bilirim!
Edebiyatı bildiğin kesin de hocam, edebiyat ne için onu biliyor musun?
Saygılar,
Ahmet Bektaş
|
Şükrü Topallar | ------------------------------------Cennet Yeşili Gözler |
Sus konuşma, söyleme ne bir kelam, ne bir söz,
Konuşursan aşk olsun ağzından çıkan her söz.
Beni yaktı, kavurdu; o yemyeşil iki göz,
Yansam da, kavrulsam da razıyım yeşildir göz.
Savur, at omuzuna sapsarı saçlarını,
Aç gözlerini, kaldır yay gibi kaşlarını.
Kapanmasın gözlerin, baksın hep yeşil yeşil,
Gözlerin rengi sanki cennetten çıkma yeşil.
Yeryüzün de bir cennet, cennet yeşili gözler,
'Yeşil muraddır' derler, muradım yeşil gözler.
Ömrüm geçip, bitse de gözlerine bakmakla,
Cennet seyrediyorum, şikayet yok ne hakla.
Güzelim uzanalım, seninle yeşilliğe,
Göz yeşil, doğa yeşil, doyulmaz güzelliğe.
Göz göze, karşı karşı gözlerine bakayım,
Gözlerin de hapsolup, yok olup, kaybolayım.
Şükrü Topallar
15. Mayıs. 2009 İzmit
|
Ayşe Kavazkaraca | ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,Erzurum Bensiz |
Erzurum güzel diyorsun
Nerelerdeyim bilmiyorsun
Ben yürümüyorsam
Cumhuriyet caddesinde
Bakamıyorsam
Palandökenin efkarlı yüzüne
Esmiyorsa ağustosta yüzüme
Serin yeli
Dondurucu kışı
Koşturmuyorsa yuvama deli,deli
Değmiyorsa alnıma
Anamın babamın özlem kokan eli
Erzurum güzel diyorsun
Nerelerdeyim bilmiyorsun
İçemiyorsam dabakhanenin
Serin suyundan
Kına gelmediyse
Şu komşunun huyundan
Anlat uzun uzadıya
Erzurum’un şuyundan, buyundan
Ne nasiplendin nenenin efsunundan
Bir tüğün dahi çekmedi
Anlayışlı bir soyuna
Gelemediğimi bile, bile
Anlat uzun uzadı ya
Benim olmadığım Erzurum
Nede güzel gelmiş sana
Bir ramazan sahurun da
Erzurum güzel diyorsun
Olamadığım Erzurum’dan banane
Senden banane
Erzan olun birbirinize….
|
Şükrü Topallar | ----------------------------------------Güzellikte Ölçü |
Yaradandır Allah, güzel yaratır,
Bak yaradılana, gör Yaradan'dır.
Her çirkin de güzel bir taraf vardır,
Güzel bakmasını bilmek asıldır.
Gözler baktığını görür zahiri,
Gönül gözüyle bak, vardır hikmeti.
Görünce aldanma, tatma zilleti,
Bakmakla, görmenin farklı niyeti.
Niyet güzel ise, bakış güzeldir,
Güzellik te ölçü zevke göredir.
Zevk kişinin kendi keyfiyetidir,
Çoğunluğun fikri bir kemiyettir.
Güzellik böylece tescilli olur,
Bir sivilce yüz de çirkindir solsun.
Güzelliğin sonu sivilce olur,
Asıl olan ruhtur, ruh güzel olsun.
Şükrü Topallar
29. Ekim. 2009 İzmit
|
Nilgün Acar | ------------------------------Günlüğümden - 43 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 43
Tutku şimdi akşam oluyor. Bu gün öğlen yine denize gittik Yağmurla. Hava öyle sıcak ki…Biraz yanayım diye, sıfır kollu bir bluz giydim. Bu gün yine, biraz uzakta kaldım denizime. Ama upuzun bir yol giderek, nasıl daha yakına gidebileceğimi keşfettim. Biraz cesaret edersem? On-onbeş metrelik bir rampa ineceğim. Sonraki yol düz. Ve çok yaklaşıyor denize. Sanırım cesaret ederim. Bu gün o, keşfi yaptığımda yalnızdım. Yağmur tahta bir kanepede oturuyordu. Yine kaçmıştım zaten.
Yağmur, kendi halime bırakıyor beni. Sadece izliyor. Hareketliliğimin, doğal olduğunu, içimden geldiğini anladı. Ve her şeye karşın, kontrollu olduğumu da gördü. Korkmuyor artık. Ne yapayım? Hiperaktifim işte.
Harika mavilerle, yüklüydü Akdeniz bu gün. Bembeyaz köpüklerle, oynaşıyordu dalgalar. Çok güzeldi. Biraz da olsa,dalga seslerini duyduk. Kokusunu içimize çektik. Tam öğlen sıcağıydı. Bir saat anca durabildik.
Olsun, yine de bedenimiz güneş gördü. İliğimiz-kemiğimiz ısındı. Her gün biraz açık havaya ve güneşe çıkmak gerek. Benim de, denizi görmem gerek. Hem de, çok uzak değilken. Onunla, öyle mutlu oluyorum ki. Sakinleşiyorum, ruhum bayram yapıyor. Nedenini bilmiyorum.
Dün, Kaymakam beye, mail atmıştım. Bu gün yanıt vermiş. Benimle ilgilenilmesini söylemiş. Dilerim, en kısa sürede, burada stand açabilirim. İş istemiyorum, maddi yardım istemiyorum. Onurumla, kendi işimde çalışabilmek için, sadece bir yer istiyorum. Çabuk olsalar, iyi olur. Bir an önce, hayatımı kazanmam gerek. Zamanı, iyi değerlendirmeliyim. Yaz geldi bile. Ve hayata karşı direnebilmenin, en önemli şeylerinden birisi: Maddi yönden, olabildiğince güçlü olmaktır. Allah kimseyi, kimseye muhtaç etmesin. Böcek gibi, ezmeye kalkıyorlar hemen. Bana yapamazlar. İzin vermedim asla ve vermem de. Ama veren el olmak: Alan el olmaktan, her zaman,çok-çok daha iyi. Ben: Gerçek ihtiyaçlılara, hep veren el olmak istiyorum. Bunu, olanağım olduğu zamanlarda yaptım. Çok güzel bir duygu. İnsanlık görevi bu. Ama içinden gelirse? Güzel. Görev olsun diye yapmadım, yapmam da.
Şimdi benim, mutlaka çalışmam gerek. Bir an önce başlayabilsem çalışmaya. Çok seviyorum, kendi emiğimin karşılığıyla, ayaklarımın üzerinde durmayı. ÖZGÜRLÜK BU İŞTE! ! !
İşe, birçok yönden sarılıyorum. Bu gün, Alanya gazetelerine, şiir ve yazılarımdan gönderdim. Olanağım oldukça, hep yazacağım gazetelere. İnsanlar, beni tanısınlar. Sorunları ve sesimizi daha iyi duyururum. Kitaba da, hazırlık olur.
Nilgün ACAR 11. 05. 2010 ALANYA-EVİM
|
Ozan Erol | ****************************Başka çare yok****************************** |
Bizim bizden başka dostumuz varmı
Birlik olmaktan başka çare YOK
Kol kola yürümek o kadar zormu
Birlik olmaktan başka çare YOK
Ne şehit görelim ne olsun gazi
Dost olup kardeşce çalalım sazı
Türk,ü kürdü çerkez abaza lazı
Birlik olmaktan başka çare YOK
İnsan ayrımı yok allah katında
Duyulsun sesimiz dünya sattında
Aynı vatan aynı bayrak altında
Birlik olmaktan başka çare TOK
Coşkunoğlu geri kalmaz dilekten
Alı kanımızdan hilali gökten
Bu vatan bu toprak için yürekten
Birlik olmaktan başka çare YOK
|
Şükrü Topallar | -----------------------------------Gülümü Ser Gülümser |
Bayağılık akıyor; ağızda sahte sözler,
Yapmacık ifadeler, yılan bakışlı gözler.
Bir modadır gidiyor, evlere şenlik evler,
Gösteriş budalası imitasyon mücevher.
Hayırlı gidiş değil; bu sahtelik furyası,
Güller, çiçekler renk renk; aynısının kopyası.
Anlardım gül, çiçekten bende aldanıverdim,
Sana aldığım güller sahteymiş, şaşıverdim.
Utandım, mahcup oldum, kızarıverdi yüzüm,
Kimselere söyleme ayıbımı sen gülüm.
Aşkın rengi kırmızı, bir demet kırmızı gül,
Sahtesini at çöpe, gerçeğini al ve gül.
Gül dediğin koklarsan gül gibi hoş kokmalı,
Kan kırmızı güllerin, dikeni kanatmalı.
Güzellikle, çirkinlik Allah vergisi ama,
Allah'ın yarattığı şeyde kusur arama.
Yüzün gülümser diye, adın konmuş Gülümser,
Gülüm hatıra kalsın, kurusun gülümü ser.
Sahte gül, sahte gülüş gerçek gül, candan gülüş,
Gülümser adın gibi olsun yüzünde gülüş.
Şükrü Topallar
30. Temmuz. 2009 Güre
|
Nilgün Acar | ---------------------------A n n e m! ! ! |
A N N E M! ! !
17 Yıl önce de 9 Mayıs Pazar, yine anneler günüydü. Ve biz seninle, arkadaşımın otomobilinde, bilmediğimiz bir kasabaya doğru yol alıyorduk. Ben, farklı ufuklara yelken açacaktım bir başıma. Asla geri dönmemecesine. Sen tekrar evine, babama dönecektin. 16 – 17 Yıl, benim hiç evim olmayacaktı.
Sana, Anneler günü hediyeni otomobilde vermiştim. Her yıl, Anneler Gününde: Mutlaka sana yeni bir şiir yazmamı isterdin. İstediğini yapardım.
Şimdi, çalışma odamdayım anne, kendi evimde. Ve tam karşımdaki duvarda, çok güzel bir fotoğrafın asılı. Hep bana bakıyorsun. Bazen, konuşuyorum seninle. Artık sana şiir veremiyorum. Ve ANNE konulu, hiçbir şiiri okuyamıyorum. Hemen yaşlar akıyor gözlerimden çünkü.
18 Mart 2006’da gittin. Ailenin en küçüğü sendin ama önce sen gittin. Anne, lütfen sen ve teyzelerimle dayım beni bağışlayın. Kırkını yapmak ve evi boşaltmak için, Buket’le gittiğimizde. Mutfağımıza girmiştik önce. Hani hep seninle orada otururduk ya? Kapıdan girince, karşımdaki kanepemizde, teyzelerim sıralanmışlardı. İçimden, korkunç bir isyanla, boğazıma takılan çığlığı bastırmak için, hemen elimle ağzımı kapattım. HAAYIIIRRR! ! ! NEDEN SEN? ? ? ? ? ? ? ? Diyordu o çığlık.
Anne, sonuçta insan bencildir. O anlarda, ben de bu bencilliği yaşıyordum. Hem de hiç utanmadan. Daha 69 yaşına bile girmemiştin. Bir an önce gitseler de, görmesem şunları diyordum içimden. Oysa, onları da çok seviyordum. Ama sen değillerdi. Her kapı çaldığında, sen geldin sanıyordum. O evi, hiç sensiz görmemiştim ki…
Seninle çıktığım o yolculuk, nice yolculukların başlangıcıydı. Çoğu insanın görmediği – bilmediği. Düşünde görse, dudaklarının uçuklayacağı, neler neler yaşadım? Gördüm?
Dayatmaları, kendi olumlu yollarıma çevirmeye çalıştım. Çok kötü şeyler de yaşadım. Harika şeyler de. Niye anlatıyorum ki. Sen artık,tümünü biliyorsun. Senden gizlediklerimi de, gittiğin boyutta öğrendin.
Anne, düşlerime geliyorsun hep. Kabus biçiminde gelince korkuyorum. Sürekli ölmemiş gibi geliyorsun. Bunun anlamını çözemedim. Yeniden ölüyorsun düşlerimde. Ya da hasta-kötü görüyorum.
Dualarımı ediyorum, görevlerimi yapıyorum. Seni, sevgi- saygıyla anıyorum. Gittiğin yerde, hep iyi ol diyorum. Anne gelme rüyalarıma. Fotoğrafınla, hep konuşuyorum zaten ve ben iyiyim. Çok mutluyum. İş hayatımı yoluna koymaya çalışıyorum. Özgürüm. ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN BİRTANEM. SENİ ÇOK SEVİYORUM VE UNUTMUYORUM.
Nilgün ACAR 09. 05. 2010 ALANYA-EVİM
|
Serap Saylam Şen | Durduramadım Zamanı |
Hatırlar mısın,
Toprak kıpırtıyla hareketlenir
Nazlı, işveli gelin telaşıyla
Yeşil elbisesini giyerdi,
Sonra renklerle bezerdi üstünü
Allı, morlu pembeli…
Biz heyecanla, büyülenerek izlerdik
En çok badem çiçeklerini severdim,
Patlamış mısır serpilmiş gibi
Coşkuyla salınırdı,
Evimizin önündeki ağacın dalları.
Neşeli çocuk şarkıları takılırdı dilime
Doğa uyanıyor derdim
Doğa uyanıyor..
Aşkımızın ilkbaharı gibi.
Bahar tadında yaşadık aşkı,
Sen baharlarda kaldın.
Ben durduramadım zamanı,
Yazı yaşadım.
Kavruldum, susuz kaldım.
Kaçamadım,
Sonbaharla tanıştım.
Unuttum aşkın coşkusunu,
Kırıldı sol yanım,
Terk etti kuşlar, badem ağacımızın dallarını
Birkaç inatçı serçede olmasa
Gelen yok sabahlarıma
Aşkın sonbaharı,
Ömründe sonbaharıymış, anladım.
Şimdi artık,
Sağanakta ağlıyorum, sessizce
Anılardan görme diye.
|
Durdu Şahin | ......................................Önce Vatan... |
Sabırla besleyen, bakıp büyüten,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Mektebinde ilim, irfan öğreten,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Birleştirip bizi dirlik bulduran,
Olmazları daim olur olduran,
Yüreklere iman, sevda dolduran,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Bir iken çoğaltıp binlerce kılan,
Öksüzden, yetimden dualar alan,
Tarihler Boyunca ayakta kalan,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Altımızda serin, sıcacık yatak,
Sayesinde kuruyor bak her batak,
Bize ömür boyu en sağlam tutak,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Kimine aş, kimine ekmek olan,
Kıraç topraklara su olup dolan,
Çaresize türlü çareler bulan,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Yaylada, ovada, dağda, bayırda,
Koyun kuzu güttüğümüz çayırda,
İyilikte, güzellikte, hayırda,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Fayda yoktur şu vatana körlükte,
Ne bulduysak bulduk elbet hürlükte,
Ana, baba, evlat, torun birlikte,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
Vatandır bizlere kanat, can olan,
Vatandır bizlere kuvvet, kan olan,
Vatandır sevgisi imandan olan,
“Önce vatan, önce vatan” diyoruz.
|
Rabiye Tanrıverdioğlu | ***************** Allah yarattı |
ALLAH tek yaratmış kalbi
Arasın eşini bulsun diye
ALLAH boş yaratmış kalbi
Sevgiyle doldursun diye
ALLAH kuluna yaratmış aşkı
Kullarım mutlu olsun diye
İçinde ALLAH'da olsun diye
Mutluluklar dolsun diye
ALLAH yaratmış aklı kuluna
Hayvandan farkın olsun diye
Kulum düşünsün beni bulsun diye
Cennete sonunda kavuşsun diye
ALLAH yaratmış kuluna eli kolu
Sevgiile birbirini sarsın diye
El açıp dua bana yapsın diye
Duaları semalara ulaşsın diye
ALLAH yaratmış ayagı bacagı
Dogru yolu bulsun diye
Hayırlı işlerde yürüsün diye
Kalpteki ALLAH'ı taşısındiye
Öyleyse bu kavga düşmanlık niye
ALLAH vermiş güzel dünyayı hediye
Her zaman son pişmanlıkta nafile
Hep birlikte şükredelim zikredilm
ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH diye diye
Dolduralım kalplerimizi onun sevgisiyle
Kendimiz edelim nefsimizi dilimizle terbiye
Şeytanı hiç koymayalım o güzel kalplerimize
|
Nilgün Acar | ---------------------- G ü n l ü ğ ü m d e n - 50 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 50
Tutku merhaba! Birkaç gündür söyleşemedik. Zamanımı: Çözümlemem gereken işler aldı. İkindi vakti, işe gidiyorum biliyorsun.
Bazen, ekstralar oluyor. Dün öyleydi. Oturduğum belde de: Kültür Sanat ve Portakal Festivali vardı. Kahvaltımı yapar yapmaz, koştuk festivalin yapılacağı yere. Belediye başkan yardımcısı ve zabıtalar, çok yardımcı oldular bana.
Çok güzel bir yere koydular beni. Kocaman bir şemsiye verdiler. Öylesine sıcaktı ki…Sırtım hiç kurumadı. Baya bir rahatsız oldum. Tansiyon hastasıyım. Hep korumaya çalıştım kendimi.
Değişikti, güzeldi ama çok yorucuydu. Akşama doğru, öylesine kalabalıklaştı ki… Sel gibi insan akıyordu, önümden ve arkamdan. Ben, bu festivalde, elimdekilerin tümünü satacağımı sanıyordum. Oysa, bir tane, deri bileklik satabildim. Yani, koskoca günde, 5 lira kazandım.
İşim iyi gitmiyor Tutku. Birşeyler yapmalıyım. Çözüm üretmeliyim. Yoksa, çok zor durumda kalacağım. Herkes yakınıyor. Kesin bir çözüm bulmalıyım. Şu şarkı sözü işim bir olsa. Bir ulaşabilsem? Bana bu konuda iş verecek insanlara. Bunun için de çaba harcıyorum. En büyük dileğim-isteğim bu.
Kendi hayatımı, insan gibi yaşayabilecek düzene koyduktan sonra. Başka insanlar için çalışacağım. İhtiyacı olan, engellenenler için. Çok şeyler yapmak istiyorum. En başta, bu konuya uzak-bilgisiz insanları harekete geçiririm. Barınma-bakım-eğitim yerlerinin çoğalması için, kampanyalar düzenlerim. Elimde harika bir yeteneğim var, para kazanmak için. Ve ben bir türlü ulaşamıyorum, o dünyaya. Çok üzücü bir durum. V A Z G E Ç M E Y E C E Ğ İ M.
PATİKA Derneği’nin davetlisi olarak, GOLD STY’deki yemeğe gittim, 5 Haziran akşamı. Erken gitmiştim. Yemek salonunda, biraz oturdum. Sonra, balkona koştum. Çünkü, manzara süperdi. Denizin üzerinde, güneş vardı. Sağ tarafımda ise, dağlar. Yağmur, çok güzel bir makyaj yapmıştı ve yine, güzel giydirmişti. Saçlarıma da şekil vermişti. 30 yaşlarında, çok güzel bir kadın olmuştum. Işıltılı gözlerimle, kendimden emin, bir salon kadınıydım. Farkında olmadan, olumlu elektrik yayıyorum.
Zaten gider gitmez herkes, çok güzel olduğumu söyledi. Sokakta, stand başındaki kadınla, hiçbir alakam yoktu. Balkonda, tek başıma manzarayı seyrederken, çok yakışıklı genç bir adam geldi. Konuşmaya başladı benimle. Sanki, Sinderella’ydım o akşam. Yemeğin sonuna doğru: Tanımadığım bir beyefendi yanıma geldi. Omuzlarımdan hafifçe sarıldı. Yüzüne baktım. “ Sizinle dansetmeyi, çok isterdim. “ Dedi. Hoş, değişik bir geceydi. İyi bir moral oldu.
Hayatın, hep uç noktalarını yaşıyorum. Bir hafta önce, çok lüks bir otelde, bir prenses gibi ağırlanıyorum. Bir hafta sonra sokakta, insanlara bir şeyler satacağım diye, resmen canım çıkıyor. Sağ bacağım-sırtım-belim, öylesine ağrıyordu ki. Yine de gülümsemek zorundaydım insanlara. Ne için? Sadece, 5 Lira için. Salıncakta sallanır gibi. Bir anda, en tepeye çıkıyorsun. İçin uçuyor, kahkahalar atıyorsun. Sonra, yere iniyorsun, düşmekten korkarak. Ama belli etmiyorsun. Güzel bir oyun.
Hayat, bir oyun zaten. Karmaşık bir oyun. Bazı rollerin, çok zor olduğu. Ama omuzlayabileceğin bir rolü seçiyorsun. Evet. Herşeyi sen seçiyorsun. Mızıkçılık edip, aksini iddia etsen de, her şeyi sen seçiyorsun. Söke söke, çekip alıyorsun, senin olanı.
Sokağı öğreniyorum Tutku. Dış dünyayı, her şeyi. İnsanları izliyorum hep. Gözler-yüzler-bedenler-auralar ne kadar farklı? Kimileri sana bakmamak için, başını havaya kaldırıyor. Gıcıklık olsun diye, onun baktığı yere, ben de bakıyorum. Şaşırıyor bu sefer, ben çok eğleniyorum. Bazıları, gülümseyerek yaklaşıyor. En azından, ilgi gösteriyor. Teşekkür ediyorum. Bazıları da, senin gülümsemene, bakıyor öylece. Kimileri, uzaktan bile içini donduruyor, sana bakmasa bile. Buz gibi rüzgarlar estiriyorlar, tepeden tırnağa. Tanımlayamıyorum. Ama hisediyorum.
Yemeğimi yiyip, işe gideceğim Tutku. Gece iyi dinlendim, ne ki, dünkü yorgunluğum geçmedi. Dilerim, her şey, yolunda gider. Hoşça kal.
Nilgün ACAR 13. 06. 2010 ALANYA-EVİM
|
Nilgün Acar | ------------------Günlüğümden - 10 |
GÜNLÜĞÜMDEN- 10?
Yağmur’un pişirip hazırladığı,mantar yemeğini ve içinde küçük portakal kabukları olan, kakaolu pudingi yedim. İkisi de süper güzeldi. Yağmur, hep güzel yemek yapıyor.
Biliyor musun Tutku? Bu gün ölebilirdim. En azından, çok kötü yaralanabilirdim. Alanyum’daki Turkcell’e gidiyorduk Yağmur’la. İki cadde geçilmesi gerekiyor yan yana. Yeşil yanınca geçmeye başladık. Ortada durulması lazım, otomobillerin geçmesi ve diğer yeşil ışığı beklemek için.
Bana bir şey oldu. Sanki beynim uyuştu, ya da başka bir yere gittim uzayda. Çok sorun vardı kafamda ve sanırım, hepsini birden düşündüm. Durmamışım, geçmeye devam etmişim. Sağ tarafımdan gelen klakson sesleri ve Yağmur’un çığlıklarıyla, uyandım sanki. Başka yerlerdeydim de, nerede olduğumu fark ettim. Farkedince de, hemen arabamı geri aldım. İyi ki, paniğe kapılma huyum yok. Anında, gerekeni yaparım. Ama gerçekten çok korktum. Ölmek istemediğimi anladım.
Küçük oyunları, hafif riskleri, bazı gıcıklıkları severim, yaparım. Ama bu kez, asla hiçbiri değildi. Beynim uyumuştu. Belki ölüm meleği çağırmıştı beni. Ama bu dünyadaki sürem ve yapmam gerekenler bitmemiş demek ki. Allah korudu. Evet. Daha yaşamam gerekiyor. Y A Ş A Y A C A Ğ I M.
Nilgün ACAR 02. 04. 2010 ALANYA
|
Nilgün Acar | ------------------------Gü n l ü ğ ü m d e n - 49 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 49
Evdeyim sevgili Tutku! Birazcık uğraşsam da, evimin kapısından çıkmayı başarıyorum. Asansör sorunu için de: Ya yardım isteyeceğim, ya da düzgün gelmesi için dua edeceğim. Dilerim, yerle bir gelir, yüksekte kalmaz.
Ardanın rahatsızlığı geçmemiş. Yağmur, geç gelip, erken gitti. Ben, onunla çıkmadım. Çok erken gitmiş oluyorum ve sıkılıyorum. Yolu biliyorum nasılsa. Asansör sorunu da çözümlenir. Çözümletirim. Çözümlenene dek te, yardım isteyeceğim. Allah büyük, ve hep yanımda hissediyorum.
Geç çıkacağım. 18-18,30 arası. Zaten herkes o saatlerde açıyor standını. Benim standım: Beş dakikada kuruluyor. Yardım edecek birisi de var. O zaman, neden oralarda sıkılıyayım?
Zaman zaman. Beni çok şaşırtan olaylar yaşıyorum. Ben göremiyorum ama etrafım meleklerle çevrili. Bir keresinde, evde yalnızdım ve telefonum yere düştü. Telefon, benim için çok önemli. Kapıyı açıp, “ KİMSE VAR MI? LÜTFEN BANA YARDIM EDER MİSİNİZ? ” diye bağırdım. O anda, asansör açıldı. İçinden çıkan kişiler, doğru bana yöneldiler. Ellerinde çanta ve dosya olan, bir bey ve bir bayandı. Otuzlu yaşlarında, temiz yüzlü insanlardı. Bana,hiç tanımadığım Birisini sordular. “BİLMİYORUM. ACABA BANA YARDIM EDR MİSİNİZ? TELEFONUM YERE DÜŞTÜ. VEREBİLİR MİSİNİZ? ” Dedim ve çalışma oda birlikte geldik. Bana telefonumu verip, çıkıp gittiler. Ben bir süre, öylece kaldım.
Arda hastalanmadan bir gün önce, Anar’ın arkadaşı Kuaför Onur geldi yanıma. Çok yakın yerlerde çalışıyormuşuz. Ve Onur’u Alanyum’dan da tanıyordum. Ne gibi sorunlarım olduğunu sordu. Anlattım. Akşam dükkana uğrayın, çocuklar sizi tanısın. Ben olmasam da, yardım ederler dedi. Akşam uğradık. Dükkanın telefon numarasını aldım. Ve dün aradım.Hemen genç bir çocuk geldi. Depodan masamı ve diğer malzemelerimi aldı. Standımı kurdu ve gitti.
O kadar çok böyle, beklemediğim yardımlar geliyor ki. Bazen, gerçekten çok şaşırıyorum. Artık işe gitme ve stand konularında, Yağmur’a bağımlı değilim. Yolu zaten biliyorum. O arkadaşlar da standımı kurmada yardımcı olacaklar. Ee neden boş yere canım sıkılsın?
Evimde sakin sakin yazılarımı yazarım. İstediğmi yaparım. Yemeğimi de yer, işime giderim. Çok yorulmamış ta olurum iş yerimde, sıkılmaya vakit kalmadan, zaman geçer. Depoyu da değiştiririm belki. Tam karşımda, bir tane daha var ve o, yakın. Bakalım bu gün neler yaşayacağım Tutku?
Nilgün ACAR 02. 06. 2019 ALANYA-EVİM
|
Nilgün Acar | ---------------------G ü n l ü ğ ü m d e n - 45 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 45
Tutku merhaba! Çok şükür, iki gündür çalışıyorum. Henüz bir kazancım yok. Ama zaten sezon başlamamış. Bakalım bu gün ne olacak? En azından yürüyerek gidip gelebildiğim için, bir kaybım da yok.
Umarım, iyi bir sezon olur. Şansımı deniyorum. Elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Hiç kolay değil, kurtlar sofrasında, yer kapmak. Çok zor bir savaşımdı. Kazanmaktan başka şans tanımadım. Ve işte bir yerim var. Bana yardım eden insanlardan, Allah razı olsun.
Alanyum’dan çok farklı bir ortam. Öyle olacağını biliyordum. Hayatın bir başka yüzü. Öğreneceğim. Kimbilir? Neler yaşayacağım? Sokakta bir Pazar.
İyi ki ben de sıfır değilim. İyi bir satıcıydım Alanyum’da. İş aynı, ortam farklı. Burada, büyük oranda yalnızsın. Kendini korumayı ve sağlam durmayı becereceksin. Mecbursun. Yoksa, git evinde otur ya da, bir erkeğin koltuğunun altına sığın. Bir tür dilencilik. Yo Tutku, feministliği hiç savunmuyorum. Ama bir insan olarak, ekonomik gücün, elinde olacak. Eşinle eşit koşullarda olacksın.
Yük bir tarafa binerse? O ilişki yürümez. Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Dün hava, bana göre serindi. Tedbirli gelmiştim. Üzerime, kazak ve yeleğimi giydim. Daha ilk günüm olduğu için, fazla yardım isteyemedim. Polarımı örtemedim. Çok üşüdüm çok. Zaten hastalığım tam geçmiyor. Kötüleştim. Öksürüğüm arttı. Sabaha dek ısınamadım. Bir de acıktım ki…Sadece on liram olduğu için, bir şey almadım. İşte hayatın bir yüzü de buydu. Yaşadım.Hasta-aç-yorgun-uykusuz ve tek başına. Ne arabesk? Değil mi?
Bu gün, her yönden donanımlı geldim. Uzanamadığım yerler için, küçük bir sopam var. Onu getirdim. Birçok şeyi onunla alabiliyorum ve bağımsız oluyorum. Yağmur bana, ekmek arası hazırladı. Ufak tefek şeyler de, atıştırdım. Ekmek aram beni bekliyor. Ve hava bu gün, çok soğuk gelmiyor.
Tutku, burada herkesin elektriği ve lambası var. Benim de almam gerek. Hem bilgisayar için. Hem de ürünlerin gece aydınlatılması için. Hafta sonuna geldiği için, iki gün idare edeceğim. Pazartesi günü, zabıtaları ararım ve ne yapmam gerektiğini? Sorarım.
Şu an hava ıpılık. Karşılıklı kaldırımlarda, yan yana standlar. Renk-renk,çeşit-çeşit. Birazdan bu cümbüşe, turistler de katılır. Ve hepimiz dört gözle, bizden de alış veriş yapmasını bekleriz. Herkes ekmeğinin peşinde. Ben şimdi, ilk satışımı yaptım. Çok mutlu oldum. Etkileyici konuşmak ve farklı olmak, işe yarıyor. Arkası gelir dilerim.
Nilgün ACAR 15. 05. 2010 ALANYA-SOKAK.
|
Nilgün Acar | -------------------G ü n l ü ğ ü m d e n - 48 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 48
Dişim ağrıyor Tutku. Psikolojim de, tam düzelmiş değil. Uykusuzum, ama berbat olmamaya çalışıyorum. İşteyim yine. İyi ki işteyim. Evde kalmam, daha kötü olurdu benim için.
Sevgili Tutku! Ben dün, hiç düşünmediğim biçimde, çok kötü bir şey yaşadım. Ve etkileri daha geçmedi. Hala da, acaba bir kabus mu gördüm? Diye düşünüyorum.
Yağmur’la, işe geldim. Masamı kurduk. Ve evine gitti. Az sonra, beni aramaz mı deponun anahtarı, cebimde kalmış diye? Yağmurcuğum, o anahtar tek ve onu getirmek zorundasın.Bir sürü insan, malzemelerini oradan alıp, standlarını açacaklar. Dedim. Hayır getiremem.Yoruldum, terledim, gelemem demez mi? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Duyduklarıma inanamıyordum. Hatalı olan oydu ve bu sözleri, ancak bir deli söyleyebilirdi. O kadar haksız, öylesine mantıksızdı ki…Onu ikna etmeye çalıştıkça, karşı koyuyordu. Tam o anda da, kadınlar geldi, anahtar nerede? Diye.
Bir de telefonu kapatıyordu. O zaman kendin söyle deyince de. Beni o insanlarla muhatap etme diyordu. Artık gücüm kalmadı ve ağlamaya başladım. Sinirlerim çok bozulmuştu. Kadınlara durumu anlattım. Onlar benim ağlayışıma üzüldüler. Olur mu hiç öyle şey? Ara bize ver dediler. Dediklerini yaptım. Onlara getireceğini söylemiş. Ama ben kendimi tutamıyorum.Nasıl ağlıyorum? Nasıl ağlıyorum? Seval geldi sarıldı bana, Nilgün abla ne olur ağlama? Diye. Ağlarken, kimsenin bana sarılmasına alışık değilim. Bırak beni diyerek, uzak bir köşeye gidip ağladım, ağladım. Lokantacı Mustafa, ağlama gel yanıma diye çağırıyor. Ben hep ağlıyorum.
Dayanamıyordum, inanamıyordum. Yağmur bu muydu? Bir sorunumuz yoktu. İkimiz de, birbirimizi hoş tutuyorduk. Ama bu yaptığı, çok büyük bir terbiyesizlikti. Ve psikolojim çok kötü bozulmuştu. Dün saat 15,30 dan sonra, yatana dek hep ağladım. Yatağımda da ağladım. Ben çok üzülünce, kolay düzelemem. Birikimlerim de varmış demek ki.
Sanırım her şeye, herkese de isyan ediyordum. Kimsesizliğim, sahipsizliğim bu anlarda, daha bir dokunur bana. Hiç beklemediğim kişiden, böylesine mantıksız-beklemediğim bir davranış görünce. Benim de dengem bozulmuştu.
Akşam ve bu gün, olayı hiç konuşmadık Yağmur’la. Hakanı da, Yağmuru da çok seviyorum. Onlar da beni. Uygun bir zamanda, Yağmur’la konuşmalıyım. Sorunu nedir? Genç bir kadın ve hayatın çarklarında yokolmamaya çalışıyorlar. Birçok istekleri var ve alamıyor. Üzülüyor. Anlayışlı olmam gerekiyor. Hayat zor, hem de nasıl?
Nilgün ACAR 29. 05. 2010 ALANYA-SOKAK
|
Nilgün Acar | ------------------------Baba Beni Kucağına Al |
İş yerimde, sürekli insanları gözlemliyorum. Dün akşam da, hem yazıyor, hem de izliyordum.Küçük bir çocuk sesi,' Ben gitmek istemiyorum.' diye haykırıyordu. Babası:' İyi, sen kal, biz gidiyoruz.'Dedi. Baktım, 4-5 yaşlarında tatlı bir kız. 'Baba beni kucağına al.' Diyerek ve ağlayarak koştu. Adam hemen geri döndü ve aldı kucağına kızını. Çocuk sarıldı babasına,başını da omuzuna koydu. Anladım ki, hem aklı oyuncaklarda kalmış. Hem yorulmuş, hem de sevgi-güven istemişti. Babası okşadı onu,yanağını öptü.
Baktım öylece arkalarından. Kendi çocukluğum geldi aklıma. Paramparça, suskun, delicesine özlemli, yaralı, kanatları kopuk. Ruhunda tayfunlar, kasırgalar kopan, petrol yangınlarında kavrulan. Dışa hiçbir şey belli etmeyen, kendini çocuk bile hissetmeyen, çocukluğum. İçimden ben de haykırırdım,'BABA BENİ KUCAĞINA AL. NE OLUR BİRAZCIK SEV BENİ.' diye. Ama yanında bile oturamazdım.
Çocuklar hep mutlu olmalı.Sevgi-ilgi görmeli, güven duymalı. Hala kulaklarımda çınlıyor ve ruhumda yankılanıyor o ses. BABA! ! ! BENİ KUCAĞINA AL.
Gözlediğim şeyler arasında. Alanyada çocuklara çok değer veriyorlar, çok seviyorlar çocuğu. Ve artık, babalar çok değişmiş. Yanlarında, anneleri olduğu halde, babalar ilgileniyor çocuklarla. Mutlu gülümseyişlerle izliyorum onları. Anneleri olmadan, çocuğuyla ya da çocuklarıyla gezen, ilgilenen babalar da var. Çok güzel bir şey bu. Nesil değişmiş.
Dün akşam beni mutlu eden birşey daha gördüm. 8-10 yaşlarında,bir ayağı alçılı kızını, babası kollarına almış gezdiriyordu.Annesi de yanındaydı. İlk görmemle çıkışa yürüdükleri zaman arasında, saatler geçmişti. Harika birşey ya dedim içimden. Evet, harika. Özellikle benim ve kardeşlerimin büyüdüğü ortam düşünüldüğünde. Harika gerçekten.
Sen gideli, onuncu yıl bitecek baba. Bizi ve tüm yaşananları görüyorsun biliyorum. Anladın değil mi yanlışları ve o yanlışların, hayatlarımızı paramparça ettiğini. Ben ne kadar bağışlasam da, içimdeki acı geçmiyor. En küçük birşeyde, anılar fırlayıveriyor ve bir çığlık kopuyor içimden.' BABA! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! BENİ KUCAĞINA ALSANA.
Nilgün ACAR 14.03. 2010
ALANYA- Alanyum
|
Nilgün Acar | --------------------Gamze Beni Hep Arıyor |
GAMZE BENİ HEP ARIYOR
Hiçbir gün çalmasa bile. Cuma günleri, herhangi bir saatte, cep telefonum çalar ve açarım.Arayan Gamze’dir. Ve her seferinde, kalbime bir bıçak saplanır. Amansız yürek ağrısıyla, sarsılırım.
Gamze, benim bir küçüğüm olan kardeşimin kızıdır. Gençkızken, güzeller güzeli Demet’in kızı. Gelişim geriliği, tıbbi adını unuttuğum bir hastalığı var. Gamze’nin. Demet onu doğurduğunda, 35 yaşındaydı ve hamileyken de sigarayı bırakmadı. İlk çocuğu Umut’ ta düşük kilolu doğmuştu, sigara dan.
Umut büyürken,çok korkmuştuk annemle. OTİZM belirtileri vardı. Konuştuğumuzda: “ Hayır, benim çocuğumun bir şeyi yok.” Diye kızıp, alınıyordu. 6-7 Yaşında konuştu.
O zamanki olanaklara ve koşullara göre, yaşı geç olduğundan, annem Gamzeyi doğurmamasını söylemişti. Çünkü zaten çalışıyordu, Umut’ta, bakıcıların elindeydi ve bizden uzak bir kentteydiler.
Gamze’ciğim büyüdükçe, hastalığı belirginleşti. Erken emekli oldu kardeşim, çocuklarına bakabilmek için. Gamze hep özel eğitim ve tedavi gördü. Ben o yıllarda, herkesten uzakta, kendi yaşam savaşımımı veriyordum. Biraz Yosun’un dışında, yeğenlerimin büyüdüklerini göremedim.
Gamze’ydi kardeşimin tüm yaşantısı. Onu, oradan oraya taşıyordu.Annemin kırkını yapmaya ve evi boşaltmaya gittiğimizde gördüm, yıllar sonra Gamze’yi. Koskocaman bir gençkız olması gerekiyordu. Ama on-oniki yaşlarında bile zor görünen. 6-7 Yaş IQ’sunda bir çocuk vardı karşımda.
Konuşmalarından ve görünüşünden hemen belli oluyor engelli olduğu. O kadar çok konuşuyor ki, sürekli sabırlı olmak gerekiyor ve hep takip etmek.
O, güzeller güzeli, bakkala bile makyajsız gitmeyen. Kimseleri beğenmeyen, samur saçlı, kardeşim gitmiş. Alabildiğine yıpranmış, çökmüş, bakımsız, sinir hastası bir kadın gelmiş.
Kaygılıydı gelecekten. Haklı da. Ağabeyi bakamaz Gamzeye. Ancak, bir bakım yurduna verilir. Annesinin sonsuz sevi dolu, ilgisini, sıcaklığını bulamaz. Güzel bir yere gitmezse de, başına kimbilir neler gelir?
Neden beni, hep Cuma günleri arıyor? Annesi mi öğretti? Büyük olasılıkla öyledir. Yaşamın akışı,iş-güç-sorunları çözümleme çabası filan derken. O günün Cuma bile olduğunu unutmuşken. Gamze unutmuyor. Beni hep arıyor. Yüreğime bir hançer sokarak, gözlerime yaşlar dolduruyor.
Ne olur? Anne-baba olurken,çok bilinçli davransın insanlar. Çaresizliğin ortasında, bitimsiz yürek ağrılarıyla çırpınmasınlar.
Nilgün ACAR 22. 03.
|
Halil Çimen | *******************Bu dünya sanada banada yeter |
Sende bende nefsimizi yıkalım
Bu dünya sana da bana da yeter
Sevgi bayrağını alıp çıkalım
Bu dünya sana da bana da yeter
Kim gelmişte dünya kabul etmemiş
Hani kim var ömrü dolup gitmemiş
A dem den bu yana yenmiş bitmemiş
Bu dünya sana da bana da yeter
Nefis yaptırıyor sahtekarlığı
Hep bana rep bana kursak darlığı
Sende bende hakkın kutsal varlığı
Bu dünya sana da bana da yeter
Küsülüler hepsi birden barışsak
Hep birlikte kardeş kardeş çalışsak
Adam gibi bölüşmeye alışsak
Bu dünya sana da bana da yeter
Kimi çalar çırpar adam kayırır
Bölük pürçük insanları ayırır
Adil olsak hepimizi doyurur
Bu dünya sana da bana da yeter
Sevgiye çağarak cümle alemi
Yoksulu garibi ağlatma emi
Barışa imza at al şu kalemi
Bu dünya sana da bana da yeter
Borani yem kabadayı olma yak
İnsanlık üstüne korku salma yak
Kul hakkını sırtımıza almayak
Bu dünya sana da bana da yeter
HALİL ÇİMEN AŞIK BORANİ 10.09.2010
|
Kadir Ünlü | Dünyalılar Kardeştir |
Beton duvarlar yıkılabilir,
Demir bile eritilir,
Dağlar unuturmu,
Nakkaş Ferhat`ın,
Gülle gibi külüngünü
Esasen,
Kalplerdeki duvarları yıkmalı,
Eğitim İnsana haiz,
Çok yazıp,çok okumalı,
Kalbe balyoz vurulmaz!
Yakışmıyor insanlığa,
Duvarlar ve sınırlar,
Baba Adem,Ana Havva!
Kardeştir,tüm Dünyalılar!
|
Nilgün Acar | ------------------Günlüğümden - 12? |
GÜNLÜĞÜMDEN – 12?
Tutku yeniden merhaba! Bu gün, 2. Kez söyleşiyoruz. Anar’ın getirdiği filmlerden,2. Sini de izledim. YEDİ YAŞAM Çok değişik ve güzeldi. Film bittiğinde, öylece kaldım.
Sonra diğer odaya geçtim. Pencerenin önüne gidip, Buket’i arayacaktım. Daha pencereye varmadan, o beni aradı. Bana 500 lira gönderecekmiş. Hangi bankaya göndereyim? Diye sordu. Söyledim. Tutku, ağzım açık kaldı. Kirayı nasıl ödeyeceğimi? Düşünürken. Fazlasıyla geldi. 100 lira da harçlığım oldu.
Oh be, artık bir şey düşünmeyeceğim. Dilerim, birkaç gün içinde de, çalışmaya başlarım ve Yağmur’un maaşını biriktiririm. Evdeyken çok masraf çıkmıyor, bereket oluyor. Bir gün yaptığı yemeği iki gün yiyorum. Yağmur bu günün çoğunu, eşi ve çocuğuyla geçirsin diye, börek yaptırdım dünden. Ben kahvaltı yapana kadar da, pişiriverdi.
Yağmur’un eli çabuk ve düzenli iş yapıyor. İyi huylu bir genç kadın. Arabamın tekerlekleri ıslanınca, Sürekli çamur oluyor yerler. Hiç yakınmadan, her gün temizliyor. Üzülüyorum ama şimdilik, yapacak bir şey yok. Diğer arabamın lastiği yapılsaydı, evde onu kullanırdım. Benim için de iyi olurdu. Büyük arabaya, manevra yaptırmak, biraz daha zor.
Yağmur sorunlu olmadığı için, benim de psikolojim, çok düzeldi. Hakan’la mutlular. Allah bozmasın. Küçük Arda da, kreşe gidiyor. Hakan da, bana karşı çok iyi. Teknik sorunlarımı, hemen çözüyor. Akşam birlikte bakıyorlar bana. Onlarla mutluyum.
Çalışma odasında olmadığım zamanlar. Yatak odamdaki pencerenin önünde, dışarıyı seyrediyorum 5. Kattan aşağıyı seyretmek, güzel. Kimse seni görmeden, sen her şeyi izleyebiliyorsun. Gece ışıkları seyretmek güzel. İstanbul’a geceleri bayılırdım. Her yer ışıl ışıl. Çok tuhaf duygular duyardım. Koskoca bir kentte, kaybolma duygusu, ayrı bir keyifti. İSTANBUL… Düşlerimin kenti. Özledim, o büyüklük sınırsızlık ülkesini. Alanya da, benziyor, birçok yönden oraya. Seçim yapamıyorum. Yapmam da gerekmiyor. İkisini de, seçerek gittim. İstanbul’u, olabildiğince dolu dolu yaşadım. Esat’la çok gezdim İstanbul’u.
Alanya. Sevgili Alanya. Özgür ve çok mutlu olduğum, yuva bulduğum bir kent. Evet. Şu anda, bu satırları, kendi yuvamdan yazıyorum. Kiralık ta olsa, bir evim var. Zamanla, eksiklerini tamamlayacağım. Özgür olmak, hep özlediğim, harika bir mutluluk. Gönlümce yaşıyorum. Birçok alanda çalışan, bir iş kadınıyım. Kimse inanmazken, ben başarabileceğimi biliyordum. BAŞARIYI SEVİYORUM…
Nilgün ACAR 04. 04. 2010 ALANYA
|
Nilgün Acar | -------------------Günlüğümden - 13 ------------ |
GÜNLÜĞÜMDEN – 13
Merhaba sevgili Tutku! Seninle, farklı bir ortamda söyleşiyorum. Bilgisayar masamı ve bilgisayarımı, Halil’in odasına taşıdık.
Halil, gece üzerini örtmüyor. Havalar da serinlediği için, hastalanıyor. Şerife de onu yanında yatırıyor. Ben de, akülü arabamla,hareket güçlüğü yaşıyordum odamda. Şerife dün gece odalarda düzenlemeler yaptı ve benim çalışma odam olmasını sağladı.
Tüm yönlerden, çok iyi oldu. Yatak odam genişledi, güzelleşti. Her iki oda da, hareket etme olanaklarım arttı. Bilgisayar masamı, pencerenin önüne koyduk. Aydınlık ve yeşilliklere bakıyor. Gökyüzünü daha çok görüyorum. Ağaçlara, çalılıklara baktıkça, içim açılıyor. Yağmur, ne güzel seyredilir bu pencere önünde?
Ayrıca: Bu oda, daha korunaklı, sıcak. Nedense? Bilgisayarın başındayken, bacaklarım buz gibi oluyor. Zaten hep üşür benim bacaklarım. Ama bilgisayar başında, gerçekten buz gibi oluyor. Sanırım, hareketsiz kaldığı için.
Yarın, Anar’ın stüdyosuna gideceğim. Takı dizayn çalışmalarına başlıyorum artık.Renklerle ve biçimlerle oynamak, ayrı bir keyif olacak benim için. Tabii bir de farklı üretimde bulunmak. Yaptığım işten, maddi gelir elde edeceğimi bilmek, heyecanlandırıcı. Anar’la iyi bir ikili olacağız, iş konusunda.Dostluğumuz da, çok güzel.
Sevgili Tutku! Ev arıyoruz. Şimdi oturduğum ev, iç alanlarda, epey kullanışlı. Ama yer ve dışarı çıkma konusunda, hiç bana göre değil. Yer, sanki Alanya’nın dışı. Adres tarifi bile yapamıyoruz. Ara sokakların birinde. Her yere uzak. Sanki Alanya değil de,herhangi bir Anadolu kasabası.
Apartmanda, sözde asansör var. Ama bizim kata altı basamakla çıkılıyor.Portatif bir rampa yaptırdık. Ne ki, yine iki kişi gerekiyor, inip – çıkmak için. İnsanlardan, her zaman yardım isteyemiyorsun. Utanıyorsun, çekiniyorsun. Ve zaten, kaç kez kapılarını, yüzümüze çarptılar. Çoğu yardım etmek istemiyor, bu apartmanda.
Düşünebiliyor musun sevgili Tutku? Sadece altı basamak, benim hayatımı, nasıl engelliyor. Çok istiyorsun, her gün dışarı çıkıp hava almak. İçindekileri, kafandakileri dağıtmak, biraz rahatlamak. Ama o altı basamağı düşünüyorsun ve boynun bükülüveriyor. Hüzün doluyor içine, gözlerine yaş.
Sessizce, bir köşeye çekiliyorsun. İsyanların deli dalgalarla vuruyor, yüreğine. Çığlıklarını, hıçkırıklarını yutuyorsun. Kalbin ağrıyor, söylemiyorsun. Söylesen ne olacak? Seninle birlikte, bu güçlüklere göğüs germeye çalışan, 24 – 25 yaşındaki kızı mı üzeceksin?
Bize yaşam hakkı yok sevgili Tutku. Bir evde rahatça oturmaya. İstediğin yere gitmeye, yollarda – deniz kıyısında gezmeye. Kadınlığını hissedip, vitrinleri seyretmeye. Alış – veriş yapmaya, sevdiğin etkinliklere katılmaya. Yazın denize girmeye, hiç ama hiçbir şeye hakkımız yok.
“ SİZ YOKSUNUZ. “ Deniliyor açıkça. O kadar küçük ve basit yöntemlerle birçok sorun çözümlenebilir ki… Şaşırıyorum, bunları nasıl düşünemediklerine. Sanırım insanlar, görmek istemediklerini görmüyorlar. Anar bile bir konuşmamızda, “ SİZ YOKSUNUZ. “ demişti. “ DOĞRU. BAKSANA, HERŞEY BUNU ANLATIYOR.” Yanıtını vermiştim.
Sevgili Tutku! Dün annemin fotoğrafına bakarak, çok ağladım. Ve ona kızdım,” BENİ NİYE DOĞURDUN? “ diye. Akşam hastalandım. Başım çok ağrıdı ve döndü. Sanırım tansiyonum çıktı. Gece rüyamda da, annemi gördüm. Çok hastaymış ve ölecekmiş. Kötüydü yani. Oysa zaten o, bu dünyada değil. Zaman zaman,böyle tuhaf rüyalar görüyorum.
Bir daha ona kızarak ağlamayacağım. Her an güçlü olamıyorsun Tutku.Haksızlıklara kızarak, ağlayarak ta olsa, yaşam savaşımım sürüyor,sürecek te. Duygusallığım ve duyarlılığım, hem dezavantaj, hem de avantaj. Belki, beni - ben yapan da bu. Yaşam ırmağında,akıp gidiyoruz işte, Tutku’cuğum.
Nilgün ACAR 10. 11. 2009 ALANYA
|
Nilgün Acar | --------------------Günlüğümden - 19 |
GÜNLÜĞÜMDEN – 19
Yeni bir yıldayız artık, sevgili Tutku. Evimin sıcacık huzurunda, söyleşiyorum seninle. Dışarıda, harika bir hava var, bahar sanki. Zaten burada pek kış olmuyor. Şerife ve Halil, hastaneye gittiler. Biraz gripler sanırım.
Onlar gidince, şöyle bir odaları dolaştım. Yatak odama ve çalışma odama, güzel koku sıktım. Kendime de deodorant. Mis gibi olmayı çok seviyorum. Temiz-bakımlı ve düzenli. Elimi attığımda, her şey yerinde olmalı.
Dün ben de, önce sağlık ocağına, sonra da hastaneye gittim. Boğazım kötüydü. Bu küçük enfeksiyon, astım sorunumu biraz artırmış. Doktor, boğazıma baktı. Sırtımı dinledi. “Sizi hastaneye sevkedeceğim, yatmanız gerekiyor.” Demez mi?
Epey bir panikledim. “Nereden çıktı şimdi bu? Ben kendimi kötü hissetmiyorum ki.” Dedim içimden. Doktora da, “Kesin yatmam mı? Gerekiyor? ” diye sordum. “Evet.” Yanıtını alınca, canım büsbütün sıkıldı.
Anar da üzüldü. Şerife gelince, hastaneye gittik. Neyse ki, daha önce gittiğim doktoru bulduk.Durumu anlattık. Birbuçuk-iki ay önce, ciğer röntgenim tertemiz çıkmıştı. Beni yine iyice muayene etti. İlaçlar yazdı. Hastaneye filan yatmam gerekmiyormuş. “Bir sorun olursa? Hemen gel.” Dedi. Hepimiz, derin bir nefes aldık.
Alanyumda çalışmak için, hala standımın yapılmasını bekliyorum. Bir de, yeni bakıcı bulmam gerekiyor. Kaymakam beye, mail atmıştım. Hem teşekkür ederek, yeni yılını kutlamış. Hem de, kendisiyle görüşmek için, randevu rica etmiştim. Mail’lı Pazar akşamı attım, ertesi günü sabah, sekreteri beni aradı. “Bu gün sizi, 14,30’da bekliyoruz Nilgün hanım.” Dedi. Aman tanrım! ne kadar çabuk? Diye çığlık attım, telefonu kapatınca.
Hemen Anar’ı aradım. Çünkü, onunla gidecektim ve o anımsatmıştı, Kaymakamlıktan yardım istememi, bakıcı bulma konusunda. Yine çok güzel bir hava vardı. Güneşi bu mevsimde hissetmek, harika. Önce çay bahçesinde, adaçayı içtik. Zamanımız vardı biraz.
Ben yukarı çıkamadığım için, Kaymakam bey aşağıya indi. Çetin beyin odasına girdik. Konuştuk sorunlarım ve taleplerim hakkında. Yardımcı olacaklarını söylediler ikisi de. Ne kadar güzel? Böyle alçakgönüllü ve ilgili olmaları.
Tutku. Bir an önce, iyi bir bakıcı bulup, hemen çalışmaya başlamam gerekiyor. Standımı yapacak şu ustanın da, işlerinin yoğun olacağı tuttu. Standıma zaman ayıramıyor. Her şeyde bir hayır vardır derler. Ama Tutku, ben sabırsızlanıyorum.
Bir an önce çalışmaya başlamalıyım. İki ev benim çalışmama bakıyor. Anar üretiyor. Benim de, bunları satmam gerekiyor. Stand başındayken, bakıcımla ben de üretiriz. Anar sıkışmaz. Standım yapılmadığı için, yılbaşı öncesini kaçırdık. Oysa, epey bir girdimiz olurdu ve azıcık soluk alırdık. Standımın yapılmasını ve bakıcı bulmayı beklemekten başka umarım yok.
Yıllar sonra, yeni yıla çok mutlu girdim. 30 Aralıkta Buket geldi. Evimde, ilk yılbaşı kutlamamdı.Gündüz hep dışarıdaydık, Anar-Buket-ben. Gezdik, bir eve baktık, Çok güzel. Akşam için alışveriş yaptık. Kadirler gelmiş bize. İki aile birlikte kutladık yeni yılı.
Kardeşim, daha çok sevdi Alanyayı. İstanbuldan sonra, gerçek bir cennet. Nisan da, yine gelecek birkaç günlüğüne. Temelli de gelmek istiyor. Yosun hayata bir tutunsa? Anne olmak, kolay değil. Ben bile, iki küçük kuşumun mutlu olmasını istiyorum hep.
Sevgili Tutku. Erdinç ağabeyim, taa Amerikadan aradı beni. Uzun-uzun söyleştik. Yaşantıma dair, bilgiler aldı. Arada sırada, bana küçük maddi destek yapacağını söyledi ve banka hesap numaramı istedi. Hemen de, ikiyüzelli lira yatırmış.
Çok mutlu oldum Tutku. Aranıp-sorulmak. İlgi-destek görmek-sevilmek, harika. Onların kucağında büyüdüm. Hem çok güzel, hem de alabildiğine amansız, yaşam savaşımımda, bir telefonla bile aranmak, tanımsız bir mutluluk sevgili Tutku. Çok şanslıyım hep.
Nilgün ACAR 05. 01. 2010 ALANYA
|
Nilgün Acar | ---------------------Günlüğümden-? -2 |
GÜNLÜĞÜMDEN-? 2
Kendimize ve herkese güzellikler dileyerek başlayalım söyleşimize sevgili Tutku. Bu gün, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ. Ben bu yıl, emekçi bir kadınım. Atatürk'ümün aydınlattığı yolda yürüyerek ve amansız savaşımlar vererek, ulaşabildim bu günlere. Mutluyum.
Konuşmaları duyuyorum da Tutku.Birçok kadının ve erkeğin bu günden, haberi bile yok. Bence, kendilerinden bile habersizler. Çok kötü be Tutku. Öylesine yaşıyorlar. Salt bu gün için söylemiyorum. Kadın ve erkek, insanlıklarından habersizler. Öyle empoze ediliyor. Canlı birer yaratık olmak yetiyor çoğuna. Daha çok şey değişmeli ve ileri gitmeliydi.
Bu günün,gerçek anlamını-önemini ve değerini, kaçımız biliyoruz? Sanki eğlenceli birşeymiş gibi gülüyorlar. Oysa, sonu ölümle biten bir hak alma savaşımının günü bu gün.
Ben de o savaşımcı kadınları,sonsuz saygıyla anarak, kendi onurlu savaşımımı veriyorum. Tutku, yabancı dil yetersizliğimi, her gün daha kötü duyumsuyorum.En kısa sürede, çözümlemeliyim bunu.
Hiç satış yapamıyorum. Oysa, geçimim için para kazanmalıyım. Hemen herkes benim gibi. Standı dışarı taşıyıncaya dek, idare etmem gerek. Sabırlı olmalıyım. Bakalım nasıl dayanacağım?
Sonra yine söyleşiriz Tutku. Bu b.sayarda öğrenmem gereken şeyler var.
Nilgün ACAR 08. 03. 2010. ALANYA- Alanyum
|
Nilgün Acar | --------------------Günlüğümden - 20----------- |
GÜNLÜĞÜMDEN – 20
Kendime ve tüm kainata güzellikler dileyerek başlıyorum söyleşime seninle. Sevgili Tutku. Birkaç gündür hastayım ve tüm yönlerden çok yorgunum.
Hem iyileşmeye, hem sorunları çözümlemeye, hem de olayları kötü yöne akıtmamaya, güçlü-sağlam ayakta kalmaya çalışıyorum. Zaman-zaman, gereksiz ve çok-çok anlamsız fırtınaların ortasında buluyorum kendimi. Ama o fırtınaları yaratanlar, Nil’in ne kadar güçlü, sağlam, kararlı bir yapıda olduğunu bilmiyorlar.
Tabi ki atlıyorum, atlamak zorundayım bu fırtınaları. Gülüyorum ancak. Zaten, sadece gülünür. Bazen, tek taraflı iyi niyet, sabır yetmiyor. Tutku, Şerife’yle güzel bir biçimde ayrılmayı istedim hep ve hala istiyorum. Birşey bitmişse, bitmiştir. Kavganın, saçma tartışmaların anlamı ve hiç gereği yok. İki yetişkin, uygar insan gibi uzlaşırsın. Hadi uzlaşmayı bırak, güzellikle uzaklaşırsın.
Of Tutku of yoruldum. Bir de hasta olmasam. Geçecek bu günler biliyorum. Şerife’yle güzel ayrılır, güzel kalırız dilerim. Arkadaş-dost olarak, görüşürüz. Ben böyle istiyorum. Şu iki günlük dünya da, paylaşmayacak bir şey
yok ki. Arkasından işler çevirdiğimi sanıyor. Ama Allah şahidimdir ki, öyle değil.
Kaç gündür bitiremedim bu söyleşiyi. Hep bir şeyler çıktı. Çok şükür daha iyiyim. Bu gün çok mutluyum. Standım bitmiş ve çok güzel olmuş,Anar öyle söylüyor.Bu gece ya da yarın sabah kurulacak. Ben de büyük olasılıkla, yarın işe başlayacağım.
Salı günü de, güzel bir açılış yapacağım. Levent bey, basını ve tv,leri çağıracak. Ben de, Kaymakam beye mail attım. Belediye başkanına ve çetin beye telefon mesajları çektim. O gün yanımda olmalarını, rica ettim. Kaymakam beyin, büyük desteği oldu. Allah razı olsun.
İsteyince, vazgeçmeden çabalayınca, her şey oluyor. Basını çağırmak isteyişim, diğer engellenmiş insanlara örnek olmak,mesaj vermek için. Tabii, onların ailelerine ve diğer duyarsız insanlara da sesleneceğim.
Yoksa ben, o kadar çok kamera karşısına çıktım ki yıllardır. Alıştım ve önemsemiyorum bile. Sorumluluk duyuyorum, tüm engellenmiş ve sesini duyuramayan insanlara. Onların sesiyim. Kalemimin gücünü de onlar için kullanacağım. Hep te kullanıyorum zaten. Örnek olmak, simge olmak, epey güç. Ne ki, ben bunu taşıyabiliyorum.
Oturmasınlar, evlere kapanmasınlar-kapattırılmasınlar. İnsanın kendisi istemedikçe, engel de olamaz kimse ve hiçbir şey. Hayatı zorlamak gerek. Eğer bilincin-aklın varsa? buna mecbursun zaten. Sızlanmak, asalak olmak, onursuzluktur. Pozitif düşünüp, öyle eylem yaparsan? Kesinlikle sana pozitif şeyler dönüyor sevgili Tutku. Önce, her şey ters gidiyor gibi görünse de. Senin inatçı direncin, kararlığın karşısında, düzeliyor, istediğin yöne akıyor hayat.
Ama bu arada, epey pahalı bedeller ödeniyor. Zaten kim ödemiyor ki? Allahın özel yarattığı bizler, aslında armağanız bu dünyaya-insanlara. Bilsinler ya da bilmesinler. Gerçek bu, Tutku.
Üç yıldır tatil ve yerleşme amaçlı, Alanyadayım. Turistlerin dışında, dışarıda gezen bir engelli görmedim. Caddelerde, sokaklarda dolaşan. Çeşitli sosyal etkinliklere katılan tek benim. Oysa Alanya öyle güzel ki… Çok yazık evlere kapatılan, o insanlara. 21-22 yıl da ben kapatılmıştım dört duvar arasına Ankarada. Zorla çekip aldım özgürlüğümü.
İçim içime sığmıyor. Yarın çalışmaya başlıyorum. Günde 12 saat çalışacağım. Olsun, güzel-hareketli bir yer. Kendimi hemen sevdiririm. Satış yapmayı biliyorum. İnsanlarla birebir iletişimim, çok iyi benim.
Bir lap top’ım oluncaya dek. Yazı yazamayacağım. Acilen, yeni bir akülü sandalyeye ve taşınabilir bilgisayara gereksinmem var. Düşünmeli ve bir çıkar yol bulmalıyım. Allah büyük. Her şeyi, bu noktaya getirebilmem, harika bir mucize. Arkası gelecektir. Gelmeli, çünkü onlara gerçekten çok ihtiyacım var.Önce, akülü sandalye.
Nilgün ACAR 15. 01. 2010 A LANYA
|
Nilgün Acar | ------------------------Günlüğümden-? 3 |
GÜNLÜĞÜMDEN -? 3
Alanyumda, güzelliklerin ortasında oturuyorum sevgili Tutku. Benim standım da çok güzel. Ama satışlarım, tamamen durdu. Bu: İnsanın moralini bozuyor.
Bu gün, belediye başkanını aradım. Berlindeymiş. En kısa sürede, dışarıda, güzel bir yere taşınmalıyım.
Bu sıkıntılar geçici, biliyorum. Profosyonel çalışma hayatıma, böylesi güzel ve kaliteli bir yerde başlamam iyi oldu. Çok toleranslı davranılıyor bana. Sanırım çabalarımı gördükleri için. Buradaki herkesi seviyorum. Ayrılsam da, gezmeye ve görmeye gelirim. Sanırım bu,kışın olur.
İnsanları izliyorum sürekli. Şimdi, tam önümden, gözleri ışıl ışıl, hızla yürüyen. Yanındaki erkekle, gülerek konuşan, güzel bir genç kadın geçti. Arkasından baktım öylece, yüreğim burkuldu yine. Hüzün duyuyorum ve bazen, gözlerime vuran mağmayı tutamıyorum.
Kimseye göstermiyorum ağladığımı. Nasıl bir açıklama yapabilirim ki? Hem, hiç te gereği yok. O benim acım. Ömrümün sonuna dek te taşıyacağım. Ooff, hiçbir şeyle teselli bulmayan ve geçmeyen, sis gibi yapış yapış bir hüzün.
Sadece,'BANA SABIR VE GÜÇ VER TANRIM! 'diye dua ediyorum. Bu boyuttaki ağır bedelleri ödesem de, başarıyorum. Nerede olursam olayım, kimseye benzemiyorum. Bana normal gelen davranışlarım, herkese farklı geliyor. Sanki başka bir dünyadan gelmiş gibiyim.
Uyumlu olmak zorunda kalıyorum. Bazen de, aldırmıyorum. Uzun boylu, yakışıklı bir erkek geçti tam önümden. Gözlerinin taa içine bakarak gülümsedim. O da bana güldü. Yanındaki kadınla tartışıyorlardı. Ama ben, birkaç saniye de olsa, çekip aldım onu bakşlarımla.
Anlarda, ne çok ve güzel şeyler yaşanıyor değil mi Tutku? Yaşamın sırrı, bunda gizli bence. Herşey, içiçe geçmiş bir zincir. Değişik yerlerde ve zamanlarda, başka halkalara geçiyoruz, bilinçli ya da bilinçsiz.
Sanırım, belli bir kader var. Bazılarımızın gücü, belli şeyleri değiştirmeye yetiyor. Ya da o donanımla gönderiliyoruz bu dünyaya. Ben onlardan birisiyim. Tutku, şarj bitecek, şimdi kapatmalıyım b. sayarı. Görüşürüz.
Nilgün ACA
|
Nilgün Acar | ----------------------Günlüğümden -42 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 42
Tutku, dünyayla tüm bağlantılarımı kestim. İnterneti kapattım. Mesajlar ve yazışmak isteyenler var. Ben istesem de, önemlilerim arasında değil bunlar şimdi. Kendi içime kaçmak ve yazmak istiyorum. Vee kaçtım işte.
Bu gün ilk kez, Oba sahiline gittik Yağmur’la. Hiç te uzak değilmiş. Upuzun bir yürüme yolu var. Yağmur’la oturduk. Ben durur muyum? Hemen keşfe çıktım. Kaçıverdim. Denizi en iyi, en yakından görebileceğim bir yer arıyordum. Artık gidilecek bir yer kalmayınca, Yağmur’u çağırdım telefonla.
O da beni arıyormuş. Bulunduğum yeri söyledim, geldi. Şimdilik, denizin çok yakınına gidebileceğim bir yer göremedim. Ama daha sonra, keşfederim kesinlikle.
Sahil uzak. Caddeden vızır vızır geçen arabaların yüzünden, dalgaların sesini duyamıyorum. Kokusunu bile alamıyorum. Mutlaka bir kolaylığı, bir çıkış yolu olmalı. Neyse, bu gün nasıl gideceğimizi öğrendik. O da bir şey.
Biraz güneşlenmek, sırtımızı ısıtmak istedik Yağmur’la. Bulutlar, bir türlü açılmadı. Rüzgar esti bir de. Dayanabildiğimizce oturduk. Küskün-küskün eve döndük. Yağmur hem bana yemek yaptı. Hem de sıcak çikolata içtik. Ben yeleğimi bile giydim. Hastalığım, tam geçmedi ya, korkuyorum. Aa bir de dışarı baktık ki, güneş çıkmış. Ben, perdeciyi bekleyecektim. Yağmur eve gidecekti, çocuğu kreşten alacaktı. Sonra, başka güneşli bir günde, yine gideriz.
Tutku, bu gün, oturma odasının perdeleri takıldı. Zarif, Lila bir oda oldu. Çok güzel. Kullanışlı, rahat. Hem oturabilirsin, hem de yatılı konuğun olduğunda, yatırabilirsin. Yazın olur böyle konuklarım benim. En azından, kardeşim gelir.
Evim, artık tam bir eve benzedi. Yatak odam zaten çok güzel. Bu gün Yağmur: Kırmızı, saten ve kadife karışımı. Gümüş renkli pullarla işli yatak örtümü de serdi yatağıma. Kocaman, süs yastıklarını da koydu. Yere de kırmızı halı alsam mı? Diye düşünüyorum. Tekerlekli sandalyeme ve kaldırma aletine dolaşır mı? Soruları takılıyor kafama. Her türlü güzelliği ve ahengi seviyorum ne yapayım? Aslan, yatağından belli olurmuş. Olanaklarım ölçüsünde, bir şeyler yapmaya çalıştım işte.
Çalışma odama da: Şu belediyenin kabul etmediği standımı getirteceğim. Ona o kadar masraf edip, çekmeceler filan yaptırttım. Tozun-toprağın, yağmurun-çamurun altında çürüyüp, ziyan olacak, yazık. Burada baya işe yarar. Masa bilgisayarımı ve yazıcıyı da kurdururum. Çekmeceleri de, her şeyimi toplar, elimin altında olur. Kırmızı-beyaz, süper bir şey.
Allah büyük be Tutku. Bu ayki kirayı ve Yağmur’un parasını çıkarttım. Onlar hazır olunca, gerisi çok önem taşımıyor benim için. Tek kişi olunca, mutfak masrafı, öyle azalıyor ki…Bana nakit, taksi parası için gerekiyor. Hastaneye ve çeşitli yerlere gitmek için, mecburen çok para veriyorum. İskeledeki işi de, bu yüzden bırakıyorum. Oysa, normal otobüslerin bazıları, bize göre de düzenlense. Özel olmasak, karışık binsek otobüslere. O zaman, saat sınırlaması da olmazdı. Herkes gibi gidip-gelirdik biz de, her yere. Sadece, otobüs parası öderdik ve ne kadar kolaylaşırdı yaşamımız. Ooof of.
Küçük ve kolay şeyler bunlar. Sanki, ayrıca cezalandırılıyoruz. Engelleniyoruz, istenmiyoruz, yok sayılıyoruz. Şimdiye dek, bir kediye anlatsaydım yapılması gerekenleri. Vallahi, çoktan öğrenir ve yapardı. Acaba? Alanyum’un dibindeki caminin önüne mi otursam? Ya da belediyenin oralarda mı bir cami bulsam? Bir yılda, kaç kez köşeyi dönerim? İnsanı dilenci durumuna düşürüyorlar, engelleyerek.
Şaka bir yana sevgili Tutku! İskelede olmasa da. Oturduğum belde de, stant açmaya çalışacağım. Akülü sandalyemle gider gelirim. Onurumla çalışmak istiyorum. Koşulları zorlayacağım. Sadece yer ve izin istiyorum. Kendi işimi kendim kuruyorum işte. Vazgeçmek yok. Evimi ve yaşamayı seviyorum.
Nilgün ACAR 08. 05. 2010 ALANYA-EVİM
|
Nilgün Acar | -----------------Günlüğümden - 41 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 41
Tutku merhaba! Haftalardır hastayım. Bir türlü geçmiyor. İlaç içmekten, eczane deposuna döndüm. Midem çok bulanıyor. İştahım kesildi. Kahvaltımı bitiremiyorum, akşam yemeğimin yarısı tabağımda kalıyor. Çok halsizim. En moral bozucusu: Artık, nefes açıcı ilacımı, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, her an, çok kötü tıkanabiliyorum. Bronşlarım dolu.Astım iyi tetiklenmiş.
İyileşmeliyim kesinlikle. Bu gün Yağmur’la dışarı çıktık. Sıcacıktı güneş. Öyle iyi geldi ki. Alanyum da işim vardı. Onları hallettim. Ufak şeyler de alınacaktı. Tutku, bir mağazanın önünden geçerken, çok güzel bir ayakkabı gördüm. Yağmur öndeydi. Çağırıp gösterdim. Denesene dedim. Giydi, o beyazdı. Aynı modelin siyahını da denedi. O, susarak isyan etti. Bunu çok iyi biliyorum. Alım gücü yoktu. Üç yaşında, haşarı bir çocukla ve inşaat işçisi bir eş ve borç içindeyken, nerede giyecekti? Ona uygun elbise, çanta, aksesuar da gerekti. Yağmur, güzel bir kadın. Yeşil gözlü, kumral, çıtı pıtı. Eşi Hakan, dünya iyisi. Upuzun boylu. Hayatın çarklarında dönüyorlar işte.
VEE BEN! Hiç utanmadan, isyanımı bağırarak, BUNLARI GİYEBİLMEYİ, BEN DE İSTİYORUM. HAKSIZLIK BU! ! ! DUY BENİ ALLAHIM! Diyerek ellerimi açtım, yanaklarımdan yaşlar süzüldü. Ben de çok güzel bir kadınım. Yağmurdan daha boyluyum. Ama minyonum ve çok tuhaf bir cazibem var. Dışarıda ya da alışveriş merkezlerinde, giysilere ve özellikle ayakkabılara bakarım sessizce. Zarif, seksi modelleri beğenirim hep. İncecik topuklar ve dantel gibi işlenmiş, tam kadınsı şeyler. İçim burkulur. Alım gücüm olur çoğunu. Ama giyemem ki. Bir gün yürürsem? Ki artık bu, çok uzak bir olasılık gibi görünmüyor. Bir sürü ayakkabı ve zarif giysiler alacağım. Ne kadar yakışır bana?
Tutku görüyorsun değil mi? Anlarda, ne çok şey yaşanıyor?
Yavaş yavaş, ev eşyalarımı tamamlamaya çalışıyorum. Bir odam bomboştu ve insanları oturtacak yerim yoktu. Eski komşularım, başka kentlerdeki arkadaşlarım gelmek istiyoruz diyorlardı. Kalacak, oturacak yerim yok demek zorunda kalıyordum.
Aylarca perdesiz, ocaksız yaşadım. Alanyum’daki işim bitince, tüp ve ocak aldım. Yatak odam zaten vardı. Ama çalışma odamda, bile perde yoktu. İnsan korkuyor-çekiniyor, böylesi bir sitede, hep göz önünde olmaktan. Sitenin karşı caddesinde, MONDİ var. Hep bakıp duruyordum. Yağmur’a: Gidip bir bakalım. Kullanışlı kanepeler var mı? Oturma grubu istemiyorum. Açılınca yatak olabilecek kanepeler olur inşallah dedim. Caddeyi geçip gittik. İsteğimi anlattık. Baktık şöyle bir. İstesem bu kadar olmazdı. Başlıkları beyaz deri, kendisi lila renkli. Açılıp-kapanan, yatak ta olan, kullanışlı güzel üç kanepe vardı. Adresi verdim. Onlar gelmeden de, Alanyumdaki TEKZEN’e koştuk. Kanepelere uygun, odanın havasını boğmayacak, fon krem, altın renkli çiçeklerle süslü bir halı aldım. Arka arkaya geldiler.
Sonra, yatak odamı aldığım firmanın perdecisini çağırdım. Çok güzel perdeler beğendik. Bir kaç gün sonra, getirip takacaklar. Artık, misafir kabul edebilirim. Orta masası istemedim. Kalabalık ve gereksiz. Küçük, iç içe geçen sehpalarım vardı. Onları kullanırız. Balkonda, normal yemek masam da var. Pazar günleri, Yağmurlarla kahvaltı yapıyoruz. Mutfakta, yuvarlak masa da var.
Evimi yapıyorum yavaş yavaş. Sade ve kullanışlı. Bir de çalışmaya başlarsam? Harika olur. Obada, evime yakın yerde çalışmak istiyorum. Yürüyerek gidip gelirim. Masrafım da olmaz. Anarın tanıdığı esnaf ta, standım ve ihtiyacım olan şeylerde yardım edecekmiş. İnşallah, her şey yolunda gider ve orada çalışıp, iyi kazanırım.
Bu gün, Alanyum’a giderken. Yolumuzun üzerindeki kuaföre uğradım. Ekonomikti, girip saçlarımı kestirdim. İyi oldu. Yarın banyo yapacağım. Sonra da, bir terslik-bir engel çıkmazsa? Yağmur’la, deniz kıyısına gideceğiz. Çok uzak değilmiş. Yarın deneyeceğiz. Eğer benim arabamla gidişim, zor değilse? Hemen her gün gideriz. Bu gün güneşte, içimiz ısındı. Açık hava, beni de çabuk iyileştirir. Birkaç saatliğine, içimiz açılır.
Nilgün ACAR 05. 05. 2010 ALANYA-EVİM
|
Nilgün Acar | --------------------Günlüğümden - 40 |
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 40
Sevgili Tutku! Seninle bu: 40. Söyleşimiz. Alanyum’da çalışırken, kaçıncı söyleşimizde kaldığımı, tam anımsayamadığım için, soru imi koyarak, yeniden 1’den başlamıştım. Öğrendim ve artık düzgün gideriz.
Günlerdir, çok hastayım. Zaten bu kış, bir türlü tam iyileşemedim. Ama şimdi, ciddi boyutlarda. Ya virüs aldım, ya da deniz kenarında kaldığım o gece üşüttüm. Bu da, bronşitimi-astımımı kötü tetikledi bu kez. Cuma günü, işe gitmeye hazırlanırken. Apar topar hastaneye gittim. Öyle halsizleşmiştim ki. Beni takip eden doktor bile endişelendi. Hiç üşütmeyecek mişim. Eylül ayında, kesin grip aşısı olacakmışım. Kendimi hep koruyacakmışım. On-onbeş gün sonra, kontrola gidecekmişim. Ama sıkışırsan, hemen gel dedi. İlaç yazdı bir sürü. Hemen aldık.
Ben, geçen güz tam aşı olacaktım.Önce aşı bulamadık. Sonra da, şu domuz gribi ve onun aşısının tehlikeli olduğu olayları filan çıktı. Öylece vazgeçtim. Her türlü durumum nedeniyle, risk grubundayım. Aşı olmam gerektiğini, sağlık ocağındaki doktor da söylemişti.
Ağızdan sıkılan bir ilaç var. Ona, neredeyse hiç gerek duymazdım. Ama şimdi, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, nefes almakta, sık-sık çok zorlanıyorum. Bu, çok kötü. Üzülüyorum, moralim bozuluyor. Sağlıklı kalmak istiyorum. Tüm gücümle, iyileşmeye çalışacağım. Cumaya kadar, işe gitmeyeceğim.
Belki ondan sonra da, orada çalışmam. Çok problem çıkarılıyor. Otobüsün akşamları Pazar günleri olmaması dışında: Başka başka sorunlar çıkarılıyor. Yani, hep olduğu gibi, sana yaşam hakkı yok deniliyor. Şu taksi parası, belimi bükmese, inadına kalırdım sahilde. Ama sanırım, Belediyenin sahilinde çalışmayacağım. Evim uzak. Ve akülü sandalyem, stand masam konusunda, sorunlar çıkıyor. Beni ekarte etmek istiyorlar.
Olsun be, Allah büyük. İlk günü iş bitiminde, Serap hemşireyi gördüm. Konuşurken filan, Oba Belediyesinin daha çok ilgilendiğini, iş imkanının sınırlı olmadığını söyledi. Kafamda, şimşekler çaktı. Ben zaten Obada oturuyorum. Oraya baş vuracağım. Telefon ettiğimde, neler yapmam gerektiği söylendi. Daha standlar da açılmamış. Sanırım yarın Yağmur’la, belgeleri hazırlamaya çalışırız. Obada çalışırsam? Akülü sandalyemle gidip-gelirim. Dünyanın taksi parasını vermem. Hem belki, her gün çalışma izni verirler. Kazancım yanıma kalır, biriktiririm. Bir yıllık kiramı ve Yağmur’un parasını biriktirsem, bayram ederim.
Kışa doğru, evi merkeze ve denize yakın bir yere taşımayı düşünüyorum. Tabii benim koşullarıma uygun bir yer bulursam? Obada, denize yakın bir yer de olabilir. Her Pazar olduğu gibi: Yağmur’larla, kahvaltıda birlikteydik. Yağmur bu gün, denize nasıl gidildiğini? öğrenmiş. Bu, çok iyi oldu. İşimiz çabuk bitiyor. Yağmur, çok pratik bir genç kadın. Ne zaman iş yapıyor? Ne zaman yemek pişiriyor? Anlamıyorum. Zaten, bir gün yemek yapsa, iki gün yetiyor bana. Çok lezzetli yemek yapıyor. Yanında da, ya puding ya da yoğurt oluyor. Evim çok bereketli. Sebze ağırlıklı ve sağlıklı besleniyorum. Her gün süt içiyorum bir de. Ekmeği unuttum neredeyse. Sabah bir dilim yetiyor. Akşam, hiç yemem zaten. Çok sık balık yedim. Bir tavuk, değişik şekillerde, 5 kez yetti. Tek kişinin masrafı ne kadar azmış? Hayatı,yeni-yeni öğreniyorum. Bu gün Hakan bize, değişik bir omlet yaptı. Ne güzel? Ailem gibiler. Birbirimizi seviyoruz. Allah onları birbirine ve küçük canavar, Arda’ya bağışlasın. Bizi de ayırmasın.
Alanyum’dan başka, buraları bilmediğimizden, gezemiyorduk Yağmur’la. Artık işimiz bitince, deniz kıyısına gideriz. O da seviyor, bir de: Benim, mutlu olmamı istiyor hep. Kızım gibi görüyorum ben de onu. Alanya da yalnızlar. Onu, olumlu yönlendiriyorum. Bilmediklerini öğretiyorum. Evlendiğinden beri, hep evde, çocukla yalnız kalmış. Bunalmış. Benim yanıma gelince, çocuğu kreşe verdirdim, az bir ücretle. Kızcağız soluk aldı biraz. Arda ise, çok fark etti. Yazacak çok şey var Tutku. Ama çok yoruldum. Sonra söyleşiriz.
Nilgün ACAR 02. 05. 2010 ALNYA-EVİM
|
Ali Basol | :::::::::::::::::H a s r e t:::::::::::::::: |
Hava soğudu kuşlar dallarda dondu
Ben bir hasret yangınında yanıyorum
Tüketti beni gurbet aklımı yondu
Rüyalarım bile hasret! için için kanıyorum
Yaralarıma tuz almak için sesinden
Kuş olup uçmalıyım mesafeler ötesinden
Bıktım hergün bu hasret bestesinden
Her akşam hasretle yatıp hasretle uyanıyorum
Sılaya kanat açmak bir kuş gibi
Hasret ölümle hayatı değiş tokuş gibi
Sevda çıkılması enzor yokuş gibi
Her sabah hasret selinde yıkanıyorum
Her gurbet gecesinde hayalin düşü gibi
Sessiz bir çığlıkta umutların sönüşü gibi
Gurbet kabuslarımın gerçeğe dönüşü gibi
Nasıl şey bu hasret? Kimseye satamıyorum
Güneşin ezeli sevgilisinin koynuna girişiyle
Gurbet akşamının garip yüreğime inişiyle
Umutların yalnızlığımın bağrına sinişiyle
Yine hüsran deyip gecelerden utanıyorum
Kolaymı her akşam hayal dağına kurulmak
Seni her düşünüşümde yeniden vurulmak
Kocamış bir ömürde vuslata yorulmak
Yeter artık hasret gözyaşımı tutamıyorum
Ne gündüzüme bahar geldi ne geceler serin
Umudum bir hastanın bakışından daha derin
Bir türlü bitirip tüketemediğim şu kederin
Yeter be deyip boğazını sıkamıyorum
Aaah duygularım kendi içime bile sır oldu
Öyle uzadıki hasret sanki bir asır oldu
Akacak artık gözlerimde düğümlenen yaş
Anlatması çok zor! Hasret ölüm gibi be arkadaş
Ali Başol /D.Poyraz /14/01/2008-Solingen/Almanya
|
Nilgün Acar | ---------------------- Hayatın Kalbinde |
HAYATIN KALBİNDE
Şu an herkes, standlarını düzenliyor. Benimkini düzenledik, yeni tanıştığım bir arkadaşla. Ekmek teknelerimiz. Kimimiz kazanacak, kimimizin boynu bükük kalacak. Ben, son iki gündür, siftah bile yapmadım. Dilerim, bu gün satış yapabilirim.
Bu gün Yağmur erken gitti. Arda’nın ateşi düşmüyormuş, doktora götürecekmiş. Birlikte çıktık. Onu gönderdim, kendim geldim işe. Hemen, bir türlü gidemediğim, karşımdaki dükkanlara girdim. Beyaz bir pantolon, beyaz bluz ve beyaz şapka aldım. Bakalım pantolon gelecek mi? Yarın deneyeceğim ve giyip geleceğim. Kısmet.
Gittikçe, daha özgürleştiğimi görüyorum. Bu gün yemekten sonra, canım dondurma istedi. Benim istediğimi bulamamışlar. Ben de kendim gittim süpermarkete. Giriş çok dik ve küçüktü. Birisine söyledim. Hemen bir görevli geldi. İstediğim dondurmayı getirdi. Bir gölgeye giderek, yedim dondurmayı. Tadını çıkara çıkara. Bu yaz ki ilk dondurmamdı. Açılışı geç yaptım. Çünkü, bu kış çok hastalandım ben. Ve yeni yeni iyileştim. Artık hep yerim.
Konstre olamıyorum. Yanımdaki lokantacı Mustafa, beni çok güldürüyor. İyi ki yerimi değişirdiler. Hem o, psikopat aileden kurtuldum. Kadının psikopatlığını, bu gün iyice yakından gördüm. Allah yardımcısı olsun. Hem de Mustafa bey ve ekibi, çok yardımcı oluyorlar bana. Sol yanımdki yere de, bir üniversite öğrencisi, genç kız geldi. Şansım iyi. Hiç olmazsa, sohbetimiz uyuşuyor. O da bana yardım ediyor. Tüm emekçilerle birlikte, biz de satış yapabilsek? Sezon açılmadı diyorlar. Artık açılsın şu sezon. Kazanıp, kışa birikim yapalım.
Nilgün ACAR 01. 06. 2010 ALANYA-SOKAK.
|
Mahmut Nazik | Niye Gözlerinde Yaş Geldin Turnam |
Semah semah dönen telli turnalar
Sıladan mı geldin hoş geldin turnam
Katar katar oldu dertler yaralar
Niye gözlerinde yaş geldin turnam
Coştu mola köyün çayı pınarı
Göğerdi mi bizim elin çınarı
Çiğdem dolmadı mı yolun kenarı
Neden böyle eli boş geldin turnam
Kör olası felek eyledi ferman
Kaldık gurbet elde bir hayli zaman
Yoksulluk dinlemez aman el aman
Yine yarım kalmış düş geldin turnam
01.12.2006 Mersin
|
Bilal Geniş | - 0.0.0.0-Fairy Dr. Nazim-004- -Romanian-53 - |
- 0000-Fairy Dr. Nazim-004- -Romanian-53
Ştii...
Fairy Din Nazim Dr.....
Sa cititi,..
Sunteti medic, dar......
Îmi pare foarte rau...
Tu nu sunt bune umane......
Ihlara din vale,,
Sunt strigând...
Aveti în urma...
Deveni buni fiinta umana...
Tu, eu vin mai tarziu....
M-ai înteles....
Fairy Din Nazim Dr....
Mersin-15-10-2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.0.- Fairy van de Ramadan -004 - -Flemish -22 |
--- 0.0.0.0.- Fairy van de Ramadan -004 - -Flemish -22
Weet je...
Fairy van de Ramadan...
De ochtend becomed...
De zon te stijgen...
Toenemen, God, God...
Saids, Saids.......
U begrijpt me....
Fairy van de Ramadan....
Mersin-14.08.2010 Bilal-Genis
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.0-Fairy van Mense-0000- -African -03 - |
--- 0000-Fairy van Mense-0000- -African -03
Weet jy.....
Fairy van mense....
So 'n lewe, het jy geschreeuw.....
As jy weg van die wêreld...
Almal wat huil....
Jy word smile....
Jy verstaan my....
Fairy van mense....
Mersin-2010/8/17-Bilal Genis
|
Kadir Ünlü | Türkan |
Binlerce kız çocuklarına,
Hem Babaydı, hem Ana,
Herkes kaçarken,el uzattı cüzzamlıya,
On dokuz Mayıs ta,İlk defa hüzünlüyüm
Adı Türkan dı,
Bir kadın gitti bugün!
Çağdaş bir Kadınsa giden,
Böyle büyük olur yası!
Hırpalamıştı birileri,kararmıştı Dünyası,
Sanki silkelenen,bir zeytin ağacıydı,
Binlerce meyvesi,toprağa tohum oldu,
Ağaç düşmanları hala,
Yaşlı ağacı tekmeliyordu;
On dokuz Mayıs da,İlk defa hüzünlüyüm,
Adı Türkandı,
Bir kadın gitti bugün!
Bilirsiniz,bir kadın gidince,
Neler olur o evde,
Saksılar kurur,açılmaz pencereler,
Issız kalır odalar,
Yas tutar tabaklar, tencereler,
Bir adam ağlar köşede gizli gizli
Medeniyet ağlıyor,Çocuklar ağlıyorsa
Türkan!
Büyük Kadınmış belli... 19/5/009
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.0.- Fairy van Ramadan-003 - -African -03 |
--- 0.0.0.0.- Fairy van Ramadan-003 - -African -03
Weet jy...
Fairy van Ramadan...
Voëls vlieg..
Die krane sing...
Om te sing.. God is God...
Saids, Saids.......
Jy verstaan my....
Fairy van Ramadan....
Mersin-2010/8/13-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.0.- Fairy van Ramadan -004 - -African -03 |
--- 0.0.0.0.- Fairy van Ramadan -004 - -African -03
Weet jy...
Fairy van Ramadan...
Die oggend becomed...
Die son opgaan...
Om Staan op, God, God is nie...
Saids, Saids.......
Jy verstaan my....
Fairy van Ramadan....
Mersin-2010/8/14-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | *-*- 0.0.0.1-Fairy Tal Turk -5,009 -Maltanish - |
*-*- 0.0.0.1-Fairy Tal Turk -5,009 -Maltanish -
Do you know...
Fairy Of Turk....
Xi ta 'l-Ewropa, biex jaslu...
Xi ta 'l-Amerika, biex jilhqu...
Uhud minn lejn l-Afrika, li kienu mifruxa,..
Xi ta 'l-Anatolja, li dahal...
Inti tifhem me...
Fairy Of Turk....
Mersin-09.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.0.- Fee van de Ramadan-003 - -Flemish -22 |
--- 0.0.0.0.- Fee van de Ramadan-003 - -Flemish -22
Weet je...
Fairy van de Ramadan...
Vogels vliegen..
De hanen zingen...
Om te zingen.. God. God..
Saids, Saids.......
U begrijpt me....
Fairy van de Ramadan....
Mersin-13.08.2010 Bilal-Genis
|
Bilal Geniş | --0.0.0.1-Gül parisi-1001- -Decimation-41 - |
--0001-Gül parisi-1001- -Decimation-41
Bilirsanmi...
Gül Parisi....
Gül budağında bir çiçaksa agar...
Gül üçün bülbül olmağa dayar...
Gül bülbüla aşiq olmuş bir gün...
Gül üçün bülbül ötarmiş gar gün...
Anlayırsanmı mani...
Gül Parisi...
Mersin-19.06.2010-Bilal Geniş
|
Bilal Geniş | -- 0.0.0.1 -Sanat Parisi - 15.000 - -Abkhazia-04- |
-- 0001 -Sanat Parisi - 15.000 - -Abkhazia-04
Bilirsanmi...
Sanat Parisi...
Man sanati...
Sanat üçün etmam...
Man sanati.....
Xalq üçün edaram...
Anlayırsanmı mani....
Sanat Parisi....
Mersin-17.07.2010-Bilal Geniş
|
Bilal Geniş | -- 0.0.0 - Fairy of Mersin -14 501 - -English-02- |
-- 000 - Fairy van Mersin -14 501 -African -03
Weet jy...
Fairy van Mersin...
Ek is baie goed mense, ek is baie eerlik...
Een dag het my broer, 'n dag my vriend..
Hulle het. doen my ingeloop.... hulle. doen het my bedrieg....
Tog is ek nie kon ontsnap nie, jou van die kwaad..
Jy verstaan my...
Fairy van Mersin...
Mersin-2010/7/29-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | --- 0.0.0.- Fairy van Ramadan-003 - -African -03 |
--- 0.0.0.0.- Fairy van Ramadan-003 - -African -03
Weet jy...
Fairy van Ramadan...
Voëls vlieg..
Die krane sing...
Om te sing.. God is God...
Saids, Saids.......
Jy verstaan my....
Fairy van Ramadan....
Mersin-2010/8/13-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -- 0.0.0 - The Muse -00001 - -Flemish -22 - |
-- 000 - The Muse -00001 - -Flemish -22
Weet je...
De Muse...
Gisteren..
Ik hield van...
Deze dag...
Ik hou van...
Morgen...
Ik hou van...
U begrijpt mij...
De Muse...
Mersin-02.07.2010 Bilal-Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Fairy Van Turk-5002 -African |
-0001-Fairy Van Turk-5002 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Was die oggend..
Tente vergader...
Hulle het gestap om die pad...
God het op die berg...
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-02.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Fairy van Turk -5003 -Flemish |
-0001-Fairy van Turk -5003 -Flemish
Weet je...
Fairy van Turk....
Ze kijken naar links naar rechts...
De naam Börteçine..
De mannelijke witte wolf...
De weg bleek...
Turk. Om natie...
U begrijpt me...
Fairy van Turk....
Mersin-03.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Fairy ya Turk - 5014 -Svahili - |
-0001-Fairy ya Turk - 5014 -Svahili
Je, unajua...
Kituruki Fairy....
Saltuk Ebulkasım, akaenda kwa ajili ya vita...
Wao alishinda Erzurum na eneo hilo..
Trabzon Bayburt.Kars.Oltu.İspir na pia...
Saltuk, shirikisho kuweka, walikuwa ndani ya mipaka ya...
You kuelewa kwangu...
Kituruki Fairy....
Mersin-14.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Fairy Van Turk-5008 -African |
-0001-Fairy Van Turk-5008 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Ons voorvaders ook, geword het versprei na die wêreld.....
Dal, heuwel, hulle het reguit..
Die oseane see, oorskry het...
Sommige Turke, Hulle bly in die Oos Asië......
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-08.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | *- 0.00.1-Fairy Tal Turk -5,009 -Maltanish - |
*- 0001-Fairy Tal Turk -5,009 -Maltanish
Do you know...
Peri Dari Turki....
Sebahagian daripada ke Eropah, untuk tiba...
Sesetengah ke Amerika, untuk mencapai...
Sebahagian daripada ke Afrika, untuk itu tersebar,..
Sebahagian daripada ke Anatolia, untuk datang...
Anda mengerti saya...
Peri Dari Turki....
Mersin Bilal-09.01.2010-Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1.-fée de Turk-5017-French - |
-0001-fée de Turk-5017-French
Savez-vous...
Fée du Turc...
Alp Arslan sultan commandant...
Sokmen El-bassin Kutbi lac de Van...
Les personnes formées Sokmen seigneurie...
Ils ont fait le centre après avoir reçu Ahlat..
Vous me comprenez...
Fée de Turk....
Genis-Mersin-Bilal 17/01/2010
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Fee van de Turk - 5014 - Flemish- |
-0001-Fee van de Turk - 5014 - Flemish
Weet je...
Turkse Fairy....
Saltuk Ebulkasım, ging naar de oorlog...
Zij veroverden Erzurum en de omgeving..
Bayburt.Kars.Oltu.İspir en Trabzon ook...
Saltuk, emiraat in te stellen, werden binnen de grenzen...
U begrijpt mij...
Turkse Fairy....
Mersin-14.01.2010 Bilal-Genis
|
Bilal Geniş | -0.00.1-Víly Turek-5017-Slovak -Slovakça |
-0001-víly Turek-5017-Slovak
Viete,...
Víly Turek...
Álp Arslan sultána kapitán...
Sökmen El-Kutbi kapitán..,
Ak chcete mat Van Lake obvode....
Sökmen tvoril panstva...
Sú synmi. Ahlat, aby sa centrum....
Rozumiete mi...
Víly Turek....
Mersin-17.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -- 0.00.1 -Sanat Perisi - 15.000 - |
-- 0001 -Sanat Perisi - 15.000 -
Biliyormusun...
Sanat Perisi...
Ben sanatı...
Sanat için yapmam...
Ben sanatı.....
Halk için yaparım...
Anlıyormusun beni....
Sanat Perisi....
Mersin-17.07.2010-Bilal Geniş
|
Bilal Geniş | -0.001 - -5.013 Fata del turco -Italian |
-0.001 - -5.013 Fata del turco -Italian
Sai...
Fata della Turk...
Spedizione Veterans Danisment iniziato..
Sivas.Tokat.Niksar.Amasya City...
Se il capitale di Sivas, il centro...
Abbiamo iniziato con la gente..
Danisment, in primo luogo stabilire signoria....
Tu mi capisci...
Fata della Turco....
Mirto-13.01.2010 - Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - A Muse -2.051 -Macarca |
-0.001 - A Muse -2.051 -Macarca
Do you know...
A Muse...
I'm waiting for you..
Már vágy van..
Ma este is búcsút....
A világ, és, hogy te...
Ért engem...
A Múzsa....
Mersin-21.02.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Ang -2,045-isip-isip -Filipince |
-0,001 - Ang -2,045-isip-isip -Filipince
Alam ba ninyo...
Ang magnilay-nilay...
Hindi ko ihagis sa iyo, aking puso....
Ang Aking kapangyarihan ay hindi sapat.......
Ang aking puso, ng Aking mga salita ay hindi pumasa sa...
Pag-ibig na ito ay hindi matapos dito...
Nauunawaan mo ako...
Ang isip-isip....
Mersin-15.02.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Ang -2,051-isip-isip -Filipince |
-0,001 - Ang -2,051-isip-isip -Filipince
Alam ba ninyo...
Ang isip-isip...
Ako ay naghihintay para sa iyo..
Ko na nais ninyong..
Tonight Gusto ko paalam....
Para sa mundo, at, para sa inyo...
Nauunawaan mo ako...
Ang isip-isip....
Mersin-21.02.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Ang -2,050-isip-isip -Filipince |
-0,001 - Ang -2,050-isip-isip -Filipince
Alam ba ninyo...
Ang isip-isip...
Dahil, ako ay tao..
Ang isang buhay na presence...
Aking mga oras ay natapos na...
Ang langit ay naghihintay sa akin...
Nauunawaan mo ako...
Ang isip-isip....
Mersin-20.02.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Fairy Of -5013 Tuircis - Ireland |
-0,001 - Fairy Of -5013 Tuircis - Ireland
An bhfuil a fhios agat...
Fairy Of Turk...
Taiscéalaíochta Veterans Danisment thosaigh..
Sivas.Tokat.Niksar.Amasya City...
An bhfuil an caipiteal Sivas, an t-ionad...
Táimid tar éis tús leis na daoine..
Danisment, an chéad seigniory bhunú....
a thuiscint tú liom...
Fairy Of Turk....
Raideoige-13.01.2010 - Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy van die Turkse -5.013 |
-0.001 - Fairy van die Turkse -5.013
Weet jy...
Fairy Van Turk...
Veterane Danisment ekspedisie begin..
Sivas.Tokat.Niksar.Amasya City...
Is die hoofstad van die Sivas, die sentrum...
Ons het begin met die mense..
Danisment, eerste heerlikheid vestig....
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Myrtle-13.01.2010 - Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Of Thổ Nhĩ Kỳ -5.013 -Vietnamese |
-0.001 - Fairy Of Thổ Nhĩ Kỳ -5.013 -Vietnamese
Bạ n có biế t...
Fairy Of Turk...
Cuộ c thám hiể m Cự u chiế n binh Danisment bắ t đ ầ u..
Sivas.Tokat.Niksar.Amasya thành phố ...
Hiệ n thủ đ ô củ a Sivas, trung tâm...
Chúng tôi đ ã bắ t đ ầ u vớ i nhữ ng ngư ờ i..
Danisment, lả nh đ ị a đ ầ u tiên thiế t lậ p....
Bạ n hiể u tôi...
Fairy Of Turk....
Myrtle-2010/01/13 - Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy van Turk -5.000 -Afrikaca |
-0.001 - Fairy van Turk -5.000 -Afrikaca
Weet jy...
Fairy van die Turk....
Begin het eeue gelede...
My storie...
My die Rasse. die naam. Turk..
My ancestors.the naam, Oğuzkağan...
My vaderland. die naam, Ergenekon..
Jy verstaan my...
Fairy van die Turk....
Mersin-01.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy van Toer-5.031-African |
-0.001 - Fairy van Toer-5.031-African
Weet jy...
Fairy van Toer....
Van Jesus 40,000 jaar ago.MU die naam, daar is mense...
MU die mense, lewendig op die kontinent van Atlantis..
Dit is baie ver gevorderde beskawing en wetenskap...
Hulle stel foto's en die standbeeld gemaak, het hulle uitgevind die skryf..
Glacial tydperk was, die groot vloed en die kontinent van Atlantis te gesink...
Atlantis het MU Die mense is versprei oor die hele wêreld..
En sommige van hulle het gereeld in Anatolië, Van Jesus 38,000 jaar gelede...
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-01.03.2010- Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk -5.022 - African |
-0.001 - Fairy Van Turk -5.022 - African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Hulle het ons geleer die...
Ons historici is steeds te koop...
Ons geskiedenis, Hulle het so 'n...
Volgens hulle was nie eens die Turk nasie..
Alle Sentraal-Asië, immigrasie was 'n mite
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Bilal Genis-mirt-20.01.2010
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk -5.025 -African |
-0.001 - Fairy Van Turk -5.025 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Kommunistiese sosialistiese eenheid Russe vir 70 jaar...
Die lande in Asië ook, ons Turks broers, was gebreek..
Turkye Jaar 1965-1970 ook 'n baie, mense sterf..
Nasionalistiese en kommunistiese mense in hegtenis te neem en dood te maak...
Turk twee broers antagoniseer, dit skandelik kommunistiese Russe...
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-2010/1/20-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk-5.024-African |
-0.001 - Fairy Van Turk-5.024-African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Om turk, vyand geword het...
Turk nasie, te vernietig, totdat....
Hierdie, tot roek loze moed te maak, sodat hulle sal veg met ons..
Hulle het nie wil hê ons moet sterk wees.
Christelike wêreld. het nie, soos ons...
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-20.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk -5.027 -African |
-0.001 - Fairy Van Turk -5.027 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Armeens, ons vyande geword het vir eeue...
Die USA aanvaar die Armeense volksmoord...
Russiese En Armeens: Ons redding oorlog...
Turk swanger is aan die vroue, Armeens bullet te druk,...
Diegene wat agter die rug getref, die skandelik....
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-2010/1/20-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk -5.028 -African |
-0.001 - Fairy Van Turk -5.028 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Iran, die Hezbollah guerrilla groep...
Hulle het probleme vir ons land...
Irak, PKK terreur groep het aangebied...
Sirië, terreur APO, altyd beschut...
Ons vyande is altyd Christen...
Maar dit is ons Moslem broers...
Dit is ons broers, die skandelik....
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk...
Mersin-2010/1/20-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk-5.026 - African |
-0.001 - Fairy Van Turk-5.026 - African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Ons oorlog van onafhanklikheid,
Grieke plundertogte onderneem teen die Aegean...
Wie is ons suster, verkrag ingloriously.. Grieke...
Anatolië burneds en is verbreek, het hulle na die oorlog verloor..
Turks en Grieke, ons is altyd die vyand....
Elke asshole in die agterkant van die PKK,
Grieke het altyd...
Turks en elke keer Koerden broers..
Maar, hulle het ons vyande..
Hierdie, skandelik Grieke...
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk...
Mersin-2010/1/20-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - Fairy Van Turk-5006 -African |
-0.001 - Fairy Van Turk-5006 -African
Weet jy...
Fairy Van Turk....
Hulle lei Wit Wolf wil..
Turkye was die simbool van die nasie...
Die Manlike wolf, die naam geword het, Bortecine...
Die Vrou wolf, die naam geword het, Asena..
Jy verstaan my...
Fairy Van Turk....
Mersin-06.01.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Fairy Wrth -5,013 Twrcaidd - Welsh |
-0,001 - Fairy Wrth -5,013 Twrcaidd - Welsh
Ydych chi'n gwybod...
Tylwyth Teg O'r Turk...
Dechreuodd Taith Cyn-filwyr Danisment..
Sivas.Tokat.Niksar.Amasya City...
A yw'r cyfalaf o Sivas, y ganolfan...
Rydym wedi dechrau gyda'r bobl..
Danisment, yn gyntaf seigniory sefydlu....
Rydych yn deall fi...
Tylwyth Teg O'r Turk....
Myrtle-13.01.2010 - Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -- 0.001-Fairy Vriende-12 455 -African -03 |
-- 0.001-Fairy Vriende-12 455 -African -03
Weet jy...
Fairy vriende...
Jy weet dat jy een het gesê...
Tyd word gemors om die uitgawes...
In 'n vreemde taal...
Skriftelik gedigte..
Niemand sal lees wat hulle skryf...
Ek erken nie iemand...
Pages besoedeling...
Eet die regte van ander...
Beledigings... jy dit doen,
Jou vriende maak jou oë...
Datum 25 Mei 2010
Bloemlezing van Statistiek...
Ek kon nie my oë glo nie..
Ek lees poësie in 1718...
Ek dink dat iemand...
Het jy my liefhet...
Iemand sorg vir my...
Jy kan nie waardeer die...
Jy kan nie van my hou....
Vreemdelinge is lief vir my.....
Jy verstaan my...
Fairy vriend....
Mersin-25.05.2010-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0.001 - The Blog -6.000 -Africa |
-0.001 - The Blog -6.000 -Africa
Het jy.... weet
The Blog....
Dit is patissière feetjies...
Hospitaal in die buurt van..
Aangrensend aan die gek mense die tronk...
Ek skryf poësie, in die wyk 9 het ook....
Jy verstaan my...
The Blog....
Mersin-02-02-2002-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | -0,001 - Thse-isip-isip -2,046 -Filipince |
-0,001 - Thse-isip-isip -2,046 -Filipince
Alam ba ninyo...
Thse-isip-isip...
Ang aking mga larawan din, ako diwa ka...
Aking mga poems din, ako nakasulat na kayo...
Aking mga dreams din, nakikita ko kayo....
Aking mga nobelang din, isulat ko sa inyo...
Nauunawaan mo ako...
Thse-isip-isip....
Mersin-16.02.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | 0,001-y-2,030 Muse -Galce |
0,001-y-2,030 Muse -Galce
Ydych chi'n gwybod...
The Muse...
Chi yn unig....
Rydych chi edrych i fy llygaid...
Chi'n colli eich llygaid....
O'm llygaid..
Eich bod yn deall fi...
Mae'r.... Muse
Mersin-30.01.2001-Bilal Genis
|
Bilal Geniş | _-00-A Aishwarya Muse-001 -Galiçyaca |
_-00-A Aishwarya Muse-001 -Galiçyaca
Do you know....
A Aishwarya Muse..
Olhei seus ollos fermosos e eu te amei...
Eu tolo por seu amor e eu pensei en ti...
Eu entender a vida beatifuly preto de ti..
Eu te amei, eu te amo, eu te amo....
A Aishwarya Muse
Eu lume para o seu amor......
Falei as estrelas no ceo, na noite do...
Ver os seus imaxinar no seu ben..
Eu te amei, eu te amo, eu te amo......
A Aishwarya Muse
Ferhat perforou a montaña para Sirin....
Mecnun crassed o dessrt para Leyla.....
Kerem para Asli, caeu para o calabozo......
E podo morrer por ti......
A Aishwarya Muse
18.12.2009 Mersin - Turquía
Pintor - Poeta - Penman
Bilal Genís
|
Bilal Geniş | -00.0.1-zâna turco-5017- Romanian- |
-0001-zâna turco-5017- Romanian
Stii...
Zâna Turk...
Alp Arslan sultanului comandantul...
Sökmen El-Kutbi comandant..,
Pentru a lua în Lacul Van circumferinta....
Sökmen format seigniory...
Ei fii. Ahlat pentru a face centrul....
M-ai inteles...
Zâna Turk....
Mersin-17.01.2010-Bilal Genis
|
Ahmet Yozgat | 0 Abiler Şairler Yalan Söyler+ |
1/.
Her şair gibi fütursuz,
Ben de yalan söylerim...
***
Yakarım Roma’sını Sezar’ın.
Kolezyum’un en sivri hisarına atılır da,
Seke seke Selimiye minaresine çıkarım bir çırpıda,
Müstehzi... Or'dan rakseden alevlere bakarım.
Severim en yeşilini nisan ayında altımızdaki gökyüzünün.
Hüznün, damağını yalarım en oruçlu günümde,
Bazen önümde, bazen ardımda durur sultan-ı şuara,
Mora'da durur mora banarım yüreğimi yazan divit ucunu.
Suçunu ikrar eden yüreğimi adalet terazisiyle tartarım,
Atarım en derin çukuruna aşağılık hatıralarımı,
Cennetlere yalınkılıç, kelle koltuk dalarım,
Tutuşur rüzgarlı eteklerim kuzey kutbunda.
Kolezyumu yanar ise Sezar’ın,
Ben de yanarım kendi Roma’mda...
***
Yani kızlar, yalan harcıdır yapımın.
Düş, zebercet kakmalı kapımın paslı kilidi,
Bin yıldan beri dostumdur masal devleri
Arap bacı ise en eski sevgilim idi...
2/.
Her şair gibi aleni,
Ben de yalan söylerim...
***
Sonsuzluğu bende durur yazgımın.
Ve eşkin saatleri sersem zamanın
Vuranda ölümcül sevdamı şafağından,
Kaf Dağından savrulan şahsi masalım,
Yanarım Antartik'de kıytırık bir kıvılcım ile.
Yüreğim elimde tutsak, çadırımda danseden alevlere dalarım.
Severim ansızın buz örgülü sıcacık yüreğimle bir eskimo kızını.
Kutup yıldızını çözer azat ederim demir kazıktan,
Ta uzaktan bile sevişmişliğim vardır kleopatra-i mısriyi,
sultanları eski bir kiriş yayıyla boğan hadsiz hesapsız kıptiyi,
Tonağımla ezerim yedi kulede sinek diyerek,
Erek, şiirin bereketli rahmine sokmaktır kasaturamı,
Anamı, avradımı unuttuğum da olur uzun takvim gecelerinde,
Bir batuta gibi seyahat ettimde şiir hecelerinde,
Ilgıt ılgıt kanarım harman yerinde Duran misali,
Kimi zaman şiirimin emsali Aristotales-i Atına'dır,
Kimi zaman da elinde kırık makasıyla Katina...
Bazen buzullara banarım eski aşklarım soğusun diye.
Tutuşur kirpiklerim yanar ha yanar, Karacaoğlan güzellerini görende.
Ve yanar ilelebet karşımda sımsıcak bir buz denizi.
Ben de yanarım ateşinde kendi Roma’mın.
***
Yalan harcıdır efsunlu ve parlak yapımın.
Düş, yeşim taşından oyma kapımın asma kilidi.
Kadim dostumdur şu sizin meşhur Bolu beyi,
Çamlıbel’de madımak devşiren Körkızı eski yavuklum idi...
3/.
Her şair gibi kuralsız,
Ben de yalan söylerim...
***
Akik olur şiirim molozlar ocağında.
Boncuk boncuk biçilir imamem ve en oltu taşım.
Bölünür serseri nazarım hendese disiplininde açıortaya,
İmdat ağalar! Asimetrik bir geometri vilayetinde tutsağım.
Fikrimse, ablukası altında bıçkın ve zalim kafiye erlerinin.
Prangalar vurulur ve safirden sultanlara sunulur,
Sırça tabaklar içre şiir şiir yarpuz kokan acılı arabaşım.
Başım bir esrir bir esrir ki mersiyele vilayetinde fukara saltanatı görünce.
En önce erir kurduğum buzdan evler ekim dikim ayının altında.
Güneşlerden kopan turuncu bir od düşer selsiyusu noksan kanıma,
Nihayeti... Ben de eririm yakamozlanarak mutlu ve umutlu bir sonda,
Yalnız kara yeri kalmış ihtiyar yıldızların altında...
***
Yalan harcıdır Babil’deki ehramik yapımın,
Düş, Sinanvari mimar ve simyevi kapımın altın kilidi,
Dostumdur ha saraylarda iğdiş Afro esmer ağalar,
Haremler de en tarihi gözdeler kripto sevgilim idi...
4/.
Her şair gibi lahuti ilhâmlarla,
Ben de yalan söylerim...
***
Mahreç her zaman belirlemez menzili.
Şiirse vurduğum başımı kanayan hacer-i felasifedir,
Ve masalsa avunduğum ninnidir ana misali en kuytularda.
Bilin ki ey kafiyenin mefail kumkumaları…
En güzel yalan bendedir ve yüreğimdeki Cebel-i Kaf’ta.
İster ki kalbimak tespihler gibi dizileyim zeytin dağında,
Ve imamem esved, yüreğim kızılca kıyamet artığı.
Yüzüm kasved, gözüm her ayın on dördünde dolunay,
Her ana kuzusu şair gibi ben de masum ve zalimim neticede,
Ol nedenden parmaklarım kan revan koşuşur şiirin yılkılarında.
Dağ başlarında hayın kurtlar saklı koyaklarda mazlum kuzuyum,
An be an banarım yüreğimin gözüne parmağını ilhamımın.
Safım, sevdiğimin tek sözüne kanarım çeşme başında.
'Algözümseyreyle'de görünür gözümün sevdalı dibi,
Bir Karacaoğlanı anarım her dizenin sonunda,
Bir de Hüsn-ü Aşkı Leylanın zamanında...
***
Yalan harcıdır mecnuni yapımın bedevi diyarında,
Düş, necef kızı duruşlu kapımın simli kilidi,
Dostumdur kaptanı, deryalardaki her sefinenin,
Kafkas dağı bir zamanlar sevgilim idi...
|
Mehmet Sabri Kılıç | 0-) Yorgunum |
Yorgunum
Her yanı kan
Her yanı irin bu dünyada
Yaşamaktan yorgunum
....
İnsanın insanı yok ettiği
Derdi kederi yoktan çok ettiği
Sevmeyi unutup, herşeyi (b) ok ettiği
Bu dünyada yaşamaktan yorgunum
.....
Yorgunum
Uzun süren gecelerden
Umudu yarına taşıyan hecelerden
Her an yeniden can yakan nicelerden
Yorgunum
......
Yaşamak için öldürenin
Gülmek için güldürenin
Binbir hesapla alıp verenin
Sonra da insanım diyenin
İki yüzlü halinde boğulmaktan yorgunum
.....
Bilirim
Bir yokuş, bir iniştir hayat
Tek yönlü, dönüşü olmayan bir seyahat
Ne düşledim, ne buldum! .. heyhat...
Dünyanın mutlu yüzünü aramaktan yorgunum
.....
|
Bilal Geniş | _-00-A Aishwarya Muse-001 -Portekizce |
_-00-A Aishwarya Muse-001 -Portekizce
Do you know....
A Aishwarya Muse..
Olhei seus olhos bonitos e eu te amei...
Eu louco por seu amor e eu acreditei em você...
Eu entendi a vida beatifuly perto de você..
Eu te amei, eu te amo, eu te amo....
A Aishwarya Muse
Eu fogo para o seu amor......
Falei as estrelas no céu, na noite de...
Ver os seus imaginar no seu bem..
Eu te amei, eu te amo, eu te amo......
A Aishwarya Muse
Ferhat perfurou a montanha para Sirin....
Mecnun crassed o dessrt para Leyla.....
Kerem para Aslı, caiu para o calabouço......
E eu posso morrer por você......
A Aishwarya Muse
18.12.2009 Mersin - Turquia
Pintor - Poeta - Penman
Bilal Genis
|
Bilal Geniş | _-00-Muse Aishwarya-001 -Danca |
_-00-Muse Aishwarya-001 -Danca
Kender du....
Muse Aishwarya..
Jeg så dine smukke øjne, og jeg elskede dig...
Jeg skøre for din kærlighed, og jeg troede, du...
Jeg forstod livets beatifuly nærheden af dig..
Jeg elskede dig, jeg elsker dig, jeg elsker dig....
The Muse Aishwarya
Jeg brand for din kærlighed......
Jeg talte stjerner på himlen om natten...
Seing du forestille dig på din helt..
Jeg elskede dig, jeg elsker dig, jeg elsker dig......
The Muse Aishwarya
Ferhat boret bjerget for Sirin....
Mecnun crassed de dessrt for Leyla.....
Kerem for ASLI, faldt til fangekælder......
Og jeg kan dø for dig......
The Muse Aishwarya
Mersin 18.12.2009 - Tyrkiet
Maler - Poet - Penman
Bilal Genis
|
Mehmet Sabri Kılıç | 00-) Baba |
23 Şubat 2006 günü vefat eden babamın anısına…
Hava yine soğuk
Mevsim yine zemheri
Cismimi bilmem de baba
Yüreğim üşüyor yine
Sen gideli hiç ısınmadı içim
Hiç sevmedim sensiz yaşamayı
Üşüyorum baba
Sensiz üşüyorum…
Zifiri karanlık gecelerde
Gökyüzü örtüyor üstümü
Göz gözü görmese de
Ben saklayamıyorum öksüzlüğümü
Öksüzlüğümü saklayamıyorum baba
An yok ki, sen olmayasın dilimizde
Her dediğin söz, kılavuz elimizde
Kor ateşlerde yanan, yürek külümüzde
Sıcaklığına hasretimiz sönmüyor baba
Öksüzlüğün acısı dinmiyor baba
Öksüzlüğün acısı dinmiyor…
Gem vurulmuyor akıp giden zamana
Adım, adım yaklaşıyoruz bilesin sana
Sabrın ile duan ile bıraktın bizi cihana
Hasretim vuslat gününe, vakit dolmuyor baba
Vade yetmeyince insan ölmüyor baba
Vade yetmeyince insan ölmüyor…
Her geçen gün
Seni daha iyi anlıyor
Ve daha çok özlüyorum baba
Daha çok özlüyorum…
22 Şubat 2009 / İstanbul
|
Bilal Geniş | _-00-The Blog Anne-001-Afrikaca- |
_-00-The Blog Anne-001-Afrikaca-
Ek het jou pragtige oë gekyk en ek het jou lief...
Ek gek vir jou liefde en ek wat jy geglo het...
Ek verstaan die lewe se beatifuly naby jou..
Ek het julle liefgehad, ek hou van jou, sal ek hou van jou....
The Blog Aishwarya
Ek brand vir jou liefde......
Ek het die sterre van die hemel gepraat oor die nag...
Seing jou verbeel op jou vry..
Ek het julle liefgehad, ek hou van jou, sal ek hou van jou......
The Blog Aishwarya
Ferhat geboor die muntain vir Sirin....
Mecnun crassed die dessrt vir Leyla.....
Kerem vir Aslı, Fell na die gevangenis......
En ı kan sterf vir jou......
The Blog Aishwarya
Mersin 18.12.2008 -
Skilder - Dichter - Penman
Bilal Genis
|
Bilal Geniş | _-00-The Muse Aishwarya-001 -Flemenkce |
_-00-The Muse Aishwarya-001 -Flemenkce
Weet je....
The Muse Aishwarya..
Ik zag je mooie ogen en ik hield van je...
Ik gek voor je liefde en ik geloofde je...
Ik begreep het leven beatifuly in uw buurt..
Ik hield van je, ik hou van je, ik hou van je....
The Muse Aishwarya
Ik brand voor je liefde......
Ik sprak de sterren van de hemel op de nacht...
Seing uw voorstellen op je vrij..
Ik hield van je, ik hou van je, ik hou van je......
The Muse Aishwarya
Ferhat geboord de berg voor Sirin....
Mecnun crassed de dessrt voor Leyla.....
Kerem voor ASLI, viel op de kerker......
En ik kan sterven voor je......
The Muse Aishwarya
18-12-2009 Mersin - Turkije
Schilder - Poet - Penman
Bilal Genis
|
Bilal Geniş | _-00-The Muse Aishwarya-001 -İsveçce |
_-00-The Muse Aishwarya-001 -İsveçce
Vet du....
The Muse Aishwarya..
Jag såg dina vackra ögon och jag älskade dig...
Jag galen för din kärlek och jag trodde att du...
Jag förstod livets beatifuly nära dig..
Jag älskar dig, jag älskar dig, jag älskar dig....
The Muse Aishwarya
Jag eld för din kärlek......
Jag talade stjärnorna på himlen om natten...
Seing du tänka på din alldeles..
Jag älskar dig, jag älskar dig, jag älskar dig......
The Muse Aishwarya
Ferhat borrade berget för Sirin....
Mecnun crassed den dessrt för Leyla.....
Kerem för Asli, föll till fängelsehålan......
Och jag kan dö för dig......
The Muse Aishwarya
Mersin 18.12.2009 - Turkiet
Målare - Poet - Penman
Bilal Genis
|
Kemal Kabcık | 000.001 - Öfke ve İsyandan Arınarak; Dünde Kalan Hatalarımdan Ders Alarak: Kitapları Okumak! ... |
“SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR” Adlı Romandan Cümle Derlemem:
/ İyi iş çıkardığı, kaliteli malzeme kullandığı, fazla ücret istemediği ve de güvenilir biri olduğu için elinde bir sürü iş oluyordu! . /
{ Kitap Adı: SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR – Kitap Yazarı: Lev Nikolayeviç TOLSTOY – Türkçesi: İhsan ÖZDEMİR - Kitap Yayınevi: ANTİK DÜNYA KLASİKLERİ / İSTANBUL / 2007 – Sayfa: 007 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK – ANTALYA - 08 Ağustos 2014 Cuma 08:34:36 }
|
Mehmet Sabri Kılıç | 00-Tutku ile sevdim seni... |
Gençtim, delikanlıydım
Daha yolun başındaydım
On yedi,
Bilemedin, on sekiz yaşındaydım
Seni Leyla, beni Mecnun saydım
Tutku ile sevdim seni…
Bilemedim, gün olur, devran döner
Gençlik ateşi zamanla söner
Derdin bini gelir, biri diner
Tutku ile sevdim seni…
Ateş oldun yaktın bağrımı
Dağlara, taşlara yazdım çağrımı
Senden ayrı yanan, yürek ağrımı
Hiçe saydım, tutku ile sevdim seni…
Yol oldun yüreğime onca zaman
Dil oldun dileğime, olmadı duyan
Seni benden, beni senden ayrı koyan
Kadere inat, tutku ile sevdim seni…
Senden uzak, gurbet düştü yollarıma
Felek prangalar taktı kollarıma
Sensiz boy vermeyen dallarıma
Can oldum, tutku ile sevdim seni…
Gönlümce tutamadım ya bir kez elini
Ömrümce hayal edip, durdum saçının telini
Sen ki rüyalarımın beyaz kanatlı gelini
Bunca zaman, tutku ile sevdim seni…
05 Nisan 2009/İstanbul
|
Kemal Kabcık | 000.002 - Öfke ve İsyandan Arınarak; Dünde Kalan Hatalarımdan Ders Alarak: Kitapları Okumak! ... |
“SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR” Adlı Romandan Cümle Derlemem:
/ Bir işi istenen günde bitirebilecekse o işi alıyor, bitiremeyecekse boş yere söz vermiyordu! . Bu yüzden iyi bir şöhreti vardı ve hiç işsiz kalmıyordu! . /
{ Kitap Adı: SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR – Kitap Yazarı: Lev Nikolayeviç TOLSTOY – Türkçesi: İhsan ÖZDEMİR - Kitap Yayınevi: ANTİK DÜNYA KLASİKLERİ / İSTANBUL / 2007 – Sayfa: 007 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK – ANTALYA - 08 Ağustos 2014 Cuma 09:43:20 }
|
Kemal Kabcık | 000.003 - Öfke ve İsyandan Arınarak; Dünde Kalan Hatalarımdan Ders Alarak: Kitapları Okumak! ... |
“SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR” Adlı Romandan Cümle Derlemem:
/ Her zaman iyi bir insan olmuştu, ama şimdi yaşlanmış ve ahret hayatıyla ilgili daha çok düşünmeye ve Tanrı’ya yaklaşmaya başlamıştı! . /
{ Kitap Adı: SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR – Kitap Yazarı: Lev Nikolayeviç TOLSTOY – Türkçesi: İhsan ÖZDEMİR - Kitap Yayınevi: ANTİK DÜNYA KLASİKLERİ / İSTANBUL / 2007 – Sayfa: 007 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK – ANTALYA - 08 Ağustos 2014 Cuma 16:24:54 }
|
End of preview. Expand
in Dataset Viewer.
README.md exists but content is empty.
Use the Edit dataset card button to edit it.
- Downloads last month
- 160