text
stringlengths 0
159
|
---|
Kuşatma on beş gün kadar uzadı. Mevsim soğuktu. Düşmana usanç gelmeye |
başlamıştı. Bir gece çıkan şiddetli bir fırtına ile çadırları alt-üst oldu. Artık ertesi gün |
dağılıp gittiler. Bıraktıkları yiyecekleri ve develeri müslümanlar elde ederek kıtlık |
sıkıntısından kurtuldular. Bu Hendek savaşında müslümanlar beş şehid vermişlerdi. |
Düşmanın da dört eri ölmüştü. |
Hendek savaşında, Necd diyarında bulunan Gatfan ve Beni Eslem gibi birçok kabileler |
düşmanla birlikte olmuşlardı. Bunun için bu savaşa "Ahzâb Savaşı" da denilmişti. Bundan |
sonra meydan artık müslümanlara kalmıştı. |
142- Benî Kurayza savaşına gelince: Bu da Yahudilerin hiyanetinden ileri gelmişti. |
Şöyle ki: Medine'ye yakın bir köyde oturan "Benî Kurayza" Yahudileri, Hendek savaşında |
düşmanlarla birleşmiş, önceden Hazret-i Peygamberle yapmış oldukları sözleşmeyi |
bozmuşlardı. Müslümanları zor bir duruma sokmuşlardı. Hazret-i Peygamber henüz |
Hendek savaşından dönerek mü'minler silâhlarını bırakmıştı ki, Cibrîl-Emîn geldi. Benî |
Kurayza üzerine yürümesi için Yüce Allah'dan emir getirdi. Peygamber Efendimiz tekrar |
silâh kuşandı. Üç bin kişilik bir ordu ile Benî Kurayza kalesini on beş gün kuşattı. Kalede |
bulunanlar, Ashabdan Sa'd İbnî Muaz (radıyallahu anh) Hazretlerinin vereceği hükme razı |
olacaklarını bildirdiler. O da hüküm verdi: Eli silâh tutan erkekler öldürüldü. Toprakları |
Ensar'ın rızası üzere muhacirlere verildi. Artık Benî Kurayza'nın haince olan sözleşmeyi |
bozma olayı da böyle uygun bir ceza ile son buldu. Tarihin ibretli sayfalarına karıştı. |
Hudeybiye Andlaşması ve Hayber Savaşı |
143- Hicretin altıncı yılı idi. Peygamber Efendimiz Beytullah'ı ziyaret için Zilkade ayının |
başında bin beş yüz kadar ashabla Medine'den çıktı, Mekke'ye yöneldi. Maksadları savaş |
olmadığı için, müslümanlar yanlarına mükemmel savaş aletleri almayıp yalnız birer kılıç |
kuşanmışlardı. |
Mekke müşrikleri, Hazret-i Peygamberin Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktığını |
haber alınca, bir ordu halinde Mekke'den çıkmış ve engel olmaya karar vermişlerdi. |
Hazret-i Peygamber onlara Hazret-i Osman'ı gönderdi. Maksadlarının savaş değil bir Umre |
ziyareti olduğunu bildirdi. Fakat onlar yine razı olmadılar. |
144- Mes'ud Sakafî'nin oğlu Urve, yolda Peygamber Efendimize rast gelerek |
müslümanların davranışlarına dikkat etmişti. Müslümanların Hazret-i Peygamber etrafında |
pervane gibi dolaştıklarını, bütün emirlerini hemen yerine getirdiklerini, huzurlarında son |
derece edeble hareket ederek yavaşça konuştuklarını, peygamber abdest alırken serpilen |
damlaları alıp yüzlerine ve gözlerine sürdüklerini görmüştü. |
Urve Mekkelilerin yanına gidince; "Ey cemaat! Ben Kayserin, Kisra ile Necaşî'nin |
divanlarında bulundum. Birçok hükümdarlarla görüştüm. Vallahi ben, Muhammed |
(sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında arkadaşlarının yaptığı hürmet ve itaatin bir |
benzerini görmedim. Bunlar öyle kolay kolay dağılacak bir toplum değil!" diyerek |
kendilerini uzlaşmaya götürmek istedi. Mekkeliler, Arabların en güzel söz söyleyeni olan |
Amr oğlu "Süheyl"i Peygamberin huzuruna gönderdiler. Sonunda on sene müddetle sulh |
karar verildi. Buna "Hudeybiye Musalahası (Barış Andlaşması)" denir. |
145- Hudeybiye Barış Andlaşması sırasında, Hazret-i Osman'ın Mekke'de şehid |
edildiğine dair bir heber yayıldı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz bir ağacın altına |
oturdu. Bütün müslümanlar toplandı. Ölünceye kadar direnip savaştan kaçmayacaklarına |
dair Peygambere söz verdiler. Buna "Bey'atü'l-Rıdvan" denilmiştir. Çünkü böyle söz verip, |
bey'at eden müslümanlardan Yüce Allah razı olduğunu Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmiştir. |
Fakat Hazret-i Osman hakkındaki bu haberin doğru olmadığı anlaşıldı. Düşmanlar, |
müslümanların bu kararını duyunca korktular. Hazret-i Osman'ı serbest bıraktılar. Sulh |
andlaşması imzalandı. Hazret-i Peygamber ile ashab-ı kiram kurbanlarını keserek |
Medine'ye döndüler. |
146- Hudeybiye Musalahasının (Barış Andlaşmasının) başlıca şartları şunlardır: |
1) Müslümanlarla karşı taraf arasında on sene savaş olmayacak iki tarafın hiç biri |
diğerinin malına ve canına el atmayacak. |
2) Müslümanlar bu yıl Beytullah'ı ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç |
günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Beytullah'ı ziyaret edecekler. Bu üç gün |
içinde Mekkeliler şehir dışına çıkacaklar. |
3) Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa, geri döndürülmeyecek, fakat onlardan |
müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek |
4) Müslümanlardan Hac, Umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları |
güven altında olacak. Kureyş tarafından Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak |
üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları güven altında bulunacak. |
5) Kureyş'den başka diğer kabileler isterlerse müslümanların, isterlerse Kureyş'in |
koruması altına girebilecek. |
Bu anlaşma üzerine, Huza'a kabilesi müslümanların ve Beni Bekr kabilesi de Kureyş'in |
koruması altına girdiler. |
147- Hudeybiye Andlaşmasının önemi İslâm tarihinde pek büyüktür. Bunun çok |
yararları görülmüştür. Bu, büyük bir başarı demekti. Fakat önceden bunu bilen sadece |
Peygamber Efendimiz olmuştur. |
Bu yararların bir kısmı şunlardır: |
1) Ashab-ı kiram savaş için hazırlanmışlardı, silâhları noksandı. Düşman ise son derece |
hazırlıklı idi. Bu durumda âdete göre savaş yapılması uygun değildi. Bu andlaşma ile |
böyle bir savaş önlenmiş oldu. |
2) Müslümanlar çok iyi bir şekilde eğitilmiş oldukları için, belki de düşmanlarına üstün |
geleceklerdi; fakat kesin bir gerek olmadığı halde savaş ile Mekke'ye girmek, Kabe'ye |
saygısızlık olacaktı. Bununla beraber Mekke'de kalıp da İslâm olduklarını saklayan bazı |
müslümanlar da çiğnenmiş olabilirdi. Bu anlaşma böyle işlere engel olmuştu. |
3) Mekkeliler, Medine'de kurulan İslâm hükümetini o zamana kadar tanımıyorlardı. Bu |
andlaşma ile müslümanlar kendi devletlerini onlara tanıtmış oldular. |
4) Müslümanlar bu andlaşma sebebiyle Kureyş'in saldırısından emin olarak başka |
düşmanları ile uğraşmaya zaman kazandılar. Başka yerlerde fetihlerde bulundular. |
5) Bu andlaşma ile birçok kabile müslümanlarla serbestçe görüşerek İslâmın |
yüksekliğini anlamış oldular. İslâmiyeti kabul edenlerin sayısı birden bire çoğaldı. Sonuç |
bakımından Hudeybiye Andlaşması açık bir zaferdi. |
148- Hayber Savaşına gelince: Bu da hicretin yedinci yılında olmuştur. Şöyle ki: |
Hayber, Medine'nin Şam yönünde dört günlük uzaklıkta bulunan bir şehirdi. Çevresinde |
birçok kaleler, hurmalıklar ve tarlalar vardı. Bu ülkede Yahudi'ler oturuyordu. Birçok |
İslâm düşmanları da bunlara katılıyordu. Bunlar müslümanlar için bir tehlike oluyordu. |
Hicretin yedinci yılı muharrem ayında Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) |
Hazretleri dört yüz piyade ve iki yüz süvari ile burasını kuşattı. |
149- İslâm ordusunun Hayber'e ulaşması geceye rastlamıştı. Fakat bir kavmi ansızın |
habersiz bir şekilde basmak Peygamberimizin âdetleri değildi. Sabaha kadar beklenildi. |
Sabahleyin kuşatma başladı. Hayber kaleleri çok sağlamdı. İslâm sancağı her gün |
ashabdan büyük bir zata teslim ediliyordu. Fakat kesin sonuç alınamıyordu. Sonra bir |
gece Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Yarın İslâm sancağını öyle bir kimseye teslim |
edeceğim ki, o devamlı olarak düşmana saldırır, asla geri çekilmez. O, Allah'ı ve onun |
Peygamberini sever; Allah ve onun peygamberi de, onu sever. Allah onun elleri ile fetih |